16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 ARALIK 2012 PAZAR [email protected] 18 KÜLTÜR İktidar, tutulan TV dizilerine kendi ahlak ve beğeni düzeyine göre ayar veriyor Ekranda kara bulutlar ? İktidarın canını sıkan dizilerin başında ‘Muhteşem Yüzyıl’ geliyor. Vahşi arsa yağmasına el atan ‘Ağır Roman’ dizisi birdenbire sonlandırıldı. Başının üstünde kara bulutlar dolaşan dizilerden biri de ‘Behzat Ç’. GÜLŞEN KARAKADIOĞLU Yazar Burhan Günel’i yitirdik ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) “Ateş ve Kuğu”, “Ökse”, “Bütün Zamanlar” gibi pek çok kitaba imza atan yazar Burhan Günel, kansere yenik düştü. Önceki gün yaşamını yitiren Günel, 65 yaşındaydı. Oğlu Onur Günel’in babasının eserlerini yaşatacaklarını söylediği yazarın cenazesi, yarın Kocatepe Camisi’nde kılınacak öğle namazının ardından, Karşıyaka Mezarlığı’nda toprağa verilecek. 1947’de, Antakya’da doğan Günel, ilk öyküsünü Mart 1971’de, gazetemizin aylık sanat ve edebiyat ekinde yayımladı. “Ökse” adlı ilk romanı 1972’de okurlarla buluştu. Yazınsal türlerin dışında, altı yüz bölümü aşkın radyo oyunu TRT radyolarında seslendirildi ve yayımlandı. Günel’in 1990’lı yılların başından beri resim eleştirileri ve sergi yazıları da yayımlanıyordu. “Ateş ve Kuğu” ile “Bütün Zamanlar” adlı kitapları da Cumhuriyet Kitapları’ndan okuyucu ile buluşan yazar, edebiyat alanında sayısız ödülün de sahibiydi. Günel, 1979’da “Kültür Bakanlığı Çocuk Öyküleri Başarı Ödülü”ne, 1981’de “Türk Dil Kurumu Öykü Ödülü” ve “Mehmet Ali Yalçın Roman Ödülü”ne, 1983’te “Nevzat Üstün Öykü Birinci Başarı Ödülü”ne, 1994’te “Ömer Seyfettin Öykü Ödülü”ne, 1997 ve 2005’te “Yunus Nadi Roman Ödülü”ne, 2000’de “Yunus Nadi Öykü Ödülü”ne, 2005’te “Truva Kültür Sanat Ödülleri Yılın Edebiyatçısı Ödülü”ne değer görülmüştü. Sahici, yaşayan biri Durumlar, sorunlar ve kişiler idealize edilerek inandırıcılığını yitirmiyor, naylon karakterleri, karton insanları yok bu dizinin. Delikanlı bir dili var. Behzat Ç. karakteri olarak bazen tahammül sınırını aşan aykırılıklarıyla karşımıza çıkan bu ilginç polisi sevdi insanlar. Onda sahici, yaşayan birini buldu seyirci. Dizi, hem bu ilginç insanı başarıyla çizen Erdal Beşikçioğlu’nun, hem de Behzat’ın saf, naif kardeşini başarıyla oynayan Ege Aydan’ın ve tüm ekibin oyunculukları açısından da izlenesi değerde. İki hafta öncesine kadar dizi tam böyle tarif edilebilirdi. Son bölümlerde dizi Behzat’ı delilik sınırlarında dolaştırmaya başladı, psikolojik arayışlara girdi. Son haftalardan birinde polislerden birinin evine tıkılıp içtiler, derinlerine sakladıkları, konuşmaktan kaçındıkları sırlarını paylaştılar. Bir psikanaliz seansını andıran grotesk geceyi takip eden iki haftada da, Behzat Ç. yarı psikopatikparanoyak yarı alkolik bir kişiliğe dönüştü. Böylece aykırı ve muhalif kimliği tehlike olmaktan kurtuldu! Bu, dizinin devam sinyali miydi, final sinyali mi? Eğer devam edeceklerse Behzat Ç. ve ekibinden bir ricamız var. Doğallığı kabalık ve hatta ilkellik sınırına doğru zorlayıp itici olmamayı düşünmeliler. Doğal olmak kaba olmak değil kuşkusuz. Büyüklerimizin, dizilerimizi ve sanatsalhukuksalparasal yükümlülerini terbiye etme girişimlerinin hangi dizinin başını yiyeceğini yakında göreceğiz sanırım. Bugünlerde ilginin “Muhteşem Yüzyıl” üzerinde yoğunlaştığı görülüyor. Yaşamımızın her alanına olduğu gibi tiyatromuza, sinemamıza, televizyon dizimize inançlı insan prototipine göre ayar vermek niyetindeki iktidar; dizileri de kendi kültür, beğeni, ahlak, estetik düzeylerine uygun hale getirmeye kararlı. Aynı zamanda ticari önemi de olan dizilerin geleceği kanal sahiplerinin gelecek hesaplarına kaldı. HES’ler mi, diziler mi, karar verecekler. Namusumuzun bekçisi büyüklerimizin canını sıkan dizilerden biri “Muhteşem Yüzyıl” oldu. En büyüğümüz en yüksek sesiyle rahatsızlığını bildirince, üstelik yargıçlara görev verince, önce namahrem karşısında göğüs bağır açık dolanan harem kadınları zapturapta girdi. Başta Hurrem olmak üzere kadınlar saçlarını, göğüslerini örttüler. Üstelik Hurrem namaz kılıp, bol bol dua da etti. Duyduğumuza göre biraz da at binip cepheye gidecekler! Yine de ne olur ne olmaz diye, dizinin sezon sonunda bitirileceği haberi sızdırıldı basına. Final sinyali mi? ‘Ağır Roman’ ağır geldi! Bugünlerde özellikle İstanbul ve Ankara’nın sorunu olan kentsel dönüşüm gibi kapitalizmin vahşi arsa yağmasını işleyen ve çok iyi bir oyuncu kadrosuyla oynanmakta olan “Ağır Roman” isimli dizi birdenbire sonlandırıldı. Dizide, İstanbul’un en gözde yerlerine (Kolera Sokağı örneğiyle) sahte belgelerle el konulması yüreklice konu ediliyordu. Sumru Yavrucuk eline telefonu alıp Yunanistan’daki gerçek tapu sahipleriyle konuştuğunda ve müteahhit önemli(!) birine bilgi aktardığında dizinin sonu belli olmuştu. Keşke sürseydi. İstanbul’da son yüzyılın en büyük el değiştirme operasyonunda dönen dolaplar, gazete haberleriyle bire bir örtüşmüyor muydu? Başında kara bulutlar dolaşan dizilerden biri de “Behzat Ç”. Bir Ankara Polisiyesi olarak haklı bir üne, dahası itibara ulaştı başladığından bu yana. Ününün haklılığı birkaç nedenle. Öncelikle seyircinin zekâ yaşına saygı duyan bir tempoyla sunuluyor, aksiyon halinde. Ne söylemek gerekiyor ve ne söylemek istiyorsa pat diye söylüyor. Biraz fazla pat ama; yönlendirilmiş yargı erki mi, mafya, cemaat, bürokrasi ilişkileri mi, özgür yaşam hakkı mı, korkusuzca dokunmak yürekliliğiyle dile getiriliyor. Dokunuyor ve bedelini ödüyor karakterler. Kamil Sönmez toprağa verildi ? ORDU (AA) Tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitiren Türk halk müziği sanatçısı Kamil Sönmez dün cenaze töreniyle memleketi Ordu’nun Kozağzı Mahallesi’ndeki aile kabristanında toprağa verildi. Törene aralarında İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, Ordu Valisi Orhan Düzgün, CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç da katıldı. YABANCI FİLM OSCAR ADAYLARI Can Dostum Emek Sineması eylemcileri “Ruhsatsız binayı polis koruyor” diyerek alışveriş merkezine girmeye çalıştı Demirören AVM kepenk kapattı! CEREN ÇIPLAK Oğuz Tansel Şiir Ödülü ? Kültür Servisi FolklorEdebiyat dergisi, Troya Folklor Araştırmaları Derneği ve Ankara Aydınlığı Girişimi’nin katkılarıyla Oğuz Tansel adına düzenlenen ödül, bu yıl şiir alanında verilecek. Seçici kurulda, Adnan Binyazar, Eray Canberk, Refik Durbaş, Prof. Dr. Cevat Geray, İlhan Gülek ve Metin Turan’ın yer aldığı Oğuz Tansel Şiir Ödülü’ne son başvuru tarihi 31 Aralık. Ödül töreni Mayıs 2013’te gerçekleşecek. Başvurular Oğuz Tansel Şiir Ödül Kurulu, Folklor/Edebiyat dergisi, Konur Sokak 36/13, Kızılay, 06650 Ankara adresine yapılacaktır. Türkiye aday değil Kültür Servisi Sinema dünyasının merakla beklenen ödülleri Oscar’da 71 filmin aday adayı olduğu “En İyi Yabancı Film” dalında ön elemeyi geçen filmler belli oldu. Türkiye adına katılan İsmail Güneş’in yönettiği “Ateşin Düştüğü Yer” ve bu yıl çok konuşulan filmler arasında yer alan Christian Petzold imzalı “Barbara” adaylar arasında yer almıyor. Cannes’da Altın Palmiye’yi kazanan Michael Haneke’nin son filmi “Amour (Aşk)”, gösterildiği birçok festivalden ödülle dönen Cristian Mungiu’nun “Beyond the Hills” ve Fransa yapımı Eric Toledano, Olivier Nakache’nin “Can Dostum” da adaylar arasında. 85. Oscar Ödül Töreni 24 Ocak’ta yapılacak. İki aşamalı bir oylamayla seçilen En İyi Yabancı Film aday sayısı beşe inecek. Aday dokuz film ise şöyle: Amour Michael Haneke (Avusturya), War Witch Kim Nguyen (Kanada), No Pablo Larraín (Şili), A Royal Affair Nikolaj Arcel (Danimarka), The Intouchables Olivier Nakache ve Eric Toledano (Fransa), The Deep Baltasar Kormákur (İzlanda), KonTiki Joachim Rønning ve Espen Sandberg (Norveç), Beyond the Hills Cristian Mungiu (Romanya), Sister Ursula Meier (İsviçre) Demirören AVM dün kepenk kapattı! Kentsel dönüşüme karşı verilen mücadelenin simgesine dönüşen Emek Sineması eyleminde, Demirören AVM’yi işgal etmek isteyen katılımcılar polis engeliyle karşılaştı. “Emek Bizim İstanbul Bizim” inisiyatifinin düzenlediği eylemde, eylemcilere engel olabilmek için AVM’nin kepenkleri kapatıldı. Bunun üzerine eylemciler sloganlar eşliğinde Demirören’e yumurta ve boya attı. Fotograf: VEDAT ARIK “Ruhsatsız binayı polis koruyor” diyen eylemciler basın açıklamasında, kenti, sermayenin ve iktidarın elinden geri almaya çabalamaktan vazgeçmeyeceklerini vurguladı. Eylemciler Demirören AVM’nin ardından Emek Sineması’na yürüdü. Eylemde, “Tayyip Çıkamadığı Her Sahneyi Yıkıyor”, “Emek Sermayeyle Uzlaşmayacak”, “Taksim’in Betonlaşmasına Hayır” yazılı pek çok döviz taşındı. Mimarlar Odası avukatı Can Atalay sinemanın önünde yaptığı açıklamada Emek Sineması için verilen mücadelenin kentsel dönüşüm denilen yağmanın simgesi haline geldiğini söyledi. Atalay, Demirören AVM’nin hukuka aykırı bir bina olduğunu da söyleyerek “Bu dava, vazgeçilebilir bir dava değildir. Geleceğimiz için bir mücadeledir” dedi. ‘Zorba’, Samsun’a dönüyor ? SAMSUN (Cumhuriyet) Samsun Devlet Opera ve Balesi’nin sahnelediği Zorba balesi Trabzon ve Ordu’ya veda etmeye hazırlanıyor. 25 Aralık’ta saat 20.00’de Ordu Kültür Sanat Merkezi’nde, 26 Aralık’ta saat 20.00’de Trabzon Haluk Ongan Devlet Tiyatrosu Sahnesi’nde seyirciyle buluşacak. Tuluğ Tırpan Trio “My Blue Color” (Lin Records) Caz piyanistleri konusunda yoksul bir memleket değiliz. İyi müzisyenler arasında en ilginçlerinden biri Tuluğ Tırpan; köklerini, geleneklerini caza taşıma ve modernleştirme konusunda. İlk iki albümü “My Red Color” ve “My Green Color”dan sonra “Son zamanlarda dinlediğim en göze çarpan besteci ve piyanistlerden biri” demişti üstat Trilok Gurtu. Üstat haklı. Kırmızı ve yeşilin ardından, üçlemenin son parçası olarak duvarı boyamaya devam ediyor Tuluğ, yeni albümü “My Blue Color”da, elindeki mavi fırçasıyla. Bu kez renginin karakterine münasip bir biçimde Balkan kökenleriyle buluşuyor; ikisi kendine ait, üçü Balkan Türküsü yorumu olmak üzere, ceman beş parçada. Standart formların piyanisti değil Tuluğ; iyi bir yorumcu, müzisyen olarak da nevi şahsına münhasır bir karakter. Çaldığı şey ne olursa olsun, kendi renklerini işine sindirmeyi iyi biliyor. Albümdeki dostları basçı Volkan Hürsever ile davulcu Ediz Hafızoğlu da ona ayak uydurmakta geri kalmıyor. Sanatçının geçmişten ve köklerinden gelen tüm birikiminin, modern seslerle başarıyla buluşturulduğu “My Blue Color” adlı üçüncü ayak çalışması, ustalık döneminden çizgiler taşıyor. [email protected] Vladislav Delay “Kuopio” (RasterNoton) Farklı isimler altında farklı plak şirketlerinden birbiri ardına yayımladığı albümler ve Moritz von Oswald Trio gibi yer aldığı projelerle son yıllarda elektronik müziğin en saygın isimlerinden biri haline geldi Sasu Ripatti. Finlandiyalı prodüktörün Luomo, Sistol, Uusitalo, Conoco gibi takma isimle yürüttüğü projelerinin arasında Vladislav Delay de var. Bugüne kadar ambient, house, tekno, glitch gibi elektronik müziğin türevlerine yayılan geniş bir ses paleti kullanan müzisyen, o palet üzerindeki renklerle insanı daha ilk bakışta içine çeken hipnotik bir müzik yapıyor. Toplam 65 dakika süren 9 parçadaki minimal ve atmosferik soundu, ritim ile melodiler arasında sıradışı bağlantılar kurarak elde etmiş. Önceki albümlere göre daha geniş bir kitleye hitap etmesi muhtemel yeni bir rota belirlemiş. Ancak bu demek değil ki, Delay dinleyiciden büyük bir dikkat bekleyen müzik yapmayı bıraktı; aksine bu albüm de müziğe odaklanmayı gerektirecek kadar incelikli ama ritimler daha sürükleyici. Esin kaynağı Finlandiya’nın ıssız bir çekiciliğe sahip Kuopio kenti olan albümü dinlerken insanın içini iyimser hislerle dolu bir enerji kaplıyor. www.zulalkalkandelen.com C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle