19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 NİSAN 2012 CUMARTESİ 4 olup olmadıklarını sormanın bir anlamı yok belki de. Galiba en doğrusu, milletin iradesinin Hitler ve Mussolini’nin insanlık suçlarına demokratik meşruiyet kazandırıp kazandıramayacağıdır. Soruyu “Değil oy çokluğu, oybirliği bile temel hak ve özgürlükleri çiğneyen, insana işkence yapan rejimleri meşru kılabilir mi?” diye de sorabiliriz. Burada milli iradenin bazen demokrasi ile çelişebileceği gerçeğiyle karşılaşıyoruz. Görülüyor ki, oy çokluğu her zaman, demokrasi demek olamayabiliyor. AKP on yıllık iktidarında bu gerçeği anlamamakta direniyor. Konuşmalarında sık sık Menderes’e atıf yapan Tayyip Bey de bu zihniyetin örneklerini sergiliyor. Oysa, cumhurun kendisini yönetecek olanlarını oylarıyla seçmesi demek olan cumhuriyetten daha ileri bir rejimdir demokrasi. Cumhuriyetin demokrasi olabilmesi için çoğunluk iradesinin de bazı temel sınırlamalara uyması zorunludur. ??? Çoğunluk, “darbecilerden hesap soruluyor” heyecanı içinde vesayet kalkıyor sevincine kapılarak, temel demokratik gerçeği daha görmezden geliyor ki, o da şu: Demokrasi, ister askeri olsun ister sivil her türlü vesayete karşıdır, karşı olmalıdır. Vesayet ve darbeler konusunda dikkat edilmesi gereken bir başka husus daha var: Darbecileri ya yargılarken, darbecilerin bir zamanlar başkalarını yargılarken başvurdukları yöntemleri benimsemek demokrasiyle bağdaşmaz. Darbecileri yargılamakta, darbelerle hesaplaşmaktaki ana amaçlardan biri de, o ve benzeri olayların bir daha olmamasıdır. Biz darbecileri bir zamanlar onların bizi yargıladıkları yöntemlerle yargılarsak, askeri vesayeti ortadan kaldırıyoruz derken, sivil vesayeti, askeri darbeden kurtuluyoruz derken sivil darbeyi getirmiş oluruz. Bugün içinde yaşadığımız durum da budur. Tam askeri darbe artık “out” diye sevinecekken, bir de bakıyoruz ki, sivil darbe “in”. Bunları galiba daha çok konuşacağız. Çünkü sivil darbe daha uzun süre gündemde. HABERLER Türkiye 11 yılda AİHM kararıyla 4 milyon 573 bin 976 Avro tazminat ödedi Sivil Darbe ve Milli İrade Bir yandan kamuoyu, son operasyonun şokunu üzerinden atmaya çalışırken, öte yandan ilginç gelişmeler oluyor, Meclis darbelerin araştırılması için harekete geçiyor. Olay ilk bakışta demokrasi açısından çok sevindirici gibi görünüyor. Öyle ya TBMM’deki dört parti de darbelerin araştırılması için önerge vermiş bulunuyorlar. Fakat biraz daha yakından bakınca, ortak bir iradenin söz konusu olmadığı görülüyor. AKP’nin istediği, tadat ettiği askeri darbelerin araştırılması ki, onlar da şunlar: 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat 1997. CHP ise, işi biraz daha geniş tutuyor ve “ülkemizde temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına yönelik tüm eylem ve işlemler ile demokrasiyi kesintiye uğratan, tamamlanmış veya girişim niteliğindeki sivil ve askeri darbeler ile toplumu terorize eden, demokrasi dışı tüm vesayet sistemlerini ve bunları önceleyen olay ve olgular”ı hedef alıyor. Kısacası, ilk adımda pek demokratik gibi görünen girişimin daha ilk adımında, TBMM’nin çatısı altındaki partilerin, neyin demokrasiye karşı olduğu konusunda bile fikir birliği halinde olmadıkları görülüyor. ??? Konunun, TBMM çatısı altında tartışılması sırasındaki ilginç konuşmalar oluyor. Örneğin, Nurettin Canikli, sivil darbeyi öne sürenleri şöyle yanıtlıyor: Sivil darbe dediğiniz nedir?.. Milletin iradesidir. Onu eleştiriyorsunuz siz. Ali Rıza Öztürk ise bu sakat düşünceyi kendine göre karşılıyor: Hitler milletin iradesi midir? Cevap ver! Hitler, Mussolini milletin iradesi midir? Hitler ve Mussolini’nin kendi halklarının oylarını aldıkları bir gerçek olduğuna göre, onların milletin iradesi Ustalık faturası Duruşmayı CHP Genel Başkan Yardımcısı Nihat Matkap, milletvekilleri, belediye başkanları, meclis üyeleri de izledi. Öğle saatlerinde İzmir’deki belediye başkanlarının eşleri, Kocaoğlu’nun eşi Türkegül Kocaoğlu’na destek için adliye önüne geldi. Belevi ve Bademler köylüleri ile TMMOB ve DİSK üyeleri de adliye önünde destek açıklaması yaptı. Destek çığ gibi İzmir davasında 2 kişiye tahliye OZAN YAYMAN EMRE DÖKER İZMİR İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik operasyonun ardından açılan davanın 9. gün duruşmasında ara kararını açıklayarak Genel Sekreter Yardımcısı Erhan Bey ile eski Grand Plaza Genel Müdürü Muharrem Derbentoğulları’nın tahliyesine karar verdi. Diğer 18 sanığın tutukluluklarının devamını kararlaştıran mahkeme, duruşmayı 5 Temmuz’a erteledi. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu kararı, “Bu yargı süreci, en adaletsiz ve en büyük dava olarak 160 yıllık belediye tarihine geçecektir. Maalesef belli konularda çiftçinin, üreticinin, işçinin yanında; emekten, insandan, kentin geleceğinden yana tavır aldığımız için böyle bir yargılamaya muhatap oluyoruz” sözleriyle yorumladı. Kocaoğlu’nun avukatı Ercan Demir de savunmasında, “İhalelelere değil iddianameye fesat karıştırılmıştır” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun soru önergesine verilen yanıtlar, “11 yılda AİHM kararıyla 4 milyon 573 bin 976 Avro tazminat ödendiği ve tazminat kararlarının çoğunluğunun AKP iktidarının ‘ustalık döneminde’ verildiğini” ortaya koydu. Tanrıkulu, “ ‘Etkin soruşturma yokluğu’ nedeniyle 135 kez, ‘adil yargılanma hakkı’nın ihlali nedeniyle 729 kez mahkum olan Türkiye’nin herhangi bir hâkim ve cumhuriyet savcısına hiçbir idari ve adli işlem yapmıyor olmasının akla uygun bir açıklaması bulunmamaktadır” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’nun AİHM’de açılan davalar ve Türkiye’nin ceza almasına neden olan yargıçlar hakkında ne tür işlem yapıldığı konusunda Başbakan Tayyip Erdoğan’a yönelttiği soru önergesine Adalet, İçişleri ve Sağlık bakanlarından yanıt geldi. Adalet Bakanı Sadullah Ergin, “işkence ve kötü muamele suçlarından dolayı yürütülen soruşturmalar sırasında, soruşturma ilkelerine aykırı davrandığı iddiasıyla hakkında soruşturma başlatılan veya disiplin cezası verilen hâkim ve cumhuriyet savcısı bulunmadığını” bildirdi. İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, 20002011 yılları arasındaki dönemde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Yaşama Hakkı” başlıklı 2. ve “İşkence Yasağı” başlıklı 3. maddelerinin esas yö CHP’li Sezgin Tanrıkulu, Türkiye’nin AİHM’de aldığı cezaların özellikle Erdoğan’ın ustalık dönemimiz dediği son üç yılda arttığına dikkat çekti. Tanrıkulu, bu cezalara karşın hükümetin sorumlular hakkında hiçbir işlem yapmadığına dikkat çekti. nünden ihlal edildiğine ilişkin toplam 64 başvuru hakkında karar verildiği ve bu kararlar sonucu başvuru sahiplerine 4 milyon 573 bin 976 Avro ödendiğini bildirdi. Adli yönden 53 personele para cezası, 305 personele memuriyetten men, 379 personele hapis cezası verildiği, 1235 personelin ise yargılama sürecinin devam ettiği, idari yönden ise 2005 yılından bu yana iki personele kınama ve uyarma, 55 personele kısa süreli durdurma, 29 personele uzun süreli durdurma cezası verildiği, 58 personele ilişkin soruşturmaların da devam ettiği bilgisi aktarıldı. Tanrıkulu, “11 yılda ihlal nedeniyle verilen tazminat kararlarının dörtte birinden fazlası sadece 1 yılda verilmiştir. 11 yılda ödenen ve yine yoksul vatandaşımızın cebinden karşılanan tazminatın büyük çoğunluğu son 3 yılda ve AKP hükümetinin ustalık döneminde ödenmiştir. Verilen bilgiler devletin hâkim ve savcılarına gösterdiği müsamahayı, göstermelik de olsa polislerine göstermediği ortadadır. Zira, adli yönden gerçekleştirilen işlemler ile idari yönden gerçekleştirilen soruşturma ve işlemlerin orantılı olmadığı ortadadır” açıklamasını yaptı. Sağlık Bakanı Recep Akdağ da soru önergesine verdiği yanıtta, “Tutuklu ve hükümlülerin temel insan hak ve hürriyetleri ile mahremiyete saygı kurallarına uyularak muayene ve tedavileri hususunda da gereken tedbirler alınmıştır” dedi. Tanrıkulu, 52 yıllık süreç içerisinde başvuru ve mahkumiyetler esas alındığında Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni en çok ihlal eden ülke konumunda bulunduğunun altını çizdi. Tanrıkulu, “etkin soruşturma yokluğu” nedeniyle 135 kez, “adil yargılanma hakkı”nın ihlali nedeniyle 729 kez, “özgürlük ve güvenlik hakkı”nın ihlali konusunda 554 kez mahkum olmuş olan Türkiye’nin “herhangi bir hâkim ve cumhuriyet savcısına hiçbir idari ve adli işlem yapmıyor olmasının akla uygun bir açıklaması bulunmadığını” sözlerine ekledi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle