23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 ŞUBAT 2012 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr KÜLTÜR Pera’da sinema ve futbol ele alınıyor ? Kültür Servisi Ankara Arjantin Büyükelçiliği, İstanbul Cervantes Enstitüsü ve INCAA Arjantin Film Kurulu işbirliği ile hazırlanan “Arjantin: Sinema ve Futbol” film programı kapsamında 17 Şubat Cuma günü Pera Müzesi Oditoryumu’nda saat 18.00’de “Futbolun Sineması ve Sinemanın Futbolu” adlı paneli düzenliyor. Panelin ardından ise saat 19.00’da “Maradona’yı Sevmek” filmi gösterilecek. 15 İspanyol ressam ve heykeltıraş Tapies öldü ? Kültür Servisi İspanya’da 20. yüzyılın ikinci yarısında soyut ve avantgarde sanatın önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilen İspanyol ressam ve heykeltıraş Antoni Tapies, 88 yaşında hayatını kaybetti. Kalıpların dışına çıkan, gündelik materyalleri yapıtlarına dahil etmesiyle tanınan sanatçının imzası sayılabilecek simgeler arasında 4 rakamı, X harfi ve dört element de yer alıyor. Kariyeri boyunca pek çok ödüle değer görülen Tapies, 2003 yılında İspanya’nın en prestijli sanat ödülü olarak görülen Velazquez Ödülü’nü de kazanmıştı. Ghetto’nun 5. yılı ? Kültür Servisi 1011 Şubat tarihlerinde 5. yılını kutlayacak olan Ghetto, iki özel topluluğu ağırlayacak. “Beşinci Yıl Özel Hafta Sonu” etkinliklerinin ilki 10 Şubat Cuma akşamı Orta Afrika asıllı Bibi Tanga ve grubu The Selenites ile gerçekleşecek. Gece, Murat Kanar’ın DJ seti ile sürecek. 11 Şubat Cumartesi akşamı ise Makossa&Megablast sahnede olacak, ardından Dinamo FM DJ’lerinden Fattish setin başına geçecek. Barış Pirhasan’ın Şiirleri Barış Pirhasan’la aynı kuşaktanız. İlk şiir kitaplarımızı Yaşar Miraç’ın öncülüğünde kurduğumuz Yeni Türkü Şiir Yayınları’nda birlikte yayımladık. Hepimizin genç olduğu yıllarda Barış’ın şiiri aramızdaki en olgun şiirdi. Bu olgunluk, ardındaki geniş edebiyat ve yaşam kültüründen geliyordu öncelikle. Sanki doğduğunda büyümüş olarak doğmuş gibiydi. Ancak biraz yakından bakıldığında, o olgun görünümlü insanın içindeki çocuksu yaşam tutkusu hemen ayrımsanırdı. 80’li yıllardan sonra Barış’ın çalışma alanı sinema sanatı oldu. Önce senaryo yazarı ardından da yönetmen olarak sinema sanatımıza önemli ürünler armağan etti. Şiir çalışmaları gölgeye çekilse de durmadı. Belli aralıklarla şiir kitapları yayımlamayı sürdürdü. Son on yılın şiirleri yeni yayımlanan “Aşkla Kedi Arasındaki Yedi Benzerlik” adlı kitapta toplandı. Kitabın ilk şiiri çok başarılı bir lirik ironi: “Amerika İyi Olsaydı”. Bu şiir Sözcükler dergisinde ilk kez yayımlandığında Arif Damar, o zaman gazetemizde “Ayın Şiiri” olarak seçmiş, gerekçesini yazarken de, çok farklı yazılmış bir antiemperyalist şiir olduğunu söylemişti. Amerika iyi olsaydı İyi olsaydı uzansaydı bir divana Tek tek anlatsaydı dertlerini bize Neden böyle acıktığını, neden yetmiyor hiçbir tayın Acıyan kalbini doyurmaya “Amerika iyi olsaydı/ Sen benim yanımda olurdun şimdi” diye sonlanır şiir, büyük bir ironiyle. Hem Amerikan rüyasıyla, olup biten ne varsa Amerika’nın kötülüğüne bağlayan bildik açıklamalarla dalga geçiyor, hem de çocukça bir saflıkla bulduğu en kestirme çözüme sarılan o çıkışsız hali anlatıyor. Belki çeşit çeşit okumalarla iletisi zenginleşecek bir şiir. Kitaba adını veren Aşkla Kedi Arasındaki Yedi Benzerlik adlı şiirde aşka ilişkin tanımlar var. Şair bu tanımları bir bir toplamış, tutmuş bir kedinin karşısına koymuş, kedi aynaya baktığını sanmış, şair kediyle aşk arasında durup o tanımlardan bir yumak yapmış kendine ve bununla güzel güzel oynamış. Oyun deyince Barış Pirhasan’ın Lewis Carroll’dan yaptığı “Köpan Avı” çevirisinin, onun Türkçemizin ne denli oyunbaz bir kalemi olduğunu gösteren çok güzel bir örnek olduğunu da analım. Kitabın tüm şiirleri türlü incelikler üzerine kurulu. Zor değil, okuruyla güzel güzel konuşan şiirler. Karşılık beklemeden içini döken ve sonra usulca kalkıp giden bir insanın hali gibiler. Kitabın bir temel özelliği de başlıbaşına şiir sanatına bir güzelleme olması. İçindeki şiirler o denli sahici, o denli içten bir şiir sesiyle konuşuyor ki, okurda şairinden çok şiir sanatının güzelliklerine hayranlık uyandırıyor. Amerika iyi olsaydı Mc Donald’s Bir ümit zinciri olurdu dünyayı saran Ağaçlar kesilmezdi İstanbul’da Avrupa’da yılın bestecisi Zeynep Gedizlioğlu’na değer görülen Ernst von Siemens Müzik Vakfı’nın ödülü, klasik müzik dalında verilen saygın bir ödül eçen akşam birçok aydının bulunduğu bir toplantıda bana, “Çağdaş müziğimizin sesi ne kadar çıkıyor?”, “Yurtdışında ünlü olan bestecilerimiz var mı?” şeklinde sorular yöneltildi. Onlara elimden gelen coşkuyla, yurtdışında CD’si yayımlanan bestecilerimizi, kendilerine yabancı topluluklarca yapıt ısmarlanan genç kuşağımızı anlatmaya çalıştım. Yurtdışındaki sanat çevrelerinde yurtiçinden daha çok tanındıklarını söyledim. Ve de bu sütunlarda sizlere birkaç kez tanıttığım Zeynep Gedizlioğlu’ndan söz ettim. Ne rastlantı ki Zeynep de tam o gün Ernst von Siemens Müzik Vakfı’nın ‘Yılın Bestecisi’ ödülüne değer bulunmuş! Klasik müzik dalında verilen çok saygın bir ödül. Bir haftadır birçok gazetemizde haber oldu, onu şimdi daha geniş bir kitle tanıdı. Ödül kazanan yapıtı “Susma” (Do Not Be Silent) Hrant Dink’e adanmıştı. Bu onun ikinci yaylı çalgılar dörtlüsü. Dünyanın en ünlü oda müziği topluluklarından Arditti Quartet, ilk kez dağarcığına bir Türk bestecisi almış ve Zeynep’in bu yapıtını 20 Temmuz 2007’de Lüksemburg’da seslendirmişti. Zeynep Gedizlioğlu (1977), “71 Türk Bestecisi” adlı kitabımın en genç kahramanlarından birisidir. Tiyatrocu annesi Şahika Tekand ve ressam babası Esat Tekand’ın küçük yaştan beri ona sunduğu müziksanat ortamında yetişti. Onu yakından tanıdıkça coşkusunu ve tutkusunu daha iyi anlıyorsunuz. Almanya’da yaşıyor, Paris’teki ünlü besteciler merkezi IRCAM’da çalışma fırsatı bulmuş, çağın nabzını yakından izliyor... 21. yüzyıl başında herhangi bir dünya bestecisinin kullandığı tüm yöntemleri uyguluyor, akustik ve elektronik ortamları buluşturup çalgıların tını özelliğiyle uğraşıyor ve her yapıtında kendine özgü bir dil yaratıyor. Müziğin merkezine “çatışma” düşüncesini yerleştiriyor, bu üst ilke ile yapıtın dilini oluşturan parametreler arasında or BAYKAL KENT DÜN TOPRAĞA VERİLDİ G ganik bir bağ yaratmaya çalışıyor. Rahmetli Cengiz Tanç ile MSGSÜ’de kompozisyon çalışmış, İlhan Usmanbaş’ ın müzik tarihi dersleriyle çağdaş bestecilik anlayışı gelişmiş, özgürlük kazanmış. Ivan Fedele, Theo Brandmüller ve Wolfgang Rihm gibi isimler de Avrupa’daki hocaları olmuş... Nice ünlü solist ve topluluk tarafından ona yapıt ısmarlanması bu ödülden çok daha önce değerinin fark edildiğini gösteriyor. Gelecek yıl için İKSV, Zeynep’e bir yapıt ısmarlar mı dersiniz? Ya da Borusan Quartet bir Avrupa turnesine Zeynep’in yapıtlarını da katar mı? tiler. Montefusco ile 2005’te bu sütunlarda bir söyleşi yapmıştık. O sırada İstanbul Devlet Operası’nda ve Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde öğretmendi. Sahne kariyerini zamanında, henüz doruktayken bırakabilmiş ender sanatçılardan birisi olduğu için mutluydu. Milano’da doğmuş, orada müziğe başlamıştı. Yaşamı boyunca aynı hocayla çalışmanın önemini vurguluyordu. O da ilk günden sonuna kadar ünlü mezzo soprano Rhea Tniolo’nun öğrencisi olmuştu. 1960’ta Vercelli yarışmasında kazandığı altın madalya ile bütün opera çevrelerinin ilgisini kazanmıştı. Bugün opera sanatçılarının yarışçı gibi sahneden sahneye koşmasını eleştiriyordu. Ses kayıtlarının stüdyo ortamında değişikliğe uğratılmasını da eleştiriyordu: “Şancının saf sesini, temsildeki oyunculuk sesini yargılayabilmem için onu çıplak kulağımla duymalıyım, ancak o zaman kendisine not verebilirim.” Sahneyi paylaştığı operacılar arasında Di Stefano, Brigitte Nilson, Scotto, Bergonzi, Del Monaco; çalıştığı şefler arasında Serafin, Gavazzeni, Muti, Imbal, Ferrari, Maazel, Barenboim gibi isimleri sayıyordu. İstanbul’daki ilk temsilinde ise partneri soprano Alis Manukyan olmuştu. Bugün opera sahnelerimizde oynayan pek çok sanatçıda Montefusco’nun emeği vardır. ‘Neşeli bir çocuğu kaybettik’ Kültür Servisi Kalp yetmezliği sonucu önceki gün yaşamını yitiren tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu Baykal Kent, dün son yolculuğuna uğurlandı. Kent, 25 yıl Ferhan Şensoy boyunca sahneye Ses Tiyatrosu’ndaki törende. çıktığı Ortaoyuncular Ses Tiyatrosu’ndaki tören sonrasında, Şişli Camii’ndeki ikindi namazının ardından Ortaköy Mezarlığı’nda toprağa verildi. Ses Tiyatrosu’ndaki törene Ferhan Şensoy, Celal Belgil, Rasim Öztekin, Şemsi İnkaya, Ayberk Atilla, Ayla Arslancan, Altuğ Yücel, Recep Renan Bilek, Gökhan Mete, Fethi Kantarcı, Birol Güven’in yanı sıra Kent’in akrabaları da katıldı. Ferhan Şensoy, törende yaptığı konuşmasında Kent’in çok neşeli bir insan olduğunu belirterek birlikte yaşadıkları komik anıları anlattı. “Baykal Kent aramızdan ayrılmadı, sofitaya uçtu. Bizi oradan hep dikizleyecek. O, cambazhane ekolünden geliyordu. Cambazhanelerde komiklik yapan ‘Komik Hüsam’ın çırağıydı. Alışılagelmiş oyunculuğun dışında, bizim çok şaşırdığımız alakasız şeyler ‘satar’dı sahnede. Tiyatrodan zaman zaman uzaklaşması hep kendi kararıyla olmuştur. Aslında çok disiplinli bir oyuncudur. Hiçbir zaman alkollü sahneye çıktığını görmedim. Alkollü olduğu zaman tiyatroya gelmezdi zaten. Kaybolur gider, altı ay sonra tekrar gelirdi. Biz Baykal’ın bu disiplinine alışkın olduğumuz için hep bir yedeği vardı. O gelmeden oynayabiliyorduk. O, liberoydu, istediği zaman gelirdi.” Celal Belgil de törende Kent’in eğlenceli kişiliğinden söz ederek “Baykal ağabey çok eğlenceli bir insandı. Kuliste, oyun sırasında, yaşamda... Hep iyi ve gülümseyerek anacağız onu. Nedense tiyatro ve sinema camiasında eski değerli ağabeylerimiz, ablalarımız eskisi kadar rağbet görmüyor. O çok daha iyi şeylere layıktı. Oynayacağı çok şey vardı” dedi. Ortaoyuncular’da Kent’le aynı sahneyi paylaşan Rasim Öztekin ise şöyle konuştu: “Başlarda genç bir oyuncuyken, gelmediği oyunlarda mecburen hem kendi rolümü hem onun rolünü oynuyordum. Dolayısıyla sayesinde çok başrol oynadım. Çok da şeyler öğrendim kendisinden. 69 yaşında henüz buluğ çağını geçememiş bir çocuğu kaybettik bugün.” peramızın eski tanığı Montefusco 1962’de Tepebaşı’ndaki operanın kurulduğu yıllarda Rigoletto rolü için İstanbul’a gelen 26 yaşındaki yakışıklı bariton Licinio Montefusco (19362012) kültürü, bilgeliği ve sesiyle İstanbulluları büyülemişti. Sekiz temsil için anlaşma yapmışken üç ayda 22 kez Rigoletto’yu ve beş kez de Palyaço’yu oynamıştı. Derken Ankara’da temsillere başlamış ve zamanın gözde dansçılarından Evin Ilgar’a âşık olmuştu. 1964’te evlendiler. Avrupa, Amerika, Japonya, Kore, Güney Amerika hatta İran’daki temsillere bile birlikte gitMadonna, “2012 Dünya Turnesi” kapsamında, 7 Haziran’da İstanbul’da olacak. O İran’dan Oscar tepkisi Kültür Servisi İranlı yönetmen Asghar Farhadi’nin 2011 Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı ödülü alan “Bir Ayrılık” filminin Oscar’a aday gösterilmesi İran’da “Washington’un siyasi hamlesi” olarak yorumlandı. İran’daki rejim yanlısı bazı yazarlara göre filmdeki imaj Batılıların İranlıları görmek istedikleri “kirli resmi” yansıtıyor. En İyi Yabancı Film dalında Oscar’a aday gösterilen filmin Oscar kazanmasının İran’da hoş karşılanmayacağı yorumları da yapılıyor. İran’da laik orta sınıf ile dindar işçi sınıfı iki ailenin kesişen hikayesinin anlatıldığı film, pekçok uluslararası ödüle değer görülmüştü. Ülkede önce yasaklanan film, Altın Küre kazandıktan sonra Kültür Bakanlığı tarafından tebrik edilmişti. 19 YILLIK HASRET SONA ERİYOR Angelopoulos anısına film gösterimi ? Kültür Servisi Theodoros Angelopoulos anısına film gösterimi, Kızılay Büyülü Fener Sineması’nda bugün saat 18.40’da gerçekleştirilecek. Tüm sinemaseverlerin davetli olduğu bu etkinlik, Ahmet Gürata’nın hazırladığı ortak metnin okunması, saygı duruşu ve Yunanistan Büyükelçiliği Konsolosluk İşleri Sorumlusu Evaggelos Kalpadakis’in konuşması ardından film gösterimi şeklinde gerçekleşecek. Gösterim ücretsiz. Madonna İstanbul’da Kültür Servisi Son yıllarda Rammstein, U2, Bon Jovi gibi pek çok ünlü ismi ağırlayan İstanbul, 2012 için ilk yıldızını buldu. Pop müziğin kraliçesi Madonna, “2012 Dünya Turnesi” kapsamında, 7 Haziran’da İstanbul’da olacak. Türkiye’de sadece 1993’te bir konser veren Madonna, böylece 19 yıllık hasrete son verecek. Açıklama, turnenin uluslararası organizatörü Live Nation Entertainment tarafından yapıldı. Madonna’nın 29 Mayıs’ta Tel Aviv’de başlayacak turnesi, 26 Avrupa şehrinin yanı sıra, ünlü sanatçının 20 yıldır konser vermediği Güney Amerika ve Avustralya’ya da uzanacak. Avrupa konserlerinin ilk ayağı ise 7 Haziran’da İstanbul TTnet Arena’da gerçekleşecek. BKM Organizasyon ve GNL Entertainment organizasyonuyla, Live Nation Eastern Europe ve Live Nation Global Touring işbirliğinde gerçekleştirilecek İstanbul konserinin bilet satış tarihi ise henüz açıklanmadı. Kariyeri boyunca, Billboard’un “En İyi 100 Single” listesine ilk 10’a 37 adet şarkı, yine Billboard’un “Dans/Club Şarkı” listesine de 1 numaraya 40 adet şarkı ile girerek rekor kıran Madonna’nın albüm satışları 300 milyonun üzerinde. Tarihteki en başarılı turne sanatçısı unvanını koruyan sanatçının 7 Grammy Ödülü var. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle