25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 MART 2012 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER Odatv davasından 376 gün tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen Şık, AP’de konuştu: 7 Yargı baskı aracına dönüştü Dış Haberler Servisi Odatv davasından 376 gün tutuklu kaldıktan sonra 12 Mart’ta yapılan duruşmada tahliye edilen gazeteciyazar Ahmet Şık, Avrupa Parlamentosu (AP) Liberal Demokrat Grubu’nda yaptığı konuşmada, Türkiye’deki yargı mekanizmasının gazeteciler ve toplumun geneli üzerinde ifade özgürlüğünü kısıtlayacak bir baskı aracına dönüştürüldüğünü söyledi. AKP iktidarının gizli ortağı olarak nitelendirdiği Gülen cemaatinin yargı ve Emniyet içindeki örgütlenmesine değinen Şık, “Müslüman dindar bir sivil toplum örgütünün, neden bu tür komplolar peşinde olduğu, Türkiye’nin militer iki gücü olan polis teşkilatı ve ordu içinde örgütlenmeyi niçin bu kadar çok istediği izaha muhtaçtır” diye konuştu. Brüksel’de bulunan AP’de, temsil edilen üçüncü büyük grup olan 106 üyeli Liberal Demokrat Grubu’nda dün konuşma yapan Ahmet Şık, konuşmasına başlamadan önce salondakiler tarafından alkışlarla karşılandı. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 13 Nisan 2011’de Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nde, kitapları bombaya benzettiği konuşmasından alıntı yaparak başlayan Şık, Türkiye’deki ifade özgürlüğü sorununun görünür hale gelmesinde tutuklu gazeteciler sorununun ve kendi tutukluluğunun rolü olduğunu belirterek “Evet, bir yıl dört duvar arasında kaldım ama bu sorunları görünür hale getirmesi açısından tutuklanmam hayırlı oldu” dedi. Türkiye’deki yargı mekanizmasının gazeteciler ve toplumun geneli üzerinde ifade özgürlüğünü kıık, konuşmasının sonunda, cezaevinden çıktıktan birkaç gün sonra bir taksi şoförüyle yaşadığı diyaloğu da aktardı. “Ne iş yapıyorsunuz?” diye soran sürücüye “gazeteciyim” dediğinde, taksi şoförünün kendisini “Abi dikkat et seni de almasınlar” diye uyardığını anlatan Şık, şoföre söylediği “Ama aldılar” cevabıyla parlamenterleri epey güldürdü. Amin Alayı... Rahmetli babaannem geçmişi anlatırken rahmetli babamın mahalle mektebine başlarken düzenlenen amin alayından da söz etmişti. Babam da o yıllarda geçerli olan kurallara göre 4 yaş 4 aylıkken okula başlamıştı. Geleneğe göre amin alayı düzenlenmiş, önde üzerindeki Kuranıkerim’i başının üzerindeki rahlede taşıyan mubassır, arkasında babamla akrabalar ve komşulardan katılanlar, Eyüp’te okula kadar yürümüşler ve babamı imam efendiye teslim etmişlerdi. Babaannem söylemedi ama olasıdır ki yine geleneğe uyarak “eti senin kemiği benim” de demişlerdi. Eğitim yaşının 60 ay yani 5 yaş olarak belirlenmesi nedeniyle anımsayıverdim. Yaklaşık olarak 1897 yılına ait bir anıydı. İktidarın Osmanlı özlemine somut bir örnek olarak yazmadım. Çünkü Osmanlı ile AKP arasında 8 aylık bir fark var! ??? Bölünerek yozlaştırılan zorunlu eğitimin 4+4+4 olarak değerlendirilmesinin gerçeği yansıtmadığını peşin peşin belirteyim. 5 yaşındaki bir çocuğun kemik ve kas yapısı nedeniyle sürekli kalem bile tutamayacağı görüşüne karşı, en yetkili ağız şöyle demişti. “İlk dört yılın ilk yılı okulöncesi eğitim müfredatıyla olacak”. Buradan yola çıkarak diyebiliriz ki, kesintili zorunlu eğitim 4+4+4 değil 1+3+4+4 olacak. Futbol 12 kişiyle oynanmadığı için spor tarihine geçemedik ama dünya eğitim tarihine bir ilki kazandırmış olduk. İlköğretimi 3 yıla indirdik! 5 yılda bile modern dünyanın eğitim düzeyine erişmeyi başaramamışken süreyi 2 yıl daha kısaltmanın ülkeye çok şeyler kazandıracağına inanmak nasıl bir şey acaba... Son yıllarda, hemen bütün önemli konularda yapılanların “hınç ya da öç almaya” dayalı olmasının somut örneklerinden biri, yeni eğitim sistemi. Resmen açıklanan neden, 28 Şubat’ın rövanşının alınması. Dolaylı ve yandaşların ağızlarından duyulan bir başka gerekçe ise “dindar gençlik yetiştirmenin” uygulamaya sokulması. ??? Son günlerde televizyonlarda izlenen kamu spotları arasında kızların okula gönderilmesi isteğini öne çıkaranlar ağır basıyor. Ekrana çıkanlar kızların okutulmasının önemini vurguluyorlar. Eldeki verilere göre 8 yıllık kesintisiz eğitim öncesinde kızların okulda eğitim gördüğü süre 4.4 yılmış. 8 yıllık kesintisiz eğitim süresinde 5.2 yıla yükselmiş. Hem kızların okumasını istemek hem de okumalarını engellemeye önayak olmak anlaşılır gibi değil. ??? Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre 3 milyon 967 bin vatandaşımızın okuryazar olup olmadığı bilinmiyor. Okuryazar olmayan 4 milyon 863 bin vatandaşımız var. Ve bunların 3 milyon 895 bini kadın. Çocuklarımızı daha iyi eğiteceğiz diye yola çıkıp, daha da kötüye götürecek bir yolu seçmek, yangına körükle gitmekten beter. Bakalım “amin alayı” da yeniden yaşama geçirilmeli isteği ne zaman dile getirilecek? Not: Mubassır, teneffüslerde öğrencilerin uslu durmasını sağlayan görevli. Sözcük karşılığı bakıcıgözetici demek. İkinci Meşrutiyet’te (1908) kaldırılmış. İster misiniz, İkinci Meşrutiyet’in de hıncını çıkarmak istesinler. Ş DİKKAT ET SENİ DE ALMASINLAR terörist yaratan, milliyetçi eski bir polis müdürünü aşırı sol örgüt üyesi sayan bir yargının Hrant Dink olayında ne terör örgütü ne de terörist bulamamasındaki çelişkiye dikkat çeken Şık sözlerine, “Türkiye’de ülkeyi yönetenlerin vatandaşlarına layık gördüğü adalet sisteminin yarattığı hukuki sorunlar yüzünden artık yargısız, soruşturmasız, davasız geçen bir tek günümüz yok” diyerek devam etti. ‘Cemaatin hedefi oldum’ Şık konuşmasında, Türkiye’de Terörle Mücadele Yasası’nı ve DGM’lerin yerini alan özel yetkili mahkemeleri eleştirerek bu mahkemelerin kaldırılması gerektiğinin altını çizdi. Mahkemede yaptığı savunmaya atıfta bulunan Şık, “Ergenekon ve onunla bağlantılı diğer soruşturmaların, Türkiye’de devlet içinde devlet sorununu çözmediğini, Gülen cemaati tarafından hedef alınan herkesi elimine etmeyi amaçladığını” vurguladı. Konuşmasında, AKP iktidarının Gülen cemaatinin yargı ve Emniyet içindeki örgütlenmesi sayesinde hem geçmişin intikamını aldığını hem de siyasi muhaliflerini yok etmeye çalıştığını belirten Şık, kendisini “Müslüman dindar bir sivil toplum örgütü” olarak nitelendiren bu cemaatin “Neden bu tür komplolar peşinde olduğu, Türkiye’nin militer iki gücü olan polis teşkilatı ve ordu içinde örgütlenmeyi niçin bu kadar çok istediği izaha muhtaçtır” dedikten sonra, bu ve benzeri soruları sorduğu için cemaat tarafından hedef alındığını belirtti. sıtlayacak bir baskı aracına dönüştürüldüğünü belirten Şık, parasız eğitim isteyen öğrencilerden, yaylasına yapılacak hidroelektrik santralını engellemek isteyen köylülere kadar herkesin bu baskıdan payını aldığını anlattı. Şık, Türkiye’de tutuklu gazetecilerden daha büyük olan sorunun “tutuklu olmadığı halde tutuklu olan gazeteciler” olduğunu da belirterek, “AKP ve iktidarın görünmeyen ortağı Gülen cemaatine karşı eleştirel tutum takınan, yürütülen politikalara muhalif bir du ruş sergilemeye çalışan birçok gazeteci ya işinden olmuş ya da otosansürle susmak zorunda kalmıştır. Ruşen Çakır, Nuray Mert, Çiğdem Anad ve hatta iktidar partisine yakın Mehmet Altan bile hafif bir eleştiri yapınca işlerinden atılanlardan bazılarıdır” dedi. ‘Soruşturmasız bir gün yok’ Gazetecilerden, öğrencilerden, köylülerden, Prof.Dr. Büşra Ersanlı’dan, yayıncıyazar Ragıp Zarakolu’dan, Muharrem Erbey’den PKK CENAZESİ Bomba elinde patladı MAHMUT ORAL ‘T.T serbest bırakılsın’ Cezaevinde intihar girişiminde bulunan, Pozantı’daki skandalı ortaya çıkaran çocuk için İHD ve TİHV ortak çağrı yaptı SAVAŞ KÜRKLÜ DİYARBAKIR Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde, Bitlis’te öldürülen 15 kadın teröristten ikisinin cenazesi için düzenlenen gösterilerde, elinde bomba patlayan bir kişi yaşamını yitirdi. Diyarbakır’ın Bismil ilçesi doğumlu “Beritan Timok” kod adlı Velat Argış ile “Ruken Batman” kod adlı Şehriban Argış adlı kuzen oldukları belirtilen PKK üyesi militanlar için Bismil ilçesinde cenaze töreni düzenlendi. Tören öncesinde ilçedeki esnaf kepenk kapattı. Terör örgütü PKK’yi simgeleyen flamalarına sarılarak omuzlarda taşınan cenazeler, Seyrantepe Mezarlığı’nda toprağa verildi. Defin işleminin bitmesiyle göstericiler Sanayi Mahallesi’ne doğru yürüyüşe geçti. Yüzlerini poşularla kapatan bir grup gösterici, barikat kurarak BatmanDiyarbakır karayolunu trafiğe kapattı. Polis, yolu kapatanlara müdahale etti. Bu sırada göstericilerden 26 yaşındaki Mehmet Şahin Demir, polise bomba atmak istediği esnada el yapımı patlayıcıyı henüz fırlatamadan infilak etti. Parmağı kopan ve karın boşluğunda tahribat oluşarak ağır yaralanan Demir, ambulansla hastaneye kaldırılırken yolda yaşamını yitirdi. T.T ADANA İHD ve TİHV, Pozantı Cezaevi’ndeki taciz, tecavüz ve işkenceyi anlatan ve geçen günlerde intihar girişiminde bulunan T.T’nin serbest bırakılarak tedavisinin yapılmasını istedi. İHD ve TİHV’den yapılan ortak açıklamada “Adana Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne sevk edilen T.T’ye burada ‘Travma sonrası stres bozukluğu’ tanısı konmuş ve tedavi planlanmış ancak hastanede kendisine refakat eden jandarmanın diğer hastalara, ‘Bu terö risttir, buna gerekeni yapın’ demesi üzerine tedirgin olan T.T, tedaviyi reddettiği gerekçesi ile tekrar cezaevine gönderilmiştir. T.T’nin yaşadıklarından dolayı tedirgin ve intihar eğilimli olduğu ve bir kez evinde ilaç alarak intihar girişiminde bulunduğu bilinmektedir. Hayati tehlike içinde olan T.T’nin derhal serbest bırakılması ve tarafsız kurumlarca, ‘İstanbul Protokolü’ çerçevesinde tedavisinin acilen başlatılması gerekmektedir” denildi. İHD Şube Başkanı Osman Kara, T.T’nin dün Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne sevk edildiğini söyledi. CHP komisyon kurulmasını istedi CHP, Adana Pozantı Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’ndaki iddiaların Meclis’te kurulacak komisyon ile araştırılmasını istedi. CHP Adana Milletvekili Faruk Loğoğlu ve arkadaşlarının imzasıyla TBMM Başkanlığı’na sunulan önergede taciz ve tecavüz iddialarıyla ilgili ihmallerin ortaya çıkarılması istendi. 11 ve 17 No’lu CD’lerin 2003’te değil 2007 ve sonrasında hazırlandığı belirtildi Balyoz’da yeni rapor İstanbul Haber Servisi Balyoz Plaiçerisinde yer alan “20022003 nı’nın yer aldığı CD’lerin imajları üzeTehdit Değerlendirmesi.ppt” dosrinde inceleme yaparak rapor hazırlayası içerisinde sıkıştırılmamış XML yan Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) içeriğinin bulunduğu ifade edilerek öğretim üyeleri, 11 ve 17 No’lu CD’le“Bu dosyanın Office 2007 ya da İstanbul Haber Servisi İsrin ancak 2007 yılı içerisinde ya da dadaha yeni bir sürümü ile hatanbul Barosu Başkanı Doç. ha sonra, geçmiş tarihli olarak hazırzırlandığını göstermekteDr. Ümit Kocasakal, Balyoz lanmış olabileceğini belirterek CD’ledir. Sonuç olarak, toplam davasına bakan İstanbul 10. rin daha önceden hazırlanmış olmala80 adet dosyanın CD’leAğır Ceza Mahkemesi’nin sarının mümkün olmadığını belirtti. Balrin hazırlanma tarihinİstanbul Haber Servisi Sayoz davasına bakan mahkemeye sunu nık avukatlarına yönelik savun den sonraki yıllarda matya’daki İstanbul Eğitim ve mayı engelleyici tutumunun lacak raporda, 2003’te oluşturduğu bekullanıma sunulan Araştırma Hastanesi’nde tedavi kabul edilemeyeceğini, hukuk programlarla hazırlirtilen CD’lerin, daha sonraki yıllara ait gören tutuklu Yasemin Karadağ, suz uygulamalara karşı yasal teknoloji barındırdığına dikkat çekilelandığı veya CD’leavukatlarının talebi üzerine İsyollara başvuracaklarını belirt rin hazırlandığı tarek “Bu durum ancak CD’lerin bir tanbul 16. Ağır Ceza Mahkemeti. Kocasakal dün gazetecilere şekilde tarih, saat bilgileri değiştirisi’nce tahliye edildi. Yasemin Karihlerde bulunmayaptığı açıklamada savunma radağ’ın serbest bırakılması için lerek bu teknolojilerin ortaya çıkyan özellikleri içergörevini yapan avukatlara söz hastane önünde 3 gündür oturma masından sonra hazırlanması ile diği anlaşılmaktavermeyen, avukatlarla tartışan, dır” denildi. CD’leeylemi yapan TAYAD’lı ailelerle birmümkün olabilmektedir” denildi. likte açıklama yapan Olcay Karadağ, YTÜ öğretim üyeleri Prof. Dr. Coş avukatları duruşma salonundan rin oluşturma tarihi çıkaran bir mahkemenin artık “Kardeşimin hastalığı cezaevinde kun Sönmez ve araştırma görevlisi Özile gerçek oluştuilerledi” diye konuştu. tarafsız olarak nitelenmesinin gür Bozkurt’un raporu, davanın tutuklu rulma tarihleri araTAYAD’lıların oturma eyleminin güç olduğunu söyledi. sanığı Çetin Doğan’ın avukatlarının issında bir tutarsızlıardından grup adına açıklama yapan teği üzerine hazırlandı. Raporda, ğın ortaya çıktığı Olcay Karadağ, kardeşinin 8 aydır CD’lerdeki dosyalara ilişkin belgelerin yaratılma ve değiş vurgulanarak, şöyle devam edildi: tutuklu bulunduğunu belirterek, tirilme tarihlerinin 14 Aralık 2001 ile 13 Ekim 2003 tarihle “Dosyalara ilişkin oluşturul“Tutsaklığı boyunca hastalığı dari arasında olduğu belirtildi. 11 No’lu CD içerisindeki, ma/erişim/değiştirilme tarihleri ha da ilerledi. Gardiyanlar hasta“ÇalışmalarAYapılanmada Görevlendirileceklerüza güvenilir olmaktan çıkmaktadır. neye gidip doktora ne zaman hir.xls” dosyasında, “Calibri” yazı tipinin kullanıldığı ifa CD’lerin hazırlanma tarihleri güöleceğini bile sordular. Tek böbde edilerek “Calibri yazı tipi, Cambria yazı tipi ile birlikte venilir değildir.” reği olmayan, var olan böbreRaporun sonuç bölümünde şöyle de2005 yılında deneme olarak kullanıldı. Office 2007 ileğinin ise yüzde 18’i çalışan, piyasaya sürüldü. Bu dosyanın son değişikliğe uğradığı nildi: “11 ve 17 No’lu CD’lerin içeribeyin kanaması geçirmiş, 12 Şubat 2003’te bu yazı tipinin kullanılması mümkün de sinde yer alan dosya tarih bilgileri, deyüksek tansiyon hastası, ğildir” denildi. 11 ve 17 No’lu CD’lerin içindeki 66 dokü ğiştirilemez gerçek bilgi olarak kesin dekemik erimesi ve kansızmanda, Calibri, 5 tanesinde ise Cambria yazı tipine ilişkin ka lil niteliğinde değerlendirilemez. Basitçe sislık hastalığı olan birisi yıtlar olduğu belirtilen raporda, şu ifade kullanıldı: “Tespitler, tem saatini ilerigeri alarak herhangi bir doneden hapishanede bu dokümanların, 2005 yılından sonra yaratılmış ya da kümanın yaratılma, erişim ya da değiştirilme tutulur?” diye tarihleri kolaylıkla gerçekdışı olarak belirlenebilir. değiştirilmiş olması gerektiğini göstermektedir.” sordu. Raporda, Microsoft Office’te 2007’den itibaren köklü de Hash değeri sadece uygulandığı verinin değişip değişikliklere gidildiğine, dosyaların Office Open XML biçi ğişmediğini ortaya koyar, geçmişe yönelik bilgi vermez. miyle kaydedilmeye başlandığına dikkat çekildi. 11 No’lu CD Üretildiği tarihten sonrasına yönelik kullanılabilir.” KOCASAKAL’DAN AVUKATLARA DESTEK YENİ OPERASYON KCK’de 31 gözaltı Yasemin Karadağ’a tahliye BAŞBAKAN YARDIMCISI BOZDAĞ: DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Diyarbakır, Şanlıurfa, Iğdır ve Bingöl’de terör örgütü PKK’nin kent yapılanması olduğu belirtilen KCK’ye yönelik operasyonda BDP’li Ergani Belediye Başkan Yardımcısı Murat Yergin’in de aralarında bulunduğu 31 kişi gözaltına alındı. Diyarbakır’ın Dicle ilçesinde BDP üyeleri Sıdık Kalkan, İdris Öğüt ile Ömer Akdağ, Ergani ilçesinde de Ergani Belediye Başkan Yardımcısı Murat Yergin, eski BDP İlçe Başkanı Mehmet Duman, BDP üyeleri Ferman Yıldız, Ferat Çakmak, Baver Çakmak gözaltına alındı. Bingöl’ün Karlıova ilçesine bağlı Serpmekaya köyüne dün sabah askerler tarafından helikopter eşliğinde baskın düzenlendi. Operasyonda 7 kişi gözaltına alındı. Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesindeki operasyonda ise 4 kişi gözaltına alındı. Iğdır’da ise BDP İl Başkanı Salih Tikiz ve BDP merkez İlçe Başkanı Behçet Ateş’in aralarında bulunduğu 12 kişi gözaltına alındı. Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada ise 15 Nisan 2011’de tutuklanan DİHA’nın Diyarbakır temsilcisi Kadri Kaya ve Batman muhabiri Erdoğan Altan ile İhsan Bilayak’ın tahliyelerine karar verildi. MİT’çiler için karar Başbakanlık’ta değerlendiriliyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, NTV’nin canlı yayınına katıldığı programda “MİT mensuplarının sorgulanması Başbakan’ın kararına bağlanmıştı, Başbakan bu konuda net karar verdi mi” sorusu üzerine, “Konu, Başbakanlık’a intikal etti, orada bir değerlendirme yapıldıktan sonra karar verilecektir. O değerlendirme devam ediyor” diye konuştu. Bozdağ, ortaokulda din eğitimine yönelik seçmeli dersler konulması halinde velilerin, “Ben imam hatibe gönderme ihtiyacı duymuyorum” diyebileceğini belirterek “Bu, imam hatip liselerine rağbeti arttıracak bir şey gibi kimilerince değerlendirilirken belki de azaltacak sonuçlar çıkaracaktır” dedi. Bozdağ, “sivil şehitlik” tartışmalarına da değindi. “Sadece Müslümanlar şehit olur, gayrimüslimler şehit olmaz diye bir değerlendirme var. Hrant Dink aslında bu tartışmanın odak noktasında oluyor. Getirilen ‘sivil şehitlik’ tanımına daha farklı bir anlam mı yüklememiz gerekiyor?” sorusuna Bozdağ, yasada şehit tanımı yapmadıklarını, İslam dinine göre şehitlik makamını sadece Allah’ın verebileceğini vurguladı. Bozdağ, devletin, terör kurbanı olmuş yurttaşların rengine, diline ve dinine bakmaksızın geride kalan emanetlerine sahip çıkma noktasında adım atmasının doğru olacağını sözlerine ekledi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle