19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 NİSAN 2012 CUMARTESİ [email protected] 16 KÜLTÜR İstanbul Şehir Tiyatroları‘nın yönetmeliğinin değiştirilmesi üzerine yönetimin etkin isimleri istifa ettiklerini açıkladılar Tiyatroya belediye darbesi İ BBŞT’nin yönetimini sanatçılardan alıp belediye bürokratlarına devreden yeni yönetmelik karşısında, başta Genel Sanat Yönetmeni Ayşe Nil Şamlıoğlu olmak üzere yönetimin önemli adları istifa ettiler. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Kadir Topbaş‘ın sanat danışmanı Kenan Işık da “Bürokrasi sanata hükmederse vahim sonuçlar doğurur” diyerek istifa edeceğini açıkladı. CEREN ÇIPLAK Nihat Ziyalan Yaklaşık altmış yıl oluyor, Antep’teki evimizin telefonu çaldı bir gün. Açtım. “Ülkü Tamer’le mi görüşüyorum?” “Evet” dedim. “Adana’dan geldim. Sen şiir yazıyormuşsun. Ben de yazıyorum. Tanışmak isterim.” Eve çağırdım. Biraz sonra geldi. Gelir gelmez kitaplığa ilişti gözü. “Vay be!” dedi. “Kimin kitapları bunlar?” “Babamın” dedim. “Benim babamın bu kadar çok kitabı olsa onu hemen öldürürüm. Hepsi bana kalır” dedi. Babamın kitapları zaten benim için aldığını anlatmaya çalıştım. Dinlemedi bile. Nihat Ziyalan’la böyle tanıştık. Halkevi Bahçesi’ne gittik. Yeni Ufuklar’da bir şiiri yayımlanmıştı. Onu gösterdi. Mutluydu. “Ne zaman gidiyorsun İstanbul’a?” diye sordu. Söyledim. “Ben Adana’da istasyona gelirim. Tren orada kırk beş dakika duruyor. Biraz çene çalarız” dedi. Gerçekten de geldi istasyona. Yanında bizim yaşlarda biri daha vardı. Tanıştırdı: “Yılmaz Pütün.” Yılmaz Pütün’ün günün birinde “Yılmaz Güney” olacağını üçümüz de bilmiyorduk elbet. Nihat’ı da Yılmaz’ı da çok sevdim. Birkaç yıl sonra Nihat, şiir kitabının “müsvedde”sini İstanbul’a bana gönderecek, ben de kitabı inanılmaz bir hızla, üç günde bastıracaktım. Yalnız adını değiştirmiş, Asık Yüzlünün Biri yapmıştım. Nihat, bir hafta sonra Adana’da postadan çıkan basılı kitabı görünce şaşırmıştı. Şimdi Avustralya’da. ??? Avustralya’ya göç etti edeli görmedim onu. İstanbul’a geldiğinde bir iki telefon görüşmesi, o kadar. Bir türlü karşı karşıya gelemedik. Ne hallerdeyiz, onu da fotoğraflardan çıkarmaya çalışıyoruz. Türkiye’den ayrıldığının kim bilir kaçıncı yılıydı. Sanat Olayı dergisini yönetiyordum. Kısa bir mektup aldım Nihat’tan. Bir de öykü. Öylesine yalın, öylesine içten, öylesine sıcak anlatılmıştı ki... Alçakgönüllü bir başyapıttı sanki. Kim bilir kaç kere okudum. Bir öyküler seçkisi yapmaya kalksaydım, Severim Pazartesileri gözü kapalı alacağım ilk yapıtlardan biri olurdu. ??? Edebiyata şiirle başladı Nihat. İkinci Yeni’nin en karmaşık, en anlaşılmaz şairlerinden biri olarak değerlendirildi. Oysa Nihat’ın şiirleri, Picasso’nun “balıkdeğilresim”i gibi, “şiir”di. İnce bir duyarlıkla örülmüşlerdi. Sevgiyle yaklaşınca, o sevginin karşılığını fazlasıyla veriyorlardı. Derken öykü yazmaya başladı. Düzyazısı şiirini, şiiri düzyazısını etkiledi. Şiirleri yalınlaştı, öyküleri derinden akan bir şiirle beslendi. Romanları da aynı toprağın ürünü olarak yeşerdi. Kimi yapıtlar vardır, acıları öyle “sert” çizgilerle sergiler ki, okurken öfkelenir, başkaldırırsınız. Dünyaya bakışınızı etkiler. Mayasında sanat olanları, edebiyat olanları unutamazsınız. Kimi kitaplarda ise aynı yoksulluk, aynı acılar, sanki sıradan, olağan bir şey anlatılıyormuş gibi, yer yer mizahla döşenerek yansıtılır. (Yabancı edebiyattan Edita Morris’in romanlarını hatırlıyorum.) Onları okurken de başkaldırırsınız. Ama bir de hüzün çöker yüreğinize. O hüzün pençeleriyle kıskıvrak yakalar sizi. Bırakmaz. Etkisi bazen daha büyük, daha kalıcı olur. Nihat’ın yazdıklarını, şiir olsun, öykü olsun, okurken hep bu duyguyu yaşamışımdır. ??? Bir şiirinde, “Sydney’de Bir Şair”de “olmadık yerde çiçek açıyorum”, bir başka şiirinde “kuşun gökyüzünde açtığı deliğe / uydurdum gözümü” diyor. Sonra o delikten yaşama tanık oluyor. Baştan sona mizahla yumuşatılmış bir hüzünle. Abartısız, ince ince işleyen bir hüzünle. Son derece dengeli. Zaten o denge tutturulmasaydı, hüznün ya da mizahın dizginleri bırakılsaydı, kitapçı raflarında neredeyse her gün bir yenisi beliren sıradan yapıtlardan biri çıkardı karşımıza. Bu da Nihat gibi edebiyatın özüyle varolmuş bir sanatçıya elbette yakışmazdı. İ ŞT ESKİ SANAT YÖNETMEN GENCAY GÜRÜN: Yapmak zor, yıkmak kolay Şehir Tiyatroları Osmanlı’dan bize kalan en eski sanat kuruluşudur. Dolayısıyla çok kıymetli bir müze gibi kollanması gerekir. Sanat kurumlarının özerk olması, sanatsal faaliyetlerine hiçbir şekilde karışılmabilsin. Kontması gerekir ki o sanat yeşere e çıkamaz. vey zir an zam rollü sanat hiçbir n sahibi olan Bu kadar kıymetli bir tiyatronu rın farkınnla belediye eminim ki tüm bu Çünkü Şer. dadır ve gerekeni yapacaktı cak bir başula kon ine yer hir Tiyatrosu’nun r Türkiye’nin. ka sanat müessesesi yoktu laydır. Yapmak zordur, yıkmak ko İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın (İBBŞT) genel sanat yönetmeninin yetkilerini belediye genel sekreter yardımcısına devreden yeni yönetmeliğin İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi’nden geçmesi üzerine İBBŞT’de pek çok yetkili isim istifa etti. Bir süredir “müstehcen oyunlar” sahnelemekle suçlanarak karalama kampanyasına maruz kalan İBBŞT’nin yönetmeliği bu karalama kampanyasının ardından değişti. Kurumun yönetiminin sanatçılardan belediye bürokratlarına devreden bu yönetmelik üzerine Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Ayşe Nil Şamlıoğlu, Genel Sanat Yönetmeni Yardımcısı ve Yönetim Kurulu üyesi Aliye Uzunatağan, yönetim kurulunun sanatçılar tarafından seçilmiş üyesi Volkan Sağırosmanoğlu, Burtekin Zoga, sahne direktörü Hakan Arlı, dış İlişkiler sorumlusu İrem Aydın, dün, sanatçıların haberi olmadan hazırlanan ‘tepeden inme’ yeni yönetmeliği kabul etmeyecekleri gerekçesiyle istifa ettiler. Gazetemize açıklama yapan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Kadir Topbaş’ın sanat danışmanı Kenan Işık ise pazartesi günü istifa edeceğini belirtti. Işık, gerekçesini ise “Yeni yönetmelikten haberim yoktu, bu yüzden danışmanlığımın gerekçesi kalmıyor” sözleriyle özetledi. Işık, “Çok üzgünüm.... Bürokrasi sanata hükmederse vahim sonuçlar doğurur” dedi. 12 Nisan’da İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi’nce onaylanan yeni yönetmelik İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Kadir Topbaş’ın imzasına sunuldu. Kadir Topbaş’ın yeni yönetmeliği önümüzdeki günlerde imzala ması bekleniyor. Bu yönetmelikteki en önemli nokta ise bugüne kadar kurumun genel sanat yönetmeninin başkanlık ettiği, kurumu temsil eden sanatçıların çoğunlukta olduğu bir yönetim kurulu tarafından yönetilirken, şimdiki yönetmelikle yönetim kuruluna genel Sanat yönetmeni yerine belediye genel sekreter yardımcısı başkanlık edecek olması. Bu da tüm sanatsal kararların belediye bürokratlarının çoğunlukta olacağı yeni bir yönetim kurulu tarafından verilmesi anlamına geliyor. İBBŞT sanatçıları ve çalışanları, dün, “Bu yönetmeliği kabul etmiyoruz” diyerek Muhsin Ertuğrul Sahnesi önünde konuyla ilgili bir açıklama yaptı. Açıklamada, yönetmelik değişikliği “kültür ve sanat ortamının muhafazakârlaştırılma hareketi” olarak nitelendirildi. Yeni yönetmelikle, İBBŞT’nin sanatsal işleyişinin belediye bürokratlarına teslim edildiği vurgulanan açıklamada “Yıllık repertuvarı belirlemek, bu repertuvar doğrultusunda sahnelenecek oyunları seçmek, bu oyunların hangi yönetmenler ve ekipler tarafından sahneleneceğine karar vermek gibi pek çok sanatsal işleyiş, olması gerektiği gibi sanatçıların iradesiyle belirleniyordu. Bu yeni yönetmeliğe göre artık İBBŞT, bir sanat kurumu olmaktan resmen çıkarılarak basit bir şube müdürlüğüne dönüştürülmüştür. Tüm bunlar 98 yıllık bir sanat kurumunun, bir büyük mirasın sonu demektir” İBBŞT sanatçıları ve çalışanları, yeni yönetmeliği kabul etmediklerini açıkladılar denildi. SANATÇILARDAN TEPKİ ‘Tiyatronun idam fermanı’ Pek çok sanatçı ise durum pılan bir darbe olarak de u sanata yağerle Bir süredir bazı yayın organl ndirdi. zarların “haksız saldırısı” arı ve yana maruz kalan İBBŞT’nin bir sanat kurumu olma niteliğini ortadan kaldırar ak şube müdürlüğüne dönüştüren ye ni yönetmeliğe sanatçılar da büyük tep ki gö Tiyatro Eleştirmenleri Bi steriyor. ye Merkezi Genel Başka rliği Türkinı men de yönetmelikteki Üstün Akidam fermanı olarak nitele değişikliği di. Açıklama sonrası kendi toplantı yapan İBBŞT ça aralarında lışanları ve sanatçıları yeni yönetm elikle mücadele etmek için bir çalış ma nu kurdu. Komisyon, 16 komisyo11.00’de Kültür İşleri Da Nisan saat ire Başkanlığı’yla görüşecek. Eski İBBŞT Genel Sanat Orhan Alkaya ise “Yö Yönetmeni ne yatromuzu bir sanat ku tmelik tirumu olarak tarif etmiyor. Müdürlük ola ediyor. Böyle bir yönetm rak tarif elikle evim saydığım tiyatromuza hizmet edemem... Tarih bu yönetm eli layanları asla affetmeyece ği hazırk” Yeni yönetmelikte ret oy dedi. u kullanan İstanbul Büyükşehir Be ledyesi CHP Grup Yöneticisi İnci Be CHP’nin grup kararı ola şpınar da rak ret oyu verdiğini ancak AKP’nin rıyla yeni yönetmeliğin grup karakabul edildiğini belirtti. İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ’NDEN AÇIKLAMA ‘Yönetmelik nihayet değişti’ İstanbul Büyükşehir Belediyesi konuyla ilgili bir yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, kabul edilen yeni yönetmeliğin, çağdaş yönetim normlarını dikkate alan bir yönetmelik olduğu vurgulandı. “1980’de yapılan yönetmelik nihayet değişti” denilen açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Son yıllarda kendini yenileyemeyen ve yeniliklere açılma konusunda zorluk çeken Şehir Tiyatroları, bu nedenle önemli ölçüde seyirci kaybına uğramış; hantal yapısı sebebiyle çağın gerektirdiği sanatsal vizyonun gerisinde kalmıştı. Yeni yönetmelik İstanbul’da yaşayan sanatseverlerin taleplerine doğru ürünler sunabilecek teşkilat yapısını sunmayı hedefliyor. Eski yönetmelikte neredeyse tek başına genel sanat yönetmeninin uhdesine bırakılan repertuvar oluşturma görevi, edebi kurula devredildi.” NURİ BİLGE CEYLAN’DAN SİNEMA DERSİ ‘Sinema benim için hâlâ muamma’ Kültür Servisi Son olarak “Bir Zamanlar Anadolu’da” filmiyle Cannes Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü alan yönetmen Nuri Bilge Ceylan önceki gün 31. İstanbul Film Festivali kapsamında sinema dersi vermek üzere takipçileriyle Salon İKSV’de buluştu. Yeni filminin çekimlerine bu kış başlayacağını duyuran Ceylan, söyleşi sırasında “Üç Maymun” filminin kitabının da bir hafta içinde çıkacağını müjdeledi. Yoğun ilgi nedeniyle salona giremeyenlerin de olduğu etkinlikte Ceylan, “Sinema benim için hâlâ bir muamma” diyerek söze başladı. Filmlerinde hep karanlık ve muğlak taraflarda dolaştığını belirten Ceylan, “Sinemada muğlaklığa önem veriCeylan aldığı ödüllerle ilgili gelen bir soruyu ise “Çoğu insan bu ödüller nedeniyle benden nefret edecek diye düşünüyorum” sözleriyle yanıtlayarak “Bu nedenle bir ödül aldığım zaman aynı anda hem mutlu hem de mutsuz olabiliyorum. Daha basit bir hayat yaşamak arzusundayım” dedi. Hayata ideolojik bakmanın karşısında olduğunu belirten Ceylan, tek bir düşünceye bağımlı kalmadan her şeyi sıfır noktasında yeniden değerlendirmek gerektiğine inandığını belirtti. Çok etkilendiği Anton Çehov’dan da söz eden yönetmen, Çehov öykülerinin kendisine insanüstü geldiğini söyledi. “Çehov hayatımı zenginleştirdi. Hayata nasıl bakmam gerektiğini öğretti” dedi. yorum. Ben çoğu filmimi korkuyla yaparım. Bilmediğim, hâkim olmadığım şeyler üzerine film yapıyorum. Özellikle “Uzak” sezgilerimle çektiğim bir filmdi. Sinema camiasıyla bir bağlantım yoktu, yalnızdım. Bu yolla sinema dünyasının işleyişi ve tekniği daha iyi anladım” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle