23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 ŞUBAT 2012 PAZAR 6 HABERLER Yazar Doğan Akhanlı, cezaevinde ziyaret ettiği yayıncısı Zarakolu’nun sesini Almanya’ya götürdü Ragıp Zarakolu: Bu gidişle Türkiye Nobeller ülkesi olur CUMARTESİ ANNELERİ: Görmedim, Duymadım Komik bir durum var, bazıları diyor ki: Eğer kendileri ortalıkta değillerse, hele bir de ‘asılı tabelaları’ bulunmuyorsa, ‘yok’lar. Biz kimin hangi kimlikle devlet içinde olduğunu bilemeyiz, kendileri ‘evet biz cemaat üyesiyiz’ demedikleri sürece, kimseye de cemaatçi diyemeyiz... Bu nedenle cemaat ve ‘iktidar savaşı’ diye yazmanın anlamı yok... Bu düşüncenin tutar bir yanı tabii ki yok! CHP içinde millet birbiriyle çatışır, kim kimin kuyusunu kazıyor, günlerce “derin analizler” adı altında sıradan şeyler yazılır... Ama Türkiye AKP iktidarı döneminde en büyük iç çatışmasını yaşar; birbirlerine neredeyse silah çekerler; iktidara ortak bir kanat, Başbakan’ın üzerine neredeyse savcısını ve en güvenilir adamının üzerine polisini salar; Pensilvanya bas bas bağırır; medya adamları iktidara restlerini çeker; Başbakan, kendisini, adamlarını, iktidarını özel koruma yasası çıkartır; Pensilvanya eğilimli polis ve savcılık içindeki özel yapılanmayı dağıtır.. Cemaatin büyük atağına, idari ve hukuki karşı atakla yanıt verir... İktidar yazarı çizeri, eski MİT’çisi bunun Erdoğan’a yönelik olduğunu yazar. ??? Ama, görmedim duymadım bilmiyorum, oyunu oynanır. Neler oluyor, sorusuna yanıt verilmekten bu kadar kaçınıldığı bir olay anımsamıyorum... Bir yandan cemaati abart abartabildiğin kadar, gerçekten de her taşın ardında ara; tüm kurumları tepeden tırnağa sarmış olduklarını yay, yaz; artık yapacak bir şey yok gibi bir teslim olma hali yarat... İktidarda varlıklarını bil, ama “orada” olay çıktığı zaman yan yat... İktidarda cemaatin varlığını görmek için ne Galileo’nun teleskobuna ne de Pastör’ün mikroskobuna ihtiyaç var. Afrika’nın savanlarında salt yiyecek peşinde koşarak sürekli hayatta kalmaya odaklanmış ve başka bir şey düşünmeyen canlı türünden de değiliz. Kılıçdaroğlu’nun odağında Başbakan ve iktidar var. Siyasi hedef olarak “çatlak”a girmeyi yararlı bulmuyor olabilir. Ayrıca, CHP içinde, “seçimlerde destek almak” gibi ahmakça beklenti içinde olanlar ve iktidarın bütün kanatlarıyla CHP’nin kuyusunu kazmak istediğini görmek istemeyenler de “cemaat konusuna girmeyelim” diyebilir. Bilemem, ben “iktidar oyunu” içinde değilim, “ne oluyor” merakı içindeyim. Bir de iktidardan kaynaklanan toplumsal, insan hak ve özgürlükleri konusundaki kötülükler üzerine yazarım. ??? Erdoğan’a cemaat saldırısını salt iktidardan daha çok pay alma savaşı olarak görmeyin. Bu atak, cemaatin devlet yapılanması konusunda geleceğe yönelik siyasi hedefleri açısından önemlidir. Bu “savaşı”, özellikle Erdoğan iktidarı çok net olarak gördü, karşı saldırısını yaptı! Star yazarı Fehmi Koru diyor ki: “İki vazoyu birbirine vurduğunuz zaman nasıl bir sonuç ortaya çıkar? Ya da iki yumurtayı? İkisi de kırılır.. Vazo ile yumurtayı tokuşturduğunuzda da aynı sonucu alırsınız; farklı olmaları ikisinin de kırılmasını engellemez... Ak Parti ve hükümetiyle, destekçisi konumundaki bir siyasetdışı yapının birbiriyle kapışması da farklı bir sonuç getirmez: Siyasi güç elbette yıpranır, ama siyasetdışı gücün durumu da ondan farklı olmaz... (10 Şubat)” 11 Şubat’ta bu kez Taha Kıvanç kimliğiyle “Hayli zamandır böyle bir gelişme beklentisi içerisinde olduğum için kopan gürültü beni hiç şaşırtmadı. Hükümeti sarsmak niyetinde olanların varlığından zaten haberdarım; bunu yapma hazırlığı içerisinde olunduğundan da..” diye yazdı.(*) Bu kadar net. Saldırıya, Erdoğan yanıtını verdi. Polis ve özel savcılıkta bazı yapılanmaları dağıttı. MİT yasası çıkardı. Şimdi ise kırık çıkık hesabı ve tamiratı içindeler. Erdoğan’ın gözü kulağı “Yasin Doğan” sonuç çıkardı ve “biz birbirimize düşmeyiz” diyerek cemaati okşadı. Hatta komik bir laf bile etti: “Etle tırnak gibiyiz.” En çok sinirime dokunan da bu zırvalık! Bu yazıyı ayrıca değerlendireceğim. Kayıplarımızın kemiklerini verin bize! İstanbul Haber Servisi360 haftadır Galatasaray Meydanı’nda toplanan Cumartesi Anneleri, bu hafta Dargeçit’teki kayıplara dikkat çekti. 1995 tarihinde Dargeçit’te çok sayıda eve baskın düzenleyen askerler, Davut Altınkaynak (13), Seyhan Doğan (14), Nedim Akyön (16), Abdurrahman Coşkun (21), Hikmet Kaya (24), Süleyman Seyhan (57) ve Hazni Doğan’ı (9) gözaltına alarak Dargeçit Tabur Komutanlığı’na götürmüş, Hazni Doğan serbest bırakılırken, Süleyman Seyhan’ın daha sonra cesedi bulunmuştu. Diğerlerinden ise bir daha haber alınamamıştı. Geçen günlerde ailelerin bölgede yaptığı aramada kemiklerin bulunması üzerine konu tekrar günmede geldi. Dargeçit’te kaybedilenlerin yakınları dünkü oturma eylemine katılarak yetkililere “bize kemiklerimizi verin” diye seslendiler. ? KCK soruşturması kapsamında tutuklanan yayıncı Ragıp Zarakolu’nun soruşturmasının bağımsız savcılarca yürütüldüğüne inanmadığını söyleyen Akhanlı, yayıncıların, gazetecilerin, akademisyenlerin tutuklanmasının Avrupa’da tedirginlikle karşılandığını belirtti. HİLAL KÖSE Vedat Türkali’den destek KCK operasyonları kapsamında tutuklanan yayıncı Ragıp Zarakolu’na destek olmak için başlatılan “Kitaplar Ses Veriyor” etkinliğinin dünkü konuğu yazar Vedat Türkali oldu. Türkali “Ragıp neredeyse ben de oradayım. Yaptıkları suçsa, ben de ilerleyen yaşıma rağmen onunla birlikte yatmaya hazırım” dedi. Sultanahmet’teki Belge Yayınevi’nde gerçekleştirilen etkinliğe katılan Türkali, 93 yaşında olduğunu söyleyerek “Biz bu oyunu bozacağız. Bizim takım bu oyunu bozacak, halklar kazanacak. Ve ben bu oyunu kazandığımızı göreceğim” diye konuştu. Türkali daha sonra Zarakolu’nun kaleme aldığı “Bir Ülkeye Ağıt” kitabından bir bölüm okudu. Doç. Dr. Bülent Bilmez de etkinlikte Kazancakis’in “Kardeş Kavgası” kitabından bir bölüm okudu. Etkinliğe, Uluslararası PEN Başkan Yardımcısı Eugene Schouglin, tarihçi yazar Pars Tuğlacı, TYS Başkanı Mustafa Köz ile Zakarolu’nun Atina ve Hollanda’dan arkadaşları katıldı. Yazar, insan hakkı savunucusu Doğan Akhanlı, KCK soruşturması kapsamında tutuklanan yayıncı Ragıp Zarakolu’nu ziyaret ettikten sonra yaşadığı ülkeye, Almanya’ya döndü. Doğan Akhanlı, Zarakolu’na dayanışma ziyareti yanı sıra Türkiye’ye olan öfkesini, kırgınlığını dengelemek için de geldiğini söyledi: “Zarakolu benim yazarlık yolumu açan insan. ‘Kayıp Denizler’ üçlemesini yayımlamıştı. İçerik itibarıyla bu tür romanları yayımlayabilecek sayılı yayıncılardan biriydi. 90’lı yılların ortalarından beri tanışıyoruz. Yazar yayıncı ilişkisinden öte, aramızda, biri Türkiye’de biri de Almanya’da iki insan hakkı savunucusunun bağı da var.” Akhanlı Zarakolu’nun askeri dönemde ve çatışmaların en yoğun döneminde de Kürtlerle dayanışma içinde olduğuna ancak bölücü örgüt suçlamasından dolayı tutuklanmadığına dikkat çekti. Bir yandan demokratikleşme söyleminin dünyaya propaganda edildiğini, bir yandan ömrü boyunca sadece kitap yayımlamış bir insanın, temelsiz iddialarla tutuklandığını dile getiren Akhanlı, “Bu iddialar kısa sürede çöktü. Dünya da o kadar aptal değil. Zarakolu, yeryüzünde yayıncı ve aktivist olarak çok tanınan biri” dedi. Fotoğraf: VEDAT ARIK itaplardan konuştuk’ Akhanlı, cezaevinde ilk kez ziyaretçi olduğunu, bir süre sonra kimin “içeride” kimin dışarda olduğunu unuttuğunu anlattı: “Zarakolu’nun içeride oluşu benim serbest olamamamın bir yansısı gibiydi... Hapiste olan bir Nobel Barış Ödülü adayı olarak neler hissettiğini sordum. Sevinmişti... Yayıncılığının, hak savunuculuğunun tanınmasının bir sembolü bu Akhanlı, hasta babasıadaylık. ‘Bu gidişle nı görmek için 19 yıl Türkiye Nobeller ülkesonra geldiği Türkisi olur’ dedi. Morali ye’de 2010 yılında tuiyiydi. Kitaplar üzerituklandı ve 1989’da bir kişinin öldüğü döne konuştuk... Dosviz bürosu soygununa tumun sesini alıp gikatıldığı iddiasıyla diyorum Almanyargılandı. 4 ay hapis ya’ya...” Zarakolu’nun yattı. 12 Ekim 2011’de “Türkiye’nin yüzleşberaat etti. Cezaevinmesiyle ilgili çalışmadeyken babasını kayların ve yayımladıbetti. Tahliye edildikğım kitaplar nedeniyten sonra Almanya’ya le bu davaya bulaştıgiderken havaalanınrıldım. Talimat Anda gözaltına alınıp sıkara’dan verildi” denır dışı edildi. diğini aktardı. Zarakolu’nun, soruşturmanın bağımsız savcı ve yargıçlarca yürütüldüğüne inanmadığını, Kürtlerle dayanışan aydınlara gözdağı verilmek istendiğine inandığını belirtti. ‘K ‘Avrupa tedirgin’ Akhanlı, Zarakolu’na ve gazetecilere yönelik temelsiz suçlamaların, hükümetin hukuksal alanlardaki başıbozukluğunu, keyfiyetini kanıtladığına dikkat çekti. AKP hükümetinin uygulamalarıyla ilgili Avrupa’da bir buçuk yıl öncesine dek var olan olumlu havanın, tedirginliğe dönüştüğünü kaydetti. “Avrupa’da şüpheler ciddi biçimde artmış durumda” diyerek Başbakan’ın ABD’li yazar Paul Auster’a yönelik tutumunun eleştiri olarak kabul edilemeyeceğini dile getirdi. Alman internet sitelerindeki alaycı yazılara değinerek “Başbakan’ın konuşmasını bire bir çevirmişler. Gülünç duruma düşüyor ve niye bu kadar öfkelendiği anlaşılmıyor” diye konuştu. Uludere’de 34 kişinin öldürüldüğü olayın ardından yaşananların Avrupa’da hiçbir ülkede düşünülemeyeceğini vurgulayan Akhanlı, “Bu katliamın bir hükümet krizine yol açmaması anlaşılır bir şey değil” dedi. Türkiye’de özellikle Alevilere yönelik bir nefret söylemi hissettiğini, politik çatışmada insanların etnik kimliklerinin kullanılmasının söz konusu olduğunu belirtti. Türkiye’de milliyetçilik ve ırkçılığın çok rahat kullanılan bir söylem olduğuna işaret eden Akhanlı, gazetecilerin tutuklanmasına ilişkin de “Auster’ın dediğini tekrarlayabilirim. 100’ü aşkın tutuklu gazetecinin olduğu bir ülkeye, demokratik bir ülke demenin mümkünü yoktur” dedi. (*) Fehmi Koru, 10 Şubat yazısını ya bir tarafı kızdırırsam korkusu içinde yazmış. Bu nedenle, hata yapmışsam affola diyor. Yakıştıramadım! 17 Şubat yazısında da Cumhuriyet yazarlarını diline dolamış. Cumhuriyet içinde hem cemaatçi hem AKP’li arıyor! Mustafa Sönmez’in bir yazısına atfen, “Sönmez, bütün hayatını, şimdilerde ‘Cemaat’ diye adlandırılan insanlarla ilgili yazılar yazmakla geçirmiş yazarlarının ismini bile anmıyor.. Konuyu görüştüğüm dostlarımdan biri, ‘Bilmiyor musun yoksa’ diye çıkıştı bana. Meğer o yazar geçtiğimiz günlerde Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nı ziyaret edip sicilini sıfırlamış, ‘son olay patlamasaydı okulları ziyaret etmek üzere vakıf tarafından düzenlenecek bir geziye katılmaya hazırlanıyordu.’ İyi olur. Gitsin, görsün.” Koru veya Kıvanç, benim bir yazımdan yaptığı alıntıyı da pek “bilimsel” bulmamış. “Cemaat ile Erdoğan ve ekibinin, örneğin ABD ve Ortadoğu politikaları da farklı. Ülkede kurmak istedikleri düzen de!” cümlemin altına da “Bursalı, gizli AKP’li mi yoksa?” diye sormuş. Fehmi Bey, bazı komplo takıntılarına rağmen, okuduğunu kavrayan bir insandır! Zekâsına söz söylemek istemem, bu yazılarımın özü / dokusu konusunda “ittifak” yapabileceğimizi düşünürüm! Okurlarına belki de “Bursalı’yı izleyin” demek istemiştir, kimbilir!! C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle