18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 MART 2012 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Bir yıl sonra tahliye edilen Yurdakul, ‘Silivri Cezaevi vahşi bir yer, insan psikolojisi zor dayanır’ diyor 7 ‘İnsanı hiçleştiriyorlar’ İLHAN TAŞCI AKP’de Yüz Nakli İktidara daha çok demokrasi vaatleri ile gelen Adalet ve Kalkınma Partisi’nin, aslında baskı politikası uygulandığını Batılı dostlarımız, bizim otokontrol altındaki medyamızdan çok daha fazlasıyla biliyor. Ünlü İngiliz gazetesi Financial Times, AKP’nin iktidardaki 10 yılını değerlendirmek amacıyla bir tam sayfasını ülkemize ayırmış. Gazetenin AKP hükümetinin giderek daha otoriterleştiğini ileri süren yazısını, Başbakan Erdoğan’ın afişinin önünde kalkanları ile duran çevik kuvvet polislerinin olduğu bir fotoğraf süslüyor. Türkiye’de, İran ve Çin’deki tutuklu gazetecilerin toplamından daha fazla gazetecinin hapiste olduğunu anlatan yazıyı, Cumhuriyet okurları ile paylaşmak amacıyla, bu satırları bilgisayarımın tuşları ile ekrana aktarırken televizyonun ekranında da KESK’e bağlı 300 kadar emekçi yurttaşın, başkentte 4+4+4’lü eğitim düzeni yasa teklifini protesto eylemini kırmak amacıyla cop ve gaz kullanıldığı görülüyor. Önceki gün Eskişehir’den Ankara’ya gelmek için üç otobüse binen sendikacıların taşıtları başkent yakınlarında polis tarafından durduruluyor. Ankara valisinin gösteri yapmak amacıyla gelenlerin kente girmelerini yasakladığı kendilerine bildiriliyor. Kar altındaki o üç otobüs içindeki yurttaşlar bir yanda, onlar gibi çocuklarının çağdaş bir eğitim görmesini isteyen ama kendilerine o yurttaşların taşıtlarını şehre sokmama görevi verilen güvenlik mensupları öte yanda kocaman bir gece geçiyor. Sonra, otobüs yolcularının aklına parlak bir fikir geliyor: Araçlarını döndürüp “Ver elini Eskişehir Garı” diyorlar. O üç otobüs önde, polis taşıtları arkada, günde beş kez Eskişehir ile Ankara arasında sefer yapması için konulan hızlı trenin kalkacağı bölüme gidiliyor. Bu kez polisler garda kalarak görevi başkentte başka arkadaşlarına devretmiş oluyor. Tam bir komedi filmindeki gibi bu kovalamaca, 300 kadar KESK üyesinin başkent caddelerinden TBMM dolaylarına kadar gösteri yapmasını engellemek isteyen “zihniyet”in rejisörlüğünde devam ediyor. Sevgili okurlarıma İngiliz gazetesinde o “Daha Gaddar Bir Yönetim” başlığı ile yayımlanan yazıda, Erdoğan için hakça ve yansız bir değerlendirme yapıldığını da söylemeliyim. Gazete, Erdoğan’ın liderliğindeki Türkiye’nin on yılda bölgesel bir güç olduğunu yazıyor. Refahın okullar, yollar ve sağlık hizmetleriyle yayıldığını anlatıyor. “Kudretli generalleri bastırdığından, rakipleri azaldıkça hoşgörüsünün de azaldığından” söz ediliyor. İran’da 42, Çin’de 64 gazetecinin cezaevinde olduğunu da anımsatılıyor. Financial Times’ın David Gardner ve Daniel Domber adlı iki yazarı tarafından hazırlanan “Daha Gaddar Bir Yönetim” başlıklı makalede, “medya üzerindeki baskıların, siyasi rakiplerin yargılandığı davalardaki usulsüzlüklerin ve Ergenekon davasının siyasetle yüklü bir dava olduğu kanısı FT’nin iki yazarınca da paylaşıldığını bir zamanlar kendisini o davanın savcısı olarak ilan eden Başbakan da öğrenmeli” saptaması da yapılıyor. Gazeteye göre, “Yargı yalnızca AKP’nin değil, Gülen hareketinin muhaliflerini de bastırmanın bir aracı olarak kullanıldığına inanlar” var. ??? Okurlara Son Notlar: Ankara’daki işçileri coplu, gazlı polisler dağıttı ve böylece silahsız saldırısız yürüyüş haklarını kullanmak isteyenlere “dur” denilmiş oldu! TBMM’deki çoğunluk, liderlerinin kendilerine verdiği görevi yine kendilerine biçtiği zaman içinde, 4+4+4’ü yasalaştırmak için seferberlik halindeydi. Onlar da biliyor ki, verilen görevi ihmal, liderin kendilerini bir daha aday göstermemeleri demektir. O zaman yaşasın “Daha gaddar bir yönetim”... Balbay ve Özkan’ın durumu dehşet 12 Mart, 12 Eylül dönemlerinde gördüğü en ağır işkenceleri bile “eziyet” diyerek küçümseyen Yurdakul sözlerini şöyle sürdürdü: “Ben başka eziyetler de gördüğüm için dayanabildim. Gençlerle birlikte kaldığım için rahatsızlığımı belli etmemeye çalıştım. Ahmet (Şık) ve Nedim (Şener) iyi dayandılar. İkisi de cesur insanlar. Orada yaşananlara insan psikolojisi zor dayanır. Benim kızım büyük ve Fransa’da yaşıyor. Eşimi de cezaevindeyken kaybettim. Bu anlamda ailevi sorumluluğum yok. Ama o insanların ailevi sorumlulukları, küçük çocukları var. Mustafa Balbay ile Tuncay Özkan’ın halini ifade edecek kelime yok. Onların ki dehşet. ” ANKARA Kanser hastası eşini ölümünoplumda tutuklulukların haksız olduden önce “Son ğunun anlaşıldığını, insanların kendilerinin suçsuz olduğunu gördüğünü anbir kez görmesi latan Yurdakul, ilginç bir duyumu paylaştı: için merhamet “Hâkimlerin kendi aralarında ‘Böyle terörist edin” diyenlere karşı mi olur?’ dediklerini de duyduk.” Odatv da“Bunca yıllık mücavasının Ergenekon sürecini değiştiren bir dele hayatım boyunca katkı sağladığı yorumunu yapan Yurdakul, zalimlerden hiç aman bunun nedenini şu sözlerle açıkladı: “Bu dilemedim. Merhamete süreçte vicdanları yaralayan gelişmeler olde ihtiyacım yok” diyerek du. Olayları yakından izleyenler bunları zasavaşımcı yanıyla yanıt verten görüyordu. Ama süreci seyirci gibi izmesiyle tanıdı kimileri Doğan leyen, öylesine bakanlar açısından vicYurdakul’u. Oysa o 12 Mart’ladanları yaralayan gelişmelerdi. Türkan rın, 12 Eylül’lerin cezaevlerinin Saylan’ın evinin basılması ve aranhep zorunlu “konuğuydu”. Aynı ması, Odatv baskınları. Kuracakları bu dönemde de olduğu gibi. komployu Odatv üzerinden tertipleGeçmiş olsun ziyareti için gittiğiyebileceklerini düşündüler ve öyle de uyguladılar. Ama mizde her zamanki inceliğiyle kapıda komploları ellerinde kalkarşılayamamasının üzüntüsünü yaşardı. Ahmet’i, Nedim’i, ken, biz onun sağlığını merak ediyorduk. Hanefi Bey’i de koyO ise Odatv’ye geçtiği haberleri, üzerinde dular, ‘şu insançalıştığı romanı, cezaevindeyken yazdığı lardan kurtulaTürkçeFransızca sözlüğün FransızcaTürkçelım’ diye. ” sini hazırlama proejelerini heyecanla anlatıyordu. ‘Hâkimler bile böyle terörist mi olur dedi’ T ‘Toplu iğnenin sesi bomba gibi etki yapıyor’ “Silivri vahşi bir yer. Özel yapılmış” diyen Yurdakul, bunun nedenini şöyle anlattı: “En basiti, duvarlara özellikle yalıtım konulmamış. İnanılmaz bir yankı var. Yere toplu iğne düşse beynimizin içinde bomba etkisi yapıyor. Konuşmalarımız bize geri geliyor. Odada, koridorda hiçbir yerde yalıtım yok, özellikle konulmamış. Televizyonun sesini en kısıkta dinlesek bile yankı yapıyor.” ‘insanın haysiyetiyle oynuyorlar’ Meslek heyecanımıza yenik düşüp yönelttiğimiz soruları kırmayarak yanıtladı. 12 Mart’tan 12 Eylül’e kadar kendisinin ve Türkiye’nin atlattığı badireleri anılar eşliğinde konuşurken, “O günlerde büyük zulümler görüldü. Hepsini gördüm. İşkenceler yapıldı, insanlar öldürüldü, asıldılar. Bugünler de onlar kadar ağır bir zulüm. İnsan haysiyetiyle oynanıyor. İnsanı hiçleştirmeye çalışıyorlar” sözleriyle geçen zamanın da zulmü değiştirmediğini ortaya koyuyor. ‘Esirliğin bile bir kuralı var’ Silivri Cezaevi’ndeki tecrit politikasının tutuklunun psikolojisini bozmaya odaklı olduğuna işaret eden Doğan Yurdakul, cezaevleri deneyimi nedeniyle karşılaştırma yaparken, “Eski cezaevlerinde bir saldırıya uğrasan 2030 kişi ile saldırıyı bertaraf edebilirdik. Birlikte saz çalıp, türküler söylerdik. Ama burada öyle bir durum yok. Kimileri ‘Esir kampı, esir tutuluyoruz’ diyor. Esirliğin bile kuralları vardır. Burada o bile yok. En ağırı insanların insanlarla görüştürülmemesi” diyor. İzmir Kitap Fuarı’na gitmek istiyorum eleceğe ilişkin umud unu hiç yitirmeyen Doğan Yurda kul, “Türkiye pek çok badireden ge çti. Bu da geçecek, bunları da atlatacağız. 4+4+4 tartışmaları yaşanıyor . İstediğin kadar tek kalıba sokmaya ça lış genç insanları. Twitter’da Facebook ’ta olmayanlar garipseniyor, dışlanıyo r. Se dar, dindar olsun derse n ne kadar kinn de, dünyanın gelişimi var. Gençler oraya bakıyor. Ben gençliğe güveniyorum . Herkes ‘Gençlik bitmiş’ diyor. Elbette De zamanındaki gibi genç niz Gezmiş’lerin lik ler her zaman ‘devrimc yok ama gençidir’” dedi. Bypass ameliyatı sonras ı iyileşme dönemini ağır geçiren Doğa n Yurdakul’un en büyük arzusu ise bir an önce okurlarıyla buluşmak. Doğan Yu rdakul, sağlık sorunlarını aştıktan sonra doktorlarının da izin vermesi durumun da rı’na gitmeyi çok isted İzmir Kitap Fuaiğini söyledi. G ‘Bizden utanmaları lazım’ ezaevi sürecinde kendisini en çok rahatsız edenin medyanın tutumu olduğunu vurgulayan Yurdakul, “Bu dönem medya için yüz karasıdır. Tarihe de böyle geçecektir. Yandaş falan diye de ayırmıyorum, gazeteler televizyonlar aynı durumda. Tutuklanmış insanları mahkum ettiler. Bizi ipe çektiler. Tutukluluk ile tahliyenin anlamlarını bile bilmiyorlar. Şimdi bizden utanmaları lazım. Tutukluluğu mahkumiyet olarak anladıklarına göre herhalde tahliyelerimizi de beraat olarak görürler!” yorumunu yaptı. 2009’da Genelkurmay Başkanlığı’nın ilk kez 30 Ağustos resepsiyonuna internet sitelerini çağırdığını anımsatan Yurdakul şunları söyledi: “Odatv adına ben gittim. internethaber.com, C gazeteport.com, haber3.com sitelerini de resepsiyona çağırdılar. Diğer arkadaşlar dediler ki ‘Siz yaşlısınız, bir konuşsanız da Genelkurmay Başkanı ile fotoğraf çektirsek.’ Ben de İlker Başbuğ’a söyledim. Başbuğ ‘Tamam’ dedi hep birlikte fotoğraf çektirildi. Tutuklandıktan sonra Samanyolu TV diğer arkadaşları kareden çıkartıp yalnızca beni ve Başbuğ’u tek karede göstererek, ‘Odatv’nin Genelkurmay’daki adamı’ diye haber yaptılar. Eşimin cenazesindeki davranışlarımı bile istismar konusu yaptılar. Medya böyle bir dönemden geçiyor. Cenazeye katılan ilk tutuklu olduğumdan istismar etmemek için fazlaca özen gösterdim; bu hakkı daha sonra kullanacak insanlar zarar görmesin diye. ” Terör örgütü propagandası yaptığı iddiasıyla gözaltına alınarak kelepçelenen Prof. Küçükosmanoğlu dava açmıştı Kelepçe için tazminat kazandı Çağdaş Ulus’a cezaevinde kötü muamele iddiaları MİT’in 102 sayfalık etüdü TANRIKULU BAŞVURDU, ERDEM NAKLEDİLDİ ALİ AÇAR SAVAŞ KÜRKLÜ Müdürden skandal not İstanbul Haber Servisi Maltepe 1 No’lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürü Recep Güven, KCK soruşturması kapsamında tutuklanan gazeteci Çağdaş Ulus’a kötü muamelede bulundukları öne sürülen gardiyanlarla ilgili soruşturma kapsamında, savcılığa bilgi notu gönderdi. Bilgi notunda, Ulus’un ‘örgütten ayrıldığını’ belirterek ailesine yakın olmak amacıyla Maltepe Cezaevi’ne sevk olduğunu belirtti. Güven, “Adı geçen tutuklunun her ne kadar örgütten ayrıldığına dair beyanları olsa da kuruma geldiğinden bu yana ‘örgüt elemanı tavrı’ ile kurumumuzda kalmaktadır” dedi. Savcılık soruşturma sonunda sorumlular hakkında, kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilemediği gerekçesiyle takipsizlik kararı verdi. Ulus’un avukatı kararı itiraz etti. Sezgin Tanrıkulu Çorum L Tipi Cezaevi’nde yatan ve inancı yüzünden gardiyanlar tarafından baskı gördüğü iddiasıyla 15 Mart 2012 tarihinden bu yana açlık grevi yapan Alevi kökenli Engin Erdem’in, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun Adalet Bakanlığı’na yaptığı başvurunun ardından Çankırı Cezaevi’ne sevk kararı çıktı. Erdem’in can güvenliği için ilk adımın atıldığını belirten Tanrıkulu, cezaevi ile ilgili incelemenin de başlatıldığını söyledi. Çorum L Tipi Cezaevi’nde Alevi ve Kürt kökenli hükümlülere yönelik baskı yapıldığına yönelik geçen salı günü “Alevi mahkuma baskı yapılıyor” başlığıyla verilen haberimiz ses getirdi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu iddiaların araştırılması ve tutuklu Engin Erdem’in başka bir cezaevine nakledilmesi için İstanbul milletvekili Tanrıkulu’na talimat verdi. Tanrıkulu, Adalet Bakanlığı’na müracaat ederek Erdem’in Çankırı Cezaevi’ne sevk edilmesi istemini iletti. Tanrıkulu, Erdem’in Çankırı Cezaevi’ne nakil yazısının hazırlandığını ve yarın (bugün) sevk işleminin gerçekleştirileceğini söyledi. Hiç kimsenin inancından dolayı baskı görmesini istemediklerini belirten Tanrıkulu, “ Cezaevlerinde sıkça yaşanan hak ihlallerini yakından takip ediyoruz. Bundan sonraki süreçte de Engin’in cezaevindeki koşullarını takip edeceğiz. Çorum Cezaevi’ndeki iddialar üzerine de bir komisyon kurup incelemelerde bulunmak üzere cezaevine gideceğiz” dedi. Engin Erdem’in eşi Gülnur Erdem ise eşinin başka bir cezaevine nakledilmesi kararından mutlu olduğunu günler sonra rahat bir uyku uyuyabileceklerini söyledi. ADANA Adana’da geçen yıl BDP’nin açtığı Demokratik Çözüm Çadırı’nda terör örgütü propagandası yaptığı iddiasıyla gözaltına alınıp kelepçelenerek götürüldüğü adliyede savcılıkça serbest bırakılan ve yargılandığı davanın ilk duruşmasında beraat eden Prof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu, “haksız yere gözaltına alındığı” gerekçesiyle açtığı manevi tazminat davasını kazandı. ÇÜ Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Pof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu ile Huzurevleri Mahallesi Aile Sağlığı Merkezi’nde görevli Doktor Ömer Eşki, 15 Nisan 2011’de Seyhan ilcesinde BDP’nin kurduğu Demotratik Çözüm Çadırı’nda konuşma yaptı. Bu konuşmaların Roj TV’de yayımlanması üzerine harekete geçen Adana Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, iki doktoru 29 Nisan 2011’de çalıştıkları kurumlarda gözaltına aldı.“Bölücü örgüt propagandası yaptıkları” iddiasıyla sorgulanan Prof. Dr. Küçükosmanoğlu ile Dr. Eşki, ifadelerinin tamamlanmasının ardından ellerine plastik kelepçe takılarak adliyeye götürüldü. Özel yetkili cumhuriyet savcısına ifade veren iki doktor tutuksuz yargılanmak üzere savcılıkça serbest bırakıldı. Özel Yetkili Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 27 Haziran 2011’de görülen davanın ilk duruşmasında, 15 yıl arasında hapisleri istenen Prof. Dr. Küçükosmanoğlu ile Dr. Ekşi beraat etti. Kendilerine karşı yapılanlar hakkında hukuk mücadelesi başlatacaklarını belirten Prof. Dr. Küçükosmanoğlu “haksız yere gözaltına aldığı” gerekçesiyle Adana 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devlet hazinesine karşı tazminat davası açtı. Küçükosmanoğlu, 200 lira manevi tazminat kazandı. Küçükosmanoğlu, “Sembolik bir rakamla dava açmıştım. Bu kararla, umarım herkesin istenildiği zaman, istenildiği şekilde gözaltına alınamayacağını anlamışlardır. Kaçma şüphesi olmadığı halde, çalıştığımız işyerinde olmadık şekilde gözaltına alınmak canımızı sıkmıştı. Bu sonuç biraz olsun içimizi rahatlattı” dedi. Fişlenenlerden suç duyurusu İstanbul Haber Servisi Devrimci Karargâh dosyasındaki sanık avukatlarının bile fişlendiği 102 sayfalık MİT etüdünde adı geçenler, “görevi kötüye kullanma” suçundan soruşturma yapılması istemiyle savcılığa suç duyurusunda bulundu. Fişlenen avukatlardan Ercan Kanar, “Başbakanlık’ın denetim ve sorumluluğu altında olan bir kurumun hukuk dışı yollarla yargıyı etkilemeye dönük bu faaliyetinin sorumlularının açığa çıkarılması ve yargılanmasının derhal sağlanması gerekmektedir” dedi. MİT raporuyla fişlenen avukatlar, Toplumsal Özgürlük Platformu ve Halkların Demokratik Kongresi üyesi ve yöneticileri ile bağımsız feministler, sosyalistler dün Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi önünde bir araya geldi. Grup adına açıklama yapan Kanar, raporda Halkların Demokratik Kongresi kurucu ve yöneticilerinden Şamil Altan, Mehmet Güneş, Halit Elçi, Bülent Barmaksız, Eser Sandıkçı, bağımsız feminist Gülfer Akkaya’nın da aralarında olduğu sosyalistlerin, örgüt üyesi olmakla suçlandıklarını vurguladı. Ertuğrul Kürkçü, Sungur Savran, Ender Helvacıoğlu, Hakan Gülseven gibi isimlerin de ‘örgütsel irtibatta bulunulan’ kişiler olarak gösterildiklerini belirten Kanar, “Bu raporla MİT ve Emniyet, görevlerini kötüye kullanmakta, iftira, yargıyı yönlendirme ve adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçlarını işlemektedirler” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle