25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 EKİM 2012 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DİZİ 7 MUZAFFER İLHAN ERDOST: DTK Eşbaşkanı Ahmet Türk, Özal’ın formülünü örnek veriyor, güven ve samimiyet gerektiğini söylüyor. Türk ‘Öcalan çözüm için bir şans’ diyor ‘Af değil helalleşme’ ? Demokratik Toplum Kongresi Eşbaşkanı, Mardin bağımsız milletvekili Ahmet Türk, parlamentodaki en deneyimli siyasetçilerden biri. Türk’ün görüşleri şöyle: ? PKKÖcalan muhatap Çözüme odaklanmış bir devlet, hükümet görüntüsünü görmek istiyoruz. Bugün bundan uzağız. İkilemler, bir projenin olmadığını, bir hazırlığın olmadığını gösterdi. PKK’nin elinde silah var, bu sürecin doğru gitmesi için PKK’nin önce ikna edilmesi gerekiyor. İnandırıcı, güven verici bir sürecin başlatılması gerekiyor. Silah bırak, demekle bırakılmıyor. PKK’nin elinde silah varsa, bunların susması gerekiyorsa elbette PKK’yi aktör olarak görmek zorundasın. Cezaevinde Sayın Öcalan bir aktörse Kürtler üzerinde ki öyledir o zaman bunu da göreceğiz. Halkın iradesiyle seçilmiş bir grup varsa elbette o da katkı sunacak. ? Oslo devam etmeli Oslo sürecindeki tıkanıklığın nedeni sızdırma değil, kimin sızdırdığını bilmiyorum, iki taraf da ben sızdırmadım, diyor. Ama oradaki atılması gereken adımlar Sayın Başbakan’ın önüne geldiği zaman “Bu talepleri asla kabul etmeyiz” dediğini ve bu süreci bitirdiğini biliyoruz. Bir projeniz olmalı. Bir görüşmeye başlarken, 93’te Beyrut’a gittiğimizde, Özal’ın söylediği şuydu; şunu düşünüyorum, bunu söyleyin, eğer görüşürseniz, dedi. Tabii ki Oslo süreci devam etmeli, bunu olgunlaştırmalı. Bir yol haritası koymadığı için herkes şaşkın. (Leyla Zana’nın “Erdoğan bu işi çözer” sözlerine karşı çıktığı anımsatıldığında) Şu anda devletin başında bir pojenin olmadığını, devletin bir hazırlığının olmadığını görüyorum. Keşke olsa da katkı sunabilecek bir rol oynayabilsek. ? Dokunulmazlıklar ipleri koparır Dokunulmazlıkların kaldırılması, diyaloğun, iplerin tamamen kopması anlamına gelir. Başbakan zannediyor ki BDP’yi işlevsizleştirirse, parlamentodan atarsa birileri muhatap olarak çıkar. Öyle bir şey asla olmaz. Bu tamamen Kürtleri dışlayan, Kürtlerin artık hiçbir hakkını tartışmayan bir süreç olarak değerlendirilir. Bu kolay olmayacak, halkın iradesiyle seçilmişiz, burada seçilmiş insanları parlamentodan atmak o kadar kolay değil. ? Öcalan bir şans Türk halkının da hassasiyetlerini biliyoruz, Kürt halkının da. Çözüme en fazla katkı sürecek bu kuşak da giderse çözüm çok daha zor olacak, demiştim. Mevcut aktörler geçmişi, TürkKürt ilişkisini, uzun bir birlikteliğin ne olduğunu biliyoruz. Bugünkü gençlik daha radikal bir sürecin aktörleri olacak. Biz nasıl bir şanssak, 30 yıldır bu savaşın içinde birçok şey görmüş olan Öcalan da bir şanstır. ? Sınırlar heyecanlandırmıyor Bizi Asıl fail Raci Tetik ALİCAN ULUDAĞ ? Akıl tutulması var Akan kanın durmasını istiyoruz ama hayretle izliyoruz ki bir akıl tutulması var. Kürtleri tehlike olarak gören mantık sorunların çözümünü gerçekleştirecek bir kabiliyeti gösteremiyor. Geçmişte de vardı sorunlar, ama bugün patlama noktasında ve kan dökülüyor. Kan döküldüğü bir süreçte duygusal olmayan bir siyaseti üretmek de çok zor. Gerçekten kucaklayacı bir atmosferi yürütmemiz lazım. Ahmet Türk Akan kan nasıl durur TÜREY KÖSE 1 SUNUŞ ‘ Özal’ın formülü Rahmetli Özal bir gün bizi çağırdı, “Ben şöyle düşünüyorum” dedi. “Herkes gelecek bir zarf verecek, beş yıl bu zarflar açılmayacak, beş yıla kadar suç işlemeyen herkes için de bu zarflar ortadan kaldırılacak, meseleyi bitireceğiz” dedi. Hak ve özgürlükler konusunda da gereken yapılacak...(Zarfta ne olacak, sorusu üzerine) Yani PKK, itirafçı değil, bir zarf verecek, bu zarf devletin kasasında duracak, o insanlar eylem yapmadığı takdirde o zarflar yok edilecek. Kimse rencide olmasın, gel itirafçı ol, gibi... (Aynı yöntem bugün de önerilebilir mi, sorusu üzerine) Bu tartışılır. Güven ve samimiyet olduğunda bütün formüller tartışılır. Kürtler federasyon da isteyebilir, şu anda Türkiye hazır değil, denebilir. Geleceğin doğru oluşturulması için herkesin bu diyalog sürecine katkı verecek bir anlayış içinde olması gerekir. Kan dökülüyor, anaların babaların gözyaşları dinmiyor. Resmi açıklamalarda “Terörün son çırpınışları” deniyor, “Analar ağlamasın” temennisi dile getiriliyor. Ne “son çırpınışlar” bitiyor ne de gözyaşları. Son dönemde “1990’lara mı dönüyoruz” kaygıları yüksek sesle dile getirilmeye başlandı. “Habur, Oslo, 2. Oslo...” derken sert tartışmalar yaşanıyor, “akil adam” formülleri gündeme getiriliyor. “Akil adam” denilince ilk akla gelen isimlerden olan Yaşar Kemal, 2009’da Cem Erciyes’in sorularını yanıtlarken “Bu ‘akil adamlar’ konusu çok tartışılır oldu. Ben de düşündüm elbette ne yapabilirim, elimden ne gelir, diye. Ama demem gerek ki çözümün özü bu kadar açık seçikken akil adam, arabulucu filan gerekmiyor. Gereken tek şey kararlı bir siyasi irade. Korku ve şiddet üzerine kurulu her politikanın çözümsüzlük üreteceğini gören cesur bir siyasi irade” demişti. Yaşar Kemal, bu yıl mart ayında yayımlanan “Bu Bir Çağrıdır” kitabında da “Bugün bir umutsuzluk yeli ortalığı kasıp kavuruyor. Ben diyorum ki, bu yaraların sarılması bizim elimizde. Gelin de doğru dürüst bir demokratik düzenin kurulması için aklımızla, yüreğimizle el ele verelim” çağrısı yapıyordu. Kendisine “Kanı durdurmak için ne yapmalı” diye bir kez daha sorduk. Yaşar Kemal, güncel tartışmalara, formül arayışlarına girmedi. “Kimi zaman bir sözcük, binlerce sözcüğün yerini alabilir… Benim kitaplarım zaten barışa çağrı. Bütün kitaplarımda barışa çağrı yaptım” dedi. Siyasetçilerden aydınlara, şehit babalarından yazarlara, emekli askerlerden sinema sanatçılarına dek çeşitli kesimlerle konuştuk. Barışın sağlanması, akan kanın durması için “Ne yapmalı” sorusuna yanıt aradık. ? Şehit cenazelerinden yükselen Türkçe, Kürtçe ağıtlar çözümsüzlük uzadıkça artıyor. ANKARA TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’nda işkence iddialarını reddeden eski Mamak Askeri Cezaevi Müdürü emekli Albay Raci Tetik’e yanıtı bizzat, o cezaevinde kardeşi yayıncı İlhan Erdost’u gözleri önünde işkencede yitiren Türkiye İnsan Hakları Kurumu (TİHAK) Başkanı Muzaffer İlhan Erdost verdi. Erdost, 12 Eylül darbesinin hemen ardından yasak yayın bulundurdukları gerekçesiyle kardeşi İlhan Erdost ile gözaltına alındı. Mamak Askeri Cezaevi’ne götürülen Erdost kardeşler, burada jandarmalar tarafından dövüldü. İlhan Erdost, dayak nedeniyle geçirdiği beyin kanaması sonucu 7 Kasım 1980’de cezaevinde yaşamını yitirdi. Darbe Komisyonu’na “Ben askeri cezaevi yönetmeliğini uyguladım. İşkence yapmadım. Disipline ettim” diyen Raci Tetik’in sözlerini değerlendiren Muzaffer İlhan Erdost, Tetik’in geçmişini anlattı. Tetik’in İlhami Soysal’ı Ankara’da kaçırarak döven ekipte görev aldığını belirten Erdost, bu kişinin daha sonra Kore’ye gittiğini ve “gösterdiği kahramanlıklardan dolayı ödüllendirildiğini” anlattı. 12 Eylül’ün ardından ise darbecilerin Tetik’i Mamak Askeri Cezaevi’ne müdür yaparak taltif ettiğini kaydeden Erdost, şunları kaydetti: “Raci Tetik, kontrgerillanın çok önemli bir mensubudur. Bunların görevleri; ilerici, demokrat ve devrimcileri en vahşiyane yöntemlerle dövmek ve öldürmektir. Çünkü, bunlar Panama’da Amerikan Okulu’nda bu amaçla eğitilmişlerdir. Kahramanmaraş’ta, Çorum’da bu vahşi yöntemleri iyi bildik. Bahçelievler katliamında da bildik. Şimdi bu katilleri Başbakan’ın sözleriyle affediyorlar. Raci Tetik, Mamak Cezaevi’nde işkence yapması için özel olarak görevlendirilmiş kontrgerilla elamanıdır.” Erdost, İlhan Erdost’un öldürüldüğü 7 Kasım’ın Ekim Devrimi’nin yıldönümü olduğuna işaret ederken, bunun özel olarak seçildiğini ifade etti. Erdost, “Esas fail o (Raci Tetik). Olay sırasında ben yoktum, benden habersiz oluyor diyor. Tetik, buraya, bu askeri cezaevine bu özellikleri nedeniyle getirildi. Tetik’in haberi olmadan orada kimseye bir şey vurulmazdı. Çünkü İlhan’ın öldürülmesinden sonra bu tür işkenceler durdu. Durunca o işkencelerden dolayı hayatı kurtulan ülkücüler de vardı. Onlardan bir ülkücü, hayatını İlhan’ın öldürülmesine borçlu olduğunu söyledi” dedi. Üyelerini 12 Eylül döneminde işkence görenlerin oluşturduğu ve darbecilerin yargılanması için çalışan Devrimci 78’liler Federasyonu Genel Başkanı Kamber Ateş, işkence iddialarını reddeden Raci Tetik’in yalan söylediğini kaydetti. Kendisinin 27 Temmuz 1980’de Mamak Cezaevi’ne girdiğini, Tetik’in ise 26 Ağustos’ta göreve başladığını belirten Ateş, “Bu adam bir kere, sistematik bir sistem uygulayan kişi. İşkence aletlerini yaratma, üretme konusunda birinci derecede sorumlu” dedi. Savcıların Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya, Darbe Komisyonu’nun ise Tetik’in “ayağına” ifade için gitmesine tepki gösteren Ateş, “Bu, darbecilere şükranlarını sunmak demektir. Meclis olarak sana darbe yapmış bir güruhun ayağına gidiyorsun. Bu affedilecek bir durum değil. Şiddetle kınanması gerekiyor. Meclis’e karşı suç işliyor bu adamlar. Ama sen helalleşiyorsun, hesaplaşmıyorsun” değerlendirmesini yaptı. ‘Tetik yalan söylüyor’ heyecanlandıran sınırlar değil, bizi heyecanlandıran federasyon değil, bizi heyecanlandıran adil, eşit yönetime eksiksiz katılımı sağlayacak bir sistemdir. Bu da Kürtlerin bir statüye sahip olması ve yönetime katılma arzusudur. İnkâr edilmiş bir halk var. İnkâr edilmeseydi belki statüye bile gerek olmazdı. Bir halkın dili, kimliği tehlike altında, yok olmayla karşı karşıya. Bu insani bir arayıştır, asla ve asla milliyetçi bir bakış değil. ? Helalleşme lazım (Genel af istekleriyle ilgili) Tabii ki sonuçta bir helalleşme döneminin başlaması lazım. Kimse kimseyi affetmiyor. Helalleşme dönemi olacak. Bir helalleşmedir, yeni bir dönemdir, yeni bir Türkiye’dir, demokrasiyi esas alan, herkesi kucaklayan. Herkes için bir şans, bir fırsat dönemi olarak getireceksiniz. Uludere’de bombalanarak yaşamını yitiren 34 sivil için devletten hâlâ bir özür gelmedi. Yaşamını yitirenlerin yakınlarının hükümete yönelik “Acıda bile ayrımcılık yaptılar” sözü Kürt sorununa dair pek çok şeyi özetler gibiydi... BDP’Lİ HASİP KAPLAN: ‘Öcalan çıkınca Görüşmeler çözülecekse çıksın’ başlamış olabilir Müjde Ar, “dobralığıyla” ünlü bir sanatçı. Siyasetle de yakından ilgileniyor. “Kanın durması için ne yapmalı” diye sorduğumuzda öncelikle siyasetçilere isyan ediyor: “Kızıyorum, hepsini de bu meselede samimiyetsizlikle suçluyorum. Bir ileri, on geri gidiyorlar. 30 yıldır herkes papağan gibi aynı lafları tekrarlıyor. 30 yıldır bu meseleden çıkılamıyorsa, konuşulan lafların hiçbirinde bir samimiyet görmüyorum. Laf, laf, laf... Siyasetteki oy endişeleri, aman belediye seçimleri var, genel seçim var, geri adım atalım, aman Cumhurbaşkanlığı seçimi. ‘Dur bakalım, Oslo falan başladı ama kendimi orada göreyim, ondan sonra bakayım.’ ... Erteleye erteleye sorun bu hale geldi. Çoktan çözülebilecekti. Öcalan’ı mutahatap aldıysan devam et. Kürtlerin bütün demokratik talepleri yerine getirilmeli. İnsanların çocuklarına Kürtçe isim koyamadıkları dönemler oldu. Benim bir arkadaşım gidiyor çocuğuna ‘Botan’ adını koyuyor, ‘Vatan’ diye yazıp eline nüfus kâğıdı veriyorlar. Bu konularda samimi davranılmadıkça bu sorunun da çözüleceğine inanmıyorum. Vay Öcalan’la görüşülmüş... Kimle görüşülecek, Ugandalı biriyle mi? Öcalan çıkınca bu mesele çözülecekse, çıksın. CHP de net olamıyor. Benim oy oranım belli, iktidar olamayacaksam, bari elimi masaya vururum, net bir şey ortaya koyarım. O zaman ‘yeni CHP’ diye oy verenler, ‘neresi yeni’ diye sormaktan vazgeçer.” Mustafa Sarıgül liderliğindeki Türkiye Değişim Hareketi Genel Sekreteri Hasan Aydın’ın “Türkiye Birleşik Devletleri” önerisi tartışma yarattı. Aydın, “hareketi lağvetmediklerini, yerel seçimlerden sonra durumu değerlendireceklerini” söyledi. “Kişisel” düşüncelerini ifade ettiğini vurgulayan Hasan Aydın’ın önerisi şöyle: “30 yılı geçkindir aynı politika izlenmektedir. Silah, silah, silah... Şiddet, şiddet, şiddet... Kör olsa görür, sağır olsa duyardı. Kısaca özü hiç değişmeyen, zaman zaman biçimi değişen bu siyasetle olmaz... Ey dağdakiler... Sevgili devletim, onu yönetenler, ölenler, öldürülenler, hiç kimse bu çizgiyle istediğini elde edemeyecek. 30 yıl yetmediyse, bir 30 yıl daha buyurun devam edin. Kan dökün. Kin kusun. Ne yaparsanız yapın olmaz. Olmayacak. Çözüm Türkiye Cumhuriyeti’nin elinde, bunu rahmetli Özal denedi. Ama ömrü vefa etmedi. Amerika’nın Birleşik Devletleri oluyorsa (ABD) Türkiye Birleşik Devletleri de olur. Avrupa Birliği (AB) devleti oluyorsa, Türkiye Birliği devleti de olur. Bal gibi olur. Federal Almanya oluyorsa, Federal Türkiye de olur.” ‘Türkiye Birleşik Devletleri’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) BDP Milletvekili Hasip Kaplan, devletin avukatlarıyla görüşmeyen Abdullah Öcalan’la yeniden temasa geçtiğini tahmin ettiğini söyledi. Kaplan, “Başbakan ne zaman BDP’yi sert ifadelerle eleştirip yüklenirse, o zaman başka kanalların devreye girdiğini biliyoruz. Ben Başbakan’ın bu tavır değişikliği ile İmralı’da görüşmelerin yeniden başladığını tahmin ediyorum” dedi. BDP’li Hasip Kaplan, 39. güne giren cezaevlerindeki açlık grevlerinde kritik bir aşamaya gelindiğini de ifade etti. Açlık grevlerinin sona erdirilmesi için çarşamba gününün çok önemli olduğunu dile getiren Kaplan, “Avukatların İmralı’da görüşme yapmasına izin verilirse bu sürecin önü açılabilir” dedi. PKK yöneticisi öldürüldü HAKKÂRİ (Cumhuriyet) Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde, 4 Ekim’de güvenlik güçleri ile terör örgütü mensupları arasında yaşanan çatışmada, Dağlıca saldırısına katıldığı belirtilen terör örgütü PKK’nin kadın yöneticilerinden “Rojin Gevda” kod adlı Süreyya Aslan’ın öldürüldüğü ortaya çıktı. Aslan’ın, koruması ‘Firaz’ kod adlı Halil Aktar’la birlikte öldürüldüğü belirtildi. Yarın: Sezgin Tanrıkulu’ndan üçlü öneri C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle