15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 ARALIK 2012 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER Deniz Feneri dosyasına giren telefon görüşmelerinin, imha edilmeden önce içinde ‘özel hayatı ilgilendiren ve soruşturmanın delili olan kısımların bulunması’ nedeniyle adli emanete alındığı ortaya çıktı 7 Kayıtlar ‘özelmiş’ ALİCAN ULUDAĞ Sarıgül’ün Adaylığı ve CHP Seçmenlerin, son genel seçimde AKP yelkenine verdiği rüzgâr, çoğunluk partisinin parlamentoda tek partiymişçesine at oynatmasına yol açıyor. Bu sayısal egemenlik yüzünden özellikle büyükşehir olarak ilan edilen kentlerde gerçekleşecek belediye seçimleri Ankara’ya genel seçim sonuçları gibi yansıyacak. AKP elindeki büyükşehirleri kaptırmak şöyle dursun; muhalefet partilerinin bayraklarını taşıyan kentlere de göz dikmiş; tek adamı Çankaya’ya çıkarırken, ülkeyi de dikensiz gül bahçesi haline getirmeyi amaçlıyor. Buna karşılık CHP için önümüzdeki yerel seçimlerde, özellikle birer önemli oy deposu sayılan büyükşehirlerin sandıklarının sonuçları öne alınmış birer kısmi seçim niteliğini taşıyacaktır. Dolayısıyla bir iki gündür medyaya yansıyan İstanbul Büyükşehir Belediyesi için CHP’nin göstereceği adayın kim olacağı ile ilgili haber yorumları da dikkatle değerlendirmekte fayda var. AKP’nin önümüzdeki yerel seçimlerde de bugünkü Başkan Kadir Topbaş’tan vazgeçmeyeceği biliniyor. Ya Cumhuriyet Halk Partisi ne yapacak? Şişli’de iki dönemdir bağımsız belediye başkanı olarak seçmenin gönlünü fethetmiş Mustafa Sarıgül’ün adaylığına CHP Genel Merkezi nasıl bakıyor? Birçok CHP li yöneticinin gözünde büyükşehir başkan adaylığı olsa da parti seçmenleri arasında yapılan ve yapılacak olan yoklamalarda Sarıgül’ün adının öne çıkacağı adeta kesin gibidir. Sosyal demokrat yapısı, zaten CHP okulundan yetişmiş olan Sarıgül’ü, bugünkü başarılı Büyükşehir Başkanı Topbaş karşısında en çetin ve zorlu aday olarak tartışmasız öne çıkarıyor. Şişli’de oturan her hemşerinin hastasına, ölüsüne yetişen, gerektiğinde onlar için ülkenin en uzak diyarlarına kadar parasız ulaşım sağlayan bir belediye başkanı olarak Sarıgül’ün sabah şafakta kalkıp çarşı pazar hatır sorması, cadde ve sokakları denetlemesinin değerini bugünlerde kanun zoru ile Sarıyer’e bağlanan Maslak, Ayazağa ve Huzur mahallelerinin sakinlerinin Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapmak kararları için başlayacak eylemler de gösterecek. Belki binlerce başvuru dilekçesi ile bu mahallelilerin oluşturacağı konvoyların birkaç gün içinde Ankara’da olacağı söyleniliyor. Tüm bu hareketlilik Sarıgül etrafındaki politik kulislerin de yoğunlaşmasına yol açmış olmalıdır: Kendisini özellikle büyükşehir başkanlığına götürecek merdivenlerin basamaklarına adım atarken bir politik bağının olmasını bilecek kadar deneyimli bir isim için Cumhuriyet Halk Partisi’ndeki ilk tepki, çok yalın ve basittir. “Önce” deniliyor; “Sayın Sarıgül’ün bu doğrultudaki niyetini açıklaması gerekir. Öyle bir açıklama yapar, yani partimizin kayıtlı üyesi olarak yuvaya dönerse, elbette temayül yoklamasında öne çıkacak bir ismin genel merkez tarafından aday gösterilmesinin önü de açılmış olur.” Peki. Dünkü Yeni Şafak’ta, öyle bir adaylık için Sarıgül’ün büyükşehire bağlı 5 belediye başkanlığına gösterilecek adaylarla ilgili söz hakkı olmasını istediği doğru mudur “Yukarıda belirtilen koşulların yerine getirilmesinden sonra elbette Sarıgül’ün birlikte çalışacağı kabine için söz hakkı olması gerekir.” Sanırım bu açıklamalar, belediye seçimleri için CHP Genel Merkezi’nin İstanbul büyükşehir başkan adayından beklentilerini de tamamlamış oluyor. ANKARA Deniz Feneri soruşturmasında telefon dinleme kayıtlarını imha eden Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı iddianamede dosyadaki ses kayıtlarının “adli emanete alınmasına” karar verdiği anlaşıldı. İddianamede, bunun gerekçesi olarak kayıtlarda “hem özel hayatı ilgilendiren hem de soruşturmanın delili olan kısımların bulunması” gösterildi. Özel hayata ilişkin görüşmelerin yayımlanması halindeyse bazı şüphelilerin zor durumda kalacağı konuşuluyor. Deniz Feneri soruşturmasında “örgüt” suçlamasına verilen takipsizliğin kesinleşmesinin ardından dosyada bulunan ve delil niteliğinde olan onlarca telefon konuşması imha edilmişti. Savcılık kaynakları, imha kararına gerekçe olarak Ceza Muhakemesi Yasası’nın (CMY) 137. maddesini gösterirken “Yasaya göre, örgüt suçundan verilen takipsizlik kesinleştikten sonra kayıtları 10 gün içinde imha etmemiz gerekiyordu. Bu konuda sanık avukatlarının da başvurusu vardı. Hatta imha işleminde geç bile kaldık” dedi. Ancak imha kararından önce Deniz Feneri soruşturmasını yürüten savcıların, Zahid Akman ve Zekeriya Karaman’ın da arasında bulunduğu şüphelilerin dinlenen telefon kayıtlarını “Özel hayata ilişkin bölümleri ayırt edemiyoruz” gerekçesiyle adli emanette koruma altına aldığı ortaya çıktı. Bu bilgi de 10 Nisan 2012 tarihli Deniz Feneri iddianamesinin 499’uncu sayfasında yer aldı. Soruşturma kapsamında şüphelilerin bir kısmı hakkında mahkeme kararları uyarınca iletişimin tespiti, dinlenilmesi ve kayda alınmasıyla kamuya açık yerlerdeki faaliyetleri ve işyerlerinin teknik araçlarla izlenmesi, ses ve görüntü kaydı alınması çalışmalarının yapılma sına gerek duyulduğu anlatılan iddianamede; bu işlemin 2009, 2010 ve 2011 tarihlerinde yapıldığı bilgisi verildi. Şüphelilerin sadece telefonlarının dinlenmediği, kamuya açık yerlerdeki faaliyetleri ve işyerlerinin teknik araçlarla izlenmesi, ses ve görüntü kaydı alınması çalışmalarının da yapıldığı ifade edilen iddianamede şöyle denildi: “Dosyaya giren ses kayıtları ve iletişim tespit tutanakları arasında şüphelilerin özel hayatına ilişkin olan ve soruşturmayla ilgisi bulunmayan telefon görüşmelerinin de yer aldığı, soruşturmayla doğrudan ilgisi bulunmayan bu görüşmelerin soruşturma dosyasından çıkartılması gerektiği, ancak aynı görüşme içerisinde hem özel hayatı ilgilendiren hem de soruşturmanın delili olan kısımların bulunduğu, özel hayata ilişkin kısımların kayıtlardan çıkarılması halinde delil bütünlüğünün bozulacağı ve görüşme içeriğine müdahale edilmiş olacağı, bu durumun da tapeleri tartışmalı hale getireceği, bu nedenle özel hayata ilişkin görüşmelerin kaydın bütününden ayrılamadığı ve dosyadan çıkarılamadığı, hem özel hayata ilişkin bilgilerin ifşa olmaması hem de mahkemenin delilleri bütün olarak orijinal haliyle değerlendirebilmesi için ses kayıtları ve iletişim tespit tutanaklarının adli emanette muhafaza altına alınması gerekeceği sonucuna varılmış, bu doğrultuda tüm ses kayıtları ve iletişim tespit tutanakları adli emanet memurluğunun 2012/3893 sırasında emanete alınmıştır.” Kayıtları emanete alan savcılar, “örgüt” suçlamasına verilen takipsizlik kararının kesinleşmesinin ardından kayıtları CMY’nin 137. maddesi kapsamında imha etti. Öte yandan edinilen bilgiye göre iddianamede belirtilen “özel hayata” ilişkin görüşmelerin yayımlanması halinde bazı “evli” şüphelilerin zor durumda kalacağı belirtildi. CHP’li Gök 13 Aralık’ta adalet için Silivri’de buluşma çağrısı yaptı Silivri’ye çıkarma ‘Hâlâ neden tutuklu olduğumu bilmiyorum’ Merhaba, Ben Hatice. Size Sincan Kadın Hapishanesi’nden tutuklu bir öğrenci olarak yazıyorum bu satırları. “Kuvvetli suç şüphesi” adı altında 12 Mayıs 2012 tarihinden beri tutukluyum. Gizlilik kararından dolayı da hâlâ tam olarak neden tutuklandığımı bilmiyorum. Bana sorulan sorulardan anladığım kadarıyla füze kalkanını protesto etmek, parasız eğitim istemek, Trakya’daki Ergene Nehri’ne sahip çıkmak hatta gözaltına alınan, işkence gören arkadaşlarımla ilgili ailelere ve gazetecilere haber vermek, tutuklanma gerekçelerim. Görüldüğü gibi bu ülkede vatansever olmak, sorunlara karşı duyarlı olmak maalesef tutuklanma sebebiniz oluyor ve bir anda terörist ilan ediliyorsunuz. Ancak şöyle ki, eğer vatanseverseniz sadece tutuklanmayla kalmazsınız. Bir güzel “ıslah” edilmelisiniz. Bunu da tecrit politikasıyla uygular devlet. Ve tecrit öyle bir şey ki hayatınıza her şekilde uygulanabilir. Mesela renkli ip, renkli kalem, çiçek yani hayatınıza fiziki olarak renk katacak malzemeler yanınıza verilmez. Ailenizin, sevdiklerinizin fotoğraflarını istediğiniz yere asamazsınız, hapishane karar verir buna. Daha geçen gün yapılan aramada araştırmalarımızda, çalışmalarımızda hatta savunmalarımızda kullanmak için topladığımız gazete kupürlerinden oluşan arşivimize el konuldu. Gazete kupürlerimizin hapishaneye nasıl bir zarar verme ihtimali olabilir ki? Bizler politik insanlarız. İşimiz okuma, yazma, çizmeyle; yanımızda bu tarz şeylerin olması gayet doğal. Ama saldırı bu noktada; tecrit uygulamasının amacı politik kimliğimizi yok etmeye yönelik. Dolayısıyla her adımları buna hizmet ediyor. Gelin görün ki her konuda yasalara bağlı kalan hapishane idaresi insanların canıyla, kanıyla kazandığı sohbet hakkını uygulamamak için elinden geleni yapıyor. Adalet Bakanlığı 4. yargı paketiyle hapishanelerde reform yapacağını iddia ederken acaba bir insanın sosyalleşebilmesi için günde 1518 kişi ile iletişim kurması gerektiğini, aksi halde delirebileceğini bilmiyor mu? Ortada böyle bir ihtiyaç varken biz haftada 10 saat, 10 kişilik sohbet hakkımızı bile kullanamıyoruz. Burada en fazla 3’er kişilik hücrelerde kalıyoruz. Ve hapishane idaresi kimseyi kimseyle görüştürmemek için çok ince hesaplara giriyor. Avukata, doktora vs. giderken ayrı ayrı çıkartıyorlar karşılaştırmamak için. Ya da görüşlere çıktığımızda birbirimizin ailelerine selam vermemizi bile engellemeye çalışıyorlar. Tecrit esaslı hapishanelerde merhaba demek, paylaşmak, dayanışmak yasaktır ve bireycileştirme aleni savunulan bir devlet politikasıdır. İnsanı insan yapan düşünceleridir. Düşüncelerin, düşüncelerinin somutladığı resim ve semboller yasaklıdır. Bu yasalara tabi olmazsanız 3 kişilik hücrelerden tek kişilik hücrelere atılır, günde bir saat havalandırmaya çıkarılırsınız. Sesinizi kimsenin duymadığı ağır bir tecrit uygulanarak inançlarınızdan vazgeçmeniz beklenir. Bu yüzden tecrit işkencedir. HATİCE KALKAN Sincan Kadın Hapishanesi J3 Sincan/Ankara ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Ankara Milletvekili Levent Gök, 13 Aralık tarihinde Silivri’de yapılacak duruşma için tüm Türkiye’ye çağrıda bulundu. Gök, “Özgürlük için birlikte haykıralım” dedi. Geçen pazar Ankara Ticaret Odası Congresium Uluslararası Fuar Merkezi’nde tutuklu gazeteciler için düzenlenen “Kitaplar Zindana Sığmaz” imza etkinliğinde bulunan ve tutuklu gazetecilerin kitaplarını imzalayan Gök, “Diktatör olduğu iddia edilen Esad’dan gazetecimizi alıyoruz, ama Türkiye’de bunu yapamıyoruz” diye isyan etti. CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’ın, Tuncay Özkan’ın, Soner Yalçın’ın ve diğer tüm tutukluların yıllardır hukuksuz bir şekilde Silivri zindanlarında tutulduğunu söyleyen Gök, “İnsan Hakları Haftası’nı kutladığımız bir zamanda adil yargılanma ve savunma hakları ellerinden alınmış, siyasal iktidarın emrinde hukuksuz bir biçimde yıllardır tutuklu kalan Balbay, Özkan, Yalçın ve diğer tüm arkadaşlarımız için adalet ve özgürlük arayışını güçlü bir şekilde haykırmak için 13 Aralık’ta Silivri’de buluşalım” çağrısı yaptı. Çıkan olaylar nedeniyle bir hafta tatil ilan edilen Ankara Üniversitesi DTCF’de eğitimöğretim faaliyetleri yoğun güvenlik önlemleri altında dün başladı. Çıkan olaylarda eğitime bir süre ara verilmişti TUTUKLU YAKINLARI: Polis gözetiminde eğitim ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Çıkan olaylar nedeniyle eğitime bir süre ara verilen Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde (DTCF) dün öğrenciler “polis gözetiminde” ders başı yaptı. Fakülte bahçesine giren çevik kuvvet polisleri, çıkabilecek olaylara müdahale etmek için hazır bekletildi. Sıhhiye’de bulunan DTCF’de 30 Kasım’da karşıt görüşlü öğrenciler arasında yaşanan kavga nedeniyle eğitimöğretim faaliyetlerine 37 Aralık tarihleri arasında ara verilmişti. Sınavların bir bölümü ileriki bir tarihe ertelenmişti. Yaklaşık bir haftanın aranın ardından fakültede dün yeniden eğitimöğretim faaliyetlerine başlandı. Ancak okul içinde ve dışında polis geniş güvenlik önlemi aldı. Fakülte dışında 6 otobüs çevik kuvvet polisi hazır bekletilirken, bir grup polis de dekanın izniyle okul içine girerek çıkabilecek olaylara karşı nöbet tuttu. Ayrıca çevrede çok sayıda “sivil polis” devriye gezdi. Öte yandan okulun özel güvenlik görevlileri, derse gelen öğrencileri girişte sıkı bir aramadan geçirdi. Bir yandan kimlik kontrolü yapan güvenlik görevlileri, diğer yandan elindeki cihazla silah ve kesici alet taraması yaptı. DTFC’den yapılan açıklamada, ileri tarihe ertelenen sınavların 14 Aralık Cuma günü aynı saat ve aynı yerde yapılacağı bildirildi. Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ ‘Tahliye’ sözcüğünü duymak için oradayız EMRE DÖKER Bedellide yeni fırsat ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP Milletvekili Bülent Turan, bedelli askerlikte taksit ödemelerini geciktirenler ile yasa çıktığında şartları taşıdığı halde başvurmayanlara yeni bir hak tanımak amacıyla yasa teklifi hazırladıklarını söyledi. Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz ile görüştüklerini ifade eden Turan, “Başbakandan onay aldık. 2013 yılı bütçe görüşmelerinden sonra teklif Meclis’e gelecek” dedi. ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı, Uludere olayı ve Suriye’nin düşürdüğü F4 uçağı tartışmalarında istifası gündeme gelen Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Mehmet Erten ile birlikte 4 komutana TSK Şeref Madalyası verildiğini açıkladı. 1 komutana da TSK Üstün Hizmet Madalyası verildiği bildirildi. ? MALATYA (Cumhuriyet) Tunceli Jandarma Alay Komutanlığı görevini yürütürken intihar ettiği öne sürülen Albay Kazım Çillioğlu’nun oğlu Gökhan Çillioğlu’nun telefonlarının yasadışı dinlendiği iddiasına ilişkin tutuklanan eski Düzce İl Jandarma Komutanı Albay Turhan Yazıcı’nın da aralarında bulunduğu 1’i emekli, 7’si muvazzaf asker 8 kişi tahliye edildi. 5 komutana madalya İZMİR Vardiya Bizde Platformu, Silivri’de görülen Ergenekon davasında savcının esas hakkında mütalaasını vereceği 13 Aralık’taki duruşmaya katılım çağrısında bulundu. Vardiya Bizde Platformu’nun İzmir Sözcüsü, tutuklu Tümgeneral Ayhan Gümüş’ün kızı Pelin Gümüş, “tahliye” sözcüğünü duymak için Silivri’deki duruşmada olacaklarını vurguladı. Tüm ailelerin 13 Aralık’ta orada olacağını, yurtseverleri tasfiye etme amacı taşıyan hukuksuzluk içinde ilerleyen davalar için seslerini duyurmak istediklerini belirten Gümüş, “Sadece Ergenekon ve Balyoz’dakiler değil, tutuklu öğrenciler, aydınlar var. Hepimiz için bıçak kemiğe dayandı. Bu bir hak, hukuk mücadelesidir. Silivri’de olup hakkımızı orada arıyacağız” dedi. Gümüş, Balyoz davasında yaşanan ve hapis cezasıyla sonuçlanan sürecin Ergenekon’da uygulanmak istendiğine dikkat çekerek, “Bu hukuk mücadelesidir. Adil yargılanmak, yargı sürecinin adil bir şekilde ilerlemesi ve son bulmasını istiyoruz” diye konuştu. Ergenekon’da 13 Aralık’ta yeni bir aşamaya geçiliyor ‘Telefon dinleme’de 8 tahliye Karardan önce son dönemeç İstanbul Haber Servisi Siyasetçiler, akademisyenler, rektörler, gazeteciler, sendikacılar, askerler, polisler, işadamlarının “darbeye teşebbüs etmek” suçlamasıyla yargılandığı, 66’sı tutuklu 275 sanıklı Ergenekon davası 13 Aralık 2012 tarihinde savcının esas hakkındaki görüşünü açıklamasıyla yeni bir dönemece girecek. Sanık avukatları Hâkimler ve Savcılar Yüksel Kurulu’na ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e gönderdikleri dilekçelerde, davaya bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Hasan Hüseyin Özese ve 5 üye hâkim hakkında “görevi kötüye kullanmak”, “hürriyeti tahdit” ve “kamu görevi niteliğindeki avukatlık görevinin yapılmasını engellemek” suçlamalarıyla işlem yapılmasını istedi. CHP İzmir Milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay, CHP Zonguldak Milletvekili Prof.Dr. Mehmet Haberal’ın 4 yılı aşkın süredir tutuklu yargılandığı Ergenekon davasında, 13 Aralık’ta Savcı Mehmet Ali Pekgüzel’in esas hakkındaki görüşünü açıklaması bekleniyor. Avukatlar, 20 Ekim 2008’de başlayıp, birleştirilen dosyalarla kartopu gibi büyüyerek 21 iddianame, milyonlarca evrakla devasa boyutlara ulaşan davada “savunma hakkı ve adil yargılanma hakkının” ihlal edildiğine dikkat çekiyorlar. CHP’nin yanı sıra, İşçi Partisi ve çok sayıda sivil toplum kuruluşu, 13 Aralık’taki duruşmaya katılma çağrısı yaptı. ‘Eczaneler kaos yerine döndü’ ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türk Eczacıları Birliği Genel Sekreteri Harun Kızılay, eczanelerde kullanılan ve “reçete onay sistemi” adı verilen “Medula Provizyon Sistemi”nde son zamanlarda sürekli arızalar yaşandığını belirterek “Eczaneler kaos yerlerine dönüştü. Hastalar ilaçlarını alabilmek için saatlerce eczanelerde bekliyor. Bu hastalara tüm kanser hastaları ve hayati öneme sahip hastalığı olanlar da dahil” dedi. Kızılay, SGK’yi acilen çözüm üretmeye çağırdı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle