19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 NİSAN 2012 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA [email protected] EKONOMİ 11 ABD askerleri için toprak, üs yerleri kiralanıp, askeri gemilerinin limanlarımıza yanaştıkları günleri anımsayın. Sürpriz tezkerenin dönüşünde AKP milletvekillerinin bir bölümünün de oyları varsa da, hükümete rağmen görüntüsü bozulmadı. ABD iktidarının öfkesini yatıştırmak üzere Başbakan Erdoğan’ın danışmanının, “Sifonu çekmeyin, kullanın” sözü unutulacak gibi değil. Irak topraklarında askerlerimizin başına çuval geçirilmesi de öyle... ABD’nin Irak ve Afganistan’da TSK’yi doğrudan sıcak savaşın içine çekme baskısı, sonrasında kendi öznel koşulları ile artık asla doğrudan sıcak savaş içinde olmama kararları, bölge sorunlarının çözümünde Türkiye’nin hep öne iteklenmesi.. cabası... ??? Arap baharlarının yaşandığı kimi ülkelerde, ABDBatı dünyasının onayladığı, harcına katkı yaptığı yeni yandaş iktidarlar, giden diktatörlüklere göre göreceli demokratik sayılıyor, kabul görüyor. Irak’ı diktatör Saddam’dan kurtarma, demokrasi getirme adına işgal ettikleri, bataklıkta, kaosta yarattıkları iç savaşla birlikte yüz binlerce insanın ölümüne, milyonların eskisinin çok gerisinde biçare yaşama sürükledikleri düzende seçimler ve parlamento var diye düzen daha mı insan haklarından, demokrasiden, hukuk devletinden yana işliyor? Diktatör Saddam yönetimi göreceli güce dayalı bir istikrar, laik düzen öngörürken, ABD’nin getirdiği sandıklı sözde demokratik düzende anayasa şeriatı getirmekle kalmadı, ırklar ve mezhepler üzerinden siyasi partilerle, iç savaş koşulları çok daha ağır can yakıyor, halkın yaşam koşulları durmadan aşağı çekiliyor... Libya’da bizim de suç ortağı olduğumuz NATO operasyonu desteğinde kurulan yeni düzende, aşiretler arası savaşlar, bölünme, göreceli laik düzenden hızla baskıcı yeni çeşitli şeriat yorumları düzenine kayışta, insan hakları, demokratikleşmeyi unutun, insanca bir yaşam Libya halkı için eskisinden çok daha uzakta bir düş. Uygar, laik bir yaşama doğru demokratik olmasa da yol alabilmiş Tunus’ta Arap baharı rüzgârı ile gelen sistem yandaşı, Batı dünyasının desteklediği parlamenter düzende şeriat anayasası, iktidarı geçerli. Emperyal çıkarlar insan hakları, demokrasi, laiklik kriterlerini değil, en ucuza yandaş iktidarları arıyor. Günümüzde askeri diktatörlüklerle, doğrudan askeri müdahalelerle sistemi ayakta tutmak, yandaş iktidarlar yaratmak hem zor hem de pahalı gözüküyor. “Bizden olsun, çamurdan olsun” kuralı geçerli, evrensel insan hakları, demokrasi, hukuk devleti kriterleri rafta... İslam dünyasının hiçbir ülkesinde gösterilmeyen duyarlılıkla, insan hakları, demokrasi, laiklik kriterlerinin bir tek Türkiye için geçerli olduğunu söyleyebilir miyiz? Norm kadro fazlası 16 bin işçi, iştah kabarttı. Öz Büroİş, safına katmak için barajın inmesini istiyor Yine ‘baraj’ krizi ? Tasarı yasalaşmadığı için işkolu istatistikleri yayımlanamadığı gibi yetkili sendika tespitlerinde de sorun yaşanıyor. Bazı emek örgütlerinin yanı sıra işverenin de barajın yüzde 1 olmasına karşı çıktığı, bakanlıklarda aksi yönde kulis yaptığı belirtiliyor. MUSTAFA ÇAKIR Tersyüz... Tersyüz edilmiş kavramlarkurumlarla insan hakları, demokrasi, hukuk devleti düzeni olur mu? Kılıfına uydurulmuş diktatoryal iktidar gücünün, biçimsel demokratik çarkları işlettiği görüntüsü verilebiliyor, toplum teslim alınmış güdülenebiliyorsa, gerçeği değil ama sahtesi, sanalı bal gibi de olur... Günümüz dünyasında çok da yaygın ve geçerli bir durum... Ali Sirmen dünkü yazısında “postmodern darbe, postmodern yargı” başlığı ile bizden bir gelişmeyi çok çarpıcı anlatmış. Türkiye’nin iç dinamikleriyle, laiklikCumhuriyetAtatürk devrimleri, rejim tehdit algılaması içinde, kılıfına uydurulmuş, biçimsel yasalar içinde kalmış, en üst düzey resmi kurum kararları, düşürülen iktidar, siyasi irade imzaları da olan, siyasi, askeri, demokratik kurumlar icraatlarıyla düzen kalıplarına uydurulmuş, postmodern bir askeri darbe sayılan 28 Şubat süreci özel yargılamanın gündeminde... Sözde askeri darbe niteliği, suç ilişkileri ortaya konularak suçlular yargılanacak, 28 Şubat ile hukuk düzeni içinde hesaplaşılacak... Özel yargılama hukuku düzeni işleyişi, bugüne kadarki icraatları ile, askeri darbe hukukunun kötü bir kopyası, iktidar gücünün rejimi tersyüz etme amacının hizmetinde, bağımsız yargı olmaktan uzak, kendisi de postmodern... Refahyol iktidarının postmodern askeri darbe ile yıkılması sürecinin, AKP iktidarında, özel yargı düzeninde masaya yatırılmasının kara mizah siyasal boyutları da var. Türkiye’nin İran benzeri bir rejim, şeriat düzeni değişikliği sürecine girdiği tehdit algılaması, iktidarı düşürmede ittifak yapanlar, iç sivil siyasaldemokratik örgütlenmelerle yetki sınırlarını aşmış, suç işlemiş olmakla suçlanan askeri cephe ile sınırlı değildi. ABD başta, liberal dünyanın desteğini almıştı. AntiAmerikancı radikal siyasal İslam tehdidine karşı, tıpkı 12 Mart12 Eylül askeri darbeleri gibi emperyal odaklarca desteklenen 28 Şubat süreci, Irak işgaline onay vermeyen Ecevit koalisyon hükümeti, partilerinin defterlerinin dürülmesiyle, Refah içinden bugünün stratejik ortak partisi, AKP’nin de doğuşunu, iktidara gelişini, uzun soluklu kalışını üretmişti. Yani her daim gelenler emperyal düzenin desteğini alanlar, defteri dürülüp yargılananlar da düzen için tehdit algılaması kapsamına girenler oluyor... Irak işgalinde ABD yanında yer alma sorumluluğunu üstlenmiş Erdoğan hükümetlerinin resmen yanında durduğu 1. tezkere sözünü, ANKARA TBMM Genel Kurul gündeminde bulunan 12 Eylül döneminden kalma 2821 sayılı Sendikalar Yasası ile 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Yasası’nı tek bir metinde birleştiren Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısı, “işkolu barajına” takıldı. Torba yasayla Milli Eğitim Bakanlığı’na gönderilen belediyelerdeki norm kadro fazlası 16 bin işçiyi yeni kurulan Öz Büroİş’te örgütlemek isteyen Hakİş yüzde 1 barajının düşürülmesini istiyor. Hükümet, 27 Mart5 Nisan arasında yasalaştırmak istediği tasarılar arasına Toplu İş İlişkileri Yasa Tasarısı’nı eklemişti. Ancak tasarı komisyonlardan geçmesine karşın TBMM Genel Kurulu’na gelmedi. Tasarı yasalaşmadığı için de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı toplusözleşme için gerekli olan işkolu istatistiklerini yayımlayamıyor. Hâlâ 2009’da yayımlanmış olan istatistikler geçerli kabul ediliyor. Bakanlık şubattan bu yana işkollarındaki yetkili sendikaların tespitinde sorun yaşıyor. Bir an önce istatistiklerin yayımlanması gerekiyor. Değişikliklere göre Ekonomik ve Sosyal Konsey üyesi konfederasyonlardan birisine (Türkİş, Hakİş ve DİSK) üye sendikanın toplusözleşme imzalayabilmesi için en az 2 bin üyesi ve kurulu bulunduğu işkolundaki işçilerin en az yüzde 1’ini üye kaydetmiş olması gerekiyor. Sendika, ekonomik ve sosyal konsey üyesi konfederasyonlardan birisinin üyesi değilse, kurulu bulunduğu işkolundaki işçilerin en az yüzde 3’ünü üye kaydederse toplusözleşme imzalayabiliyor. Ayrıca Bakanlar Kurulu, yasanın yayımı tarihinden itibaren 5 yıl süreyle işkolu barajlarını yüzde yarım ile yüzde 3 arasında değiştirmeye yetkili. Mevcut uygulamada ise işkolu barajı yüzde 10’du. Açılan çağrı merkezinde çalışanların yüzde 69’u kadınlardan oluşuyor. Yunan NBG, Finansbank’ı ucuza kaptırmak istemiyor ? Finansbank Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Aras, Yunan NBG’nin Finansbank’taki yüzde 20 hissesini halka açmak için fiyatlamalar açısından doğru zamanı beklediğini söyledi. PELİN ÜNKER ERZURUM Bazı Avrupalı bankalar Türkiye’deki iştiraklerini satış yoluna giderken, Finansbank’ın ana hissedarı Yunan NBG halka arzı için doğru zamanı bekliyor. Finansbank’ın Erzurum Operasyon ve Çağrı Merkezi’nin açılışı öncesi basın mensupları ile bir araya gelen Finansbank Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Aras, NBG’nin 2 yıl önce bankanın yüzde 20 hissesini halka açmayı planladığını, bu oranın yüzde 25’e kadar esneyebileceğini vurgulayarak, “Ancak piyasa koşulları nedeniyle bu plan ötelendi. Banka bunu belli bir fiyatın altında yapmak istemedi. Yunanistan’da çok ciddi bir yeniden borç yapılandırması oldu. Bankaların yeniden sermayelendirmesi söz konusu olacak. Bunun sonucunda birtakım kararlar alınabilir” dedi. Finansbank’ın şu anda özel bankalar arasında ilk 5’te yer aldığını belirten Aras, bu yıl kredilerde yüze 15 büyümeyi hedeflediklerini açıkladı. 2008’de Erzurum’da 11 milyon TL’lik çağrı me rkezi yatırımı yapan Finansbank, 8 milyon lira lık yatırımla bölgede ye ni bir çağrı merkezi ku rdu. Bankayı arayan mü şterilerinin çağrılarının yüzde 60’ının Erzurum tarafından karşılanacağ ını kaydeden Ömer Aras , “2017’de 30. yaşını ku tlarken, bu yatırım mikta rını 25 milyon TL’ye çıkartacağız ve bölgede 1.000 kişiye istihdam sağlayacağız” dedi. Es nek çalışma koşulları nedeniyle çağrı merkezin de çalışanların yüzde 50’sinin üniversite öğ rencilerinden oluştuğu nu belirten Aras, “Merkezde çalışanların yüzd e 69’u kadın. Bu yatırıml a İstanbul’dan Erzuruma ’a geri dönenler oldu” de di. Erzurum Operasyon ve Çağrı Merkezi’nin aynı zamanda bir bankacılık okulu misyonu taşıdığın ı belirten Ömer Aras “E rzurum Operasyon ve Çağrı Merkezi’nde çalış mış arkadaşlarımızın ço ğu, başka illere şube ça lışanı olarak transfer olu yor. Bugüne kadar, bu merkezden yaklaşık 60 çalışanımız seçildi ve transferleri yapıldı” de di. 8 milyon liralık yatırımla 1000 kişilik istihdam Türkİş, Hakİş kapışması Öte yandan Hakİş, tasarıdaki yüzde 1 barajının daha da düşürülmesini istiyor. Bunun bir nedeni de torba yasayla Milli Eğitim ile Emniyet’in taşra teşkilatlarına gönderilen belediyelerdeki norm kadro fazlası işçiler. Yaklaşık 17 bin 500 eski belediye işçisi, Türkİş’e bağlı Koopİş ile Hakİş’e bağlı Öz Büroİş arasında çekişmeye neden oldu. Norm kadro fazlası olduğu gerekçesiyle Milli Eğitim’e 16 bin, Emniyet’e de 1593 işçi gönderilmişti. Milli Eğitim’e gönderilen işçilerden yaklaşık 14 bini işbaşı yaptı. Bu işçileri örgütleyebilmek amacıyla Nisan 2011’de Hakİş’e bağlı Öz Büroİş Sendikası kurulmuştu. ‘En hızlı milli’ teslim edildi Ekonomi Servisi Toplam değeri 25 milyon dolar olan TTAR projesi Hema Endüstri tarafından üretilerek teslim edildi. Bugüne kadar yapılan en hızlı milli tank taşıyıcı olan araçlar 70 ton taşıma kapasitesine sahip. Araçlar Hema, Çerkezköy tesislerinde yapılan törenle Savunma Sanayii Müsteşarlığı’na teslim edildi. Üretimi 1.5 yılda tamamlanan araçlar, TC Savunma Bakanlığı, Savunma Sanayii Müsteşarlığı ve Kara Dairesi başkanlıklarınca 6 ay süre ile teste tabi tutuldu. 480 beygir gücüne sahip olan araçların yüklü ağırlığı 115 ton. Araçların başka bir özelliği de özel transmisyonu sayesinde yüzde 30 tırmanma yeteneğine sahip olması. Araçlar ayrıca hızının yanında yükü ile beraber Türkiye’nin bir ucundan diğer ucuna yakıt takviyesi yapmadan gidebilecek özelliğe sahip. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle