23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 OCAK 2012 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Topraktaki hüzün Aydın Güven Gürkan anılıyor ? İstanbul Haber Servisi SHP’nin kurucu Genel Başkanı, eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Prof.Dr. Aydın Güven Gürkan ölümünün 6. yıldönümünde anılıyor. Gürkan’ın ailesi ve dostları bugün Tuzla’daki aile mezarlığında bulunan mezarı başında saat 13.00’te toplanıyor. Aydın Güven Gürkan 6 yıl önce yakalandığı kanser hastalığına yenik düşerek yaşama veda etmişti. İki farklı disiplinden iki sanatçı, ressam Mahmut Celayir ile fotoğraf sanatçısı Mehmet Kısmet, toprak kökenli arayışlarını pastoral diyalog başlıklı sergide birleştiriyorlar ÖZGÜR ULUSOY ‘Himalaya AKP’ ve Yeni Dinamikler AKP Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik AKP Himalaya gibidir, Erdoğan da tepesidir, kaya gibidir parti; içinde parçalanma, çatışma olmaz dedi. Çelik, “Himalaya”dan çatırtı seslerini duyuyor da, millet önünde duymazlıktan geliyor. AKP yeni bir yapılanma sürecinde. Üç önemli koltuğa kimlerin nasıl oturacağı bu yapılanmayı belirliyor. Üç Koltuk analizine devam: Son iki üç haftadır izlediklerim: ??? Cumhurbaşkanı Gül, Bolu’dan Göl resmini Twitter’ından veya Facebook’undan yayımlıyor. O sırada ortalığı Uludere götürüyordu. İki gün sonra Erdoğan, Twitter haberleşmesini “hakara makara” diye nitelendiriyor. Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı koltuğu meselesini kendine en uygun çözüm olarak keyfince 7 yıl olarak belirleyip bir yasa ile de anayasa maddesine “yama” tutturmaya kalkışında Gül’e ikinci kez seçilme kapılarını kapatınca, Gül, CHP’nin kapısını çaldı Yasayı Anayasa Mahkemesi’ne götürmesi için! Her şey, Üç Koltuk Boşalıyor, yazı serisindeki analizlere uygun gelişiyor. Kendisi Çankaya’ya çıkınca, Erdoğan’ın tercihleri arasında en sondadır, parti başkanlığını veya başbakanlığı Gül’e bırakma olasılığı. Çünkü, Gül, kendisini Erdoğan’a oldukça eşitlenmiş görüyor. Erdoğan ise Çankaya’dan hükümeti ve ülkeyi yönetmek dileğinde. Anayasada başkanlık yönetimi değişikliğini gerçekleştiremezse, ikinci en iyi tercihi, şüphesiz ki kadim/klasik, hükümeti kendine bağlı olanlarla yönetmektir. Sözünü dinleyecek.. Ama bunun hiçbir garantisi yok! Bunu da bilir Erdoğan. Üstelik, tek koltuk değil, parti başkanlığı ve başbakanlık gibi iki çetin ve çetrefilli koltuk söz konusu! 7 yıl boyunca bunları yönetebilme olasılığı sıfırdır! Yani, bu iki koltuğun da, kendi başlarına ve kendileri için, süreçte oluşacak kendi güç dengeleri içinde davranma olasılığı kesindir. Tepelerde üç güç arasında bir denge oluşturmak dünyanın en zor işidir. ??? Hem AKP’ye hem Cemaate yakın bir yazar, Cemaat ile Erdoğan AKP’si arasında büyük çatlamadan bahsediyor. AKP’de ortaya çıkan “Cemaat paranoyası”nın yanlışlığını, Cemaatin de Erdoğan’ın “devlet” politikalarına bu kadar sert karşı çıkmaması gerektiğini yazıyor. Göz(ler)den kaçırdığı nokta ise, “Cemaat paranoyası” dediği şeyin, aslında AKP’nin altını oyup partiyi kendileri için tamamen bir “kabuk parti”ye dönüştürme faaliyetidir. Bu, kaplumbağa kabuğunun altında, kaplumbağanın kendisinin değil de, örneğin bir kertenkelenin yaşıyor olmasına benzer. Dinci siyasetçi lider ve adamları, siyasi parti olarak asla ulaşamayacakları varoluş biçimlerini, AKP kabuğu altında gerçekleştirme peşindeler, üstelik en üst düzeyde hükümet politikalarını yönlendirmeye talip olarak... Kürt meselesi, İsrail meselesi, İran meselesi.. ne kadar mesele varsa hepsi konusunda politikalara sahipler... Dinsel, parasal, mevkisel, eğitimsel vb. yaygın “hizmet adamları”, siyaseti ana damardan yönetiyor! Burada hep söylendi ki, bunlar aslında siyasi partidir! Başbakan ise “kuklalaştırılacak”, imamın buyruğunda yol açacak bir isim değil. Zurnanın zırt dediği yer. ??? İki nokta daha: 1) Cemaatın adamları, Başbakan’ın otoriter kişiliğinden şikâyetçi! “Otoriter rejim” kaygısını dile getirmeye başladılar! Çünkü Başbakan’ın “otoriterliği”, Cemaati de sınırlandırmaya yöneldi! Cemaat, devlet/bürokrasi içinde istediği her türlü atamanın gerçekleşmemesi nedeniyle, Başbakan’a karşı siyasi konum belirledi! Erdoğan gibi otoriter bir lider yerine, daha yumuşak ve etkilenmesi kolay başka bir lideri tercih ediyorlar.. Bu(nlar) kimlerdir?!.. 2) Erdoğan’a karşı Cemaat liberal yazar çizer ittifakı bir yıla yakındır iyice pekişti. Amerikancı Cemaatçi Taraf, bu ittifakın baştacıdır. Tabii, Cemaatin diğer gazetelerinde de bunu görürsünüz. Liberal eksen, Erdoğan’dan dışlandıkça Cemaate yamanmaktadır. Daha neler göreceğiz neler! Maydanozlu köfteler! ??? Hüseyin Çelik’le başladık, onunla bitirelim: Acaba Çelik bu çatırtılar arasında konumunu nerede belirleyecek? Eşini ve oğlunu öldürüp intihar etti ? ÇANAKKALE (Cumhuriyet) Çanakkale’nin Ezine ilçesinde, 4 aylık hamile eşini ve 2 yaşındaki oğlunu boğazından bıçaklayarak öldüren röntgen teknisyeni, intihar etti. Ezine Devlet Hastanesi’nde çalışan Serkan S (34), Gazi Mahallesi’ndeki evinde aynı hastanede görevli hemşire eşi Türkan S. (33) ile 2 yaşındaki oğlu Deniz Ege S’yi boğazından bıçaklayarak öldürdü. Serkan S, daha sonra intihar etti. Toprağın dokusunu kozmik bir hareket döngüsü içinde sunan çalışmalarıyla ressam Mahmut Celayir, çevresinden gözlemlediği gene toprakdoğa konulu siyah beyaz fotoğraflarıyla fotoğraf sanatçısı Mehmet Kısmet “Pastoral Diyalog” başlığındaki sergiyle bir araya geliyorlar. İçsel bir güç ve enerjinin yanı sıra, bir hüznü işlerine yansıtan sanatçılarla samimi, sade bir sohbet gerçekleştirdik. İki ayrı disiplin ama aynı tema toprak... Nasıl gelişti bu? CELAYİR: Her şey toprakdoğa sarmalındaki temel gerçeklik, doğum ve ölüm eksenindeki akış içinde. Önemli olan bir sanatçı olarak bunu nasıl sorguluyabiliriz. Bir yandan şiirsellik, öte yandan yok oluşla ilgili hüzün. Bundan daha yüklü ve gerilimli bir malzeme göremiyorum. Serginin kurgusunun bizi aynı bakış açısında yakalayan galericimiz Sevil Binat’a ait olduğunu belirtelim. KISMET: Ben çok belli bir stilde çalışan bir fotoğrafçı değilim ama ne çekiyorsam, oradaki arayışlarımla, Mahmut’un fırçayla aradığı şeyler bir yerde örtüşüyor. Çok insanın gözüne sokmadan dokuyla, ışıkla, ki benim malzemem siyah beyaz, gördüğümü fotoğrafa yansıtmaya çalışıyorum. Fotoğraflarımın çok sade olmasına dikkat ediyorum. Belki de Türkiye’nin kaosundan kaçıyorum. Celayir (solda) ve Kısmet’in “Pastoral Diyaloglar” sergisi ocak sonuna kadar C.A.M Galeri/Akaretler’de izlenebilir. Toprağın kolektif hafızası Renkli resimlerle siyah beyaz fotoğrafların çok ahenkli bir buluşması söz konusu. Bu da kaosa tepki mi? KISMET: Kendimi bildim bileli İstanbul’dayım, İstanbul’un kaosu, siyasi gelgitler yeter. Ben çok siyasetle içli dışlı değilim ama istemeseniz de sizi etkiliyor, belki siyah beyazı seçmem de bundandır, karmaşayı temizlemektir arayışım. Mahmut’un belirttiği şiirsellik önemli. Dokuyla, lekeyle bir ahengin izindeyim. CELAYİR: Arayışlar hep sadeliğe doğru gidiyor. Bazen ahengi bozmak da ahengin kendisidir. Benim eğilimim genelde siyah beyaz düzlemindeyken bu sergide oldukça renkli resimlerim var. Mehmet’in işleriyle iyi bir gerilim oluşturdu bu. Mehmet burada İstanbul’da büyüdü, ben doğudaki dağlardan bir Zaza köyünden geliyorum. Kalorifer kazanı patladı: 1 ölü ? Yurt Haberleri Servisi Adıyaman’ın Gölbaşı ilçesinde Cumhuriyet Mahallesi’ndeki bir apartmanın soğuktan dolayı bozulan kalorifer kazanı tamir edilmeye çalışılırken patladı. Patlama nedeniyle kalorifer kazanını onarmaya çalışanlardan Muzaffer Arkçı (30) ve yanında bulunan Zübeyde Aytekin (32) yaralandı. Arkçı, hastanede yaşamını yitirdi. rimde şiirsellik, hüzün ve huzur olduğu söylenir. Hüzün huzurlu bir şeydir, bu kaostan kaçmanın getirdigi huzur ve geride bıraktığı hüzün. CELAYİR: Siyah beyaz seçimde bir melankoli de var. Doğayı ben hep hüzünle bir araya getiririm. O geride bırakılan yaşanmışlık, izler, kolektif hafızanın ağırlığı, bütün bunlar katmanlar halinde oluşuyor. KISMET: Olmayan insanı göstermek, izini hissettirmek... Bu uyuşmanın altında belki samimiyet duygusu var. Günümüzde, bir “ne yapsam” meselesi var. İnsanlar yeni bir şeyler yapmak zorunda gibi hissediyorlar kendilerini. Yeniliğe karşı değilim ama bir “projedir” gidiyor. En son hangi projeyi yapıyorsun diye soruyorlar. Ben mühendis, mimar değilim, ben içimden geleni çekiyorum. Fotoğrafın alıcı kısmı, kendi şartlarını kurallarını empoze ediyor diye ? Doğduğu Zaza köyünde “Büyükannemden Şeyh Sait isyanı sonrası yıkımlar, Ermeni meselesiyle ilgili anlatımlar içini t de büyüdüm” diyen ressam Mahmut Celayir’in kolektif hafızanın izlerini taşıyan toprak temalı resimleriyisyanı sonrasındaki yıle, “Laz değilim ama belki Rumluk karışmıştır. Türkiye’nin güzelliği burada, ben Anadolulu40kımlar ve Ermeni me50 yıl yum” diyen fotoğraf sanatçısı Mehmet Kısmet’in siyah beyaz fotoğrafları, “Passelesiyle ilgili anlatımlar içinsonra bir toral Diyaloglar” sergisinde buluşuyor. Sanatçılara göre Türkide büyüdüm. Çok fazla iz bıraktı benanlamda aynı ye’de politik olmamak mümkün değil ama yine de de. Türkiye bu toplumsal hafıza ile düşeyi söylemeye sanatın sunacağı en büyük yetkinlik, daha yeni yeni karşılaşıyor. Ve buş ü n ü y o çalışıyoruz, bu hoş günler; sergideki resimlerin bazılarını karşındakini anlama rum, bu da beni bir şey. yazın köyde bahçede çalışırken günrahatsız ediyor. Ancak KISMET: Benim işleçabası.... bunlar çağdaş fotoğraf, bunların piyasası var deniyorsa, bu empoze etmektir. Türkiye yeni tanışıyor CELAYİR: Sanatsal etkinlikler “event” gibi düşünülüyor. Sanat yapıtlarının gücünü aşan fazla bir gürültü ve propoganda ile sunumlar yapılıyor. Bu da bence sanatın mahremini bozuyor. Türkiye’nin siyasi kaosu çalışmalarınızı nasıl etkiliyor? CELAYİR: Politik olmamak söz konusu değil. Sanatçı olarak doğrunun ve güzelin yanındayız ama resmin kalıcı değerlerini yitirmeden bunu nasıl aktaracağız? Doğadaki kolektif hafıza diyorum, toplumsal tarihle çakışan kendi kişisel tarihim söz konusu. Benim Kürt olmam, o cografyadan gelmem bir realite. Büyükannemden dinlediğim, Şeyh Sa de üzerimizden dört kez askeri helikopterler geçerdi. Bu anlamda öfkeliyim elbette. Gene de sanatın sunabileceği en büyük yetkinliğin hoşgörü ve ötekini anlama çabası olduğuna inanıyorum. Mehmet Bey siz nerelisiniz? KISMET: Babam İstanbul’da ben Gürün’de doğmuşum. Dedem, onun dedesi Trabzon’un Maçkası’nın Zafanos köyünden. Rum köyü. Anneannemin kökü Avanos Nevşehir. Ben Anadoluluyum diyorum. 8 aylıktan sonra İstanbul’da yaşamış bir insanım. Laz değilim ama belki Rumluk karışmıştır. Türkiye’nin güzelliği de burada. Toprak ve doğa bugün herkesin sorunu... M. CELAYİR: Günümüzde yurt, kimlik ve sınır meseleleri hâlâ çok aktüel. Çağdaş göçebelik ve sürgünler bunun içinde. Toprak ve doğa kavramı hepsini kapsıyor. Saldırıya uğrayan Türk yaşamını yitirdi Haber Merkezi Danimarka’nın başkenti Kopenhag kentinin Frederiksberg semtinde saldırıya uğrayan Türk genci Cem Aydın (21), kaldırıldığı hastanede öldü. Frederiksberg semtinde geçen perşembe akşamı, yaşadığı evin önünde iki araçta bulunan 810 kişinin sopalı saldırısına uğrayan Türk gencinin beyin ölümü kesinleşince bağlı bulunduğu makinelerin fişi çekildi. Cem Aydın’ın babası Haşim Aydın suçluların bir an önce bulunarak adalete teslim edilmesini istediklerini söyledi. Kopenhag Emniyet Müdürlüğü Cinayet Masası’ndan Hans Erik Raben, saldırının tesadüf olabileceği üzerinde de durduklarını belirtti. Cem Aydın’ın akrabaları, saldırının Neonaziler tarafından yapılmış olabileceğini söylerken olayın bir kız yüzünden Fas asıllı bir gencin babası tarafından organize edildiği de iddia ediliyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle