19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 KASIM 2012 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER SORUNLAR vardır, çözülmedikçe dert nedenidirler; çözebilirseniz, yalnız mutluluk değil, saygınlık, gurur ve refah kaynağı olurlar. Geçen gün KKTC’ye dönüşmesinin yıldönümü kutlanan “Kıbrıs sorunu” onlardan biridir. Devleti kuruldu, ama derdi sürüyor ve toplumu bu yüzden mutsuz, yöneticileri de birbirine girmiş durumda. Oysa, Ankara İslam dünyasına ve Yakındoğu’ya “nizam” verme sevdasından vazgeçip Suriye konusuna ayırdığı zamanı ve çabayı bu soruna ayırsa, hem bir dert son bulmuş olacak, hem de Türkiye saygınlık kazanıp gurur duyacak ve Ada’yla birlikte müthiş bir refaha kavuşacak. Şu sırada bu yapılmadığı gibi, tam tersine, sorunun çözümüne yarayabilecek adımlardan geri dönülüyor. ir örnek: Bilmelisiniz ki, Kıbrıs sorununda Türk tarafının tutumunu dünyaya duyurmak ve yandaş güçler kazanmak için kurulmuş olan gereksiz bir kuruluş olarak görülmeye başlanmıştır. Zaten, bir ara Kuzey Kıbrıs’ı ve Ankara’yı yönetenlerin bu sönüşten memnun olmadıkları da pek söylenemez. rtık Kıbrıs sorununa bakışa köklü bir değişiklik getirme zamanı gelmiştir. Böyle bir dava, bu denli sürüncemede bırakılamaz. Adadaki taraflar arasında anlaşılmaz bir tutumla sürdürülmeye zorlanan görüşmeler artık iyice anlamsızlaştı. Bugünkü durumu, yani Ada’da yan yana pekâlâ gerilimsiz yaşayabilen iki devletin varlığını “de facto” tanımak, yani olayların durumların zorladığı kaçınılmaz bir gerçeklik sayıp bu durumdan kalkarak geleceğe bakmak gerekiyor. Öyle yapılırsa, Ankara’nın ve KKTC’nin birlikte ve iyi planlanmış çabalarla başaramayacakları iş yoktur. Saygınlık, gurur ve refah o başarıların arkasında bekliyor. Türk diplomasisi başka Ortadoğu hayallerini bırakıp çalışmalarını bu konu üzerinde yoğunlaştırmalıdır. 9 istedik, iyi niyetle davrandık ama onlar yine aynı şeyleri yaptılar, işi yokuşa sürdüler, silah bırakmadılar, siyasi demokratik mücadeleye yanaşmadılar” diyebilirdi. Ama siz bir pazarlığa, hem siyasi kadrolarla hem dağ kadrolarıyla ve hatta İmralı’yla girişiyorsanız, o zaman konunun tarafının ne diyeceğini de duymak zorunda kalırsınız. Yani, “Biz size söz hakkı verdik ama bizim istemediğimiz şeyleri de söylemeyin” diyemezsiniz. O zaman talep, kültürel haklar da olabilir, federasyon da olabilir, ayrılma da olabilir. ??? Bu süreç başladı ve hak ve özgürlükler adıyla başlayan açılım, siyasi kadroları, teorisyenleri, gazetecileri, avukatları, belediye başkanlarını, milletvekillerini bile terör örgütüne dahil ederek hapse atmaya kadar gitti. Bütün bu süreçten benim anladığım şu: Uluslararası gözlemciler önünde yapılan gizli görüşmelerden, istihbaratın yaptığı görüşmelerden ve siyasi görüşmelerden sonra beklenen sonuç alınamadığı için devlet gücünü yeniden kullanmaya başladı. Konunun her tarafıyla görüşebiliriz diyen devlet, Meclis’teki temsilcileri yok sayıyor. Bunun sonunda, bugün açlık grevlerine kadar gelen bir yola girildi. Talepler, son birkaç yılda öğrenilecek talepler değildi. Uzun yıllardır zaten dile getirilen, tartışılan konulardı. Şimdi gelinen nokta, her iki tarafın da gücünü nereye kadar kullanabileceği aşaması. Yazık ki çok tehlikeli bir aşama... A Dertten Mutluluğa “Kıbrıs Vakfı”nın arkasından Türk devletinin ve dolayısıyla Dışişleri Bakanlığı’nın desteği çekilmiştir. Vakfın tüzelkişiliğini sürdürüp gerektiğinde davaya yardımcı olabilmesi için yaşatılması birkaç gönüllünün özverisine bırakılmış durumdadır. Dolayısıyla, çok önceleri davanın savunucularını bir araya getirmek için Sayın Asil Nadir’in girişimiyle başlatılan çalışmaların coşkusu sönmüş ve hatta Vakıf neredeyse Açılımdan Toplu İntihara... Nasıl oldu da, açılımla, etnik haklara saygıyla, insan hakları ve demokrasiyle, kimlik tanımayla başlayan süreç bugüne geldi? Çiller döneminde de en önemli sorun terördür diye yola çıkılıp farklı bir yöntem denenmiş, askeri tedbirlere, gerilla yöntemleri eklenmişti. Bu kez AKP döneminde soruna tam tersi bir açıdan yaklaşılıp hak ve özgürlükler bağlamında çözüm aranacaktı. Yıllardan beri, “demokratik haklar verildikçe terör kendiliğinden biter” tezini savunan herkes de buna destek verdi. Başından beri bu konuda, demokratik hakların elbette verilmesi gerektiğini ama terörün bununla bitmeyeceğini söyledim. Kürt siyasi kadroları yıllardan beri yalnızca Kürtçe televizyonları olsun, okullarda Kürtçe ders okunsun diye mi bu mücadeleyi verdi? Bu kadar insan dağlarda bunun için mi öldü? Eğer sorun bu kadar basit olsaydı herhalde zaten çok önce çözülmüş olurdu. ??? Hükümet bu kadar saf mıydı? Sanmıyorum. Açılım süreci başladığı zaman, tartışılan konuların bana göre “entelektüel” sorunlar olduğunu, özellikle Güneydoğu’daki sorunun bunlarla ilgisi bile olmadığını, Kürt kimliği sorununun da bu kadar basite indirgenemeyeceğini yazmıştım. Belki bu sürecin sonunda hükümet, “Bakın, biz elimizden geleni yapmak B ‘ Gözler Ayazağa’da yarın yapılacak referandumda İLK SORGU CHP’Lİ YÖNETİCİYE Eline kalem alıp çizilecek yer değil Şişli LEYLA TAVŞANOĞLU 29 Ekim kutlamasına neden katıldınız? ALİCAN ULUDAĞ ‘Halkıma güveniyorum’ Şişli ilçe sınırları hükümetin keyfi bir kararıyla değiştiriliyor. Amaç, yerel seçimler öncesi Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün oy oranını düşürmek. Mümkünse Şişli’yi ele geçirmek. Ama Sarıgül çetin ceviz. Bu yapılanı AKP hükümetinin yanına kâr bırakmayacağını söylüyor. Hukuk mücadelesini sonuna kadar götüreceğinin altını kalın çizgilerle çiziyor. Yerel yönetim seçimleri yaklaştıkça ortalık kızışıyor gibi. Seçimler öne alınacaktı o da olmadı. Ama, seçime etki edecek hareketler şimdiden başlamış gibi. Ne dersiniz? MUSTAFA SARIGÜL Yerel seçimler sadece bizde değil, artık tüm dünyada önem kazandı. Her şeyden önce Şişli’ye yıllarca emek vermiş belediye başkanı olarak elbette kolay değil. Mücadele etmek, hakhak hukuk aramanın güçlüğü bir yana bu iş çok zorumuza gitti. Kolay olmayan bu, yüreğimizin incinmesi. 13 ilin büyükşehir belediyesi olması için yasa tasarısı ve bazı değişiklikler için epeydir hazırlık yapılıyordu. Bir müdahale şansı yok muydu? SARIGÜL Şişli konusu o yasa tasarısının içinde yoktu ki, haberimiz olsun. 13 ilin büyükşehir kapsamına alınması için yasa içişleri komisyonunda görüşülürken gece saat bir buçuk, bir milletvekili arkadaş yasayla hiçbir ilgisi olmayan bir önerge veriyor. Şişli ilçesine 1944 yılından bu yana, tam 68 yıldır bağlı olan Ayazağa, Maslak ve Huzur mahallelerimizin Sarıyer ilçesine bağlanması için ön karar alınıyor. Milletvekilliği de yaptınız. Bir yasa tasarısı görüşülürken o yasanın içine böyle ilaveler yapılabiliyor mu? SARIGÜL Yasa yapma tekniği bakımından elbette yanlış, bu örnek önemli. İktidarda olan siyasi partinin parlamentoyu nasıl kullandığını gösteren bir örnek. İktidar çoğunluğun iradesini temsil ediyor. Yerel idari alanların sınırlarını değiştiremez mi? Çok örneği var çünkü. Ayrıca toplumsal yararı da olabilir, öyle değil mi? SARIGÜL Bu çok önemli. Diyorsunuz ki; toplumsal yarar olabilir. Elbette olabilir, sınır değişikliği de yapılabilir. Yeni ilçe kurulabilir. Bunun nasıl yapılacağı ile ilgili yasalar var. 5393 sayılı belediyeler yasası ile 5442 il idareleri açıkça belirtiyor. Üstelik bu yasaları halihazırdaki hükümetimiz yaptı. Yüreğimizi acıtan da bu. O zaman kendi yaptığın yasaya kendin uymuyorsun. O yasaları bypass eden bir özel yasa maddesi çıkarıyorsun. Ayrıca siz söylediniz toplumsal bir fayda elde etmek için yasa çıkarılır. Bakın şimdi Şişli ilçe alanı 35 km2, bu 35 km2’nin tam 24 km2’sini Sarıyer’e bağlıyorsunuz. Sarıyer ilçesinin alanı ise 151 km2. Ne oldu şimdi, Şişli ilçe alanı 11 km2’ye düştü. Sarıyer 175 km2’ye yükseldi. Burada bilimsel bir ölçü yok, kamu yararı hiç yok. Yürürlükteki yasalara göre sınır değişikliği yapılmış olsaydı ne fark ediyordu? SARIGÜL Elbette gerekiyorsa sınır değişikliği de yapılabilir. Ancak değişikliği keyfilikten, siyasi çıkardan korumak için farklı kriterler konmuş. En önemlisi yerel halkın rızasının olup olmadığı. Bu konudaki AB görüşü çok açık. Türkiye’nin de altına imza koyduğu Avrupa Yerel Yönetimler Şartı, yerel yönetimlerin sınırlarında “yerel topluluklara önceden danışılmadan değişiklik yapılamaz” diyor. ? Pazar günü Ayazağa’da noter huzurunda referandum yapıyorsunuz. Bütün bu anlattıklarınızdan sonra bir anlamı var mı? SARIGÜL Halkın iradesini öyle ya da böyle yorumlayanlar olabilir; görmezden gelenler de olabilir. Ancak Cumhuriyet var olduğu sürece bir gün herkesin halkın iradesine boyun eğeceği kaçınılmazdır. Ben bugün Mustafa Sarıgül olarak toplumda varsam, biliniyor, seviliyorsam ve bana güven duyuluyorsa bu benim hünerim değil halkın iradesidir. Ve benim için tek güvenilecek yerdir. Referandumdan çıkacak olan karar ne olursa olsun. Benim için çok anlamlıdır. Ayrıca çıkacak sonuç Anayasa Mahkemesi’nde açılacak davaların altyapısını oluşturacak, delil teşkil edecektir. ’ ANKARA Ulus’ta 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları sırasında polisin müdahalesi üzerine yaşanan olaylara ilişkin savcılığın başlattığı soruşturma kapsamında Ankara Emniyeti, ilk aşamada yürüyüşe katılan 7 kişiyi şüpheli sıfatıyla ifadeye çağırdı. İfade için emniyete giden CHP Ankara İl Başkan Yardımcısı Zafer Gür’e “Eyleme neden katıldınız. Barikatların kaldırılmasında aktör müsünüz” sorularını yöneltildi. Gür, dün avukatı Ozan Vural ile Ankara Emniyeti’ne gitti. “ 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa Muhalefet” etmekle suçlanan Zafer Gür’ün ifadesini alan polis memuru, bayram kutlamasını “kamu düzenini bozucu bir eylem” olarak nitelendir di. Gür ifadesinde özetle şunları kaydetti: “29 Ekim 2012 tarihli sözü geçen toplantıya CHP Genel Başkanı’nın öncülüğünde katıldım. Genel Başkan Yardımcılarının Emniyet yetkilileri ile barikatın açılması yönünde yapmış olduğu görüşmeler sırasında neden sıkıldığını anlamadığım biber gazından ciddi şekilde etkilendim. Bu durum üzerine 100. Yıl Çarşısı tarafında kurulan barikata doğru yürüdüm. Emniyet mensuplarına barikatın dışına sağlık durumu sebebiyle acilen çıkmam gerektiğini bildirdim, elimle barikatı aralayıp çıktım. Parti otobüsünde 15 dakika dinlendim ve sonra alana döndüm. Anayasal hak olan Cumhuriyet Bayramı kutlaması hiçbir şekilde kamu düzenini bozucu eylem olarak nitelendirilemez.” Gece 01.30’da verilen önerge ‘Kendi yasalarına uymuyorlar’ ? Yerel seçimler için bir plan program yapıyorsunuz herhalde? SARIGÜL Türkiye’de gündem çok hızlı değişiyor. Bir ay önce ilçe sınırlarıyla ilgili sorun yoktu. Şişli’deki tüm sivil toplum kuruluşları; muhtarlarım, meclis üyelerim, yurttaşlarım destek veriyor. Şişli Kent Konseyi olağanüstü toplandı, karar aldı ve bu konuda bir bildiri de yayımladı. Şu anda görevim Şişli’nin hak ve hukukunun korunması için her türlü demokratik ve hukuksal mücadeleye devam etmek. Yasa onandığı takdirde Anayasa Mahkemesi’ne yoğun biçimde başvuru gerçekleştirilecektir. Siz de söylediniz. Bu pazar günü Ayazağa mahallemizde noter gözetiminde referandum yapacağız. Bölge insanımızın eğilimi, talebi görülsün istiyoruz. Yerel seçimlerle ilgili konuşmak için henüz erken. Ancak hiç kuşku yok ki, bu son süreçte yaşadığımız olaylar benim ve arkadaşlarımın heyecanını daha da artırdı.” ‘Son olaylar heyecanımı daha da artırdı’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle