17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 22 EYLÜL 2011 PERŞEMBE 4 HABERLER Hukukçular ve doktorlar, öğrenci muhalefetine yönelik artan polis şiddetine karşı harekete geçti Tayyip, Yeni Nâsır mı? Bilmediği tarihi çok seven, ona çok meraklı olan bir toplumuz. Tarih ile tevatür birbirlerine karıştırılınca, ortaya “tarih değil mi, uydur uydur söyle” çıkıyor. Kendi payitahtına bile egemen olamayan, padişahına suikast düzenleyip 26 kişiyi öldürüp 58’ini yaralayan suikastçıyı bile iki yıldan fazla hapiste tutamayan; bankasını basıp 3 kişiyi öldüren suikastçıyla pazarlığa girişip onu daha o gün Fransız gemisine koyarak Marsilya’ya gönderen bir “aciz devleti”nde haşmet arayıp ona özenen bu garip topluma ağlamalı mı, gülmeli mi? Son zamanlarda belirli çevrelerin Tayyip Erdoğan şişirmesi var. Onun Ortadoğu’nun yeni lideri olduğu söylentileri ısrarla pompalanıyor. Çok değil, şunun şurasında birkaç gün içinde Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Akdeniz’de doğalgaz araması karşısında Ankara’nın ne yapabileceğini görerek anlayacağız Tayyip Erdoğan’ın bölgedeki yerini. Ama belki o da önemli değil, önemli olan Tayyip Bey’in yerinin ne olduğu değil de, daha çok ne olduğunun sanıldığı. Bunun farkında olan yandaşlar da imajı şişirmeyi sürdürüyorlar. Tayyip Erdoğan yeni “Nâsır”mış, hatta Nâsır da kim oluyormuş, daha da büyükmüş.. Bunları söylemek için zır cahil olmak gerekir. 1942’de Hür Subaylar hareketinin gerçek önderi olarak iktidarı ele geçiren, 1943’te cumhuriyeti ilan eden, 1954’te, General Necip’i de saf dışı bırakarak iktidarı tek başına alan Nâsır, bir zamanlar Arap dünyasının emperyalizme baş kaldırışının, antiemperyalist direnişinin simgesiydi. Nâsır’ın yaşamöyküsünün arkasında, bloklara karşı koyup üçüncü bir yol arayan Bloksuzlar hareketinin Bandung Konferansı’nın liderleri arasında olmak (1955), İngilizlerin egemenliği altındaki Süveyş Kanalı’nın millileştirilmesi (1956), Mısır’ın gerçek egemeni Müslüman Kardeşler’in sindirilmesi ve nihayet Amerikan emperyalizminin baskısına karşın devasa eser Assuan Barajı (1968) var. Babasının, adını Cemal Paşa’ya özenerek koyduğu Nâsır bunları yaşama geçirirken, Adnan Menderes de ona karşı emperyalizmin oluşturduğu nasır rolünde Bağdat Paktı’nın kurucuları arasında yer alıyor, ABD emperyalizmi ile ikili anlaşmalar imzalayarak ülkeyi Amerikan üsleriyle dolduruyordu. Bunca yıldan sonra, sütten ağzı yanmış Türkiye dikkatli davranmalıyken, 1950’li yıllara dönerek ülkeyi yeniden Meclis’ten de geçmemiş ikili mutabakatlarla füze kalkanı bahanesiyle yeni Amerikan üsleriyle donatan Tayyip Erdoğan’da yeni Nâsır aramak için, “nasır” ile “Nâsır”’ı birbirine karıştıracak kadar şaşkın olmak gerek. Tayyip Bey, İran’a karşı İsrail’i korumak için Amerikan füze kalkanı sistemine zemin oluştururken, Arap Baharı denen oyunda emperyalist güçler ile birlikte yer alır, üstelik de işin nemasını Sarkozy’e kaptırırken, yalnızca kof bir sözde Filistin destekçiliğiyle bölge önderi konumuna gelemez. Bunu, olayları biraz anlayanlar rahatlıkla görüyorlar. Ama önemli değil. Önemli olan tarihi pehlivan tefrikası gibi görenlerin olayı nasıl algıladıklarıdır. Çünkü dönem, onların egemenlik dönemidir, bilginin değil. Cehaletin bu kadar at oynattığı bir dönemde Nâsır ile nasırın birbirine karıştırılmasından daha olağan ne olabilir ki? Bölgenin yeni nasırı cülusunu kutlayanlara hayırlı olsun! ‘İşkencenin yeri değişti’ İstanbul Haber Servisi İstanbul, Kocaeli ve Marmara üniversitelerinden akademisyenler, İstanbul Barosu üyesi avukatlar ve İstanbul Tabip Odası üyeleri, 2010 yılının son dönemlerinde öğrencilerin hak arama eylemlerine karşı artan baskı ve şiddete yönelik geniş kapsamlı hazırladıkları raporda, üniversitelerde “ifade özgürlüğünün toplu kullanımı” ve öğrencilere uygulanan polis şiddetine karşı “izleme ve gözlem grubu” oluşturulması istendi. İstanbul Barosu Orhan Apaydın Konferans Salonu’nda, düzenlenen toplantıda hazırlanan rapor kamuoyuna açıklandı. Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı üniversite öğrencilerinin son birkaç yıldır ciddi saldırılarla karşı karşıya kaldığını ve hekimlerin de işkenceye tanıklık ettiğini belirterek, “AKP, iktidara ‘işkenceye sıfır tölerans’ söylemi ile gelmişti. O töleransı hep birlikte gördük. İş Türkiye’de öğrencilere uygulanan polis şiddetinin BM’nin işkence tanımına tamamen uyduğuna dikkat çeken Türkiye nsan Hakları Vakfı Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, “ şkencenin illa cezaevlerinde ya da kapalı mekânlarda yapılması gerekmez. şkence sokakta da olabilir. Ne yazık ki Türkiye’de Adli Tıp iktidarın tarafıdır’’ dedi. kencenin yerinin ve tipinin değiştiğini gördük. AKP, örgütlü mücadeleye sıfır tölerans uygulamasını herkese gösterdi” dedi. Kaboğlu da Türkiye’de demokrasi ekseninde önemli sorunların yaşandığını vurgulayarak, üniversitelerin “ifade özgürlüğünün toplu kullanılması” için en uygun yerler olduğuna dikkat çekti. Prof. Dr. Kaboğlu, “Hazırladığımız rapor, bir hukuk belgesi niteliğindedir. Yaşananların bir fotoğrafıdır” dedi. şkence artık sokakta Türkiye’de ifade özgürlüğünü kullanmaya çalışan öğrencilere uygulanan polis şiddetinin BM’nin işkence tanımına tamamen uyduğuna dikkat çeken Fincancı, “İşkencenin illa cezaevlerinde ya da kapalı mekânlarda yapılması gerekmez. İşkence sokakta da olabilir. Ne yazık ki Türkiye’de Adli Tıp iktidarın tarafıdır. Oysa zarar görenin tarafı olması gerekir” diye konuştu. Prof. Dr. İbrahim Önce dayak sonra dava ve soruşturma Avukat Yeşim Yeşilyurt ise polis şiddetine uğrayan öğrencinin daha sonra davalarla karşı karşıya kaldığını, okulda disiplin cezasına maruz kaldığını ve eğitim hakkının da uzun sü ren yargılamaların ardından elinden alındığını belirtti. “Üniversite Öğrencilerinin İfade Özgürlüğünün Toplu Kullanımı” başlıklı ve 9 ay önce hazırlanmaya başlanan raporda, “belli başlı olaylardan kesitler, müdahalelerin kronolojik listesi, gösterilerin muhatapları, öğrencilerin beyanlarını doğrulayan örnek raporlar, orantılılık yanıltması, göz yaşartıcı gazlar, üniversite yöneticilerinin tutumu, demokratik kitle örgütlerinin tutumu, olayların siyasal ve hukuki bağlamı, yasalar, anayasa ve İHAS ekseni, yargı organlarının tutumu ve çözüm önerileri” başlıkları yer aldı. Raporda, alınması gereken önlemler bölümünde “barolar, tabip odaları, sendikalar, öğretim üyeleri ve öğrenciler” gibi bileşenlerden oluşacak “izleme ve gözlem grubu” oluşturulmasına karar verildiği ifade edildi. Sivil toplum örgütleri son dönemde öğrencilerin hak arama eylemlerinde polis şiddetinin arttığına dikkat çekerek, ‘sokağa inen işkenceye’ karşı izlem ve gözlem grubu oluşturma kararı aldıklarını açıkladılar. CHP Grup Başkanvekilleri Hamzaçebi, Muharrem nce ve Emine Ülker Tarhan, 1 Ekim’de başlayacak yeni yasama yılı öncesinde Parlamento Muhabirleri Derneği’ni (PMD) ziyaret etti. (Fotoğraf:AAABDURRAHMAN ANTAKYALI) MÜDÜR YARDIMCILARININ ROTASYONU Koncuk: MEB’e on binlerce dava geliyor Milli Eğitim Bakanlığı, KHK’de il müdürleri, ilçe müdürleri ile okul müdürlerinin rotasyona tabi olacağı belirtilmesine karşın müdür yardımcılarının da yerlerini değiştiriyor. Türkiye KamuSen Genel Başkanı Koncuk, hükümetin kendi çıkardığı KHK’yi ihlal ettiğini söyledi. MUSTAFA ÇAKIR Hamzaçebi, anayasa değişikliği çalışmalarını TBMM Başkanı’nın yürütmesini istedi ‘AKP, koordinatör olmasın’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, yeni anayasa sürecinde AKP’nin “koordinatör” rolü üstlenmeye çalışmasının sürece zarar vereceğini, çalışmaları TBMM Başkanı’nın yürütmesi gerektiğini söyledi. Hamzaçebi, “Anayasa yapım sürecinde meşruiyetin gereği olarak bütün milletvekillerinin Meclis’te olması” gereğinin de altını çizdi. CHP Grup Başkanvekilleri Hamzaçebi, Muharrem İnce ve Emine Ülker Tarhan, 1 Ekim’de başlayacak yeni yasama yılı öncesinde Parlamento Muhabirleri Derneği’ni (PMD) ziyaret etti. Hamzaçebi, TBMM’nin birinci önceliğinin yeni anayasa olacağını vurgularken TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in kendisini arayarak akademisyenlerle yaptığı görüşmeyi siyasi parti gruplarıyla paylaşacağını ilettiğini söyledi. Hamzaçebi, “Her siyasi parti grubu, kendi görüşlerini ifade edecektir ancak bu çalışma, TBMM Başkanı’nın koordinasyonunda yürüdüğü, Meclis Başkanı buna öncülük ettiği için burada herhangi bir siyasi partinin öncülük görevi üstlenmesi söz konusu olamaz. AKP’nin anayasa yapımında koordinatör rolü üstlenmeye çalışması sürece zarar verir” açıklamasını yaptı. Hamzaçebi, CHP’nin, parlamentonun öncelikli konularını değerlendirdiğini, birinci önceliğin çıkarılan KHK’lerin hızla TBMM’de görüşülmesi olduğunu söyledi. Meclis TV yayınlarının sınırlanmasını eleştiren Hamzaçebi, yeni, özgürlükçü bir anayasa için yola çıkarken Meclis TV yayınlarının kesintisiz olması gerektiğini kaydetti. Hamzaçebi, “Medya üzerinde büyük baskı var. Bu baskıyı çeşitli medya kuruluşları da içselleştirmiş durumda” dedi. ANKARA Türkiye KamuSen ve Türk EğitimSen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Milli Eğitim Bakanlığı’nın teşkilat ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararnamede (KHK), il milli eğitim müdürü, ilçe milli eğitim müdürü ile okul ve kurum müdürlerinin zorunlu yer değiştirmeye tabi olacaklarının belirtilmesine karşın, müdür başyardımcıları ve müdür yardımcılarının da rotasyona tabi tutulduklarını söyledi. Koncuk, eski yönetmelikte yer alan müdür yardımcılarına yönelik Sendika yasası yetkiye takıldı Kamu Görevlileri Sendikaları Yasası üzerindeki değişiklik görüşmeleri, MemurSen’in temsil hakkını tek başına kullanmak istemesi nedeniyle ilerlemiyor MUSTAFA ÇAKIR ANKARA Memur konfederasyonları ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı arasında 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Yasası üzerindeki görüşmeler sürerken, toplusözleşmenin tarafları, kimlerin Kamu Görevlileri Hakem Heyeti’ne itiraz hakkına sahip olacağı, heyetin kimlerden oluşacağı konularında anlaşma sağlanamıyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Milli Savunma Bakanlığı (MSB), Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ile Emniyet’teki sivil personelin sendika üyesi olması konusunu, Milli Savunma ve İçişleri bakanları ile görüşeceğini söyledi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Çelik ile memur konfederasyonlarının başkanlarının katılımı ile gerçekleştirilen Üçlü Danışma Kurulu toplantısında Kamu Görevlileri Sendikaları Yasası’nda yapılacak değişiklikler ele alındı. Türkiye KamuSen Genel Başkanı İsmail Koncuk memur sendikalarının genel kurullarının işçi sendikalarında olduğu gibi 4 yılda bir yapılması konusunda anlaşma sağladıklarını söyledi. Koncuk, toplusözleşmenin taraflarının kimler olacağı, kimlerin Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na itiraz hakkına sahip olacağı, heyetin kimlerden oluşacağı konularında MemurSen ile KamuSen ve KESK arasında anlaşmazlık olduğunu söyledi. KamuSen ve KESK’in katılımcı toplusözleşmeden yana olduklarını dile getiren Koncuk, şöyle devam etti: “Ancak MemurSen ‘En büyük sendika biziz. Biz toplu sözleşmeye otururuz’ mantığı ile yaklaşıyor. Oysa KamuSen ile KESK’in üye sayılarını toplarsak MemurSen’den çok daha fazla. MemurSen temsil hakkını tek başına kullanmak istiyor. Hakem Heyeti’ne de sadece MemurSen’in kendisi başvurmak istiyor. Bu katılımcılığa aykırıdır. MemurSen’in karşısında iki büyük konfederasyon var. Bu onları yok saymak anlamına gelir.” KESK Genel Başkanı Lami Özgen de bakanlığın toplantıya hazırlıksız geldiğini, daha önce konuşulanların taslağa geçirilmemiş olduğunu gördüklerini belirtti. D SK’ten kıdem tazminatı eylemi D SK, kıdem tazminatının kaldırılmak istenmesine yönelik girişimleri Kocaeli, Gebze, zmir, Bursa, Orhangazi ve Eskişehir’de düzenledikleri etkinliklerle protesto etti. Yapılan eylemlerde konuşan Birleşik Metal ş Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu, AKP hükümetinin işçi sınıfının 75 yıllık kıdem tazminatı hakkına göz diktiğini belirtti. 1980 askeri darbesiyle başlayan işçi haklarına saldırıların 31 yıl boyunca devam ettiğini anlatan Serdaroğlu, “ şverenlerin sürekli yakındıkları kıdem tazminatı gibi bir yükümlülükleri olmasına rağmen bunca işten çıkarmanın yaşandığı ülkemizde kıdem tazminatı olmadığı takdirde yaşanacak kıyımı düşünmek bile istemiyoruz” diye konuştu. rotasyonun KHK’de yer almadığını vurguladı. Ayrıca KHK’de mevcut düzenlemelerin KHK’ye aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam edileceğinin belirtildiğine işaret eden Koncuk, “Buna karşın bakanlık on binlerce müdür yardımcısının yerini değiştiriyor. Ben bunun yanlış olduğunu bakanlık yetkililerine de ifade ettim. Müdür yardımcılarının yargı kararları ile geri döneceğini, bunun bir kaosa neden olacağını ilettim. Bütün izahıma karşın bakanlık inatla şu anda bunu uyguluyor” dedi. Koncuk, Milli Eğitim Bakanlığı’nın “bile bile lades” dediğini, on binlerce dava ile karşı karşıya kalacağını kaydederken, “Kendi çıkardıkları KHK’ye aykırı olarak bu uygulamayı yapıyorlar. KHK’nin yürürlük tarihi 14 Eylül. 14 Eylül’den sonra müdür yardımcılarına rotasyon yapamazsınız. Oysa 14 Eylül’den sonra bu işlemlere başladılar. Şu anda müdür yardımcılığı rotasyonu yapılıyor. Bunun yanlış olduğunu Milli Eğitim Bakanlığı’nın kendisi de biliyor. Bunu bana ifade ettiler” diye konuştu. Probleme bir çözüm bulunamadığını, birilerinin bakana yanlış yaptırdıklarını savunan Koncuk, “Duruşmalı bir dava açıldığında avukatlar 1150 lira devletten vekalet ücreti alıyor. 20 bin, 30 bin müdür yardımcısını bu rotasyona tabi tuttuğunuz zaman açılacak davalarda devletin gireceği zararı düşünün. Babalarının çiftlikleri mi var? Yazık değil mi devlete!” değerlendirmesini yaptı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle