17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 EYLÜL 2011 PERŞEMBE CUMHUR YET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 15 Uluslararası Milas Festivali, tarihteki ‘Karia festivalleri’nin coşkusunu yaşattı ‘Doruklar Ülkesi’nin geleneği Anadolu’nun antik coğrafyasında Büyük Menderes ile Dalaman nehirlerinin arası Karia’ydı… kuzeyi Lydia, güneyi Lykia, batısı Ege Denizi, doğusu ise Frigya’ydı. Muğla’nın Akdeniz’le buluşan Ortaca, Dalyan ve Fethiye ilçeleri Lykialı’dır… Güney Ege’deki Köyceğiz, Marmaris, Datça, Ula, Milas, Kavaklıdere, Yatağan ve Bodrum ilçeleri de Karialı... Karia, yüce dağlarından ve sarp tepelerinden ötürü olsa gerek, eski dilde “doruklar ülkesi” anlamına geliyor. “Mylasa” ise 1 bölgenin ticaret, kültür ve yönetsel başkentiydi. Zaten böyle olmasa, binyıllardan bu 2 güne adı “değişmeden” gelmezdi. Nitekim önce asırlık Mehmet Ali Ağa Konağı’nın “Turhan Selçuk Karikatürlü Evi”ne dönüşmesi; derken Hacıapti Mahallesi’ni bezeyen “Turhan Selçuk Parkı”; şimdi de “Uluslararası Turhan Selçuk Karikatür Yarışması”yla kutsanan Milaslı Turhan Selçuk da sanatının “doruğu” değil miydi? Tıpkı kardeşi İlhan Selçuk’un da aydınlanma neferliğinin “doruğu”ndaki Cumhuriyet aydınımız olması gibi?.. 2011”in festival kortejinin de kilit taşındaki çift ağızlı balta figüründen ötürü bu adı taşıyan kealtalı Kapı Korteji merli kapıdan geçmesi, başkanı haklı çıkartmıyor Doruklar Ülkesi’nin başkentinde 1418 Ey mu? lül’de ilk kez uluslararası düzenlenen “Milas Hele “Milas’ın Dünü ve Bugünü” panelinin, Festivali” için Belediye Başkanı Muhammet restorasyonu tamamlanmak üzere olan tarihi Tokat dedi ki; “binlerce yıl önceki Karia fes Çöllüoğlu Hanı avlusunda “güvercin”lerin kativalleri geleneğinin ve coşkusunun izinden nat sesleri eşliğinde yapılması, kentin geçmişini gidiyoruz”. barışçıl umutlarıyla da buluşturuyordu… Doyumsuz kaynak sularıyla ün yapan Labranda’nın anısına 1800 yıl önce düzenlenen “Zeünya yarıştı us Labrandos Festivali”, Milas’ın kuzey giriÖnce, arkadaşımız Kamil Masaracı’nın dişindeki Baltalı Kapı’dan başlarmış... “MS leğinin belediyenin onayıyla Turhan Selçuk Ka1Abdülcanbaz ve arkadaşları, Milas Turhan Selçuk Parkı duvarında.... 2Festival korteji 2 bin yıl önceki gibi Baltalıkapı’dan kente girerken... 3Uluslararası Turhan Selçuk Karikatür Yarışması Birincisi ranlı Çizer Dariush Ramezani’nin yapıtı. 4Milas Belediye Binası olarak restore edilecek Hadi Eskişar Konağı. 3 Eyvah Türkler Geliyor!!! “Mamma li Turchi!” yani “Anneeee Türkler geliyor!” ya da “Eyvah Türkler geliyor!” Bu sözler kim bilir kaç çocuğun korkulu rüyası oldu! Yemeğini yemeyenleri, okula gitmek istemeyenleri, yaramazlık yapanları anneler yıllar boyu bu sözlerle korkuttu. “Türkler geliyor, sözümü dinlemezsen seni onlara veririm”… İtalyanların Osmanlı döneminden bu yana kullandıkları bu söylem, artık korkutmuyor sadece gülümsetiyor. Ancak şu günlerde daha da çok gülümsetiyor . Çünkü “Mamma li Turchi”nin peşine hemen bir başka cümle eklenmiş durumda: “Bu defa filmleriyle geliyorlar!!!” Roma’dayım… “Roma Türk Film Festivali”nde… Korkuyu gülümsemeye dönüştüren, tarihe ironik bir gönderme yapan bu söylem festivalin “motto”su. Sanatın gücünü gülümsemeyle çoğaltan harika bir buluş bence bu seçim. Bu seçim, bu tasarım (düşünceden görüntüye) Zeynep Sungur’a ait. Böyle bir festival düşüncesi sayısız kültürel etkinliğe imza atan Serap Engin ve Sevinç Baloğlu’ndan (SRP İstanbul) çıkmış. Ferzan Özpetek’in canı gönülden kolları sıvayıp seferber olması… Tofaş çatısı altında yer alan İtalyan lüks otomobil üreticisi Lancia’nın sponsorluğu… TC Kültür Bakanlığı himayesi, Avrupa Birliği Bakanlığı ve Roma Türkiye Büyükelçiliği’nin desteği… Bunların bir araya gelmesiyle festival gerçekleşiyor. Festival bu akşam Yavuz Turgul’un “Av Mevsimi” filmiyle açılıyor. Onur ödülü de alacak olan Yavuz Turgul, Roma’ya gelemedi. (Uçak korkusunu yenemedi rivayeti dolaşıyor.) Size bu satırları Roma’daki basın toplantısında yazıyorum… Roma şehir merkezinin en büyük parklarından biri olan “Villa Borghese” bahçelerinin içinde yer alan, İtalyan sinema sektörünün en önemli kuruluşlarından biri olan ‘Casa del Cinema’da yani “Sinema Evi’ndeyiz… Açık hava ve kapalı sinema salonlarıyla, fuayelerinde yer alan muhteşem sergileriyle, İtalyan sinemasının dev isimlerini taşıyan birbirinden güzel alanlarıyla burası 2004’te Marcello Mastroiani adına yapılmış… Mekânı görünce meslektaşlarımla kıskançlıktan kahrolduk! Roma Türk Film Festivali’yle ilgili ayrıntıları sizlere yarın anlatacağım. Dün akşam vardım Roma’ya: İlk izlenimim: Daha festival başlamadan İtalyan basınının seferber olması: “Republica” gazetesi önceki gün iki sayfasını Türk filmlerine ve Ferzan Özpetek’e ayırmıştı. Bugün aynı gazete Türkiye üzerine genel bir yazıda, ekonomik ve politik analizlerini sürdürürken diğer gazeteler yine Türk sinemasına ve Ferzan Özpetek’e sayfalarını açıyor. Festivalin Onursal Başkanı Ferzan Özpetek dün akşam festival konukları ve basın için bir yemek verdi. (Yemeği sokakta yiyebildik, çünkü henüz Tayyip Erdoğan buralara uğramamıştı.) Bir yanımda ustaların ustası Şener Şen her zamanki alçakgönüllülüğü ve bilgeliğiyle, karşımda Cem Yılmaz mizah gücünü sonsuz bir ciddiyetle sürdürerek çevresindekileri büyülediler. Bu arada, Ferzan Özpetek İtalya’daki sevgi ve saygı çemberinden hiç ama hiç şımarmayan tavrıyla bir kez daha herkesin hayranlığını kazandı. Ancak itiraf etmeliyim ki Roma büyükelçimiz Hakkı Akil, hazırcevaplıkta, atiklikte, zekâya dayalı mizah ve ironide Şener Şen ve Cem Yılmaz’la yarışabilecek donanımda ve güçteydi… Ferzan Özpetek’in onu basın toplantısında “Bana güven sağlayan, bana güç veren sefirimiz” diye tanıtmasına hiç şaşmamalı. Kulağım basın toplantısındaki açıklamalarda: Ferzan Özpetek, Şener Şen ve Cem Yılmaz’ı İtalyanlara tanıtıyor. Tofaş CEO’su Ali Pandır, kurumunun kültüre verdiği önemi, desteği, katkıyı anlatıyor. Önce “Sinema Evi”nin Müdürü daha sonra Roma Belediyesi’nin Kültür Müdürü söz alıyor. TC Kültür Bakanlığı temsilcisi Abdurahman Çelik sayısal önemli bilgiler veriyor… “Mamma li Turchi!” Festivalin tanıtım filmini izliyoruz. Harika! Alkışlar alkışlar… Bu söylem, “bu başlık” Zeynep Sungur’a aitmiş.. Devamı yarına… Şimdi kesmek zorundayım, çünkü basın toplantısında Cem Yılmaz konuşmaya başladı… İtalyanca bilmediği için galiba Japonca konuşacak… Durun bakalım… 4 ekliyordu: “Aynı mezarda ailenin tümünün müzisyen olduğuna dair de bulgular var.” Bunları dinlerken, paneli izleyen “Karialı” sanatçı, Muğla Milletvekili Tolga Çandar’ın yüzündeki gururlu bakışları tercüme etmek de bana düştü; “eğer Karialı o müzisyenler olmasaydı, Tolga Çandar da olmazdı...” Karia’ya yakışanlar rikatürlü Evi’ne dönüşen Hacı Ali Konağı’nda, yurttan ve dünyadan 1503 eserin gönderildiği karikatür yarışmasının seçilmiş 40 eserini gezdik. Birinci olan İranlı çizer Darıush Ramezani ile diğer ödül alanları kutladık. Aynı “ev”de Belediye Heykel Atölyesi sanatçılarının eserlerini de alkışladıktan sonra Çöllüoğlu Hanı’na geçtik. Panelde, Prof. Dr. Adnan Diler, Yrd. Doç. Dr. Abuzzer Kızıl ve Prof. Dr. Kadir Pektaş, Karia’dan Osmanlı’ya uygarlık serüvenini anlattılar. Halikarnaslı (Bodrumlu) tarihçi Heredot, ünlü, “insan Karia’da yaşar” sözünü bölgenin sadece eşsiz doğası için mi söylemişti; yoksa kültürünü de önemseyerek mi bu ayrıcalığı vurgulamıştı? Cevabı hocaların açıklamalarında ortaya çıkmıştı. “Karialılar aynı zamanda sanatçıydı” diyen Paktaş, “bir Doriodon mezarında bulunan müzik aletleri çarpıcıdır” diyor ve Uluslararası Milas Festivali’nin ayrıntıları bu yazıya sığmaz... Ancak, Alman Grup Duo Taksim ile Ekvatorlu Kızılderili grup İnka Sol’un meydanlardaki özgün müzik gösterilerine; Volkan Konak’tan Baba Zula’ya; İzmir Devlet Senfoni Orkestrası’ndan, Mecaz, Gelişim ve Karya gruplarına kadar “bizimkiler”in katkıları; bölge sanatçılarının resim, fotoğraf, minyatür, tezhip sergileri; halıkilimelişidokumacılık şöleni; canlı heykeller, sokak çalgıcıları, davul zurna resitali; zeybekler ve Turkuaz Dans Topluluğu’nun gösterileri; kitap fuarından “zeytinciliğimiz” ve “halıcılığımız” panellerine ve elbette ki Makbule Kaya ile Tolga Çandar’ımıza kadar, adlarını sayamadığım diğer sanatçıları ve Dilek Kutlu ile Max Bendo’nun sundukları Karia’ya yakışır program unutulmayacak.. Peki, Milas böylesi zengin geçmişine yakışır kimlikli bir geleceği nasıl inşa edecek; bunu da gelecek yazılarımıza bırakalım... B D Ceren Necipoğlu’nun arpı koruma altında CAN HACIOĞLU 22. EFES P LSEN BLUES FEST VAL YARIN ADANA’DA BAŞLIYOR Blues kervanı yollara düşüyor Kültür Servisi Pozitif organizasyonuyla gerçekleşen Efes Pilsen Blues Festival bu yıl 22. kez yollara düşüyor. 20 farklı şehirde, 24 konserle 22. yılına giren festival, yarın Adana konseriyle başlıyor. Bu yılın yıldızları Lucky Peterson, Rick Estrin & The Nightcats ve John Mooney, 23 Eylül 29 Ekim tarihleri arasında Türkiyeli dinleyenlerle buluşacak. Bugüne kadar 256 sanatçının konser verdiği 338 konser ile Türkiye’nin farklı uçlarından toplamda 406 binin üzerinde müzikseveri blues müziğinin dev isimleriyle buluşturan festival, bu yıl sırasıyla; Adana, Antakya, Mersin, Kayseri, Konya, Antalya, Denizli, Kıbrıs, Gaziantep, Diyarbakır, Erzurum, Trabzon, Ankara, Eskişehir, Bursa, Balıkesir, İstanbul, Edirne, Çanakkale ve İzmir’e gidiyor. Blues müziğin önemli isimlerinden Willie Dixon tarafından çok genç yaşta keşfedilen, Lucky Peterson New York`un en köklü blues müzisyenlerinden. İlk kaydını 5 yaşındayken yayımlayan sanatçı, The Tonight Show ve The Ed Sullivan Show programlarında yıllarca çaldı. San Franciscolu armonika ustası Rick Estrin 1970’lerde henüz 20 yaşındayken Muddy Waters ve grubuyla armonika çalmaya başladı. Estrin grubu The Nightcats ile sahnede olacak. Bluesun Mississippi ekolünü temsil eden en önemli sanatçılarından biri olan John Mooney, bugüne kadar 12 albüm yayımladı. Mooney, grubu Bluesiana ile birlikte çalacak. ESKİŞEHİR 2009’da katıldığı uluslararası yarışma sonrası Brezilya’dan dönerken düşen uçakta yaşamını yitiren arp sanatçısı Ceren Necipoğlu’nun kullandığı antika arp, Eskişehir’de koruma altına alındı. Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı tarafından kilitli özel bir cam içinde koruma altına alınan arpın yanı başına Necipoğlu’nun fotoğrafı ve verdiği son konserinin programı da konuldu. Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müdürü Prof. Dr. Bülent Alaner, sanatçıların zor yetiştiğini belirterek, “Eskişehir’deki konservatuvarımızın yetiştirdiği dünya çapında sanatçılarımız ve dünya çapında adından söz ettiren hocalarımız var. Ceren Hoca’nın yokluğuna okulumuz ve bizler hiçbir zaman alışamayacağız. Hedefimiz arp sanatında Ceren Hoca’mız gibi başarılı öğrenciler yetiştirmektir” dedi. Bilkent Senfoni sezonu açıyor Kültür Servisi Bilkent Senfoni Orkestrası 201112 konser sezonunu yarın ve 24 Eylül Cumartesi günleri gerçekleştirilecek “Sezon Açılış Konserleri”yle açıyor. BSO’nun Ankara Bilkent Konser Salonu’nda gerçekleştirilecek konserler saat 20.00’de başlayacak. Açılış konserlerini Sanat Direktörü Işın Metin yönetecek. Konserlerin solistleri ise, İngiliz The Times gazetesi tarafından “Tanrı’nın flüte armağanı” olarak tanımlanan Sharon Bezaly ile Türkiye’nin en tanınmış arp sanatçısı Şirin Pancaroğlu. (www.bso.bilkent.edu.tr) Lucky Peterson C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle