21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 ŞUBAT 2012 CUMARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER KurultayTüzük ve CHP Çiviler ve Raylar DİL, “çıkmak” fiili bakımından çok zengin. Bu köşenin okuyucusu, sık kullanılan deyişlerin başında “çivisi çıkma” sözünün geldiğini bilir. Son zamanlarda “çivisi çıkmış devlet”ten çok söz edilmişti. Kurallara aykırılıkları, kurumlar arasındaki çekişmeleri, sorumsuzlukları anlatmak için. Şimdi yaşanmakta olan ve medyada “tarikat ile iktidar arasında takışma, çatışma, çekişme” diye özetlenen tablo, çivisi çıkmışlıkla devletin ne duruma geldiğinin en açık resmidir. Üstelik, çıkan çivi bir değil, çok. Kim ya da kimler çakacak? Bir de şu var: Çekiç sahipleri arasında yaşanabilecek bütün takışma, çatışma ve çekişmeler. Kurumlar, kuruluşlar ve kanatlar arasında uzlaşmazlık olduğu kesin ama kimin kimleri nasıl uzlaştırabileceği pek belli değil. erçi anayasa “cumhurbaşkanı devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir” diyor ama, sayın devlet başkanı, keşke görev süresi boyunca bu gözetme görevini doğru yerine getirebilme bakımından zihinlerde birtakım sorular yaratmamak için daha özenli davranabilmiş olsaydı. Olmadı. Yüksek yargı organları üyelerinin, üniversite rektörlerinin ya da bu tür görevlilerin atanmasında kendisine tanınan yetkinin bir çeşit “onurlandırma” olduğunu düşünmek, daha önce kurumların kendi üyelerince yapılmış tercihlere devlet mührünü vurmak ve en yüksek devlet makamının şerefini eklemek anlamına geldiğini göz önünde tutmak inceliğini göstermedi ve simgesel nitelik taşıyan bir imza atmak yerine kendi kişisel ve siyasal tercihini sezdiren atamalar yaptı. Hatta, bu gibi durumlarda, tarikatla ilgili olarak belki de yanlış sezgi ya da kuşkuların ortalıkta dolaşmasına yol açmış oldu. Bu tür izlenimler, haksız da olsalar, son atamayı yapanın ve onun imzasıyla atananların bugünlerde yaşanan uzlaşmazlıkları çözme güvenilirliğini ister istemez olumsuz etkiliyor. örüldüğü gibi, devlet yönetmek, en ufak yanlışı bile kolay affetmeyen bir titizlik ister. Çivilerin biri çıksa, öbürleri çıkmaya başlıyor. Vatandaş için sonuç, çileden çıkıp devlete kızmaktır. Ayrıca, “raydan çıkma” diye bir deyim de var: Traversler rasgele konmuş, raylar acele döşenmiş, makaslar da bozuksa, trenler devriliyor. Bugün Türkiye Cumhuriyeti 90 yıllık yaşamının en zor döneminden geçiyor. Gerçek CHP’liler Atatürk’ün kurduğu devrimci CHP’ye sahip çıkmalı ve bu ülkeye demokrasiyi getiren CHP’ye yakışır hareket etmelidirler. Alev COŞKUN na muhalefet partisi konumundaki CHP, şubat ayı sonunda, 26 Şubat ve 3 Mart’ta iki ayrı tüzük kurultayı toplayacak. Kamuoyundaki izlenim CHP’nin bir türlü durulmadığı, CHP’nin kurultaylar partisi olduğu yönündedir. Konu kamuoyunca tartışılıyor. Öyleyse, konuyu artık açıkça ameliyat masasına yatırmakta yarar var. Deniz Baykal ve Önder Sav ikilisi zamanında CHP tüzüğü değiştirilmiş, içerisine demokrasi anlayışına uymayan birçok madde konulmuştu. Bir iki örnek: Genel başkanlığa aday olmak için kurultay delegelerinin yüzde 20’sinin imzası gerekiyordu, ayrıca delegelerin imzalarını kurultay divan başkanının önünde atmaları gerekiyordu. Özeti: Zorlaştırılmış bir uygulama... Aynı uygulama il ve ilçe başkanlıkları için de geçerli kılınmıştı. Amaç, statüko devam etsin, kimse Baykal’ın yerine aday olmasın, Baykal/Sav kliğine dahil olan il ve ilçe başkanları da değişmesin. Bu yetmezmiş gibi tüzüğe sosyal demokratik partilerle bağdaşmayan yeni maddeler getirilmişti. Merkez yönetim kurulu üyelerini parti meclisi değil, genel başkan seçiyordu. Genel başkan tarafından atanan merkez yönetim kurulu üyelerinin her birine de genel başkan yardımcılığı unvanı veriliyordu. Sol partilerde görülmeyen, ancak holdinglerde, anonim şirketlerde görülebilen, bütün yetkileri tek kişiye bırakan acayip bir model... Tekrar edelim, tüzüğü bu hale getiren kim: Baykal ve Sav ekibi... Kılıçdaroğlu genel başkan olunca, bu tüzüğü temelden değiştireceğine söz verdi. Arkasından seçimler, arkasından tüzüğün verdiği olanakla, merkez yönetim kurulunu birkaç kez tümden değiştirmeler... Tüzüğü demo A İşin Gelişimi G kratikleştireceğini söyleyen Kılıçdaroğlu da işi ağırdan alıyordu. Aslında bu antidemokratik tüzük hoşa gitmişti. İşlerine yarıyordu. Son genel seçimde politika dışı kalan Sav ve hukukçu ekibi, yeniden politikaya katılabilmek için ne yaparız diye düşünmeye başladılar. Buldukları mekanizma tüzük kurultayı... İmza toplanmalı ve tüzüğün kimi maddeleri hemen değiştirilmeliydi... Sanki bu tüzüğü kendileri bu şekle sokmamışlar, bu tüzüğün demokrasiye, hukukun üstünlüğüne uymayan maddelerini kendileri getirmemişler gibi... Şimdi roller değişmiş, yıllarca CHP’yi kadife eldiven içinde demir yumrukla yönetenler, birdenbire demokrat olmuşlardı... Antidemokratik Tüzük Tüzükte bu antidemokratik maddeler değiştirilmeliydi, kurultay toplanmalıydı, kim bilir bu arada belki bir seçim yapılır, genel başkan da değiştirilir, tekrar partideki şaşaalı makamlarına dönerlerdi!.. Tüzük değişikliğinde ağırdan hareket eden Kılıçdaroğlu ve ekibi tüzük kurultayı için imzalar gelince bir atak yapmak zorunda kaldı... Evet, onlar zaten tüzüğü değiştirmek istiyorlardı. İşte karşıcılar da bir fırsat vermişlerdi, öyleyse tüzüğün bütün maddeleri değiştirilmeliydi. Tüzüğün bütün maddeleri değiştirilip, imzacıların istekleri de 26 Şubat Kurultayı’nda yerine getirilince, 3 Mart’ta yapılacak kurultay boşlukta kalacaktı... İşte Kılıçdaroğlu ekibince şimdi yapılan budur... Bu nedenle iki ayrı günde iki ayrı tüzük kurultayı toplanıyor... Bu yeni hamleye karşı, Sav grubu, biz iki günlük kurultay için imza topladık, oysa kurultay için bir gün koymuşsunuz, düzeltin, yoksa mahkemeye gidip partiye kayyum atanmasını isteyeceğiz diye açıklama yaptılar. Bu manzara aslında yürekler acısıdır. Hele bizim gibi 1960 öncesi partiye girmiş ve görev almış, Ecevit döneminde partinin yüzde 44’lere ulaşması için çalışmış ve parti örgütünde bizzat görev almışlar için, tüm bu manzara hüzün vericidir. Sayın Kılıçdaroğlu, madem tüzükten memnun değildi, madem bu “antidemokratik tüzük tümden değiştirilecek” diye söz vermişti, neden bugüne kadar bekledi? Antidemokratik tüzük yapıcılarına bu imza toplama olanağını neden tanıdı? Daha üzücü bir başka nokta: Bu tüzüğü bu biçimde antidemokratik hale getirenler şimdi demokratik tüzük için imza atarken, kendi yaptıkları bu antidemokratik tüzük nedeniyle içlerinde bir utanma duygusu geçmiyor mu? Bir başka çelişkiye daha değinelim. Tüzük demokratik olsun diyerek, ön safta görülen kimi eski milletvekilleri, hayatlarında hiç ön seçime girmişler midir? Bir anda parti içi demokrasinin yılmaz savunucusu olan özellikle hukukçu bu arkadaşlar, bu eski tüzük kabul edilirken neden itiraz etmemişlerdi? Meclis’te Niye Kavga Ediyorlar?.. Meclis’te gördüğüm en etkili kavga yöntemiydi o... Koşup koşup karşı grup başkanvekilinin sırtına biniyorsun... Artık o nereye, sen oraya... ? Bir keresinde kavga çıktığını gören muhalefet milletvekili (ki bu işlevi yapanlara süvari denir) geri geri çekilip bizim basın locasının önüne kadar gelmiş, sonra “Su kullananın, toprak işleyenindir” diye haykırarak “üç adım” stilinde koşmuştu... Dördüncü adım zaten iktidar grup başkanvekilinin sırtı... ? Bu stilde yapılacak şey, sırtta iyice yerleştikten sonra ayakları alttakinin göğüs çevresinde dolandırarak düşme ya da sırttan atılma olasılığını ortadan kaldırmaktır... Grup başkanvekili sırtındakinden kurtulmak için “rodeo beygiri” yöntemine başvurup kürsü çevresinde tur atar... “Süvari” düştü, zaten düştü... Yok eğer düşmedi, ikinci tur ters yönde atılır... ? Pekiii... Meclis’te niye kavga ediyorlar?.. Bunun yanıtı “Türk erkekleri düğünlerde niye silah sıkıyorlar”ın yanıtı ile aşağı yukarı aynıdır... Normalde bir erkeğin düğünde ses getirecek bir oyun, bir dans, bir şarkı, bir şiir patlatması gerekmez mi?.. Bu patlatamıyor... O da tabancasını çıkartıp patlatıyor ki ses getirsin... Bu milleti temsil edenlerin de verilen emirleri yerine getirmek dışında hiçbir fonksiyonları kalmadı... Meclis’te de çarpıcı bir eylem, çarpıcı bir söylem, çarpıcı bir işlev yapamayınca, gidip bir tane patlatıyorlar... Ki ses gelsin... ? En ses getirici ve etkili yöntemlerden birisi de “tepme”dir... Sağ ayak 90 derece havaya kaldırılarak yere paralel hale getirilirken, sol ayak üzerinde gövde yaylandırılır... Ve kıç merkez alınarak sağ ayak daireler çizecek şekilde dört bir yana döndürülür... Artık kime denk gelirse... Bu tekli tepmeden daha etkilidir, yaylım ateşinden esinlenerek buna “yaylım tepmesi” de denir... ? “Peki, bu arada kanunlar nasıl ve ne zaman çıkıyor?” derseniz... Onu siz anlayacaksınız... Sırtınıza binildi mi ya da tepildiniz mi?.. Hah... Demek ki kanun çıktı... Ne Yapmalı Bu aşamada doğru olan nedir? Ne yapmalı? Bu noktada önemli olan, CHP’ye yakışır bir tüzüğün yapılması ve yürürlüğe konulmasıdır. İmzacılar içtenlikli ise, 26 Şubat’ta yapılacak olan genel tüzük kurultayına ciddi katkıda bulunmaları gerekir. Biz kayyuma gideceğiz, Tüzük kurultayı iki gün içindi vs. gibi itirazlar mızıkçılıktır. Tüzüğün demokratikleşmesine içtenlikle inanıyorlarsa, böylesi yollara yönelmek, basına açıklamalar yapmak doğru değildir. Tarih önünde içten pazarlıklı bir duruma düşmektedirler... Olan olmuştur hiç olmazsa Sav’ın yönlendirdiği imzacılar, Kılıçdaroğlu’nu harekete geçirmiş ve demokratik bir tüzüğün doğmasına yardımcı olmuşlardır. Bundan memnun olmaları, en üst düzeyde katkıda bulunmaları ve CHP’ye zarar vermemeleri gerekir. Bugün Türkiye Cumhuriyeti 90 yıllık yaşamının en zor döneminden geçiyor. Gerçek CHP’liler Atatürk’ün kurduğu devrimci CHP’ye sahip çıkmalı, bu ülkeye demokrasiyi getiren CHP’ye yakışır hareket etmelidirler. G C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle