22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 MART 2012 CUMA CUMHURİYET SAYFA 13 Numaralı Hesaplaşma! Bu iktidarda numara da bitmez. İnce hesap da... Aniden 4+4+4 diye ortaya fırlamasının nedeni bir taşla iki kuş: 1 28 Şubat’la hesaplaşmak! 2 “Dindar nesil” altyapısını hazırlamak... ??? Aslında 28 Şubat’ın hesabı, Silivri’ye gönderilen komutanların dürülen defteriyle çoktan görüldü. ??? Adı “Ak” diye attığı her adım, ak... Simgesi “ampul” diye de yöneldiği her hedef aydınlık olacak değil? Ama bu seferki hesaplaşma, 9 yılda yapılan her şeye tüy dikecek cinsten. ??? Hadi “kin” sözüne kulak tıkamış olalım... Ama Başbakan’ın ses tonu bile sürekli bir rövanş peşinde olduklarının kanıtı... 19 Mayıs’la... 30 Ağustos’la... 29 Ekim’le hesaplaşmaya yöneldikten sonra... 28 Şubat cengi açmakta geç bile kaldılar! Buna bir tür “öç alan” siyaseti de demek mümkün! değiştirilmesine niye hiç ses çıkartmadı? Çünkü hepsinin bir hesabı vardı. Bu nedenle, yolgeçen hanına dönen bakanlığı da.. yazbozcu – yapbozcu uygulamalarını sadece seyrettiler... Geçmiş bakanlardan en cerbezelisi, görevi devrederken, “Ben zaten, her şeyi otomatik pilota bağladım!” demişti. Kadın bakan, “eksik etek” muamelesini sineye çekmiş, ağzını açıp bir şey söylememişti. Eşitlikçi kadın haklarına duyarlı bir kadın girişimcisi de çıkıp bu konuda iki çift laf etmemişti. Avukat da olan o hanım bakan bari çıkıp, “Hani otomatik pilot?” dese... Diyemez. Kaptan pilot kumandayı ele aldı! Tuzlu hançer!.. CHP lideri Kılıçdaroğlu, kurultayda kalktı, Başbakan’ın yarasına tuz bastı: “Erbakan’ı arkasından hançerleyen sen değil misin?” Hemen ertesi gün, Meclis’te bir yasa teklifi alt komisyona sevk edildi: Konya Üniversitesi adının “Erbakan Üniversitesi” olarak değiştirilmesi... Şimdi bu üniversiteyi kime borçluyuz? Hançerleyene mi? Vicdan yarasına tuz basana mı? Bizce ikisine de. Ayrıca Erbakan ailesinin, Kemal Kılıçdaroğlu’na da bir teşekkür borcu var. O olmasaydı… Üzerinden 10 yıldan fazla süre geçen hançerlemenin tazminatını Tayyip Bey’in ödeyeceği yoktu? GÖRÜŞ ERCAN YEŞİLYURT 4+4+4 ya da Hesap İçinde Hesap 4+4+4=28/02: Hiçbir kitapta yeri olmayan bir hesaptır. Tıpkı dün komisyonda, okula başlama yaşının 6’ya indirilmesi hesabı gibi.. 6 yaş, “5 yaşını bitirdiği yılın eylül ayı” diye tanımlanıyor! Bu çocuğu 5 yaşında ilkokula başlatmak demektir! Bir çocuk, bir insan bitirdiği yaştadır. “Girdiği yaş” diye bir hesap olsaydı.. Her bebeğin doğar doğmaz 1 yaşında sayılması gerekirdi. Hele de eylülden önce doğmuş ise. Bu hesaplar kesintisiz 8 yıllık eğitimi delmenin şeytani formülleridir! Yaratılış ve Tahliye Bugün iktidar katında yaşanan kavga yaratılış teorisine uygun görünüyor. Yaratılış teorisine göre, insanoğlu Adem ile Havva’dan geliyor. Dünya malıyla ilgili ilk gereksiz kavgayı dedemden duymuştum. Adem ile Havva’nın çocukları Habil ile Kâbil geçinemedikleri için mallarını bölüyorlar, koca dünyanın sahipleri zaten ikisi. Sınır taşları diziyorlar orası senin burası benim diye. Bu arada aralarında kavga çıkıyor, yerde debelenirlerken kardeşlerden biri ayağıyla sınır taşlarını öteki tarafa itmeye çalışıyor, daha çok yeri olsun diye. Hesap bilemediği için kendince daha çok yerin sahibi olacağını sanıyor. Kocaman dünyayı iki kardeş paylaşamıyor. Bir önceki pazartesi günü Mustafa Sönmez’in yazısında “Durun siz kardeşsiniz!” diye enfes bir tanımlama okuyunca aklıma geldi bu kardeş kavgalarının başlangıcı... Biz solcu milleti, yaratılış teorisine inanmadığımız için, Kenan Evren ülkeyi komünistlerden kurtarmadan önce, zamanın faşistleri, maymun fotoğraflarını gösterip “İşte komünistlerin dedesi” diye bizi aşağılamaya çalışırlardı akıllarınca. Onların yerini şimdi AKP’liler aldı. Yaratılış teorisine uygun olarak AKPFethullahçı kavgası Habil ile Kâbil’in “mal paylaşım” kavgasına benziyor gibi geldi. Paylaşılacak şeyler o kadar büyüdü ki şaşırdılar. İnançlarına göre öteki dünyada hayal ettikleri her şeye burada fazlasıyla kavuşunca durumu hiç de riske atmıyorlar. Cenneti burada yaşamanın hiç de zararı yok, hele fakir fukaraya yardım ederlerse açık da kapanabilir. Zenginlik de o kadar kötü değilmiş, ya öteki taraf yoksa, burada keyifli yaşamanın tadına da doyum olmuyor. Bunlardan önce zengin olmuş veya doğmuş kadınlar bile, bu dünyada yapabilecekleri her şeyi yapmışlar, artık hiçbir şeyden zevk alamaz duruma gelmişler, ahireti de garantilemek için arada bir umreye gidiyorlar. Bir nevi “terapi yapıyorlar”, ay kız vallahi çok rahatladım döndüklerinde “nerede kalmıştık” diyerek eski hayatlarına devam ediyorlar. Zaten sırat köprüsünün başındaki terazide sevaplar ve günahlar tartıldığına göre… Bizim için ise zaten ölçmeye bile gerek yok, gideceğim yer belli. Başbakan, “Seçilmişleri atanmışlara kul etmeyiz” deyince birden aklıma geldi. Hapisteki sekiz milletvekili artık kurtulabilir. Bunları milli irade seçtiğine ve bu irade en çok oyu da AKP’ye verdiğine göre, hepsi birden partilerinden istifa edip AKP’ye geçsinler. Milli iradenin üstünde hiçbir güç olmadığını göstersinler, yeni çıkacak “milli iradeye saygı” adı verilecek bir kanunla tahliye edilsinler. Bir şey daha aklıma geldi ama kimseye söylemeyin, aramızda kalsın eşleriniz ve kızlarınız da ziyarete geldiklerinde başlarına türban taksınlar, kitaba uygun olsun ama... Bundan böyle AKP’ye AKP demeyin Ak Parti deyin ne olacak ki? Geriye Doğru İleri 28 Şubat’ın “andıç” gibi çirkin münasebetsizliklerini elbette unutmak mümkün değil. “Bin yıl sürecek!” diyenlerin izansız ve tabansız çıktıkları da malum. Hukuksuzluk, elbette kimsenin yanına kâr kalamaz; bu da kabul. Ama bu hesaplaşmayı 4+4+4 numarasıyla çocuklar üzerinden yapmaya yönelmek ayıbın da, günahın da en büyüğü… 4+4+4 gelecek kuşaklar üzerine kumar oynama girişimidir. Bunu bu iktidar da bildiği için sorumluluktan kaçıyor. Yasayı, Bakanlar Kurulu’nun imzası yerine belirledikleri birkaç değnekçi milletvekilinin üstünden geçirmeleri de bunun kanıtı. Her sözün ucunu “dindarlığa” bağlıyorlar. Dindarlıkta kumar yok. Hatta domuz eti yemek kadar haram! Bu iktidar, Milli Piyango biletinden Maliye Bakanı’nın imzasını çıkartacak kadar, ince hesaplı bir siyasi geleneğin uzantısıdır… Herkes farkında ki o 4’lü sıralamanın esin kaynağı futboldaki 424’tür! 424 taktiği ile oynamak demek... Orta sahada top çevirir gibi yapmak… Fırsat çıkınca da hem savunmada hem de hücumda gözünü karartmaktır. AKP artık gözünü karartmıştır. Çocuklar üzerinden uygulamaya hazırlandığı dört dörtlük bir stratejidir. Önce “dindar nesil” beyanatı... Ardından da son on beş yılın en büyük kazanımı olan kesintisiz eğitimi dilim dilim etme hesabı… Bu hesap Meclis’te düzeltilmezse... “İleri demokrasi”nin Türkiye’yi hızla geriye ilerleteceği kanıtlanmıştır! Hedefe 3 Adım 4+4+4 yasası, aslında futbolcu Başbakan’ın gençliğinden beri çok iyi bildiği 4 2 4 taktiğiyle Cumhuriyeti dönüştürme projesidir. “Hedef 2023” sloganı boşuna değildir! 19 Mayıs’ların sahalardan uzak kutlanmasından Atatürk’ün Gençliğe Hitabesini karalamaya kadar... 4’erli adımlarla ve hızla 2023’e yaklaşıyoruz. Önümüzde brüt 4+4+4 kadar süre var. Özetle ilk “dindar kuşak”… 29 Ekim 2023 gününe yetiştirilmiş olacaktır! O kuşağın ilk temsilcileri de aynı gün Çankaya Köşkü’nde 12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kabul edilecek... Topluca 1. Cumhuriyetin ruhuna Fatiha okunacaktır. TÜSİAD Milli Eğitim Bu sinsi ve çarpık hesaba karşı... Sesini yükseltmeye çabalayan TÜSİAD’ın… Tinerci çocuk azarlar gibi, azarlanması boşuna değil... Aslına bakarsanız, bu hak edilmiş bir azardır. Çünkü bu “dernek” günahları bakımından da bir “Zenginler Kulübü”dür. TÜSİAD madem eğitimle bu kadar ilgiliydi… İki yılda bir Milli Eğitim Bakanı ‘3 Mart 1924’ün ‘88.’ Yılı MERİÇ VELİDEDEOĞLU KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Yarın “3 Mart 1924”ün, “88.” yılını kutlayacağız. Resmi bir kutlama yapılmayacaktır sanırım. Nasıl yapılsın ki? “Halife’nin görevine son verilip yurtdışına çıkarılması”nı; “medreselerin kapatılmasının adımının atılması”nı; “şeriat yasalarını yapan Şer’iye Vekâleti’nin kaldırılıp, bundan böyle yasaların TBMM’ce yapılmasını” ve böylece “şeriat” yönetiminin tarihe karışmasını; “dinsel” çıkışlı “AKP” iktidarından “kutlama”sını değil, “kınama”sını beklemek daha gerçekçi olur. “29 Ekim 1923” günü “cumhuriyet”in ilanıyla yeni “rejim”in adı konmuştu. Bundan sonra yapılması gereken, cumhuriyetin “niteliği”ni belirlemek, dolayısıyla kaldırılan, kaldırılacak olan “kural”ların, “kurum”ların yerine geçecekleri saptayıp yerleştirmekti. Başka bir söylemle, “değişim”leri gerçekleştirmek de denilir. Kuşkusuz, Osmanlı döneminde de kimi “değişim”ler yapılmıştı, yaşanmıştı. Sanırım hemen anımsanacak olanlar “1839 Tanzimat” ve “1856 Islahat” fermanlarıdır. Bunların “ilki” ile, padişahın dışında “yasa” yapacak “kurul”lar oluşturulmuşsa da yapılanların (kamu görevlileri ve ticaretle ilgili olan iki yasa dışında) dayanağı yine “şeriat”tır. “İkinci”si ise, “Batı”nın Osmanlı’dan istediklerini karşılamaya öncelik verir; en başta “din özgürlüğü” gelir ülkedeki Hıristiyanlar için, böylece Osmanlı çağdaşlaşacaktır... Üstelik bu istek hiç bitmez, bugün bile sürmektedir; “AB”ye kabulümüz için ilk koşul, ilk yaptırımlardan biri olarak, “150” yıl sonra da yine önümüze sürülmüştür. Ne var ki, “1850”lerde Hıristiyanlar için bu özgürlük her boyutta gerçekleştirilirken; daha önce (2. Mahmut dönemi) yönetimden, “Vekiller Heyeti” kurulundan çıkarılan “şeyhülislam” yine yolunu bulmaya başlamış, çıkarılan yasaların “şeriat”ın sınırları içinde kalmasının bekçiliğini yürütmeyi sürdürmüştür. Dahası, kültür geleneği “evrensel ümmet” kültürü olan; yalnızca dinsel konularla uğraşması; gerek yönetim, gerek şeriat sorunlarıyla ilgilenmemesi, yine 2. Mahmut tarafından istenen “ulema”nın “da” yeniden aşırı “dinci” tam bir “softa” tutum içine girdiği görülür. İnsan ister istemez; “ulema”nın siyaset, şeriat (hukuk) ortamından ayağını kesen üstelik halife olan 2. Mahmut’tan “iki yüz yıl” sonra, “21. yy”da; “laik” Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşananı anımsamadan, anımsatmadan edemiyor. Günümüz TC devletinin Başbakan’ı; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), “türban” sorunuyla ilgili kararını beğenmeyip bu konuda “karar” verecek tek “yetkili”nin “ULEMA” m.velidedeoglu@hotmail.com C MY B C MY B olduğunu, konunun “ulema”ya sorulması, danışılması gerektiğini hiçbir çekince duymadan açıklaması; “iki yüzyıllık” tarihsel sürecin sürdürüldüğünü açıkça ortaya koymuştur. Başbakan R. T. Erdoğan’ın bu tutumu, toplumbilimcilerin, kısaca “Çağdaşlaşma yolunda atılan, atılacak her adımın ardından bir ‘dinselleşme’ sürecinin başladığı”, kimi zaman da bu ikisinin atbaşı yürüdüğü saptamalarına uygundur kuşkusuz. Bir İslam ülkesinde, “çağdaşlaşma”yı sağlayan “1923 Atatürk Devrimi”nin karşısına, “Ben, elhamdülillah şeriatçıyım!”; “İslam ve laiklik bir arada olamaz!” diyen birinin, “iktidar”ın başı olarak çıkması, toplumbilimcilerin haklılığının yadsınamaz bir örneğidir. Ayrıca “19.” ve “20. yy”da yaşanan örneklerin, “21. yy”a yansımaları da toplumbilicilerin görüşünün sağlamlığının belgeleridir. “Birinci Meşrutiyet”in getirdiği “anayasa” gibi çağa dönük bir atılımın yanında, yine onun ürünü olan “Mebusan Meclisi”nde bir vekil “ilkokullarda yalnızca ‘Kuran’ öğretimi yapılması”nı önerir. Ülke ancak böyle derlenip toplanacaktır bu “vekil”e göre... “Zorunlu din dersleri” ile ilgili tartışmaların yapıldığı günlerde; bir “AKP” milletvekilinin aynı görüşte olduğu ve bunu ortaya koyduğunu bilmem anımsar mısınız? “20. yy”da da “İkinci Meşrutiyet” ile “şeriat”ı ucundan çiğneyen bir yasa çıkarılır: “Hukuku Aile Kararnamesi”. Bununla ilk kez “boşanma”, erkeğin “Boş ol” demesiyle değil de “mahkeme” yoluyla olabilecektir. Yasa ancak iki yıl yürürlükte kalır; çünkü İstanbul işgal edilir edilmez, “İngiliz İşgal Kuvvetlerine” yapılan başvuruyla yürürlükten kaldırılır... Son on yıldır, ne zaman bu olayı; yabancı bir ülkeye bu tür bir sığınmayı aklımdan geçirsem; İngiltere’nin yerini alan “ABD”ye; “Deliğe süpürmeyin, kullanın, kullanın!” diye yalvarılan birinin şimdi ülkemin “Başbakan”ı olduğunu da ne yazık ki anımsıyorum... Öte yandan Osmanlı’da gerçekleştirilen “çağdaşlaşma” değişimlerinin “çok kısa ömürlü” olduğu görülüyor; çünkü bunlar parça parça bölük pörçük yapılmış bir bakıma “deneme”ler gibidir. Oysa “3 Mart 1924”le başlayan ve “1923 Devrimi”ni yapılandıran “çağdaşlaşma” uygulamaları “devrimsel”dir. Dolayısıyla “çağdaşlaşma”nın “özünde” yatan, “Devrimsel Hukuk Değişimi”nin ürünleridir. Bu özellik “1923 Atatürk Devrimi”nin “AKP” iktidarıyla yıkılamayacağının bir göstergesidir. Üstelik “çağdaşlaşma”nın anlamına varan toplum güçlerince korunacağı gibi, “zaman”ın baskısı da buna izin vermiyecektir! ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc@yahoo.com 1/ Osmaniye 1 ilinde, “ulusal 2 park” kapsamına alınan 3 ünlü Hitit yer 4 leşmesi. 2/ 5 Avşa Ada 6 sı’nda yetiştirilen ve iyi bir 7 sofra şarabı 8 elde edilen 9 kırmızı üzüm 1 2 3 4 5 6 7 8 9 cinsi. 3/ Yüksek U makamdaki devlet 1 T A R S U S İ Z A R A R adamları... Kayna 2 E B E ğı mitolojik çağla 3 M A N T O L A M A E A T A ra dayanan kirişli 4 E N 5 R İ K K A T L A bir çalgı. 4/ İshal... 6 R A K D A M A R Sodyum elementiL E K E nin simgesi. 5/ Bir 7 Ü N Y E K I R A N zaman birimi... 8 T O R A Kahramanlık, yurt 9 T A L İ K A sevgisi gibi konuları işleyen şiir türü. 6/ Bir ay adı... İskambilde bir kâğıt. 7/ Hararet... “Yok edin insanın insana kulluğunu/ Bu bizim” (Nâzım Hikmet). 8/ Küçük doğranmış patates, patlıcan, biber, domates gibi sebzelerle yapılan kızartma yemeği. 9/ Dünyanın ilk nükleer denizaltısının adı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Gaziantep’in bir ilçesi ve bu ilçenin güneydoğusunda yer alan eskiçağ kent kalıntısı. 2/ Bayağı, sıradan... Niyet. 3/ Hindistan’da kral ve imparatorlara verilen san... Arap harflerinin en çok kullanılan el yazısı biçimi. 4/ Başarısızlık, sonuçsuzluk... Pasta hamuru. 5/ İstem... Bir meyve. 6/ Rütbesiz asker... Çipura balığının yavrularına verilen ad. 7/ Bir cins güvercin... Namlusu yivsiz bir tüfek cinsi. 8/ İçe doğmayla akla gelen yaratıcı duygu... Kuzu sesi. 9/ Asya’da bir ülke... İçine sulu şeyler konulan kap.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle