23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 KASIM 2012 SALI kultur@cumhuriyet.com.tr 14 KÜLTÜR 1960’TAN BERİ LONDRA’DA AÇIK ALANDA SERGİLENİYORDU Moore heykelinin satışına itiraz Henry Moore heykeli 1960 yılında, Londra’da açık alanda sergilenmesi şartıyla, ucuz bir fiyata satmıştı. Sanatçılar, “Kuruluşun yapmaya çalıştığı bu satış, Henry Moore’un orijinal satışının ruhuna tamamen aykırı” diyor. Kültür Servisi Tower Hamlets Council adlı kuruluş, bütçe kesintileri nedeniyle Henry Moore’un Londra’da Yorkshire Heykel Parkı’nda yer alan 1957 tarihli 3 metrelik “Draped Seated Woman” adlı bronz heykelini satışa çıkaracağını açıkladı. Kuruluş, heykele 20 milyon sterlin (yaklaşık 55 milyon TL) fiyat biçiyor. 1962’de Londra’da Stifford Toplu Konutları’nda bir alana yerleştirilen 1.6 ton ağırlığındaki heykel, graffitilerle zarar gördüğü için 1997’de Yorkshire Heykel Parkı’na taşınmıştı. Film yapımcısı ve yönetmen Danny Boyle ile Tate Galeri’nin direktörü Nicholas Serota’nın ve sanatçının kızı Mary Moore’un da aralarında bulunduğu bazı sanatçılar ise Moore’un en önemli heykelleri arasında gösterilen “Draped Seated Woman”ın satışa çıkmasını eleştiren bir mektup kaleme aldı. Mektupta, Moore’un heykeli 1960 yılında, Londra’da açık alanda sergilenmesi şartıyla, 6 bin sterline (yaklaşık 17 bin TL) sattığı anımsatılarak “Kuruluşun yapmaya çalıştığı bu satış, Henry Moore’un orijinal satışının ruhuna tamamen aykırı” ifadeleri kullanıldı. Mektupta ayrıca “Heykelin Stepney’deki varlığı, istisnasız herkesin, en yüksek kalitedeki sanat eserlerine erişmesi gerektiği şeklindeki savaş sonrası inancı yansıtmaktaydı” denildi. Ünlü heykeltıraşın kızı Mary Moore ise şu ifadeleri kullandı: “Bu heykelin yapılırken niyetlendiği şekliyle, halkın beğenisinden uzak kalacak olması çok trajik. Babam her zaman halk için sanatın öneminin farkında olmuştur.” Heykel, eğer gerçekten 20 milyon sterline satılırsa, bu satış, Henry Moore’un bugüne kadarki en yüksek rekoru olacak. Kurtlar Sofrasında Bir Şair Attilâ İlhan’ı önce ozan olarak tanıdım. Gençlik yıllarımda belleğimde yer eden ilk şiirler, onunkiler oldu. “Ben Sana Mecburum”, “Sisler Bulvarı”, “Pia”, “Üçüncü Şahsın Şiiri”, “Böyle Bir Sevmek…” Sonra romanlarını okudum. Kurtlar Sofrası, Bıçağın Ucu, Sırtlan Payı, Dersaadet’te Sabah Ezanları, Yaraya Tuz Basmak, O Karanlıkta Biz… Çarpıcı, çok sürükleyici bu eserler Türkiye’nin toplumsal ve siyasal yaşamına yön veren temel dinamikleri tarihsel sürecin bütünlüğü içerisinde anlatır. Yazar bir bakıma, fazla bilinmeyen bir tarihi romanlaştırmıştır. Kurgu ustalığı yanında ilginç tipleri ve şiirli, özgün üslubu beni etkilemiştir. ??? İlhan, 1977 sonunda Bilgi Yayınevi’nde editördü. Bodrum katındaki küçük odasında hep birileri olur, o da Paris’i, Margo’yu, diyalektik materyalizmi anlatırdı. İlk öykülerimi basmaya karar vermiş, kitabın adını da o koymuştu. “Ağda Zamanı” Ecevit hükümeti içdış ağır bir boykot yaşıyordu. Yayınevi kâğıt darlığı yüzünden yayın programını sınırlamak zorunda kaldı. Attilâ İlhan, benim adıma üzüldü ve iyi şeyler yazacak güçte olduğumu ama edebiyat çevresine girmenin zor olduğunu söyledi. “Seni görmezden gelecekler, ezmeye çalışacaklar. Başarmak için inatla, çok çalışmalısın” dedi. Öğüdünü tuttum, o da beni uzaktan destekledi. ??? İlhan, şairliği ve romancılığı yanında dürüst, vatansever, dik, onurlu bir düşünürdü. Senaryo, köşe yazısı, deneme ve eleştiriler yazdı. “Hangi?” dizisiyle “ulusal sentez” arayışlarını sergiledi. Tüm tezlerinde Atatürk vardır. TV söyleşilerinde ve “Hangi Atatürk?” kitabında bilinenin dışında gerçek bir Atatürk portresi çizer. Büyük lideri iyi tanır. Atatürk onun Reis Paşa’sı, Gazi Paşa’sıdır. Milli Mücadele ise mucizedir. Gazi’nin bağımsızlık ruhuna koşulsuz bağlıydı. Bu yüzden kimi çevrelerce küçümsenmiş, “kendine özgü garip adam” diye bakılmıştı. Umursamadı. O hep “tek tabanca” oldu. Avrupa soluna uzaktı. Atatürk’ün antiemperyalist çizgisine uygun sol, ulusal sol olmalıydı. Oysa, “Türkiye’de aydınlar devşirilmişti”, “Türk aydını Batı’nın manevi ajanı”ydı. Son yıllarda daha da kötüleşmişti durum: “Sovyetler dağıldıktan sonra KGB belgelerinden görüyoruz ki, Türkiye’deki sosyalistlerin çoğu maaşa bağlanmışlar orada. Bugün de basında Alman, Amerikan vakıflarından, Avrupa fonlarından para alarak, onlar adına hareket eden pek çok isim vardır ve bunlar artık ayıp olmaktan çıkartılmıştır. Maalesef Türkiye bu noktaya gelmiştir” diyordu. ??? Dilde özleşme, Köy Enstitüleri, Batı klasiklerinin Türkçeye çevrilmesi, nükleer enerji, İnönü… gibi konulardaki görüşleri tartışma konusu olsa da Attilâ İlhan, bu ülkenin en değerli aydınlarından biri ve büyük bir yazın ustasıydı. Yedi yıl önce bir sonbahar günü halkının büyük sevgisiyle uğurlandı bu dünyadan. Anısına saygıyla. Aruan Ortiz & Michael Janisch Quartet art arda üç gece Alt Caz’ın konuğuydu 75 dakikalık roket yolculuğu MURAT BEŞER Oyuncular Sendikası Seferihisar’da Teos’ta yeniden sanat ateşi İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Tarihte ilk kez Oyuncular Birliği’nin kurulduğu Seferihisar’daki Teos Antik Kenti’nde, 2 bin 500 yıl sonra sanat ateşi yeniden yakıldı. Oyuncular Sendikası Başkanı Memet Ali Alabora, Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer’le birlikte, Teos’un dünyadaki bütün sanatçıların buluştuğu bir merkez olması için çalışmalara başladıklarını belirtti. 3. yüzyılda Oyuncular Birliği’nin kurulduğu Teos’u, Alabora’nın yanı sıra Şebnem Sönmez, Janset, Salih Güney, Timuçin Esen, Devin Özgün Çınar’ın da aralarında olduğu oyuncular ve sendika çalışanları ziyaret etti. Belediye Başkanı Soyer, “Oyuncular 2 bin 500 yıl önce burada bir örgüt kurdu ve bir ışık yaktı. Şimdi Oyuncular Sendikası’nın, insanlığı aydınlatan bu ışığı yeniden ve aynı yerden yakarak, tüm dünyaya yayacağını düşünüyorum. Kendilerini burada ağırlamak bizim için büyük bir onur ve mutluluk” dedi. Alabora da, hem Türkiye’de hem de dünyadaki oyuncuların Seferihisar’la yeniden buluşması için çalışma yürüteceklerini belirtti. Taksim’in rant projesi uğruna yağmalanmasına karşı yapılan eylem az önce bitmiş, ardından trafik tek şeride düşürülmüş, bazı yollar kapatılmış… Otomobil kadar iş makinesi görmek kâbil, bizi dünya gailesinden 75 dakika ayıracak güzel bir konsere götüren, sanki biraz da o yüzden ağır ilerleyen yolda. Yazının başlığı ise Aruan Ortiz & Michael Janisch Quartet’in karikatürünün altına yazılmaya müsait. Henüz ilk albümlerini çıkarmış bulunan bu sempatik dörtlü, “Banned in London” sonrası Avrupa turnesinin ilk ayağında üç günlüğüne İstanbul’daydı; Galatasaray’daki Alt Caz’ın küçük, sıcak ve samimi sahnesinde… Bu albüme alto saksofoncu Greg Osby eşlik ediyor, ancak ağır bütçesi nedeniyle turnede bulunamıyor. İlk albümlerinin bir konser kaydı oluşu tesadüf değilmiş, sahnede gördükten sonra daha iyi anlıyor insan; gerçekten fişek gibi çalıyorlar. Çok genç ve dinamik bir ekip var sahnede, aralarında sağlam bir diyalog bulunuyor. Hayli eğleniyor, dünyalarından kopuyorlar çalarken. Bunda mekânı sevmelerinin ve memnun bir izleyici karşısında çalmalarının rolü yok değil. ? İlk albümlerinin bir konser kaydı oluşu tesadüf değilmiş, sahnede gördükten sonra daha iyi anlıyor insan. Gerçekten fişek gibi çalıyorlar. Başçının girişiyle açılan “Precisely Now” 75 dakikalık roket yolculuğunun fitilini ateşliyor. Özellikle üçüncü akşam (bir pazar gecesi) mekân Artistler Kahvesi gibi, izleyicinin üç çeyreğinden çoğu müzisyen. Basçının girişiyle açılan “Precisely Now”, 75 dakikalık roket yolculuğunun fitilini ateşliyor. Serbest caz formları içinde, jam session anlayışı etrafında dönerek çalıyorlar. Sahnede sürekli birbirlerini yönlendirseler de bir bütün olarak bakıldığında hiçbiri öne çıkmıyor, tam bir kolektif. Birbirleriyle sürekli çaldıkları her saniye hissediliyor. Güler yüzlü, matrak ve espritüel tipler; aralarında şakalaşmaktan çok hoşlanıyorlar, bu da onları oldukça sempatik kılıyor. Bu keyifli sahne atmosferi dalga dalga salona ve izleyiciye yansıyor. Fats Waller kompozisyonu “ Jitterbug Waltz ”, Aruan’ın karmaşık kompozisyonları “Orbiting” ve “Maestro”, şen şakrak geçilirken, böylesine dinamik, enerjik müzisyenlerin karşısında sandalyeye çakılıp kalmak zor. Kübalı piyanist Aruan Ortiz, mekândaki piyanoyu elektrik tonlarda çalıyor. Kâh uyumsuz piyano akorlarıyla çağdaş çizgiler çekiyor, kâh modern “mainstream” çılgınlıklar yapıyor. Genç bir Herbie Hancock adeta, tipten de andırıyor. Sinirli tuşelerine rağmen, yüzü mütemadiyen gülüyor. Projenin eşbaşkanı Amerikalı basçı Michael Janisch, modal akorları ve ritmik melodileriyle ekibin itici gücü. Bir de sempatik hareketleriyle. İspanyol trompetçi Raynald Colom’un yanaklarında Dizzie Gillespie’nin minyatürü, duruşunda “İnsanlar Yaşadıkça” var; derin bir tona sahip, mütemadiyen taze renkler salgılıyor. Amerikalı davulcu Rudy Royston’u ise eski bir Bill Frisell kadrosundan tanıyoruz. Ritmik akışının önüne geçilemez kinetik bir adam o, bendine sığmıyor, taşıyor. Topluluk bara doğru geliyor, CD almak isteyenlere imza vermek için; iş makineleri Taksim’in kalbini ufak ufak oyarken. muratbeser@muratbeser.com Atatürk ve İstanbul ? Kültür Servisi Feride Atıkır’ın “Atatürk ve İstanbul” isimli resim sergisi 9 Kasım’da BASAD (Bakırköylü Sanatçılar Derneği) Sanat Galerisi’nde açılıyor. Üçü kişisel olmak üzere otuzun üzerinde karma sergide eserleri sergilenen Atıkır’ın sergisi 22 Kasım’a kadar açık kalacak. TARİHİ KÖŞK RESTORASYONUN ARDINDAN 2014’TE AÇILACAK Büyükada’da bir edebiyat evi ? Mülkiyeti Maliye Bakanlığı’na ait tarihi köşk, ‘Edebiyat Evi’ne dönüştürülüyor. Kültür Servisi Büyükada’daki tarihi eser niteliğindeki yapılar, kültür merkezine dönüştürülmeye devam ediyor. Bu kapsamda mülkiyeti Maliye Bakanlığı’na ait, Kültür Bakanlığı tahsisli yaklaşık 100 yıllık yapı, “Edebiyat Evi”ne dönüştürülerek, 2014’ten itibaren dünyanın dört bir tarafından yazar, şair ve çevirmenleri ağırlayacak. Belediyelerin görev alanlarında kalan taşınmaz kültür varlıklarının korunması ve değerlendirilmesi amacıyla 13.04.2005 tarihinde 25785 sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Taşınmaz Kültür Varlıklarının Korunmasına Ait Katkı Payına Dair Yönetmelik” çerçevesinde, Adalar Belediyesi sınırlarında bulunan ve eski eser niteliği taşıyan yapıların projelendirilerek restorasyon uygulamaları devam ediyor. Bu kapsamda 2009 yılından bu yana kültür merkezine dönüştürülen yapılara, Büyükada Maden Mahallesi’nde bulunan “2. Grup Tarihi Eser” statüsündeki köşk de eklendi. Köşk, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayınlar Genel Müdürlüğü ile Adalar Belediyesi arasında imzalanan işbirliği protokolü kapsamında restore edilerek, 2014’te Edebiyat Evi Yazarlar ve Çevirmenler Evi olarak açılacak. Restorasyon giderleri Adalar Belediyesi tarafından karşılanacak, ayrıca İl Özel İdaresi fonlarından da destek verilecek. İstanbul Valiliği tarafından onaylanan fon başvurusu doğrultusunda yapının restorasyonuna Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi uzmanları da destek verecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle