17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 28 EYLÜL 2011 ÇARŞAMBA 4 HABERLER CHP’li Aygün, ‘Referandumun üzerinden bir yıl geçti, hiçbir işkenceci ifadeye çağrılmadı’ dedi Başvuru var dava yok ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, 12 Eylül’de işkence gören ve işkencede yaşamını yitirenlerin yakınları ile birlikte düzenlediği basın toplantısında “Ankara’daki özel yetkili savcılığa 380 başvuru yapılmasına karşın hiçbir dava açılmadığını” bildirdi. Aygün, “Hakikatleryüzleşme komisyonu kurulsun. İnsanlık suçlarında zamanaşımı kaldırılsın” dedi. Aygün’ün dün parlamentoda düzenlediği basın toplantısına sorguda ölen Mehmet Ceren’in ağabeyi Yemliha Ceren, işkence mağduru İbrahim Erdoğan ve Hamit Kapan ile kardeşi işkencede öldürülen Mehmet Yürek de katıldı. Mehmet Ceren’in ağabeyi, yaşadıklarını anlatırken ağlamaya başla ‘RAPORLAR YER NE TANIKLARI D KKATTE ALIN’ Aygün, 31 yıldır 12 Eylül’le yüzleşilmediğini vurgularken “380 başvuruya rağmen hiçbir dava açılmadı. Referandumun üzerinden bir yıl geçmesine karşın hiçbir savcı 12 Eylül’le hesaplaşmak niyetinde değil. Hiçbir işkenceci ifadeye çağrılmadı. Kenan Ev ren’in evinde ifadesi alındı, adeta röportaj yaptılar” dedi. Aygün “Dersim Mebusu” olarak olayların yakın takipçisi olduğunu vurgularken savcılarından “işkence yoktur” şeklindeki eski raporlara bakarak inceleme yapmamalarını ve tanıkları dinlemelerini istedi. yınca salondan ayrılmak zorunda kaldı. Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığı Yemliha Ceren’in başvurusu üzerine 26 Mayıs 2011 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiş, bu karara yapılan itiraz de reddedilmişti. Mağdurlar şu açıklamaları yaptı: Yemliha Ceren: Kardeşim kendi eliyle gitti Adana Sıkıyönetim Komutanlığı’na teslim oldu. Oradan Maraş’a getirildi, eğitim enstitüsün de sorguya alındı. 24 saat içinde ne olduysa oldu. Öldüğünü öğrendik. Polis memuru Sedat Caner’in açıklamalarından kardeşimin işkenceyle öldürüldüğünü öğrendik. brahim Erdoğan: Falaka, Filistin askısı, her türlü işkenceyi gördüm. Filistin askısında sol omzum çıktı, çenemi kırdılar, kulağım patladı. İşkence sırasında, ‘Elbistan liderinizi yakaladık’ dediler. Gözümü aralayıp bir cenaze gösterdiler. Tek suçumuz Kürt, Alevi olmaktı. Hamit Kapan: 210 gün kesintisiz işkence gördüm. 30 gün tek kişilik hücrede kaldım. Kahramanmaraş katliamını devrimcilere yıkma çabası vardı, faşistleri kurtarmak istiyorlardı. Fehmi Özarslan ve Mehmet Ceren’i öldürmüşler, bana cesetlerini gösterdiler. Mehmet Yürek: Kardeşim Ali Ekber Yürek öldürüldü. ‘Parkasının ipiyle kendini astı’ dediler. Diğer iş kence görenler Adana Sıkıyönetim Komutan Yardımcısı Tuğgeneral Yusuf Haznedaroğlu’nun işkenceye bizzat katıldığını söylüyor. Başvuruda bulunduk, 30 yıl sonra mezarı açıldı, kemiklerini adli tıbba gönderdiler. Tanık olanları buldum, çoğu yurtdışında, savcılara dinlettim. Bu 12 Eylül mağdurlarıyla ilgili ilk ciddi soruşturma ama yürümüyor. 6 aydır Adli Tıp’tan sonuç gelmedi. Yeşeren umudunuz bitmek üzere. Yüzlerce tanık var, tek kişinin ifadesi alınmadı. CHP’li Aygün de Meclis’in olaya müdahale etmesini istedi. Aygün, “Elbette yargıya talimat versin demiyoruz ama 650 bin kişi gözaltına alındı. İnsanlığa karşı suçlarda zamanaşımı olmaz” dedi. Aygün tüm vekilleri de Utanç Müzesi’ni gezmeye çağırdı. Kayan Kumlarda, ‘Zaloğlu Rüstem’ Ortadoğu’da ABD hegemonyasıyla kurulan Soğuk Savaş sonrası dönemde temel özelliklerini korumaya devam eden siyasi “düzen”in, Irak’ın işgalinden, özellikle “Arap Baharı” olarak adlandırılan “olay”dan bu yana yapısal tutarlılığı çözülüyor. Filistin Yönetimi Başkanı Mahmut Abbas’ın Birleşmiş Milletler’e Filistin devletinin tam üyeliğe kabul edilmesi için yaptığı başvuru bu çözülmeyi daha da hızlandıracak gibi görünüyor. Afganistan, Irak işgalleri, Büyük Ortadoğu Projesi, ABD hegemonyasının gerilemesini hızlandırırken, bölgede İran’ın yükselmesine, Siyasal İslamın radikal kanatlarıyla birlikte güçlenmesine yol açtı. “Arap Baharı”, bölge halklarının eşitlik, özgürlük talebinin, ABD hegemonyasına, onunla işbirliği yapan despot yönetimlere, Filistin sorununa, ekonomik krizin ağırlaştırdığı yaşam koşullarına olan tepkilerin patlamasıydı. Bu dalga ABD’nin bölgedeki en önemli maşalarından Mübarek’i devirdi. ABD’nin hem bu devrimci süreci hegemonyasını koruyacak yönde etkileyebilmek hem de İran’ın etkilerini dengeleyebilmek için Müslüman Kardeşler ile, hatta Selefi akımlarla bir modis operandi kurma stratejisi, bu akımların, ülkelerinde siyasi iktidara ulaşma olanaklarını arttırdı. Bu gelişmelerden AKP hükümetinin, “stratejik derinlik” teorisi bağlamında iki açıdan yararlanmaya çalıştığını söyleyebiliriz. Birincisi, ABD hegemonyasına dayanarak (“eşbaşkan” filan) bölgede güç yansıtmaya soyunmak. İkincisi, İsrail’e yönelik eleştirilerin dozunu gittikçe arttırarak “Arap Dünyası” (eski Osmanlı coğrafyası) içinde bir siyasi, kültürel liderlik (hegemonya) inşa etmek. AKP’nin “Sıfır Sorun” sloganıyla tanımladığı bu proje, bugün gelinen noktada, barış, istikrar getiren, ABD hegemonyası gerilerken oluşan boşluğu doldurabilen bir bölgesel güç oluşturamadı. Aksine, “tüm komşularıyla arasında sorun” yaratarak, başlangıçta, bu projeyi ilgiyle karşılayan Arap seçkinlerinde kuşku, büyük bir hevesle destekleyen liberal entelijansiya arasında giderek artan bir tedirginlik (Turan Alkan, Zaman), düş kırıklığı, hatta korku (Cengiz Çandar, Hürriyet) yaratmaya başladı. Kayan kumlara saplananlar, çabaladıkça batarlar. Cengiz Çandar’ın “dış politikada yedi düvelle vuruşan Zaloğlu Rüstem” benzetmesi, tam da böyle, batış sürecini hızlandıran çabalamalara işaret ediyor. Ama “bütün komşularla” hatta birbiriyle kavgalı olanlarla bile sorun yaratma “becerisinin” arkasında, daha önce de vurguladığımız bir “hiperaktivite” sorunundan öte, kendi ekonomik, siyasi, askeri kapasitelerinin, tarihsel, kültürel özelliklerinin getirdiği yapısal kısıtlamaların ayırdında olmadan, birbiriyle çelişen çıkarları aynı anda yönetmeye kalkışmak gibi vahim bir zaaf var. Diğer bir deyişle Mahan Abedin’in The Asia Times’da vurguladığı gibi “Türkiye’nin yeni (sıfır sorun) dış politikası, kavramsal berraklıktan ve ideolojik özgünlükten yoksun”. AKP’nin, Arap dünyasında lider olmak isterken, ABDNATO projesinin bölgedeki sözcülüğünü, uygulayıcılığını üstlenmesi kuşku yaratıyor. AKP, ülkesinde laikliğe karşı bir mücadele sürdürdüğü için İslamcı akımların hayranlığını kazanırken, Batı karşısındaki imajını, ABD’nin beklentilerini düşünerek Müslüman Kardeşler’e “laiklik” önerince, bu kez NATO’nun “Truva Atı” algısının oluşmasına yol açıyor. AKP, İsrail ile gerginliği tırmandırarak Arap dünyasında “yumuşak güç” uygulamaya çalışırken, Türkiye İsrail askeri ekonomik ilişkilerinin, ticaretinin gelişmeye devam etmesi bölgenin seçkinlerinin gözünden kaçmıyor. Bölgede, herkese demokrasi dersi verirken, muhalif gazetecilerin, yazarların, entelektüellerin tutuklanması, Kürt sorununda giderek daha savaşçı politikaların öne çıkması da... Bu sırada, İran’ın ekonomik kaynaklarından, Kürt hareketine karşı askeri desteğinden yararlanmak isterken AKP, İran füzelerini etkisizleştirerek İsrail’i de korumayı amaçlayan “füze kalkanı” projesine katılmayı kabul ediyor. FKÖ ve Filistin Yönetimi Başkanı Abbas’ın BM başvurusu tüm bu kargaşanın üzerine geldi. AKP hükümeti geçmişte hep Hamas’a yatırım yapmışken, bu kez Abbas’ın güçlenmesi durumuyla karşı karşıya kalıyor. Abbas’ın başvurusunun Güvenlik Konseyi’nde ABD tarafından “veto” edilmesi halinde, AKP, bölgenin en temel sorunlarından birinde kendini ABD’nin karşısında bulacak. Buna karşılık, Abbas’ın bu başvurusu, Obama’nın BM’deki konuşmasının da gösterdiği gibi, ABD ile İsrail arasındaki bağları yeniden güçlendiriyor. Bu durum, Türkiye’nin İsrail politikasının, ABD duvarına çarpmaya başlayacağını düşündürüyor. Abbas’ın başvurusu, Almanya ve Fransa’nın ABD’den farklı tutum alması durumunda NATO’nun iç uyumunu da olumsuz etkileyecek. Bu gelişmeler, Haaretz’de Leon Hardar’ın, Gulf News’de Patrick Seal’ın, Foreign Policy’de Rothkopf’un da vurguladıkları gibi, ABD’nin bölgede olayları etkileme kapasitesinin zayıfladığını gösteriyor. Öyleyse, AKP hükümetinin bölgede güç yansıtmak için gerek gördüğü dayanak etkisini kaybediyor. Bölgede “Pax Americana” dönemi kapanır, çok yönlü savaş olasılıkları artarken “Zaloğlu’na” ne olur dersiniz? Çözülmenin parametreleri S YAS PART LER B R ARAYA GEL YOR İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN TAK PS ZL K YOK Anayasa görüşmeleri başlıyor AKP’nin yeni anayasayı görüşmek üzere gönderdiği mektubuna MHP’den sonra CHP’den de olumlu yanıt geldi. Çiçek, BDP’nin de Meclis’e gelmesini beklediği mesajını verdi. Çiçek, bir kez daha çağrı yapmaktan çekinmeyeceğini söyledi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Başkanı Cemil Çiçek, “1 Ekim’e daha çok var. Türkiye’de siyasette 24 saat çok önemli” diyerek yemin konusunda kararını bugün verecek olan BDP’yi 1 Ekim’de beklediğinin mesajını verdi. Çiçek, siyasi partilerin yeni anayasa konusunda görüşmelerinin sürece olumlu katkı yapacağını belirtirken AKP heyeti, bugün MHP, yarın da CHP ile bir araya gelecek. Çiçek, Ankara Büyükşehir Belediyesi ile Ankara Sanayi Odası arasında işbirliğine yönelik protokol anlaşması öncesinde, BDP’nin durumu ve yeni anayasa süreciyle ilgili açıklamalarda bulundu. Çiçek, BDP’ye yönelik “Yeni çağrı olacak mı” sorusunu şöyle yanıtladı: “Çağrıyı elli defa yaptık, bir defa daha yaparız. Bunda tereddüt yok. Biz ‘bu Meclis’te ülke sorunlarını çözeceğiz’ diye seçime girdik. Her siyasi parti de ‘çözümü Meclis’te arayacağız’ dedi. Çözümün adresi Meclis’tir. Onun dışındaki çözüm arayışları bence çok doğru olmaz. 1 Ekim’e daha vakit var, herkesi bekliyoruz.” Kemal Kılıçdaroğlu, AKP ile yapılacak görüşmenin sorulması üzerine, “Sadece AKP’den gelen değerli milletvekillerini, arkadaşları dinleyeceğiz. Zaten anayasa değişiklikleriyle ilgili çalışmayı eşgüdümlü yapan TBMM’nin değerli Başkanı. Sayın Başkan her partiden yine arzu ettiği oranda milletvekili talebinde bulunacaktır. Bizler de o çerçevede kendisine katkı vereceğiz” dedi. Evren’e kötü haber 12 Eylül darbesiyle ilgili soruşturmada takipsizlik kararı verilmeyeceği, iddianame hazırlanacağı belirtildi AL CAN ULUDAĞ [email protected] ‘Ağar’ın ismi geçti’ Eski stanbul Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu, Topal cinayetine ilişkin soruşturmada tanık olarak dinlendi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Eski İstanbul Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu, eski özel harekâtçı Ayhan Çarkın’ın itirafları üzerine Ankara’da başlatılan faili meçhul cinayetlere ilişkin soruşturma kapsamında “tanık” sıfatıyla ifade verdi. Öğlen saatlerinde Ankara Adliyesi’ne gelen Yazıcıoğlu, savcı Hakan Yüksel’e yaklaşık bir buçuk saat ifade verdi. Yazıcıoğlu, gazetecilere kumarhaneci Ömer Lütfi Topal cinayeti konusunda savcıya ifade verdiğini anlattı. Bir gazetecinin, “Ayhan ÇarKemal Yazıcıoğlu kın’ın ifadelerini nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusuna, “Ben o adamı sevmem” karşılığını veren Yazıcıoğlu, Çarkın’ın ifadelerinin gerçekliği konusunda bilgisinin olmadığını söyledi. Çarkın’ın açıklamalarının anımsatılması üzerine ise Yazıcıoğlu, “Bana Ayhan Çarkın’dan bahsetmeyin” dedi. Yazıcıoğlu, “Tansu Özer Çiller’in, Mehmet Ağar’ın, İbrahim Şahin’in ismi geçti mi” sorusunu, “Ağar’ın ismi geçti tabii. Alınan şahısların Ankara’ya getirilmesi, götürülmesi meselesi vardı” diye yanıtladı. Topal, 1996’da uğradığı silahlı saldırıda öldürülmüş, olay yerinde bulunan Kalaşnikof marka silahın şarjörünün üzerindeki koli bandında Abdullah Çatlı’nın parmak izine rastlanmıştı. Zanlılara ait bir araçta ise o dönem sadece Özel Harekât Dairesi’nin envanterinde bulunan Uzi marka silah ele geçirilmişti. Özel timciler Çarkın, Oğuz Yorulmaz ve Ercan Ersoy, Topal cinayetiyle ilgili İstanbul Emniyeti tarafından gözaltına alınmış, ancak Mehmet Ağar’ın devreye girmesiyle 3 özel timci serbest bırakılmıştı. ANKARA Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü 12 Eylül askeri darbesine ilişkin soruşturmada dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren ve dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya hakkında takipsizlik kararı verilmeyeceği ve iddianame hazırlanacağı öğrenildi. Yaklaşık bir yıl önce anayasa değişikliği paketiyle darbecilerin yargılanmasının engelleyen geçici 15. maddenin kaldırılmasının ardından darbeci generallarden hayatta bulunan Evren ve Şahinkaya hakkında soruşturma başlatılmıştı. Ancak bazı hukukçular, 15. maddenin kaldırılmasının 12 Eylül’ün soruşturulmasına yetmeyeceğini ve 30 yıllık zamanaşımının dolduğunu öne sürmüştü. Bu tartışmalar altında soruşturmayı yürüten özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Hüseyin Görüşen, 6 Haziran’da Evren’in şüpheli sıfatıyla sorgulamıştı. Evren ifadesinde yönetime el koymaktan pişmanlık duymadığını belirtirken dönemin koşullarını gerekçe göstermişti. İstanbul’da kalan Şahinkaya’nın ifadesini ise özel yetkili İstanbul Başsavcı Vekili Fikret Seçen almıştı. Edinilen bilgiye göre soruşturmada takipsizlik kararı verilmeyeceği bildirildi. Evren ve Şahinkaya hakkında iddianame hazırlanacağı belirtilirken davanın tarihinin ise gelecek ay içinde netleşeceği kaydedildi. Kayan kumlar üzerinde Bazı kişiler dinlendi 12 Eylül döneminde görev alan bazı asker ve sivil yetkililerin de gizlice ifadesine başvurulduğu öğrenildi. ‘Saygı duyarız’ Çiçek, anayasa sürecine ilişkin CHP’nin çekincelerinin sorulması üzerine de “Herkesin fikrine saygı duyarız” dedi. Çiçek, uzlaşma komisyonu kurulması konusunda uzlaşma bulunduğunu belirterek partileri uzlaşma komisyonuna davet yazısını 1 Ekim’de yazmış olacağını söyledi. Çiçek, “Önümüzde önemli konular var. Siyasi partilerimizin zaman zaman bir araya gelmeleri de bu sürece ve sorunların çözümüne de çok daha fazla katkı sağlar. Ben gelişmeleri de olumlu buluyorum.” diye konuştu. CHP’L KART: TSK VE ANAYASAL KURUMLARA SALDIRININ ALTYAPISI BURADA TASARLANDI ‘Her şey Dolmabahçe’de şekillendi’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın AKP’nin kapatılması davası sırasında ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey’e bilgi verdiği savlarını “utanç verici” olarak nitelendirdi. Kart, TSK ve anayasal kurumlara saldırının altyapısının Dolmabahçe görüşmesiyle şekillendiğini söyledi. Atilla Kart, dün parlamentoda düzenlediği basın toplantısında “Dolmabahçe mutabakatı” ile ilgili değerlendirmeler yaptı. Kart, “Türk Silahlı Kuvvetleri ve anayasal kurumlara saldırının başladığı dönemin altyapısı, Dolmabahçe görüşmesiyle şekillendi. Büyükanıt ile Erdoğan arasında muhtıradan sonra müzakerelerin yapıldığı, tarafların siyasi ve kişisel çıkar işbirliği içinde, anayasal sistemi iğfal ve ihlal ettikleri, yargıyı ve TBMM’yi devre dışı bıraktıkları, siyaseti anayasal sistemin dışında tasarladıkları anlaşılmaktadır” dedi. Kart, 6 Ağustos 2010 tarihli suç duyurusu dilekçesindeki unsurları göz önüne alarak savcıları da bir kez daha göreve çağırdı. Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın hukukçu olmamasını eleştiren Kart, “Bu bir zafiyet. Ama bu zafiyetini, bu eksikliğini Anayasa Mahkemesi Başkanı bertaraf edebilir. Hukuku siyasetin emrine sokmayarak bu zafiyetini giderebilir, hükümetin sözcüsü olmayarak bunu yapabilir, Anayasa Mahkemesi başkanları hukukçu olmasa da gelip kendisinde mevcut olan dosyaların içeriği hakkında gidip başka ülkelerin elçiliklerine o dosyaların içeriği hakkında istihbari açıklamalar yapmaz. Bu iddialar, bu bulgular doğru ise bir Anayasa Mahkemesi Başkanı için utanç” görüşünü dile getirdi. M T reklamla ajan arıyor ANKARA (AA) Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), yeni alacağı erkek istihbarat uzman yardımcılarını hazırlattığı iki reklam filmiyle arıyor. MİT’in sitesine koyduğu “Sıra Dışı Bir Kariyer” ilanında “Analitik yönü kuvvetli iletişim yeteneği güçlü, pratik zekâsına güvenen, yönetme ve yönlendirme becerilerine sahip, Türkiye ve dünyada görevlendirilmek üzere istihbarat uzman yardımcısı adayları alınacaktır” deniliyor. ‘Dinleyeceğiz’ CHP Genel Başkanı C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle