17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 8 İstanbul B Edirne B Kocaeli B Çanakkale B İzmir B Manisa B Denizli B Zonguldak B Sinop PB Samsun B Trabzon Y Giresun Y B Ankara 26 26 24 23 28 29 30 21 20 22 20 19 23 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B B B A B PB PB Y PB Y Y PB 23 23 21 30 33 30 29 30 26 26 21 18 19 HABERLERİN DEVAMI Oslo Y Helsinki S Stockholm Y Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris PB Bonn PB Münih B Berlin PB Budapeşte A Madrid A Viyana B 14 16 17 19 19 19 22 23 23 24 24 28 22 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam B PB PB PB B B Y B B PB PB B B 26 22 25 31 23 23 29 32 21 26 23 31 31 Ülkemizin kuzey ve doğu kesimleri parçalı ve çok bulutlu, Doğu Karadeniz’in kıyıları, doğu Anadolu’nun güneydoğusu ile Ordu, Artvin, Ağrı, Iğdır, Muş, Batman, Mardin ve Siirt çevrelerinin sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı, diğer yerlerin az bulutlu ve açık geçeceği tahmin ediliyor. 26 EYLÜL 2011 PAZARTES TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 26 Eylül Malatya’da kurulması planlanan füze kalkanıyla bölgenin savaş alanına çevrileceğine dikkat çekildi: Canlı kalkan olacağız Küçükkaya’ya GÜNDEM Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Dikmener Ödülü MEHMET CELEN İstanbul Haber Servisi Kürecik Füze Kalkanına Hayır İnisiyatifi üyeleri, ilçelerinde kurulması planlanan füze kalkanını Taksim Meydanı’ndan Galatasaray Lisesi önüne yürüyerek protesto etti. Kürecik’te Füze Kalkanına Hayır İnisiyatifi üyesi bir grup dün Taksim Meydanı’nda bir araya geldi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı, BDP İstanbul Milletvekili Levent Tüzel’in de katıldığı eyleme Ezilenlerin Sosyalist Partisi, Sosyalist Kadın Meclisleri, Emekçi Hareket Partisi ve 78’liler Girişimi üyeleri de destek verdi. Yürüyüşte “Kürecik’te füze kalkanı istemiyoruz”, “Füze kalkanına hayır”, “ABD ve İsrail’e kalkan olmayacağız. Savaş değil Fotoğraf: Hasan Dağdemir Taksim’de bir protesto yürüyüşü gerçekleştiren Füze Kalkanına Hayır nisiyatifi’nin sözcüsü ibrahim Duman, “ srail’e karşı olduğunu söyleyen hükümet, srail’in korumalığına soyunmuş, bunun için çekincesiz olarak topraklarımızı kullanıma açmıştır. Bu, halkların çıkarı değildir” dedi. barış istiyoruz, hemen şimdi” yazılı pankart ve dövizler açan grup, “Savaşın ortağı olmayacağız”, “İsrail’e kalkan olmayacağız”, “Savaşa hayır, barış hemen şimdi”, “Kahrolsun ABD, işbirlikçi AKP”, “Yaşasın halkların kardeşliği”, “Malatya kayısı bahçesi kalsın” sloganları attı. Grup adına basın açıklaması yapan İnisiyatif Sözcüsü İbrahim Duman, Malatya’nın Kürecik ilçesine kurulması planlanan “füze kalkanıradar sistemine” karşı olduklarını belirterek AKP iktidarının söz konusu projeyi Türkiye’nin ulusal çıkarları için imzaladığını öne sürdüğünü, ancak bunun gerçeği yansıtmadığını söyledi. Duman, “İsrail’e karşı olduğunu söyleyen hükümet, İsrail’in korumalığına soyunmuş, bunun için çekincesiz olarak topraklarımızı kullanıma açmıştır. Yalan söylüyorlar. Ulusal çıkarlar adı altında savaşla korunan şey, halkların çıkarı değildir. Bu topraklarda yaşayanlar, Sünniler, Aleviler, Türkler, Kürtler topyekun olarak savaş araçlarının topraklarında kurulmasına karşı çıkıyor. ABD, İran ve diğer bölge halklarına karşı hazırladığı savaşta bölgeyi savaş alanı, insanlarımızı da canlı kalkan olarak kullanmak istiyor” dedi. Projenin insan ve çevre sağlığına olumsuz etkilerinin olacağını vurgulayan Duman, “Radar sistemi ve füze kalkanlarının yayacağı radyasyon ve farklı türevlerde zararlı gazlar, bölgede yaşamı kısmen ortadan kaldıracak, doğayı tahrip edecektir. Malatya’nın sembolü olan kayısılar zaman içinde tarihe terk edilecektir. Hayvancılık zarar görecektir. Gerçek bilgiler de kamuoyuyla paylaşılmıyor. Füze kalkanı geniş bir alanı insansızlaştırmayı gerektirmektedir” diye konuştu. Duman füze kalkanına karşı 2 Ekim 2011 günü Kürecik’te büyük bir miting yapacaklarını da kaydetti. aktarıyorum: “İngiltere’de yayın yapan saygın haber gazetesi Jewish Chronicle, İsrail’in Türkiye ile özür krizini aşabilmek için dünyanın en ünlü dilbilim uzmanlarını işe aldığını yazdı. Gazeteye konuşan üst düzey bir diplomatik kaynak, dilbilim uzmanları ve uluslararası anlaşmaların metin yazımında uzman olan kişilerin uzun süre İsrail hükümetini kendi kamuoyuna karşı zora düşürmeyecek fakat Türkiye’nin tatmin olacağı bir özür kelimesi aradığını yazdı. Fakat iki ülke heyetleri arasında Cenevre’de yapılan toplantılarda ortak bir metin üzerinde anlaşmaya varıldığı halde iki hükümetin anlaşmayı imzalamak için ortak nokta bulamadığı hatırlatıldı. Dilbilimcilerin isimleri açıklanmadı.” Haber beni bir anıma götürdü. Yıllar önce, Kıbrıs’ta Türkiye ile Yunanistan’ın karşı karşıya geldiği, İngiltere’nin arabulucu olduğu günlerdi... İngilizler bir metin hazırladı, iki taraf da kabul etti. Diplomasi muhabirimize bunun nasıl olduğunu sordum. Şöyle dedi: “Abi, İngilizce metni Türkçeye çevirince bizim istediğimiz sonuç çıkıyor, Yunancaya çevirince Yunanlıların istediği...” Takıldım: “Demek ki İngilizce metin de İngilizlerin istediği gibi...” Baştaki haberi 26 Eylül Dil Bayramı için kullanabilirim diye ayırmıştım. Dil, insanı doğadaki bütün canlılardan ayıran başlıca özellik. İnsan dili kullanabildiği, onu geliştirebildiği ölçüde ilerlemiş. Binlerce yıllık değişimin, gelişimin ardından “iletişim çağına” ulaşmamız dilin insanlık tarihindeki yerinin son göstergelerinden biri. Dil öyle bir güç ki; ülkeleri savaşın eşiğinden döndürebiliyor, bir aşkı asırlar boyu diri tutabiliyor, insanlığı ayakta tutan tükenmez bir enerji olarak kendini çoğaltabiliyor... Yeryüzünde 6 bin kadar dil var. Bunların 2 bin kadarı uluslar, çeşitli topluluklar içinde canlılığını koruyor. Çoğunluğu Afrika’da olmak üzere her yıl 20 dolayında dil yeryüzünden siliniyor. Türkçe bugün 11 milyon kilometrekarelik alanda 250 milyon kişi tarafından, belli bölümlemelerle Özbekçeden Türkiye Türkçesine kadar 25 ayrı biçimde konuşuluyor. Türkçemizin gelişiminin ana halkasını Atatürk’ün gerçekleştirdiği devrimler oluşturuyor. Atatürk önemli devrimler öncesinde uzun Anadolu gezilerine çıkıyor, toplumu yeniliğe olabildiğince hazırlıyodu. Örneğin 1 Kasım 1928’de çıkarılan “Türk Harflerinin Kabulü ve Tatbiki Hakkındaki Kanun” öncesinde neredeyse yıl boyu altyapı çalışması yaptı. 9 Ağustos 1928’de İstanbul Sarayburnu Parkı’nda o ünlü karatahta önünde Latin harflerini yazdı. Halkın yüzde 80’inin okumayazma bilmezliğinin kabul edilemeyeceğini, bunu aşacaklarını söyledi. Sonrasındaki Bursa, Çanakkale, Gelibolu, Sinop, Samsun, Amasya, Tokat, Sivas, Sarkışla, Kayseri gezilerinde bunu işledi. 26 Eylül 1932’deki Dil Kurultayı ile bu alandaki devrimsel dönüşüm bayraklaştırıldı. 26 Eylül Dil Bayramı ilan edildi. Kutlu olsun. Her şeye karşın Türkçemiz bugün dünya dilleri arasında yerini almış güçlü bir dil. Dil devriminin ilkyarılarında bunun başarılamayacağı iddia edilmişti. Çok da saldırı olmuştu. Ama başarıldı. 1930’larda gazete haber ve yorumlarındaki Türkçe sözcük oranı yüzde 35’ti. Yarım asır sonra bu oran yüzde 7075’e ulaştı. Kamile İmer’in araştırmasına göre yazarlar arasında Türkçe sözcük kullanma rekoru yüzde 92 ile Oktay Akbal’ın. Türkçemizi hep genç tutan Oktay Akbal’a selam olsun. Yazı aramızda benim de iyi bir hücre arkadaşımdır Türkçe. Bazen aynı şeyi farklı sözcüklerle anlatma oyunu oynarım. Arada bir canım sözcüklerle dans etmek ister, Türkçemizin zenginliğine, anlatım gücüne şaşar kalırım. Sözcüklerin içindeki gizli sözcükler, beynimle saklambaç oynar gibi görünür kaybolur. Vatan toprağı kadar değerli arkadaşım, öğretmenim, ses bayrağım Türkçe; bayramın kutlu olsun... ÇANAKKALE Gazetemiz eski yazıişleri müdürlerinden Bülent Dikmener adına bu yıl 32’ncisi düzenlenen “Bülent Dikmener Haber Ödülü” ve Çanakkale Olay gazetesi kurucusu Turhan Narler anısına bu yıl 5’incisi gerçekleşen ‘haber ödülleri’, Çanakkale Yelken Kulübü’nde verildi. Deniz Feneri’ne ilişkin haberiyle “Bülent Dikmener Haber Ödülü”ne layık görülen gazetemiz muhabiri Aykut Küçükkaya ödülünü Çanakkale Belediye Başkanvekili Muharrem Erkek’in elinden aldı. Hürriyet gazetesi muhabiri Toygun Atilla’nın mansiyon ödülünü Çanakkale Vali Yardımcısı Bahir Altunkaya verdi. Çanakkale Ton TV’den Ogün İnal’a ödülünü Işık Narler verirken Batman Çağdaş gazetesinden Arif Aslan da ödülünü gazeteci Yalçın Bayer’in elinden aldı. Ödül töreninde konuşan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı ve Cumhuriyet Gazetesi Vakfı Başkanı Orhan Erinç, Mustafa Balbay gibi tutuklu gazetecilere mesleklerini yaptıkları için terör suçlusu yaftası yapıştırıldığını söyledi. Konuyla ilgili TBMM’de yasal düzenleme yapılması gerektiğini kaydeden Erinç, tutukluluk sürelerinin de infaza dönüştüğünü dile getirdi. Erinç, “Kısa bir süre öncesine kadar devlet adına konuşanlar ‘yargılanan gazeteci yok’, demekteydiler. Ancak bir süre sonra ortaya çıkan veriler gerçekten gazetecilerin yargılanmakta olduğunu ortaya koyunca, bundan vazgeçmek zorunda kaldılar. Şimdi gazeteciler yargılanıyor ama terör örgütü üyesi olarak yargılanıyor demeye başladılar. Meslektaşlarımıza yüklenmek istenen suç iddiaları, gazetecilik faaliyetleri ile ilgili konuları kapsıyor” dedi. Savcılığın ‘sözlü emri’ ile tutuklu subay eşlerine adliyenin arka kapısı gösterildi Bağımsız yargı istediler stanbul Adliyesi’ne “Yurtseverler serbest bırakılsın” sloganıyla yürüyerek, özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasını isteyen Vardiya Bizde Platformu’na siyasilerle pek çok STK de destek verdi. İstanbul Haber Servisi Balyoz davasından tutuklu bulunan subay eşlerinin oluşturduğu Vardiya Bizde Platformu ve birçok sivil toplum örgütü tarafından özel yetkili mahkemelerin kaldırılması istemiyle Beşiktaş Çarşı Meydanı’ndan Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne yürüyüş düzenlendi. Polis, mahkeme önüne gelindiğinde grubun önünü keserek savcılığın adliye çevresinde açıklamaya izin vermediğini belirtti ve arka giriş kapısı önünde açıklama yapmalarını istedi. Burada açıklama yapan emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın eşi Nilgün Doğan, konuşmasının ardından emniyet yetkililerinin yanına giderek savcılığın yazılı kararını istedi ancak Doğan’a emrin sözlü olduğu belirtildi. Özel yetkili mahkemelerin kaldırılması ve bağımsız yargı istemiyle dün Vardiya Bizde Platformu, İşçi Partisi, TGB, ADD, 68’liler Birliği Vakfı, Tüm Öğretim Elemanları Derneği ve Onuncu Köy Derneği’nden oluşan yaklaşık 100 kişilik grup, “Özel görevli mahkemeler kaldırılsın. Yurtseverler serbest bırakılsın”, “Kahrolsun AKP diktatörlüğü”, “Özgür basın, özgür Türkiye” pankart ve dövizleri açarak Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi önüne doğru yürüyüşe geçti. Yürüyüş boyunca “Fethullahçı çete dağıtılacak” sloganları atan Grup adına açıklama yapan Nilgün Doğan, “En son aydın dışarı çıkana kadar bu yolları aşındırmaya devam edeceğiz. Gerçeklerin üstünü örtemeyecekler. Bu mahkemeleri kuranlar bir gün kendileri de burada yargılanacaklar” dedi. (Fotoğraf: ALİ AÇAR) gösterecilere bazı araç sürücüleri de korna çalarak destek verdi. Mahkeme önüne gelindiğinde önleri polis tarafından kesilen göstericiler, savcılığın izni olmadığı gerekçesiyle adliye binasının üniversite tarafındaki giriş kapısına yönlendirildiler. Burada grup adına açıklamayı yapan Nilgün Doğan, “Bu kadar polisi buraya yığmalarının anlamı ne? Bu emirleri kimden alıyorlar, bizden niçin bu kadar korkuyorlar?” dedi. Atatürk ile hesaplaşmak isteyen bir zihniyetin ülkede hâkim olduğunu kaydeden Doğan, “Bu zihniyet bizim önümüze barikat kuran ve özel yetkilili mahkemeleri açan zihniyet. Ancak biz en son aydın dışarı çıkana kadar bu yolları aşın dırmaya devam edeceğiz. Gerçeklerin üstünü örtemeyecekler. Bu mahkemeleri kuranlar bir gün kendileri de burada yargılanacaklar” diye konuştu. İP Beşiktaş İlçe Başkanı Ensar Erenoğlu da, milli devletle birlikte özel yetkili mahkemeleri kaldıracaklarını söyledi. Açıklamanın ardından, emniyet yetkililerinden savcılığın yazılı kararını isteyen Doğan’a emrin sözlü olduğunun söylenmesi üzerine Doğan, savcılığın kararının hukuka aykırı olduğunu, devletin böyle bir yasak getirirken yazılı belge göstermek zorunda olduğunu belirtti. Emniyet yetkilileri ise durumu müdürlerine ileteceklerini, ancak gösteri yasası gereği bazı sınırlandırmalar yapabildiklerini söyledi. EDİRNE (Cumhuriyet) Yunanistan’a bir hafta önce yasadışı yollardan giren Filistin, Irak, Suriye ve Afgan uyruklu yaklaşık 60 kaçak, Yunan güvenlik güçleri tarafından yakalanarak Kornofolia köyünde gözaltında tutuldu. Dün sabah saatlerinde Yunan askerleri tarafından kovalanan kaçaklar, Türkiye’ye geçerek Edirne’nin Üyüklütatar köyüne geldi. Silah seslerini duyan köylülerin haber vermesi üzerine köye gelen jandarma ekipleri, yaklaşık 60 kaçaktan 24’ünü yakaladı. Kaçaklardan Afgan ilkokul öğretmeni Alimutullah Kevseri, “Hollanda’ya gitmek için anlaştığımız insan tacirlerinin bizi getirdikleri Yunanistan’da yakalandık. Yunan askerleri Türkiye sınırına getirip, ‘Ya ölürsünüz ya Türkiye’ye gidersiniz’ diyerek arkamızdan ateş etti. Biz de kaçarak Türkiye’ye girdik” dedi. YAZICIOĞLU’NUN HEL KOPTER KAZASI ‘Ya ölürsünüz ya da Türkiye’ye gidersiniz’ ‘Koruma polisi sildi’ MALATYA (Cumhuriyet) BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nun öldüğü helikopter kazası ile ilgili ifadesi alınan Kahramanmaraş Jandarma Alay Komutanı Albay Sezai Akgün, kaza yerinde köylülerin çektiği fotoğrafları kimin sildiği sorusuna “Valinin ya da bakanın koruma polisi” yanıtını verdi. Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu (DDK) raporu doğrultusunda soruşturma açan Malatya Özel Yetkili Başsavcıvekilliği, “kaza yerini aratmamakla” suçlanan Adana Bölge Jandarma Komutanı Tuğgeneral Ali Lapanta ile birlikte bölgedeki arama çalışmalarını yürüten Albay Akgün’ün ifadesini ‘şüpheli’ sıfatıyla aldı. Akgün, ifadesinde “Büyük riskler alarak görevimizi yerine getirdik. Cesetlerin bulunmasından bir gün sonra ikinci bir helikopterimiz düştü. Enkazı Yılmaz Dilki adlı eski köy muhtarı, 1516 arkadaşıyla beraber buldular. Jandarma Genel Komutanlığı’ndan DAK timi bölgeye intikal ettirildi. 13 saatte enkaza ulaşabildiler. Özel birlik dahi söz konusu yere bu kadar saatte varıyor ise eğitim almadığı halde yapılan tüm faaliyetler, gerçekçi arama kurtarma faaliyetidir” dedi. Akgün’e, sinyal bilgilerine göre helikopterin yerinin yaklaşık tespit edildiği haritalardan haberi olup olmadığı, olduysa bu bölgelerde arama yapılıp yapılmadığı da soruldu. Akgün, haritalardan haberinin olmadığını belirtti. Enkaz fotoğrafların silinmesi konusunun da sorulduğu Akgün, “Enkaza ilk ulaşan Yılmaz Dilki, cep telefonu ile fotoğraf çekmiş, Bakan Bey bilgi almak istedi. Dilki fotoğrafları gösterdi. Daha sonra fotoğrafların basına satılacağı kaygısıyla sanıyorum Bakan’ın veya valinin koruması bir polis tarafından cep telefonu alınarak her şeyin silindiğini öğrendim” dedi. Akgün, helikopterden çalınan cihazlar konusunda ise “2931 Mart tarihleri arasında benim birliklerim orada değildi. Kimin aldığını bilmiyorum” dedi. Ulucanlar’da ölenler anıldı BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nun öldüğü kazayla ilgili olarak özel yetkili mahkemede ifade veren Albay Akgün, ‘2931 Mart tarihleri arasında benim birliklerim orada değildi’ şeklinde konuştu. İstanbul Haber Servisi Ankara Ulucanlar Cezaevi’nde 1999 yılında gerçekleştirilen operasyonda yaşamını yitirenlerden Ümit Altıntaş Karacaahmet Mezarlığı’ndaki gömütü başında düzenlenen törenle anıldı. Tutuklu ve Hükümlü Yakınları Birliği (TUYAB) tarafından operasyonda yaşamını yitiren Türkiye Komünist İşçi Partisi (TKİP) Merkez Komite üyesi Ümit Altıntaş’ın mezarı başında gerçekleştirilen törende konuşan anne Makbule Altıntaş, “Ümit’i bir kere kaybetmekle yüzlerce çocuk kazanmanın sevincini yaşıyorum” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle