25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 NİSAN 2012 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 O Bir Reformcuydu! Tabip Odası Seçimleri nkara Tabip Odası’nın nisan ayı başında yapılan seçimlerinde kongreye tek liste ile gidiliyordu. Son gün ansızın Sağlık Bakanlığı’ndaki bürokratlar devreye girdi ve iktidar yanlısı bir liste çıkardılar. O liste seçimi kazanamadı, ama yüzde 33 gibi azımsanmayacak bir oy aldı. KP Malatya Milletvekili Mustafa Şahin, geçen hafta TBMM kürsüsünde, Turgut Özal’ın 19. yıldönümü dolayısıyla söz aldığını belirterek şunları söyledi: “Turgut Özal radikal bir reformcuydu. Demokrasiler için gerekli olan üç temel koşulun altını çiziyordu; bunlar serbest piyasa ekonomisi, din ve vicdan hürriyeti, girişim ve rekabet rahatlığıydı.” Ardından Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç çıktı kürsüye. O da övdü Özal’ı: “Turgut Özal, reformcu kişiliğe sahip bir misyonun adamıydı. O dönemde, birçok siyasetçinin rüyasını göremediği hedeflerden bahsediyor, icraatları gerçekleştiriyor ve yeni kavramları ENKAZ gazeteci Ruşen Eşref Ünaydın’a söylediği, “Eğer bu memleket ve bu millet parçalanacak olursa umumi şerefsizliğin enkazı altında şunun bunun şahsî şerefi de parça parça olur” sözü ile birlikte “Ben doğru düşünüyorum, kötülerin ve kötülüklerin yanında olmadım, olmuyorum, olup bitenler karşısında ıstıraplar duyuyorum diyen, ama hiçbir şey yapmayanlar da tarih karşısında sorumlu olacaklardır” uyarısını anımsatıp dedi ki: “Büyük ve dram yüklü dönemeçlerinde tarih insanları, sadece yaptıklarıyla değil, yapmadıklarıyla da yargılar.” ski CHP Milletvekili E Mustafa Kemal Palaoğlu, Atatürk’ün, A A Gelecek hafta İstanbul Tabip Odası seçimleri yapılacak. İktidar yanlısı olmayan hekimlerin ayrı listelerle yarışması beklenen kongrede, iktidar yanlıların aradan sıyrılma olasılığı var. O yüzden solduyulu hekimler meslektaşlarını uyarıyorlar: Aman dikkat! Liderin Ölçütleri HP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, il C kongrelerinde uyulmasından yana olduğu ölçütleri öğrendik. Şunlarmış: 1 Mezhepçilik yapılmasın. 2 Bölgecilik yapılmasın. 3 Seçilen başkan ve yöneticiler genç olsun. 4 İl yönetimlerini üstlenecek olanlar halka ve örgüte heyecan versin. 5Göreve gelecek olanların mutlaka hedefleri olsun. Kılıçdaroğlu’nun ölçütlerinin kongrelerde uygulanıp uygulanmadığını en iyi CHP üyeleri bilir. siyaset hayatımıza sokuyordu; ‘misyon’, ‘vizyon’ ve ‘icraat’ kavramları Turgut Özal sayesinde siyaset literatürümüze girdi. Çalışkandı. Onun on yılda yaptığı icraatların, gerçekleştirdiği reformların yarısını bile, ülkemizde otuz, kırk yıl siyasette kalıp gerçekleştiremeyen pek çok siyasetçi var.” Turgut Özal bildiğiniz üzere, bugün Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya üzerinden yargılanmakta olan 12 Eylül döneminin başbakan yardımcısıydı. Darbecilerin en güvendiği darbe bakanıydı. Ama AKP’lilere bakarsanız, Turgut Özal demokrat reformcu! Hâlâ 12 Eylül’ün ve 12 Eylülcülerin gerçekten soruşturulduğuna inananlara ne demeli? Tatlı Konuşalım Gündem zehir tadında iken tatlı konuşmak nereden mi çıktı? Pasta tutkusu olan, biri ODTÜ mezunu elektronik mühendisi, diğeri Boğaziçi Felsefe çıkışlı iki genç kadınla tanıştım da ondan! Duygu Ayaz ve Ekin Tüzün Fıratlı tutkularının peşini bırakmamış iki insan. Duygu, Koç Üniversitesi’nde bedenin protein ağının kanser üzerindeki etkileri üzerine ciddi bir biyoenformatik masterı yaparken bile onu asıl mutlu eden şeyin pastacılık olduğunu unutmamış. Mutfak Sanatları Akademisi’nde gastronomi eğitimi almak için para biriktirmeyi sürdürmüş. Ekin de aynı şekilde felsefenin derinliklerinde gezinirken tüm projelerde kendini pastacılık üzerinden gerçekleştirmeyi düşlemiş. Sonuçta iki genç kadın hayal gücünün sınırsız olduğu yemek alanında eğitim almanın bir yolunu bulmuşlar. Şu anda Mutfak Sanatları Akademisi’nin staj programı kapsamında ekmek, pasta ve çikolatada dünyanın iki büyük şirketinden biri olan Puratos’un İstanbul’daki tesislerindeler. Türkiye’nin en iyi pasta şeflerinden Ramazan Usta, pasta yapmanın bir matematik işi olduğunu söyleyerek iki stajyerine destek veriyor. Matematik ve pasta... Gramlar, kilogramlar, litreler... (Matematik dersinde ölçmeyi ilkokul çocuklarına kek yaptırarak öğretseler diyorum içimden...) ??? Ramazan Usta yaptığı işin hem matematiğine hâkim, hem de felsefesine. O sadece bir pasta şefi değil, aynı zamanda bir sosyolog gibi toplumsal dönüşümü izliyor. İnşaat sektöründe 1+1’e olan talebin artışı bile Ramazan Usta için pasta tüketiminde izdüşümü olan, izlenmeye değer bir gelişme. Kaldı ki insanlar giderek daha fazla Starbucks türü kahvelerde buluşunca eve pasta alanlar azalıyor. Pastaların boyutları da küçülüyor. Pastacılık yaratıcılığın üst düzeyde olduğu, sınırları aşan bir sanat. Pasta süslemelerinde bazen ressamlık, bazen de heykeltıraşlık gerek. Bu işin olmazsa olmazı ise yaratıcılık. İşte tam da bu noktada ve tatlı tatlı konuşurken “Muhafazakâr sanat olur mu?” tartışması geliverir aklınıza ve sorarsınız: “Peki muhafazakâr mıdır, yoksa devrimci midir bu pastacılık sanatı?” “Bizim sektörde üretici muhafazakârdır, ama tüketici devrimcidir” diyor Ramazan Usta. Üretici tedbirli, ama tüketici her türlü yeniliğe açık... Ramazan Usta ve öğrencilerine göre Türkiye’de ayrımcılık girmemiş tek sektör pastacılık. İyi bir pasta olsun, herkes aynı pastayı yer. Pastanede ayrımcılık yoktur! Bu keyifli söyleşiyi noktalarken aklınızın ille de İtalyan pastası tiramisunun amarettolu olanına gitmesinin âlemi yok elbette... Ne de olsa tiramisunun alkollü olması şart değil! ??? Yaptığı işi seven mutlu insanlarla karşılaşmak güzel bir duygu. “Çalışırken saate bakmıyoruz” diyor Ekin. Bir Çin atasözünün dediği gibi, sevdiğiniz işi yaparsanız, hayatınızda bir gün bile çalışmış olmazsınız... bdullah Gül’ün Anayasa Mahkemesi’ne son atadığı isim, A Polis Akademisi’nden Prof. Dr. Anlaşamadığımız Nokta larken Türkiye’de “uzlaşma” gerektiğini vurgulamış, özellikle: “Bu toplum siyasi gerilimleri, çatışmaları ilânihaye taşıyamaz. Türkiye’de farklı ideolojik gruplar, farklı çevreler, farklı sınıflar artık farklılıklarıyla bir arada yaşamak zorunda olduklarını anlamalıdır. Bunun da birtakım asgari kuralları var. Bu kurallar üzerinde anlaşmamız gerekiyor. Elbette herkesin aynı siyasi görüşü paylaşması, aynı ideolojiyi benimsemesi gerekmiyor. Bu, eşyanın tabiatına aykırı. Doğada olduğu gibi, toplumsal ve siyasal alanda da çeşitlilik esastır. Ama en azından oyunun kuralları konusunda anlaşabiliriz. Mesela ülkeyi kimin yö Zühtü Arslan oldu. İngiliz Büyükelçiliği ile İçişleri Bakanlığı’nın ortaklaşa yürüttüğü “Mülki Amirlerin Kolluk Denetim Kapasitesinin Arttırılması” konulu projede uzman olarak çalıştığını bildiğimiz Arslan, Zaman gazetesinde de makaleler yazıyordu. Zühtü Arslan, Temmuz 2008’de Anlayış dergisinin sorularını yanıt neteceği, anayasal kuralları kimin ve nasıl değiştirebileceği gibi konularda anlaşabiliriz. Bizim Türkiye’de anlaşamadığımız nokta burası.” Bizim de anlaşamadığımız nokta burası. Ülkeyi yönetenler, çeşitlilik istemiyor. Hep aynı görüşü paylaşanları göreve getiriyor, farklı ideolojik grupları baskılıyor, anayasayı da, rejimi de tek başına değiştirebileceğini sanıyor. Sanmakla kalmıyor, göz göre göre değiştiriyor! Talimat ecep Tayyip Erdoğan, 15 R yıl geçmiş olsa da 28 Şubat’ın sanık sandalyesinde olduğunu belirterek “Ben cezaevine talimatlarla girdim” dedi. Demek ki, 15 yıl geçmiş olsa da hiçbir şey değişmemiş. İnsanlar yine cezaevine talimatlarla giriyor. Sağlık Şehidi SADIK ÇELİK KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Gaziantep’te 85 yaşındaki dedesi ameliyat olduktan 10 gün sonra ölen 17 yaşındaki bir hasta yakını, ameliyatı yapan göğüs cerrahisi uzmanı Dr. Ersin Arslan’ı bıçaklayıp öldürdü. Örneğine son yıllarda sıkça rastladığımız, ilk olmayan ve ne acıdır ki son da olmayacak olan olayın duyulmasıyla birlikte sağlık çalışanlarının güvenliğini protesto etmek için tıp dünyası Türk Tabipleri Birliği’nin çağrısıyla tüm yurtta protesto gösterileri ve iş bırakma eylemleri yaptı. Eylemler yapıldığı sırada ve sonrasında ise İstanbul’da iki doktor daha hasta yakınlarının saldırısına uğradı… Ersin Arslan’ın öldürülmesi aslında çok daha utanç verici bir nedene dayanıyor. 17 yaşındaki katil, maaşının kesilmemesi için dedesinin ölümünün yetkililere bildirilmesini istemedi. Bu isteği haklı olarak yerine getirmeyerek normal rutini işleme sokan ve ölümü bildiren doktor Ersin Arslan’ı ise korkunç bir ceza bekliyordu. 10 gün boyunca tehdit edildikten ve eli bıçaklı torun tarafından üç gün boyunca takip edildikten sonra bir gün öğle saatinde yemekten önce ellerini yıkadığı sırada bıçaklandı. Aslında sebebi her ne olursa olsun korkunç gerçek değişmiyor; genç bir doktor, barbar bir hasta yakını tarafından göz göre göre, hunharca bıçaklanarak öldürüldü. Ailenin tek okuyan çocuğu olarak isminin başına doktor unvanını almaya hak kazanan ve 3 ay sonra dünyanın en güzel diğer bir unvanını, babalığı hak edecekken neredeyse bir hiç uğruna bu hayattan, sevdiklerinden, beklediklerinden koparılan bu genç bilim adamının hesabı kimden sorulacak? Ersin Arslan’ın aldığı tehditleri kendisine bildirdiği halde yeterli güvenlik önlemini sağlayamayan başhekimden mi? Bıçakla, satırla, tabancayla hastane koridorlarında kol gezen şiddetin günbegün sağlık alanına hâkim olmasının önüne geçemeyen Sağlık Bakanlığı’ndan mı? Sağlık çalışanlarına yönelik sözel ve fiziksel şiddete her gün şahit olarak artık bu haberleri normalleştiren, manşetlere taşımayan, üçüncü sayfa haberi yapan kamuoyu ve toplumdan mı? Yoksa performans sistemiyle, 5’er dakikalık muayene süreleriyle işletilen, “çok kazanıyorlar, bunlar paragöz” şeklinde olumsuz imajları yaratılan, verdikleri hizmetin karşılığında övgü yerine şiddet gören, mesleklerinin kutsallıkları hiçe sayılan, altyapı eksikliklerinin mağduru olan, üzerlerinden politika yapılan doktorlardan oluşan sağlık sisteminden mi? Sağlıkta şiddet konusu artık masada. Bakalım o masadan sağ salim kalkabilecek mi… Köy Enstitüleri haftasındaydık… Toplumun çok büyük bölümünün köylerde yaşadığı ve o köylerin çok çok büyük bir bölümünde okulun olmadığı, nüfusun sadece parmakla sayılabilecek küçücük bir kısmının okuma yazma bildiği günlerde aydınlanma temelli eğitim rüyasının hayata geçirilmesi oldu Köy Enstitülerinin gelişi. Kültür, tarım ve teknik derslerle donatılan sistem yoksulluğa, geri kalmışlığa karşı başlatılan kutsal bir savaştı aslında. Kendi elektriklerini üreten, bir eli kalem, kâğıt, öteki eli çimento, demir tutan, kendi okullarını kendileri inşa eden, hatta köylerini kuran öğretmen ve öğrenciler gerçekten üreterek öğrenmenin tadını, güzelliğini, verimini ve faydasını yaşayıp yaşattılar topluma. 14 sene boyunca ekip biçtikleri tarlalardan 17 bin öğretmenlik hasılat aldı, İsmail Hakkı Tonguç’ların, namı diğer Tonguç Babaların, Hasan Âli Yücel’lerin mimarı olduğu Köy Enstitüleri. Ta ki? Ta ki, 1954’te “komünist yuvası” ismi takılana kadar. Tam 17 bin pırıl pırıl zihin yarattı… Köy Enstitüleri ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Tiyatrolara ne oluyor? Şehir Tiyatroları artık İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin atadığı bir kurul tarafından yönetilecek. Mevcut yönetimin yön vermek istediği yeni alan sanat mı acaba? Aslında bu tavrın ilk adımları belki de “ucube” tartışmaları yapıldığı sırada başlamıştı. Şehir Tiyatroları’nda hangi oyunların oynanacağının belirlenmesi görevinin tiyatroların genel yönetmenlerinden alınmasını belediyelerin sanata müdahalesi olarak yorumlayanlar haksız mı? Belediyelerin tiyatro oyunlarıyla ilgili söyledikleri tavsiye sınırını aşmamalıdır, bağlayıcı, mecburi bir nitelik taşımamalıdır. Sanatın yapısında vardır dinamizm, muhalefet, yenilikçilik, ilericilik… Bu olmazsa olmaz niteliklerini kaybetmemek için özgürlüğe ihtiyacı vardır, uçsuz bucaksız olmalıdır sanat. İktidarların beğendikleri sanat anlayışı, bireysel fikir ve inançların gölgesi tiyatro sahnelerine düşmemelidir... [email protected] HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] 1/ Greyfurt 1 meyvesine ve2 rilen bir başka ad. 2/ Lantan 3 elementinin 4 simgesi... Es 5 ki Mısır’da gü 6 neş tanrısı... Yağmur suyu 7 nun biriktiği 8 çukur yer. 3/ 9 Anadolu’da 1 2 3 4 5 6 7 8 9 yüzyıllardan bu yana 1 D ON A N I M Ç göçerler arasında do2 O B A İ Z A F İ kunan bir tür ensiz 3 L U L U B U A T dokuma. 4/ Türk mü4 A R K R A N K ziğinde bir makam... A R A N İ S Bir yıllık olayları 5 Y D O R E derleyen kitap ya da 6 L E K A dergi. 5/ Bir mey 7 A O Y L U M M S A ve... En kısa zaman 8 M İ N N E T 9 A L T A Y R U H süresi... Kuzu sesi. 6/ Yapısına girdiği sözcüğe “bütün, tam” anlamı katan yabancı önek... İskambilde bir kâğıt. 7/ Anlayışlı... Bir nota. 8/ Bir tür yumuşak hasır şapka... Bir soru sözü. 9/ Bir cins kokulu sandal ağacı. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ “Amberçiçeği” de denilen ve tohumları halk hekimliğinde kullanılan, sarı çiçekli bir ağaççık. 2/ Bir nota... Arjantin’in plaka imi... Elma, armut, kayısı gibi meyvelerin kurutulmuşu. 3/ Halk dilinde eski ayakkabıya verilen ad. 4/ Uzak... Tıp dilinde “anüsle ilgili” anlamında kullanılan terim. 5/ Ateş... İki tarla arasındaki sınır... Eylemleri olumsuz yapmakta kullanılan ek. 6/ Yunan mitolojisinde kır tanrısı... Ahır. 7/ Tanrı... Uzakdoğu kökenli dövüş sporlarında “erdemli yol, sanat” anlamında kullanılan sözcük. 8/ Orta Amerika’da bir ülke... Neon elementinin simgesi. 9/ Bir cins mısır. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle