20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 25 EYLÜL 2011 PAZAR 12 PAZAR YAZILARI laska deyince birçok insanın aklına buzullar, ayılar, geniş yaban alanlar ve “soğuk” geliyor. Benim aklıma gelen en eski şey ise bir dondurma. Başında kapüşonu, bir Eskimo mu bakıyordu bize bu dondurmanın üzerinden? Sanırım. Evet, Alaska’da Eskimo (o zamanlar onlara böyle derdim ancak şimdi bu terimin birçok nedenle kullanılmadığını biliyorum. Belki ileride söz edebilirim) diye andıklarımız dahil pek çok yerli kabilesi yaşıyor. Evet, Alaska’nın kimi bölgeleri, özellikle kimi dönemlerde çok soğuk olabiliyor. Evet, Alaska’da buzullar ve ayılar ve insan eli değmemiş geniş yaban alanları var. Ancak benim için Alaska demek “üşümek” değil, “ıslanmak” demek! Benim için Alaska demek “önüm, arkam, sağım solum yağmur ormanı” demek. Benim için Alaska demek “su” demek! Hiç dinmeyeceğini düşündürten yağmur, binlerce göl, nehir, kar, buzullar… Binbir formu ile su, su, su… Biz, Türkiye’nin yaklaşık 2 katı büyüklüğünde olan ve birbirinden oldukça farklı bölgelere sahip Alaska’nın, buzullar ve ayılar yanında yağmur ormanına ve totemlere ev sahipliği yapan ve kısaca “güneydoğu” olarak anılan bölgesinde yaşıyoruz. Alaska eyaletinin başkenti, bölgenin en büyük şehri Juneau’da. Alaska’nın tava sapına benzetilen bu bölgesi, okyanus dışında sadece Kanada’ya komşu ve 22 bin km. uzunluğunda kıvrımlı bir sahile ve bu sevmeyen kadın elinden şikâyetçi, ama damadı yere göğe koymayan kayınvalideyle sohbetin tadı bir başka oluyor. Daha kırk beşinde var yok, fakat erkenden yaşlanmış bir Amerikalı beyaz kayınvalideyle son haftalarda, aynı mekânda aynı saatlerde, birkaç kez rastlaşmaktaydık. Indiana eyaletinin Purdue Üniversitesi’ne yakın bir McDonalds köftecisinde... Onun torunu, benim oğlanla buradaki oyun yerinde arkadaş olmasa tanışamazdık; dahası, ahbap bile olduk... Yakında çat kapı Türkiye’ye ziyarete gelse şaşmam! Bizim Ali Nâzım, bugünlerde McDonalds ziyaretçisi olduğundan beri metazori gittiğim yerde bir iki merhabalaşmanın sonu döndü dolaştı, gelip sohbete dayandı. Üstü başı pejmürde, sağı solu enkaza dönmüş bir haldeydi: Amerikan jargonunda “white trash” olarak adlandırılıp dilimize “beyaz çöplük” diye çevrilebilecek olan, kenar mahallenin işsiz güçsüz kesiminden olduğu açıktı. Arada bir kaşını gözünü oynatarak tikler yapmak suretiyle konuşmasına bakılırsa, belli ki ya geçmişte yahut hâlâ fırsat ve parasını buldukça uyuşturucuya bana mısın demiyordu. Zayıf olup da oransız şişman görünenler vardır ya, işte öyle, kadıncağızın bedeni aşağıdan yukarıya tombullaşıyordu. “Ben haftada ya bir ya da iki kere yemek yerim”, dedi, “Buraya torunum için geliyorum, gelince de yemek yiyorum!” Yemek dediği, McDonalds hamburgerleri! Yanında patatesi bol, bedava kolası da var; en ucuzundan... “Peki haftada bir iki yemek dışında ne yersiniz” diye sorunca, yanıtladı: “Bana kola, patçips, kraker falan olsun yeter!” McDonaldsların oyun yerine 9 yaşındaki torunu için geliyordu. Torunu kızından olma, kızının adı Julie... Ama kızıyla birlikte yaşamıyor, 21 yaşındaki oğlu Jack ile aynı evde kalıyordu. Daha doğrusu, kalacak yeri olmadığından onun yanına sığınmış. Bu hikâyenin evveliyatını merak edip sorunca öğreniyorum ki John adlı eski kocası kadıncağızı yirmi yıl evvel Jennifer adlı bir striptizci için boşamış, o da çocukları alarak annesinin yanına yerleşmişmiş. Annesinin adı, aklımda yanlış kalmadıysa, Jane imiş. Uzun süre yatalak yaşamış, sonunda ölünce ondan miras kalır diye ümit ettikleri barakamsı bir ev vasiyetle kiliseye teslim edilmiş; bizimki yine kalmış mı evsiz... “Annem JanuaryOcak ayında öldü, babam Joseph ise yıllar evvel bir JuneHaziran ayında kendini asmıştı, bir erkek kardeşim vardı, adı James idi o da Wabash nehrinde bir JulyTemmuz günü boğuldu” dedi, “O yüzden J’leri ve j harfini sevmiyorum artık” diye lafını bağladı. Bir batıl inanç PURDUE gibi ne zaman J ile karşılaşsa kaçacak yer arıyormuş. Oğlu Jack kamyon şoförüymüş, “İyi çocuktur oğlum, ama gel gelelim kız arkadaşı, yani MAHMUT gelinim bir yedi bela, ondan hiç ŞENOL huzur göremiyorum” diye dert yandı. Jack’in kız arkadaşı 35 yaşında bir siyahi kadınmış, işsiz güçsüzmüş, galiba başkasıyla resmi nikâhı varmış da o nedenle boşanıp delikanlıyla evlenemiyormuş. “Aman iyi ki evlenmiyor, zaten aralarında 14 yaş var, kadın nerdeyse benim yaşımda” diye durumu açıklıyor, “Oğlum melek gibidir, ona yapmadık kapris bırakmıyor... Ben bile annesi olarak böyle naz hiç yapmadım. Kabahat bizimkinde aslında, ne vardı böyle bağlanacak...” Jack’in kadınından kötü muamele gören anneanne anlatıyor: “Oğlumun yanına sığındığımdan beri beni istemiyor. Sanki her yer temizmiş gibi salondaki kanapede uyurken gelip kulağımın dibinde elektrik süpürgesini açıyor, evden gitmemi istiyor, ben de torunumu alıyor, buraya geliyorum.” Kızı Julie 25’inde. Önce Amerikan ordusunda çavuş olmuş, sonra eşcinselliğini açıklayınca ayrılmış ordudan... Şimdi, Jessica adlı bir hanım sevgilisi var, onunla yaşıyor. Torunu ise kızı Julie’nin boşandığı eski kocasından; cin gibi oğlan... Kızı tezgâhtarlık yapıyor, sevgilisi Jessica bir yol inşaatı firmasında bayraktar olarak trafiğe çıkıyor. Onlar işe gidince torun anneannede... “Benim damat çok iyidir!” diye Jessica’yı yere göğe koymuyor, kadından damat olunduğunu da ilk kez böylece duyuyorum: “Anne, gel yanımızda kal, diyor ama ben oğluma kıyamıyorum, gelin dev anası gibi, ben olmasam oğlumu bir çırpıda ham hum yapar” diye gerekçesini ekliyor. Bir ara damat Jessica, kayınbiraderi Jack’in evine gidip gelin hanım Jemmima’ya görünmüş; neredeyse dövecekmiş... “Sen melek gibi kayınvalideme nasıl böyle davranırsın, alırım şimdi seni ayağımın altına” demiş. “Alır mı alır vallahi ayağının altına, benim damat bir doksanlıktır, kavga çıkmasın diye araya girdim!” Sohbet kıvamındayken, gitme zamanı yaklaşıyor ve çocuklar yanımıza geliyor. Torun çok akıllı, meraklı: Turkey neresi diye soruyor, başka sorular ekliyor. Anneanne pek oralı değil, sadece, “Aksanından Amerikalı olmadığını anladım, ama iyi birine benziyorsun, eşini al da gel bir akşam bize” diyor. Sahi, hayatı boyunca J harfiyle başlayan aylardan ve isimlerden yaka silkmiş kadının adını sormamışım, soruyorum...Adı, Judith imiş... Çıkıyoruz soğansızmaydanozsuz ve kimyonsuz köfteciden, arabada Ali Nâzım’ı çocuk koltuğuna oturturken arkadaşının adı neydi diye soruyorum... J’lerden nefret eden anneannenin torunu Jason imiş... [email protected] ‘J’leri G A Su, su, su... sahile hemen her yerde sokulan binin sessiz. Benzersizler. Türkiye’de de ılıman üzerinde adaya sahip. Bitki örtüsü, yağmur ormanı var, ayı var, güzelim coğrafyası ve yerli kültürü ile çok özel bir denizlerimiz var, balina var, kurt var… bölge. Örneğin, Alaska’nın ılıman yağmur Eşimin yapmaya başladığı ama ormanının neredeyse tamamı ve totem bitiremediği totem bile ülkemizde. Belki yapan kabileleri Tlingit, Haida ve bu yüzden benim için buzullar çok özel. Tsimshianlar burada. Bölgenin yüzde Apartmanımızın kapısından çıkıp 10 77’si (69 bin km²) Tongass ulusal ormanı dakika yürüyünce Mendenhall Buzulu’nu ile kaplı! Tongass hem Amerika’nın en görebildiğim için ne şanslıyım. Buzdan büyük ormanı hem de dünyanın nehrin karşısında insan ressam en büyük ılıman yağmur olmak istiyor! Her gün görsem ALASKA ormanının (Kuzey bile doyamadığım bu Kaliforniya’dan kuzeye, Kodiak büyüleyici buzul, sıcaksanız Adası’na dek uzanan Pasifik soğuruyor, soğuksanız ılıman yağmur ormanı) büyük paylaşıyor. Çok iyi dinliyor. bir parçası. Amerika’nın en Bu topraklarda binlerce yıldır ÖZGÜR KEŞAPLI doğanın bir parçası olarak ve büyük eyaleti olan Alaska’nın DIDRICKSON toplam nüfusu 700 bin bile gereğinden fazlasını almadan değil, Juneau’da ise yaklaşık 31 yaşamış olanlar Auke klanına bin kişi yaşıyor. Juneau’dan arka ait Tlingit yerlileri. 1879’da bölgede bahçesinde buzul olan şehir (buzul sahası gezen John Muir, bir yazar ve doğacıya 3800 km²) olarak söz ediliyor. Feribotla yakışır biçimde Mendenhall Buzulu’nu ulaştığınızda ya da uçakla alçalmaya “Auke” olarak isimlendirmiş ancak 1892 başladığınızda sizi buzullar karşılıyor. yılında buzulun ismi, bölgede araştırmalar Dağları çok severim ancak buzdan yapan bilimci Thomas Corwin nehirler de en az dağlar kadar bilge ve Mendenhall’ı onurlandırmak için görkemli. Hem hareket ediyorlar hem de değiştirilmiş. Juneau’da bir göl ve bir hiç kımıldamıyorlar. Hem sesliler, hem nehir “Auke” olarak geçiyor ancak insanın yine de canı sıkılıyor. Juneau’nun modern tarihi ise “altına hücum” döneminin tarihi bir bakıma. 1870’lerden itibaren altın peşinde bölgeye akın eden madencilerin kurduğu Juneau şehri adını, Tlingit şefi Kowee’nin yönlendirmesiyle altın bulan 2 kişiden biri olan Kanadalı madenci Joe Juneau’dan alıyor. Tlingit kültürü ve sanatını biraz biliyorsanız burada her yerde Tlingitlerin izini görüyorsunuz ve şehrin adının Fransızca olmasını da doğal olarak pek anlamlı bulmuyorsunuz. Geçenlerde ardı ardına birkaç Fransız filmi izleyince çok az bildiğim bu dil canlandı ve birden “Juneau” kelimesinin içinde “su” anlamına gelen “eau” kelimesinin yer aldığını sevinerek fark ettim! Yılın yaklaşık 225 günü yağışlı olan Juneau bugünlerde yine bir yağmur ülkesine dönüştü. Yağmuru çok sevdiğim için şikâyet etmedim ama arkadaşlar homurdanmaya başlayınca “Türkiye’yi nasıl buluyorsun” sorusuna eşimin kısaca “kuru” demesi geldi aklıma. Belki Güneydoğu Alaskalılığım pekiştikçe ben de yağmurdan şikâyet etmeye başlarım, kim bilir. Burada suyla ilgili tek şikâyetim yüzememekti ancak temmuzda önce Auke Gölü’nde, sonra (üstelik uzun uzun ve fokların biraz ötesinde!) Pasifik Okyanusu’nda yüzdüm! Özlediğim Kuzey Ege’nin soğuk sularından bildim bunu. [email protected] yazmışız neler? 1 993 yılında Belçika’da düzenlenemedi. ırkçıların kalesi “Türk asıllı Belçika ırkçısı: konumundaki Anvers kentinin Belkız!”, “Belçika’nın Milli Avrupa Kültür Başkenti Görüşçü sosyalistleri”, yapılmasını konu almıştım “AB’nin göbeğinde işkence!”, “Gülücüklerin altındaki ırkçı “Belçika ihraç ürünü: şeytan” başlığıyla Alkolsüz sürücü!”, “Irkçılığın Cumhuriyet’te yayımlanan ilk şakası yok, ırkçı şakalar pazar yazımda. Yabancı var”, “Belçika’da hoşgörü ve kökenlinin yüzüne gülen kiralık papaz servisi”, Anversli’nin sandıkta ırkçı “Belçika: Köpek cenneti”, partiye oy vermesini bir türlü “ABTürkiye ilişkileri ve anlayamamıştım. “Kültürün porno sanatı”, “Uzayda başladığı yerde ırkçılık biter” kızarmış patates hayal sloganıyla tanıtılan 1993 etmek”, “Belçika 6 haftada Avrupa Kültür Başkenti 450 ton zayıflayacak”, Anvers’te, kültürsanat da “Eşkıya torunu Nedim gelemedi üstesinden ırkçılığın! Gürsel!”, “Tanrıların besini: Bir süreliğine Türkiye’ye Çikolata!”, “Belçika’nın B’si: dönmem nedeniyle ara Bira!”, “Ortak pazara Nurcu verdiğim pazar yazılarına 27 yağıyor”, “Her şeyin hediye Ağustos 2000 tarihinde tekrar çeki var”, “Sürgün her yerde başladım. Bu süreçte 2006 yalnızdır”, “Şimdi Brüksel’de yılında pazar yazılarının ustası dilenme zamanıdır...”, Gürhan Uçkan ağabeyimizi “Dünya çizgi roman yitirdik. Yazılarımızın reklama başkenti”, “Listeli yaşam”, kurban gittiği ya da eklere “Sanat da bir insan hakkı”, kaydırıldığı oldu, ancak pazar “Kentlerin de ruhu vardır”, yazıları Cumhuriyet gazetesinin “Her şeyin yapıldığı okul...”, hep ayrılmaz bir parçasıydı. “Huzurevlerine alternatif: Gazeteyle özdeşleşti. Kızım Kanguruevler”, “Dünyanın dünyaya geldiğinde Belçika’da ilk hayal maratonu”, doğan bebeklerle benim “Brüksel’in Mahmutpaşası”, doğduğum diyarlarda dünyaya “Çok rahatsız edici polis: gelen bebeklerin VIP”, “Motosiklet taksi”, karşılaştırıldığı “Brüksel’in ahlak “Doğmuş çocuğa polisleri”, “Burası BRÜKSEL babasından Brüksel: mektup...” da bu Sürrealitenin sayfalarda yer aldı. başkenti”, “Hayal “Biraz büyü de kırıklığına uğratan kızım, seninle ulusal anıt”, adının nasıl “Otellere helal ERDİNÇ UTKU telaffuz sertifikası...”, edildiğinin “Lobicilik sorulmadığı, demokrasiye benim doğduğum diyarlara engel!”, “Brel’in şarkısındaki gidelim” dediğim kızıma bir de Brüksel”, “Boşanma fuarı oğlum eklendi. “Telgrafa ve modası!” ve “Lotodan çıkan mektuba sahip çıkalım” diye hayatlar” gibi yüzlerce pazar yazı yazmam belli ki işe yazısı yazdım. Hatta yaramamış. Email ve SMS’e “Brüksel’in bir başka yenildiler, Facebook’a ve yüzü...” yazısında genelev chat’e kurban gittiler. semtini bile anlattım. “Küreselleşme daha çabuk Diğer arkadaşlarımızın da insanlaşsın!” diye yazdıkça yaptığı gibi Türkiye dışında insanı öğütmeye devam etti “farklı” bir dünya olduğunu bu sistem. “Brüksel’de Karl sayfada size aktarmaya Marx’ın izini sürmek” de çalışıyorum. Vakit bulabilirsem fayda etmedi! 2002 yılı başında ilk fırsatta pazar yazılarımdan “Bu yıl, Avro yılı olacak... ” bir derleme yapıp “ORTAK diye Avro’yu karşıladık ama PAZAR YAZILARI” adıyla umduğumuzu bulamadık kitaplaştırmak istiyorum. Avro’dan! 27 Ağustos 2000 (Aslında en ideali Erdal tarihli gazetede yayımlanan “İş Atabek hocamızın önerdiği arkadaşınız cinsiyet gibi tüm arkadaşların pazar değiştirmeye kalkarsa!” yazılarından yapılan bir yazımda “Cinsiyet derlemenin Cumhuriyet değiştirerek kadın olan ve Els Kitapları tarafından adını alan iş arkadaşım Jan’ın kitaplaştırılması olur.) Ama öyküsüne” yer vermiştim. önce yarın gidip göbek “Teyze, size baba diyebilir fıtığından ameliyat olmam miyim...” de bir lezbiyen çiftin gerekiyor. Çıkınca “Belçika’da evlat edinme serüvenine yer hasta olmak!” nasıl bir şey anlatmıştım. “Brüksel’de ilk onu da aktarırım size! Hem de Turkish Gay Night” yazısında ilk elden, aracısız! anlattığım Brüksel’in ilk eşcinsel partisi bir daha [email protected] Neler ‘Aile şirketi gibi meclis’ Öktem, Türklerin yoğun olarak animarka’da, az bir oy yaşadıkları Gellerup Parken farkıyla da olsa 10 yıllık bölgesinden sadece 8 oy sağ iktidar sona erdi, 15 alabildi. Eylül’de yapılan seçimlerle Öktem, Danimarkalı merkez sağın “mavi blok”u seçmenlerin oylarıyla seçildi. yerini sol’un “kırmızı Kazanması halinde Sol Blok blok”una bıraktı. hükümetinde Bilişim Sosyal Demokrat Parti, Bakanlığı’na getirileceği Sosyalist Halk Partisi, Birlik Listesi ve Radikal Sol Parti’den bildirilen Yıldız Akdoğan ise oluşan sol blok, yüzde 50.4, sağ seçimi sadece 4 oyla kaybetti. blok ise yüzde 49.6 oranında oy 2007 yılında Sosyal Demokrat Parti’den Kopenhag aldı. Bu sonuca göre Sosyal milletvekili olan Akdoğan, bu Demokrat Parti’nin 44 seçimi kaybetme nedenlerini yaşındaki kadın lideri Helle açıklarken, “Dinci grupların ThorningSchmidt, sürdürdükleri karşıt Danimarka’nın ilk kadın kampanya etkili oldu. başbakanı olacak. Propaganda çalışmalarını 1966 doğumlu Thorningyürütürken birçok kez tehdit Schmidt, İngiliz İşçi Partisi’nin edildim. Seçim afişlerimin eski genel başkanlarından Neil üzerine ‘Demokrasi Kinnock’un oğlu Stephen riyakârlıktır; riyakârlığın cezası Kinnock ile evli ve 2 çocuk ise cehennemdir; kanunları annesi. 19992004 arasında yapmak Allah’a mahsustur’ Avrupa Parlamentosu’nda şeklinde sloganlar yazdılar. görev yaparken 2003 Seçim günü, seçimlerinde milletvekili bazı Türk ve seçildi, 2005 yılında da KOPENHAG Müslüman partinin genel grupların başkanlığına getirildi. sandığa giderek Danimarka bana oy parlamentosunda Helle vermelerini ThorningSchmidt, engellediler” Margrethe Vestager ve ALİ HAYDAR dedi. Pia Kjærsgaard gibi NERGİS Danimarka güçlü kadınların görev Haber yapmasına karşın, bu gazetesinin “Aile şirketi gibi seçimde kadınlar üçte bir parlamento” başlığıyla verdiği oranında temsil edildiler. habere göre, yeni parlamentoya 70 bin dolayında Türk’ün aynı soyadını taşıyan, yaşadığı Danimarka’da, 2 Türk birbirleriyle akraba çok sayıda kökenli kadın aday da milletvekili girdi. Geçen parlamentoya girmeyi başardı. seçimde kuzen adaylar olarak Özlem Çekiç, Sosyalist Halk parlamentoya giren Sören Partisi’nden seçildi. En ilginç Krarup ile Jesper Langballe, seçim ise Aarhus bölgesinde, bu seçimde yerlerini çocukları aynı partiden aday olan Türk Marie Krarup ile Jesper karıkoca Fatma Yeliz Öktem Langballe’ye bıraktılar. İki ile eşi Bünyamin Şimşek dönemdir milletvekili olan arasında yaşandı. Fatma Yeliz Christian Thulesen, bu Öktem, eşini eleyerek Liberal seçimde kardeşi Jens Henrik Parti Venstre listesinden Thulesen’i de parlamentoya milletvekili oldu. Radikal sokmayı başardı. Eski İslamcı grupların engelleme Danimarka Dışişleri çabaları nedeniyle Fatma Yeliz D [email protected] C MY B C MY B bakanlarından Niels Helweg Petersen, bu yasama döneminde aday olmadı, ancak yerine iki oğlundan biri olan Rasmus Helweg Petersen’i seçtirdi. Eski bakanının diğer oğlu Morten Helweg Petersen de geçen dönemde parlamentoya girmişti. Bu seçimde baba/oğul/kız ittifakına kardeşler de eklendi. Birleşik Liberal Partisi Genel Başkanı Anders Smauelsen, kız kardeşi Mette Bock’ı da parlamentoya soktu. Liberal Parti Venstre’nin eski başkanlarından Uffe Ellemann Jensen’in, geçen dönem Çevre Bakanı olan kızı Karen Ellemann Jensen, parlamentıda artık kardeşi Jakob Ellemann Jensen’le birlikte görev yapacak. Sosyal Demokrat Parti ile özdeşleşmiş Haekkerup ailesi de bu dönemde Nick ve Ole Haekkerup kardeşleri parlamentoya gönderdi. Danimarkalı ikiz kardeşlerden Villum Christensen, Liberal İttifak Partisi’nden, Troels Christensen de Liberal Parti’den milletvekili seçildiler. Danimarka’daki yeni sol koalisyon hükümetini, parlamentoda zorlu bir bütçe maratonu ile yabancılar ve emekliler yasasında yapılacak değişiklikler bekliyor. Temmuz ayında, komşu ülkeler İsveç ve Almanya’ya karşı giriş çıkışlarda pasaport ve gümrük denetimi uygulayan Danimarka ile AB arasında başlayan gerginlik ekonomiye de yansıyor. İsveç ve Danimarka, AB üyesi olmalarına karşın, kendi para birimlerini kullanmayı sürdürüyorlar. Danimarka Kronu, son yıllarda Avro ve İsveç Kronu karşısında değer yitiriyor...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle