19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 KASIM 2012 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 Üniversiteyi Onurlandırdı ize Üniversitesi’ydi adı. 2006’da AKP’liR lerin çıkardığı bir yasa ile Karadeniz Teknik Üniversitesi’nden ayrıldı. Darağacına Doğru damın yeniden kanunlaştırılması bir rastlantı değil kuşkusuz. Başkan babacı sisteme cuk oturuyor. Tıpkı büyükşehir belediyelerini, sınırını ve sayısını artıran yasa gibi. Seçtirilmiş halife sultan, “Kellesi vurula” dedi mi, işlem tamamlanacak. AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ durumu açık etti zaten: “Marjinal grupların, ideolojik yapıların başkanlık sisteminde iktidar yüzü görme ihtimali yok. Başkanlık sistemi ideolojileri, marjinaliteyi reddeder.” Tek başkan, tek ideoloji, tek cemaat. Recep Tayyip Erdoğan’ın deyişiyle “imam hatip mezunlarının yeniden inşa ettiği” yeni düzene boyun eğmeyenin gideceği yer şimdiden belli: Darağacı. Geleneksel yöntemle mi yaparlar, İran’daki gibi vinçle mi asarlar. O da işin ayrıntısı... Ödün Verme Yöntemi yı yumrukluyor, elini kolunu sallıyor, halkın gazını alıyor... Sonra, hop gelsin bir “açılım”. Yeni öğreniyoruz. Bir açılım da, şimdi cezaevinde yatan eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un önerisiyle gerçekleşmiş. Başbuğ, Cengiz Çandar’a açıklamış: “Hükümete TRT’de Kürtçe yayın yapılmasını ben telkin ettim.” Erdoğan TRTŞeş’i açarken, “Zaman içerisinde bu çok daha farklı adımların atılmasına vesile olacaktır” demişti. Yetmiyor... Bülent Arınç’ın dediği gibi: “Kurban olduğum Allahım verdikçe veriyor.” iliyorsunuz, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, B amacını “herkesin kendi dini eçenlerde Melih Aşık da yazdı. G Recep Tayyip Erdoğan esip gürlüyor, bağırıp çağırıyor, masa İ Üniversitenin rektör yardımcılığına, 1980’li yıllarda, temel amacı, “Müslüman memleketlerin İslamcı kurallara göre yönetilmesini sağlamaya çalışmak” olan Suudi Arabistan kökenli Rabıta örgütünün parasıyla yurtdışına gönderilen S. Kemal Sandıkçı atandı. Sandıkçı, aynı zamanda Ensar Vakfı kurucusuydu. AKP milletvekili Hasan Karal ile Gümrük Bakanı Hayati Yazıcı’nın önerisi üzerine Rize Üniversitesi Senatosu 2011 Kasım ayında tek gündemle toplanıp adının “Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi” olarak değiştirilmesini oybirliği ile kararlaştırdı. AKP milletvekilleri de Nisan 2012’de çıkardıkları bir yasa ile Recep Tayyip Erdoğan’ın adını üniversite tarihine kazımış oldular. Recep Tayyip Erdoğan da geçen hafta adını taşıyan üniversitenin açılışına katılarak kendisini çılgınca alkışlayan profesörleri, doçentleri, yardımcı doçentleri onurlandırdı. Anımsayınız: 12 Eylül faşist cuntasında; sokaklara, caddelere, okullara oybirliği ile Kenan Evren adı veriliyordu. Bir farkla... O dönemde bile Kenan Evren adına üniversite açılmamıştı! AB: Çember ve Eksen Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği için 2000’li yılların başında yazılıp çizilen senaryoların biri dışında en kötüsü gerçekleşti. AB ekonomik bir kaosa girdi ve debelenme halen de sürüyor. Bu durumdan Türkiye nasıl etkilendi? Normal koşullarda 2010’dan itibaren üyelik menzilinde yer almamız gerekirken bugün artık önümüzü göremiyoruz. Senaryolar altüst oldu. Üyelik senaryoları arasında “biri hariç” demiştim. 1990’dan itibaren bir tür “ütopya” bağlamında ortaya attığım bir başka öngörü daha vardı. Bu da “Halkalar Avrupası”na Türkiye halkasının eklemlenmesi senaryosudur. Önce 1991’de “Bir Avrupa Rüyası” kitabımda, daha sonra da “Oğluma Avrupa Mektupları”nda (2002) dile getirdiğim “Halkalar Avrupası” ne anlama geliyor? TÜSİAD Uluslararası İlişkiler Koordinatörü Bahadır Kaleağası Boğaziçi Enstitüsü’nün son toplantısında Avrupa’daki görünen değişimi “çok merkezli, iki çemberli Avrupa” olarak ifade etti. İki çemberli Avrupa, 80’li yıllardan bu yana konuşulan “iki vitesli” Avrupa’nın farklı bir biçimde hayata geçmesi. Avrupa’da bazı çekirdek ülkelerin merkezde daha sıkı entegrasyona gitmeleri, diğerlerinin ise daha gevşek bir ilişki içinde bazı uygulamalara katılmamaları... Bu öngörü zorunlu olarak gerçekleşme yolunda. Asıl yeni olan gerçeklik ise bugünkü kurgunun bizi çok merkezli ya da çok halkalı/çemberli Avrupa’ya doğru taşıyor olması. Çember sayısının ikiyle kısıtlanmayacağı, 20 küsur yıl öncenin öngörüsüyle halkaların sayısının artacağı, bunda da Türkiye’nin başrolü oynayabileceği kanısındayım. Nasıl mı? ??? Bugün AB’ye üye olan 27 ülkenin Avrupa Birleşik Devletleri’ni kurma olasılığı çok zayıf. Ancak bu durum Avrupa Birliği’nin dağılması anlamına gelmiyor. Tam tersine, Fransız düşünür Attali’nin 90’lardaki gelecek öngörüsünde yeri olan 3540 üyeli bir Avrupa var ufukta. Dünyanın yeni ekonomik rekabet koşulları, Çin’in yükselişi gibi faktörler Avrupa’yı daha esnek bir yapılanma içinde genişlemeye mecbur kılıyor. Bu yeni yapılanma içinde Türkiye’nin de elbette yeri var. Bunun ön koşulu ise Türkiye’nin AB eksenini kaybetmemesi. AB eksenini yitirmeyen bir Türkiye’nin AB alanını yeni halkalar ekleyerek genişletme potansiyeli büyük. Son olarak Eylül 2009’da Harp Akademileri Komutanlığı’nda yaptığım konuşmada dile getirdiğim bu öngörüye göre AB eksenli bir Türkiye AB’ye bir halka ile eklemlenmekle kalmayacak. Türkiye’nin kendi etrafında oluşan ve Türkiye ile kesişen KafkasyaOrta Asya ve Maşrek Ortadoğusu halkaları var. AB, Türkiye üzerinden bu halkalarla da irtibatlanabilir. Evet, Avrupa Birleşik Devletleri’nin, Avrupa konfederasyonunun bugün için uzağındayız. En yakınımızdaki Ortadoğu’daki gelişmeler bile bize dünyadaki kaos ortamının bir süre daha, hatta belki de şiddetlenerek devam edeceğini gösteriyor. Ancak insanlığın bu koşullara dur demek zorunda kalacağı bir gün de gelecek. O gün geldiğinde, sadece jeopolitik ya da ekonomik koşullar değil, insani değerler de yukarıda çizdiğim resmin içinde olmamızı dayatacak. Avrupa eksenini kaybetmemekte yarar var... Milletvekillerinden duyd “İdam meselesini ortaya uk: rına göre, mutlaka İmral attıklaı ile gizli bir pazarlık yürütüyo gizli rlardı Bildik “cambaza bak” hik r.” âyesi yani... Gizli Pazarlık Hatır İhalesi dan 546 milyon dolar olarak verildi. Oysa bu rakam 2 yıl önce yapılan ihaledeki en düşük teklifin yarısına bile ulaşmıyordu. Ayrıca, bu ortak girişim grubu, İstanbul Anadolu Yakası Elektrik Dağıtım Bölgesi’nin devri için yükümlülüklerini yerine getirmemiş, Toroslar EDAŞ ihalesinde de ödemelerini yapmadıkları için teminatları yanmıştı. Yine de ısrarla yeni özelleştirme veriliyor onlara! Hem de yarı fiyatına... Kimin hatırına acaba? lektrik Mühendisleri Odası açıkladı: Akdeniz EDAŞ ihalesinde en yüksek teklif, E CengizKolinLimak Ortak Girişim Grubu tarafın Değerler Eğitimi ceği sempozyumda kimi konu başlıkları şöyle: “Değerler eğitimi açısından ders kitapları, öğretmenlik mesleği ve değerler”, “Okultoplum ilişkisi ve değerler”, “Eğitim politikaları ve değerler.” İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın katkıda bulunduğu sempozyumda, nesnelbilimsel eğitimin verilmesi gereken üniversiteleri biçimlendiren YÖK’ün Yürütme Kurulu üyesi Prof. Dr. Mehmet Şişman, “Değerler Eğitiminde Ülke Deneyimleri” başlıklı açık oturuma başkanlık yapacak. Adının önüne “Prof. Dr.” unvanı bulunan bir başka isim, Talim Terbiye Kurulu Başkanı Emin Karip de “Türkiye’de değerler eğitimi” üzerinde konuşacak. ve felsefi inançlarına göre eğitim ve öğretim yapma hakkını kullanmasına destek ve yardım sağlamak” olarak belirlemiş Ensar Vakfı’nın kurucusudur. O Ensar Vakfı’nın düzenlediği “Uluslararası Değerler ve Eğitimi Sempozyumu” dün Bahariye Mevlevihanesi’nde başladı. Dini değerlerinin görüşüle Küçücük kız çocukları için “mükellefiyet”, yani “kadın olabilme” koşulunu tutturabilmek için eğitim yasasında yaş sınırı ayarlandı, lise öğrencilerine evlilik yolu açıldı, zorunlu eğitim medresenin kara çarşafına sokuldu. Yine de işleri bitmedi. Bir kadro, öğretmenlikten tutun ders kitaplarına değin ulusal eğitimi ve çocuklarımızın beynini bir vakfın amacına uyarlı hale getirme peşinde... Açlık Grevinden Doğan Ölüm Cezası Tartışmaları SADIK ÇELİK Bu kez gündemi değiştirme görevi, belki de insanlığın tarihiyle birlikte doğan ve farklı devirlerde farklı biçimlerde uygulanarak, giderek azalan sıklıklarla da olsa varlığını günümüze kadar koruyan idamın geri getirilmesi konusuna verildi. Açlık grevlerinin ölüm sınırına geldiğinin konuşulmaya başlamasını takiben gündeme birdenbire idam tartışmaları düştü. Hem de ne düşüş. Haber ve tartışma programları, gazeteler, sanal mecralar derken idamın geri getirilme ihtimali ve sonrası üzerine çılgınca bir görüş ve tartışma furyası başladı. Ne tesadüftür ki, tam da Suriye’de olaylar çıkmaza girmişken, tam da helikopter kazasıyla 17 şehit verilmişken, tam da Taksim çalışmalarına karşı sesler yükselirken… Hepimizin ayarlarıyla oynayan yepyeni bir gündem maddesi bırakıldı ortamıza ve biz hiç beklemeden üzerine atıldık. Gazeteci, aydın, aydın olmayan, politikacı, bilim insanı ve halk kimliklerimizi de yanımıza alıp tartışma meydanlarına döküldük hemen ve zihinlerimizi epeyce bir süre daha meşgul edebilecek, ülkede olup biten diğer korkunç gerçeklerden bizleri bir nebze olsun uzaklaştırabilecek farazi bir gündemin peşine düştük. Elbette idamla ilgili toplumda birbirinden çok farklı görüşler vardı. Kimisine göre öyle suçlar vardı ki bunların kesin çözümü için idam şarttı ve hatta haktı; ayrıca idam, kamuoyu için de ağır suç işleyen hükümlülerin aldığı cezayla ilgili önemli bir vicdansal tatmin aracıydı. Kimine göreyse işlenen suç ve niteliği ne olursa olsun cezası idam olamazdı. İdam çağdışı bir uygulamaydı ve çağın gerisine gömülmeliydi artık. Devletler, sebep ne olursa olsun bir insanın canını alma hakkına sahip olamazdı. İdam biraz da AB ile müzakere sürecinin başlaması için kaldırılmıştı ve bugün idamın geri gelmesi demek her şeyden önce AB sürecinden bütünüyle uzaklaşmak, hatta kopmak ve AB üyeliğinin suya düşmesi anlamına gelecekti. Ama zaten bu kimin umurundaydı ki… Ayrıca idamın potansiyel suçlular için caydırıcılığı hakkında yapılan bilimsel araştırma sonuçları da bu cezanın uygulanmasını olumsuzlayan verilere ulaşmıştı. İdamın uygulandığı ülkelerde suç sayısında düşüş görülmediği hatta bazı ülkelerde cezanın uygulanmasıyla birlikte suç rakamlarında artış görüldüğü sonucuna yine bu çalışmalarla birlikte varılmıştı. Hal böyleyken ne oldu da fikirler değişti, idam tekrar geri getirilmek istendi? Yoksa sadece başta açlık grevinin destekçilerinin ve hem içeride hem de dışarıda belirli grupların gözünü korkutmak için bir karşı atak niteliği mi taşıyordu bu çıkış? Aslında idamın, açlık grevlerinin arkasından ve buna bağlı olarak gündeme getirilmesi, idamın geri gelmesini destekleyenlerin dar çerçevede yalnızca Öcalan örneği üzerinden değerlendirerek desteklemesi, karşı görüşte olanların da yine aynı gerekçeyle karşı çıkması bile idamı tartışmalarının daha sağlıklı ve çok yönlü görüşülmesine bir engel niteliği taşıyordu. Önemli toplumsal bir mesele tarafsız bölgeden, nesnel bir bakış açısıyla değil, herkesin kendi durduğu dar pencereden, kendi çıkarı doğrultusunda ele alınıyordu. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığı her zamanki gibi varlığını hissettiriyordu. İşte tüm bu soru ve fikirlerin hepsi tek tek masaya yatırıldı. Görüşlerin her biri defalarca konuşuldu, tartışıldı, tartışılıyor. Asıl önemli olan nokta ise durup dururken aniden ortaya çıkarılan idam meselesinin yine durup dururken aniden ortadan kalkacak olması… Toplumdaki güvensizliğin, yarınını görememe, tahmin edememe hissiyatının, ani değişim ve dönüşümler karşısında ortaya çıkan tedirginliğin biraz daha güçlenecek olması. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA HARBİ SEMİH POROY SEDAT YAŞAYAN UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] Google Arama motoru Google, en fazla içerik kaldırma talebinde bulunan hükümetleri açıkladı. Böylece yeni bir dünya birinciliğimiz daha oldu. 2012’nin ilk altı ayında 501 içeriğin Google’dan kaldırılmasını talep etmişiz. 501 talebin 453’ü yöneticilerden ve polislerden gelmiş… Ve bu taleplerin içeriğiyle ilgili yapılan araştırmada ilk sırayı yüzde 26 ile “resmi makamlar hakkında eleştiri” almış… Şaşırtıcı mı? Elbette ki değil. Çok endişelenmeye gerek yok; Google da bu taleplerin yüzde 45’ine olumlu yanıt vermiş ve içerikler kaldırılmış. [email protected] SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Ortam, atmosfer, 1 hava. 2/ İs 2 tanbul’un 3 bir semti. 4 3/ Parlak 5 kırmızı renkte bir 6 süs taşı... 7 Bir bağlaç... 8 Bir haber 9 ajansının kısa yazılışı. 4/ “ at1 2 3 4 5 6 7 8 9 lar yakın eyler ırağı 1 Ç O V Ç O V S E / Yüce dağdan aşan 2 İ Y İ L O T U S yollar bizimdir” 3 N A S R A N İ İ (Dadaloğlu)... Bir 4 Ç K A M A L A K A V borcun ödenmesi 5 İ K O N A N A V A R için gösterilen süre. 6 N A Z V İ P D E R E 5/ Suriye ile Ara 7 S bistan arasında bü 8 F A T A N E T 9 A S E T O N A T yük bir krallık kurmuş olan eski Arap halkı. 6/ Dinsel inançları olmayan... Küçük erkek kardeş. 7/ Hafıza kaybı... Bilgisiz, kültürsüz kimse. 8/ Pasta hamuru... Şiirleri şeriata aykırı görüldüğü için 1404’te derisi yüzülerek öldürülen ünlü tasavvuf şairi. 9/ Maden, tahta, taş üzerine delik açmakta kullanılan aygıt. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Osmaniye’nin Kadirli ilçesinde, “ulusal park” kapsamına alınmış bir baraj. 2/ Dalgalı parıltılar verilmiş olan bir tür kumaş... Bir aydınlatma aracı. 3/ Daha çok Türk halklarının müziklerinde kullanılan nefesli bir çalgı. 4/ İlkel benlik... Bir buluşun bir kimseye ait olduğunu gösteren belge. 5/ Bir vidada iki diş arasında kalan çukur bölüm... Yakacak olarak kullanılan kurutulmuş sığır tersi. 6/ Ay’ın ve kimi yıldızların dolayındaki ışık çevresi... Bir peygamber. 7/ Bir soru sözü... Yüce, yüksek... Kalın bükülmüş sicim. 8/ Bir salgı bezi dokusunda, o doku aleyhine gelişen tehlikesiz ur. 9/ İştahı açmak için yemekten önce içilen içki.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle