27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 EKİM 2012 CUMA CUMHURİYET SAYFA 15 İtaat, Biat, Cihat!!! Savaş Tezkeresiyle Degajman… “Degajman” bir futbol deyimi. Kaleciler yapıyor. Topu ayağıyla havalandırıyor. Artık nereye düşerse... “Angajman”ın da bir askeri deyim olduğunu... Bu işi de başbakanların yaptığını öğrendik. Top atışlarıyla başlıyor. Topu başbakan havalandırıyor. Artık nereye ve nasıl düşerse... ??? “Angajman” kuralının siyasi ve askeri anlamı çok açık: “Sınırıma yaklaşanı vururum!” Nasıl düştüğü hâlâ sır olan savaş uçağımızla ilgili bu kararı alan... Ve bunu ilk ilan eden Başbakanımız… Akçakale’ye top mermisi düştü. “Angajman kuralı”nı uygulayın emrini yine o verdi. “Radarla tespit edilen Suriye’deki hedefler top atışı yapılarak vuruldu!” diye açıklama yaptı. “Gerekli diplomatik girişimlerin” de bizzat “Başbakan’ın talimatıyla” gerçekleştiğini dün öğrendik. Kaptan, daima önde… Hep önde... Yasalar, kurallar ve istim arkadan geliyor. Tezkereyi hazırlıyor. Meclis’e gönderiyor. Kabul ettiriyor. Artık elinde kapı gibi bir “savaş yetkisi” veren “açık çek” var. “Bypass” tıbbi deyimdi... Artık siyasi bir deyim. Başkomutan sıfatı taşıyan Cumhurbaşkanı… Vatan savunmasından sorumlu Genelkurmay Başkanı.. Nihayet TBMM’nin tüm yetkileri! Dünden itibaren, tüm anayasal kurumlar tümden “bypass”! Yeni bir anayasaya hacet kalmadı. O komisyon da gitsin anahtarını Başbakan’a teslim etsin! “Sıcak temas” gündeme gelince ülkeler arasında “askeri güç” kıyaslaması usuldendir. Suriye: Askerlik 18 yaşındaki erkekler için 18 ay zorunludur. Kadınlar ise gönüllü olarak vatan hizmetine katılabiliyor. Bu ülke Savaşın uzun sadece 3 ilkesi vardır. süredir nedense “askeri kaos Cüret... Cüret... güç”leri içinde. Cüret… karşılaştırmıyor. Kayıtlara Savaş uçağı, füze, tankgöre, en son 256 top, roket kapasitesini bin 698 erkek silah karşılaştırmıyor. altındaydı. Bunun yerine “insani Zorunlu hallerde 1649 yaş arası kapasite” leri sayıp döküyor. silah altına alınabiliyor. Cep telefonu sayısından AIDS Bu yaş grubunda, 5 milyon 889 vakasına dek ülkelerle ilgili her bin erkek... ayrıntıyı sayıp döken CIA’nın 5 milyon 660 bin de kadın yaklaşımını benimseyerek, Türkiye bulunuyor. ile Suriye’nin “askeri insan Türkiye: kapasiteleri”ni karşılaştırmakla Zorunlu askerlik yaşı 20. yetinmek zorundayız. Üniversite bitirmeyenler 15 ay, Bu belki en insani en uygun yol. bitirenler ise 612 ay askerlik Sonuçta savaşın, çatışmaların yapıyor. (Zamana zemine göre faturası “insan”a çıkıyor. bedelli olanağı da var.) Dün “savaş için tam yetki” aldı. Silah altında 700 bin 79 kişi Dua edelim, bu yetkiyi bulunuyor. kullanamasın, bu yetki elinde bile CIA “Askeri kapasiteye uygun” patlamasın! yaş olarak 1649’u belirlemiş. ??? Bu yaş grubunda, 21 milyon 79 Nasıl ki TSK’nin başına bin erkek; gelenler, Kuzey Irak’ta 20 milyon 558 bin de kadın subaylarının başına geçen yurttaş vardır. çuval ile başladı... ??? Sınırlarımız da olup bitenler Bu rakamlar CIA resmi de “sıfır sorun” ile başladı... sitesinden. Ve “van minits” ile gelişti. CIA, ülkelerin “savaş Arap Baharı’na müdahil kapasiteleri”ni kıyaslarken olduk... Mavi Marmara faciası, düşen jet uçağımız arada bir sürü irili ufaklı ölümcül bela ve fiyasko... Nihayet Akçakale’ye düşen faili meçhul topun yol açtığı iki kadın ile üç çocuğun ölümü... Başbakan’ın “angajman” yetkisi ve anında “degajmanı” ile... Karşı taraf bir habere göre 20, bir başka habere göre 30 ölü vermiş. O adı yazılmayan 20 veya 30 kişinin kaçının bebek, kaçının çocuk olduğunu bile bilmiyoruz. “Sınırı, kapsamı ve niteliği belirsiz” dünkü ‘hükümet tezkeresi’nin bu türden ölü sayısını 100 ile 1000 ile çarpabilecek bir tehlike de taşıdığını düşünen ne yazık ki ne bir AKP’li veya ne bir MHP’li çıkmadı. Herhalde... Despotluğun ve mutlak itaatin... Biatın... Kaçınılmaz sonunun cihat olduğunu görmek için tarihe bakmak... Ortadoğu’daki diktatörlerin sonlarına tanık olmak yetmiyor. GÖRÜŞ H. İBRAHİM TÜRKDOĞAN Dil Bana geriye tek şey kalıyor: “Dil”. Bu bir sıfır felsefedir aslında. Cumhuriyet’te yayımlanan “Varlık ve Yokluk” adlı makalemin mantıklı sonucu şudur: Sosyolojik ve dinsel önermeleri yaşamımdan uzaklaştırırken, aynı zamanda sabitleştirmeden yaşamıma uyarlayabilmek. Sıfır felsefe yaşamın temeli olarak algılanmaktadır bu durumda. Yani bir çıkış noktası... Nasıl sıfır rakamı olmadan matematik olamazsa, felsefi bağlamda da bir temel öğe olmadan yaşanılamaz. ‘Benim temel öğem dildir.’ Felsefi olarak baktığımızda her insanın temel öğesi dildir. Ancak insanların büyük çoğunluğu dilden daha çok sosyolojik ve dinsel önermelerle beslenmektedirler. Türkçe bilen insan aslında çok şanslıdır bunu anlamakta. Türkçenin nötr olması bağımsız düşünce hazinesini inanılmaz boyutlarda zenginleştirecek özelliğe sahiptir. Ancak ne var ki burada ana faktör şu: “İnsan mı dilin sahibi yoksa dil mi insanın sahibidir?” “Elbette dil insanın temelidir, dil insanın kendisidir.” İnsanın şanssızlığı kendini dilin egemenliğine kaptırmasıdır. Sözcükler vardır ki insana hükmeder, insanı hapseder. İşte burada sosyoloji ve dinler devreye girmiştir. Oysa ben dil üzerinden kendimi ifade ediyorum, Türkçe dili ile düşünüyor ve Türkçe dili ile konuşmaktayım. Türkçe benim evim, benim sarayım, benim hazinemdir. Ama Türkçü olmam için hiçbir neden göremiyorum. Diğer taraftan kendini sosyolojik ve dinsel açıdan ifade edenler Türkçü, Kürtçü, İslamcı ve binlerce yapay kimliklerin tuzağında körelmektedirler. Bu yüzdendir ki kendi aralarında barış sağlayamamaktadırlar. Sosyolojik bir temeli olan “Türkiyeli” kavramı çeşitli milliyetlerin ve halkların kimliklerini yansıtmaktadır. Neye yarar ki? Yine arka planda bir milliyet ve hatta milliyetçilik saklıdır bu kavramda. “Türkiyeli” olmak bir dil karakterini çağrıştırmıyor, milliyetlere ve halklara özgüdür. Yürüttüğüm aklın mantıklı sonucu şudur: Ben “Türküm” yerine ben “Türkçeyim” ifadesi ne demek istediğimi tam olarak açıklamaktadır. Türkçeden haz almamın nedeni Türkçe dilin karakterinden kaynaklanıyor. Türkçe sadece edebiyata değil, aynı zamanda felsefeye de temel olabilen bir dildir. Ancak Türkçe konuşanlarımız eskiden beri kısır ve tek taraflı bir eğitim sisteminden geçtikleri için sosyolojik ve dinsel önermeleri kıramayıp onların egemenliğinde dillenebildiler, işte bu nedenle de dünyaya örnek olabilecek Türkçe felsefeci yok. Nietzsche katı ve ataerkil Almancaya karşı beslediği antipatiden dolayıdır ki, bütün kalıpları kırabilmiş ve yepyeni bir Almanca yaratabilmiştir. Almancayı hapsolduğu bünyeden kurtarmıştır. Nietzsche tek değildir bu konuda: Wittgenstein, Stirner, Heidegger ve başkaları. Heidegger özel bir konuma sahiptir. “Dil insanın evidir” diyen bu filozof Almancanın ataerkil zincirlerini sadece bir yerden başka bir yere taşımıştır. Almancayı yöreselleştirmiştir. Ataerkil yapıyı kırmak için yüzlerce katı örgütleri ne kadar kemirmeye çalıştıysa da, doğduğu kasabanın dilini dünyanın merkezi ilan etmekle yöresel Almancacı olmaktan öteye gidemedi. Türkçe çok daha sade ve önyargılardan bağımsız bir dildir. Türkçe özgür bir dildir. Bu özgür yapıyı korumak ve daha da zenginleştirmek için yepyeni bir eğitim sistemi inşa etmek gerekir. Ne var ki, siyasal iktidarın uyguladığı sistem bunun tam tersini gerçekleştirmekle birlikte Türkçenin özgürlüğünü zedeleyecek bir içerik taşımaktadır. Türkçenin özgür filozoflara gereksinimi var, dinsel önermelere değil. ana boyun Savaşmadan düşm eğdirmek, ve marifetin Siyasi maharetin doruk noktasıdır. rin liderle Bu nedenle kimi ez! tm ye buna nefesi ‘Üçüncü Diz Çökme’ mi? MERİÇ VELİDEDEOĞLU KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Faks: 0216 355 31 78 C MY B C MY B Bilmem anımsanır mı, ilki “Rabbani”nin ayak dibine “sağ” dizini kırarak; ikincisi “Hikmetyar”ın ayak dibine “sol”unu kırarak diz “çökme”ydi; üçüncüdeyse “iki dizi”ni birden kırıp çöktüğü görülüyordu. E. Çölaşan, gazetesi “Sözcü”de, Öcalan’a yazdığı açık mektupda: “Ulan ‘Apo’ sen gerçekten büyük adammışsın (...) ‘Tayyip’e ‘diz çöktürme’yi başardın!” diyordu. (29.9.2012) Erdoğan’ın, “İmralı” ile “konuşulabileceği”ni bildiren o demecinden sonra az da olsaböyle kimi değerlendirmeler basında yer aldı. “İmralı”yla konuşulacakların içeriği, ayrılıkçı Kürtlerin istekleri diye dillenen; “Yerel Özerklik Statüsü”, “Anayasal Statü”, “Yerel Meclisler”, “Anadilde Eğitim”in olacağı öteden bu yana açıkça bellidir. “Yerel Yönetimler” konusunda “özerk”liğin ilk adımı oluşturduğundan, ardından çoğu kez “bağımsızlık” isteğinin geldiğinden söz edilir. En son örnek olarak, İspanya’nın özerk Katalonya bölgesinin adım adım “bağımsızlık” yolunda ilerlemesi gösterilir. Bizde de bir bakıma öyle olmuştur denebilir; yakın tarihimizde “yerinden yönetim”in gündeme gelmesi, Osmanlı’nın son günlerine rastlar. Birinci Dünya Savaşı’nı kazanan “İtilaf Devletleri”nin Osmanlı Devleti’ne, yönetiminde “reform” yapması için baskı üstüne baskı uygulamaları sonucunda, Sadrazam (Başbakan) Ali Rıza Paşa tarafından gerçekleştirilir. Sadrazam’ın “Osmanlı Mebusan Meclisi”ne sunduğu tasarıya göre: “İl”lerde tüm “devlet işleri”; oluşturulacak “İl Genel Meclis”lerince yürütülecekti; yönetimin “yerelleşmesi”, “yabancı” uzmanların “denetim”inde olacaktı. (9.2.1920) Kuşkusuz bu düzenleme, özellikle “Güneydoğu”da Kürtlerin yoğun olduğu illerde “özerklik” demekti. Birkaç ay sonra yapılan “Sevr Antlaşması”yla, bu bölgedeki illerin bu durumları “bir yıl” sonunda “bağımsız”lığa dönüşecek, böylece Batı’nın büyük “düş”ü gerçekleşip, “Anadolu”nun bu bölgesini içine alan bir “Kürt Devleti” kurulacaktı. (Mad: 72, 73, 74) Osmanlı’nın son dönemlerindeki “ademi merkeziyet” denilen “yerinden yönetim” dolaysiyle “merkezi devletin yetkilerinin kısıtlanması” isteği, “Cumhuriyet” döneminde de hep sürmüş, sürdürülmüştür. Genelde “sağ görüş”ün ve bu doğrultudaki özellikle “Demokrat Parti” (DP) ve devamı olduklarını ileri süren “siyasi partiler”in, böyle bir “konfederasyonel” yapıya yatkın oldukları belirtilir. Kuşkusuz bunlar içinde bu “yapı”yı bu “düzen”i uygulamaya en iyi “ayarlanmış” parti, günümüz iktidarındaki “AKP”dir. Erdoğan, Başbakan olunca bu yapısal “düzen”i yöntem gereği adım adım topluma şırınga etmeğe başladı. Bu bağlamda ilk büyük atılımı: “Şu anda Amerika’nın Büyük Ortadoğu Projesi (yani Türkiye’yi parçalayan) ‘BOP’ var ya... Bu projede ‘Diyarbakır’ bir ‘merkez’, bir ‘yıldız’ olabilir” diyerek, “TV” ekranlarından büyük bir “içtenlik”le ayrılıkçı Kürtlere seslenişiydi. (16.2.2004) Daha sonra tıpkı A. Rıza Paşa gibi yapacak, “İtilaf Devletleri” yerine “Avrupa Birliği”nin isteğiyle ABD ayarı önceden yapmıştı “yönetim reformu”nun (Kürt Açılımı’nın) ilk aşaması olan “İl Özel İdareler Yasası” nı “TBMM”ye sunacaktır. “TBMM” de, “84” yıl önceki Osmanlı Meclisi gibi bu “yasa”yı kabul edecekti, ama çoğunluktaki “AKP”nin oylarıyla. (24.6.2004) Ne ki, “TC Devleti”nin başında ne Osmanlı’nın “işbirlikçi” son “Padişahı” Vahdettin; ne “Cumhuriyet” döneminin Bayar’ ı, Özal’ı; ya da günümüzün “Gül”ü vardı. O sırada “Cumhurbaşkanı”, anımsanacağı gibi, Sayın “A. Necdet Sezer”di. 10. Cumhurbaşkanı Sezer bu yasanın toplam “14” maddesini; anayasada (1982 Anayasası) “öngörülmeyen bir yönetim biçimi getirildiği” gerekçesiyle “veto” etti. (10.7.2004) “Gerekçe”de: “Anayasamızın, Yüce Türk Devleti’nin ‘bölünmez’ bütünlüğünü belirlediğini” söylüyor; ardından “Anayasada ‘tekil devlet’ modelinin kabul edildiğini” vurguluyor; bu yasa ile “il genel meclisleri”nin “‘özerklik’ten öte ‘bağımsız’ niteliğe kolayca dönüşebilecek ‘yerel’ meclis oluşumuna” fırsat verildiğine dikkat çekiyor ve böylece Anayasamıza aykırı olarak: “‘Tekil’ devlet modelinden ‘yerel’ ağırlıklı devlet modeline geçişe olanak sağladığını” yadsınamaz bir biçimde ortaya koyuyordu. Burada bir ayraç açarak, “Erdoğan”ın “veto” edilen bu “yasası” dikkatle okunduğunda, gerek “İmralı”nın gerekse onun siyasi partisi “BDP”nin ne denli işine “yaradığı”, ne denli “kolaylık”lar getirdiği açıkça görülecektir... Ayrıca, bu “yasa”nın “veto”sundan sonra “AB”nin parlamenterleri bize: “Sevr’i kabul edin!” diye haykıracaklardı. Bilmem anımsanır mı? Ve bugün artık “İmralı”nın da, “BDP”nin de temel isteklerinden biri “Anayasal Statü”dür; bir bakıma Erdoğan’ın özerk’likten bağımsız’lığa götürecek “İl Özel İdareler Yasası”nın içeriğini “yadsımayacak”, kapsayacak bir “Anayasa”(!) istekleridir; bunun oluşumunda “cümbür cemaat” hazır(!) olmalarıdır. “İmralı” ile konuşma peşinde olmak “R.T. Erdoğan”a yakışabilir, uygun düşebilir; ama bu, “TC Devleti”nin kabul edeceği bir yaklaşım olmadığı gibi, “şehitlerimiz”in ailelerinin “acı”larını da “kat kat” artırır... ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ [email protected] 1/ “Yavşan 1 otu” da denilen, mavi ve 2 beyaz renkte 3 çiçekler açan 4 bir bitki. 2/ 5 Gereğinden çok yemek yi 6 yen... Yunan 7 mitolojisinde 8 zafer tanrıçası. 3/ Hayvan 9 yiyeceği... Knut 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Hamsun’un, sine 1 MA L A K L I A maya da aktarılmış 2 A L İ Z E S A Ğ bir romanı. 4/ Bul 3 H A V T A K V A gur, biber, domates, 4A C A R F A N maydanozla yapılan 5 T A N E N P İ L ve asma yaprağına 6 M E V İ T A İ sarılıp çiğ olarak yeİ MA R E T nen bir yiyecek... 7 A D İ B R E M T A Hayvanlara vurulan 8 9 U L U T H A İ S damga. 5/ Bir erkeğin nikâhsız olarak aldığı cariye... Rusçada “evet”. 6/ Tavlada “iki” sayısı... Çalı çırpıdan yapılmış kulübe. 7/ Üye... Bir geminin başka bir gemiden ya da kıyıdan açılması. 8/ Cinsiyet... Keçi tüyü. 9/ Akdeniz yöresinde yetişen ve mavi, beyaz ya da menekşe renginde çiçekler açan bir ağaççık... Tavana yakın küçük pencere. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Osmanlılar döneminde Eflak ve Boğdan beylerine verilen san. 2/ Oyunda cezalı çocuk... Seviye. 3/ Küba kökenli bir dans ve müzik... Daha iyi ürün elde etmek için bir ağaçtan başka bir ağaca dal nakletme işi. 4/ Siper, hendek... Karışık renkli... Mısır’ın plaka imi. 5/ 1942’de Çanakkale Boğazı açıklarında batan ve 39 kişilik mürettebatının tümü ölen Türk denizaltısı. 6/ Bir İngiliz uzunluk ölçüsü birimi... Şarap mahzeni. 7/ Tahıl ölçmede kullanılan ölçek... Gösteriş, fiyaka. 8/ Reçine. 9/ İlave... Bir pamuk cinsi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle