19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 OCAK 2012 PAZAR [email protected] 16 KÜLTÜR Hrant Dink’in müzisyen arkadaşları önceki gece Ghetto sahnesinde barış şarkıları söyledi ‘Barışa bir şans ver’ Tanburi Cemil Bey ile oğlu Mes’ut Cemil Bey’in eserleri Nâzım’ın şiirleriyle buluşacak ? John Lennon’ın ‘Barışa bir şans ver’ şarkısıyla başlayan konserde müzisyenler hep bir ağızdan ‘Bir Şey Yapmalı’ dedi. Redd grubundan Doğan Duru’nun “Hrant’ın anısını paylaşmak için müzik yapmayı düşünürken hakkını aramak için de müzik yapar olduk” sözleriydi belki de onları bir araya getiren. AYŞEGÜL ÖZBEK Bir Mucize... Hafta içinde bir akşam, İKSV (İstanbul Kültür Sanat Vakfı) binasının tepesinden İstanbul’u seyrediyordum. “Bu kent başlı başına bir mucize, bu kent bir mucize” diye sayıklayarak… İnsanoğlu ne denli bozmaya çalışırsa çalışsın, doğanın, tarihin, coğrafyanın biçimlendirdiği bir mucize... Biraz sonra Vakfın Başkanı Bülent Eczacıbaşı’nın konuşmasını dinlerken ve vakfın 40. yıldönümü için hazırlanmış o kısacık ama 40 yılın birikimini, duygusunu, coşkusunu ve tutkusunu harikulade bir biçimde yansıtan filmi izlerken, yine hep kendimi “bir mucize bu” diye sayıklarken buldum… O akşamın öncesinde ve sonrasında yaşadıklarım, Türkiye’nin yaşadıkları ise “bir mucize bu” diye sayıklamama yol açan İstanbul festivallerinin mucizeden öte bir şey olduğunu bana hissettirdi. Bir hafta boyunca ırkçılığın ve faşizmin hem devletin hem kimi bireylerin iliklerine nasıl işlemiş olduğunu gördükten ve bunu yazılarımda açıklamaya çalıştıktan sonra galiba hiçbir şey anlatamadım duygusu ruhumu sardı. Ve İKSV’nin 40 yıllık birikimi benim için mucizeden öte bir sığınak, bir koruyucu güce, bir huzur alanı, bir yaratıcılık alanı, motivasyon dinamosu, yaşama sevincimin aküsü, zenginliğe, çoğalmaya, kısacası bir yaşama supabına dönüştü. 40. yıl kutlamalarına ilişkin önemli ayrıntıları daha önce bu sayfalarda okudunuz. Ben daha önce de defalarca yaptığım gibi 40 yıllık mucizenin satır başlarını vurgulamak istiyorum: İKSV, uluslararası festivalleri yoktan var etti. Bir avuç insanın düş kurması, idealleri, azmi ve inadıyla başladı. İKSV, Uluslararası İstanbul Müzik Festivali’nden beş yeni festival üretti ve onları yaşamımıza kattı. Sinema Festivali (nisan), Uluslararası Tiyatro Festivali (2 yılda bir, mayıs), Uluslararası Müzik Festivali (haziran), Uluslararası Caz Festivali (temmuz) ve Uluslararası İstanbul Plastik Sanatlar Bienali (eylül)… Bu yıl bunlara bir yenisini ekledi: Tasarım Bienali (ekimaralık). Bunlarla yetinmedi, süreklilik kazandırdığı çeşitli etkinliklere yol açtı: Leyla Gencer Şan Yarışması; Filmekimi, MiniFest, Kültür Politikaları panelleri, Salon’da yıl boyu alternatif müzik, tiyatro, performans, dans temsilleri, gösteriler, konserler… Çağdaş, evrensel kültürün, farklı sanat alanlarının, farklı “ekol”lerin, farklı akımların, farklı disiplinlerin, geniş bir yelpazedeki en özgün ürünlerini sunmakla kalmadı, kendi kültür ve sanatımızın en özgün örneklerini yurtdışına tanıttı. Yurtdışında düzenlenen “Şimdi/ Now Türkiye” etkinlikleriyle, yurtdışındaki belli başlı bienal ve festivallere katılımla, ortak yapımlarla “biz de varız” Türkiye’ye onur kazandırdı! Bunları gerçekleştirirken nitelikten asla ve asla ödün vermedi. Başka ulusların, toplumların kültür birikimi ve değerleriyle, bizim kültürümüzü aynı potada bir araya getirerek, uygarlık bilincimizi geliştirdi. Geçmişten damıttığı birikimi geleceğe yönelik umuda dönüştürdü. Yerelle evrensel olan arasında, gelenekselle çağdaş ve modern olan arasında eşsiz köprüler kurdu! Gençlere sürekli yol açtı, onları yaratıcılığa yöneltti. Tüketici değil üretici oldu. Yaratıcılığı ve yaşamı savundu. Bu mucize kentin, dünyanın sayılı metropollerinden birine dönüşmesinde en önemli rolü oynadı. Teşekkürler IKSV! ‘Seni düşünmek güzel şey’ Kültür Servisi Nâzım Hikmet, 110. doğum yılı etkinlikleri kapsamında hayran olduğu Tanburi Cemil Bey ve oğlu Mes’ut Cemil Bey’in besteleriyle anılacak. Bugün saat 19.00’da Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde ‘Seni Düşünmek Güzel Şey’ başlığı altında düzenlenecek etkinlikte Sazkar Topluluğu’nun seslendireceği bestelere Nâzım’ın şiirleri de eşlik edecek. TRT Türk sanat müziği sanatçısı Serhat Sarpel’in hazırladığı etkinlik, 31 Ocak’ta da Beşiktaş Belediyesi Mustafa Kemal Kültür Merkezi’nde yapılacak. Etkinlik ayrıca 2012 yılı içerisinde değişik şehirlerde Nâzım Hikmet’in, dedesinin konağında dinlediği ve hayran olduğu Tanburi Cemil Bey için yazdığı “Cemil Ölürken” adlı bir mersiyesi bulunuyor. Nâzım’ın yakın arkadaşı olan Mes’ut Cemil Bey’in ise şairin “Martılar Ah Eder” adlı şiirini hicaz makamında, “Kanatları Gümüş” şiirini de nihavend makamında bestelediği biliniyor.tekrarlanacak. Etkinlikler daha sonra CD/DVD’ye de aktarılacak. Daha birkaç gün önce verilen kararla bir kez daha “Özgürlük Sırtından Vurulmuş”tu, Hrant Dink’in arkadaşları üzgün ama çaresiz değildi. “Bir Şey Yapmalı” dediler ve önceki akşam ölümünün 5. yılında onu Ghetto’da barış şarkıları söyleyerek andılar. Gelirinin Hrant Dink Vakfı’na bağışlandığı etkinlik, ekrana yansıyan Hrant Dink fotoğrafları ve onlara eşlik eden John Lennon şarkısı “Give peace a chance”le (Barışa bir şans ver) başlarken salon ağzına kadar dolmuştu bile. Redd grubundan Doğan Duru’nun “Hrant’ın anısını paylaşmak için müzik yapmayı düşünürken ne yazık ki hakkını aramak için de müzik yapar olduk” sözleri belki de onca müzisyenin neden bir araya geldiğini özetleyen cümleydi. Aylin Aslım, Cafe Aman İstanbul, Gripin, Jehan Barbur, Kardeş Türküler, Moğollar, Mor ve Ötesi, Redd, Rojin, Şevval Sam... Redd, Dink için bestelediği “Özgürlük Sırtından Vurulmuş”u, Mor ve Ötesi Rakel Dink’in sözlerinden esinlenerek yazdığı “İddia”yı, Aylin Aslım da Sivas katliamında ölen şair Metin Altıok’un şiirinden Onno Tunç’un bestelediği “Kavaklar”ını seslendirdi. Onları Moğollar’dan Taner Öngür’ün dileği takip etti: “Su çatlağını bulsun diyoruz. Daha güzel bir ülkede yaşamak için...” Ardından hep bir ağızdan “Bir Şey Yapmalı” denildi. Barış talebi sahnede hep birlikte seslendirilen Süryanice, Kürtçe, Arapça, Rumca, Türkçe, Ermenice şarkılarla sürdü. Sahnenin perdesine ise gece boyunca Emin Senyer’in barış ve adalet diyalogla rının yer aldığı “Karagöz ve Hacivat” gösterisi, Ara Güler’in “çokkültürlülük” üzerine oluşturduğu fotoğraf seçkisi, Serra Yılmaz, Orhan Alkaya, Lale Mansur, Pakrat Estukyan gibi sanatçıların yer aldığı “Farklılıklarımız” isimli kısa film gösterisi yansıdı. Gecenin sonunda ise sözü usta müzisyen Cahit Berkay aldı ve seslendirilen onca barış şarkısından sonra “Başta Hrant Dink cinayeti olmak üzere ‘faili meçhul olmayan’ bu cinayetler üzerine hep beraber düşünmek gerek” dedi... Mor ve Ötesi’nden Harun Tekin, Hrant’ın anısına düzenledikleri geceyi değerlendiriyor: Umudumuz inat oldu rant Dink için düzenlenen gecede 2001 yılında aramızdan ayrılan Yavuz Çetin’in “Oyuncak Dünya” şarkısını söylüyor Mor ve Ötesi ilk olarak. Çetin’in bu şarkısını seçmeleri manidar. Zira 5 yıldır devletin elinde oyuncak haline gelen bir dava var ortada. Ne diyordu şarkının sözleri: “Kimisi askercilik oynar / Kimisi hırsız polis oynar / Kimisi evcilik...” Hrant’ın anısına çok daha önceden planlanan bu konserin 17 Ocak’ta mahkemeden çıkan karar sonrasında anlamının ne yönde değiştiğini anlatıyor grubun solisti Harun Tekin. “Davanın seyrinden umutlu olmak için çok sebep yoktu ama sonuca verilen tepkilere dair bir katalizör işlevi gördü bu konser. Kararla birlikte kalabalık büyüdü, öfke arttı... İktidar bile ‘Burada tuhaf bir durum var’ demek zorunda kaldı” diyor. H memesini sağlayamadık mesela.” Bu noktada Ümit Kıvanç’ın artık “Umuttan dolayı siyaset yapmıyorum, inattan dolayı yapıyorum” sözünü hatırlatıyor, “O inat biraz daha sivrilmiş oldu” diyor. Köprüden önce son çıkış... Medyanın da Dink’in ölümüne giden yolda birkaç taş döşediğini belirtiyor. “Hrant’ın 301’lik olan sözlerini yanlış aksettirmek konusunda ‘medyanın olağan şüphelileri’ zaman kaybetmeden suç ortağı oldu. Kritik yerlerdeki bazı insanlar ve kurumlar adil olmayan biçimde davrandılar Hrant’a ve onun sözlerine.” Tekin, Dink davasının aydınlatılması için devlet tarafından irade gösterilmediğine de değiniyor, “Devlet, kendi içine dönüp bakmadı. Kusurlu olanların kimisi milletvekili, kimisi vali oldu. Adında ‘adalet’ sözü geçen iktidar partisi artık kendileri için köprüden önce son çıkışa gelmeden bir karar vermeli. Toplumun tepkisini duymaları gerekiyor. Hrant davasında duyarlarsa belki diğer davaların da önü açılır.” ? Harun Tekin, Ümit Kıvanç’ın Dink davasıyla ilgili “Umuttan dolayı siyaset yapmıyorum, inattan dolayı yapıyorum” sözüne gönderme yaparak “İnat biraz daha sivrildi” diyor. Müzikle büyüyen ses Müziğin gücüyle verilecek tepki için ise bu sesin daha büyük bir ses olması yolunda herkesin üstüne düşen şeylerin olduğunu belirtiyor. “Belki de” diyor, “bir gencin ırkçı olması ihtimalinin önüne müzikle, sanatla geçebiliriz”. Ama insanların hep bir olay olduktan sonra tepki koyduklarını da söylemeden edemiyor: “Hrant’ın öl DÜZELTME (Fotoğraf: VEDAT ARIK) Dünkü sayfalarımızda yer alan “Tarihten Günümüze Yolculuk” başlıklı haberde teknik bir hatadan dolayı iki aynı fotoğraf kullanılmıştır. Pera Müzesi’nden ve okuyucularımızdan özür dileriz. Saygun Arpalı Sahne Işıkları (IMM) 40 yılını sahne tozu yutarak geçiren 58 yaşındaki davulcu Saygun Arpalı, geçen yıl ilk albümüyle “Merhaba” demişti. Sayısız büyük müzisyenin arkasında baget sallayan, düzenleme yapan Arpalı, kendi hesabına çalışmayı sevmiş olmalı ki, fazla vakit yitirmeden ikinci albümü “Sahne Işıkları”nı çıkardı. Yeni albümde ilkindeki gibi, soft rocktan pop caza, newage’den ballada uzanan bir tür yelpazesi ve tamamı Arpalı’ya ait 10 enstrümantal beste var. Arpalı’nın bu albümdeki dostları da kendisi gibi emektar. Gitarcı Uluğ Özkan, piyanist Koray Üsgülen, saksofoncu Özgür Atasoy, basçı Sinan Erbelger, trompetçi Şenova Ülker, kemancılar Barış Andaç ve Kenan Aydın; hepsi itibarlı müzisyenler. “Merhaba”dan “Sahne Işıkları”na uzanan kısa yolda radikal bir değişiklik yok. Parçalar melodik, dinlendirici ve sakin bir ruh haline sahip. Bir metronom uygunluğunda, birbirine çok yakın tempolarda çalıyor davulunu Saygun Arpalı. Albüm biteviye midtempo. Bir davulcu olarak öne çıkarmıyor kendini Arpalı; “Sahne Işıkları”nı bir davulcu albümü olarak gözümüze sokmuyor, davulun eşlikçi tarafının tadını çıkararak çalıyor. “Evsiz”in hüznü, “Ada Vapuru”nun coşku ve sevinci, “Okul Günleri”nin muzip nos taljisi, “Aşk Hikâyesi”nin olgun romantizmi, “Davet”teki şansonların melankolisi ve Paris kafelerinin keyfi, “Arkadaşlık”ın mütevazı ruh hali, “Yeni Bir Gün”ün küçük mutluluğu, “Fotoğraflar”ın saadeti, bu albümü en güzel dile getiren şeyler. “Sahne Işıkları”nın kozu samimiyet ve duygusallık, gücü ise iddiasızlığında. [email protected] The Black Keys El Camino (Nonesuch Records) Son yıllarda duyduğum en iyi rock albümlerinden birisi The Black Keys’den geldi. Geçen aralık ayında çıkan albüm, eğer bu kadar iddialı olmasa, yıl sonu telaşında arada kaynayıp giderdi. Ama “El Camino” arada kaynayacak değil, her türlü engeli aşıp kendini her koşulda dinletecek bir albüm. Vokalist/gitarist Dan Auerbach ve davulcu Patrick Carney’den oluşan Ohio’lu ikili, 2010 tarihli “Brothers” adlı albümleriyle geçen yılın Grammy ödüllerinde kuvvetli bir rüzgâr estirmişti. Prodüktörlüğü Mark Neill ile birlikte üstlendikleri albüm, büyük başarı kazanınca ardından gelen albümün nasıl olacağı merak konusuydu. Bu defa yedinci albümleri için prodüktörlük koltuğunu müzik dünyasının dahi yeteneği Danger Mou se ile paylaşınca ortaya “El Camino” çıktı. Önceki çalışmalarındaki kadar eklektik ve dengeli bir sound yok bu albümde. Gitar rifflerinin sürüklediği bir garage rock, soul ve glam rock karması hâkim. Danger Mouse’un iyi pop soundu yaratma konusundaki ününü bilen bilir. Özellikle Gnarls Barkley ve Gorillaz ile yaptığı çalışmalarda bu yönünü kanıtladı. Yaptığı düzenlemelerle The Black Keys’in sounduna da bu dokunuşu gerçekleştirip, dinleyiciyi derhal yakalama özelliğini zerketmiş. “Brothers”da daha yavaş şarkıları konserlere taşımakta sıkıntı çeken The Black Keys, bu kez işi sağlama almış; evinizde dinlerken bile El Camino’nun konserlerde nasıl on binleri coşturabileceğini hayal edebiliyorsunuz. Belli ki 2012’de The Black Keys çok konuşulacak. www.zulalkalkandelen.com Her Kitap Kitap Değildir EDEBİYAT AJANSI www.edebiyatajansi.com C MY B Edebiyatçılara Çağrı Edebiyatta Çözüm İçin C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle