19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 KASIM 2012 CUMA CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR PARİS SONBAHAR FESTİVALİ DOLUDİZGİN... 15 Tiyatroda farklı renkler 1. Paris Sonbahar Festivali, kentin sanatsal etkinliğini daha da geniş bir yelpazeye yayan bir etkinlik. Kuruluş yıllarını anımsıyorum: Fransızların fazla “Fransız kalmasını” önlemek, dünya kültürlerine açılması içindi. Oysa bence daha o tarihte bile, kendi ülkelerinde engellerle karşılaşan sanatçıların Mekke’siydi Paris. Bakınız: Peter Brook, Mehmet Ulusoy vb… Paris Sonbahar Festivali, ülkenin ünlü kurumu “Theatre de la Ville” (Şehir Tiyatrosu) ve genç sanat yönetmeni Emmanuel Demarcy Mota’ya teslim edildiğinden beri daha da renklenmiş. (Mota’nın sağ kolu, ikinci kuşak bir Türk: Alpar Ok.) Paris günlerime sığdırabildiğim üç tiyatro olayından biri Şehir Tiyatrosu’nda izlediğim “Dağ, Giysisini Değiştirdiğinde” adlı prodüksiyondu. 4 mış. Şimdi çok moda bir akım olan, “sokaktaki adam”ı da sahneye çıkarıp kendi günlük yaşamını anlattırarak bir oyun kurmuştu. Tiyatro tadı vermekten uzaktı. Bir Ödülün Işığında, Selim İleri ve Gelenek Çizgisi... Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri’nin edebiyat dalındaki ödülü, bu yıl Selim İleri’ye verildi. Ödülün değerli yazarımıza veriliş gerekçesinde şöyle deniyor: “…edebiyat aşkını İstanbul tutkusuyla harmanlayıp kişisel anılarını şehrin geçmişiyle bir araya getirdiği eserlerinde gelenekle yeni arasında köprü rolünü üstlendiği için…” Selim İleri, hiçbir zaman elden bırakmadığı alçakgönüllülüğü ile bir yayın organında bu gerekçe için şöyle demiş: “…umarım bunu başarabilmişimdir…” Oysa Selim İleri, “bunu” dediği şeyi yıllardır ve bilinçle yapıyor ve başarıyor. Onun yalnız İstanbul şehrinin geçmişine değil, fakat bütün bir edebiyatın geçmişine bağlılığı yalnızca bulanık bir yurtsama (nostalji) tutkusuyla açıklanamaz. Selim İleri, hem okur olmak isteyenleri hem de okurları, gerçek anlamda bir “edebiyat okuru” olabilmenin temel ve birincil koşulunun ancak edebiyat ile “başlangıcından günümüze” uzanan bir ilişki kurmakla gerçekleşebileceği yolunda sürekli uyarır. Onun Türk edebiyatının en eski yazarlarını bile kucaklayan “vefa duygusu”, gerçekte yalnızca bir “duygu” olmanın ötesindedir ve kanımca ancak “gelenek sorununa bilinç yoluyla yaklaşmak” diye nitelendirilebilir. Selim İleri’nin bütün eserlerinde sergilediği olağanüstü dil ustalığı, onun bu yaklaşımının en güçlü kanıtlarından biridir; çünkü o eserlerde karşımıza çıkan anlatım, Türkçenin hiçbir inceliğini, sözlerle örülmüş estetiğini ihmal etmeyen, hangi yaşta ve yönelimde olursa olsun, bütün okurlarını çoğu zaman onlara fark ettirmeksizin dil eğitiminden geçiren bir anlatımdır. Bu anlatım, kanımca aynı zamanda edebiyatımızın tarihini yazmaya meraklı olanlar için de, hem geçmiş hem de bugün ve yarın bağlamında çok değerli bir kılavuz, bir yol gösterici niteliğindedir. Çünkü ister hikâyelerinde, ister romanlarında, denemelerinde ve başkaca yazılarında olsun, Selim İleri’nin edebiyatta geleneğe bağlılığı sırf eskiye eski olduğu için duyulan bir yakınlıktan ve meraktan değil, ama, bundan çok daha geniş ölçüde olmak üzere, geleneğin her zaman geleceğin en önemli temel taşlarından birini oluşturacağı bilincinden kaynaklanır. Bu bilinç, Selim İleri’yi okurken gereken özeni elden bırakmadığımız takdirde, bizi şu gerçeğin eşiğine götürür: geleneğe sırf eskidir diye karşı çıkmak, kendimizi köksüz kılmakla eşanlamlıdır. Ve bugüne kadar “köksüzlük” diye bir bilinçle veya amaçla gerçekten değer taşıyan “yeni”lere ulaşılabildiği, hiçbir alanda görülmemiştir. Sevgili Selim İleri’nin dildeki ve edebiyattaki bu çok değerli rehberliğini daha uzun yıllar sürdürmesini diliyorum. inter’ın ‘Eve Dönüş’ü çişi, şarkıların geçişi… Kâh gizemli gerilimli sahneler, kâh ilginç koreografiler... Ön planda hep kız çocuğu sesleri; koronun ritmi ve şarkıları… Açılış sahnesi en çarpıcı olandı: 30 genç kız, birbirine iyice sokulmuş (sığınmış) minicik adımlarla kimi zaman yüzlerini elleriyle kapatarak sahneyi bir uçtan ötekine kat ederken, güven verici bir ses “Beni dinle, her şey iyi olacak” tümcesini tekrarlıyordu. Bir anda Bosna ve tüm savaşlardaki toplu tecavüzler aklıma yerleşti! Zaten Heiner Goebbels’e göre, her izleyici kendi çağrışımlarını ve yorumlarını getirmeliydi tüm bu kopuk sahnelere… Müzik tiyatro buluşması, Theatre de Chaillot’da izlediğim “Noéplanete” adlı oyunda da vardı. Dünyanın sonunun geldiğine inanılan bir gezegendeyiz; insanlar kurtarıcı arıyor… Bu İşte dört dörtlük muhteşem bir oyun: Harold Pinter’dan “Eve Dönüş”, Odeon Tiyatrosu’nda kapalı gişe oynuyor“Eve Dönüş” du. Uluslararası arenada sayısız “Dağ, Giysisini başarıya imza atmış İsviçreli Değiştirdiğinde” yönetmen Luc Bondy, Pinter’in oyununu, bütün ironisi, diyalektik anlayışı ve de (oh nihayet!) feminist söylemini ortaya çıkararak yorumlamıştı. Pinter’ın “en rahatsız edici” diye bilinen oyununu Luc Bondy hem çok dinamik hem de soru sorduran biçimde sahnelemişti. Muhteşem oyuncular, Bruno Ganz (Baba), Fransız tiyatrosunun iki genç yeteneği Micha Lescot (Lenny) ve rolünün tüm hakkını veren gükonuyu Macar yönetmen Arpad Schilzeller güzeli Emmanuelle Seigner ling, bir grup genç oyuncu, müzisyen, (Ruth) eşsiz bir tiyatro tadı almamızı akrobat ve “sokaktaki adam”la çalışmış… Araya sirk ve sinema ögeleri kat garantiliyordu. P Müziktiyatro buluşmaları İstanbul Tiyatro Festivali izleyicisi Heiner Goebbels’i bilir. Müzikle tiyatroyu buluşturan beste J.J. Rousseau’dan Gertrude Stein’a çeşitli metinleri, Brahms’tan Goebbels bestelerine çeşitli müzikleri bir araya getiren bu görsel/işitsel şölen, değişimi anlatıyordu: Mevsimlerin geçişi, dönemlerin ge ? Rönesans ustası Michelangelo’nun , Sistina Şapeli’nin tavanındaki freskleri Batı resim sanatının en değerli yapıtları arasında sayılıyor. ‘ORHAN ASENA YERLİ OYUNLAR TİYATRO FESTİVALİ’ Diyarbakır’da dolu dolu sanat DİYARBAKIR (AA) Diyarbakır Devlet Tiyatrosu’nca (DDT) bu yıl 10.’su düzenlenen “Orhan Asena Yerli Oyunlar Tiyatro Festivali” dün başladı. Orhan Asena’nın yazdığı Ankara DT’nin “Hürrem Sultan” oyunuyla başlayan festivalde, Ankara DT “Keloğlan” adlı oyunuyla ikinci kez tiyatroseverleri selamlayacak. Van DT, 56 Kasım’da “Mem ile Zin”, İstanbul DT 8, 9 ve 10 Kasım’da “Ay Ecesi”, Sivas DT 12 ve 13 Kasım’da “İstanbul Efendisi”, Bursa DT de 14, 15 ve 16 Kasım’da “Kuzguncuklu Fazilet” oyunlarıyla festivale konuk olacak. Yetkin Dikinciler, Bülent Emin Yarar ve Engin Altan Düzyatan’ın da söyleşileriyle renk katacağı festival, Ankara Devlet Opera ve Balesi’nin Turgut Özakman’ın yazdığı, koreografi ve rejisi İhsan Bengier’e ait “Töre” adlı bale gösterisiyle sona erecek. Festival 17 Kasım’a dek sürecek. Kültür Servisi Vatikan Sarayı’ndaki Sistina Şapeli’nin tavanında yer alan fresklerin Rönesans sanatçısı Michelangelo tarafından tamamlanışının 500. yılı, önceki gün hem sanat dünyasında, hem de Papa XVI. Benedictus’un duaları ve konuşmasıyla kutlandı. Papa, konuşmasında, Michelangelo’nun başyapıtını “yalnızca ruhani anlamda değil, estetik anlamda da bir figürler senfonisi”ne benzetti. 147381 yılları arasında mimar Giovanni dei Dolci tarafından Papa VI. Sixtus için yapılan Sistina Şapeli, özellikle Michelangelo’nun Rönesans Michelangelo’nun ‘figürler senfonisi’ freskleriyle sanat dünyası açısından da büyük önem taşıyor. Duvarlarında Botticelli, Ghirlandaio gibi sanatçıların fresklerinin de yer aldığı Sistina Şapeli’ndeki en önemli yapıt, Michelangelo’nun tavanda ve altarın gerisindeki Batı duvarında bulunan freskleri. Sistina Şapeli’ndeki tavan fresklerinin tamamlanışının 500. yılı kutlandı metmişti. Batı resim sanatının en değerli yapıtları arasında sayılan fresklerin açılışı 31 Ekim 1512 günü Papa II. Julius ve 17 Kardinalin katılımıyla yapılmıştı. Sistina Şapeli’ni her yıl yaklaşık 5 milyon kişi ziyaret ediyor. 1508’de Papa II. Julius’un ısmarladığı tavan fresklerini Michelangelo 1508’de yapmaya başlamış ve 1512’de tamamlamıştı. Ancak Papa’nın yalnızca 12 Havari’nin betimlenmesini istemesine karşın, Michelangelo fresklerde 300’den fazla figüre yer vermiş, Eski Ahit’teki olaylar ve kişileri res Bajar konseri bugün garajistanbul’da Kültür Servisi Bajar yeni albümü “Hoşgeldin/B’xêr hatî”nin tanıtım konserini bugün saat 22.00’de garajistanbul’da yapacak. Kalan Müzik tarafından yayımlanan albüm “insan manzaralarının sahiciliğine” kulak kabartıyor. Vokalde Vedat Yıldırım ve Burak Korucu, elektrik gitarda Cansun Küçüktürk, bas gitarda Ari Hergel, klavyede Ferhat Güneş ve davulda Erdem Göymen’den oluşan Bajar bu albümdeki şarkılarını ‘dünyalarını sırtlarında taşıyanlar’ için söylediklerini belirtiyor. Tozan Alkan, Ataol Behramoğlu ve Gülsen Tuncer. Pablo Neruda İstanbul’da anıldı Kültür Servisi Kültürlerarası Şiir ve Çeviri Akademisi, merkezi Kolombiya’da bulunan Dünya Şiir Hareketi öncülüğünde, 30 ülkeyle eşzamanlı olarak Pablo Neruda’yı anma etkinliği düzenledi. Önceki akşam Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Müzesi ve Kütüphanesi’nde gerçekleştirilen etkinliğe katılım ise yoğundu. Gecede, akademi başkanı Enver Ercan’ın yaptığı açılış konuşmasının ardından Ataol Behramoğlu ve Tozan Alkan Neruda’nın şiiri, şiir anlayışı ve kişiliğini anlattı. Gecenin sunuculuğunu üstlenen Gülsen Tuncer de Neruda’nın şiirlerini ve yazılarından küçük alıntıları seslendirdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle