25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 MART 2012 SALI 6 HABERLER Devrimci Karargâh davasında sanıkların avukatlarını bile fişleyen MİT raporu dava dosyasında yer alıyor MİT’in cadı avına tepki HİLAL KÖSE MİT’in Devrimci Karargâh örgütüyle ilgili raporunda, Devrimci Karargâh davası sanıklarının savunmanlığını yapan İstanbul Barosu üyesi Ercan Kanar, Gülizar Tuncer, Oğuz Uğur Olça, Özcan Kılıç, Şengül Özdemir, “örgütsel faaliyet içerisinde” gösterilerek “fişleme” yapıldı. Avukatlar, HSYK’ye ve savcılığa suç duyurusunda bulunacak. İstanbul Feminist Kolektif tarafından yapılan açıklamada, feminist hareket içinde yer alan ve Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Yürütme Kurulu üyesi Gülfer Akkaya’nın MİT raporunda fişlenmesini “cadı” avı olarak niteledi. İstanbul Feminist Ko Kanar: Hukuk tarihinde bir ilk Avukat Ercan Kanar, MİT’in hazırladığı istihbarat raporunun, savcılığa, operasyonel bir faaliyete esas teşkil etmesi amacıyla gönderilmesinin, bu raporun mahkemenin dava dosyasında bulunuyor olmasının hukuk tarihinde bir ilk olduğunu belirtti. Raporun her sayfasının altında “bu bilgilerin hukuki delil olarak kullanılama yacağının” yazdığına dikkat çeken Kanar, raporda, her türlü dostluk ilişkisinin bir örgütsel ilişki olarak gösterildiğini belirtti. Kanar, “Devrimci Karargâh sanıklarının savunmanı olan avukatlar, avukatların müvekkilleriyle cezaevinde görüşmesi, yani bir bütün avukatlık faaliyeti örgüt üyeliği olarak nitelendiriliyor” diye konuştu. lektif açıklamasında “Bu cadı avının son bulmasını, başta yol arkadaşımız olmak üzere siyasi tutukluların serbest bırakılmasını istiyoruz” ifadelerine yer verdi. MİT’in 17 Mart 2011’de hazırladığı etüt çalışması, dönemin Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün tarafından 22 Mart 2011’de Devrimci Karargâh soruşturmasını yürüten özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na gönderildi. Atayün, raporda adı geçen avukat Olça, HDK yürütme kurulu üyesi Akkaya dahil 17 kişinin, devam eden soruşturmaya dahil edilebileceğini bildirdi. Rapor, soruşturma kapsamında gözaltına alınan avukat Kılıç hakkında dava açılmasının ardından, Devrimci Karargâh davasının dosyasına girdi. Raporda, fişlenen avukatlara ilişkin şu ifade yer aldı: “... Tutuklanarak cezaevine konulan bazı örgüt mensuplarının davaları umumiyetle takip eden İstanbul Barosu avukatlarından Oğuz Uğur Olça, Gülizar Tuncer, Şengül Özdemir, Ercan Kanar, Özcan Kılıç’ın yanı sıra aileler ile ziyaret edebilecekler listelerindeki şahıslar önem arz etmektedir.” Raporda, Çatı Partisi Girişimi Demokrasi İçin Birlik Hareketi Genel Koordinasyon üysi Eser Sandıkçı, BDP yöneticisi Şamil Altan, Türkiye Gerçeği Yazarı, HDK kurucusu Bülent Parmaksız, Toplumsal Özgürlük Partisi Girişimi sözcüsü Halit Elçi, “fişleme” yapılanlar arasında yer aldı. Erdoğan’a Askeri Darbe? ğı TSK’yi, Erdoğan’a karşı kullanır mı? Erdoğan’a karşı “MİT darbe girişimi”ni, bu kez “askeri darbe girişimi” izler mi, nasıl ve ne zaman izler? Bu köşe “fantezi” üretir oldu. Cemaat, denetlediği özel yargılama güçleriyle Erdoğan’a hukukun mızrağını gösterir mi, diye sorduk, bir ay geçti geçmedi MİT üzerinden Erdoğan’ı silkelediler! Bu güçler, tıpkı yargı mekanizmasında olduğu gibi, uzun zamandır orduyu da denetim çabası içindeler... Kayseri’deki dava ile ilgili belgeleri okuyunca, birden, Ergenekon ve Balyoz davaları konusundaki tutumları üzerine Tanrı’nın ışıkları düşüverdi! İşte bu, dedim! ??? Cemaatin keskin kalemlerinin, “neden dört tahliye oldu” diye “dikkat Ergenekoncular güçleniyor” toplu yayınına giriştikleri anlaşıldı! Sorun sadece Odatv değil, hatta hiç değil.. Odatv, onların yarattıkları sadece bir korku havasıydı, fosladı! (*) Cemaatçiler için esas sorun ise Ergenekon ve Balyoz! Hele hele Balyoz! Bu davada amiralinden generaline, 365 subay yargılanıyor, 249’u tutuklu! Burada tahliyeler çorap söküğü gibi gelirse, bir de beraatlar olursa diye korkuyorlar. Balyoz davasının, normal bir mahkeme ve yargılamada, iler tutar tarafı sıfır, bir iki kişi ceza alır mı tali şeylerden, o bile meçhul.. Davadaki hızlanmaya bakılacak olursa, bu tahliye ve beraat olanaklarını ortadan kaldırmak için hemen ceza yağdırılacak bir sürece gidiliyor gibi... Çünkü yargılanan subaylar ceza alırsa ordudan tasfiye olacaklar. Yerlerine ise yeni ordu güçleri yükselecek. Yani, cemaatin ordu içindeki stratejisinin ilkesi, suçlusuçsuz değil, hızlı tasfiye! Ergenekon ve Balyoz’da mahkumiyetler, cemaate kendi güçlerini yükseltme fırsatını doğuruyor. ??? Kayseri’deki dava dedim, o da ne diyeceksiniz... O dava, Hava Kuvvetleri Başsavcısı Zeki Üçok davasıdır. Üçok cemaatçi 3 astsubayın 2009’da “TSK sistemine girerek bazı belgeleri kopyalayarak birlik dışına çıkardıklarını” saptar ve olayın soruşturmasını sürdürür. Dava avukatı Hüseyin Ersöz şöyle diyor: “Soruşturma derinleştikçe bu kişilerin bir cemaatle bağlantılı oldukları tespit edilir. Bu bağlantılarını kabul eden şüpheliler, ifadeleri alındıktan sonra tutuklanır. Hiçbir kötü muamele görmediklerine ilişkin Adli Tıp ve GATA raporları da dahil 39 sağlık raporu bulunmasına karşın, Başsavcı Zeki Üçok hakkında işkence yaptığı gerekçesiyle Kayseri Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açılır. İddia o ki, şüpheli ifadeleri ‘hipnoz’ yöntemiyle alınmıştır! Kayseri Ağır Ceza Mahkemeleri’nde talep ettiğimiz tanık dinlenmesi, keşif vs. taleplerinin hiçbiri kabul edilmeksizin, savcılık esasa ilişkin mütalaasını mahkemeye sundu. Zeki Üçok bu soruşturmanın ardından önce Sahte Çürük Çetesi Soruşturması’nda tutuklandı. Sonrasında birinci sınıf hâkimliği düşürüldü. Sonra Balyoz davasında da tutuklandı. Bir başka ifade ile ‘dokunan yanar’ durumu...” Yani Üçok hakkında bir dizi uydurma suç oluşturuldu, Rusya’dan kadın getirip pazarladığı dahil!!! Dava ile ilgili belgeleri okudum, astsubay ifadelerini, cemaat ilişkilerini, TSK bilgisayar sistemine nasıl girdiklerini, nasıl dışarıdan dosya eklediklerini, çıkardıklarını… Üçok’un savunmasını okudum. Belgelere, iddialara baktım… Bir “sahte belge üretim çetesi veya merkezi” sırıtıyordu. Siz de bakabilirsiniz: http://cdogangercekler.wordpress.com/2011/12/23/ceteninkirliyontemleridokunannasilyaniyor/ Tam illegal komünist partilerin gizli hücre örgütlenmesi taktiğiyle TSK içinde ilerleyenler var.. ??? Ergenekon ve Balyoz davasında yargılanan subayların hepsi süründürülmeli... Zamana oynuyorlar. Suçsuzluklarının ileride ortaya çıkmasının önemi yok, o zamana kadar yükselen güdümlü kadrolar “malı götürecek”... ??? Peki bu durumun, “Başbakan’a askeri darbe ile ne ilgisi var?” diye sorar gibi bazılarınız... Poliste ve yargıda örgütlenmelerinin, Başbakan ve hükümetle ne ilgisi varsa, aynı ilgi var! Erdoğan ve (AKP) ile F. Gülen arasında savaş, yeraltında, yerüstünde sürüyor.. TSK üzerinde denetim ve yönlendirme, cemaatçiler için yılbaşı ikramiyesi önemindedir! En büyük joker, yani! Erdoğan bunun farkında (mı)!? Hukukun mızrağı derken, gelecek zamanda ordunun mızrağı… Şimdi bir yarış var: Cemaatçiler “hızlı bir mahkumiyet” yarışında!.. Bir an önce, hemen! Erdoğan ve iktidarı ise, özel yetkili mahkemelerle ilgili yasada bir an önce değişiklik isteğinde... Bakalım kim kazanacak! Yoo hayır, bu kez başka bir “fantezi” üzerinde düşünmeye çağırıyorum: Cemaat, denetlemeye başladı Örgüt kuryesi Kanar, Akkaya’nın sevgilisi, tutuklu Tuncay Yılmaz ile cezaevinde açık görüş yapmış ve ona iddianameyi götürmüş olmasının, Yılmaz’ın hücresinde iddianame ve eklerinin bulunması, raporu hazırlayanlarda Akkaya’nın örgütün kuryesi olabileceği fikrini uyandırdığına dikkat çekti. Geçen aralık ayından bu yana kurumlar arası personel transferinde rekor kırıldı KCK İDDİANAMESİ Diyanet’ten MEB’e akın ? AKP’nin kesintili eğitim düzenlemesinin ipuçlarını verdiği geçen aralık ayında Diyanet’ten MEB’e geçen personel sayısında rekor oranda artış yaşandı. MAHMUT LICALI ‘Ersanlı yönetici Zarakolu yardım etti’ İstanbul Haber Servisi KCK operasyonu kapsamında tutuklanan Prof. Büşra Ersanlı ve Belge Yayınları sahibi Ragıp Zarakolu’nun da aralarında bulunduğu 147’si tutuklu 193 şüpheli hakkında hazırlanan iddianame Özel Yetkili İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Mahkeme, iddianameyi kabul ederse şüpheliler hakkında dava açılacak. Savcı Adnan Çimen’in hazırladığı iddianamenin 2 bin 400 sayfa olduğu belirtildi. İddianamede, Ersanlı’nın “terör örgütü yöneticiliği” suçundan 15 ile 22.5 yıl arasında, Zarakolu’nun ise “örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçundan 7.5 ile 15 yıl arasında hapis cezasına çarptırılması istendi. İddianamenin bir numaralı şüphelisi olan ve soruşturma aşamasında tutuklanan Kudbettin Yazbaş’ın ise örgüt yöneticisi olduğu iddia edildi. Murat Karayılan’dan sonra gelen 3 kişilik ‘KCK Yürütme Kurulu’ üyesinden biri olduğu iddia edilen Yazbaş’ın da 22.5 yıla kadar hapsi talep edildi. KCK Yürütme Kurulu üyesi olarak iddianamede firari şüpheli olarak yer alan Ali Durç’un ise KCK terör örgütü yöneticisi olduğu iddiasıyla 15 yıldan 22.5 yıla kadar hapsi istendi. 5 gizli tanığın ifadesinin yer aldığı iddianamede, şüphelilerin “KCK Kent Meclisi” kararları doğrultusunda İstanbul’da eylemler yaptıkları iddia edildi. “Siyaset Akademisi”nde verilen dersler ve içeriklerinin de yer aldığı iddianamede, akademinin “PKK’nin şehirdeki ideolojik eğitim merkezi” olarak kabul edildiği öne sürüldü. Diyarbakır’dan milletvekili seçilen Hatip Dicle’nin YSK tarafından vekilliğinin düşürülmesinin ardından yapılan eylemler de suç faaliyeti olarak nitelendirildi. İddianamede ayrıca 2011’de yapılan genel seçimler sürecinde İstanbul’daki molotofkokteyli atma gibi eylemlerin de Kent Meclisi’nin kararları ile gerçekleştirildiği ileri sürüldü. ANKARA Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB), kesintili eğitim düzenlemesinin sinyallerinin verildiği Aralık 2011’de din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni olarak görev yapmak üzere geçen personel sayısının 1051 olduğu ortaya çıktı. Buna göre, 1 aylık süreçte 1051 kişiyle yaşanan personel akını, AKP’nin 9 yıllık iktidarında Diyanet’ten MEB’e geçen toplam 1176 kişiye yaklaştı. AKP’nin “4+4+4” şeklindeki kesintili eğitim düzenlemesine ilişkin hazırlıkları sürerken Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan MEB’e rekor oranda geçiş yaşandığı belirlendi. Kesintili eğitim düzenlemesiyle 4. sınıftan itibaren okutulacak seçmeli din dersi programları ve imam hatiplerin orta kısmının yeniden açılacak olması nedeniyle din eğitimi konusunda öğretmen ihtiyacının da artacağı dönemde Diyanet’ten MEB’e öğretmen olarak geçen personel sayısındaki artış dikkat çekti. Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan MEB’e gerçekleştirilen “personel akınının” ayrıntıları Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ile Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in soru önergelerine verdiği yanıtlarda ortaya çıktı. Bakan Dinçer, 28 Kasım 2011 tarihinde CHP Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın soru önergesine verdiği yanıtta, MEB’e diğer kurumlardan geçen personel hakkındaki verileri açıklamıştı. Buna göre, Ocak 2003 ve Kasım 2011 tarihleri arasında Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan MEB’e geçiş yapan personel sayısı 1176 olarak belirlendi. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın 16 Şubat 2012 tarihinde MHP Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın soru önergesine verdiği yanıtta Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan MEB’e bir aylık dönemde çok sayıda kişinin geçiş yaptığını gösterdi. Dinçer’den ‘4+4+4 çözüm değil’ itirafı Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, 4+4+4 yasa önerisindeki yaş düzenlemesinin yeni bir uygulama olmadığını belirterek “Zaten 68. aydan itibaren kayıt alıyorduk” dedi. “Mevcut ilköğretim sisteminin zaten iki kademe olduğunu” belirten Dinçer, “Yasa zaten eğitimin sorunlarını çözmüyor” itirafında bulundu. Dinçer, öneri ile ilgili olarak doğabilecek “okulöncesi eğitim” gibi sorunları ısrarla dile getiren gazetecilere “Siz tüm eğitim sisteminin sorunlarını çözmeyi hedefliyorsunuz. Halbuki bu yasa tüm eğitim sisteminin sorunlarını çözen bir yasa değil. Sadece yapısal düzenleme yapan bir yasa. Bu sorun bugünkü yasayı çıkarmasak da vardı. Çıkardığımız zaman da devam edecek” itirafında bulundu. İlköğretimin ilk kademesinde yeni başlayan çocuklar için, bir yaş erken başlamaları söz konusu olacağından yeni bir müfredat hazırlanmasının söz konusu olacağını belirten Dinçer, “Müfredat yeni başlayan, erken başlayan çocuklar için değişecek. İlköğretim birinci kademede, ilkokulda, erken başlayan çocuklar için o dört yılın programını değiştireceğiz, oraya yeni bir müfredat yapacağız” dedi. Engin Çeber davasında zamanaşımı kaygısı HİLAL KÖSE Gazeteci Ahmet Şık’a bir soruşturma daha İstanbul Haber Servisi Odatv davasının 12 Mart tarihinde yapılan İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki son duruşmasında 375 günün ardından tahliye olan gazeteci Ahmet Şık hakkında Silivri Cezaevi çıkışında “Bu komployu kuran, yürüten polisler, savcılar ve hâkimler bu cezaevine girecek. Onlar buraya girdiğinde adalet gelecek” sözleri nedeniyle soruşturma başlatıldı. Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca başlatılan soruşturma kapsamında Savcı Muammer Akkaş’ın İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden Şık’ın cezaevi çıkışındaki sözlerinin yer aldığı görüntüleri istediği öğrenildi. Hâkim ve savcıları terör örgütlerine hedef göstermek ve tehdit etmek suçlaması ile başlatılan soruşturma kapsamında Şık’ın önümüzdeki günlerde ifadeye çağrılacağı kaydedildi. Yürüyüş dergisi satarken gözaltına alınan ve Metris Cezaevi’nde gördüğü işkence nedeniyle 10 Ekim 2008’de yaşamını yitiren Engin Çeber’in ölümünden sorumlu polis, gardiyan, astsubay, cezaevi müdürü ve doktor olmak üzere 52 kamu görevlisinin yeniden yargılandığı davanın ikinci oturumu dün yapıldı. Yargıtay, aralarında menfaat çatışması olan sanıkların aynı avukatlar tarafından savunulmasını bozma gerekçesi kabul etmişti. Dava 14 ay içinde bitirilmezse tutuklu 4 sanık tahliye edilecek. Duruşmada Çeber ailesinin avukatı Taylan Tanay, tutuklu sanıkların CMK’nin 102. maddesi kapsamında tahliye edilmelerini sağlamak için davanın uzatılmak istendiğine dikkat çeken Tanay, mahkemenin bu girişimlere karşı tedbir alması gerektiğini vurguladı. Avukat Selçuk Kozağaçlı da davetiye çıkarıldığı halde gelmeyen sanıklar hakkında yakalama kararı çıkarılmasını talep etti. Mahkeme başkanı, davayı 30 Nisan’a ertelerken 4 sanık için yakalama emri çıkarıldı. (*) H.Cemal gibi dostları bile, “bu haltı yemeniz iyi olmadı” zılgıdı geçiyor cemaatçilere! Bu mümtaz şahsiyet, yahu savunduğum şu Balyoz davasında sahte çıkan 1500 olgu nedir diye bakmaz, bakamaz. Gerçeğe bakmak yürek ister çünkü! RSF’DEN ‘TWITTER’ UYARISI Aralık 2011’de 1051 kişi geçiş yaptı Bozdağ, 1 Ocak 2003 ile 31 Aralık 2011 tarihleri arasında Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni olarak geçiş yapan personel sayısını 2 bin 227 olarak açıkladı. Buna göre bir aylık dönemde (Aralık 2011 döneminde) Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan MEB’e geçen personel sayısında 1051 kişilik bir artış yaşandığı gözler önüne serildi. Bu durum 9 yıllık dönemde yapılan geçişin neredeyse 1 ay içerisinde ikiye katlandığını gösterdi. ‘Nabi verdiği sözü unutmuş’ Avcı’nın öğretmeni Arık, 4+4+4’ü ihanet sistemi olarak nitelendirerek ‘Dürüst olma sözlerinin aldatmacası altında ezildiğimi hissettim’ dedi İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu)“4+4+4” tasarısını kabul eden TBMM Milli Eğitim Komisyonu Başkanı AKP’li Nabi Avcı’ya, Eskişehir’deki Maarif Koleji’nde 3 yıl boyunca öğretmenlik yapan Denizlili eğitimci Halil Arık, mektup gönderdi. “Sevgili Nabi” diye başlayan ve “Sayın Nabi” diye sonlanan mektubunda Arık, “910 yaşında çocukları mesleki eğitime yönlendirip, piyasaya çocuk köleler salmayı amaçlayan bu ihanet sistemi, bu parlamentodan geçip yasalaşırsa , Bay Nabi Avcı’yı da, Başbakan ve Milli Eğitim Bakanı kadar sorumlu tutacağım” dedi. ‘Şık ve Şener’i tehdit araştırılsın’ Haber Merkezi Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütü, gazeteci Ahmet Şık ve Nedim Şener için Twitter’da dile getirilen suikast iddiasının araştırılmasını talep etti. Basın özgürlüğü için mücadele veren Paris merkezli RSF, yaptığı açıklamada, gazetecilerin tehdide konu edilmesini “derin endişe” ile karşıladıklarını bildirdi. RSF açıklamasında, “Kimin gönderdiği henüz bilinmeyen bu twitter mesajının kaynağı belirlenmelidir” denildi. RSF konuyla ilgili olarak ulaştıkları Şık’ın “Başıma bir şey gelirse bana bu komployu kuranlar sorumlu olurlar” dediğini bildirdi. 16 Mart gecesi “faiz düşmanı” takma adlı bir kullanıcı Twitter’da “ETÖ, Ahmet Şık ve Nedim Şener’i öldürtüp suçu cemaate atma planlaması yapmaktadır. Dikkat dikkat… Hükümeti uyarıyorum...” diye yazmıştı. ‘Üzüldüm, utandım...’ Komisyondaki yaşananların, Avcı’ya yakışmadığını düşündüğünü belirten Arık, mektubunda şunları kaydetti: “Ne demokrasi işledi orada, ne hak ne hukuk!.. İki gün öncesinden verilen talimatın, kaba kuvvetle, uygulanmasıydı sergilenen… Yıllar önce verilmiş dürüst olma sözlerinin aldatmacası altında ezildiğimi hissettim bir anda!.. Takı Nabi Avcı lı kaldı yüreğim geçmişe; üzüldüm, utandım; kahroldum… Üzüldüm; çünkü; genel başkanından alacağı bir aferin uğruna; tüm etik ve hukuk kurallarını hiçe sayarak, yangından mal kaçırırcasına, 25 dakikada 21 maddeyi, jet hızıyla geçiren üç yıl emek verdiğim öğrencim Nabi Avcı idi!.. Ak saçlı, bilim adamı Nabi; unutmuş; genç Nabi’nin yıllar önce demokrasi, hoşgörü ve hiç kimseyi aldatmama adına, hak ve hukuk adına vermiş olduğu sözleri… Ona üzüldüm.. ” C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle