19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 OCAK 2012 PAZAR [email protected] 10 PAZAR KONUĞU Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen yerel yönetimlerin önemine dikkat çekti İktidar yolu yerelden geçer SÖYLEŞİ P O R T R E ATEŞ ÜNAL ERZEN İstanbul doğumlu. Babasının devlet memuriyeti nedeniyle eğitimini farklı illerde yaptı. Ortaöğrenimini İstanbul’da Galatasaray Lisesi, yükseköğrenimini İsviçre’de Neuchatel Üniversitesi Siyasal Bilimler ve Ekonomi Fakülteleri’nde tamamladı. 1973’te RenaultMais’te çalışmaya başladı. Şirketin çeşitli kademelerinde görev yaptıktan sonra 1985’te Ordu Yardımlaşma Kurumu’nun bir kuruluşu olan OMSAN’a, 1988’de de RenaultMais’e genel müdür olarak atandı. Galatasaray Kulübü’nün 19942000 yönetim kurulu üyeliği, başkan yardımcılığı ve genel sekreterliğini yaptı. Bir süre Sabah Grubu’nun murahhas üyeliğini yürüttü. Daha sonra kendi danışmanlık firmasını kurdu. 2004 ve 2009 yerel seçimlerinde arka arkaya CHP’den Bakırköy Belediye Başkanı seçildi. LEYLA TAVŞANOĞLU Bakırköy ilçesinin iki dönemdir CHP’li Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen, sözünü sakınmayan bir yerel yönetici. Kendi partisi içinde oynanan oyunları anlatmaktan çekinmiyor. AKP’ye mal edilen CHP’li belediyelerin maliye müfettişlerince baskına uğramalarının aslında CHP içinde birilerinin ihbarlarına dayandığını söylüyor. Yerel yöneticinin partizanlık yapmaması ve akçeli işlerle uğraşmaması gerektiğinin altını da kalın çizgilerle çiziyor. Sizin Bakırköy Belediye Başkanlığı’na seçilmenizin ilginç bir öyküsü var. Bunu anlatır mısınız? A.E. Ben o yıllar siyasetle filan hiç uğraşmıyorum. Hatta yerel seçimlerin ne zaman yapılacağını bile izlemiyorum. Bir akşam telefon çaldı. Bana CHP genel merkezinden arandığım söylendi. Karşıda Genel Sekreter Önder Sav vardı. Hoş beşten sonra hattı Deniz Baykal’a verdi. Deniz Bey hemen Beyoğlu Belediye Başkanlığı’na aday olmamı istediğini söyledi. Hiç düşünmeden reddettim. Çünkü Beyoğlu sadece İstiklal Caddesi ve Galatasaray’dan ibaret değil. O günlerde Kadir Topbaş’ın Beyoğlu Belediye Başkanlığı’ndan ayrılıp Büyükşehir’e adaylığını koyacağını da duymuştum. Bunun üzerine Deniz Bey beni biraz sonra yeniden arayacağını, bu sefer yapacağı teklifi geri çevirmememi rica etti. Gerçekten de yarım saat sonra tekrar aradı ve Bakırköy Belediye Başkanlığı’nı teklif etti. O yıllarda Ataköy’de oturuyordum. Bu işi yapabileceğimi hızla düşündüm ve kabul ettim. Orada da bir handikap vardı. Bakırköy’ü yıllarca ANAP almıştı. Daha sonra ise ANAP’lıların bir kısmı AKP’ye geçmişti. Her neyse, adaylığımı koydum ve kazandım. Üstelik hemen hemen hiç denecek bir para harcadım. 35 bin lira gibi bir şey. İ ktidar olmayı hizmet biçimi değil de ganimet paylaşımı olarak düşünüp bir şeyler elde etmek olarak algılıyorlar. Adama bakıyorsunuz ilçe başkanı. Ama kahveden dışarı çıkmamış, hayatında başka bir şey yapmamış. atı’daki bütün merkez politikacılar yerelden gelirler. Yerelin tozunu yutmadan kimse bir yere gelmez. İlginçtir, AKP’de bu anlayış var da nedense bizim CHP’de yok. Hele bu evrede bu anlayış iyice yok oldu. Ona çok üzülüyorum. B Seçim zamanı Oysa böyle seçimler için milyon dolarlar harcamak gerektiği söylenir... A.E. Gerçekten büyük para harcamak gerekmiyor. Ben çok para harcamak gerektiğini söyleyenlere de inanmıyorum. Çok para lazım diyenlerin bir nedeni etraftan para toplamaktır, diye düşünüyorum. Seçim zamanı herkes belediye başkanına yardım etmeye çalışır. Ben o yardımları almıyorum. 2004’te de 2009’da da almadım. Belediye meclis üyelerinden de hiç yardım almadım. Çünkü belediyeyi bir tek kişinin yönetmesi gerekir. Hep birlikte yönetirsek olmaz. Kakofoni olur. İlk beş yıl geçtikten sonra ikinci beş yıl öncesi karşıma bir sürü aday çıkardılar. CHP’nin içinden, karşıdan adaylar oldu. Bir yandan da CHP içinde dedikodu kazanı devamlı kaynıyordu. Bu arada Deniz Baykal’ın bir huyu vardır. Söylenen dedikoduları elinin tersiyle iter. Öyle de oldu. Ben yine aday oldum. Bu defa yüzde 60 küsur oyla başkan seçildim. Benim ayağımı kaydırmak isteyenler de morardı. Şunu da eklemeden geçemeyeceğim. Referandumda Bakırköy’den yüzde 73 hayır oyu çıkardık. Milletvekili seçimlerinde de CHP Bakırköy’den yüzde 66 oy aldı. Çıkarın, rantın partisi yok İstanbul’un hâlâ daha ciddi bir planı olmadığı için burada imar rant getiriyor. Planlar sürekli değişir; okul alanı, yeşil alan inşaat alanı olur Belediyelerde âdettir. İnsanlar başkana gelip çok çeşitli isteklerde bulunurlar. Siz bunlarla nasıl baş ediyorsunuz? A.E. Biri geliyor. “Benim oğlumu işe al” diyor. Bir başkası, size oy verdim şu ihaleyi bana kayırın diyor. Yok, kardeşim. Bunlar CHP’li gözüküp CHP’nin mikropları, ganimet paylaşımcıları. Belki bu uzun yıllar iktidar olamamaktan kaynaklanıyor. İktidar olmayı hizmet biçimi değil de ganimet paylaşımı olarak düşünüp bir şeyler elde etmek olarak algılıyorlar. Adama bakıyorsunuz ilçe başkanı. Ama kahveden dışarı çıkmamış, hayatında başka bir şey yapmamış. Ben bunu CHP’ye oy verenler için söylemiyorum. CHP’ye oy verenler, sizin gazetede yayımlanan tehlikenin farkında olanlardır. Aydın kişilerdir. Eğitim düzeyi ne olursa olsun, bunlar aydındır. Bir de her ilçede 2030 kişilik gruplar vardır. Bunlar yıllardır hiçbir iş yapmadan oraya çöreklenirler. Seçimleri hep onlar yüzünden kaybederiz ama ne hikmetse onlar yine ortadadırlar. Bugün hâlâ bunu yaşıyoruz. Genel Merkez de bunları bir şey sanır. Onların sözleri doğrultusunda il, ilçe yönetimleri görevden alınır. Ben hiçbir zaman partizan olmadım. Bir tek rozetim var. O da Mustafa Kemal. Çok iyi okuduğum için hayran olduğum bir insan. Bir deha. Bunu Batı görmüş, ama biz hâlâ tartışıyoruz. Biri çıkıyor, Mustafa Kemal’e diktatör diyor. Nerden biliyorsun? Oysa diktatörlükle hiç ilgisi yok. Maliye müfettişlerinin özellikle uğrak yerleri CHP’li belediyeler. Sizin onlarla aranız nasıl? A.E. Bu işe başlarken kafamda pek çok proje vardı. Ama maddi konu çok önemli. Belediyeyi 130 milyon borçla devralmıştım. Ama artık 2030 milyon liradan fazla borcumuz yok. 2004’ten beri bana 149 müfettiş geldi. Rekortmen belediye benim. Ama ben burada AKP’yi fazla suçlamıyorum. Çünkü bu müfettişler genelde ihbar üzerine geliyorlar. İhbarı yapanlar da AKP’liler değil bizim CHP’liler. Ne yazık ama gerçek bu. Çünkü biliyorum. İyi de CHP’liler CHP’li bir belediye başkanını neden ihbar etsinler? A.E. Çünkü adama istediğini vermiyorsunuz. Öç almak için de sizi ihbar ediyor. Burada bunları yaşadık. Ama Allah’a şükür şimdiye kadar hakkımızda hiçbir soruşturma açılmadı. Yarın ne olur bilemem. Bir de şunu söylemeden geçemeyeceğim. Belediyelerin en sevmediğim tarafı imardır. İmar dediğiniz zaman işin içine rant girer. İstanbul’un hâlâ daha ciddi bir planı olmadığı için burada imar rant getiriyor. Planlar sürekli değişir; okul alanı, yeşil alan inşaat alanı olur. Şu anda İstanbul’un batıya mı doğuya mı, kuzeye mi yoksa güneye doğru mu gelişeceği belli değil. Her taraf taş, beton yığını. İstanbul’da bir milyon 600 bin bina var. Binalar yapılıyor, yol sonra geçiyor. Böyle bir kentte çok büyük rantlar döner. Allah’tan Bakırköy’de fazla arsa da kalmadı. Biz o işlere bulaşmadık. Dediğim grup beni o işlere bulaştırmak istiyor. Adam geliyor, “Dayımın arsası yeşil alan. Şunun planını değiştirseniz” diyor. Planı değiştirip imara açarsanız bir anda değeri bire yirmi patlıyor. Ortada müthiş bir soygun var. Bunun da partisi yok. Yani buna soygun partisi diyebilir miyiz? A.E. Bugün AKP’li olan CHP’ye geçebiliyor. CHP’de olan AKP’ye geçiyor. Ne yazık ki böyle insanlarımız var. Kimisi hiçbir ideolojik görüşü olmamasına rağmen çok kolay milletvekili olabiliyor. Milletvekili olduğu gün nerede rant var diye belediyelerle uğraşmaya başlıyor. Hangi belediye başkanının ayağını kaydırırım diye bakıyor. Bunları rahatlıkla söylüyorum. Çünkü bunları her zaman genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na da anlatıyorum. İhbarlar parti içinden En son maliye müfettişleri İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne de gittiler. Orada da mı parti içinden ihbarlar yapıldı? A.E. Yine parti içinden yapıldı. Müfettişler ihbarın imzalısına imzasızına bakmıyorlar. Bir örnek vereyim. Geçenlerde Etik Kurulu’ndan iki genç raportör geldi. Ellerinde iki sayfalık bir ihbar mektubu. İmza Giresun’un bir köyünden bir kişiye ait. Raportörler şeffaf olmak adına Giresun’un o köyüne gitmişler ama bakmışlar ki o isimde hiç kimse o köyde yaşamamış. Bunun üzerine, “Peki, bu mektubu neden ciddiye alıyorsunuz” diye sorduğumda bana şu yanıtı verdiler: “Ne yapalım. Ciddiye almak zorundayız.” Anlattıklarından bunun bizimkilerden kaynaklandığını anladım. Bir başka olay da şu: Yine bir seferinde müfettişler memurlara yemek verdiğimizi ama parasını almadığımızı bunun nedenini sordu. Bütün bunlar bizim CHP’li cemaatten kaynaklanıyor. Ben bunların hiç biriyle ilgilenmiyorum. Kendi işime bakıyorum. İş yaparken de bir tek şeye çok dikkat ettim. İlçe belediyelerinin fazla yetkisi yok. İlçe belediyeleri plan da yapamaz. Artık TOKİ, Şehircilik Bakanlığı hepsini yapıyor. Bakırköy güvenli bölge İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’la aranız nasıl? A.E. Başlangıçta çok iyiydi. Hatta Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiğinde Kadir Bey ilk ziyaretlerinden birisini bana yapmıştı. Sonra ne olduysa oldu, araya siyaset girdi. Ama benim tarafımdan değil. Böylece İstanbul AKP’li ve CHP’li belediye diye bölündü. Oysa belediye başkanı partizanlığı unutmak zorundadır. Bakın, Bakırköy’de seçmenin yaklaşık yüzde 20’sini oluşturan ciddi bir Ermeni, yüzde 3 kadar Süryani, biraz Alevi nüfusu var. Geri yanı Sünni. Rumlardan biriki aile kaldı. Ermeni nüfusum gittikçe artıyor. Burayı güvenli bölge ilan ettiler. Kiliseleri, camileri, cemevlerini düzenliyoruz. Kilise ve camilere kimse ses çıkarmıyor. Ama Bakırköy cemevine arsa tahsis ettik, binayı da yeniledik diye soruşturma açılıyor. Ben bunu yaparlarsa burada ciddi kıyamet kopacağını söylüyorum. Herkesin kimliği, inancı onun şerefidir. İnsana insan kimliğiyle bakacaksınız. Burada hep onu yaptım. Örneğin Ermeni nüfusu CHP’yi pek sevmez. Ama beni çok sever. Sosyal devlet anlayışı Çalışırken neyi temel aldınız? Biz sağlıkla, eğitimle işe başladık. Bugün Türkiye’de olmayan bir sosyal devlet anlayışını Bakırköy’de kuruyoruz. Örneğin eğitimde yaptığımız ilk işlerden birisi buradaki devlet okullarına çocuklar temiz su içsin diye arıtma sistemi kurdum. Ayrıca milli bayramlarda Bakırköy’deki tüm öğretmen ve öğrencilerin giysileri belediye tarafından karşılanıyor. Okulların badanası, boyası, bakımı, laboratuvarları, hepsi bize ait. Ayrıca kız öğrenci misafirhanesi açtım. Beş yıldızlı otel gibi. Her şey de bedava. İktidara giden yol yerelde güçlü olmaktan geçer derler... A.E. Doğru. Şekil A’da görüldüğü gibi Batı’daki bütün merkez politikacılar yerelden gelirler. Yerelin tozunu yutmadan kimse bir yere gelmez. İlginçtir, AKP’de bu anlayış var da nedense bizim CHP’de yok. Hele bu evrede bu anlayış iyice yok oldu. Ona çok üzülüyorum. 2004’te İstanbul’da Bakırköy, Kadıköy, Beşiktaş ve Avcılar olmak üzere dört CHP’li belediyeydik. 2009 seçimlerinde 12 belediyeye çıktık. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle