18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 ŞUBAT 2012 SALI 6 HABERLER Unutulan sanık beraat etti İstanbul Haber Servisi Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin davada terör örgütü üyesi olduğu gerekçesiyle yargılanan ve mahkemenin hakkında hüküm vermeyi unuttuğu, azmettirici Yasin Hayal’in eniştesi tutuksuz sanık Coşkun İğci dün beraat etti. İğci’nin unutulması dahil mahkeme kararı kamuoyunda günlerce tartışılmıştı. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Dink’in davası kararında unuttuğu Coşkun İğci’nin dosyasını ayırmıştı. İğci dün görülen davada yargıç karşısına çıktı. Mahkeme heyeti, İğci’nin beraatına hükmetti. Cumhuriyet savcısı Hikmet Usta’nın 19 Eylül 2011 tarihli oturumda açıkladığı mütalaada, İğci’nin, Dink cinayetine katıldığına ve terör örgütü üyesi olduğuna dair kesin ve inandırıcı delil bulunamadığı için beraatı talep edilmişti. Silivri’de tutuklu bulunanlara destek olan dayanışmacılar nöbete yeni çadır alanında devam ediyor ‘Evet, Bu Bir Sivil Darbe Girişimi’ Acaba bu iktidar savaşı neden çıktı konusunda uyduruk noktaların öne sürülüp kafaların karıştırıldığı sırada, Erdoğan’a yakın gazete Yeni Şafak’ta Abdülkadir Selvi, hükümetin bakışını ve olayın ismini net olarak ortaya koydu: “Gül ve Erdoğan’ın Hakan Fidan’ın yanında yer almaları, savcı tarafından hükümetin ve devletin bir mesajı olarak algılanması gerekiyordu. Bu mesajın algılandığı konusunda kuşku yok Ankara’da. Ancak buna rağmen, rövanşist duygularla hareket edilip yakalama kararının çıkması, bir meydan okuma olarak algılandı. ‘Savaş ilanı’ olarak yorumlandı. Bu operasyonda hesaplaşılmak istenen Başbakan Erdoğan diye düşünülüyor.” Aynı gazetede Salih Tuna, Cemaatçileri “Dikkat arkadaşlar Çölaşan’a yuvarlanıyorsunuz” diye uyarırken, yine hükümet yanlısı Star gazetesinde Ahmet Kekeç “Darbe mi olacaktı?” başlıklı yazısında şöyle yazacaktı: “Hakkında yakalama kararı çıkartılan MİT mensuplarından Cevat Öneş ‘Evet bu bir sivil darbe girişimiydi ve hükümet tarafından önlendi’ diyor. Argümanlar sağlam.” Mustafa Akyol “the cemaat” tabirini kullanıyor ve “yaşadığımız bu MİT krizi.. ‘polisyargı cihazı’nı ve onun tekabül ettiği komplocu zihniyeti sorgulamak için vesile olur” diyor. Ve daha bir sürü benzer yazı, yorum... Bunlar, MİT olayına uyduruk senaryolar yazan ve iki güç arasındaki büyük kapışmayı görmeyenlerin kulaklarına küpe olur mu, bilmiyorum. ??? MİT üzerinden büyük kapışmadan bir gün önce, 7 Şubat 2012’de, “Hocaefendi”nin son sohbeti de ilginç bir rastlantı olarak, olayların tam üzerine denk düştü: Özetle: Menfaat üzerine dünyalarını kurduklarından dolayı, başkalarını karalamak suretiyle, onlara alan tanımamak suretiyle, bütün alanları kendi hesaplarına işgal etmek gibi bir mülahazadan kaynaklanır... Her yeri biz tutalım diye düşünürler... “Bazı siyasilerde olduğu gibi, ‘bunlar madem bir güç haline geliyor en iyisi bunları batırmak ve bunlara alan bırakmamak lazım. Alan bütünüyle bizim elimizde olursa, kimse bize soru soramaz. Ama alanın içinde başkaları olursa sorgulamak meselesi de beraberinde gelir’ gibi düşünürler. Bu insanların esenlik vaadetmeleri mümkün değildir...” F. Gülen, bu siyasilerin şöyle düşündüklerini söylüyor: “İyisi mi bütün muhalifler yok olmalı, Allahım bütün muhaliflerimizi yok eyle, bizi muhalifsiz bırak da, ayıplarımızı mayıplarımızı yakın takibe alan insanlar bulunmasın..” (*) ??? Gülen’in bu vaazında açıkça, Erdoğan iktidarıyla çatışmasının nedenlerini anlatıyor, gibi. Anahtar sözcükler ve açılımları: İktidar, cemaate (fazla) alan (yetkifaaliyet, devlet ve hükümette) tanımıyor. Her yeri Erdoğan ve arkadaşları tutmak istiyor. Bu siyasiler, cemaat güç haline geliyor, onları batırmak, onlara alan bırakmamak lazım; eğer bütün alanları biz kontrol edersek, kimse de bizden hesap soramaz, bizi sorgulayamaz, diye düşünüyorlar. Bunun için de bütün muhaliflerin yok olmasını istiyorlar... Gülen, kendilerini iktidarda, dürüstlük, fazilet denetçisi; yanlış yola sapmayı, hortumlamaları engelleyici güç olarak tarif ediyor. Biz olmazsak, bunların hepsi yoldan çıkar ve sapar, düşüncesinde... İki güç arasında bir iktidar/menfaat/güç çatışması açık ve seçik. MİT üzerinden Erdoğan’ı vurmak istediler... ??? A. Selvi, yukarıdaki yazısında hükümetin düşüncesini şöyle naklediyor: “Ülkenin kaderi bir savcının iki dudağı arasına bırakılamaz.. taşlar yerine oturacak, bu konuda kararlıyız..” Hazırlanan yasa ile özel savcılara ayar verilecek! Ama hükümet, muhaliflerin kaderini, özel yetkili yargılamalarını iki dudağı arasına bırakıyor! Silivri yargılamalarının büyük çoğunluğu, hukuksuz, uyduruk kanıtlara dayalı olarak yıllarca sürdürülebiliyor! Erdoğan kendini korumak için yasa hazırlıyor, peki neredeyse bütün milleti terörist ve olağan şüpheli olarak gören, cemaatçi polis ve yargı cihazından bu milleti kim koruyacak? ??? Erdoğan’a karşı cemaatin “hükümet darbesi” durduruldu! İstanbul polisi ve özel yetkili savcılar arasındaki cemaat yapılanması biraz dağıtıldı. Geri kalanlara “nasıl davranmaları” gerektiği konusunda hiza verildi! Cemaat biraz güç kaybetmiş gibi.. Nitekim, şimdilik kısmen yelkenleri suya indirmiş gibiler. F. Gülen’in, Erdoğan’a ikinci operasyonu için geçmiş olsun mesajı göndermesi de bunun işareti: “Zararı şimdilik durduralım.” Biliyorsunuz, esas büyük ameliyatta, Gülen sesini çıkarmamıştı! Ancak savaş baltalarının gömüldüğünü sanmayın. 2014’te boşalacak 3 Koltuk’a kadar, bakın neler yaşayacağız. Zaten The Taraf yazarı, The Cemaat’e yakın bavulcu yazar bunun işaretlerini veriyor: “MİTKCK yapılanmasıyla ilgili.. ortalıktan toz bulutu kalktığı anda, ıslak imzalı bir belge ortaya çıkarsa, bugün konuşanlar o gün neler diyecekler...” MİT ve AKP içinde “acemiler kadrosu yapılanması değilse, Truva atı olması sadece partiyi, başbakanı değil ülkeyi de felakete götürür.. Zarara rızasıyla girene merhamet edilmez..” Perşembe günü: Cemaat, Erdoğan’ın otoriterliğinden yakınıyor. Bu “sivil darbe” girişiminin ardında ABD de var mı? ‘Sesimizi kesemediler’ BALIKÇI DAVASI ALİ AÇAR Hâkimden avukata ilginç çıkış MAHMUT ORAL DİYARBAKIR 24 Nisan’da Batman’ın Kozluk ilçesi Gümüşörgü Jandarma Karakolu’nda arkadaşı er Kıvanç Ağaoğlu’nun silahından çıkan kurşunla şehit olan Ermeni asıllı asker Sevag Şahin Balıkçı davasında, 19 korucunun tanık olarak dinlenmesine karar verildi. 5. oturumda tutuksuz yargılanan asker Ağaoğlu ve avukatı ile Balıkçı’nın babası Garabet, annesi Ani Balıkçı, avukatları İsmail Cem Halavurt da hazır bulundu. Avukat Halavurt, bir önceki duruşmada dinlenen tanık er Halil Ekşi’ye baskı yaptıkları iddia edilen sanık Ağaoğlu’nun yakınları hakkında suç duyurusunda bulunulmasını istedi. Ekşi’nin kendisine baskı yaptığını söylediği sanık Ağaoğlu’nun akrabası olan Nejat Tanyol da dinlendi. Tanyol, baskı yaptığı iddialarını reddetti. Mahkeme tanığın dinlenmesinin ardından Balıkçı’nın ölümüne ilişkin olarak, teknik raporlarını hazırlamaları için bilirkişi atandı. Oturumda Mahkeme Başkanı Hava Hâkim Yüzbaşı Kenan Taş, müdahil avukatının il dışında talimatla alınacak ifadeler sırasında hazır bulunmak istemesi talebi ile ilgili olarak kararı okumadan önce, “Benim namus borcum adil yargılamayı bitirmektir. Ancak bu talepler zamanı uzatıyor” dedi. Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan gazeteci, aydın ve askerlere destek vermek ve özel yetkili mahkemelerin kaldırılması istemiyle başlatılan nöbet eylemine yeni çadır alanında devam ediliyor. Adalet Bakanlığı’nın önceki çadır alanını kamulaştırmasıyla cezaevi lojmanlarının yanında iki dönümlük tarla kiralayan dayanışmacılar, “Bizi buradan yollayarak tutuklu bulunan yurtseverlere desteğin azalacağını, sindireceklerini sandılar. Ancak çadır alanını elimizden almaları bizi daha fazla kenetlendirdi” dediler. Çadırları 5 ayda 10 binden fazla kişinin ziyaret ettiğini belirten çadır alanı sorumlusu Hıdır Hokka, nöbet eylemlerinin kararlılıkla sürdüğünü vurguladı. Hokka, Fenerbahçe Spor Kulubü Başkanı Aziz Yıldırım ve diğer yurtseverlere destek için Fenerbahçe taraftarının da nöbete başlayacağını söyledi. Ziyaret ettiğimiz nöbet çadırlarının hemen girişinde göndere çekilmiş Türk bayrağı ve “Özel Görevli Mahkemeler kaldırılsın. İnfaza dönüşen tutukluluğa son. Yurtseverler serbest bırakılsın” yazılı pankart, Atatürk adına dikilmiş bir çam fidanı dikkat çekiyor. Kiralama masrafları nedeniyle genel giderlerin iki kat arttığını ve yardım beklediklerini söyleyen Hokka, “Bizi ne kadar uzaklaştırırlarsa uzaklaştırsınlar, içerdeki gazeteci, aydın, siyasetçi, bilim insanı ve askerlerimizin yanında olmaya devam edeceğiz” dedi. Silivri Cezaevi’nde yatan yurtseverlere destek için Balıkesir’den gelerek nöbet tutan Ramazan Erişen, Türkiye’nin emperyalist güçler tarafından kuşatma altında olduğunu, bu kuşatmanın yarılması gerektiğini kaydetti. Erişen, “Silivri’deki aydınları, yurtseverleri kurtarmadan Türkiye’yi kurtaramayız. CHP’si, MHP’si bütün sivil toplum örgütleri vatansever cephede birleşmeli. Biz her türlü şartlarda dik durmaya devam edeceğiz” dedi. Türkiye’nin kurtuluşu onguldak’tan nöbet için gelen Mustafa Karademir “Önceki çadır alanının kamulaştırılma sebebi bizim sesimizi kesmekti. Ancak biz daha çok birlik olduk ve kenetlendik. Bu bir vatan nöbeti ve biz içerdeki ‘esirler’ özgür oluncaya kadar nöbete devam edeceğiz” ifadesini kullandı. Balıkesir’den gelen Emrullah Önder de “Ülkemizin emperyalist sömürüsünün dışına çıkarılmasına destek vermek için buradayım. Çadırları buradan kaldırarak dışarda bulunanlara gözdağı vermek istediler, ama ne kadar gözdağı verdikleri ortada. Biz yine buradayız ve yurtsever asker ve aydınlarımızın yanında olmaya devam ediyoruz” dedi. Önder, vakti olan tüm yurttaşların bir gün duruşmaları izlemek için Silivri’ye gelmelerini ve burada yaşanan yargılamayı görmelerini istedi. Z Tutuklu sanık sivil memur Sarıkahya: HATİCE TUNCER Andıcı gördüm Savcı Mehmet Ali Pekgüzel’in soruları üzerine 2001 yılında Genelkurmay Cari İşlemler Şubesi’ne girdiğini belirterek şunları anlattı: “Bu şubede web sayfalarının hazırlanmasında görevlendirildim. Birçok kurs gördüm, güvenlik duvarı eğitimi aldım. Ben ‘terör ve güvenlik’ sitesini hazırlıyordum” Pekgüzel, “2006 yılında ‘fethullahgulengercegi.com’ sitesinin aktif hale getirilerek ‘irtica.org’ olarak yayımlanması nasıl oldu? Dursun Çiçek mi hazırladı” diye sordu. Sanık Sarıkahya, “Nisan 2006’daki andıcı Çiçek hazırladı. Hazırlanan andıç bulunan terör ve güvenlik sitesi bana verilmişti. İrtica.org’u ben yönetmediğim için içeriğini bilmiyorum. Meryem Kurşun yönetiyordu. Ben teknik konularda destek oluyordum” diye konuştu. Bu sırada söz alan emekli Albay Çiçek, “Herkes benim adımı ezberlemiş, adım kolay geliyor. 2006 Nisanı’ndaki andıcı Yarbay Nejat Özgüneş hazırladı. Yani proje subayı hazırladı” dedi. Bunun üzerine Başkan Hasan Hüseyin Özese, “Usuli konularda söz alın, böyle açıklamalar sanığı yönlendiriyor. Daha sonra açıklama yaparsınız” diye uyarıda bu SAVCILIĞA BAŞVURDU Bitlis’in oğlu şikâyetçi İstanbul Haber Servisi Orgeneral Eşref Bitlis’in oğlu Tarık Bitlis, babasının ölümüyle ilgili soruşturma kapsamında şikayetçi olarak ifadesinin alınmasını talep etti. Tarık Bitlis’in avukatı Cevat Ercişli, Ankara Cumhuriyet Başavcılığı’na dilekçe sundu. Ercişli, 17 Şubat 1993’te uçak kazasında ölen Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis’in oğlu Tarık Bitlis’in babasının şüpheli ölümüne ilişkin yürütülen soruşturmaya şikâyetçi olarak müdahil olmayı talep ettiğini belirtti. Olayın üzerinden 20 yıl geçmesine karşın, uçak kazasının yeterince aydınlatılamadığına dikkat çeken Ercişli, şöyle devam etti: “Spekülatif ve hatta komplo teorilerine uygun haberleri üreten çevrelerin olaya yaklaşım tarzları, bu üzüntümüzü daha da arttırıyor. Tarık Bitlis, babasının ölümünden itibaren, olay hakkındaki kitapları, sözel ve basılı yayınları biliyor. Kişiliği itibarıyla da olayı soğukkanlı şekilde değerlendirecek kültür yapısında. Şikâyetçi sıfatıyla ifademizin tespitini dilemekteyiz. Uygun görülürse, dosyadaki bilgi ve belgeleri bilirsek, dosyaya faydalı olacağımız inancındayız.” Genelkurmay Bilgi Destek Dairesi’nde askeri müdahale ortamı oluşturmak amacıyla kamuoyunu yönlendiren internet siteleri kurulup işletildiğine ilişkin “İnternet Andıcı” davasına devam edildi. Tutuklu sanık Bülent Sarıkahya, “Nisan 2009 tarihli İndernet Andıcı’nın onaylı halini gördüm” dedi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Cezaevi Yerleşkesi içindeki küçük salonda görülen davanın 52. duruşması yapıldı. Çapraz sorguda sanık Sarıkahya, B A LY O Z D AVA S I Kabloların sıkıştığı nereden biliniyordu? ‘T (*) www.kure.tv/webtv/803haber/hocaefendionemliaciklamalaryapti/10680Bolum/111624/& embeddedplayer=v1; ve Aydınlık, 12 Şubat. C MY B C MY B revdeyken amiri Yarbay Behçet Altıntaş’tan “poşetİstanbul Haber Servisi Balyoz Harekât Planı davalerin zemin altından alınmasını” talep etttiğini ancak sında Donanma Komutanlığı İstihbarata Karşı Koyma başka yer olmaması nedeniyle alınmadığını söyledi. (İKK) Kısım Amiri Vekili Binbaşı Cem Çağlar, görevli olduğu kısımda bir odanın zemininde döşemenin altında bulunan malzemelere ilişkin “Oraya ben koyeknik görevliler 1 gün önce zemini kaldırdı’ madım” dedi. İstanbul 1. Ordu Komutanlığı’nda 57 Sanık Binbaşı Cem Çağlar’ın çapraz sorMart 2003 tarihinde seminer görünümü gusu sırasında emekli Orgeneral Çetin arkasında “Balyoz Darbe Planı” yaDoğan ve diğer sanıklar Gölcük’te 10 da Balyoz davaların eşpıldığına ilişikin davanın 76. duruşçuval malzeme bulunan İKK Kısım rin yargılanan askerle rdiya ması yapıldı. Balyoz davasında tutukAmirliliği’ndeki odanın zemininin, araVa lerinin kurduğu suz yargılanan, ancak “Askeri Casusmadan bir gün önce “kablo sıkışıklığı” Şu “11 Bizde Platformu, luk” davasından tutuklu bulunan Binolduğunu ileri sürerek 2 teknik görevli lBa nü bat Cumartesi gü ılanbaşı Cem Çağlar savunmasını yaptı. tarafından açıldığına dikkat çekip, korg ya a nd yoz davası Çağlar, 6 Aralık 2010 tarihinde Gölnunun araştırılmasını istediler.Tutuklu irim le makta olan sevdik ci yılı cük Donanma Komutanlığı İstihbarata sanık Binbaşı Kemalettin Yakar da rin bi zin esaretinin Karşı Koyma (İKK) Kısım Amirligu “Kablonun sıkıştığını görevlilerin iz, iy itl üm a doldu. Am beği’nde bir odanın zemininde döşemesinasıl bildiğinin araştırılması gereve k di m di z, yu rurlu , ız ıy kl nin altında bulunan malzemelere ilişkin kir” dedi. Tutuklu sanıklardan Astsuha ü raberiz, çünk fta ra ta “Bu malzemelerin oraya konulması bay Erdinç Yılmaz ise şunları anlatu ğr do ve suçsuz uyom ut benim bilgim dışında olmuştur” dedi. tı: “Görevliler kabloların sıkışık olun ç hi z bi ve yız ese laÇağlar, odanın yükseltilmiş zemininin duğunu söyleyip odayı açmamı isruz. Adalet herk yaptı. ı as m altında bazı malzemelerin bulunduğunu la tedi. Karoları birlikte kaldırdık. ık aç zım” ilk defa 2008 yılında tesadüfen öğrendiKablolar sıkışmıştı. Olması gereğini anlattı. Kendilerinden habersiz bir kenden yukarıdaydı kablolar.” şekilde kutu, torba veya poşetlerin İKK Kısım Amiri Savcı Hüseyin Kaplan, savunmanın aramayı yapan Binbaşı Kemalettin Yakar (tutuklu sanık) tarafından savcıyı suçlama peşine düştüğünü belirterek “O delilkonulduğunu belirten Çağlar, Yakar, yurtdışında göleri oraya savcı koymamıştır” diye açıklama yaptı. lundu. Savcı Pekgüzel, “Yargıtay Başsavcılığı’nın hazırlayıp Anayasa Mahkemesi’ne gönderdiği AKP’nin kapatılması iddianamesinde ‘İrtica.org’ sitesinden alınan ‘Apronda namaz şov’ haberi yer alıyor. Haberler nasıl tespit ediliyordu” diye sordu. Sarıkahya, sitelere konulacak haberlerin İletişim Başkanlığı’ndan getirildiğini, şube müdürlerinin girecek haberleri bildirdiklerini söyledi. Pekgüzel, “Sizde ele geçen dijital kayıtlarda iki mektup bulundu. Çiçek sizi internet kafeye gönderip bu mektupları siteye atmanızı istemiş. Ne tür mektuplardı bunlar” diye sordu. Sarıkahya, “PKK ya da Ermeni soykırımı ile ilgili kampanyalar sırasında bunu destekleyen köşe yazarlarına olumlu mailler atılıyordu. Dursun Çiçek Albay yazarların email’lerini bulmamı istemişti. Ben de buldum. Sanal isimlerle gönderiliyordu” diye yanıt verdi. Sarıkahya, Genelkurmay’ın işlettiği 42 siteden söz edildiğini ifade ederek “910 siteydi. Diğerleri yedek isimlerdi” diye açıklama yaptı. Pekgüzel’in 4 Şubat 2009’ta Taraf gazetesinde sitelerle ilgili haber üzerine bir andıç hazırlandığını belirterek Nisan 2009 tarihli andıcı ve eklerini gördünüz mü sorularına “Nisan 2009’da hazırlanan andıcın onaylı halini ve ekleri gördüm” dedi. Tutuklu sanık Bülent Sarıkahya, halen GATA’da sistem programcısı olarak görev yaptığını söyledi. Üye hâkim Hasan Hüseyin Özese’nin soruları üzerine sanık Sarıkahya, “İnternet kafelerden sanal isimlerle Avrupa Birliği parlamenterlerine Kıbrıs, PKK, Ermeni soykırımı konularında email atıyorduk” dedi. Özese, Sarıkahya’ya “15 Eylül 2006’da [email protected] adresine mail atmışsınız. Diyarbakır patlamasıyla ilgili Ahmet Yavuztürk adıyla göndermişsiniz” diyerek açıklama istedi. Sarıkahya, “O dönemde Şube Müdürü olan Dursun Albay bana vermiştir. Ben de göndermişimdir” dedi. Duruşma bugüne ertelendi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle