27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 KASIM 2012 SALI 6 HABERLER Esendere Sınır Kapısı’nda bürokratlar hakkında düzenlenen rapor altı aydır işleme konulmadı Suçlama sumen altı İLHAN TAŞCI Başkanlık, Açlık, İdam Evet, önce iki mesajla (dün) sosyal medyada paylaştım konuyu: Başbakan R.T. Erdoğan’ın açlık grevcilerine karşı tutumu ile bütün yetkileri elinde toplamak istediği Başkan olma arzusu birbiriyle ne kadar örtüşüyor! Örtüşen başka bir iradesi daha var: Başkan olma talebi ile idam isteği! Sosyal medya paylaşımından hemen yanıtlar geldi: “İstikrar diye buna derim ben!” Başka bir yanıt: “Batı’nın Ortadoğu’ya model olarak layık gördüğü lider tipi bu işte. Küresel kapitalizmle barışık, güç sarhoşu, otokrat, demagog.” Başkanlık (bütün yetkiler!) idam açlık grevlerine karşı o soğuk, aldırmaz vurdumduymaz tutum... Bu üçlü davranış veya düşünce, tesadüfen bir araya gelen özellikler değil. Birbirini çağrıştıran, destekleyen ve kümülatif etkisi bakımından da ortaya net bir “Başkanlık Fotoğrafı” çekip koyuyor! ??? Başbakan, alelacele ismini verdirttiği Rize Üniversitesi’nde cüppe giyip konuşma yaptı. Ecevit’in adını da Zonguldak Kara Elmas Üniversitesi’ne verdirtti ki, olayı örtbas etsin... Hangi olayı diyeceksiniz: Bir insan, henüz iktidarının zirvesinde ve tam bir muktedir konumunda iken, adını üniversitelere falan verdirtiyorsa, yanlıştır, etik değerlere aykırıdır ve bence ayıptır. Cumhurbaşkanı’nın adının da, henüz gücünün zirvesindeyken üniversiteye verilmesi yanlıştır. Bakın, Ecevit için aynı şeyi demem. Zonguldaklılar üniversitelerine Ecevit’in adının verilmesini isteyebilirlerdi ve bir kampanya açabilirlerdi. Yapmadılar veya ben duymadım! Değerli olan, iktidardan gittikten sonra, başka güçlerin ve iradenin böyle bir girişimde bulunmasıdır. RTE iktidarın doruğunda iken, geçmişte bazılarının isimlerinin bugün nasıl silindiğinden bahsediyor! Belki de isimlerin kendi iktidarı döneminde sildirildiği daha doğrudur! RTE, kendisinden sonra bu isimlerin hep ayakta ve orada kalacağından nasıl bu kadar emin? İşte “Büyük Güç” budur! İnsanın iktidarda iken kendisinde duyduğu mutlak güç ve yanılmazlık budur. Bu tam bir otokrat kimliğin dışavurumudur. Ziyaret ettiği Brunei Sultanı anayasasına ne yazmış (doğru mu araştırmadım, yakıştırma bile olsa, ülkede ve sultandaki genel kanıyı dile getiriyor): Hata yapmaz! ??? ANKARA Gümrük ve Ticaret Bakanlığı müfettişleri, terörün finansmanında kullanıldığı istihbarat birimlerince de raporlaştırılan Esendere Gümrük Sınır Kapısı’nda yaşanan kaçakçılık olaylarında sorumlulukları bulunduğu gerekçesiyle Gümrükler Genel Müdürü ve Personel Dairesi Başkanı’nın da aralarında bulunduğu bürokratların “görevi kötüye kullanma” suçundan soruşturulmasını istedi. Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı ise bu suçlamalar nedeniyle bürokratlarının soruşturulmasına izin vermedi. Gümrük müfettişlerinin bürokratların soruşturulması istemli raporu 6 aydır işleme konulmayarak, sumen altı edildi. Bakanlık başmüfettişleri raporlarında, devletin inisiyatif ve otoritesinin bitme noktasına geldiği Esendere Gümrük Sınır Kapısı’nda yaşanan kaçakçılık olayları Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’na kadar uzandı. Hayali ihracat karşılığında devletten alınan KDV iadelerinin terörün finansmanında kullanıldığı yönündeki be GÜMRÜK VE TİCARET BAKANLIĞI RAPORLARI YOK SAYDI Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, “Kapı var sahibi yok” haberimizle ilgili yaptığı açıklamada, haberin dayandığı müfettiş raporlarındaki değerlendirmeleri yok saydı. Gazetemizde yer alan haberde, sınır kapısının faaliyetinin durduğu yönünde herhangi bir değerlendirme bulunmamasına karşın bakanlığın açıklamasında, “Esendere Gümrük Kapısı’nda 24 saat hizmet vermektedir” denilmesi dikkat çekti. Cumhuriyet’in ulaştığı müfettişlerin değişik tarihlerde düzenledikleri raporlarda Esendere Sınır Ticaret Merkezi’nin (STM) kapatılması önerisine haberlerde yer verilirken Bakanlığın, STM’nin kapatılması yönünde bir karar olmadığını açıklaması dikkat çekti. lirlemelerle öne çıkan Esendere Gümrük Sınır Kapısı’nda alınması gereken önlemler ve çözüm önerileri raporlaştırılmıştı. Müfettişlerin nafile çabası Gümrük müfettişleri raporlarında; kaçakçılığın önlenebilmesi için alınması gereken tedbirlerle ilgili adım atılmaması nedeniyle sınır kapısında yaşanan “usulsüzlük ve hukuksuzluğun” sürmesi üzerine son olarak “İvedilikle gümrük idaresinin, devlet otoritesinin ve itibarının başladığı ilk alanın gümrük sahaları olduğu prensibi şiar edilerek derhal ikmal edilmesini ve mevcut yapının ıslah edilme sini, söz konusu ıslah mümkün değil ise yolcu işlemleri hariç diğer gümrük işlemleri ve sınır ticaret merkezi işlemlerinin en azından yeni bina yapılıncaya kadar askıya alınmasını” istedi. Yaşanan kaçakçılığın ve hukuksuzluğun önüne geçilebilmesine yönelik bu öneri bakanlıkça yerine getirilmedi. 8 milyonluk yeni vurgun Bölgede tekrar inceleme yapan gümrük başmüfettişleri, 16 Mayıs 2012 tarihli 1062 sayılı bir soruşturma raporu daha düzenledi. Bu raporda ise yaklaşık 200 milyon liralık yeni bir hayali ihracat belirlemesi ya pıldı. Bu vurgunu gerçekleştirenlerin devletten 8 milyon lira haksız KDV iadesi aldıkları da saptandı. Gümrük başmüfettişlerinin raporunda; Esendere’ye ilişkin önerileri yaşama geçirmemeleri, hayali ihracat kaçakçılıklarıyla terörün finanse edilmesinin önlenmesine yönelik önlemleri almamaları ve bir anlamda dolaylı olarak kaçakçılığa göz yumdukları gerekçesiyle, bakanlık bürokratlarının soruşturulmasına ilişkin değerlendirmelere yer verilerek Gümrükler Genel Müdürü ve Personel Dairesi Başkanı’nın da aralarında bulunduğu bürokratların Türk Ceza Yasası uyarınca 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası öngörülen “görevi kötüye kullanma” suçundan soruşturulması istendi. Bakan Yazıcı ise hayali ihracat kaçakçılıklarında sorumlulukları bulunduğu müfettişlerin raporunda belirtilen üst düzey gümrük bürokratlarının soruşturmasına izin vermediği gibi raporu da işleme koymadı. Rapor 6 aydır sumen altında bekletiliyor. Müfettişlerin düzenlediği raporlardaki hayali ihracat suçuna ilişkin 5 yıllık zamanaşımına sayılı gün kaldı. Siirt’in Pervari ilçesinde helikopterin düşmesi sonucu şehit olan askerlerden 14’ü toprağa verildi Gözyaşlarıyla uğurlandılar GENELKURMAY: Fotoğraflar: AA Pilotlar tecrübeli helikopter bakımlıydı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı, 17 askerin şehit olduğu Pervari kırsalında düşen helikopterin meteorolojik koşullar nedeniyle düştüğünü açıkladı. İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin ise helikopterin “pilotaj hatası ve kötü hava şartları” nedeniyle düştüğünü söylemişti. Genelkurmay’dan yapılan açıklamada, şu ifadeler yer aldı: Helikopter 12 yaşında: Kırıma uğrayan S70 modeli Sikorsky tipi helikopter, 2000 yılında imal edilerek 17 Ekim 2000’de envantere girmiştir. Uçuş ömrünü doldurmadı: Helikopterlerin kabul edilen ekonomik ömürleri asgari 10 bin uçuş saatidir. Kaza kırıma uğrayan helikopter, toplam 1845 saat uçuş yapmıştır. Bakımları yapıldı: Helikopterin; 10 saatlik, 30 saatlik, 100 saatlik, 250 saatlik ve 500 saatlik bakımları zamanında yapılmıştır. Pilotlar tecrübeli: Söz konusu helikopterde görevli olan pilotlar, tecrübeli pilot statüsündedir ve uçuş saatleri emsallerine göre ortalamanın üzerindedir. İniş bölgesine düştü: Havanın yer yer kapalı ve hafif yağışlı olduğu, ancak görüş mesafesinin uygun ölçülerde bulunduğu belirlenerek tugay komutanlığı tarafından planlandığı şekilde havadan indirme faaliyetinin uygulanmasına karar verilmiştir. Kırıma uğrayan helikopter, birinci sortide 13 askeri personeli indirme bölgesine vukuatsız olarak indirmiş, Siirt’e dönerek, ikinci grup askeri personeli alarak havalanmış ve iniş bölgesinde kırıma uğramıştır. Terörist saldırı yok: Kırıma uğrayan helikopterimize dışarıdan herhangi bir terörist müdahalesi olmamıştır. Yurt Haberleri Servisi Siirt’in Pervari ilçesinde helikopterin düşmesi sonucu şehit olan 17 askerden 14’ü son yolculuklarına uğurlandı. ANKARA: Şehit Pilot Üsteğmen Yakup Çınar (27) için Kocatepe Camisi’nde tören düzenlendi. Şehidin annesi Fatma Çınar, “Yavrum ben sana söz verdim ağlamayacağım. Vatan sağ olsun. Hakkım sana helal olsun. Üç aylık yavrusunu, eli kınalı gelinimi ne yapayım” diye feryat etti. Şehidin dayısı Servet Akman da, “Biz de Kürt’üz, herhangi bir ayrımcılık görmedik” dedi. Törene Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile yurttaşlar katıldı. Şehidin annesi Çınar, Gül’ün önünde durarak “Cumhurbaşkanım buna dur deyin, ağlamayacağım” diyerek acısını dile getirdi. Cenazenin top arabasına konulduğu sırada elindeki karanfilleri tabuta bırakan şehidin 3 aylık hamile olan eşi Fethiye Çınar, “Onlara inat yavrumu doğuracağım” dedi. Törene ağabeyinin üniformasıyla katılan şehidin kardeşi Serpil Çınar, Arınç’a “İnşallah siz de evlat acısı yaşarsınız” diye tepki gösterdi. Daha önce oğlunu kaybeden Arınç ise “Ben de evlat acısı yaşadım” yanıtını verdi. Çınar ise “Sizin çocuklarınız ölmüyor” diyerek tepkisini sürdürdü. ERZURUM: Uzman Çavuş Kürşat Güneş için Erzurum Lalapaşa Camisi’nde düzenlenen törene yaklaşık 10 bin kişi katıldı. Şehidin 3 aylık hamile eşi Hatice Güneş, tekerlekli sandalye ile tabutun başına geldi ama fenalık geçirince hastaneye kaldırıldı. KAYSERİ: Jandarma Uzman Konya gözyaşları törene katılanları ağlattı. MANİSA: Pilot Yüzbaşı Anıl Barış Çetin (31), Turgutlu’da düzenlenen törenle toprağa verildi. Tören boyunca eşinin montunu koklayan Çiğdem Çetin, eşinin tabutuna sarılarak gözyaşı döktü. GİRESUN: Keşap ilçesinde Jandarma Kıdemli Çavuş Hakan Gemici için düzenlenen törende 18 Ekim’de evlendiği Elif Gemici, eşinin beresini koklayarak ağladı. BARTIN: Astsubay Kıdemli Çavuş Erkan Yalçın (25) için Ulus ilçesinde düzenlenen törende babası Ahmet, “Hoş geldin oğlum evine, hoş geldin” diye ağladı. Şehidin arkadaşı Soncay Ay, “‘Doğu görevim bitmeden kesinlikle evlenmem. Şehit olup, arkamda gözü yaşlı bir eş ve yetim çocuk bırakamam’ diyordu” dedi. KAYSERİ: Uzman Çavuş İbrahim Çelik için Sarız ilçesinde düzenlenen törene katılan acılı anne Kamer Çelik, “Oğlum seninle burada mı buluşacaktık? Kınalı kuzum” diye gözyaşı döktü. MERSİN: Uzman Çavuş Eren Kızılgedik (23) için Muğdat Camisi’nde düzenlenen törende şehidin ağabeyi Erdinç Kızılgedik, kardeşinin fotoğrafını bir an olsun bırakmadı. Anne Fatma Kızılgedik, “Güle güle oğlum, arkanda iki aslan daha var” diye seslendi. GÜMÜŞHANE: Jandarma Uzman Onbaşı Yusuf Tüfekçi için Kürtün’de düzenlenen törende acılı babası Kenan Tüfekçi “Ben oğlumu şehit verdim. Türk bayrağını Kandil’e dikin” dedi. ADANA: Uzman Çavuş Erdal Tekin (24) için Gürümze köyündeki törende yakınları şehidin tabutuna sarılarak gözyaşı döktü. DENİZLİ: Astsubay Üstçavuş Vedat Avcı için Delikliçınar Yeni Cami’deki törende annesi Cemile, kardeşi Sedat Avcı gözyaşı döktü. Eşinin beresini kokladı ‘Dışarıdaki Gazeteciler’ Hapishanede olmayan “tutuksuz gazeteciler”, “Dışarıdaki Gazeteciler” adıyla kurdukları internet sitesinde basın özgürlüğünü savunuyorlar. Orada yayımlanan mesajımı, Otokratizmin Türkiyesi ile basının durumu örtüştüğü için paylaşıyorum: “Farklı kurumlarca gerçekleştirilen uluslararası ölçümlerde Türkiye’nin basın özgürlüğü karnesinin çok kötü olduğunu biliyoruz. 170’i aşkın ülke sıralamasında, iki farklı ölçümde Türkiye 118. ile 140. basamaklarda yer alıyor. Yine uluslararası demokrasi göstergelerinde de ülke yarıözgür/melez rejimler grubunda bulunuyor. Yani Türkiye basın özgürlüğü ve demokrasi bakımından dünyanın en geri ülkeleri arasında sayılıyor. Demokrasi bütün kurum ve ilkeleriyle işlese, ülke özgür olsa, basın da özgür olur. KCK yargılamaları olsun, Odatv, Ulusal Kanal ve Aydınlık gazetesi üzerindeki baskılar ve yargılamalar olsun, gazeteciler üzerinde baskılar, uluslararası gazetecilik meslek örgütlerini bile isyan ettirici boyutlara ulaştı. İktidar hem medya (yazılı ve görsel basın) patronlarını, çeşitli devlet araçlarını devreye sokarak baskı altına alıyor hem de doğrudan gazetecilere hukuki kumpaslar kurarak veya yasal faaliyetini yasadışı faaliyet olarak göstererek, yargılama yoluna gidiyor. Mesleki faaliyetlerde bulunan gazeteci yargılamalarının hemen hepsi, ne demokrasi ne hukuk ne de adil yargılama ilkelerine sığmakta... İktidarın eleştiriye, muhalefete tahammülü olmadığı bir gerçek. Bir yandan yandaş medya yaratarak kamuoyunu iktidarın politikaları doğrultusunda biçimlendirme amacını gerçekleştirirken öte yandan merkezi medyayı da baskılayarak, iktidar aleyhine yayın yapılmasını engelliyor. Öyle ki basın özgürlüğü için mücadele, ülkenin acil bir sorununa dönüşmüştür... Basın özgürlüğü yoksa demokrasi yoktur, insan hak ve özgürlükleri yoktur, saydamlık yoktur, tartışma yoktur, gerçeği aramak yoktur... Basın özgürlüğü yoksa, kapalı bir rejim ve diktatörlük vardır, yolsuzluk vardır, polis devleti vardır, keyfilik vardır, hukuksuzluk ve yasa tanımazlık vardır.. Türkiye özgürlükler alanındaki kazanımlarından vazgeçemez, bu haklarını hiçbir şekilde iktidarın politikalarına kurban ve feda edemez...” Giresun Kırklareli Çavuş Onur Karasungur içir Elbaşı beldesindeki törene yaklaşık 4 bin kişi katıldı. KONYA: Piyade Uzman Çavuş Mesut Şeker için Reis beldesinde düzenlenen törene yaklaşık 5 bin kişi katıldı. Şeker eşinden boşandığı için iki çocuğuna bakan kız kardeşi Hatice gözyaşlarına boğulurken, şehidin 7 yaşındaki oğlu Mevlüt Kaan’ın “Hani ağlamak yoktu. Niye ağlıyorsun?” demesi yürekledi dağladı. Kaan’ın “Babam bize sarılacak mı?” diye sorması üzerine, ablası Merve’nin “Biz ona, o da bize sarılacak ablacığım” demesi herkesi duygulandırdı. Babasının mezarına avucuyla toprak atan Kaan, “Babamı öldü sanmıştım, ama babam cennete gitti” dedi TEKİRDAĞ: Şehit Uzman Çavuş Dinçer Ersoy’un Çerkezköy’ Osmanlı Camisi’ndeki cenaze töreninde baba Mustafa Ersoy ve böbrek hastası anne Hatun Ersoy, ayakta durmakta zorluk çekti. KIRKLARELİ: Üsteğmen Ersan Yenici için Kuleli köyünde düzenlenen törende kızları 6 aylık Cemre Hüma ile 3 yaşındaki Zeynep Dora, babalarının tabutunun başında bekledi. Zeynep’in Hani ağlamak yoktu? IĞSIZ’DAN MUVAZZAFLARA SİTEM DELİLLER ARAMADAN 9 GÜN SONRA KAYDEDİLMİŞ ZİRVE YAYINEVİ DAVASINDA İFADE VERDİ Askeri casuslukta delil skandalı EMRE DÖKER Tolon: Ergenekon diye bir örgüt yok SELAHATTİN GÖKATALAY ‘Çok acıttılar’ İstanbul Haber Servisi Ergenekon davasında İnternet Andıcı dosyasından tutuklu yargılanan emekli Orgeneral Hasan Iğsız, annesinin 6 Kasım’da İstanbul’daki cenaze törenine hiçbir muvazzaf askerin katılmamasını kabullenemediğini belirtti. Iğsız “Ben, bunu reva görenlerin yerinde olsaydım, mademki bu hareketimle kişiyi toplum önünde mahkum edip dışlıyorum, tutarlılık adına taziye mesajı da yollamazdım” dedi. Iğsız yazılı açıklamasında cenazede görevli olarak gönderilen sivil kıyafetli bir kişi dışında muvazzaf askerin bulunmadığını belirterek “Hiçbir muvazzaf askerin bulunmaması, üzüntümü katlayan bir neden olmuştur... hizmetteki hiçbir meslektaşımı yanımda göremiyorum. Bunu kabullenemiyorum. Bilinsin ki bazılarının çok uğraşmasına rağmen beceremediğini başardılar: Çok acıttılar!” diye duygularını kaleme aldı. İZMİR İzmir’de yürütülen “askeri casusluk” soruşturmasında, “dijital delillerin” polis aramasından 9 gün sonra kayıt yapıldığı ortaya çıktı. Suçlanan zanlılardan Üsteğmen G.K, bunun üzerine serbest bırakıldı. G.K’nin avukatı Kemal Yener Saraçoğlu, Balyoz, Poyrazköy, İstanbul’daki casusluk davalarında sadece dijital delillerle hükümlerin kurulduğuna dikkat çekerek “Balyoz davasında da tek delil, dijital kayıtlardır” dedi. Soruşturmanın temelini oluşturan “Pandora” isimli veri ta banındaki kayıtlara, B.Ö. adlı işadamının evinde “9 Mayıs” tarihinde yapılan aramada el konuldu. Gözaltına alınan Üsteğmen G.K’nin avukatı Saraçoğlu, mahkeme sorgusu sırasında müvekkilinin de suçlandığı bu belgeler üzerindeki en son değişiklik tarihinin 18 Mayıs 2012 olduğunu saptadı. Savcılığın Üsteğmen G.K’yi 18 Mayıs 2012 tarihli belgeyle suçladığını anımsatan Saraçoğlu, “Pandora” isimli veri tabanındaki kayıtlara ise 9 Mayıs tarihinde el konulduğunu vurguladı. Saraçoğlu’nun bu savunmasının ardından üsteğmen serbest bırakıldı. MALATYA Zirve Yayınevi davasında ifade veren emekli Orgeneral Hurşit Tolon, “Ergenekon diye bir örgüt yok. Zirve Yayınevi cinayetinde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyorum. Bu katliamı lanetlediğimi haykırıyorum” dedi. Malatya’da Zirve Yayınevi’nde biri Alman 3 kişinin öldürülmesiyle ilgili davanın 47. duruşmasında ifade veren Tolon, “Zirve cinayetleri olarak anılan iğrenç katliamın öncesi ve sonrası da dahil olmak üzere hiçbir aşamasıyla ilgili en küçük bilgim, il gim ve bağlantım olmadığını ve olamayacağını sesleniyorum” diye konuştu. Katliamdan kısa süre önce dönemin İnönü Üniversitesi Rektörü Ergenekon davası sanığı Fatih Hilmioğlu’nun davetiyle üniversitede konferans verdiği için yargılandığını belirten Tolon, iddianamede geçen hiçbir sanığı tanımadığını, iddianamede yer aldığı gibi Türkiye Ulusal Strateji ve Harekât Dairesi (TUSHAD) gibi bir birimin hiçbir zaman kurulmadığını, Ergenekon davasında tanık sıfatıyla ifade veren eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün de bunu yalanladığını anımsattı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle