17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 8 İstanbul B Edirne B Kocaeli B Çanakkale B İzmir B Manisa B Denizli B Zonguldak B Sinop B Samsun PB Trabzon B Giresun B Ankara B 27 27 26 26 29 29 30 23 22 24 22 24 25 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B B PB PB PB B B B B Y Y PB 23 23 21 31 35 33 28 32 29 31 22 20 17 HABERLERİN DEVAMI Oslo PB Helsinki PB Stockholm PB Londra PB AmsterdamB Brüksel B Paris B Bonn PB Münih PB Berlin PB BudapeştePB Madrid B Viyana B 18 15 17 24 22 23 26 24 23 22 27 30 22 Belgrad A 26 Sofya B 23 Roma B 25 Atina B 26 Zürih B 24 Moskova Y 13 Aşkabat B 20 Taşkent Y 31 Baku PB 23 Bişkek Y 27 Tiflis Y 23 Kahire B 32 Şam B 32 Ülkemizin doğu kesimlerinin parçalı ve çok bulutlu, Hakkâri ve Van çevrelerinin sağanak ve gök gürültülü sağanak diğer yerlerin az bulutlu ve açık geçeceği tahmin ediliyor. Rüzgârın; Marmara ve Kuzey Ege kıyılarında kuzey ve kuzeydoğu yönlerden kuvvetlice esmesi bekleniyor. 28 EYLÜL 2011 ÇARŞAMBA TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 28 Eylül GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada halimiz nice olurdu diye düşününüz lütfen. Hükümet sözcüsü Bülent Arınç; Bakanlar Kurulu görüşmelerini anlatıyor, soruları yanıtlıyor. Söz teröre hükümetin aldığı alacağı önlemlere geldi. Bay Arınç, “Hükümet” dedi, “Teröre karşı elinden geleni yapacak!” Bu söylemden çıkan anlama göre, demek ki bugüne kadar hükümet elinden geleni yapmamış ki, sözcü hükümetin “elinden geleni yapacağını” vaat buyuruyor. Haziran 2011 genel seçimlerinden sonra RTE, hükümetin terörü asgari düzeye indirecek önlemler üzerinde çalıştığını ve saptayacağı önlemleri bir araya geleceği muhalefet partileri ile paylaşacağını açıkladı. Kamuoyu oh nihayet bir araya gelip teröre birlikte çare arayacaklar diye sevindi. Aylar geçti. Partiler arası terör toplantıları havada bulut oldu. Unutuldu! CHP de iktidarın sorumluluğunu paylaşmak ve elini taşın altına koymak istemedi. İktidar kaytardı, onun da işine geldi. BDP milletvekillerinin Meclis’e girip ant içmeleri aylardır konuşulan, tartışılan sorun. BDP milletvekilleri ant içsin mi, içmesin mi? Ya da BDP Meclis çalışmalarına katılsın mı, katılmasın mı? Sorulara her kafadan ayrı çıkan sesler yanıt vermeye çabalıyor. Kimine göre Kürt insanı, BDP’yi Meclis’te görmek istiyor. Kimileri de BDP Meclis’te olmasın diye tam tersi görüş savunuyor. Genel Başkanları Selahattin Demirtaş’tan aykırı bir söylem: Yeni Anayasa yapımına katılmamız için BDP’nin ant içmesini şart koşuyorlar. Hayır! Ant içmeden de Meclis’te görev yapmamıza yasal engel yok diyor. Sen misin böyle diyen? Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, BDP’yi, ya 1 Ekim’de ant için ya da yasalar elverişli sizi milletvekilliğinden azlederiz diye tehdit ediyor. BDP öyle açmazda ki, üstü bıyık, altı sakal! Kürt insanı Meclis’e git diyor. Siyasetçi Kürt gitme! Benzetmek gibi olmasın ama açıklamalara bakınca insan, Çingene çalıyor, Kürt oynuyor demekten kendini alamıyor. Siyasette istikrarsızlık yalnız iktidar partisinde, Kürtler arasındaki nereye varacağı bir türlü kestirilemeyen çatışmalarda değil, ana muhalefet partisinde de yaşanıyor. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, 4 kez merkez yönetim kadrolarını değiştirdi. Köklü bir parti olan CHP’nin “ideolojisinin olmadığını” açıkladı. Partide dış konularda söz sahibi kıldığı genel başkan yardımcısı Faruk Loğoğlu, Türkiye’ye yerleştirilecek radar üssünü destekledi. Genel Başkan Kılıçdaroğlu karşı çıktı. PKKhükümet arasındaki pazarlık görüşmeleri CHP’deki istikrarsızlığın son örneği. PKK ile gizli pazarlık metinleri medyaya düştüğü gün; RTE’yi, neden görüşmedim diyorsun diye yalancılıkla suçlayan Kılıçdaroğlu, şunu ekledi: “(PKK ile) Görüşmene bir şey demiyorum.” Birkaç gün geçti. Dün gazetelerde çıkan demecinde RTE’nin siyasi ayakla müzakere edeceğiz sözünü yorumlarken “Bu sözden anladığını, RTE ile PKK arasında görüşmelerin devam edeceğini” söyledi ve bu kez: “Bu doğru değil, bunu onaylamıyoruz ve katılmıyoruz” dedi. Çevir kazı yanmasın. Biriki gün içinde birbirinin zıddı iki açıklama. Ama bir söylediğinin tam tersini sonraki gün söylemesi artık yadırganmıyor... Yarın; “Canım yanlış anlaşıldı söylemim. Başbakan PKK ile konuşmasın, dedim. Ama örgütle elbette devlet kurumları konuşabilir demek istedim” diyebilir. Kamuoyunu inandıracağı sanısıyla! Dilin kemiği yok. iradenin temsilcisi katıldı Tuğluk’un açıklamalarına göre, “2006’da başlatılan süreç birkaç kez kesintiye uğramasına rağmen 2011’e kadar sürdü. 2010 yılı Temmuz ayında ‘siyasi iradenin temsilcisi’ bu sürece katılınca görüşmelerin niteliği yükseldi. Taraflar o güne kadar ayrı ve çatışmalı taktiklerden bir adım geri atarak kolaylaştırıcı pozisyona geçtiler. Ve bunun sonucunda protokol hazırlama aşamasına ulaşıldı.” Tuğluk’a göre, görüşmeler PKK ile görüşen heyetin asıl niyetinin hiçbir adım atmadan PKK’nin geri çekilmesini sağlama düşüncesinde olması nedeniyle başarısızlığa uğradı. Tuğluk: Siyasi Kürtlerin haklarının tanınması, Kürt kimliğine anayasal güvence, Kürtlerin özyönetim ya da özerkliğe kavuşması ve Öcalan’ın ev hapsine çıkarılması.” Elçi’ye göre PKK ile görüşen heyetin siyasi temsil düzeyi müzakereler ilerledikçe, görüşmelere ilk kez Başbakan’ın özel temsilcisi olarak katılan ve sonradan MİT Müsteşarı olan Hakan Fidan’ın da üstündeki bir düzeye kadar çıkmıştı. lçi: Protokol seçimde etkili oldu Tuğluk’un “siyasi iradenin temsilcisi müzakarelere katıldı” dediği Temmuz 2010 tarihi, AKP hü E kümeti açısından son derece hayati önemi haiz 12 Eylül anayasa değişikliği referandumu kampanyasının en ateşli günlerine denk düşüyor. “İmralı ile müzakere mi yürütülüyor?” diyen muhalefete Başbakan Erdoğan ve parti sözcüleri “şerefsizler, namussuzlar” yanıtını verdiği günlere... Müzakerelerin sağladığı “eylemsizlik” süreci, sadece referandumu değil 12 Haziran seçimlerinin de şiddetten uzak ortamda geçmesini sağlamış gözüküyor. Nitekim Elçi, Neşe Düzel’e verdiği röportajda, “12 Haziran seçimlerinden üçbeş gün öncesinde protokolün tamamlandığını ve bu sürecin seçimlerin çatışmasız geç Fotoğraf: UĞUR DEM R Kürt siyasi hareketinin iki önemli temsilcisi Diyarbakır Bağımsız Milletvekili ve KADEK Genel Başkanı Şerafettin Elçi ile DTK Başkanvekili ve Van Bağımsız Milletvekili Aysel Tuğluk aynı gün Taraf’ta yayımlanan görüşlerinde, MİT yetkilisi ile “Başbakan Tayyip Erdoğan’ın özel temsilcisi’ sıfatıyla dönemin Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı’ndan oluşan heyetin, PKK’nin Kandil kadrosunu temsil eden heyetle müzakerelerine ilişkin ilginç ayrıntıları kamuoyuna açıkladı. mesinde çok etkili ve yararlı olduğunu” vurgulamaktadır. ddialara yanıt verilmeli Tuğluk ve Elçi’nin sözleri PKK ile yapılan görüşmeler konusunda şu soruları akla getiriyor: Anadilinde eğitim, bölgesel özerklik ve Öcalan’a ev hapsi gibi talepleri heyet gerçekten uygun buldu mu? Kimin verdiği yetkiyle? MİT’in zaten yürütmekte olduğu görüşmelere Başbakan’ın özel temsilcisinin dahil edilmesi 12 Eylül referandumunu kazanma taktiği miydi? Müzakereleri protokol aşamasına çıkarıp 12 Haziran’a kadar sürdürmenin amacı seçimleri kazanmak mıydı? Protokolün hükümetçe imzalanmayacağı baştan biliniyor ve sırf siyasi kazanım için taktik amaçlı müzakereler yapılmış ise şimdi buna tepki olarak yükseldiği ileri sürülen terör dalgasının sorumlusu kimdir? Başbakan Erdoğan ya da kendisinin ısrarla “devlet” olarak nitelediği müzakere heyetinin, Elçi ve Tuğluk’un iddialarının doğal sonucu olan bu sorulara yanıt vermesi, kamuoyunun temel beklentisidir... Elçi ve Tuğluk’un ddialarına Erdoğan Yanıt Vermeli Adliyede polis kamerası Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) stanbul Şubesi üyeleri, Çağlayan’daki stanbul Adalet Sarayı’ndaki üst aramasına yönelik protesto gösterilerine ilişkin haklarında soruşturma açılmasına tepki göstererek yalnızca “avukatlık kimlikleri” ile adliyeye giriş yaptı. Sivil polislerin, yasalara aykırı olduğu halde adliye içinde avukatları kamera kaydına almalarının ardından ÇHD’lilerle polisler arasında gerginlik yaşandı. Avukat Taylan Tanay eylemlerini sürdürme kararı aldıklarını söyledi. calan ve Kandil’le mutabık kalınan adımlar Başbakan’ın özel temsilcisi ve MİT’ten oluşan heyetin PKK ile yaptığı müzakereler sonunda yaptıkları protokolü “gördüğünü” belirten Elçi ise Öcalan ve Kandil ile ayrı ayrı mutabık kalındığını belirttiği bu metindeki unsurları şöyle sıraladı: “Anadilde eğitim hakkı dahil Ö İstihdam şampiyonluğu ‘şişirme’ olmasın! Dünya Çalışma Örgütü (ILO) 20082011 arasında Türkiye’yi “istihdam yaratma şampiyonu” ilan etti. Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) Başkanı Prof. Seyfettin Gürsel’den aldığım değerlendirmeyi paylaşmak isterim: “Yüksek büyümenin istihdam yaratması normal. Ama benzer ülkelerin rakamlarıyla kıyaslandığında Türkiye bir ‘sıra dışılık’ taşıyor. Yani büyümesine oranla, normal olmayacak kadar fazla istihdam yaratmış. Bunun nedeni aslında tarımdaki istihdam artışının da ILO hesaplamasına eklenmiş olması. Aslında tarımı çıkarıp tarım dışı büyüme ve istihdam rakamlarına bakmak gerekir. İyi bir derece çıksa bile ‘şampiyon’ olacağımızı sanmam” Prof Gürsel’in “sıra dışılık” dediği şeyin, yazarımız Mustafa Sönmez’in de köşesinde defalarca işlediği anlamı aslında şudur: Hükümet “işsizlik” rakamlarını düşük gösterebilmek için tarım sektörü istihdamını şişirmekte; bu yüzden tarım sektörü büyümemesine rağmen, istihdamı olağanüstü artıyor. Bu şişirilmiş rakamlar ILO gibi uluslararası örgütlere istatistik diye aktarılınca da böyle “sıra dışı şampiyonluklar”kazanılıyor... Şirketleri haber verilmeden değiştirildi ETT işçilerinin ‘taşeron’ isyanı AL AÇAR Hastaya hekim yok Kamu ya da özel sektör arasında tercih yapmaları zorunlu kılınan doktorların birer birer devlet hastanelerinden istifa etmeye başlaması halkı da mağdur etti MUSTAFA ÇAKIR ANKARA Sağlık Bakanlı ğı’nın kanun hükmünde kararname (KHK) ile kamu ya da özel arasında tercih yapmalarını zorunlu kıldığı hekimler devlet hastanelerinden istifa etmeye başladı. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası’nın (SES) ülke genelinde başlattığı araştırmanın ilk sonuçlarına göre sadece 4 ilde 49 hekim kamudan istifa etti. SES Genel Başkanı Çetin Erdolu, “Bazı yerlerde branşların boşaldı ğını söylemek bile mümkün” dedi. Özellikle üniversite hastanelerinde sorunlar yaşanıyor. Hastalar ameliyat yapacak hekim bulamamaktan yakınıyor. Akın, sağlıktaki dönüşümün “piyasalaştırma sürecini hızlandırdığını” vurguladı. 8 Ekim’de Ankara’da miting yapacaklarını anımsatan Akın, kendilerinin de illerdeki hastanelere giderek sağlık emekçilerinden bu eyleme katılmalarını istediklerini söyledi. Ankara Tabip Odası Başkanı Bayazıt İlhan da il sağlık müdürlüklerinin baskıları oldu ğunu, devlet hastanelerinde çalışırken muayenehanesi bulunan hekimlerin telefonlarla ya da yazılarla uyarıldıklarını söyledi. İlhan, “Meslektaşlarımızın birçoğu istifa ya da emekliye ayrılmak zorunda kaldılar. Uygulama üniversitelerdeki eğitim ve hastalara verilen hizmeti de olumsuz etkiliyor. Öğretim üyeleri dışarıda çalışıyor ise hastanede sağlık hizmeti sunmaktan alıkondular. Hasta bakamıyor ya da ameliyatlara giremiyorlar. Hastalar hekimlere ulaşamıyor” dedi. ‘Kan davasına dönüştürüldü’ İstanbul Haber Servisi Türk Tabibleri Birliği (TTB) 2. Başkanı Prof. Özdemir Aktan, kararnameyle meslektaşlarının hastaya bakamadığına dikkat çekerek: “Bakanlık, yasanın son haliyle işi kan davasına dönüştürdü. Üniversite hastanelerimizin içi boşaltılmak, hasta ile hekim arasındaki ilişki koparılmak istenmektedir” dedi. İETT tarafından işe alınan ve kendilerine haber verilmeden taşeron işçi statüsüne geçirilerek mağdur edilen İETT işçileri haklarını arıyor. İşçiler, “Çalıştığımız kurum olan İETT, bizlere sormadan 2 bin 300 işçiyi önce Ulaşım AŞ’ye ardından KİPTAŞ’a geçirdi. Bu hukuksuzluğa karşı açtığımız davaya yargı ‘dur’ derken, İETT bizim haklarımız konusunda adım atmıyor. Bir an önce bu hukuksuzluğa son verilmesini istiyoruz” dedi. 1998 yılında İETT tarafından 2 bin 300 şöfor alımı için sınav yapıldı. Sınavı kazanan ve mülakata çağırılan işçiler İETT’de işbaşı yaptıktan 6 ay sonra haberleri olmadan Ulaşım A.Ş’ye geçirildi. İşçiler, 2001 yılında Ulaşım A.Ş’den gelen mektupla KİPTAŞ’a geçirildiklerini görünce yıllarca taşeronda çalıştırıldıklarını anlayarak İETT’ye dava açtılar. Bilirkişi ve İstanbul 9. İş Mahkemesi, işçilerin İETT personeli olduğuna karar verirken bu süre içerisinde birçok işçi rahatsızlık nedeniyle işten atıldı, sürgüne gönderildi. İşçilerin avukatlığını üstlenen Ali Tizik “İETT’nin işçileri taşerona devretmesinin hukuka aykırı olduğu mahkemece ortaya konuldu. İşçilerin bu zamana kadar olan kayıpları ve özlük hakları İETT tarafından karşılanmak zorunda” diye konuştu. Eğitimde istihdam sorunu sürerken YÖK, öğretmenlik için sertifika programı açtı Selek’in yargılanması sürüyor şsiz öğretmen çoğalacak Eğitimde AÇEVZTF işbirliği F GEN ATALAY ‘Mısır Çarşısı’nda duruşma günü İstanbul Haber Servisi Mısır Çarşısı’nda 1998’de meydana gelen, 7 kişinin ölümü ve 127 kişinin yaralanmasına neden olan patlamaya ilişkin davaya Yargıtay’ın üçüncü kez bozma kararının ardından bugün devam edilecek. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 13 yıldır devam eden davanın, Yargıtay’dan döndükten sonra 3. duruşması yapılacak. Selek’in beraatine itiraz eden duruşma savcısı Nuri Ahmet Saraç’ın yerine getirilen savcı Mehmet Ali Uysal, davaya ilk kez katılacak. Yurttaşları davayı izlemeye çağıran Hâlâ Tanığız Platformu’ndan yapılan açıklamada, “Bu davada adaletin tam olarak tecelli etmesi nasıl bir Türkiye’de yaşayacağımızın da göstergesi ve teminatı olacaktır” denildi. PEN’den yapılan açıklamada Selek’e yönelik psikolojik işkencenin sürdüğü belirtildi. 15 yaş üstündeki 3 milyon 114 bin 787 kadın, okuma yazma bilmiyor. Aynı yaş grubundaki 697 bin 305 erkek de okumazyazmaz. 629 yaş arası genç nüfusa bakıldığında bile durum parlak değil. Bu yaş grubunda okumayazma bilmeyen sayısı 375 bin 890. İşlevsel düzeyde okumayazma bilmeyen kişi sayısı ise 7 milyon 20 bin 223’e ulaşıyor. Bu nedenle, özellikle yetişkinlere yönelik hayat boyu öğrenme hizmetlerinin gelişmesi ve her yaş ve gruptan daha fazla bireye ulaşılması çok önemli. Türkiye’nin ilk eğitim ve gençlik kanalı ZTV Bilgi ve Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV) işbirliği ile hazırlanan okumayazma programı “Hayat Okuyunca Güzel”, 12 Ekim’de ZTV Bilgi ekranlarından yayınlanmaya başlıyor.“Hayat Okuyunca Güzel” programı, ZTV Bilgi’nin TURKSAT 3A 11957 Mhz frekansından gerçekleşecek. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Atama bekleyen öğretmenlerin sayısının 400 bini bulmasına karşın YÖK; 13 bin 400 kişiye pedagojik formasyon sertifa programı açma kararı aldı. Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) ihtiyaç duyduğu alanlara göre oluşturulan kontenjanlarda sınıf öğretmenliği için hangi alan mezunlarının başvuru yapacağı akılları karıştırdı. YÖK’ün söz konusu kararıyla 13 bin 400 lisans mezununa öğretmen olma imkânı sağlanması, atama bekleyen öğretmenleri rahatsız etti. Sertifika programları, MEB Talim ve Terbiye Kurulu (TTK) Başkanlığı’nın yükseköğretim programlarından pedagojik formasyon programını tamamlayanlar koşulunun yer aldığı programlar için uygulanacak. Pedagojik formasyon sertifika programlarındaki kontenjanın yüzde 20’si, MEB’in ihtiyaç duyduğu alanlar olan “Rehber öğretmen, okul öncesi öğretmenliği, İngilizce öğretmenliği, din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliği, teknoloji ve tasarım öğretmenliği, sınıf öğretmenliği, Türk dili ve edebiyatı öğretmenliği, zihin engelliler sınıf öğretmenliği, müzik öğretmenliği, matematik öğretmenliği”ne kaynak gösterilen alan mezunları için ayrılacak. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle