19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 NİSAN 2012 PAZAR 14 aris’in açık halk pazarları, sütçü hanımın güzel “P gülüşü, denizden dosdoğru tezgâha gelen taze balık, toprağı silkelenmemiş sebzeler, kokulu meyveler, ev işlerini kolaylaştıracak yeni bir aletin mucizelerini kanıtlamak için ciğerlerini paralayan satıcı ve tezgâhtan tezgâha süzülerek en iyisini satın alan müşteriler, demektir... Salı, perşembe ve pazar günleri kurulan pazarlar, arabaların gürültüsü ve kirliliğinden kurtarılan Paris, birbiriyle karşılaşıp konuşan insanlar, mutlaka görülmesi gereken bir mahalle kültürüdür.” Ey okur! Sen ki, salı pazarın çoktan kaldırıldı, çarşambası, perşembesi de 15 Mart’ta yürürlüğe giren yeni yönetmelikle tek tek yasaklanacak ve efendilerinin kafası gibi kapalı AVM’lerden iki katı pahaya; efendilerinin façası gibi dışı şişkin, içi kof ve efendilerinin DNA’sı gibi GDO’lu ürünlerden almak zorunda kalacaksın… Yukardaki satırları özellikle okumanı isterim. Çünkü Paris Büyükşehir Belediyesi’nin, semt pazarlarını fotoğraflarla tanıttığı rehber, tırnak içindeki o sözlerle başlar. ??? Okumanı isterim, çünkü bizim sokaklarda, caddelerde pazar açmayı bilmem ne kurulunun asla vermeyeceği izne bağlayanlar, sana yalan söylüyorlar! Önce açık pazarlarda, satıcıların hepimizi güldüren, kimisi mani, kimisi mizah incisi sayılacak sözlerle bağırmalarını, sözüm ona “AB kuralları gereği” belli aralıklarla ankastre prizlerden elektrik alırlar. Brandalarını serer, tezgâhlarını kurar, mallarını yığarlar. Manavı, kasabı, çiğ sütten yapılan leziz tereyağından onlarca çeşit peynire, her türlü yiyecek, giyecek, mutfak eşyası ve hatta yatak şiltesinden halıya kadar her şeyin satıldığı; bu arada iskemlenizi, koltuğunuzu tamir edecek ustayı bulabileceğiniz olağanüstü yerlerdir, bu pazarlar. Kımıl kımıl, asla durağan bir AVM’de bulamayacağınız, çünkü değişken ve bulaşıcı bir canlılığı vardır, rengârenk bir yaşam alanıdır. ??? Pazar açıldığı günler, semtin dükkânları da, kahveleri de bayram eder. Çünkü sabahtan öğlene kadar cıvıl cıvıl müşteri kaynar, hepsi. Saat 12’de, satılmayan taze yiyeceklerin fiyatı yarıya iner. 13’te tüm tezgâhlar toplanır ve pazarcılar kamyonlarıyla birlikte geldikleri gibi giderler. Öğleden sonra üçte, belediye ekipleri basınçlı su kamyonları ve kocaman hortumlarıyla gelirler. Demir çubukları toplar, elektriği keser, pazar yerini yıkar ve giderler. Saat 16 olduğunda, yollar ve kaldırımlar pırıl pırıldır. Türkiye’de kaldırım döşemekten aciz kafalar, elbette böyle bir düzeni kuramazlar. Ama ben, bizim halk pazarlarımızın derbederliğini, geride bıraktığı pisliği bile düzen kuramadığı için düzensizliği yasaklayan sığ zorbalığa yeğlerdim. Ne var ki yaşam pazarına dönüşen ülkemde, pazar yaşamına yer kalmadı. “Yapılmış darbenin da vası olmaz, yapılmamış darb e de zaten Silivri’de!” ANONİM BİLGE Yaşam Pazarında Yasak Pazar Londra’dan Berlin’e, Roma’dan Brüksel’e, Madrid’den Lizbon’a, tüm Avrupa’nın vazgeçilmez bir kültürüdür, semt pazarları. Ama 2.5 milyon nüfus barındıran bir kenti, her yıl 20 milyon turist çekecek kadar albenili kılan güzelliklerin en başında geldiği için Paris pazarlarını anlatıyorum, size. ??? 20 ilçeye ayrılan Paris’te 85 semt pazarı açılır, sokaklara, caddelere, haftada üç gün. O günlerde cadde ya da sokağın her iki yanına araba park etmek yasaktır. Belediye ekipleri, kaldırımları bir gece önceden pazara hazırlar. Yürürken görmediğiniz dört köşe yuvalara demir çubuklar diker ve üstüne branda serilecek iskeleti kurarlar. Sabaha karşı gelen pazarcılar, kamyonlarını kiraladıkları tezgâhın tam arkasına park eder. Kaldırıma Fotoğraf: Convention Pazarı yasakladılar. Yalan. Yazının başındaki tanıtımda gördüğünüz gibi Paris semt pazarlarında, satıcılar bağıra çağıra mallarını över, zaten müşteriler de onların curcunasına bayılır. Açık alandan ödleri kopuyor ya… Şimdi çarşı pazarı kafayı taktılar, semt pazarlarını “AB kuralları gereği” yasakladıklarını öne sürüyorlar. Yine yalan. Böyle bir kural yok. Ne var ki özgürlüğümüzü zaten ilmek ilmek boğan yasakçı zihniyet, bu dışı hiddetli, içi kasvetli adamlar, zaten girmeye niyetli olmadıkları AB’nin koyduğu kurallara uymamak ve koymadığı kuralları uydurmaya idmanlı! telefonları dinlenen gazetecilerden biri olmak onuruna erişmiştim. Olay 1999’da ortaya çıkmış, ben de kabaran koltuklarımı “Dinleniyorum, Öyleyse Varım” başlıklı bir yazıyla ifade etmiştim. Sayın Akşener, ihbarcılığa ve muhbirliğe olan ilgisini hiç yitirmediğini, 28 Şubat soruşturmasına dahil edilmesi gereken işbirlikçilerin adlarını, önceki gün M.Ü. İlahiyat Fakültesi’nde basına yaptığı açıklamada vererek, gösterdi. Böyle bir ihbarı, böyle bir çatı altında yapmak, MHP’li kimliğiyle kuşkusuz çok uyumludur. Ama bendeniz, Meral Akşener’e 28 Şubat sürecinde telefonlarım dinlendiği için onurdan gayrı bir teşekkür de borçlandım. O gün bugündür, en azından “işbirliksiz” bir geçimsiz olduğum biliniyor! eral Akşener’in M İçişleri Bakanı olduğu 1997/1998 yıllarında, İzmir’den Gece Notları Bu yazıyı dünkü cumartesinin ilk saatlerinde yazıyorum. Biraz önce üç arkadaş (Onur Bilge Kula ve Kenan Kocatürk) on saat sonra kapılarını açacak olan 17. İzmir Kitap Fuarı’nın hazırlıklarına bir göz attıktan sonra otelimize döndük. Sanırım bu fuar benim 20 yıllık TÜYAP yaşamımdaki 52’nci kitap fuarı olacak; her fuar, özellikle hazırlık aşamasında beni sanki ilkiymişçesine heyecanlandırır. Baktım, her şey yolunda. Bir ikisi dışında katılımcılar hazırlıklarını tamamlamışlar, geriye ortalığın temizlenmesi, fuar sokaklarında halıların döşenmesi kalmış. Çalışma arkadaşlarım, başta kitap fuarlarının “ece”si Sunay Girgin olmak üzere oradalar. Yönetim odasına bakıyorum, tüm basılı malzeme eksiksiz gelmiş, dağıtıma hazır. Enver Ercan’ın bu fuar için hazırladığı 255 sayfalık “Ege’de Zaman Yolcusu Yaşar Aksoy” kitabından bir adet alıp karıştırıyorum. Özenli, güzel bir baskısı var, içeriği de doyurucu. 17 yıldır bu fuara emeği geçen değerli dostum, gazeteciyazar Yaşar Aksoy’a layık bir kitap olmuş, seviniyorum. Yaşar Aksoy bu yılki fuarın onur konuğu; açılışta kendisine bir plaket sunulacak. ??? İzmir’deki ilk fuarımı anımsıyorum. O zaman İzmir’de çalışma ofisimiz yoktu; İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin sevgili başkanı İsmail Sivri ağabey bize ofisinin kapılarını açmış, “Burada çalışabilirsiniz” demişti. Vefalı bir dost, özverili, çalışkan, iyi bir insandı. İzmir’de bir kitap fuarı düzenlemeyi düşündüğümüzde gözleri parlamış, bir çocuk gibi sevinmişti. İzmir, gazetecileri açısından şanslı bir kenttir. Cemiyet başkanları da hep ilkeli, duyarlı gazetecilerden seçilmiştir. Bu onların ilkesel duruşudur, bir gelenektir. Bu geleneği şimdi Atilla Sertel sürdürüyor. Çevresindeki kendisi gibi mesleki sorumluluk sahibi, toplumsal konularda duyarlı, evrensel demokrasi ve hukuk ilkelerinden, düşünce ve düşünceyi ifade etmek özgürlüğünden ödün vermeyen meslektaşlarıyla birlikte fuarda çeşitli Mustafa Balbay etkinlikleri düzenliyorlar. Balbay, mesleki doğumu İzmir’de gerçekleşmiş, bu kentin CHP milletvekili olan önemli bir gazeteci ve yazardır. İzmirli meslektaşları onun kanıtlanmamış bir suçun sanığı olarak 1.040 gündür süren tutukluluğunu içlerine sindiremiyorlar. Hiçbirimiz sindiremiyoruz. Mustafa Balbay fuarda olmasa da kitapları burada olacak, CHP’li milletvekili dostları, çeşitli yazarlar onun kitaplarını imzalayacaklar. Hep böyle olmuştur, bir gazeteciyi, bir yazarı demir parmaklıklar ardına kapatıp yıllarca orada tutabilirsiniz, fakat o yazdıklarında haklıysa, doğruyu savunuyorsa düşünceleri mutlaka hedefini bulur, ulaşacağı yere ulaşır. ??? Fuar alanında binlerce kitabın arasında dolaşırken, “İyi ki kitaplı bir evde doğup büyümüşüm” diye düşündüm. Evimizin kitaplığında kitaplar gözlerimin önüne geldi. (Dino Segre) Pitigrilli, A. Joseph Cronin, Falih Rıfkı Atay, Faruk Nafiz Çamlıbel, Ahmet Hamdi Tanpınar kitapları, kapağı mavi bir kâğıtla kaplı Nâzım Hikmet’in “Sesini Kaybeden Şehir”i, Maarif Vekâleti Klasikleri ve şu an anımsayamadığım daha birçok kitap… Her okuduğum kitap beni bir başkasına yöneltti. Binlerce kitap okudum. Çok geniş bir kitaplığım oldu. Bugün, buraya, bulunmaktan mutlu olduğum bu yere gelmişsem, gelebilmişsem bunu okuduğum kitaplara borçluyum. Bana bu şansı veren anneme, babama hep şükran duydum, duyuyorum. ??? Uyuyup uyanacak, fuarın açılışına gideceğim. Yorucu, fakat keyifli bir dokuz gün beni bekliyor. Hep sevgiyle, hep kitapla kalın sevgili dostlarım. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ‘ G ’ N O K T A S I [email protected] Milas’ın Hemşerisi Duyduk duymadık demeyin, halk deyimiyle “aslen” Antakyalı olan çizerimiz Kamil Masaracı’nın, kendi deyimiyle “fahri” olarak yeni bir memleketi var: Milas.. Binlerce yıldır adı değişmeyen uygarlık merkezlerimizden Milas’ın belediye meclisi, “MS 2012” yılının Mart ayındaki toplantısında, “Turhan Selçuk Karikatürlü Ev”in kente kazandırılmasındaki öncü ve çalışkan gayretleri nedeniyle Masaracı’yı “fahri hemşeri” kabul etti. Oybirliğiyle alınan kararda, ayrıca Dr. Mete Ersoy da eğitime katkılarından ötürü Milas’ın fahri hemşerisi yapıldı. Çocuklara karikatür derslerinin verildiği ve kent halkının karikatürle buluştuğu “Karikatürlü Ev” projelerinin ilki 2008 yılında İzmir’in Karaburun ilçesinde gerçekleştirilmişti. Milas Belediyesi ise kentin tarihi sit alanında bulunan Hacı zerimize ait bazı özel eşyaları da sergilenirken, röportaj ve çalışmalarıyla ilgili belgeseller ziyaretçilerin ilgisine sunuluyor. Evde ayrıca karikatür ve mizah kitaplarının olduğu bir de kitaplık bulunuyor. Projenin yaratıcısı ve “takipçi”si Kamil Masaracı, Karikatürlü Ev’de yapılan diğer etkinlikleri şöyle özetliyor: Ünlü çizerlerin sergileri açılıyor ve bu çizerlerin karikatürcü adaylarıyla yaptıkları atölye çalışmaları çok etkili oluyor; Fotoğraf, heykel, resim, el işleri gibi diğer sanat dallarına ve tanıtımlarına da ev sahipliği yapılıyor; Kültür ve sanat söyleşileri düzenleniyor; Karikatür yarışmaları yapılıyor... Nitekim bu çalışmalar karikatür dünyamızda öylesine ilgi gördü ki 2011’de yine Turhan Selçuk adına düzenlenen 1. Uluslararası Karikatür Yarışması’na 1500’ün üzerinde eser katıldı. ‘Karikatürlü Ev’ ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY Hacı Aliağa Konağı ve karikatür emektarları. Milas’taki Karikatürlü Ev’de, önceki yıl yitirdiğimiz Turhan Selçuk’un karikatürlerinden oluşan daimi bir sergi var. Ünlü çi Etkinlikler C MY B C MY B Aliağa Konağı’nı kültürel amaçlı kullanım için restore etmiş, ancak kesin işlevi için henüz bir karar alınmamıştı. Kamil Masaracı, bu özgün ve kimlikli yapının “Turhan Selçuk Karikatürlü Ev” olmasını Belediye Başkanı Muhammet Tokat’a önerdiğinde, aynı zamanda Milas doğumlu olan Turhan Selçuk’u kuşaktan kuşağa anmak için de çok uygun görüldü. Gerekli düzenlemelerin ardından evin açılışı 23 Nisan 2010’da, yani geleceğimizin güvencesi olan çocuklarımıza armağan edilen Ulusal Egemenlik Bayramımızı kutladığımız gün yapıldı. Ev o denli ilgiyle karşılandı ki bugün Milaslı çizerlerin öğretmenliğinde 40 öğrenci ücretsiz olarak karikatür atölye çalışmalarına devam ediyor. Aynı yarışmanın jüri üyelerinden Arjantinli ünlü kadın çizer Marlene Pohle, çok merak ettiği Milas’a gelerek öğrencilerle atölye çalışması yaptı. Yarışmanın bu yıl ikincisi düzenlenecek. Bu arada İskenderun Karikatürlü Ev’in de 2011 yılında açıldığını belirtmiş olalım. Tarihi bir Anadolu kentinde heyecan verici duygularla karşılanan Milas Karikatürlü Ev’in emektarı Kamil Masaracı ile projenin gerçekleşmesini sağlayan Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat, dostlarının mizahi deyimiyle artık “ödüllü çizer” ve “ödüllü belediye başkanı” kimliğini de taşıyorlar... çünkü her iki aydınımız da “Mizah Üretenler Derneği” tarafından 2011 yılı “7. Mizah Ödülleri” kapsamında ödüllendirildiler. Ne diyelim? Darısı diğer kentlerimizde kurulacak Karikatürlü Evlerin ve öncülerinin başına... ‘Ödüllü’ oldular UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Koruyucu bir zır 1 hı olan ve yuvarlanıp top şeklini ala 2 bilen bir tür tespih 3 böceği. 2/ Karşılık 4 lı iki kişi tarafın5 dan söylenen şarkı... Güney Ko 6 re’nin başkenti. 3/ 7 Birinin buyruğu al 8 tında olan görevli... Başkası tarafından 9 yazılmak için söyleme. 4/ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Lütesyum elementinin 1 E R GU V A N İ simgesi... Sürülmemiş tar 2 F U A R B A S E la. 5/ Âşık, vurgun... İn3 L AM R A K AM kalar atası olduğuna ina4A O L E A F nılan güneş tanrısı. 6/ Dö5 T E F A H Ü R Ş vülmüş et ve bulgurla ya6 U Z O A N A N E pılan bir tür köfte... Bey7 N E B İ İ T A P gir. 7/ Erkek kümes hayL İ T O T B İ vanlarının en iri ve yaşlı 8 A D E N İ T olanı... Gelecek. 8/ Kü 9 F İ tahya’nın bir ilçesi... Bir işi yapmakta usta olan. 9/ Isırması iltihaplara yol açan iri bir örümcek cinsi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kas... Kötü, çirkin. 2/ “Yergiler” anlamında eski sözcük... Gözleri görmeyen. 3/ Çelikçomak oyununa ve bu oyunda kullanılan değneğe verilen ad... Briçte iki manştan oluşan bölüm. 4/ Satrançta bir taş... Ayakkabı çekeceği. 5/ Adın durum eklerinden biri... Bir şeyin kenarı. 6/ Terlemekten ya da sıcaktan vücutta görülen küçük pembe kabartılar... Mısır’ın plaka imi. 7/ Kara batmamak için ayağa takılan bir çeşit örgülü ayaklık... Ceylan. 8/ Ortadoğu’da, “Ölüdeniz” de denilen bir göl... Dinlence. 9/ İspanyolların sevinç ünlemi... Yükselme, yücelme.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle