23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 NİSAN 2012 PAZAR 8 İstanbul PB Edirne PB Kocaeli Y Çanakkale Y İzmir Y Manisa Y Denizli Y Zonguldak Y Sinop Y Samsun Y Trabzon PB Giresun PB Y Ankara 19 21 20 17 19 18 19 20 17 23 24 21 20 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars Y Y Y Y Y Y PB PB PB PB PB PB PB 16 16 20 21 27 23 20 25 19 22 16 14 18 Oslo Y Helsinki PB Stockholm PB Londra PB AmsterdamY Brüksel Y Paris PB Bonn Y Münih Y Berlin PB Budapeşte Y Madrid PB Viyana Y HABERLER 7 7 10 11 10 10 12 13 13 14 17 14 10 Belgrad Y 17 Sofya Y 14 Roma Y 17 Atina PB 21 Zürih Y 10 Moskova B 12 Aşkabat PB 32 Taşkent B 28 Baku S 21 Bişkek Y 23 Tiflis PB 22 Kahire B 30 Şam B 20 Ülkemizin geneli parçalı ve az bulutlu, öğle saatlerinden sonra Orta Karadeniz’in iç kesimleri ile Sivas ve Yozgat çevrelerinin çok bulutlu, kısa süreli ve yerel sağanak yağışlı, akşam ve gece saatlerinde Edirne, Çanakkale, Ayvalık, Dikili ve İzmir’in kuzey çevrelerinin çok bulutlu ve sağanak geçeceği tahmin ediliyor. Hava sıcaklığı iç ve batı kesimlerde, pazartesi günü doğu bölgelerde 3 ila 5 derece azalacak. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 15 Nisan GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada yine medyaya “sızdırıldı”. Sade vatandaşın hatta bu konuda bilgili olduğu sanılan kişilerin bile anlamakta güçlük çekeceği, üstünde tarih ve numara, ama tek satır içerikten yoksun belgeleri, örneğin… …Hürriyet, iç sayfalarında okura duyurur, haberi birinci sayfasındaki manşetinde, “Paşalara On Soru” başlığı altında sunarken… …bulmacaya benzer metinleri ya deşifre etmiş ya da polisin sızdırdığı kimi bilgileri manşetin altındaki başlıklarda şöyle açıklıyor: “Bazı komutanlara ‘Laiklik brifingi verdiniz mi?’ ile ‘O dönem televizyonlarda yayımlanan kimi dizilerde laiklik vurgusu yapılması senaristlerden istendi mi?’ sorularının da yöneltildiği öğrenildi” diyor. ??? 28 Şubat’ı zorlayan nedenleri bugün değil savunmaya kalkmak, sözünü etmek bile darbeci damgası yemeye yeterli. Dün “Demokrasiye balans ayarı yaptık” diyen Çevik Bir’i, 28 Şubat’ı ne kadar özlü, anlamlı özetlediniz diye alkışlayan, saygıda kusur etmeyen; ikiyüzlülüğü, dönekliği, gününe uygun konuşmayı, yazmayı ahlak edinmiş olan gazeteler, yazarlar… …bugün Çevik Bir’i darbe yapmakla, Sincan’da tankları yürüterek demokrasiye balans ayarı yapmak adı altında ülkeyi zindana çevirecek önlemler, kararlar almakla suçluyorlar… 28 Şubat’ın temel sorunu, 28 Şubat’ı zorlayan gerçek neden; o dönemin iktidarı Erbakan’ın Refah Partisi’nin laiklik ilkesini yok edecek girişimleri, söylemleriydi, hatta hazırlıklarıydı. Bugün inkâr edilen gerçek budur. Erbakan döneminin laikliğe karşı oluşunu dün savunanlar; Kılıçdaroğlu’nun gerçekçi tanımıyla “12 Eylül darbesinin kuvözde yetiştirdiği” RTE ile AKP’yi, bugün laikliği aman ne kadar usturuplu biçimde hacamat ediyorsunuz diye alkışlıyorlar. Oysa dün laiklik kavgası vardı, bugün de… Aksini irdeleyenlerin tersine, evet uygulamalarda aşırıya kaçılmış olabilir, ama 28 Şubat’ın gerçek anlamda temel amacı, laik devletin on bin yıl yaşamasını sağlamaktı. Fakat laiklik ilkesini benimseyen, uygulayan devlet anlayışını 15 yılda orta ve aşırı sağ gerçek anlamından soyutladı. ??? Laiklik ilkesine RTE’nin bakışını özetleyelim: Git Arap ülkelerine. Batı’ya çalım olsun diye laiklikten korkmayın diye demeçler ver. Dön ülkeye. Yaz anayasalara laiklik ilkesini... Uygulamaya geldi mi... at çöp sepetine! Laikliğin var ama yok gibi söylenmesini, yazılmasını ülkeye öyle sindirdiler ki; laik eğitim yerine din eğitimi getiren 4+4+4’ü medyada eleştiren yok. Öven övene! Yaşamı boyunca acaba kaç kez camiye gittiği bilinmeyenlerden biri; örneğin “kırk yıllık Kani ama kendini Yani” diye yutturan Nazlı Ilıcak; “Dört Bir Taraf” programında Kuran dersleri ve Peygamberin yaşamöyküsü, ortaeğitime girdi diye “Ohhh (28 Şubat’tan) 15 yıl sonra bugünleri de gördük” diye sesini öyle yükseltti ki, neredeyse avazı çıktığı kadar bağıracaktı. Laikliğin bugününe bakın: Laik cumhuriyete ömür biçen, dine ve Osmanlı’ya dönük bir devlet düzeni salık veren Ömer Dinçer’in bakanlığını yaptığı Milli Eğitim’in başvurusu üzerine; Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu; gazetenin “4+4+4 fetvası” diye başlık attığı habere göre: “Din derslerinde abdest şart değil. Kızların baş örtmesi de adaptandır” diye karar açıklıyor. Dahası da var. Kızların Kuran’a dokunmadıkça abdestli olmaları da koşul değilmiş! Yüksek Kurul’a göre, “Ergenlik çağına gelen kadınların yabancı erkeklerin yanında başlarını örtmeleri gerekir”miş. ??? Laiklik dünden bugüne nerede mi? Mahkemede hesap vermeye hazırlanıyor! HSYK 1. Başkanı İbrahim Okur, Balyoz davasında savcının delil tartışma aşamasını atlayarak mütalaa vermesi ve mahkeme heyetinin de bunu kabul etmesi üzerine başlayan tartışmada görüşünü cuma günü bu köşede şöyle dile getirmişti: “Mahkeme heyeti başkanıyla konuştum. Bu konunun mahkeme takdirinde olduğunu düşünüyor. Hukuken söylediklerinde doğruluk payı var. Yani bana göre de mahkeme takdirinde. Anlaşılıyor ki delil tartışmasını karar aşamasında yapacaklar.” Okur’un mahkeme heyetinden aldığı sonuç şuydu: Eldeki ses kayıtları ve dijital deliller nedeniyle delil tartışması karar aşamasına bırakıldı. Hâkimlerin bu görüşüne ve Okur’un kendisinin de katıldığını ifade ettiği ‘mahkeme takdiri’ tezine, sanık avukatlarından ve hukukçulardan güçlü itirazlar geldi. Hukukçulardan Balyoz hâkimlerine yanıt ‘CMK Emri Takdire Bırakılamaz’ delilleri elbette mahkeme değerlendirecektir. En az iki yıl sürecek bu aşama şimdi atlanmış oldu. Balyoz davasında soruşturma aşamasında alınmış bilirkişi raporlarının yanında bu raporları ve delillerin sahte olduğunu gösteren 7 adet bilirkişi raporu var. Bunları irdeleyecek ve gerçeği ortaya çıkaracak mahkemece yaptırılmış bir bilirkişi incelemesi olmadan, sahte dijital deliller konusunda bir sonuca varılmadan, doğal olarak teknik konularda bilgisi olmayan bir mahkeme nasıl karar verebilir?” görmezden gelen bir yaklaşım. Hâkim delilleri değerlendirirken o delillere ilişkin müdafilerin değerlendirmelerini almaz ise silahların eşitliği ve tarafların görüşlerinin çarpışmasından sonra hâkimin kanaate ulaşması anlamına gelen ‘çelişme yöntemini’ uygulamamış olur. Oysa adil yargılama hakkının özünde çelişme yöntemi vardır. Hâkimin deliller konusunda, müdafilerin değerlendirmelerini almaksızın kendi başına yapacağı bir değerlendirme; iddia ve savunmanın çatışmasından sonra maddi gerçeğe ulaşılabileceği ilkesini kabul eden 2000 yıllık gelişmeyi inkâr anlamına gelir.” Balyoz hâkimlerinin HSYK 1. Daire Başkanı Okur tarafından aktarılan görüşleriyle, sanık avukatları ve hukukçu görüşleri böyle. Balyoz davası beraberinde yargılama usulüne ilişkin temel bir tartışmayı da sürüklüyor. GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY FAZIL SAY’IN SES’İNE ALKIŞ Sıvas katliamında yakılarak öldürülen şair Behçet Aysan’ın anısına Türk Tabipleri Birliği tarafından 17 yıldır verilen ‘Behçet Aysan Şiir Ödülü’ne bu yıl Tozan Alkan’ın ‘Sana Şehir Gelecek’ isimli şiir kitabı layık bulundu. Ankara’da yapılan ödül töreninde Seçici Kurul üyesi de olan yazarımız Zeynep Oral’ın duygulu konuşmasının ardından sahneye Fazıl Say çıktı. Gönüllü olarak, o geceye özel bir program hazırlayan Say, ilk bölümde tiyatro sanatçısı Tülay Günal’ın okuduğu üç Aysan şiiri için özel besteler çaldı. İkinci bölümde ise Aysan, Metin Altıok ve Aziz Nesin anısına, Altıok’un “Sesler, sesler, sesler...” dizesinden esinlenerek bestelediği ‘SES’ isimli oda operasını seslendirdi. Yetenekli genç sopranolar Dilruba Bilgi, Nihan İnan ve Senem Demircioğlu; piyanoda Say, vurma sazlarda ise Aykut Köselerli eşliğinde Aysan, Altıok ve Nesin’in birer şiirini yorumladılar. Gecenin sonunda Behçet Aysan dostları, gösterdiği büyük aydın duyarlılığı için Fazıl Say’a minnettarlıklarını, kendisini dakikalarca ayakta alkışlayarak gösterdiler. Unutulmayacak bir akşamdı. Say ve başarılı ekibi, SES’i önce İstanbul, ardından da uluslararası dinleyicilerin karşısına çıkarmaya hazırlanıyor. Kaçırmayın. elil tartışması CMK emridir’ Balyoz sanıklarının avukatlarından Celal Ülgen, İbrahim Okur’un bu görüşlerine şöyle karşılık verdi: “Delil tartışma aşaması Ceza Muhakemeleri Kanunu (CMK) emridir ve mahkeme takdirine bırakılamaz. Geniş ve uzun bir duruşma aşamasıdır. Bu aşamadan sonra tez ve antitez makamlarının ortaya koyduğu ‘D bin yıllık gelişmeyi inkâr’ Ankara Barosu Başkanı, Ankara Hukuk Fakültesi’nin eski dekanı Prof. Metin Feyzioğlu’nun da yaklaşımı benzer nitelikte: “Mahkeme hâkimleri ve Sayın Okur’un yaklaşımı muhakemenin kolektif bir faaliyet olduğu kuralını ‘2 Dünya Organ Nakli Örgütü’nden Balbay ve Haberal’a destek ‘Bu eziyet bitmeli’ İstanbul Haber Servisi İkinci Ergenekon davasından 3 yıldır tutuklu bulunan CHP Zonguldak Milletvekili, Başkent Üniversitesi kurucu Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal’a Dünya Organ Nakli Örgütü yöneticileri annesinin kaybı nedeniyle başsağlığı mesajı gönderdi. Dünya Organ Nakli Örgütü yöneticileri, yarın Silivri Cezeavi’nde bulunan Prof. Dr. Haberal’ı ve gazetemiz yazarı, CHP Milletvekili Mustafa Balbay’ı ziyaret edecek. Derneğin Yönetim Kurulu üyesi ve Amerikan Harvard Tıp Fakültesi Organ Nakli Biyoloji Araştırma Merkezi Başkanı Da Kırmızı bülten taleplerine ret Haber Merkezi Türkiye’nin Ergenekon ve İrticayla Mücadele Planı davalarının firari sanıkları emekli Tümgeneral Mustafa Bakıcı, Bedrettin Dalan ve eski Çağdaş Eğitim Vakfı Başkanı Gülseven Yaşar için yaptığı kırmızı bülten başvurusu reddedildi. İnterpol’ün, “gerekçeleri ikna edici bulmayarak” kırmızı bülten taleplerini reddettiği öğrenildi. vid H. Sachs, Haberal’a gönderdiği başsağlığı mesajında “Annesi ve babasıyla vefat etmelerinden önce yeterince zaman geçirememiş olmaktan ötürü ne kadar üzgün olduğunu tahmin edebiliyorum. Bu acımasız ve adaletsiz tutukluluğun bunu daha da zorlaştırdığından eminim” dedi. Uluslararası Yanık Derneği Genel Sekreteri Dr. Rajeev B. Ahuja ise Haberal’a gönderdiği mesajda “Bu adaletsizliğin bir benzeri yok, bu zor dönemde sağlığınızın bozulmamasını umuyor ve bu eziyetin bir an önce bitmesi için dua ediyoruz” dedi. Dünya Organ Nakli Örgütü Eski Başkanı Prof. Dr. Jeremy Chapman, örgüt başkanının görevlendirmesiyle, yönetim Kurulu üyesi Prof. Dr. Nadey Hakim ve örgütün Katalan Başkanı Dr. Josep Lloveras ile birlikte Haberal’ı ziyaret edecek. CHP milletvekilleri Atilla Kart ve Nur Serter ile Sosyal Demokrat Halk Dernekleri Federasyonu (HDF) Genel Başkanı İsmail Eren de Haberal ve Balbay’ı ziyaret edecek. PKK’YE AMASYA’DA DARBE TGB: 19 Mayıs coşkuyla kutlanacak İstanbul Haber Servisi Türkiye Gençlik Birliği (TGB), iktidar tarafından stadyum kutlamaları kaldırılan 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı her kesimden yurttaşın katılımıyla coşkuyla kutlayacaklarını açıkladı. Taksim Hill Otel’de düzenlenen toplantıya TGB Genel Başkanı İlker Yücel, Şişli Belediye Başkan Yardımcısı Tayfun Kahyaoğlu, Çağdaş Eğitim Vakfı adına Sezen Malta, Eğitimİş Sendikası 1 No’lu Şube Sekreteri Gürtan Cantekin, İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyesi Hasan Kılıç, sanatçı, akademisyen, ve öğrenciler katılıdı. Yücel, “Gençlik, bağımsızlık gününe sahip çıktığını üç gün sürecek etkinliklerle herkese, özellikle iktidara gösterecektir” dedi. Şişli Belediye Başkan Yardımcısı Tayfun Kahyaoğlu da “Ne olursa olsun gençlik 19 Mayıs’ı güzel bir direniş ile kutlayacaktır” diye konuştu. Karadeniz sorumlusu öldürüldü MEHMET MENEKŞE uluslararası hale gelmiş sorunları zamana yayma becerisine baktığımızda şaşılacak bir durum yok. 1980’li, 90’lı yıllar boyunca su paylaşımı ve teröre ilişkin Suriye ile yaşadıklarımızı dikkate alarak bugüne bakmakta yarar var. Dicle, Fırat ve Asi ırmaklarının suyu için Şam’la yürütülen müzakereler anlaşmalarla sonuçlansa bile hep çözümsüzlük getirmişti. Suriye yerine göre Arap Birliği’ni de arkasına alarak Dicle ile Fırat’ın matematiksel, Asi’nin ise kişisel paylaşımını istiyordu. Zira Asi Lübnan’dan doğup en uzun yolculuğunu Suriye içinde yaparken Türkiye’den, Hatay topraklarından denize dökülüyordu! Bu durumda Asi’yi istediği gibi kullanabilirdi. Hatay’ın haritadaki yeri kendince belliydi! Türkiye bu garipliği uluslararası alanda anlatmakta zorlandı. Terör konusunda da benzer paradoks devam etti. Suriye ile PKK terörüne karşı ilk işbirliği anlaşmasını 1987’de imzaladık. Öcalan’ın Suriye’den çıkarılmasını 1998’de sağlayabildik. ??? Bugüne gelirsek... Girişte vurguladığımız çok boyutun Türkiye yanında tam bir dalgalanma var. “Sabrımız taşıyor”, “Zulme sessiz kalınmaz”, “Bizi zorlama” gibi ağır sözlerin ağırlığı hissedilmiyor. Sanki ezberlenmiş bir rol tekrarını izliyoruz. Suriye’den gelen “kaynağı belirsiz” haberlere dayanıp “Suriye halkı kırılıyor” yorumları yapmak, geçmişteki “medya birliklerine dayalı operasyonları” anımsatıyor. Gerilimin tırmanması halinde Türkiye’nin nasıl bir göç dalgasıyla karşı karşıya kalabileceğinin ipuçlarını görüyoruz. Böylesi göç dalgalarında ne yaparsak yapalım kendimizi beğendiremeyiz. Bu konuda da Irak örneğine bakmakta yarar var. 500 bin kişi kapımıza dayanmış, AB ve ABD bunlardan doktor, mühendis gibi nitelikli olan birkaç binini alıp kalanları bize bırakmıştı. Sonra da “Türkiye krizi yönetemedi” demişti. 1990’ların başındaki bu krizin ardından terör sorunumuz daha da artmıştı. O dönemde Suriye’nin terör örgütüne verdiği desteğin başlıca koşulu şuydu: “Benim topraklarımda terör faaliyeti yapmayacaksın. Benim topraklarımdaki Kürtleri bana karşı kullanmayacaksın.” Bugün bu sorunlar çok geride mi kaldı ki, Suriye’ye karşı “atış serbest” politikası izliyoruz. ??? Başlıca uluslararası aktörlerin durumu ne? Amerikalı yazarların Ortadoğu ülkeleri söz konusu olunca dile getirdikleri bir görüş var. Şöyle özetleyebiliriz: “Ortadoğu’da bundan sonra yaşanacak değişimlerin tümü ülkelerin kendi içinden çıkacak hareketlerle biçimlenmeli. Biz o hareketlere omuz veririz, yönlendiririz. Başarırlarsa kendileri gerçekleştirdiği için korurlar. Başaramazlarsa, bizi bu hale siz getirdiniz, diye suçlamalara girişmezler.” ABD’nin Suriye politikası yukarıda aktardığımız anlatımla özdeşleşiyor. Başkan Obama’nın, “Kasımdaki seçime kadar ben yokum” açıklaması şöyle de okunabilir: “Ben hiçbir zaman doğrudan bu işin içinde olmayacağım.” Annan faktörünü de yabana atmamak gerek. Birleşmiş Milletler ve Arap Birliği özel temsilcisi Annan, BM Genel Sekreterliği döneminde ipi kolay kolay elden bırakmayan bir kişilik sergilemişti. Annan, Rusya ve Çin’in bu tür lastikli sorunlara nasıl baktığını, krizi çözmek yerine krizi yönetmek politikasını nasıl uyguladığını da biliyor. Görünen tabloda Rusya ve Çin’in Türkiye’nin görünen çıkışlarına paralel düşünmesi, BM Güvenlik Konseyi’nden bu yönde karar çıkması çok zor. Zor ama, Rusya ve Çin gibi ülkeler kendi çıkarlarına yönelik önemli bir ödün karşılığında ABDNATO politikalarına sessiz de kalabilirler. Dileriz güneyimizde ikinci bir Irak yaratılmaz. AMASYA – Amasya kırsalında geçen hafta iki askeri şehit eden, beş askeri yaralayan teröristler ile sıcak temas sağlandığı, çıkan çatışmada iki teröristin etkisiz hale getirildiği belirtildi. Amasya Valisi Abdil Celil Öz, Amasya kırsalında güvenlik güçlerinin “dur” ihtarına uymayan teröristlerle çıkan çatışmada iki teröristin ölü ele geçirildiğini, ele geçen teröristlerden birinin PKK’nin Karadeniz bölge sorumlusu “Celal Başkaya” kod adlı Mahir Koç olduğu belirlendi. Geçen hafta gerçekleştirilen mayınlı saldırıda iki asker şehit olmuş beş asker de yaralanmıştı. Olayın ardından geniş çaplı operasyon başlatılmıştı. Vali Öz, teröristlerle beraber çok sayıda mühimmat ve patlayıcı yapımında kullanılan malzeme ele geçirildiğini aktardı. Öte yandan Mardin’in Nusaybin ilçesinde, terör örgütüne yönelik düzenlenen operasyonda, 2 terörist etkisiz hale getirildi. Tiroit vücudun tamamını etkiliyor SİBEL BAHÇETEPE ‘Emperyalizme geçit yok’ İstanbul Haber Servisi Devrimci Öğrenci Birliği (DÖB) ve Genç Emekçiler Birliği (GEB), Suriye’de yaşananları ve bölgeye ABD müdahalesini dün Tünel’den Taksim Meydanı’na kadar yürüyüş yaparak protesto etti. Grup adına yapılan açıklamada emperyalistkapitalist sistemin 11 Eylül 2001’den bu yana sürdürdüğü savaş çığırtkanlığına ve halkları katletme operasyonlarına yenilerinin eklendiği belirtildi. Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Burjuvaların halktan bahsediyor olmaları Suriye halkını düşündüklerinden değil, bizleri kandırmak içindir. Türk devleti, Ortadoğu’ya yönelik başlatılan savaşın başrolünü üstlenmek istiyor. Bu savaş kapitalist savaştır ve izin vermeyeceğiz.” (Fotoğraf: SERKAN YILDIZ) ANTALYA Tiroit hormonu normal çalışmayan kadınların depresif veya sık sinir patlamaları yaşayabildikleri, bu nedenle bu kişilerin plan yapmalarına karşın planlarını harekete geçiremedikleri belirtildi. Hekimler, tiroitin az veya çok çalışmasının tüm metabolizmayı etkilediğini vurguladılar. Antalya Belek’te Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği’nin düzenlediği “Ulusal Endokrinoloji ve Metabolizma Kongresi”nin dün düzenlenen basın toplantısında konuşan Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği Başkanı Prof. Dr. Ahmet Sadi Gündoğdu, tiroit hormonunun 20 gram olduğunu ancak az ya da çok çalışmasının tüm metabolizmayı etkilediğini belirterek “Guatr hastalığına yol açar. Unutkanlık, kilo artışı, depresif veya sinir patlaması gibi durumlara neden olabilir. Âdet olamama, çarpıntı, nefes darlığı da tiroit hormonu eksikliğinden kaynaklanabilir” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle