27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 KASIM 2012 SALI CUMHURİYET SAYFA [email protected] EKONOMİ 11 Türkiye uluslararası tekellere kucak açarken başta Avrupa olmak üzere diğer ülkelerde Türk üretici engelleniyor İlaçta pazar kavgası Ekonomi Servisi Deva Holding Yönetim Kurulu Başkanı Philipp Haas, Türkiye’de üretilen ilacın engellendiğini belirterek “Türkiye ithal ürüne yılda 5.6 milyar dolar ödüyor. İhracatı 400 milyon dolar. Bizdeki kalite denetimlerini Avrupa kabul etmiyor. Bazı ülkelerde çok sıkı sistem adil çalışsa da ihracata engel. Türkiye’deki üretim standartları tanınırsa ihracat 4 milyar da 10 milyar dolar da olur” dedi. Haas, hükümetin konuyla ilgili çabası olduğuna dikkat çekerek “karşılıklılık ilkesi” uygulanmasını önerdi. Haas, bunu şöyle ifade etti: “En büyük engel, üretim standartlarımızın tanınmayışı. Tanımayan ülkelerinkini Türkiye de tanımamalı. Örneğin Alman şirket geldiğinde biz de onun ürünlerini kalite kontrolüne tabi tutalım. Doğrusu Türkiye’de piyasada çok ünlü, hâkim pek çok şirket var ki, kalite açısından adı çeşitli skandallara karışmıştır.” Deva Holding Yönetim Kurulu Başkanı Philipp Haas, Deva’nın yeni yatırımlarla, organik olarak büyüyeceğini kaydederken senelik yatırım planlarının 50 milyon TL olduğunu kaydetti. Haas, şirketin dokuz aylık sonuçlarını değerlendirdiği toplantıda şu açıklamaları yaptı: Girdabın Çekiminde Türkiye içdış sorunların dev boyutlar kazanan girdaplarının çekim alanlarında... İktidarları, iradelerinin dışında sürüklenişin toplum tarafından algılanmaması, siyasal bedellerini ödemek zorunda kalınmaması uğruna kuyruğu dik tutmanın derdinde... Başbakan Erdoğan’ın kendi geçmiş görüş, söylemlerinin de tam tersi yeni tezleri, tehditlerini geçmiş kimliği, alışkanlıklarının bir devamı gibi değerlendirmek, yanılgı olabilir... Şimdilerde yakalanmış iktidar gücünü yitirme riski, paniği ile, çok farklı bir restleşme, tehdit üslubunda tırmanış var. Tehdit olarak algılanan muhalefet örgütlenmelerinin tümünü, siyasi partiler, demokratik örgütlenmeler, toplumsalbireysel duruşları bire bir dize getirme takıntısı, akılcı çözüm üretmelerinin üstüne çıkmışa benziyor.. Suriye gelişmeleri Türkiye’yi Suriye bataklığı, kaosuna çekme, girdabın içinde tutmaya yönelik günübirlik yeni tehdit boyutlarını üretiyor. Dışarıdan haberlere bakarsak Suriye muhalefetinde bir toparlanma, yeni liderlerini belirleme çalışmaları gündemde. Söz konusu haberler yalan değil elbet. Ancak söz konusu çalışmaların içinde Türkiye doğrudan yok. Türkiye, daha önce öne çıkmış, ABD, Batı dünyasını da kaygılandıran bu nedenle de desteğin çekildiği, çokuluslu teröristler ordusu kimliğini kazanmış, muhalefet örgütlerinin destekçisi damgasını yemişe benziyor. Gerçi iktidarlarımızın sözcüleri yeni açıklanan muhalefet koalisyonuna karşı olmadıklarını, Esad karşıtı tüm muhalif güçleri desteklediklerini söylüyorlar. El Kaide simge ABDBatı dünyasını kaygılandıran radikal İslami hareketlerin öne çıktığı, çok kanlışiddet uygulamasından sorumlu Esad karşıtı güçlerin, Suriye muhalefetinden arındırılması çabaları ne kadarıyla sonuç verecek? Türkiye hükümeti, Suriye’de yaşanan kanlı muhalefet eylemlerinden sorumlu tutulan söz konusu örgütlenmelerle var olduğu öne sürülen ilişkilerinden arındığını nasıl ortaya koyacak? ??? Üstüne üstlük dünün verileriyle, sınırımızdaki çok şiddetli çatışmalarda bizi çeken bombalar topraklarımıza düşer, akın akın yaralı, sığınmacılar sınırı aşmak için çırpınırlarken, Erdoğan hükümeti, Batı kamuoyuna yönelik Suriye iç savaşına bulaşan politikalarıyla eleştiri alırken, sorumluluk almak istemeyen BM, Batı dünyasının taktik payları üzerine ise fikrimiz yok... Sapla saman öylesine birbirine karıştı ki... Şimdilerde topraklarımıza sığınmış Suriyeli sığınmacı sayısı 125 binlerle sayılırken, bütün bir kışın en olumsuz koşullarında insanca yaşatılmaları sorumluluğunda bize el uzatma, destek vermeye gönüllü ülke, dünya örgütlenmesi ortalıkta yok. İktidarlarına Esad’ı düşürme operasyonunda stratejik ortaklık misyonu yükleyenler, yeni Osmanlıcılık, İslam dünyasına liderlikten sözü açanlar buharlaştılar mı ne? Siz dün de NATO resmi açıklamasında müttefik Türkiye’nin gereksinimi olan askeri güvencenin verildiği, gereken önlemlerin alındığı açıklamalarına ne bakıyorsunuz? Somut adım var mı? Başbakan Erdoğan BM, NATO, ABD, Batı dünyasına boşu boşuna mı her gün sitem dolu çağrılar yapıyor, Esad’ın düşürülmesi operasyonunun ortak sorumluluk olduğu tezini yineliyor. Gerçi dünün haberleri arasında İsrail’den gelen iki somut bombardıman haberi vardı. Türkiye’nin Batı’dan beklentileriyle çakıştığını hiç sanmıyorum. ABD seçimlerinin noktalanması sonrası sanki Esad’ın bir an önce düşürülmesine hız verildiği görüntüsü varsa da gerçek çok yanıltıcı, hatta tam tersi de olabilir. Bu konuda öngörülerimizde yanılma payı ne kadar yüksekse, Türkiye’nin eskisinden daha devre dışı ama kaosun, girdabın odağında olduğu o kadar gerçek... Elbet PKK, tırmanan terör, KCK operasyonu gündemli yaşamsal açlık grevleri sorunumuzdaki gelişmeler de aynı türden bilinmezleri, kaosu, girdaba çekilmeyi içermekte. Zaten sorun doğrudan Ortadoğu projeleri, Suriye son gelişmeleri ile doğrudan ilişkili. AKP iktidarları İslam kimliği ağırlıklı, Kürt sorunu çözüm reçetelerinde baştan kazançlı görünüyorlarken, işlerin tersyüz olmasında Ortadoğu bataklığı sıcak iç savaşları, ABD emperyal politikaları doğrudan belirleyici olmadı mı? Tırmanan PKK terör eylemlerindeki silahların, madde desteklerin kaynaklarıyla ilgili somut bilgiler tüyler ürpertici.. Yaşamsal, insani boyutu olan cezaevlerindeki açlık grevlerinde çıkış yolu bulmak gerçekten siyaseten de çok zorken, Başbakan Erdoğan’ın öfkeli çıkışlarla gerilimi tırmandıran, tehdit de içeren söylemlerini nereye yerleştireceğiz? Elbette Apo, PKK dayatmasına prim veren bir uzlaşmanın, siyaseten iktidar için yıkıcı, bomba etkisi olabilir. ApoPKKBDP’yi sorumluluk sarmalına alan açlık grevleri, ölebileceklerden doğrudan sorumluluk ise Kürtlerin iç dünyasında, tırmandırılmış kanlı terör eylemlerinden daha yüksek bir deprem etkisi yapacak değil ya... İnsani boyutta haklılıkta zaten dibe vurmuş olmanın rahatlığı, siyasi vurdumduymazlığındalar... Türkiye ithal ilaca her yıl 5.6 milyar dolar ödüyor, ihracatı ise sadece 400 milyon dolar. Bunun nedenini Avrupa ülkeleri başta olmak üzere bazen yazılı da olmayan kurallara bağlayan Deva Holding Yönetim Kurulu Başkanı Haas, ‘Türkiye karşılıklılık ilkesi uygulamalı. Almanya bizdeki denetimi tanımayıp kalite kontrolü yapıyorsa Türkiye de aynı prosedürü uygulamalı’ dedi. ? Yeni ürün alanlarına girmek istiyoruz. Yeni yatırım yapacağımız alanlar arasında serum başta olmak üzere hastane ürünleri ve oftomoloji var, planımızı tamamen Türkiye’de üretim üzerine yaptık. ? Bizim bir satın alma yapmamız da, Deva’da hisse satışına gitmek de gündemimizde değil, organik büyüme planlıyoruz. ArGe alanında 100 yeni istihdam yaratmak istiyoruz. ? 2012 yılının ilk dokuz ayını 309.4 milyon TL ciro ile kapattık. İlk 9 aylık kârı, artırarak 126.7 milyon TL’ye ulaştırdık. ? Son 5 yılda fiyat düşüşleri bizi de etkiledi. Önlemler aldık. Fiyat düşüşlerindeki negatif etkiyi satışlarımızdaki kutu hacmini artırarak aşmaya çalıştık. Global şirketlerle imzaladığımız lisans ve ürün satın alma sözleşmeleri, normal şartlarda durağan olan pazarda gerçek bir büyüme sağlamamıza yardımcı oldu. Büyümeyi destekleyen bir diğer unsur ise Türkiye’de yeniliklerin öncüsü olduğumuz solunum ve stratejik gelişim alanımız olan onkolojide ilk eşdeğer ürünleri pazara vermemizi sağlayan ArGe merkezimiz oldu. Ümit Boyner: 2023’te milli gelirin yüzde 3’ü ArGe’ye Üretim, dünya standartlarında Geçen ay Alman Sağlık Bakanlığı’nca denetlenen Deva’nın tesisleri, Avrupa GMP (Good Manufacturing Practice – İyi Üretim Uygulamaları) uygunluk onayı aldı. Avrupa’da geçerli olan Alman GMP sertifikasına sahip olan Deva’nın tesisleri, laboratuvar ve üretim ekipmanlarının yanı sıra çalışanlarının yetkinliği standartlara uygun bulundu. Deva, 2012’de cirosunun yüzde 6’sını ArGe’ye ayırdı ve stratejik gelişim alanını kanserin artışına paralel olarak onkoloji olarak belirledi. Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, “2023’te milli gelirin yüzde 3’ünün ArGe’ye ayrılması, bunun yüzde 2’sinin özel sektörce gerçekleştirilmesi hedefleniyor” dedi. “Yaratıcı Fikirlerden İnovatif Girişimlere” konferansında Boyner, şunları belirtti: ? Yeni fikirlerle girişim heves ve becerisine sahip bireylerin var olduğu bir toplumda, başarılı inovatif girişimler ortaya çıkar. Bu ortamı yaratmanın temel şartı, eğitim sisteminin yaratıcı, yenilikçi ve analitik düşünebilen bireyler yetiştirebilmesi. ? Ülkelerin dünya pazarında rekabet üstünlüğüne ve refaha ulaşmasının yolu teknoloji, ArGe ve inovasyondaki üstünlükten geçiyor. Ancak ülkemizin ekonomisinin büyüklüğüne oranla yenilikçi ürün, hizmet ve süreç geliştirmek konusunda uluslararası karşılaştırmalarda geride olduğumuzu görüyoruz. Japonya resesyona giriyor Ekonomi Servisi Dünyanın en büyük üçüncü ekonomisi Japonya’da mali göstergelerin arka arkaya kötü gelmesinin üzerine konuşan Ekonomi Bakanı Seiji Maehara, resesyona girmiş olabileceklerini söyledi. Hükümetin dün yayımladığı rakamlara göre, Japon ekonomisi temmuzeylül ayı bandında yüzde 0.9 oranında küçüldü. Bu, gayri safi yurtiçi hasılada yıllık olarak yüzde 3.5’lik bir düşüş olduğu manasına geliyor. Maehara, “Japonya’nın resesyona girmiş olma ihtimalini reddedemem” diye konuştu. Merkez Bankası’nın para politikasını çok güçlü bir şekilde gevşetmesini beklediğini kaydeden Maehara, deflasyonu yenmek için önlem alınacağını belirtti. Japonya, 2012’ye iyi bir şekilde başlamıştı. Ancak küresel ekonomik krizin ardından Çin ile ada krizi, para birimi yenin değerli olmasının ülke ihracatını azaltması darbe vurdu. Japon hükümeti, iç pazarı hareketlendirmeye çalışıyor. Teşvik paketi açıklayan Tokyo’nun bu ay sonunda da geniş kapsamlı bir paket ilan etmesi bekleniyor. Bir olayı değerlendirirken “iyi veya çok olumlu bulduk” ile başlayan, daha sonra “ama ve ancak” ile devam eden cümlelere çok rastlarız ve ister istemez bu durum bizi kaygılandırır. Dikkat edin, bizim ekonomimizi değerlendirenler ve not verenler ancak ve amaları çok kullanıyor. Fitch Başanalisti Ed Parker bakın ne diyor: “Türkiye 1994 yılından beri yatırım yapılabilir nota doğru engelli bir yolu aştı. Kredi notu 2004’te iki kademe iyileşse de daha önce hiç bu seviyeye kadar yükselmemişti. Biz Türkiye’nin notunu cari açığa rağmen artırabileceğimizi düşündük. Ancak ne biz ve ne de diğer projeksiyonlar, Türkiye’nin cari açık sorununda bir düzelme göremiyor.” Parker devam ediyor... Önümüzdeki birkaç yıl içinde Türkiye’nin notunun tekrar Protestolar sürüyor Bütçenin parlamentoda saatlerde, Yunanistan Kamu Çalışanları Federasyonu ve Yunanistan İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun çağrısıyla düzenlenen gösterilerde bakanlıklar ve parlamento binasının bulunduğu Sintagma Meydanı’nda bir araya gelen gruplar, hükümet, IMF ve kemer sıkma önlemleri aleyhinde slogan attı. Protestocular, bütçenin işçi ve sosyal hakların katliamını tamamladığını ifade etti. Kemer sıkma kemeri, artık boyunlarda Ekonomi Servisi Yunanistan’ın AB ve IMF’den tahsis edilen kredinin yeni dilimini alabilmesi için gereken ve toplam 9.2 milyar Avro tutarında tasarruf önlemi öngören 2013 bütçesi parlamentoda onaylandı. Bütçe 300 sandalyeli parlamentoda 128 “hayır” oyuna karşı 167 “evet” oyu ile onaylandı, 4 milletvekili ise boş oy kullandı. Yunanistan Başbakanı Antonis Samaras, 2013 bütçesindeki kesintilerin son kesintiler olacağını vurguladı ve “Eğer uygularsak, bunlar son kesintiler olacak” dedi. Atina borsasında deprem Kredinin 31.5 milyar Avro tutarının zamanında serbest bırakılacağını belirten Samaras, “Biz görevimizi yaptık, şimdi sıra kreditörlerde” dedi. Yunanistan Maliye Bakanlığı, ülke bankalarının yeniden sermayelendirilmelerinin şartlarını açıkladı. Buna göre Yunan bankaları, hisse senedine dönüşebilir tahvil ihraç edecekler ve bu tahvillere yıllık yüzde 7 kupon faizi ödeyecekler. Hisseye dönüşebilir tahviller, 5 yılın ardından hisse senedi olacak. Şartların açıklanması sonrasında Yunanistan’da bankacılık endeksinde yüzde 15 üzerinde düşüş yaşandı. Atina borsasında ise haber sonrasında yüzde 4’e varan satış var. Paket açıklayacak Türkİş: Yönetmelik kaos yaratır ? Türkİş Başkanlar Kurulu, Bakanlığın İşkolları Yönetmeliği Taslağı’na karşı çıktı. Taslak, 20 işkoluna giren işleri düzenliyor. MUSTAFA ÇAKIR ANKARA Çalışma hayatında kavga çıkaracağı, sendikaları birbirine düşüreceği gerekçesiyle eleştirilen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın “İşkolları Yönetmeliği Taslağı”na Türkİş de karşı çıktı. Taslak, 20 işkoluna giren işleri düzenliyor. Ancak hangi işin hangi işkolunda olacağı, dolasıyla hangi sendikanın yetki alanında bulunacağı konusunda tartışma yaşanıyor. Taslağın temelini de AB’den alınan “Nace” sistemi (ekonomik faaliyet sınıflaması) oluşturuyor. Sendikalar ekonomik faaliyet sınıflandırması olan Nace sistemi ile işkollarının düzenlenemeyeceğine vurgu yapıyor. Türkİş Başkanlar Kurulu’na göre, Nace sisteminin bire bir hayata geçirilmesi halinde kaosa yol açacak, bütün sendikalar birbirleriyle mahkemelik olacak. İşkolları tüzüğüne dayanan eski sistemin devam etmesi gerektiğine vurgu yapılan toplantıda, “İşkolları tüzüğü 3040 yıllık birikim sonucu oluştu. Yargı kararları ile şekillendi. Bu sistem aynen devam ettirilsin” görüşü benimsendi. Konuyla ilgili raporların incelendiği toplantıda bu yönde bir yazı gönderilmesi kararı çıktı. Bu teşvikler iyi ama.../sanayi üretim endeksinin artışı sürpriz oldu, ancak.../Türkiye iyi yolda ancak... şeklindeki örneklerinden çokça bulabileceğimiz ekonomik analizler ihtiyatlı değerlendirmeleri gösteriyor. Ülkemiz borçlu, cari açık artık itirazsız herkes tarafından tehlikeli bulunuyor. Bütçe açık veriyor. Ülke ürettiğinden çok daha fazlasını tüketiyor. Reel sektör kan ağlıyor; çekler sapır sapır dökülüyor, borçlar döndürülemiyor. Bunlara rağmen notlar artıyor. Yani ekonomimiz ancak ve ama kelimelerinin çok fazla kullanılmasını gerektirecek durumda. Dolayısıyla size tavsiyemiz; ekonomik değerlendirmeleri incelerken ancak ve amalardan sonra gelen cümlelere dikkat etmenizdir. değişmesini beklemediklerini belirten Parker şu değerlendirmeyi yapıyor: “Ancak çok önemli gelişmeler kaydedilirse bu tabii ki değişebilir. Türkiye’nin notunu düşmesine sebep olabilecek bazı riskler de var. Türkiye terör finansmanıyla ilgili bir yasa çıkarmazsa, uluslararası piyasalardan dışlanabilir. Cari açık kırılganlık yaratıyor.” Parker başka bir ancaklı yorumunu da şöyle yapıyor: “Türkiye’nin Suriye konusunda bir askeri müdahaleye ihtiyaç duyduğunu düşünmüyorum. O nedenle bir risk görmüyoruz. Ancak eğer bir askeri müdahale söz konusu olursa bu, kamu finansmanında büyük bozulmalara neden olabilir.” Ancak ve Ama ile Başlayan Ekonomimiz YASED, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings’in Türkiye’nin kredi notunu artırışını “çok isabetli bir karar” olarak değerlendirirken şu tespitleri yapıyor: “Ekonominin doğru ve etkin şekilde yönetimi, Türkiye’nin risk primini düşürmüştür. Türkiye, geçmiş yıllarda gerçekleştirmiş olduğu yapısal reformlar, finansal sektördeki güçlü ve likit yapısı ve sürekli iyileşen makroekonomik göstergeleri sebebiyle, global kriz sürecini pek çok ülkeye göre daha kolay ve hızlı atlatmıştır. Yıl sonunda cari açık 60 milyar dolar olur. Ancak cari açığın önümüzdeki dönemlerde daha aşağı inmesi ve aynı zamanda sürdürülebilir oranda bir büyümenin devamı için yatırım ortamının iyileştirilmesi, istikrar ortamının korunması, yapısal reformların devamı ve katma değerli üretim ve yatırımların artırılması büyük önem taşımaktadır. Bu yöndeki olumlu bir trend hiç şüphesiz, artan notumuz ile Türkiye’ye olan portföy ve büyük ölçekli doğrudan stratejik yatırımları önümüzdeki dönemde hızla artıracaktır.” Akdeniz Elektrik’e 546 milyon dolar teklif verildi Ekonomi Servisi Akdeniz elektrik dağıtım ihalesinde son teklif CengizKolinLimak OGG’nin verdiği 546 milyon dolar oldu. İlk olarak 2010’da düzenlenen Akdeniz Elektrik dağıtım ihalesine bugüne kadar en yüksek teklif, 1,165 milyar dolar ile Park Holding’den gelmişti. Gruptan yapılan açıklamada 3 yılda bölgeye 350400 milyon TL yatırım yapılacağı belirtildi. Halkbank talep topluyor Halkbank’taki yüzde 20.8’lik kamu payının satışında talep toplama dönemi 1416 kasım olarak belirlendi. Halka arzda fiyat aralığı da 13.80 15.90 TL olarak tespit edildi. Taleplerin toplanmasının ardından satış işlemi 20 Kasım’da gerçekleştirilecek. Halka arz nedeniyle halkbank hisseleri ve bağlı varantların işlem sırası dünden itibaren kapatıldı. İşlemler 21 Kasım’da yeniden açılacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle