23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 NİSAN 2012 CUMARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Sağlam, Kesin ve İnandırıcı Delil Nedir? Geçmişe Dönüklük FARK etmişsinizdir, toplum olarak vaktin çoğu geçmişi seyretmek, geçmişi konuşmak, geçmişi düşünmek, geçmişle yüzleşmek, hatta geçmişle hesaplaşıyor gibi yapmakla geçiyor. Televizyon programlarının büyükçe bölümü geçmişi konu alan dizilerle, gece yarısından sonra gündeme sokulan tarih sohbetleriyle, kendinizin yaşamadığınız olayların hesaplaşmalarıyla dolu. Halkımız bayılıyor bunlara. Kendini doğrudan doğruya işin içine sokmayan bir mesafeden. Kime ne? Ölen ölmüş, giden gitmiş, geçmişe mazi, yenmişe kuzu diyerek her şey kolaylaşmıştır. Kalanların da kimseyle hesaplaşacak ne gücü ne de vakti kalmıştır. u görüntünün kötülüğü, yanı başında yaşanmakta olan gerçekliğin iç burkucu durumudur: Dış politikası dışlanmalarla, dargınlıklarla, ihanetlerle perişan olmuş bir ülke, nüfus planlaması, tüketim düzeni, kaynak hesabı olmayan başıboş bir büyüme, derme çatma eğitim dalgalanmalarıyla önü belirsizleştirilen bir gençlik, uçurumları artan ve gelir dağılımı gitgide bozulan bir toplum. Vakit, geçmişle israf edileceğine, bu durumların ve sorunların konuşulmasına, düşünülmesine, düzeltilmesine ayrılmalı değil miydi? Sürekli arkamıza bakmak, önümüze bakmamızı güçleştiriyor, engelliyor. Önünü gören, düşünen, planlayan bir toplum değiliz artık. ysa, geçmişte yatırımları, sınaileşmeyi, planlarla değilse bile hiç değilse beş yıllık programlarla düzenlediğimiz dönemler de vardı. Geçmişe bakarken biraz da 1930’lara bakmak yanlış mı olurdu? Ama, “yanlış oluyor, çocukları ve gençleri kalıplara sokuyor” diye ulusal bayramların kutlanması bile zorlaştırıldı. Önümüzdeki 23 Nisan’larla 19 Mayıs’ların hangi hayırlara vesile olacağına dikkat etmek ve cumhuriyetçi tutumlarda ısrarlı olmak gerekiyor. Şimdiye kadar çok döneklik görüldü, ama galiba ilerlemek varken geriye dönmek dönekliklerin en kötüsü. Bugünlerin en önemli sorunu bunun bilincine varmaktır; yoksa Cumhuriyet gider ya da bildiğimizden başka bir görünüme bürünür. Adaletin çıtasını aşağıya çekmek, belki suçlunun cezalandırılmasını kolaylaştıracak, ama masumu koruma yönünde zararlı olacaktır. Yanlış mahkumiyetler ile yanlış aklamaların toplumsal bedeli arasındaki denge, onarılamayacak hukuki hataları azaltma yönünde olmalıdır. Cavlı ÇULFAZ Siyaset Bilimci ıta Avrupası’nda ceza hukuku sistemi soruşturma sonucu savcının suçlamasına dayalıdır. Anglosakson hukuk sisteminde ise delilleri taraflar karşılıklı bulup mahkemeye sunarlar. Ama iki yargı sisteminde de ortak bazı esaslar vardır. İkisinde de yargıcın görevi maddi gerçeği bulmak, “sağlam ve inandırıcı deliller”e dayanıp adaleti gerçekleştirmektir. Ancak maddi gerçek, yani suç ve suçlu araştırılırken; masumiyet karinesinden hareket edilir; suçsuzun korunmasına özen gösterilir. Bizde anayasanın 38. maddesine göre, “Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez”. “Delil, kanuna aykırı olarak elde edilmişse reddolunur.” (Ceza Muhakemeleri Kanunu, 206. madde) birisi olduğu için elde edilen delilin kanıt gücü savcınınkine denktir. Savunma araştırmacısının görevi; polisin, adli kolluk ve savcının hatalarına karşı savunmayı korumaktır. Parçalı doğru yetmez Savcının sanığa yönelttiği suç iddiasının parça parça doğru olması yetmez. Bütünün doğru ve hukuka uygun olması gerekir. Savcının sağlam kanıtlara dayanarak iddiasına bütünüyle yargıçları inandırabilmesi gerekir. Yani savcı, “amiral battı” oyununda olduğu gibi, çok sayıda desteksiz atış yapıp ıskaladıktan sonra, rastgele biriki tanesini tutturarak sanığı mahkum ettiremez. Savcının üzerindeki beyyine külfeti, yani savını kanıtlama yükümlülüğü, sunacağı kanıtların son derece yüksek ölçütlerde sağlam olmasını gerektirir. Savcının sunduğu kanıtların doğruluğu büyük ölçüde olasılık dahilinde olsa bile, bu kanıtlar hukuk açısından kesin, sağlam ve inandırıcı değilse, savcı maddi gerçekleri yeterince araştırmamış demektir. Mahkeme yeterince titiz davranmayıp daha geçerli kanıtlar bulma görevini savsaklayan iddia makamının görüşlerine dayanıp kamu kaynaklarını boş yere harcamaz. Ulus adına hareket eden mahkeme, davayı düşürüp ulusa doğru bir mesaj verir. Hukukta yargıçtan sanığın suçlu olup olmadığı yolunda karar vermesi istenmez. Hukuk, yargıçtan sanığın suçunun sabit olup olmadığını savcının kanıtladığı ya da kanıtlamadığı konusunda bir karar vermesini ister. Hukuk davalarında karar için olasılıkların ağırlığı yeterli iken, ceza davalarında sanığın suçu makul kuşkunun çok ötesinde kesinlikle kanıtlanmış olmalıdır. K B Sanığın lehine deliller Yine aynı yasaya göre, “Cumhuriyet savcısı maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.” (CMK, 160. madde). Ancak bu hüküm bizim sistemimizde hemen hemen hiç uygulanmamakta, sanık lehine delil araştırılması tümüyle kâğıt üzerinde kalmaktadır. Deliller tamamen savcının emrindeki kolluk kuvvetleri tarafından belirlenip toplanmaktadır. Gerçi sanık avukatı savcıdan lehte delillerin de toplanmasını talep edebilmekte, ama bu konudaki kararı yine savcı verdiği için bu talep nerdeyse hiç yerine getirilmemektedir. vicdani delil sisteminin hukuka uygunluk sınırına takılmaya ve mahkemede delil olarak kabul edilmemeye mahkumdur” denilerek hukuka aykırı yollardan elde edilen delilin geçerli olmayacağı açıkça belirtilmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 8 Nisan 2003 tarihli kararında da, telefon kayıtlarının “Ses benzetilmesi veya montaj yapılmak suretiyle düzenlenmeleri olasılığı karşısında, diğer delillerle doğrulanmadıkça, bunların kanıt olarak değerlendirilmesi de mümkün değildir” sonucuna varılmıştır. Aynı şekilde Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin 22 Ocak 2009 tarihli kararında “İçeriği maddi bulgularla desteklenemeyen telefon görüşmelerine dayalı iletişim kayıtları kesin ve inandırıcı delil sayılamaz” denilmiş, “Sanıkların üzerlerinde ve evlerinde yapılan aramalarda herhangi bir suç unsuruna rastlanmadığı gözetilmeden, beraatleri yerine ceza tayin edilmesi bozma sebebi” sayılmıştır. Siz Doktorlarla Öğretmenleri Vurun, Biz Medya Zaten Tüydük... Bir tuhaflık var... Bir kadının bıçaklandığı haberi medyada yer alınca, dört bir yandan kadınları bıçakladıkları haberleri yağıyor... Birisi kafa kesti, ertesi gün birçok yerden kafa kestiler... ? Bir öğretmen dövüldüğünün ertesi güne denk geliyor genelde; birçok yerde öğretmenlerin dövülmesi... ? İki kişi suya düştü boğuldu... On gündür suya düşen düşene... ? Gaziantep’te bir genç doktor, insanlara şifa dağıtmak için koşuştururken, bıçaklanarak öldürüldü... Yurdun dört bir yanında doktorlar sokaklara döküldüler önceki gün... O sırada haberler gelmeye başladı; birçok yerde hasta yakınları bıçaklarla doktorlara saldırmaya başladılar... “Hasta yakını” olmak için hasta bulamayıp da doktor dövemeyenler, 112 Hızır Acil’i arayıp dövmek için sağlık ekibi istediler... Beyoğlu’nda gelenleri dövdüler, üç sağlık görevlisi yaralı... Küçükçekmece’de ise ambulansa alınan hasta kalkıp doktoru ve hemşireyi dövdükten sonra sedyesine gidip yattı... İşte bu sırada haber geldi: Ana Bilim Dalı Başkanı hocayı, İstanbul Üniversitesi’nin otoparkında yakalamışlar... ? Bence kin ve nefret dalgalarıdır... Toplum bilimi bunu doğruluyor; tıpkı veba gibi, kolera gibi hastalığın bulaşıcı olması ve yayılması, sosyolojide de var... Toplu kızgınlık... Kitlesel kin... Kolektif nefret... ? İşte burada şükrediyor insan... Sevgili Ülkü Çetinkanat hatırlattı: İyi ki medya var... Sağlıkta kin ile doktorlar saldırıya uğruyorsa; büyük gazete “şifalı otlar” ansiklopedisi veriyor kupon biriktirene... Memleketin eğitiminde nefretle öğretmenlere saldırıyorlarsa; “rüya tabirleri kitabı” kuponu da yanında var... ? Ben hep söylüyorum size... Siz doktorları, öğretmenleri, eczacıları, mimarları, avukatları, ülkenin aklı başında aydınlarını halledin... Biz medya zaten tüydük... oruşturma evresinden dışlanan savunma Ülkemizde ise savunma, soruşturma evresinden neredeyse tümüyle dışlanmıştır. Sanığı savunacak taraf habersiz beklerken savcı ceza hukukundaki “silahların eşitliği” kurallarına aykırı şekilde, hiç durmadan sanığa karşı saldırı hazırlığı içinde olmaktadır. Savunma tarafı, yargılamadaki yeri açısından, maça bir oyuncu eksik başlayan, haksız bir gol yedikten sonra da bir oyuncusu daha atılan bir deplasman takımı durumundadır. Oysa savunmanın da delilleri araştırma yetkisi ve gücü olmalıdır. Örneğin Amerikan ceza hukuku sisteminde savunmanın elinde “Savunma Araştırması” mekanizması vardır ve bu araştırmayı “Savunma Araştırmacısı” yapar. Savunma araştırmacısı, adli tıbbın ve teknik uzmanların yardımlarından yararlanıp suç yerini inceleyebilir. Sanığın ister lehine isterse aleyhine olsun, dava için önemli gördüğü bütün delilleri toplar. Savunma araştırmacısı, sadece maddi gerçeğin bütün yönlerini titizlikle araştıran S O Adaletin çıtası Delillerin inandırıcılık standardını yükseltmek, belki suçluyu beraat ettirme riskini arttırır ama masumu cezalandırma olasılığını azaltarak onarılamaz hukuki hataları önler. Gerek kadim Roma gerekse İslam hukukunda “Varsın bir masum mahkum edileceğine birkaç suçlu cezasız kalsın” denilmiştir. Bu ilke, masumiyet karinesi ile doğrudan ilintilidir. Adaletin çıtasını aşağıya çekmek, belki suçlunun cezalandırılmasını kolaylaştıracak, ama masumu koruma yönünde zararlı olacaktır. Yanlış mahkumiyetler ile yanlış aklamaların toplumsal bedeli arasındaki denge, onarılamayacak hukuki hataları azaltma yönünde olmalıdır. Yargıtay kararları Hukuka aykırı olarak elde edilen deliller, temyiz aşamasında kararın bozulmasını gerektirir. Örneğin Askeri Yargıtay 2. Dairesi’nin 26 Nisan 1973 tarihli kararında, “Haberleşme özgürlüğünün ihlal edilerek gizlice elde edilmiş ses ve görüntü bandının yargılamada delil olarak kullanılması, Milletvekili Aygün’e Sorular... Prof. Dr. Sebati ÖZDEMİR İÜ, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi “Ne serçeyiz, ne ceylan Ne de beyinsiz hayvan İçmeyin kanımızı Biz de insanız, insan” (Talip Şahin) unceli Milletvekili Sayın Hüseyin Aygün, geçen günlerde 193738 yıllarında yaşanan Dersim olayları ile gündeme geldiniz ki; demecinizi ya da yorumlarınızı ki bu da ilginçtirZaman gazetesiyle paylaştınız. Ve de sonra televizyon programlarına katılarak o dönemin vahim durumunu anlattınız. Sormak istiyorum; yine “Dersim” diye adlandırdığınız bugünün Tunceli’sinde İbrahim Kaypakkaya’nın nasıl vurularak ele geçirildiğini ve karda yürütülerek taaa Diyarbakır hapishanesine götürüldüğünü ki o dönemde gereğini yapan Üsteğmen Fehmi Altınbilek idi; ve orada Diyarbakır hapishanelerinde, işkencelere maruz kaldığını; ve sonunda katledildiğini neden hatırlamadınız ya da hatırlatmadınız? Ölüm Tarihi: 1718 Mayıs 1973. Geriye gidelim: Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan... Bunlar niye asıldı ki; bu gençleri asan mahkeme başkanı Ali Elverdi ve savcısı Baki Tuğ gibi isimler, daha sonra “görevini yerine getirmiş” kahramanlar gibi Süleyman Demirel tarafından ödüllen T dirilerek TBBM’de yerlerini aldılar. İdam Tarihi: 6 Mayıs 1972. Daha bir geçmişe dönelim: Deniz’lerin idamlarını durdurmak niyetiyle hareket eden Mahir Çayan ve arkadaşlarının katliamını niye hiç gündeme getirmediniz? Bu, Cumhuriyet tarihimizde yaşanan Mustafa Muğlalı Vakası’ndan sonra yaşanmış ikinci bir yargısız infazdı ki, bu “Kızıldere Katliamı” adıyla anılır bu operasyonunun başında MİT mensubu Mehmet Eymür vardı. Bunun da tarihi: 30 Mart 1972. Sayın Aygün, daha örnekleri arttırabilirim; ama bu hassasiyeti neden bu konularda göstermediniz ve sözünü ettiğim insanların nasıl bir memleket sevdası “ki yanlış ya da doğru” içinde hareket ettiklerini vurgulamadınız ve bu katledilen ve hâlâ Türkiye’mizde kanayan bir yara olarak duran bu katliamlara uğrayan kişilerin “iadei itibar”ları konusunda niye hiçbir şey yapmadınız? Yapmak istersiniz diye düşünüyorum; çünkü ben bu ülkenin insanıyım ve siz de beni; yine tekrar ediyorum beni ve bu ülkenin halkını Meclis’te temsil ediyorsunuz. Bu düşüncelerle yazıma son noktayı koyuyor ve nasıl hareket edeceğinizi merakla bekliyorum. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle