19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 NİSAN 2012 CUMARTESİ 4 HABERLER Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın sözleri Cumhurbaşkanı seçimi yasasıyla ilişkilendirildi Bilişim Çağında Uygarlık Geriye Doğru Akar mı? Değerli okurlarım, geçenlerde Ankara’da bir toplantıda kadim dostum Türkiye Bilişim Derneği Onursal Başkanı Prof. Dr. Aydın Köksal ile karşılaştım. Sohbetimiz sırasında, Türkiye’yi güzel günlerin beklediğini dile getirdi. Böylesine karanlık bir dönemde böylesine iç açıcı bir öngörüye hepimizin ihtiyacı olduğunu düşünerek, söylediklerini kaleme almasını rica ettim. Beni kırmadı ricamı yerine getirdi. Şimdi sizi Prof. Dr. Aydın Köksal ile baş başa bırakıyorum: 21. yüzyıl başlarında bugün yeni bir teknikbilimsel devrimin sancılarını yaşıyoruz. Tarım, endüstri devrimlerinden sonra, bilişim devrimi denen üçüncü bir teknikbilimsel devrimle üretim ilişkilerimiz, değer yargılarımız, yaşayış biçimimiz hızla değişmekte... Mikroelektronikte, iletişimde yaşanan gelişmeler yeryüzünü bir elektronik köye dönüştürdü; Sovyetler Birliği’nin çökmesini de fırsat bilen Batılı dostlarımız, emperyalist geleneklerini sürdürme yolunda “küreselleşme” olgusunu tek kutuplu bir dünya oluşturacak biçimde kullanma çabasındalar. Öte yandan bu devrimin kazanımlarını ve küreselleşme koşullarını iyi kullanabilsek, Türkiye’yi “merkez ülkelerden biri” durumuna getirecek “çok kutuplu yeni bir dünya düzeni” yaratma şansımız da var. Türkiye’de 1960’tan beri bilgisayar kullanıyoruz. 1968’de “Bilişim teknikbilimini Türkiye’nin kalkınması için bir araç olarak kullanacağız” diye söz vermiştim. Bilişim devrimini, endüstri devrimini kaçırmakla yitirdiğimiz 200 yıllık gecikmemizi kapatmak üzere bir fırsat olduğunun bilincine erken varıp 1971’de Türkiye Bilişim Derneği’ni (TBD) kurduk; bugün 10 bini aşkın üyemiz, ayrıca 30 derneğimiz var. Bilgisayar, bilişim, iletişim gibi Türkçe bilişim sözlerimiz halkın günlük konuşma diline girdi; üniversitelerimizden bilgisayar, bilişim, yazılım alanlarında 150 binin üzerinde uzman yetiştirdik; bunun 34 katı bilişim uzmanını da matematik, fizik, istatistik, işletme, ekonomi okuyanlardan kazandık. Bilişim kesimimizde yaklaşık 800 bin kişi çalışıyor. 40 yılda bütün kurumlarımızı çevrimiçi bilişim sistemleriyle donattık. Devletimizin Bilişim Eylem Planı’nda “edönüşüm” amaçlanıyor. Sümer, Hitit kil tabletlerinden bizi tablet bilgisayara getiren çağımızda, insanlığın bütün birikimini ağ üzerinden cep telefonumuza indirebiliyoruz. Şiirlerimiz, şarkılarımız, anılarımız, başkalarının bizi algılayışı, sanki bütün kimliğimiz bilişimin, iletişimin olanaklarıyla “karılıp” yeniden biçimleniyor. ??? Konya’nın Çumra ilçesindeki 9 bin 500 yıllık Çatalhöyük ekini, tarım devriminin ilk yerleşimlerinden biri. İngiliz kazıbilimci Colin Renfrew’ya göre, “belli bir bölgede tarımın başlaması, o çağda kilometrekareye ancak 0.1 kişi olan nüfus yoğunluğunun 50 kat artmasına yol açıyordu. 15 yaşına varan gencin 15 km uzakta yeni topraklara yerleştiği varsayılsa bu, ‘tarım devriminin yılda yaklaşık 1 km hızla yayılması’ demekti. Bu da tarım tekniği ile bunu taşıyan Anadolu kökenli Hititçenin, barışçı bir yoldan, 15002000 yılda Avrupa’nın batısına ve kuzeyine doğru yayılmasıyla sonuçlanmıştır.” Renfrew’nun 1960’larda ilkin yadsınan bu görüşleri, Gürcü Gamkrelidze, Rus İvanov gibi dilbilimcilerin de katkılarıyla bugün genel olarak benimsenmiş durumda. Yeni tarım bölgelerinde yaşanan nüfus patlamalarıyla tekniğin, dilin, uygarlığın Boğazlar üzerinden Avrupa’ya; Bitek Ay üzerinden Mısır’a, Afrika’ya; Zagros Dağları üzerinden İran’a, Hindistan’a değin çevreye yayıldığı anlaşılıyor (HintAvrupa dillerinin kökeni Hititçe: Watar: su; benseno: mutasi). ??? Eğer çevredeki ormanlarda yaşayan avcıtoplayıcı insanların, baskınlarla o ilk çiftçileri öldürüp tohumluk buğdaylarını, kuzularını tüketme olanağı bulunsaydı, biz bugün hâlâ ormanda ağaçlardan meyve toplayarak, avlanarak yaşıyor olurduk! Tarım, endüstri devrimlerini yaşayarak gördük ki uygarlık asla geriye akmaz! Bilişim devrimini yaşarken bir kez daha öğreniyoruz ki teknikbilim insanoğlunun ekininin (kültürünün) en önemli birleşenlerinden biri. Türkiye, yurttaşlarının barışseverliği, çalışkanlığı, girişimciliği başta olmak üzere kendi öz değerleriyle, bilişim yazılım deneyimiyle, yeryüzünün en gönençli ülkelerinden biri olarak gelişecek. Niteliksiz eğitim başta, eksiklerimizi giderip yanlışlarımızı düzelterek, mesleğimizin ikinci kırk yılında, barış ve uygarlık bayrağını biz dalgalandıracağız. AKP’de Gül kaygısı ERDEM GÜL ANKARA Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın, çok tartışılan “siyasetin yargıyı kuşatmasına izin vermeyeceğiz” açıklaması AKP’de Cumhurbaşkanı seçimine ilişkin yasanın iptal edileceği kaygısına neden oldu. AKP’de yapılan değerlendirmelerde, Kılıç’ın açıklamalarında adresin Anayasa Mahkemesi önünde olan cumhurbaşkanı seçimine ilişkin yasa olduğu görüşü öne çıktı. AKP’ye göre yasada Gül’ün görev süresine ilişkin maddede, “kişiye özel” bir düzenleme yapıldı ve bu nedenle yasanın kısmi olarak iptal edilmesi çok yüksek bir olasılık haline geldi. AKP’de Kılıç’ın açıklamaları çerçevesinde yasayla ilgili iptal kaygıları ve buna bağlı olası siyasal gelişme ? Haşim Kılıç’ın ‘yargının kuşatılmasına’ ilişkin sözleri, AKP’de Gül’ün görev süresini yedi yıl olarak belirleyen yasanın yüksek mahkemeden döneceği kaygısına neden oldu. Bu ihtimalin gerçekleşmesi durumunda, Gül’e ikinci kez Cumhurbaşkanlığı adaylığı yolu açılırken, Erdoğan’ın Köşk hayalleri de çıkmaza giriyor. lere ilişkin beklentiler şöyle: Gül’ün hakkı: Yasada ‘11. Cumhurbaşkanı’nın görev süresi 7 yıldır’ hükmü konularak Gül’ün önü kesildi. Anayasa Mahkemesi (AYM) bu düzenlemeyi kişiye özel bir yasaklama hükmü olarak görebilir. Yasanın en zayıf karnı da bu düzenleme. Yüksek mahkeme, bunu anayasanın eşitlik ve seçme seçilme hakkı ilkesinin ihlali olarak görerek iptal edebilir. Gül’le ilgili bu düzenlemenin yanı sıra yasadaki ‘31 Mayıs 2007 tarihinden önceki cumhurbaşkanlarının da anayasa değişiklik öncesi hükümlerine tabi olacağına” ilişkin düzenleme de iptal edilebilir. Erdoğan’ın hesabı bozulur: Köşk’te olmayı planlıyor. Ancak yasada olası bir iptal ve Gül’ün yeniden adaylığına vize verilmesi durumunda sıkıntı oluşur. 73 vekilin gözü de AYM’de: Böylesi kısmi bir iptal durumunda Gül’ün 2014’te 7 yılını tamamladıktan sonra 5 yıl için ikinci kez adaylığı için vize çıkmış olur. Bu da Gül’ün 2014’te ikinci kez adaylığını yasa yaparak engelleyen Başbakan Tayyip Erdoğan’ın hesabını bozar. Çünkü Erdoğan tüm hesaplarını 2014’te Köşk’e çıkmak üzerine yapmış durumda. Ancak Gül’e yeniden adaylık hakkı doğduğunda hesapların yeniden yapılması zorunluluk haline gelir. Bu durumda parti içinde ve dışında GülErdoğan saflaşmaları olur. Şu anda bile hem parti içinde hem de kamuoyunda ‘Gül mü Erdoğan mı cumhurbaşkanı olmalı’ anketleri yapılıyor. Erdoğan bekleyemez: Erdoğan, yasaya Gül’ün ikinci kez aday olmasını engelleyen hükmü, kendisinin Cumhurbaşkanlığı’na ilişkin yaptığı takvim nedeniyle koydu. Erdoğan, 12 Haziran seçimleri kampanyasını da oturttuğu “Hedef 2023” sloganı çerçevesinde 2014’te 5+5 formülüyle Cumhuriyet’in 100. yılı olan 2023’te AKP’de Gül’ün 7 yıllık görev süresine ilişkin maddenin iptal edilerek doğrudan 5+5 formülüyle bu yıl cumhurbaşkanı seçimine neden olunması olasılığına çok ciddi şans tanınmıyor. Ancak, AKP tüzüğündeki 3 dönem sınırına takılan ve bu nedenle tüzükte değişiklik isteyen milletvekilleri arasında 7 yılın da iptal edilebileceği, bunun sonucunda bu yıl ağustos ayında cumhurbaşkanı seçimi yapılacağı beklentilerini doğurdu. Bu vekiller, bu durumda Erdoğan bu yıl Köşk’e çıkmak zorunda kalacağı ve kendilerinin de tüzüğü değiştirerek yeniden vekil seçilme olanağını elde edebilecekleri hesaplarını yapıyor. TARTIŞMALI İŞBİRLİĞİ BÜLENT ARINÇ: Danıştay’a TRT filmi yakıştı mı? FIRAT KOZOK Fethullah Gülen’i çok severim Haber Merkezi Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Gülen cemaatini çok iyi tanıdığını belirterek, “Ben o camiayla geçmişten bu yana çok yakın ilişkideyim. Fethullah Gülen Hoca Efendi’yi de çok severim” diye konuştu. Arınç, önceki gece “Siyaset Meydanı” programında Ali Kırca’nın sorularını yanıtladı. “Cemaatiktidar” çatışmasına ilişkin, bahsedilen cemaati veya camiayı çok iyi tanıdığını belirten Arınç, onların siyasi konularla çok yakından ilgilenmediğini ifade etti. Arınç, şunları kaydetti: “Şüphesiz tercihlerini koyma noktasında, bir partiyi destekleme konusunda, Türkiye için faydalı olacaklarına inanacakları konularda mesela referandum gibi konularda gayretlerini, çalışmalarını ve pozitif netice verdiklerini çok iyi biliyorum ama savcıya (sen böyle yap bunu getir, bunu sorgula) bu noktada bu camianın içerisinde bir kişi bile çıkmaz. O camia daha çok eğitim hizmetlerine, toplumsal barışa katkı sağlamaya yönelik faaliyetlerde gibi günlük siyasetin günlük politikanın içinde bulunmazlar. Ben o camiayla geçmişten bu yana çok yakın ilişkideyim. Fethullah Gülen Hoca Efendiyi de çok severim. En zor zamanlarda onu ne kadar sevdiğimi, beğendiğimi onun Türkiye için çok önemli bir şahsiyet olduğunu, onun Türkiye için çok güzel şeyler hayal ettiğini, eğitimden başlayarak bütün sosyal faaliyetlerde, insanlığı pozitif yönlendirdiğini, Türkiye’ye ondan zarar gelmediğini, zarar gelmeyeceğini çok açık ifade eden bir insanım. Hem de ta 979899’larda yurtdışına gitmek zorunda kaldığı zamanlarda, ağır cezada yargılandığı zamanlarda. O Türkiye’nin yüz akıdır, tertemiz bir insandır, diyen birisiyim.” Bu iddiaların nereden çıktığının sorulması üzerine de herkesin bir yorumlama yapacağını ifade eden Bülent Arınç, “Ben savcının bireysel bir yetkiyi kötüye kullanması gözüyle bakıyorum” diye konuştu. ANKARA Danıştay’ın 144. kuruluş yıldönümü için TRT tarafından hazırlanan kısa tanıtım filminde skandala imza atıldı. Filmde, Atatürk’ün konuşması bir başkası tarafından seslendirilirken yine başkasının dudakları ve ağzı konuşmayla uyumlu olması için Atatürk’ün görüntüsüne eklendi. Tanıtım filminin TRT tarafından çekilmesi de tartışmaları beraberinde getirdi. Danıştay’ın yeni hizmet binasının açılışında sergilenen filmde kurumun tarihi anlatılırken Atatürk’e de yer verildi. Ancak Atatürk’ün 1922 yılında Meclis’te yaptığı Danıştay’ın kuruluşuna ilişkin yasa tasarısıyla ilgili konuşma metnini bulan, ancak görüntüleri bulamayan TRT belgeselde skandala imza attı. Atatürk’ün bir başkası tarafından seslendirildiği videoda ağzı da özensiz bir şekilde metni okuyan TRT çalışanının ağzıyla değiştirildi. Başbakan Erdoğan, “1. Uluslararası Teknoloji Bağımlılığı Kongresi”nin açılışında yaptığı konuşmada üç çocuk çağrısını yineledi. (Fotoğraf: SİNAN GÜLAA) Başbakan, Kılıçdaroğlu’nun eğitim ihaleleri eleştirilerine yanıt verdi: ‘Davalara nasıl bakacaklar?’ Tanıtım filminin, Danıştay’da çok sayıda dava dosyası olan TRT tarafından hazırlanması da tartışma konusu oldu. TRT’nin yeni teşkilat yasasının CHP tarafından Anayasa Mahkemesi’ne taşındığı dönemde, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın oğlu Şirvan Kılıç’ın düğününe TRT sanatçıları gitmişti. Danıştay’da TRT aleyhine açılmış davaların tartışıldığı 2009 yılında da dönemin Danıştay Genel Sekreteri Taci Bayhan’ın elişi öğretmeni olan eşi Hayrünnisa Bayhan, TRT’ye araştırmacı olarak atanmıştı. Bayhan daha sonra müdürlüğe yükselmişti. Tüm bu örneklerin ardından TRT çalışanları kuruma açtıkları davalardan endişelenmeye başladı. TRT hakkında çok sayıda dava dosyası bulunan HaberSen’in Genel Başkanı Ufuk Beytekin, tanıtım filminin TRT tarafından hazırlanmasının yanlış olduğunu vurgulayarak “En hafif deyimiyle bu bir şikedir, bu TRT aleyhine açılan davaları etkilemeye yönelik bir rüşvettir. Demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile işlediği bir ülkede bu olayın tarafları derhal istifa ederdi” dedi. Erdoğan: Savcılar seni bekliyor ya SİBEL BAHÇETEPE Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yüklenerek “Ana muhalefetin lideri, 4+4+4 ile ilgili olarak 20 milyar dolarlık bir meseleden bahsediyor. Bu ülkede yargı ne işe yarar? Savcılar seni bekliyor ya, yap müracaatını. Ver dilekçeni oraya” diye konuştu. Başbakan Erdoğan, Milli Eğitim Bakanlığı, Kültür Toplum ve Aile Derneği, Marmara Üniversitesi ve Ümraniye Belediyesi işbirliğinde Grand Cevahir Otel ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen “1. Uluslararası Teknoloji Bağımlılığı Kongresi”nin açılışına katıldı. Kongreye Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Başbakan Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan da katıldı. Erdoğan, FATİH Projesini savunarak, Kılıçdaroğlu’nun proje kapsamında dağıtılan tablet bilgisayarlarla ilgili eleştirilerine tepki gösterdi. Erdoğan, “Tilki yetişemediği üzüme ‘koruk’ dermiş. Ana muhalefetin lideri, ikide bir ‘4+4+ 4’ ile ilgili olarak onun üzerinden hemen ge tiriyor 20 milyar dolarlık bir meseleden bahsediyor. TL miydi dolar mıydı? TL ise avantajlıyız. Bakın iddia eden iddiasını ispatla mükelleftir. Bu ülkede yargı ne işe yarar? Savcılar seni bekliyor ya, yap müracaatını. Ver dilekçeni oraya. Elinde hangi belge varsa ver dilekçeni oraya. Şu iktidarı onlar yargılasınlar. Meydanlarda konuşmakla bir yere varılmaz” dedi. FATİH Projesi ile elektronik tabletlerle bu ülkede bir çağı geride bıraktıklarını belirten Erdoğan, tüm öğrencilere tablet bilgisayarı ulaştıracakları sözünü de anımsattı. Geçmişle bugünü kıyaslayan Erdoğan, o koşullarda eşinin 4 çocuk büyüttüğünü anımsatarak “Şimdikiler ‘1 tane, 2 tane yeter’ diyor. İşte en az 3 tane yap, şartlar bak çok kolaylaştı” diye konuştu. Kongrenin ardından Bezmiâlem Valide Sultan Camisi’nde cuma namazını kılan Erdoğan, daha sonra Beşiktaş’taki Başbakanlık Çalışma Ofisi’nde, OYAK’ın ürettiği ve Başbakanlık’a hibe edilen elektrikli otomobili denedi. Elektrikli otomobilin çevreci özelliğini vurgulayan Erdoğan, “Fiyatlar çok yüksek değil. Şu anda bindiğimiz bu araç 60 bin lira anahtar teslim” diye konuştu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle