17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 EYLÜL 2011 PERŞEMBE CUMHUR YET SAYFA 13 Süreyyapaşa Hastanesi Başhekimi Yalçınkaya’nın bayram mesajına TTB’den tepki Allah’ı baştabip ilan etti stanbul’a damalı otobüs yolda İstanbul Haber Servisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, itfaiye, zabıta ve İETT çalışanlarıyla bayramlaştı. Topbaş, Edirnekapı İETT Garajı’nda İstanbul’un yeni otobüslerini tanıttı. İETT otobüslerinin yeşil, halk otobüslerinin ise turkuvaz mavisi renklerinde yenileneceğini söyleyen Topbaş, şöyle devam etti: “Toplu taşıma araçları kullanımını arttırıyoruz. Otobüslerimizi de damalı yapacağız. Bu dünyada ilk. Londra’nın kırmızı otobüsleri var. İstanbul deyince de damalı otobüsler akla gelsin. Halk otobüsleri ise 2013 sonuna kadar alçak tabanlı, klimalı araçlarla değiştirilecek. ” Topbaş, İETT şoförlerinin sürekli oturmaktan çeşitli hastalıklara yakalanmaması için bayramdan sonra sabah sporlarına başlanacağını dile getirdi. Fotoğraf: AHMET DUMANLI AA Savaş ve Barış!.. Bugün 1 Eylül, Dünya Barış Günü... Şu ironiye bakın, bu tarih, Hitler’in ordularının 1939’da Polonya’ya saldırdığı 2. Dünya Savaşı’nın başladığı tarih!.. Bu kanlı paylaşım savaşında tam 65 milyon insan can vermişti!.. Efendiler, “Barış Günü” olarak o günü seçtiler... Herhalde “ne halt yediğimizi sürekli hatırlayalım” diye düşündüler!.. O nedenle de en kanlı savaşları artık mazlum milletleri birbirlerine kırdırarak, kendileri de parsayı (petrol, maden vb.) toplayarak gerçekleştiriyorlar.. Hem güvenli, hem kârlı; fena mı?.. Neyse, “Barış Günü”nün üstüne iki de bayram ekleyin; emperyalizme ilk büyük tokadın 2630 Ağustos’ta Türkler tarafından Dumlupınar’da atılışının 89. yılı... Zafer Bayramı... Ve büyük bir dinin barış ve esenlik dilediği, yaklaşık bir buçuk milyar insanın kucaklaştığı Şeker Bayramı... Ve Cumhurbaşkanı ve Başbakan, böylesine önemli bayramların çakıştığı (şayet Cumhuriyet yaşarsa iki bayramı ancak 33 yıl sonra aynı gün kutlayacağız), barış ve kardeşliğin egemen olması gereken bir zamanda ve de aynı saatlerde buyurdular ki: Artık geriye dönüş yok!.. Artık çok geç!.. Hangi konuda geriye dönüş yok?.. Hangi konuda çok geç?.. Tabii ki Suriye konusunda! Daha düne dek el ele, kol kola resmi geçit yaptıkları, sırtını sıvazladıkları, “kardeşim” diye seslendikleri, Beşşar Esad hakkında!.. Şimdii, sıradan bir Türk yurttaşının bu tablo karşısında sorması gereken sorular var; örneğin şu soru: Size ne!.. Irak’ta 2 milyon Müslüman katledilirken, toprağından sökülüp atılırken, tecavüze uğrarken neredeydiniz?.. Ayrıca bu Esad, daha dün mü iktidar oldu?.. Yahu bu çocuğun babası da diktatör değil miydi?.. Hama kentinde katliam oldu diye yırtınıyorsunuz, (ki; ben gezdim, gördüm. Katliam yayınları yapan El Cezire televizyonunun, AP’nin, AFP’nin, Reuters’in bir tek muhabirini, kameramanını göremedim, zaten yoktular!.. Tüm yayınları Ürdün’den, Beyrut’tan yaptıklarını öğrendiğimde midem bulandı) madem böylesine duyarlı, böylesine insan hakları âşığıydınız, baba Esad 2 Şubat 1982’de Müslüman Kardeşler’in ayaklanma girişimini binlerce, on binlerce kişiyi katlederek bastırdığında nerelerdeydiniz?.. ABD, AB, insan hakları örgütleri, Soros’un çocukları nerelerdeydi?.. Uzayda mı?.. Yoksa o zaman senaryonun o sayfasına henüz gelinmemiş miydi?.. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi, Sağlık Bakanlığı’na bağlı Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. İrfan Yalçınkaya’nın hastanenin resmi sitesinde yayımladığı bayram mesajına tepki gösterdi. TTB, “İmamın başhekimi Allah’ı baştabip ilan etti” değerlendirmesinde bulundu. TTB basın açıklamasında, mesajın laiklikten sabıkalı bir siyasi iktidar döneminde sağlık ortamının ne hale geldiğini gösteren bir “ibret belgesi” olarak kamuoyuna sundukları kaydedildi. Başhekim Yalçınkaya, hastanenin sitesinde yayımladığı bayram mesajında şu ifadeleri kullandı: “Hastalıklarımıza şifa, dertlerimize derman veren; kai ‘ bret belgesi’ Çınar sonsuzluğa uğurlandı süre foMilliyet gazetesinin uzun gazeteci toğraf servisini yöneten Yalçın Çınar (65), dün Teşvikiye Camisinde kılınan öğle namazından Ulus Mezarlığı’nda toprağa verildi. Çınar, dün ailesi ve meslektaşları tarafından son yolculuğuna uğurlandı. Sürekli basın kartı sahibi gazeteci Yalçın Çınar’ı dün Teşvikiye Camisinde meslektaşları ve dostları yalnız bırakmadı. Tören öncesi Çınar’ın eşi Nazlı, oğlu Emre ve kızı Hande taziyeleri kabul etti. Yalçın Çınar’ın cenaze törenine yıllarca beraber çalıştığı mesai arkadaşları ve meslektaşları katıldı. Koyu Beşiktaşlı olduğu belirtilen Çınar’ın tabutuna Beşiktaş bayrağının konulması dikkat çekti. Cenaze törenine katılan mesai arkadaşları “Çınar’ın dürüst, işini seven biri” olduğunu belirtti. natın (evrenin) mutlak (gerçek) anlamda Başhekimi (Baştabibi) olan yüceler yücesi Allah’ın bizlere armağanı olan Ramazan (Oruç) Bayramı münasebetiyle tüm Süreyyapaşa ailesini tebrik ediyorum. Yine bu vesileyle mabedimize namahrem eli değmesin, ezanı Muhammed’i yurdumuzun üstünde ebedi inlesin ve bu cennet vatanımıza alçakları uğratmamak için varını yoğunu, en değerli emanet olan canlarını ortaya koyan aziz gazi ve şehitlerimize minnet ve şükranlarımızı bir kere daha sunuyorum.” TTB, “Çok ses, tek yürek miting”inde yer alan bir pankartı polemik konusu yapıp “Biz Dr. Che’nin değil, Mustafa Kemal Atatürk’ün izindeyiz” diyen Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a “Şimdi ne yapacaksınız” diye sordu. Bayram’a Hoş Geldin Diyebilecek miyiz! PER HAN ERGUN K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK [email protected] İslamda 12 ayın bir kutsalı sayılan “Şehri Ramazan” sona erdi. Barışın, dostluğun, affediciliğin ve nefse hâkimiyetin simgesi olan bu ayda sağlık koşulları uygun olanlarca oruç farizesini yerine getiren Müslüman kullarına Ramazan Bayramı ödül sayıla gelmiştir. Ayrıca Ramazan (Şeker) Bayramı, ek olarak saygının, sevginin getirdiği mutlulukların da kutlama günlerini içerir... Bu bayramın getirilerini özellikle bu yıl acaba yaşayabiliyor muyuz? Çünkü; Sayın Başbakan’ın ramazan ayının kapsamındakileri göz önüne alarak, acımasız PKK’ye “Bu aydan sonra gerekeni yapacağız” demesini fırsat bilerek aralıksız hemen her gün TSK’nin geçiş yollarına mayın döşeyip patlatarak, pusuya yatıp kurşunlayarak, erlerimizi hatta erbaş ve subaylarımızı şehit etmekle yetinmeyip bir de yol keserek kaçırmalarla ocaklarına ateş düşürerek analarının, yakınlarının yüreklerini, onları gözyaşlarına boğarak onulmaz acılarla yakıyorlar. Halkımız da bu koşullarda “Bayram gelmiş neyimize!” diyerek elemleniyor. Öyle ki hain, eli kanlı PKK arife günü bile 3 erimizle 2 korucuyu da şehit düşürdü. Ailelerinin kent ve köylerinde cenazeleri kara toprağa verildi. “Acılarınızı göstererek hainleri sevindirmeyin” öğüdü yüreklerimize düşen hançerlerin acısıyla yerine getirilemiyor. “Yeter artık ey devlet, bu kan dökücülere gereken daha fazla geç kalınmaksızın yapılsın” dedirtiyor. Gösteri sanatları ustası TuncelKurtiz, bir toplantıda destansı yapıttan seslendirdiği, “Geçit yok, yetti artık yetti. Geçit yok bu kovboylara” dizeleriyle emperyalist ABD’nin Irak’ı işgalle, milyonlarca insanı “demokrasi getiriyoruz” yalanlarıyla katledişini etkili biçimde durumu kavrayamayanlara ayna tuttu. ABD’nin gerçek amacının, oranın petrolünü elde etme olduğu bilinirken, yazık ki o günlerde ırz düşmanı kovboyları, bir de kutlama gafletine düşmüştük. Aynı oyunlar Libya’da Fransa’nın da katılımıyla sahnelendi. Çünkü orada da kaliteli petrol kaynakları var. Kaddafi yönetimi, bindirilmiş muhaliflerle yıpratılmayınca II. Dünya Savaşı’nda Batılılarca komünizme karşı kurulan NATO güçleriyle sindirilmeye çalışıldı. Yoksa Libya’ya komünizm gelmiş de bizim haberimiz mi yoktu. NATO buna mı müdahale etmek istemişti!.. Sayın Başbakan, bu kötü niyeti öğrendiğinde Libya’yı kayırıcı biçimde “NATO’nun orada ne işi var” demişken on gün sonra fikir değiştirip NATO’nun oraya çıkışını, “NATO oraya tespit ve tescil için gidiyor” di ye tanımladı. Bir de onlara hükümetimizce, işlemlerinde İncirlik yetmezmiş gibi Ege kıyılarında da üs verildi. Hatta yardım amacıyla donanmamızın gemisi de Libya’ya gönderildi... Şimdi de ABD’nin gündemine Suriye oturdu. İlk işi halkı kışkırtıp ayaklandırarak muhalif çeteler oluşturup Beşşar Esad’a savaş açtırmak oldu. Buradaki amaç da açık seçik belli. Suriye’nin bizimle, özellikle de ABD’nin düşman gördüğü İran’la ittifaklarını İsrail’in lehine ortadan kaldırmak. Tabii bir de Suriye’deki doğalgaz kaynakları söz konusu. ABD bu oyuna bizi de figüran etti. Oysa daha kısa süre önceye kadar 840 küsur kilometrelik sınırla yakın komşumuz Suriye ile can ciğer sarmaş dolaştık. Vizeleri kaldırmanın yanında, tüm ticaret ilişkileriyle büyük dostluk içindeydik. Şimdi ise onlara savaş açma korkutmalarıyla bu bağlarımızı sözde ora halkının demokratik haklarının uydurulan senaryolara karşı koruyuculuğu rolüne soyunarak bağlarımızı kopardık. Uydurulmuş söylentilerin var olup olmadığını yerinde görmek için gözünü budaktan sakınmayan gazeteci Banu Avar’la oraya giden bir grup araştırmacı gazeteci ekranlardan açıkça belirterek Suriye’de hayatın eskisi gibi sulh ve sükun içinde olduğunu röportajlarıyla kanıtladılar. İktidarın dış siyasetimizdeki bu tutumu, 88 yıllık komşularımızla sürdürdüğümüz siyasi tavra da ters düşüyor. Açıkça M. Kemal Atatürk’ün yakın komşularımızla sıfır düşmanlık ilkesinden adeta vazgeçiliyor. Tarihi gerçeklere lütfedilip bakılırsa gene I. Dünya Savaşı sonunda Osmanlı’yı haritadan silmek için emperyallerin istemi ve desteğiyle İzmir’e çıkarak savaş istilası yapan Yunan askerlerinin Sakarya Nehri’ni aşarak zafere kavuştuklarına inandıkları sırada Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa, Fevzi Paşa ve Kâzım Paşa’yla Afyon’da bir araya geldi. O beraberlikte Kurtuluş Savaşı’na karar verildi. Özetle büyük savaş planlarıyla 26 Ağustos’ta başlatılan Sakarya Meydan Savaşı sonunda 30 Ağustos’ta Yunan ordusu bozguna uğratılarak, ‘Zafer’e ulaşıldıktan sonra 9 Eylül’de düşman İzmir’den denize döküldü. Komutanları Venizelos’a baş eğdirildi. Esir edildiği halde M. Kemal Paşa onunla el sıkışarak, komşularıyla düşmanlığı sıfırlayarak kesin dostluğu ilan etti. Atamızın savaşlarda gösterdiği başarılara karşın yakın komşularıyla sulh ve sükunu ilke edinmesini Venizelos tarihe not düştüğü beğeni sözleriyle ifade eder. Yazık ki AKP iktidarı bu ilkeden de siyasette ileri demokrasisiyle vazgeçti. Hakkımızda hayırlısı!.. Ç ZG L K KÂM L MASARACI [email protected] Soru çok, ama yanıt yok!.. Bugün “demokrasi”, “insan hakları” diye yırtınan Batı değil miydi petro dolarları kırıştıkları o diktatörleri, o mazlum milletlerin tepesine diken?.. Siz değil miydiniz, Amerikan kuklası Suudi Kralı’nı uçak kapılarında karşılayıp fotoğrafı altında, eller dizlerde beşuş çehreyle gülümseyen?.. Tüm bu soruları ve diğer binlercesini geçelim; asıl sorulması gereken, birbiriyle bağlantılı iki soruyu soralım: Neden şimdi?.. Karşılığı ne?.. Tabii, bir de son soru var: Karşılığı ne olursa olsun, bir koca milleti, bir koca ülkeyi bu kan denizine, çıkılması olanaksız bataklığa sokmaya değer mi?.. Eğer vakit çok geç olduysa, soruyu şu formda sormak gerek: Değer miydi?.. Kutlama: Başta tutsak yurtseverler olmak üzere tüm aydınlık insanların, kurtuluşun imzası olan “Zafer Bayramı”nı ve halkımızın “Şeker Bayramı”nı kutluyorum… BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 HARB SEM H POROY HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N [email protected] 1/ Üç zar ve iki 1 ya da daha fazla oyuncuyla 2 oynanan şans 3 oyunu. 2/ Göz 4 leri görmeyen... 5 Yağ dokusunun, bulundu 6 ğu yerde büyü 7 mesiyle oluşan 8 iyicil ur. 3/ Balıkesir’in Su 9 surluk ilçesinde bir 1 2 3 4 5 6 7 8 9 kaplıca. 4/ Alanya il 1 V E R Ç E N İ K çesinin tanınmış bir 2 A L İ A Ğ A ON plajı... Yunan mito 3 R A N T İ Y E E lojisinde aşk tanrısı. 4D A K R İ L İ K 5/ Tavlada “üç” sayıI H E N İ sı... “Trabzonhur 5 E M 6 L E K MA J Ö R ması, cennethurmaİ N sı” gibi adlar da veri 7 A L A C A 8 A B A R A Ü S len bir meyve. 6/ 9A L AMA N A U AIDS’e neden olan virüs... Sina Yarımadası’nın ortasındaki çöl. 7/ Bilgisayarda, üzeri tıklanan küçük simgelere verilen ad... Yerölçümünde uzaktan gözlenen taksimatlı cetvel. 8/ Şöhret... Rütbesiz asker. 9/ Sinema filmlerinin çekimi sırasında kullanılan ve üzerinde birtakım bilgiler bulunan tahta... Eski dilde su. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Rus mutfağına özgü, yemekten önce sunulan meze tabağı. 2/ İşçi... “Bebek beni del’eyledi / Yaktı yaktı eyledi” (Türkü). 3/ Giysi ve eldiven yapımında kullanılan bir tür yumuşak deri... Erkek geyik. 4/ Atın aralıksız ve düzenli adımlarla hızlı yürüyüşü. 5/ Başlangıçta yer alan... Tuzağa düşürülen şey... Bir soru sözü. 6/ Elle kolun, ayakla bacağın birleştiği bölüm... Eskişehir yöresine özgü, çubuk biçiminde yapılan bir tür helva. 7/ İştah açmak için yemekten önce alınan içki. 8/ Bir tür deniz taşımacılığı... Cennet bahçesi. 9/ Artvin ilinde, “ulusal park” kapsamına alınan bir yayla. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle