17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
C İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ORHAN ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni: İBRAHİM YILDIZ Yazıişleri Müdürleri: Güray Öz (Sorumlu) Murat Ataş Miyase İlknur (Ek Yayınlar) Haber Merkezi Müdürü: Hakan Kara İstihbarat: Cengiz Yıldırım Ekonomi: Hasan Eriş Dış Haberler: Özgür Ulusoy Kültür: Celal Üster Spor: Arif Kızılyalın BilgiBelge: Edibe Buğra Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), İbrahim Yıldız (Başkan Yardımcısı), Cüneyt Arcayürek, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Şükran Soner, Emre Kongar, Orhan Bursalı, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Ankara Temsilcisi: Utku Çakırözer Ahmet Rasim Sok. No: 14 Çankaya 06550 Ankara Tel: (0312) 4423050 Faks: (0312) 4423010 İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık, H. Ziya Blv. 1352 S. 2/3 Tel: (0232) 4411220, Faks: (0232) 4418745 Antalya Temsilcisi: Ahmet Oruçoğlu Cumhuriyet Meydanı Yıldız Ap. B Blok No: 80/5 Tel: (0242) 2480057 Faks: (0242) 2430509 İdare Müdürü: Hüseyin Gürer Mali İşler: Bülent Yener Satış: Fazilet Kuza Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Tel: (0212) 251 98 74 75 /251 98 81 82 Faks: (0212)251 98 68 Rezervasyon: (0212) 343 72 74 Faks: 212 343 72 53 İmsak: 5.20 Güneş: 6.47 Öğle: 13.03 İkindi: 16.24 Akşam: 19.07 Yatsı: 20.27 Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş, Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2. 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt İstanbul Dağıtım: YAYSAT Doğan Medya Tesisleri Hoşdere 34850 Esenyurt İstanbul 25 EYLÜL 2011 Bakırçay nehrindeki kirlilik yüzünden balıklar karaya vurdu Zehir akıyor KATALANLARDAN ÖRNEK DAVRANIŞ Katalonya’da bugün son kez boğa güreşi yapılacak. spanya’nın kuzeydoğusunda özerk bir bölge olan Katalonya’da parlamento geçen yıl temmuz ayında yapılan oylamayla boğa güreşlerini yasaklamıştı. 180 bin imza toplayan hayvan hakları savunucularının mücadelesiyle konu parlamentoya taşınmıştı. İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Manisa’nın Soma ilçesinin Bakır beldesinden doğup Manisa, Kırkağaç, Kınık ve Bergama ilçelerinden geçerek Çandarlı’dan Ege Denizi’ne dökülen Bakırçay nehrindeki kirlilik üst seviyeye çıktı. Suyu kara bir yağ tabakasıyla ve köpüklerle kaplanan nehirde toplu balık ölümleri başladı. Özellikle nehrin geçtiği Bergama’da kıyıya binlerce ölü balık vurdu. Bergama Kaymakamlığı ve Bergama Belediye Başkanlığı inceleme başlatırken yurttaşlar balık ölümlerinin çevredeki, özellikle salça fabrikalarının atıklarını doğrudan Bakırçay’a vermesinden kaynaklandığını savunuyor . Geçimini sulu tarımla sürdüren ve bu anlamda Bakırçay’dan yararlanan köylüler, doğal su kaynaklarının son süreçte zifti andıran yapısı nedeniyle tarlalarına artezyen açtıklarını belirtiyor. Bergama Kaymakamı Ahmet Ertan Yücel, sudan örnek aldıklarını ve sonuçların en kısa sürede kamuoyuna açıklanacağını bildirdi. AKM’DE KAFA KARIŞTIRAN AF Ş CEREN ÇIPLAK Japonya’da pirinçte radyasyon tespit edildi TOKYO (AA) Japonya’da, Fukuşima nükleer santralı yakınında yetiştirilen pirinçte, radyasyon tespit edildi. Hükümet yetkililerinden yapılan açıklamada, Fukuşima bölgesindeki 400’den fazla noktadan alınan henüz hasat edilmemiş pirinç örneklerinde, kilogram başına 500 bekerel radyoaktif sezyum olduğu kaydedildi. Pirinçte kilogram başına en fazla 500 bekerel tüketime uygun kabul ediliyor. Yetkililer pirinçte yeniden ölçüm yapacak. NASA uydusu Kanada’ya düştü CAPE CANAVERAL (AA) ABD’nin Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi’ne (NASA) ait 20 yıllık “Üst Atmosfer Araştırma Uydusu”, Kanada’nın batı kesiminde Alberta eyaletinin Calgary kenti bölgesi üzerinde binlerce parçaya ayrılarak düştü. Güneş’in zararlı morötesi ışınını yutan ozon tabakasındaki durumu incelemek için göreve giden 6 ton ağırlığındaki UARS uydusu, atmosferde parçalandı. SÖZ SIRASI ARMAN ’DE talya’da devam eden Milan Moda Haftası’nda Armani’nin yeni kreasyonları görücüye çıktı. Siyah ve beyaz ağırlıklı bir kolleksiyonla podyuma çıkan Armani, 2012 ilkbaharyazının moda şifrelerini verdi. Atatürk Kültür Merkezi önündeki panolardaki afişlerde uzun süredir “AKM Binasının Bakım ve Onarımı Yargı Kararları Nedeniyle Gerçekleştirilememiştir” yazıyor. AKM Müdürlüğü ise afişleri hangi yetkililerin astığına ilişkin, konuyla ilgili, bilgi vermedi. Mimar Doğan Hasol, “Hâlâ yakınmanın anlamı yok, AKM’yi yapmak gerekiyor” diyerek durumu şöyle değerlendirdi: “AKM’nin yeniden düzenlenip çağdaş olanaklarla donatılması için projeler ve girişimler doğru yapılmış olsaydı yargı en gellemesi söz konusu olmazdı. Hazırlanan proje Koruma Kurulu kararına uygun değildi. Kanımca Kurulun birinci dereceden tescil kararı da doğru değildi. Yargı kararını bunlara göre verdi. Burada suçlu olan yargı değildir. Bakım onarım mümkündü. Kanımca, AKM ısrarla yıkılmak istendiği için iş gerektiği gibi ele alınmadı. Şimdi afişlerle yakınılıyor. Kısaca şunu söyleyelim: Yönetimler yakınmaz, yapar. Tabii usulüne uygun olarak. 2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul o yılı AKM kültür merkezini kapatmış olarak geçirdi.” Bir Zamanlar Anadolu’da Film festivalleri böyledir, daha doğrusu bütün sanat festivalleri böyledir, insan zamanı unutur, gazetelere şöyle bir bakar, çoğunluk haber bültenlerini kaçırır, bir süre için yer gök festival olur. 18. Uluslararası Altın Koza Film Film Festivali’nde de durum farklı değil, bir koşuşturmadır gidiyor ama Altın Koza Festivali’nin bir özelliği daha var, Adana halkı da koşturuyor. Eskinin deneyimli yapımcıları, bir zamanlar Yeşilçam’ı destekleyen en etkin bölgenin Adana bölgesi olduğunu söylüyorlar, o sinema sevme geni bugün de kendini “ben buradayım” diye gösteriyor. Kısaca demek istiyorum ki, ülkenin bir bölümünde neredeyse iç savaş sesleri iklimi bozarken, bu kurtarılmış hafta içinde (1725 Eylül), Adana’da sadece sinema fısıltıları var ama beyazperdeye yansıyan hikâyeler, görüntüler bize şu yaşlı dünyamızın acılarının, hayal kırıklıklarının hiç de uzakta olmadığını anımsatıyor. Tabii aşkın, sevincin ve umudun da! Ben ne yazık ki, buraya bir seyirci olarak gelmedim, Türkiye’nin yirmi sinema okulundan seçilmiş öğrenciler ve Adana Altın Oran Düşünce ve Sanat Platformu’ndan bizlere katılan her yaştan sinemaseverle, 7 gündür alanında uzmanlaşmış meslek erbabının (Yrd.Doç.Dr. Nilay Ulusoy, Alin Taşçıyan, Uğur İçbak, Zeynep Özbatur, Thomas Palmen, Çiçek Kahraman) katıldığı bir atölyeyi sürdürüyorum. Bu nedenle sadece bir film izleyebildim. Daha doğrusu tüm atölyeyle birlikte izledik. Bu, Nuri Bilge Ceylan’ın 2 saat 50 dakikalık “Bir Zamanlar Anadolu’da” filmiydi. Baştan söyleyeyim, bir dünya ve bir Türkiye vatandaşı olarak sadece gurur duydum. Çok arabesk bir söz ama çok gurur duydum. Standartlara göre oldukça uzun olan filmi, seyirci ilgisinden dolayı üç ayrı mekânda oynattılar. Ceylan’ın filmlerini bilen biri olarak, yüreğim ağzımda bekledim, dayanamayıp çıkan olacak mı diye, ilk doksan dakikadan sonra anladım ki, kimse çıkmayacak ve kahkahalar içinde filmi bitireceğiz. Öncelikle söylemem gerekir ki, Ceylan yeni filminde pek çok genç sinemacıyı da etkisine alan milimalist, az diyaloglu, az olaylı anlatımını bir yana bırakıyor, çok farklı bir anlatım tarzını seçiyor ve bu yeni tarzında görsellikle içeriği çok yetkin bir biçimde harmanlıyor. Ve tabii, onun en sevdiğim filmi olan “Mayıs Sıkıntısı”na ve hayranı olduğu Çehov’a sıkı bir dönüş yapıyor. Çehov sık sık yakınırmış, “Ben oyunlarımı komedi olarak yazdım, yönetmenler onları dram yapıyorlar.” Haklıdır, Çehov’un metinlerini farklı bir gözle okuduğunuzda, çok ince bir mizahın bütün metne yayıldığını görürüz. İşte Ceylan, hayranı olduğu Çehov’a 2011 yılından görkemli bir selam gönderiyor. Filmde kıkır kıkır gülüyorsunuz, üstelik ortada gayet dramatik bir durum var. Öyle ki, filmde kendini sürekli sorgulayan kasaba doktoruyla, morg görevlisinin (namı diğer morg kasabı) arasında, masada çırılçıplak yatan ölünün yanı başında öyle bir absürd oyun var ki, yani bu kadar mı Türkiye insanını anlatırken, evrensel bir doku yakalanabilir. Filmde her şey çok yerel ama bir o kadar da evrensel. Ve film pek çok değişik okumaya izin veriyor. Örneğin ben bu filmi çılgınca bir devlet ve bürokrasi hicvi olarak okudum. Bir başkası, hemen hemen hiçbir kadın kahramanı olmayan filmin ana eksenin kadınlar olduğunu söyledi. Bir başkası, “Hiçbirimiz masum değiliz” dedi. “Film sakladığımız küçük sırların bizi nasıl takip ettiğini gösteriyor.” Filmin konusunu anlatmak olmaz ama görselliğinden biraz söz edelim. Bu kez Ceylan, daha doğal renkleri seçmiş, “Üç Maymun”daki sentetik renk dokusu burada yok. Bu da filme müthiş bir gerçeklilik katmış. Yani Ceylan hakkında sık sık söylenen “görsellik anlatılanın üstüne çıkıyor” sözümü bu kez yinelemek mümkün değil. Ayrıca böyle çok zor olan bir çekimi gerçekleştiren, yapımcı Zeynep Özbatur’u ve tüm çekim ekibini kutlamak gerekir. Nuri Bilge Ceylan çok şanslı. Oyunculara gelince, oldukça kalabalık erkek oyuncular açıkça döktürüyor. Hangisine hayran olacağınızı şaşırıyorsunuz ve içinizden bağırmak geçiyor: “Bu film Türkiye’de yapıldı ve bir Türk filmi!” C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle