19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 EKİM 2012 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 17 Neşet Günal ölümünün 10. yılında bir retrospektif bir de desen sergisiyle anılıyor Bir figür ve desen ustası ÖZLEM İNAY ERTEN Düşyazdım... Şiirimizin ‘kıymetli’lerinden, benim de hem şiirinin hayran, kadim bir okuru hem de arkadaşı olmakla övündüğüm Sina Akyol da 60’ı 3 geçe düzyazmaya başladı! Öyleyse ‘Sina’yla geçen şen günlerimiz’e şimdi ‘şen dünler’ de eklenmeye başlamıştır ki, doğrusu son zamanların en ‘şırılşenlik’ olaylarından biri budur. Sina Akyol okurları onun liseye giderken yayımlayıp arka kapağını da Attilâ İlhan’a yazdırdığı ‘yakışıklı’ kitabını okumuşlar mıdır bilmem ama, adını da kitabı da meraklısı bulsun, 12 şiir kitabını da ‘Sina Akyol Türkçesi’yle yazmış ve benzersiz bir şiir kurmuş bir şair olduğunu iyi bilirler. ‘Şırılşenlik’ de Sina Türkçesinin sözcüklerinden birisidir, şiirlerini ve şimdi düzyazılarını okurken de karşılaşacağınız, durup biraz mola vereceğiniz, gölgesinde dinleneceğiniz, bir yudum içip kendinizden geçeceğiniz, derin derin içinize çekeceğiniz, gönlünüzü ‘çeyrek avlu’ların sabahı gibi sulayan, gözünüzün önündeki dumanı, sisi, pusu silen, yeni sağılmış süt gibi tazecik, incecik bir Türkçenin sözcükleriyle şiiri de dili de ışıtır o. Sina Akyol ‘gibi’ şairler, buradaki ‘gibi’, azlığı gösteren bir ‘gibi’dir, ‘kuşakdışı’ şairlerdir ki, Enis Batur, Mehmet Taner, Ebubekir Eroğlu, Osman Serhat Erkekli, Serdar Koçak, Birhan Keskin gibi ‘zamanın ruhu’nun dışında kalan, yazan ve şiirlerinin ‘has’ oluşuyla da kuşakları, zamanları aşan şairlerdir, övgü onlara! Sina Akyol’un 12 şiir kitabından sonra heves edip yayımladığı Düzyazdım’ın (Kırmızı Kedi Y., Ekim 2012) adına aldanmayın! “Yetinmek sevindirir” demiş bir şairin alçakgönüllüğüne sayın. Sina Akyol şiirini hiç okumamış, olmaz ya, bir okur bu kitabı okursa, hiç kuşkum yok ki şiirlerinin de peşine düşecektir. Şiirin ‘sevab’ından sonra yazının ‘günah’ına dalmış bir şairin, ne yapsa ne etse ‘şiirinin şen’liğinden, kırlarından yazının düzlüğüne, ovasına, heybesinde şiir olmadan çıkmayacağının türküsünü çağıran yazılardır bunlar. Yaşayan, söylenen, eğlenen, İzmir’i gezdiren, gönülgezen yazılardır ki, insan her yazıda kendini “dostların arasındayız/güneşin sofrasındayız” yakınlığı, mutluluğu içinde bulur, eski güzel günleri bir düş olarak gözüne, gönlüne doldurur. Çok değil bundan daha 510 yıl öncesine dek yaşanan ‘asude’ zamanlardır. İlhan Berk’ten Mehmet H. Doğan’a, Seyhan Erözçelik’ten Şükran Kurdakul’a, Cenk Koyuncu’dan Hulki Aktunç’a şimdi uzaklarda olan yakınlarımızdan, Orhan Alkaya, Namık Kuyumcu, Turhan Günay, Oğuzhan Akay’a ve elbette Arkadaş Z. Özger’e, Deniz’e, Yusuf’a, Hüseyin’e, Ulaş’a, Mahir’e, devrimin şairlerine, hepsiyle, bana kalırsa adı Düzyazdım yerine Düşyazdım olması gereken bu yazı şenliğinde yeniden bir aradayız. Şiir nasıl henüz yan yana gelmemiş sözcükleri buluşturuyorsa, şair de bizi düşlere salar yeniden, hele bu şair kendisinden sonraki kimi iyi şairlerin ‘yakın usta’sı Sina Akyol ise! ? Kibele Galerisi’ndeki Neşet Günal ölümünün 10. retrospektif sergide, bir yılında İş Bankası Kibele Galerisi’ndeki retrospektif sergi ve sanatçının kendi üslubunu Galeri Selvin’deki desen sergibulma arayışlarından, siyle anılıyor. Birbirini tamamüslubunun belirginleştiği layıcı nitelikteki bu iki sergide Türkiye’de figür resminin en örneklere uzanan farklı önemli temsilcilerinden biri dönemlerden yapıtları olan Neşet Günal’ın uzun sanat görmek mümkün. Galeri yaşamındaki gelişimi ayrıntılaSelvin’de ise Günal rıyla sunuluyor. Türk sanatında toplumsal gerresimlerinin temelini teşkil çekçilik, figür ve desen denildieden desenlerin çeşitli ğinde ilk akla gelen isimlerden dönemlerine ait örnekler biri Neşet Günal. Birbiri ardına açılan bu iki sergisi de sanatçıyer alıyor. nın farklı dönemlerinden seçilmiş örnekleri bir arada görmeye mine ve konuya ne denli kafa olanak tanıması ve desenleriyle yorduğunun en güzel örnekleri resimleri arasındaki ilişkinin ise desenler ve seri halinde kavranması açısından önem tayaptığı resimler. Bu yüzden de şıyor. mükemmele ulaşma yolunda Kibele Galerisi’ndeki retros“Korkuluk Serisi”nde olduğu pektif sergide, bir sanatçının gibi bir resmin 10’dan fazla kendi üslubunu bulma yolundaversiyonunu yapabiliyor; sergiki arayışlarından, kişisel üslude bu resim serilerinden hiç debunun belirginleştiği örneklere ğilse birini yan yana görmek izkemmele ulaşmak için gittiği ve sanatçının ikonik yapıtlarına leyici için ufuk açıcı olurdu; fayolda bir araç aynı zamanda, bu kadar uzanan farklı dönemleryüzden her resminde önce deden örnekleri görebilmek müm kat bu mümkün olmamış. Galeri Selvin’de ise Günal resen var. Fakat yine kendisikün. nin de belirttiği gibi insanı Sergide sanatçının resmin merkezine alarak... bazı resimlerinin deGünal’ın resimleri, yaşamı senleriyle birlikte sergiboyunca hem kişisel hem de leniyor olması, resme sanatsal anlamda geçmişiyle başladığı anda biçim ve sürekli bir hesaplaşma içinde içerikle ilgili tüm probolan sanatçının kendi denelemleri bitirdiğinin ve yimlerinden yola çıkarak asıl tesadüflerden kaçındıanlatmaya çalıştığının, Anağının da kanıtı aslında. dolu insanı ve toprakla olan Resimlerini oluşturma ilişkisi olduğunu göstermekyolunda figürleriyle te. Toprak ve insan, Günal adeta bir tümevarım iziçin vazgeçilmez iki öğe, biri leyen Günal’ın, resimolmadan diğeri anlamsız, relerinin ana unsurunu bu simlerinin o topraksı dokusu figürler oluşturuyor ve da sanki her defasında bu renkten ziyade desen gerçeğe gönderme yapıyor. ön plana çıkıyor. Resimlerindeki insan figürü Günal’ın sergideki en ise resimsel öğeleri vurgulaerken tarihli resimlerinmaktan ziyade, çalışan insaden olan 1946 tarihli nı, emeği, yoksulluğu vurgu“Atölye Ziyareti” lamak için bir başkaldırı ve o isimli mezuniyet resmi, resimlerdeki gözler bu sessiz arayış dönemini yansıbaşkaldırının çığlıkları gibi tan ve hocası Fernand adeta. Resimlerinde sıkça Léger’in etkilerinin yer verdiği çocuklar neşeden hissedildiği 1951 tarihli çok yoksulluğun, korkuluk“Üç Güzeller”, Yaşar Galeri Selvin’deki “Bir Figür Ustası: Neşet lar ise baskının ve korkunun Kemal’in “Bebek” öyGünal’dan Desenler” sergisi metaforları olarak yaşamaya küsünden esinlenerek 30 Kasım’a kadar sürecek. devam ediyor. yaptığı 1964 tarihli “Sorun” adlı resim ve baş(Kibele Sanat Galerisi’ndeki simlerinin temelini teşkil eden yapıtlarından “Bunalım” bu retrospektif sergi 1 Aralık’a desenlerin çeşitli dönemlerine seçkide yer alan eserlerden bakadar, Galeri Selvin’deki “Bir ait örnekler yer alıyor. Günal’ın zıları. Figür Ustası: Neşet Günal’dan yeteneğinin ilk kez fark edilme Desenler” sergisi ise 30 Kasım’a Günal’ın azaplı bir süreç olasini sağlayan desen onun mükadar sürecek.) rak belirttiği resim yapma eyleO R K E S T R A D A N Y E N İ H A B E R L E R Kibele Sanat Galerisi’ndeki retrospektif sergisi 1 Aralık’a kadar görülebilir. Sergide yer alan “Duvar Dibi” adlı yapıt, 1981. SİNEMA MESLEK BİRLİKLERİNİN ORTAK İTİRAZINA AKSAV’DAN YANIT: ‘Güzelliğin On Par’etmez’ Türk filmidir! Kültür Servisi 49. Altın Portakal Uluslararası Film Festivali’nde “En İyi Film” de dahil dört ödüle değer görülen “Güzelliğin On Par’etmez” filmi hakkında, festival yönetiminden “belgeli” yanıt geldi. Festival yönetimi, Hüseyin Tabak’ın kimliği ile başvuru formunu yayımladı. 49. Altın Portakal Film Festivali Genel Koordinatörü ve AKSAV Genel Müdürü Göksel Kumsal tarafından yapılan açıklamada, filmin yönetmeni Hüseyin Tabak’ın TC vatandaşı ve filmin yapımcılarından biri olduğu vurgulanarak “Güzelliğin On Par’etmez sinematografik bir ortak yapımdır ve yarışmamıza katılma koşullarının tamamını sağlamıştır” denildi. Açıklamada, sinema meslek birliklerinin iddiasının aksine, ulusal yarışmaya katılan ve daha sonra elenen “Kuma” filminin yapımcısının TC vatandaşlığından çıktığı, dolayısıyla yerli yapımcı kriterini kaybettiği belirtildi. “Güzelliğin On Par’etmez”in Karlovy Film Festivali’nde Avusturya filmi olarak yarıştığı iddialarına karşılık ise Hüseyin Tabak’ın festivalde “ortak yapımcı” sıfatı ile başvuru formunu imzaladığının belirtildiği açıklamada “Her festivalin filmleri kabul etme, filmleri sınıflandırma, filmleri milliyetlere ayırma vb. kriterleri farklıdır. Başka festivaller referans gösterilerek Antalya Altın Portakal Film Festivali’ne katılan bir filmin ‘ulusal kimliği’nin sorgulanması konuya ters açıdan bakmaktır. Oysa bakılacak temel nokta festivalimizin yönetmeliğidir” denildi. Sinema meslek birlikleri ortak bir basın bildirisiyle “Başka bir ülke filminin ulusal yarışma ödülü için kendini Türkiye yapımı olarak göstermesine göz yumamayız” diyerek hatanın örtbas edilmesi yerine hatadan dönülmesi için Antalya Film Festivali yönetimini gerekli adımları atmaya davet etmişti. SERGİ BU KEZ ESKİŞEHİR’DE İDSO geleceğini arıyor ? Yeni emeklilik yasası çıkarsa içleri beş on yılda boşalacak olan orkestraların ve diğer sanat kurumlarının kendiliğinden yok olacakları açık. EGEMEN BERKÖZ ‘Üçüncü boyutta Turhan Selçuk’ Kültür Servisi Ressamheykeltıraş Hasan Fehmi Hızal tarafından gerçekleştirilen “Üçüncü Boyutta Turhan Selçuk Çizgi Kahramanları” heykel sergisi, bugün Eskişehir Espark’ta açılıyor. İlk olarak 11 Mart’ta Hacıbektaş’ta, 110 Haziran arasında Trabzon’da ve 24 Haziran’da tekrar Hacıbektaş’ta açılan sergi, Türkiye’nin en önemli karikatüristlerinden Turhan Selçuk’un çizgi kahramanlarını heykel halinde izleyiciyle buluşturmuştu. Hasan Fehmi Hızal tarafından gerçekleştirilen çalışma, Türkiye’deki ilk karikatür heykelleri sergisi olarak toplam 11 parçadan oluşuyordu. “Üçüncü Boyutta Turhan Selçuk Çizgi Kahramanları” sergisi, bu kez de Eskişehir’de açılıyor. Bugün Espark’ta açılacak sergide ayrıca, karikatür sanatçısı Bülent Sümer tarafından hazırlanan Turhan Selçuk’un, “Abdülcanbaz” adlı çizgi romanından derlenen panoromik çalışmalar, sergi mekânında görsel fon olarak kullanılacak. İspanya turnesine çıkan İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nın (İDSO) yaklaşık 2.5 yıl önce İranlı şef Alexander Rahbari yönetiminde Ulvi Cemal Erkin’in “Birinci Senfoni”si ile Cemal Reşit Rey’in “Türkiye” “Senfonik Rapsodi”sini kaydettikleri yoğunçalar sonunda çıkıyor. Orkestra müdürü Ertuğrul Köse yoğunçaların 9 Kasım’da Lütfi Kırdar’da verecekleri turne sonrası ilk konsere yetişeceğini umuyor. Bir başka önemli haber de İDSO’ya bağlı bir koronun kurulmuş olması. Gökçen Koray’ın şefliğindeki koronun katılacağı konserleri 10 ve 24 Mayıs 2013’te yapılacak. Bu güzel haberleri veren Ertuğrul Köse ülkemizdeki tüm devlet senfoni orkestralarının geleceği konusunda ise kaygılı. Çünkü çok da uzak olmayan o gelecekte, hükümetin yapmaya hazırlandığı yeni düzenlemeyle devlet senfoni orkestralarının yok olacağından kaygılanıyor. Hazırlanan yeni emeklilik yasasında devletin senfoni orkestraları, tiyatroları, opera ve baleleri ve diğer sanat kurumlarında çalışan sanatçıların, emeklilik yaşından (65 yaş) önce emekliliğe özendirilmesi için emekli ikramiyelerinin artırılması, en geç yaşları dolduğunda emekli olacak sanatçıların yerine ise kadrolu değil, sözleşmeli sanatçı alınması öngörülüyor. Bu yasa çıkarsa, içleri beş on yılda boşalacak olan orkestraların ve diğer sanat kurumlarının kendiliğinden yok olacakları açık. Bunun da çok önemli iki olumsuz sonucu olacaktır. Birincisi, bu kurumların yokluğunda, özel kurumlarca yapılacak tüm sanat etkinliklerini yalnızca mutlu bir azınlık izleyebilecek; halk, özellikle de gençler yanına bile yaklaşamayacaktır. Bunu görmek için, bugünkü özel orkestra ve tiyatro bilet fiyatlarıyla devlet orkestra ve tiyatrolarının bilet fiyatlarını karşılaştırmak yeter! İkincisi ise, konservatuvar ve sanat liselerini bitiren gençlerin iş bulma olanakları, dolayısıyla da bu okullara giden öğrenci sayısı azalacak, niteliği de düşecektir. Panflüt sanatçısı Marin Gheras ile İDSO selam verirken. İlk konser Granada’daydı ZEYNEP ALTAY GRANADA İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası (İDSO) İspanya’nın Granada, Vigo, Santander ve Zaragoza şehirlerinde, şef Ender Sakpınar, solist panflüt sanatçısı Marin Gheras ile dört konser vermek üzere 19 Ekim’de İstanbul’dan ayrıldı. Orkestra, Granada “Auditorio Manuel de Falla”da ilk konserini verdi. İstanbul’un en köklü orkestrası İDSO, ikinci konserini 25 Ekim Perşembe akşamı Vigo şehrindeki “Centro Social Novacaixagalicia”da, 27 Ekim Cumartesi akşamı Santander şehrindeki “Palacio de Festivales de Cantabria”da, son konserini ise 30 Ekim Salı akşamı Zaragoza’daki “Auditorio de Zaragoza”da verecek. İDSO, 2030 Ekim günleri arasında vereceği dört konserde; U.C. Erkin, B.Bartok, A. Biev, G. Dinicu, M. Mussorgsky ve A.Dvorak’ın eserlerini seslendirecek. Solist Marin Gheras, dünyadaki en iyi panflüt sanatçılarından biri. Türkiye’de pek çok konser vermiş olan Marin Gheras, Moldova Cumhuriyeti Gavriil Musicescu Müzik Akademisi’nden mezun. Halen Moldova Devlet Filarmoni’nin Oda Orkestrası, Müzik Akademisi’nin “Basarabia” Senfoni Orkestrası ve “The Virtuosi of Violin” topluluğuyla birlikte konserler veriyor. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle