19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 KASIM 2012 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA [email protected] EKONOMİ 11 Uluslararası Taşıma İşçileri Federasyonu’na göre DHL Türkiye kontrolden çıkmış durumda DHL’nin ‘utancı’ OLCAY BÜYÜKTAŞ AKÇA ŞEHRİBAN KIRAÇ Başkanlık mı, Sultanlık mı? ABD halkı yarın başkanını seçiyor. Bizde de Başbakan ve çevresi ABD benzeri bir başkanlık sistemi istiyor. Bazı yazar ve yorumcular da tam bir aymazlıkla bu isteği veri alıyor ve hangi başkanlık sorusuna yanıt arıyor. Bu nedenle de başkanlık sistemlerinin en başarılı örneği sayılan ABD örneğinin dayandığı temellere değinmek gerekiyor. ??? ABD siyaseti tek sözcükle yereldir. ABD siyasi sistemi, iki partiye dayalıdır; ikisi arasında büyük farklılıklar bulunmaz. Yaygın olarak bu iki parti arasında yalnızca CocaCola ile PepsiCola kadar fark var denilirse de geleneksel olarak Demokratların daha çok sosyal devlet, Cumhuriyetçilerin de daha çok sermaye yanlısı oldukları bilinir. ABD siyasetinin kalbi, her biri devlet olarak adlandırılan eyaletlerin parti örgütlerinde atar. Eyaletlerin yasama meclisleri vardır. Ulusal düzeydeki yasamanın asıl gücünü elinde bulunduran ABD Senatosu’na her devlet eşit sayıda, iki üye verir. Bir seçim bölgesinden yalnızca bir milletvekili çıkar. Yalnız vali ve belediye başkanları değil, çoğu eyalette diğer tepe yöneticiler de seçimle işbaşına gelir. Seçimlerde işin düğümü aday saptanması sürecinde yaşanır. Tüm adaylar, kendileriyle ilgili her ayrıntının aylarca enine boyuna tartışıldığı önseçimle saptanır. Adayları tek kişinin saptaması diye bir uygulama akla gelemez; çünkü yurttaşın yöneticisini seçme hakkı aday saptanmasına katılımıyla başlar. Tüm halkoyuna dayalı yapılanmasına ve toplumsal duyarlılıklarına karşın, ABD siyasal sisteminde üçüncü bir siyasi parti oluşumu sağlanamaz ve siyasal yapı aslında sermaye sınıfının çıkarlarına göre kurgulanmıştır. ??? ABD demokrasisinin temel dayanağı koruma ve güvence altına alınmış olan düşünce ve anlatım özgürlüğüdür. ABD’de düşünce özgürlüğü mutlaktır, sınırlandırılamaz. Toplum tarafından içselleştirilmiş olan düşünce özgürlüğünün siyaset dışında iki önemli uygulama alanı vardır; basınyayın ve üniversite. ABD’de gazete ve TV sahipleri yalnızca gazetecilik yapar; gazete dışında iş yapamaz; sahip olduğu gazete ya da TV’yi çıkarı için araç olarak kullanamaz; örneğin, enerji ihalelerine giremez; rant peşinde koşamaz. Gazete ve TV sahipleri, başkan istedi diye çalışanlarını kovma yoluna gidemez; kamuoyu baskısı buna olanak tanımaz; kaldı ki gazetecilerin mesleki çıkarlarını koruyan güçlü sendikaları vardır. Bilimsel özgürlüğün en güzel örneklerinden biri Eugene D. Genovese olayıdır. Genovese, 1960’larda Vietnam Savaşı sırasında Rutgers (New Jersey) Üniversitesi’nde, üstelik bir derste Vietnam komünistleri zafer kazanırsa bundan memnun olurum der. Bundan sonrası çok ilginç: Öğretim üyesi arkadaşları, Genovese’ye bilimsel özgürlük adına toplu olarak sahip çıkar; üniversitenin rektörü, bu olayda bir sorun görmez; seçimle işbaşına gelen vali, ABD anayasasının düşünce özgürlüğünü koruduğunu belirtir ve yoğun tepkileri göğüsler. ABD Öğretim Üyeleri Birliği, Rutgers’i bilimsel özgürlüğü koruduğu için ödüllendirir! ??? Ülkemizdeki siyasal yapı, adayları saptama hakkı başta olmak üzere yerel düzeyde demokratikleşmedikçe ve düşünce özgürlüğü yasal, kurumsal ve toplumsal olarak mutlak anlamda koruma altına alınmadıkça gidilecek bir başkanlık sistemi, yalnızca sultanlık yaratır! ITF (Uluslararası Taşıma İşçileri Federasyonu) tarafından hazırlatılan rapor, 2011’de başlarında 2 bin 500 DHL ve taşeron çalışanın bir sendikada örgütlenmeyi seçmelerinden bu yana, DHL Türkiye’nin işçilere karşı başlattığı, tehditkâr ve zaman zaman yasadışı kampanya konusunda kanıtları gözler önüne seriyor. Rapor çalışan, işten çıkarılmış işçiler, sendika yetkilileri, iş avukatları, parlamenterler, gazeteciler, akademisyenler ve ilgili diğer kişiler ile bire bir yapılan röportajlara dayanarak hazırlandı. Almanya’nın güçlü sendikası Ver.di, Deutsche Post DHL’ye Türkiye’deki şirkette çalışan işçilerin sendikaya üye olma hakkına saygı göstermesi için açık çağrıda bulundu ve 3 Kasım’da olayı yerinde araştırmak için 6 üst düzey yöneticisini Türkiye’ye gönderdi. 9 Kasım’da da Avrupa Taşıma İşçileri Federasyonu (ETF) Genel Sekreteri Eduardo Chagas ve Avrupa Parlamento ? ITF, bir yılı aşkın süredir sendikalaşmaya çalışan ve bu nedenle işten atılan Türkiye’deki DHL Lojistik işçilerinin durumuna ilişkin, DHL yönetiminin tutumu ile ilgili ‘Utanç Kataloğu’ adıyla bir rapor hazırladı. Almanya’nın güçlü ABD’li Profesör John Logan’a, sendikası Ver.di de, 3 Kasım’da olayı yerinde araştırmak için 6 üst düzey yöneticisini Türkiye’ye gönderdi. su üyelerinden oluşan bir heyet Türkiye’de olacak. ITF küresel örgütlenme koordinatörü Ingo Marowsky “Bu rapor, DHL’nin uzun zamandır varlığını inkâr ettiği açık kanıtlar sağlıyor. Gerçek şu ki DHL Türkiye kontrolden çıkmış durumda ve bu durum Deutsche Post’un da sorumluluğunda. Biz ve UNI Sendikası’ndaki meslektaşlarımız bu skandalı Bonn DHL yönetimi ile yüz yüze dile getirdik ve basmakalıp sözler, bahaneler ve kanıt olmadığına dair iddialar dışında hiçbir cevap alamadık. Yapılanları düzeltmek, kanunsuzca işten çıkarılan işçileri işe iade dışında yapılacak bir şey yok” dedi. Almanya’nın güçlü sendikası Ver.di, Deutsche Post DHL’ye Türkiye’deki şirkette çalışan işçilerin sendikaya üye olma hakkına saygı göstermesi için açık çağrıda bulundu ve 3 Kasım’da olayı yerinde araştırmak için 6 üst düzey yöneticisini Türkiye’ye gönderdi. Raporda şu tespitlere yer verildi: Performans düşüklüğü, işgüvenliği ihlalleri veya şirket politikalarının ihlal edildiğine yönelik muğlak iddialar bahane edilerek, işçiler sendikaya üye oldukları için işten çıkarıldılar. Şirket yönetimi işçilere, noter kanalıyla sendikadan istifa mektupları imzalatmak için işten çıkarma tehdidine başvurarak ya da parasal teşvikler önererek baskı yaptı. Şirket yönetimince, sendikalaşmanın şirkete ve işçilerin DHL’deki kişisel kariyerlerine zarar vereceğine yönelik çalışanlara uyarılar yapıldı. Şirket yönetimi tarafından bir korku ve sindirme atmosferi yaratmak amacıyla, sendika karşıtı SORUMLUSU YÖNETİM Rapordaki kanıtlar değerlendirildiğinde tehditlere başvuruldu. DHL yönetimi şunlardan DHL işçilerinin dinsorumlu: lenme aralarında ve iş? Nisan 2011’den bu yayeri binalarının dışında na sendikal nedenlerle olsendika yetkilileriyle duğu açıkça görülmesine rağmen düşük performans ya da konuşmalarına engel fazla mesai yapmayı reddetme oldu. kayıtlar aksini söylemesine rağ Bu sendika karmen gibi bahanelerle 21 kişi işşıtı faaliyetler, işten çıkarıldı. Şu ana kadar karar çilerin örgütlenme verilen 8 davada da hâkim işten çıözgürlüğünü sınırkarmaları kanunsuz buldu. landırmaya yöne? İşten çıkarma tehditleri ya da lik sürekli ve eşmaddi yardım teşvikleriyle noter yoluyla sendikadan istifa ettirmek güdümlü bir straiçin işçiler üzerinde baskı kurmak. tejinin parçalarıdır ?Korku ve yıldırma atmosferi yave basitçe birkaç ratmak için tehditte bulunmak. işgüzar yerel yö? İşçiler tarafından seçilen senneticinin aldığı dikanın (TÜMTİS) terörist gruplar ile “münferit kural tabağlantısı olduğunu iddia etmek. nımaz tutumun” ? Sendikaya üye olan işçilere sonucu olarak gökarşı ayrımcılık yapmak. ?Eğitim adı altında sendika rülemezler. üyeliklerine karşı işçilere uyarı toplantıları düzenlemek. Borç alarm seviyesinde Ekonomi Servisi Dünyanın en gelişmiş 20 ekonomisinden oluşan G20’nin maliye bakanları, dünya ekonomisi için yine karanlık bir tablo çizdi. Avrupa’daki borç sıkıntılarının alarm seviyesine ulaştığını söyleyen bakanlar, ABD’yi de mali uçuruma karşı uyardı. G20 Maliye Bakanları, Meksika’da gerçekleştirilen ve bugün de devam eden toplantılarda küresel ekonomik büyümeyi artırmanın ve bütçe açıklarını düzeltmenin yollarını arıyor. G20’nin açıklamasına göre, ABD Kongresi 1 Ocak’ta 600 milyar dolarlık harcama kesintisi ve daha yüksek vergi oranları üzerinde anlaşamazsa, ülke ekonomisinin resesyona girmesi ve dünya genelindeki büyümeyi olumsuz etkilemesi kaçınılmaz görünüyor. Diğer yandan; Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), Dünya Ticaret Örgütü ve BM Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) ortak bir rapor yaEkonomi Servisi Genel ? yımlayarak G20 ülkelerine ‘korumacılığa yönelmeEnergy Bağımsız Yönetim yin’ çağrısı yaptı. OECD Genel Sekreteri Angel GurKurulu Üyesi ve Global Reria, “Korumacılığa yöneliş, kriz ekonomilerini zayıfsources Corporation’ın başlatırken bugün de oldukça güçlü. Devam eden yükkanı Mehmet Öğütçü, dünsek işsizlik ve zayıf ekonomik toparlanma karşısında ülkeler çok taraflı ticaret ve yatırımlara hız yada petrol ve doğalgaz üreticisi ülkazandırmalı. Güçlendirilmiş bir işbirliğine ihtikelerin kendi küresel markalarını yaç var” dedi. Raporda, Türkiye ile ilgili ise yarattığını belirterek “Doğubatı olumlu değerlendirmeler yer aldı. Yabancı birey ve kuzeygüney enerji koridoru ve şirketlere 30 hektara kadar gayrimenkul üzerinde yer alan, bölgesinin eneredinme imkânı sağlayan yeni Tapu ve Kadasji terminali olma iddiasındaki Türtro Kanunu övülürken, bu düzenlemenin kiye’nin de bu eğilime ayak uyduraTürkiye’de yatırım ortamının iyileştirilmesi bilmesi için BOTAŞ gibi mevcut kamu için önemli bir adım olduğu belirtildi. ITF’ye göre direniş yerleri gözetim altında tutuldu ve direniş yerlerini ziyaret eden işçilere karşı ayrımcılık yapıldı. BOTAŞ’a dokunmayın Enerji Uzmanı Mehmet Öğütçü, enerji savaşlarının kızıştığı bu dönemde tüm ülkeler ulusal enerji devleri oluşturmaya çabalarken BOTAŞ’ı küçültmenin intihar olacağını söyledi. şirketlerini dağıtmak ya da parçalamak yerine, bunları güçlendirmesi, yeniden yapılandırması ve özel sektör ile etkin ortaklıklar yaratması lazım” dedi. Ne BOTAŞ’ın ne de TPAO’nun mevcut yapılarıyla enerji devleriyle yarışabileceğini anlatan Öğütçü, “Türkiye hem küresel enerji düzeninin yeniden biçimlenmesinde hem de bölgesindeki enerji akışlarının yönlendirilmesinde kilit oyuncu potansiyeline sahip. Bu nedenle zaten zayıf konumda olan BOTAŞ’ı küçültmeyi düşünmek doğru değil” diye konuştu. Öğütçü, bu kurumlar için devletin stratejik yönlendirmesi ve desteğinin de içinde olduğu bir kamuözel ortaklığının iyi bir model olabileceğini belirtti. arasında, The Guardian’dan Simon Tisdal ile eskiden Zaman gazetesinde, şimdilerde de arada sırada New York Times’da yazan Andrew Finkel dikkatimi özellikle çekti. Tisdal, Cumhuriyet mitinglerine katılanlar için “orta sınıf züppeler” kavramını kullanmıştı, Finkel ise başlangıçta, uzun süre Zaman gazetesinde AKP hükümetini destekledi. Her iki gazeteci de AKP’nin demokrasi getirmekte olduğuna ilişkin fanteziler ürettiler. Şimdi ikisi de eleştirel bir tavır sergiliyorlar. Tisdal uzun denemesinde muhalefet liderlerinin ve yazarların eleştirilerine yer veriyor; tutuklamalardan, mahkemelerden, “Anayasal Darbe” kavramından söz ediyor. Finkel basın üzerindeki ağır baskıları Gazetecileri Koruma Komitesi’nin son raporu üzerinden gündeme getiriyor. Cumhuriyet Bayramı olayları da değinilen konular arasında; Washington Times, “Acının Üzerine Hakaret Başlığı” ve “fiyasko” kavramı ile olayları aktarıyor. World Politics dergisinde, Steffan Ileman da Cumhuriyet Bayramı olayları bağlamında, “Türk baharı mı yoksa sekülarizmin son nefesi mi” sorusuna cevap arıyor. Balyoz davasına, AB’ye üyeliğin gündemden düşmesine, kürtajın hatta sezaryenin fiilen yasaklanmış olmasına da geçerken değiniyor. Financial Times’da Daniel Dombey 600’ü aşkın açlık grevcisine, bunları desteklemek için yapılan protesto gösterilerine, Erdoğan’ın sert tavrına değiniyor. AKP’nin hevesli destekçilerinden Hugh Pope’un (Uluslararası Kriz Grubu) şimdilerde eleştirel bir tutum almaya başladığı anlaşılıyor. Özetle AKP Türkiyesi’ni mercek altına alanlar, hiç de iyi şeyler görmediklerini anlatıyorlar... Dünya basınında Türkiye hiç bu kadar mercek altına alınmamıştı. AKP iktidarının 10. yılında, bu mercekten bakanların gördüklerini yalnızca son iki haftada rastladıklarım üzerinden kısaca aktarmaya çalışacağım. Galiba çok geliyor ya da ‘hubris’ Ciddi bir bölgesel krizde, AKP kadrolarının, bırakın sorunları çözmeyi, anlamakta yetersiz kalacağını, bu köşede “hazırlıksız yakalanacağız” teması altında birçok kez tartışmıştık. Ancak, bir bakıma Erdoğan’ı ilk “keşfeden adam” diyebileceğimiz Morton Abramowitz’in, ABD dış politika tartışmalarının en önemli platformlarından The National Interest’te, hemen “her taşın altına baktıktan sonra” adeta, “Bu sorunlar Erdoğan’a galiba çok gelmeye başladı” diyen yorumunun (çevirisi için: www.sendika.org/yazi.php?yazino=48163) bir başka anlamı vardı. Tartışmalar da zaten bu yazıdan sonra, Abramowitz’in değindiği sorunlar etrafında, olayların da etkisiyle giderek yoğunlaştı. Financial Times’dan Philip Stephens’e göre, “Türkiye Şam yolunda tökezledi”. “Kendine aşırı güveni giderek otoriter biçimler almaya başlayan” Erdoğan’ın, bölgede liderlik yapma hevesleri, hayatın gerçeklerine takılmış. Ama Erdoğan, AB ile ekonomik bağlarını hiç dikkate almadan Ortadoğu’da liderlik söylevleri vermeye devam ediyor. “ABD ve AB’nin Ortadoğu’ya düzen getirecek gücünün olmadığının ortaya çıkması, Türkiye’nin veya bir başkasının bu güce sahip olduğu anlamına gelmiyor.” Carnegie Endowment’de yazan diplomatakademisyen Marc Pierini de Türkiye’nin AB’den uzaklaşmaya başladığına dikkat çekiyor. Burhan Kuzu’nun İlerleme Raporu’nu yere çalmasına, Egemen Bağış’ın AB Parlamentosu’nun raporunu daha yayımlanmadan, reddetmesine değindikten sonra, Başbakan’ın Başdanışmanı İbrahim Kalın’ın “dış politikada artık değerlere, kültürel yakınlıklara, simgelere ve bunların yarattığı ortak aidiyetlere” yaptığı vurgudan, “Artık tarihi, Avrupa merkezli bir bakış açısıyla okumuyoruz” sözlerinden hareketle, Türkiye’nin 89 yıllık “Batı çapasını” atmaya başladığı sonucuna ulaşıyor. Hindistan’ın Savunma Çalışmaları ve Analizleri Enstitüsü’nden Rajeev Agarwal’a göre Türkiye’nin bölge nispeten istikrarlıyken sorun yaşamayan “yumuşak güç” (örnek olarak liderliğini kabul ettirme) politikasının yeni koşullarda işlevsizleştiğini, Mavi Marmara olayından sonra, bundan yararlanarak bölgede etki artırma çabalarının, “Arap Baharı devrimlerinden” sonra tıkandığını, kısacası AKP Türkiyesi’nin hızla biriken sorunlara uyum gösteremediğini vurguluyor. Abramowitz de yazısında, “Hem liderlik iddiasında olmak hem de güç kullanmaktan çekinmek olmuyor” diyordu. Foreign Policy Focus’tan Conn Hallinan da Türkiye’nin daha birkaç yıl önce başarılı gibi görünen dış politikası için, “şimdi ne oldu” diye soruyor; sorunun cevabını “hayallerden ve ‘hubris’ten (maddi koşullara aldırmayan kendini beğenmişlik E.Y) kaynaklanan politikalarda” arıyor. Hallinan Türkiye’nin Kahire ve ‘Körfez Monarşileri’yle bir üçgen oluşturarak bölgeye egemen olma yaklaşımının, bu ülkelerin iç koşullarını, Suriye’de Selefi militanlara verilen desteğin risklerini göremediğine işaret ederek bu militanların daha Mercek Altında Türkiye sonra ne yapacağının belli olmadığına, Centre for Staretgic and International Studies uzmanlarından Bülent Alirıza’nın “Türkiye’nin konumunun, Afganistan karşısındaki Pakistan’a benzemeye başladığına” ilişkin saptamasına dikkat çekiyor. Geçen hafta, The Times ve New York Times gibi yayımlarda “ABD’nin bu savaşçılara destek vermekten” Erdoğan’ın da “havadan korunaklı bölge kurma” talebinden, hatta kimi diplomasi bloglarında, “Esad’ın gitmesi koşulundan” vazgeçtiğine ilişkin haberler vardı. Bunlar doğruysa, zaten AKP’yi yeterince radikal bulmayan bu Selefi militanlar, “ortada bırakılmanın düş kırıklığıyla, öfkesiyle, şimdi nereye yönelecekler” sorusu gündeme geliyor. Der Spiegel, Başbakan’ın Almanya gezisi sırasında AB’ye 2023’e kadar süre tanıdığına ilişkin sözlerine Alman basınının tepkilerini aktarıyordu. Dei Welt’e göre bugün “Türkiye’nin AB üyeliği önemsiz bir sorun”. Frankfurter Allgemeine Zeitung, Türkiye’nin aile, evlilik, ülke gibi konulardaki geleneksel görüşlerinin, Avrupa’daki yaşam tarzlarına uyumsuz olduğunu iddia ediyor. Almanya Financial Times, Türkiye’nin “güçler ayrılığı, yasal bağımsızlık, Kürtlerin haklarının korunması gibi alanlarda ilerleme kaydetmediği takdirde ilişkilerin buzdolabında kalmaya devam edeceğini” savunuyor. Markette fiyatlar el yakıyor Ekonomi Servisi Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, ekimde market fiyatlarına bakıldığında, 10 üründe fiyat değişimi olmazken, 10 üründe azalma, 15 üründe fiyat artışı olduğunu söyledi. Bayraktar’ın verdiği bilgiye göre; en fazla fiyat artışı market fiyatlarında yüzde 16.92 artışla domateste yaşandı. Domatesteki artışı yüzde 14.46 ile yeşil soğan, yüzde 13.98 ile kırmızı mercimek, yüzde 11.72 ile kuru kayısı, yüzde 9.24 ile yeşil mercimek, yüzde 6.69 ile Antep fıstığı izledi. Üretici fiyatlarında ise yüzde 25.48 artışla Antep fıstığı birinci oldu. En fazla fiyat düşüşü market fiyatlarında limonda; üretici fiyatlarında salatalıkta yaşandı. Sultan mı, demokrat mı? Birçok yorumcunun yazılarında Erdoğan’la ilgili olarak bu sorulara cevap aranıyordu. Yorumlarda, Erdoğan’ın gittikçe daha otoriter özellikler sergileyen tek adam yönetimi, tutuklu Kürt siyasetçiler, gazeteci ve yazarlar, akademisyenler, Batı standartlarına uygun olmayan, keyfi yargılamalar, uzun tutuklama süreleri, Kürt sorununda içine girilen çıkmaz, kanlı kısırdöngü, en son açlık grevleri dikkat çeken konuların başında geliyor. Fethullah Gülen hareketi üzerine kapsamlı araştırma yazıları da var. Claire Belinski’nin City Journal’daki, adeta “bu hareket ABD ulusal çıkarlarıyla çelişmeye başladı” demeye getiren yorumu da oldukça ilginçti. Çok sayıda yorum, yazı İŞKUR, Almanya’da 14 Türk’e iş buldu ANKARA (AA) Türkiye İş Kurumu’nun (İŞKUR) “Almanya’da Eğitim ve İstihdam Projesi” kapsamında Antalya’da açtığı istihdam garantili “hasta ve yaşlı bakım elemanı kursu”nu bitiren 14 genç, Nürnberg Belediyesi’ne ait huzurevinde işbaşı yaptı. Proje kapsamında Almanya’da istihdam olanağına kavuşan gençler, aynı zamanda 3 yıl boyunca Almanca öğrenecek. Yüksekokul düzeyinde yaşlı bakım teknikerliği eğitimiyle bu branşta diploma almaya hak kazanacak gençler, Almanya’da sürekli çalışma hakkı da kazanacak. Gençlerin yoğun ilgi gösterdiği projenin ocakta tekrarlanması planlanıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle