28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 KASIM 2012 CUMARTESİ 8 İstanbul B Edirne B Kocaeli B Çanakkale B İzmir PB Manisa PB Denizli S Zonguldak S S Sinop Samsun S Trabzon PB Giresun PB Ankara S 19 13 18 17 21 20 19 17 17 18 19 19 16 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars S S S PB PB PB B B B B PB PB S 15 15 16 23 24 24 20 21 17 19 14 14 11 HABERLER TARİHTE BUGÜN Oslo Y Helsinki Y Stockholm B Londra B AmsterdamY Brüksel PB Paris Y Bonn B Münih B Berlin B Budapeşte B Madrid Y Viyana B 5 8 7 13 11 11 12 12 9 7 10 14 10 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam B B B Y B B B B B B B B B 13 13 19 19 9 3 17 14 14 8 14 26 20 MÜMTAZ ARIKAN 17 Kasım GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada yanıtlarken... ... bu parti, “CHP olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Heykel olayına da girdiler, fark tamamen ortadan kalktı” diyor. Bu benzetmeyle CHP’ye değil, aslında Atatürk’e saldırıyor. CHP’nin iktidar olduğu dönemde ve 1950’den sonraki yıllarda, yurdun dört bir tarafında, okul bahçelerinde, ilçe meydanlarında dikilen Atatürk heykellerini ima ediyor. Bir tek cümlesi eksik: “Yıkılası heykeller!” Atatürk heykellerini ima ederek laik cumhuriyete saldırı içerikli davranış ile son zamanlarda övdüğü, Türkiye’ye alabildiğine demokrasi, her alanda özgürlük getireceği iddiasıyla 14 Mayıs 1950’de tek başına iktidara gelen, sonraki yıllarda zorba Demokrat Parti’nin ilk yılları arasında fark yok. Menderes’in DP’si de RTE’nin AKP’si gibi yoksulluğu, dini alabildiğine istismar ederek tek başına iktidara geldi ve… ... 195051’lerde pek çok ilde Kemal Pilavoğlu tarikatının kaba sakallı mensupları, Atatürk heykellerine saldırdı... DP iktidarı saldırıları önlemek amacıyla; RTE döneminde yandaşı medyanın kişiyi putlaştırma adı altında saldırıların hedefi olan, yerden yere vurdukları Atatürk’ü Koruma Kanunu çıkarmak zorunda kaldı. Pilavoğlu yargılandı, içeri atıldı. ??? RTE, ne yapmak istiyor? Geçmişi canlandırmanın peşinde mi? Üstü kapalı cümlelerle Atatürk düşmanlığını örteceğini sanıyorsa yanılıyor ve... ... bu yanılgısına somut kanıt arıyorsa, milyonlarca insanın 29 Ekim’de ve 10 Kasım’da sokağa dökülmesini anımsaması tabii Atatürk gerçeğini anlamak isteyen insana yeter de artar bile! ??? Diyarbakır’a gelişinin 75. yıldönümünde ilk kez Atatürk için yürümeyen askeri bu ulusal görevden alıkoyan emri kim verdi? Biliyoruz. Valiler devletin değil, AKP iktidarının valisi. Peki ama Atatürk’ün ordusu olmakla övünen asker nerede? Yıllardır onurla yerine getirdiği uygulamadan neden alıkonulduğunu en azından kınamak, Atatürk’ü korumak Genelkurmay karargâhına düşen bir görev değil mi? ??? Milletin kafasındaki gönlündeki Atatürk’ü korumak, kuşkusuz gereksiz ama son zamanlarda yaşananlar şu soruyu akla getiriyor: Bu onurlu görevi kim üstlenecek? RTE’yi ve kadrolarını geçiniz bir kalem. Elbette CHP! Ne ki Sonar’ın açıkladığı son ankete bakarsanız, o da oy derdinde. Bugün seçim olsa oy yüzdesi 25! Geçen seçimden bir puan aşağı! Bu ülkede yaşam koşullarının alt düzeyindeki 2025 milyon yoksula sağladığı bir ton kömür, iki kilo pirinçle, tabii din korkusuyla, kurtarıcısını bile sandık başında unutturarak iktidarını 10 yıldır sürdüren AKP iktidarı yüzde 50’den yüzde 47’ye düştü diye sevinmenin ne gereği var? İktidara seçenek sayılan ana muhalefetin oyları yukarıya doğru kıpırdamıyor; toplumsal, siyasal alanda, dış politikada ipliği pazara çıkan AKP iktidarının ancak yüzde 3 yitirdiği oyun bu ankete göre yüzde 2’si CHP’ye değil, MHP’ye kayıyor. Açlığın, zorbalığın egemen olduğu bu ülkede; AKP oyları zaten yüzde 45, 40, 38, 36, hatta 32’ye düşse ne yazar? AKP yine tek başına iktidar! ??? Kuşkunuz olmasın. RTE ve iktidarı bir gün gelecek gidecek. Nasıl gidecek? RTE mi gidecek, AKP mi bölünecek bilemem ama gidecek! Sürekli darbe takibi Darbe Komisyonu’nun raporunda ‘Darbeleri Önleme Komisyonu’ kurulması önerildi. Askerlerle birlikte darbelere destek veren sivillerin isimlerinin de sokak ve caddelerden silinmesi istendi ERDEM GÜL GÜNDEM MUSTAFA BALBAY ? Baştarafı 1. Sayfada Doğanın yasaları arasındadır; bir şeyi gizleme çabası arttıkça onu açığa çıkaran belirtiler de bir o kadar artar. Daha önce “Deniz” kod adıyla gizli tanık olarak ifade veren, terör örgütünün iki numaralı yöneticiliğine kadar yükselmiş Şemdin Sakık’ın, kimliğini açıklayarak konuşması kasım başına damgasını vurmuştu. 1990’lı yılların sonunda dönemin koşullarına paralel olarak ifade veren Şemdin Sakık’ın bugün de iktidar çevresine uygun bir söylemle sahne alması pek çok yazarın, yorumcunun gündemindeydi. Burada en acı olan böyle bir sahnelemenin “hukuk” zemininde yaşanması. ??? Gizli tanıklıktan açık tanıklığa geçme hakkını demokratik bir seçenek olarak kullanan Şemdin Sakık’ın ardından, 14 Kasım Çarşamba günü bir sürpriz daha yaşandı. Ergenekon davasının en kilit gizli tanıklarından biri daha, “Ben açık kimliğimle ifade vermek istiyorum” dedi. Normalde duruşmalar haftada 4 gün yapılıyor; pazartesi, salı, perşembe, cuma. Çarşamba, tutuklu sanıkların 1 saatlik görüş günü. Ayda 3 hafta arada cam bölmenin olduğu kapalı görüş, 1 hafta açık. 13 Kasım Salı akşamı mahkeme başkanı sürpriz yaptı, “Yarın duruşma var, gizli tanık 9 dinlenecek” dedi. Hepimiz şaşırdık. Aile görüşümüzden vazgeçemezdik, bu bizi hayata, özgürlüğe bağlayan en önemli can damarıydı. Bunun yanında gizli tanık 9’u da dinlemek gerekiyordu. Cumhuriyet gazetesinin bombalanması, Danıştay cinayeti olayının aydınlatılması için önemliydi. Aile görüşü öğleden sonra olanlar sabahtan, sabah olanlar 13.00’ten sonra duruşma salonuna geldi. Ben sabah duruşmaya katıldım. Öğleden sonra meslektaşlarımız Altan Öymen, Atilla Sertel, Mustafa Mutlu, Halil Nebiler, Müyesser Uğur, Cevher Kantarcı, Mutlu Tuncer, Misket Dikmen, Yaşar Aksoy, Elvan Feyzioğlu, Ergun Oruç, Gaye Karadağ’la Adalet Bakanlığı’ndan aldıkları özel izinle açık görüş salonunda bir saat hasret giderdik. Ardından bir saat kapalı aile görüşü, sonra yeniden cezaevinden duruşma salonuna döndüm. Gizli tanık 9, duruşmanın başında açık kimliğiyle ifade vermek istediğini söyledi. Kimliğini açıkladı. Kimse şaşırmadı! Herkesin tanıdığı gizli tanık, “bilinen sır” olmaktan çıkıyor diye düşünülürken adının açıklanmasına basın yasağı kondu. Gelinen noktada gizli tanık mahkeme salonuna göre gizli değil ama salonun dışına göre gizli! Durumu böylesine gizemli kılan ise gizli tanığın aynı zamanda sanık ve açık tanık olması. Elimizin altında pek çok hukuk kitabı var, araştırdık, bir kişinin hem sanık, hem tanık, hem gizli tanık olduğu bir dava bulamadık. Gerçi Silivri’ye pek uğramıyorlar ama seyrek de olsa gelen hukukçulara sorduk, onlar da rastlamadıklarını söylüyor. Şemdin Sakık olayından sonra gizli tanık 9 da davanın hukuken son derece tartışmalı konuları arasına girdi. Silivri davalarını mahkeme önüne gelene dek aşama aşama kurgulayanlar gizli tanık perdelerini aralarken neyi hedeflediler, açık değil. Ancak bilinen şu ki, davaya bir hukukilik katmadı, hukuksuzluğu katmerledi. Gizli tanık 9, kendisinin hiç katılmadığını söyleyerek Danıştay cinayetini anlattı. Suçunun Cumhuriyet gazetesine el bombası atılmasıyla sınırlı olduğunu iddia etti. Ardından da “Öyle duydum”, “Benim tahminime göre” diye başlayıp pek çok kişiye suçlamalar yöneltti. Suçlanan kişilerin kendisini savunması ise neredeyse olanaksız. Yöntem iyice yerleşti; suçlama serbest, savunma yasak! ??? Silivri’de ifade veren gizli tanıkların çoğunun ortak özellikleri şunlar: Geçmişte yüz kızartıcı olanlar dahil, pek çok suça bulaşmışlar. Tanıklıklarının geçerli olup olmayacağına ilişkin herhangi bir denetimden geçirilmemişler. İtirafçılık dahil, suçlarını hafifletebilecek arayışlara girmişler. Anlattıklarının doğru olup olmadığına yönelik hukuki bir mekanizma yok. Büyük ölçüde Emniyet’te polisçe planlanarak davaya dahil edilmişler. Ses ve görüntüleri bozularak ifade verirken bir rastlantı sonucu olsa gerek adı kamuoyu gündeminde olan kişileri de son anda anlatımlarına katıyorlar. Hukukun bu kadar açıklıkla, gizlileştirildiği bir ortamda adalet arıyoruz. Nereye gizlendiyse, bulamıyoruz! ANKARA TBMM Darbe ve Muhtarıları Araştırma Komisyonu, Meclis’in sürekli darbe takibinde olması amacıyla “Darbeleri Önleme Komisyonu” adıyla ihtisas komisyonları gibi sürekli görev yapacak bir komisyon kurulmasını önerdi. Darbe Komisyonu, son dinleyeceği isim olan Başbakan Tayyip Erdoğan’a yazılı olarak soruları iletme çalışmalarının yanı sıra taslak raporlarının yazımına da başladı. AKP’li üyelerce yazımı yürütülen ve muhalefet partilerinden üyelerin de önerileriyle tamamlanacak olan raporda, çarpıcı önerilere yer verildi. Edinilen bilgilere göre komisyon, Meclis’te bir Darbe Komisyonu’nun kalıcı hale getirilmesi görüşünü benimsedi. Komisyon ayrıca askerlerle birlikte darbelere destek veren sivillerin isimlerinin de yol, cadde ve sokaklardan silinmesini istedi. Raporda öne çıkan diğer öneriler de şöyle: . Darbe mağdurları için yeni bir araş tırma komisyonu kurulması, mağdurların hak kayıpları ve bunların tazmini gibi konularda çalışma yapması. Darbe dönemlerinde soygun ve hortumlamaların yaşandığı finans sektörünü ilgilendiren bilgilerin ticari sır olmaktan çıkarılması. Darbe dönemlerinde çıkarılan ve insan hak ve özgürlüklerini kısıtlayan yasaların ayıklanması. Okullarda darbelerin ülkeye verdiği zararlar konusunda ders verilmeli. Davanın dünkü oturumunda Adnan Hocacı Çalıkoğlu tanık olarak dinlendi ‘Ergenekon derin devletmiş’ HATİCE TUNCER Ergenekon davasında, kamuoyunda “Adnan Hocacılar” olarak anılan Adnan Oktar ve Bilim Araştırma Vakfı’na (BAV) 1999 yılında yapılan operasyonda gözaltına alınan Emre Çalıkoğlu tanık olarak dinlendi. Çalıkoğlu, davada tutuksuz yargılanan eski polis şefi Adil Serdar Saçan’ın kendisine ağır işkenceler yaptığını öne sürerek Saçan’ın verdiği bilgileri tutuklu sanık Tuncay Özkan’ın yöneticisi olduğu Doğan Medya Grubu’na bağlı kanallarda yayımladığını öne sürdü. Tuncay Özkan’ın “Belgeniz var mı, gördünüz mü” sorusuna tanık Çalıkoğlu, “Öyle olduğunu düşünüyorum” dedi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Cezaevi yerleşkesinde görülen davanın 262. duruşması yapıldı. Mahkemeye tanık olmak için başvuran Emre Çalıkoğlu, Kasım 1999’da askerlik görevini yaparken Bilim Araştırma Vakfı’na düzenlenen operasyonda 100’den fazla kişiyle birlikte gözaltına alındığını söyledi. Dönemin Organize Suçlar Şube Müdürü Adil Serdar Saçan ve yardımcısı Ahmet İhtiyaroğlu’nun kendisine işkence yaptığını anlatan Çalıkoğlu, “6 gün boyunca bana işkence yapıldı. Bana işkence yapan Adil Serdar Saçan, bazen beni bir odaya alıp diyalog kurdu. Bu diyaloglarda kendisinin de derin devlete çalışmaktan gurur duyduğunu anlattı. Ergenekon soruşturmaları sırasında Saçan’ın sözünü ettiği derin devletin ‘Ergenekon’ yapılanması olduğunu anladım. Bunun üzerine ‘Ergenekon’ soruşturmasını yürüten savcılığa dilekçe verdim” dedi. Özkan’ın hangi suçlama ile gözaltına alındığını sorması üzerine Çalıkoğlu, “Organize suç çetesi” diye yanıt verdi. Özkan’ın Bilim Araştırma Vakfı’na yapılan operasyona ilişkin “Benim im Dikili, başkanı için ayakta! Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven’e iki farklı davada verilen 8 yıl 4 aylık hapis cezasının Yargıtay 5. Dairesi tarafından onanması ilçeyi ayağa kaldırdı. Dikili Atatürk Alanı’nda toplanan binlerce kişi Özgüven ve 10 belediye çalışanına verilen cezalara tepki gösterdi. Alanda toplananlara hitap eden CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günaydın, Özgüven’in adının itibarsızlaştırılmak istendiğini ancak yurttaşların buna kanmayacağını vurguladı. Öte yandan Dikili Kaymakamı Zafer Karamehmetoğlu, Özgüven’in yurtdışına çıktığının belirlendiğini söyledi. (EMRE DÖKER) zamla haber gördünüz mü” yönündeki sorusuna Çalıkoğlu, “Sizin imzanızı görmedim. Sizin yöneticisi olduğunuz grubun yayın organlarında haberler yayımlandı. Saçan’dan elde ettiğiniz bilgileri Doğan Medya Grubu’nun kanallarına servis ettiniz” dedi. “Benim Saçan ile bağlantılı olduğuma ilişkin bir belgeniz var mı” diye sorması üzerine de Çalıkoğlu, “Öyle olduğunu düşünüyorum” diye konuştu. Daha sonra emekli istihbarat Binbaşı Zahit Engin tanık olarak ifade verdi. Engin, “Ergenekon duruyor, dimdik de ğil ama duruyor, sindi. Soruşturma sırasında Zekeriya Öz’e anlattım, ‘Encümeni Daniş’in üzerine gidin, Ergenekon’un beyni Encümeni Daniş’tir’ dedim. Öz’e yol gösterdim” dedi. Mahkeme heyeti aralarında CHP İzmir Milletvekili ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un da bulunduğu 65 sanığın tutukluluk halinin devamına ve Abdullah Öcalan’ın eski avukatlarından İrfan Dündar’ın pazartesi günkü duruşmada hazır edilmesine karar verdi. 5 YILA KADAR HAPSİ İSTENİYOR KCK BASIN DAVASI EMEKLİ KORGENERALİN İSYANI Annesinin cenaze törenine katılmıyor İstanbul Haber Servisi Ergenekon davasında İnternet Andıcı dosyasından tutuklu bulunan eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin’in annesi Cevriye Pekin (85) dün Bursa’nın İznik ilçesinde yaşamını yitirdi. Annesinin ölüm haberi, dün İsmail Hakkı Pekin’e cezaevinde iletildi. Pekin ise cenazeye katılmayacağını yazılı olarak açıkladı. Pekin yaptığı açıklamada “Yakınlarını kaybeden tutukluların maruz bırakıldıkları tutum ve davranışların ruhumda yarattığı tahribat beni sevgili annemin cenaze törenine katılmama ve son görevimi layıkıyla yerine getirmeme engel olmuştur. Kıymetli ve sevgili anacağım ruhun şad, mekânın cennet olsun” dedi. Cevriye Pekin, bugün Bursa’da öğle vakti kılınacak cenaze namazının ardından son yolculuğuna uğurlanacak. Oktay Candemir ve Seminere katıldığı için sanık olan Arın ifade verdi Çiğdem Aslan tahliye edildi HİLAL KÖSE Antalya Barosu tarafından düzenlenen kadına yönelik şiddet seminerinde küçük yaşta evliliklerden örnek verirken Hz. Muhammet’ten bahsettiği gerekçesiyle hakkında dava açılan avukat Canan Arın, talimatla verdiği ifadesinde “Ne kimseyi yerdim, ne övdüm. Bu dava politik bir davadır” dedi. Mor Çatı’nın kurucularından İstanbul Barosu üyesi avukat Canan Arın, Antalya Barosu’nun düzenlediği kadına yönelik şiddet konulu eğitim seminerinde yaptığı konuşması nedeniyle “dini değerleri aşağılama” ve “Cumhurbaşkanı’na ha karet ”suçundan 1 yıl 6 aydan 5 yıla kadar hapis cezası istemiyle açılan dava kapsamında Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde dün talimatla ifade verdi. Arın ifadesinde, “Abdullah Gül’ün eşinin internette yayımlanmış röportajlarından konuştum. Hz. Muhammet’in Hz. Ebubekir’in 9 yaşındaki kızıyla evlendiğini söyledim. Uzakdoğu ülkelerine, küçük kızlarla birlikte olmak için yapılan turlardan bahsettim. Ben ne kimseyi yerdim, ne övdüm. Gerçekleri söyledim. Bu dava politik bir davadır. Konuşan herkesi susturmak için açılan bir davadır” dedi. İstanbul Haber Servisi KCK’nin basın komitesini oluşturdukları iddiasıyla 33’ü tutuklu 44 gazete çalışanının yargılandığı 3. KCK davasında, taleplerini dile getiren avukatlardan Baran Doğan, mahkeme başkanı Ali Alçık’ın daha önce baktığı davada, bir sanığa Kürtçe tercüman atadığını, devlet politikası değiştiği için Alçık’ın Kürtçe tercüman taleplerini reddettiğini öne sürdü. Duruşma sonunda Oktay Candemir ve Çiğdem Aslan tahliye edildi. Duruşmaya tümü açlık grevi eyleminde bulunan 33 tutuklu sanık ve yedi tutuksuz sanık katıldı. Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde mahkeme heyeti değerlen dirme için duruşmaya ara verdi. Tüm sanıkların avukatlarından Baran Doğan, mahkeme başkanı Alçık’ın Sulh Ceza Mahkemesi’nde hâkimlik yaptığı dönemde Mehdi Tanrıkulu adlı bir sanığa Kürtçe tercüman atadığını söyledi. Doğan, “Benim müvekkillerim, anadillerinde savunma hakkı verilmediği için açlık grevinde. Siz daha önce duyarlı davranıp tercüman atamışsınız. Oysa şimdi devlet politikası değişti diye tercüman atanmıyor” dedi. Candemir ve Aslan’ın tahliyesine karar veren mahkeme heyeti 31 kişinin tutukluluk hallerinin devamını kararlaştırdı. Dava 48 Şubat 2013 tarihine ertelendi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle