19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 EKİM 2012 CUMA CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 80. DİL BAYRAMI KUTLANDI: 17 bundan tam 80 yıl önce, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün girişimiyle kısa süre sonra “Türk Dil Kurumu” adını alacak olan “Türk Dilini Tetkik Cemiyeti” kurulmamış. Bu arada, “dilsiz kalmayanlar” arasında bir yabancı uzman var. Alman bilim adamı Klaus Kreiser, “Atatürk Bir Biyografi” başlıklı ve Almanya’da 2008 yılında basılan nefis eserinde (Türkçesi: İletişim Yayınları, Dilek Zaptçıoğlu çevirisi, İstanbul 2010) Mustafa Kemal’den dil üzerine şu alıntıyı yapmayı gerekli bulmuş: “Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması milli hissin inkışafında (gelişmesinde) başlıca müessirdir (etkendir). Türk dili, dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmalıdır.” Günümüzde Türk dili, “genç kuşaklar mutlaka yabancı dil öğrenmeli” bahanesiyle İngilizce öğretim yapan vakıf üniversiteleri dil boyunduruğu altındadır. Ve bu boyunduruk öylesine ağırdır ki o “genç kuşaklar”dan çıkan genç çevirmenlerin büyük çoğunluğu artık kendi anadilinde, yani Türkçede “kavram” ve “terim” üretebilme becerisinden yoksundur. Bir de oturmuş: “Bir Türk felsefesi var mıdır?” diye tartışıyoruz. Felsefenin “iklimi” dildir. Kavram ve terim üretilebilmesini olanaksız kılacak kadar unutulmuş ve yutulmuş bir dilde, felsefe yapılabilir mi? Felsefenin yapılamadığı bir dilde, düşünülebilir mi? Hem, kim istiyor ki artık bu ülkede gençlerin düşünmesini? Kuşaklardır eğitim politikamızda o gençlere “nasıl düşünmeleri gerektiğini” öğretecek yerde “neleri düşünmeleri, neleri düşünmemeleri gerektiğini” ezberletmek için çaba harcamıyor muyuz? Anadilim, annem, Türkçem 3 Çocuk, 2 kadın bizden; 5 çocuk, 4 kadın onlardan… Sonra 6 genç, 2 yaşlı bizden; 5 genç, 3 yaşlı onlardan… Sonra şu kadar asker, bu kadar sivil bizden; şu kadar sivil, bu kadar asker onlardan… Ölenlerin sayıya indirgendiği savaş tuzağına sürüklendik! Bu yazının başına oturduğumda Meclis’te tezkere tartışılıyordu. İçimdeki memleket çelişkileri bir çığlığa dönüşüyordu. Dış politikadaki sürekliliği baltayla parçalanmış bir iktidar... “Komşularla sıfır sorun”dan komşularla savaş durumuna düşüş! Hayır, hayır, memleket çelişkileri, bir başka yazının konusu olmalı... Ben geçen hafta sonu İstanbul’daki 80. Dil Bayramı kutlamasına dönmek istiyorum. “80. Dil Bayramı’nın silkinip şahlanmak için başlangıç olmasını diliyorum. Biraz sonra 80. Yıl Onur Ödülleri’ni sunacağız. Bu ödüllere salt eleştirel gözle bakan kimi dostlar ölçümüzü, ölçütümüzü sorulüğünde kurulan Türk yor. Biz, yerimizi ve sınırlaTarih Kurumu ve Türk rımızı biliyoruz. Aydınları Dil Kurumu (TDK) derölçüp tartacak ölçümüz nek niteliğinde özerk kuruluşlardı. Bağımsız ka Şükran Soner, Ahmet Cemal ve Zeynep Oral. de, yetkimiz de yok. Bırakın, simgesel bir andaç sulabilmeleri için de Atanarak gönül almayı, her türk’ün mirasından pay savunan ve sürdüren şimdiki birinin kırk gün kapısında yatalmışlardı. TDK değil, Dil Derneği’dir. sak, gönül borcunun ödenme12 Eylül faşist darbesi bu iki eden bu isimler yeceği yüzlerce bilim, sanat, kurumu kapattı, yok etti! Bugün düşün insanımız var. Ülkemivar olan TDK, Atatürk’ün değil, Haberlerde okudunuz: Dil ze, dile, bilime, sanata, ekiniKenan Evren’in kurduğu dil Derneği’nin bu yıl verdiği “80. mize; çocuklara, gençlere, kakurumudur, Atatürk’ün dil devri Yıl Onur Ödülleri”ni alan, Yadınlara, doğaya, tüm canlılara, miyle hiçbir ilgisi yoktur, üstelik şar Kemal’den Rutkay Aziz’e özerk de değildir, Başbakan’a uzanan geniş listede, üç de Cum emekçilere ve dünden bugüne derneğimizle düşüncesini ve bağlıdır. huriyet Yazarı (Şükran Soner, ekmeğini paylaşan her alan12 Eylül’den hesap soracağını Ahmet Cemal ve ben) vardık. dan dost kapısı çalıyoruz. Dasöyleyen iktidar, gerçekleşmeTörende açışı yapan Sevgi ha çalınacak çok kapı var. miş darbe planlarıyla uğraşmakÖzel’in konuşmasının birkaç Dil Derneği 80. Yıl Onur tan, gerçekleşmiş darbenin yıtümcesini siz okurlarla paylaşÖdülleri’ni kabul eden dostlakımlarına henüz ilgi gösterememak istiyorum. Çünkü neden bu ra teşekkür yeter mi? Onlar, miştir! (Çelişkinin daniskası!) isimler, ölçüt neydi vb. gibi soYaşar Kemal’in diliyle dilini Bugün Mustafa Kemal Ataruları yanıtlıyor: Şöyle diyordu ballandıran, üniversitede, sahtürk’ün başlattığı dil devrimini Sevgi Özel: nede, gazetesinde, işinde, evinde kaleminin ustası… Onlar Zeynep Oral’ın dediği gibi, büyülü insanlar…” ürkçem, duygu, düşünce ve umut sesim... Ödül töreninde benim söylemeye çalıştıklarım ise şöyleydi: ‘Türkçem, benim ses bayrağım’ demişti Fazıl Hüsnü Dağlarca… Ondan sevgiyle, saygıyla ödünç aldığım esintiyle ben de diyorum ki: Türkçem, benim düşünce sesim, duygu sesim, umut sesim… Türkçem, sevdam, titreten sevdam… Türkçem, anadilim, Türkçem, annem… Yunus’tan, Pir Sultan’dan, Nâzım’dan, Yaşar Kemal’den öğrendiğim, damıta damıta demlendirdiğim, biriktirdiğim, muhteşem olanaklarından yararlandığım gücüm benim. Türkçem, benim yaratıcılığa saygım, emeğe saygım… Türkçem, nerede görürsem göreyim, haksızlığa karşı çıkma aracım benim. İnsanlığın aşağılanmasına, onurunun çiğnenmesine karşı savaşım… Türkçem, benim direncim… Türkçem, en karanlık gecede bile, benim gelecek güzel günlere inancım… Her gecenin sonunda, sabah güneş mutlaka doğar bilincim… Türkçem, benim doğaya sevgim, yoldaşıma aşkım, çocuğuma şefkatim, uzaktaki sevgiliye hasretim… Bu duygu ve düşünceleri yeryüzünde birçok insan kendi anadiline ilişkin paylaşıyor. Ama herkes bu haktan yararlanamıyor. Tüm anadillerin özgürce yeşerebileceği, güçleneceği, yüceltilebileceği bir dünya umudunu içimde büyütüyorum. Mustafa Kemal Atatürk’ün başlattığı dil devrimini, bugün de sürdüren Dil Derneği’nin Onur Ödülü’ne hak kazanmak benim için benzersiz bir onur, büyük bir sevinç kaynağı ve sonsuz bir mutluluk… Önünüzde saygıyla, sevgiyle eğiliyor ve teşekkür ediyorum. T Dilini Unutmak mı, Yoksa Dilini Yutmak mı? Artık ikisi de! Yani bu ülkede artık hem dilini unutanlardan hem de dilini nicedir yutanlardan oluşma kesimler var. Tarih: 29 Eylül 2012 Cumartesi; yer: Beşiktaş Belediyesi Akatlar Kültür Merkezi. 26 Eylül günü Ankara’da, Dil Derneği’nin girişimiyle başlatılmış olan Dil Bayramı’nın İstanbul ayağı. Hem kutlama yapılacak hem de 80. yıl onur ödülleri verilecek. Kutlamanın başlama saatine yakın salon tamamen doluyor. Katılanların en aşağı yarısı gençlik kesiminden. Dil Derneği’nin sayın başkanı Sevgi Özel, özlü konuşmasını teşekkür ederek tamamlıyor. Katılanlara da teşekkür ediyor. Kürsüden inerken kendini alamayarak daha alçak sesle de olsa ekliyor: “Ve basına da eğer buradalarsa!” Hayır. Basın birkaç kişinin dışında burada değil. O bakımdan burası tenha mı tenha. Üstelik yalnızca burası da değil. Bu yılki dil bayramı başladığından, yani 26 Eylül tarihinden bu yana, ülkenin tamamı bu bağlamda tenha. Tenha ve de sessiz. Basının çok büyük bölümü sessiz. Üniversitelerin ki sayılarının 170’i geçtiği övünülerek söyleniyorneredeyse tamamı sessiz (hangi önemli olayda öyle değiller ki?). Öyle ki, sanki bu iklimlerde bundan tam 80 yıl önce ‘Dil Devrimi’ diye bir olay gerçekleşmemiş; sanki N apatılan Türk Dil Kurumu Gerek Dil Derneği Başkanı Sevgi Özel gerek yazarımız Ahmet Cemal bu konuyu yazdılar, ancak ne denli vurgulansa azdır! Biliyorsunuz Atatürk’ün öncü K C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle