19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 AĞUSTOS 2011 CUMA CUMHUR YET SAYFA HABERLER Birinci Ergenekon davasında Cumhuriyet’e molotofkokteyli atmaktan sanık Şinal, TEM polislerini suçladı: 7 El bombasını polis verdi HAT CE TUNCER Birinci Ergenekon davasında Cumhuriyet’e motolofkokteyli atılması dosyası sanığı Bedirhan Şinal, bugüne kadar verdiği “organize suç örgütü elebaşı olduğu iddia edilen Sedat Peker’in adamı Boğaç Kağan Murathan’ın kendisini azmettirdiğine” ilişkin ifadelerini reddetti. Terörle Mücadele Şubesi’nde görevli polislerin Cumhuriyet gazetesine atması için verdikleri bombayı atmadığını, molotofkokteyli attığını anlatan Şinal, cezaevine para gönderildiğini öne sürdü. Silivri 1 No’lu Cezaevi Müdürü’ne kendisine yaptığı baskılar nedeniyle yumruk attığını söyleyen Şinal, bileklerini keserek intihar girişiminde bulunduğunu anlattı. Davanın dünkü 191. duruşmasında Ergenekon davasıyla birleştirilen 30 Mart 2008’de Cumhuriyet gazetesine molotofkokteyli atılmasına ilişkin dosya sanıklarının savunmalarının alınmasına geçildi. Organize suç örgütü elebaşılığı suçlamasıyla başka bir davadan tutuklu olan Ergenekon’dan tutuksuz yargılanan Sedat Peker de ‘ STANBUL EMN YET ’NDE ÖRGÜTLENM Ş ÇETEN N ÜRÜNÜ’ Şinal, organize suç örgütü elebaşılığından hükümlü Nuri Ergin’e davada tutuklu yargılanan emekli Tuğgeneral Veli Küçük aleyhine ifade vermesi için büyük paralar ödendiğini öne sürdü. Şinal, iddialarını söyle sürdürdü: “Ben hayatımda ne tanırım Veli Küçük’ü. Ama adam bana geliyor ‘Veli Küçük hakkında şöyle demen lazım’ diyor. Bunlar stanbul Emniyet Müdürlüğü içinde örgütlenmiş çetenin ürünüdür. Bu insanların burada olmasının sebebi de budur. Şinal, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in de Silivri Cezaevi’ne bir yazı yazdığını öne sürerek “Sadullah Ergin benim hiçbir şekilde Murathan ile yan yana getirilmemem için bir yazı yazmış. Sadullah Ergin beni ne tanır, ben onu ne tanırım” dedi. Şinal, sanıkları göstererek “Bana buradan kimse talimat vermedi. Eylem talimatı veren polislerdir” diye konuştu. hazır bulundu. Tutuklu sanık Şinal, Bayrampaşa Cezaevi’nde aralarında Boğaç Kağan Murathan’ın da bulunduğu sanıklar tarafından Cumhuriyet gazetesini bombalamaya ve geçen yıl kaybettiğimiz İlhan Selçuk’u öldürmeye azmettirildiği şeklindeki önceki ifadelerini reddetti. Şinal “Ben İlhan Selçuk’u hiç görmedim ki suikast yapayım. Selçuk’a tehdit mektubunu bana yazdıranlar, bu komployu bana kurduranlardır. Davanın sanıklarının burada olması, Türkiye Cumhuriyeti Emniyeti içinde örgütlenmiş çetenin üretimidir” dedi. 2007’den beri polisin üzerinde baskı kurduğunu öne süren Şinal, şunları anlattı: “2007 yılında bana Organize Şube’den bir polis tarafından silah verildi. Haydarpaşa’da silahla yakalandığımda 16 yaşındaydım. 1992 doğumlu olduğum halde 1988 yazdırdılar. Yaşımı büyüttükten sonra cezaevine girmem gerekiyordu. Bayrampaşa Cezaevi’nde B Blok’ta 15 gün kaldıktan sonra C Blok C27 koğuşuna geçtim. Üç ay boyunca Boğaç Kağan Murathan diye birinin bu koğuşta kaldığını görmedim. Burada sanık olan Seyhun Zaim, Bora Ballı ve Bayram De mir vardı. Bunlar Eyüp Ülkü Ocakları’dan tanıdığım kişilerdi. Bu koğuşa bilerek verildim. Murathan kalmamıştır. İddia edilen planlamaları da yapmadık. Her şey polisler tarafından planlanmıştı. Bir oyuncu gerekiyordu. Büyük baskı ve tehdit altında bırakılarak kurban oldum.” atmam için bir el bombası ve silah verdi. Ben Cumhuriyet’e bomba atılması konusunda tereddüte düştüm. Patladığı zaman yaşanacakları düşündüm ve bomba atmaktan vazgeçip molotofkokteyli hazırladım. Bombaları Cerrahpaşa’daki arkadaşlarıma verdim. Cerrahpaşa’da bir olaydan sonra o bombayı atmışlar. Yani Cerrahpaşa’da patlayan bomba, polislerin bana Cumhuriyet’te atmam için verdiği bombadır. Arkadaşlarımla Cumhuriyet’e molotof bombası mı ses bombası mı atacağımızı tartıştık. Ses bombası malzemesi de vardı.” Masanın Başında Oturan Kişi Olmanın Bedeli Başbakan Yardımcısı Arınç’ın, Genelkurmay Karargâhı’nın Çakmak Salonu’ndaki Yüksek Askeri Şura toplantı masasına tek başına oturarak, teamülleri değiştiren Erdoğan’ı desteklemek amacı ile yaptığı açıklamaya ben de imzamı atarım. Doğrudur: Bir köyde iki muhtar olmaz. Seçilmişleri temsil ederek yürütme erkinin başı olan başbakanlar, ‘Bizim Köy’ün de elbette tek muhtarıdırlar. O tek muhtarın da ihtiyar heyeti denilen asker, sivil bürokratlardan oluşan bir danışmanlar ekibi vardır. Dün YAŞ’ta alınan kararları televizyondan izlerken Silahlı Kuvvetler’deki atama ve terfi işleri için Cumhuriyet ordusundaki teamüllere harfi harfine uyulmuş olunduğunu görmekten memnun olanların arasında ben de vardım. Sanki apoletlerine yeni yıldızlar eklenen bir subay ya da o subayın aile bireylerinden birisi gibi sağduyunun Başbakan’ı terk etmeyişini, hiddet ve partizanlığın Çakmak Salonu’nun kapılarından girmediğini görmek iyi bir şeydi. O duygular içinde bugünkü yazımı bilgisayarımın belleğine dökerken anılarım 1974’lü yıllara uzanan bir yolculuk yapmam için, “zaman tüneli”nin kapılarının açılmasını sağlamıştı. 12 Mart muhtırasından sonra yapılan genel seçimlerden birinci parti olarak çıkan Ecevit’li CHP’ye hükümet kurma görevi verilecekti. Ama asker hâlâ Ecevit’in başbakanlığını içine sindirmekte güçlük çekiyordu. O tarihte Deniz Kuvvetleri Komutanı olan Oramiral Kemal Kayacan, Silahlı Kuvvetler’in sözcüsü, ben de CHP’nin temsilcisi olarak, gazeteci Kadri Kayabal’ın aracılığıyla buluşuyor ve ordunun kışlasına dönmesi, demokrasinin kurallarının bütünü ile ve arızasız olarak işletilmesini sağlamaya çalışıyorduk. Üç ya da dördüncü buluşmamızda Genelkurmay Başkanı Semih Sancar ve komutanların seçilmiş iktidarın başı olan Ecevit’in başbakanlığında askerin atama ve terfi gibi özlük işleri için olağanüstü bir sorun yoksa sözü YAŞ üyelerine bırakması önerisiyle sınırlı bir isteği oldu. Genel başkana bu öneriyi götürdüm. “Kimin ne kadar yetenekli olduğunu bilenler komutanlardır” yanıtını aldım. Aylar sonra Kayacan Paşa, Kıbrıs çıkarmasından da sorumlu komutan olarak cebinde 25 Ağustos’tan geçerli olmak koşuluyla emekliye ayrılma yazısı olduğu halde görevini yapmayı sürdürürken eşi bizim eve gelmiş ve eşime “Acaba” demiş, “Kemal’in emeklilik kararı bir yıl uzatılamaz mı?” Feriha Hanım’ın dileğini Başbakan’a götürdüm. “Hatırlar mısın? Hükümeti kurarken senin aracılığınla Sayın Kayacan hangi isteklerini ısrarla bizden talep etmişti” dedi. TSK’nin bu geleneksel kuralının bir saat titizliğiyle işlemesi, sivil iradenin YAŞ toplantı masasında tek başına oturan başbakanları tedirgin değil; mutlu etmelidir. Sivil bürokrasiyi etkileme sevdasından vazgeçmeyen particilik dürtülerinin askerin atama ya da emeklilik işlerini biçimlendirmesi moral bozmaktan başka bir sonuç vermez. Başbakan tek muhtar olarak elbette masanın başında tek başına otursun. Ama o masada özellikle terörün belini kırma sorumluluğunu da üstlenmiş, yine tek kişinin kendisi olduğunu hatırından çıkartmadan! ‘ ki çocukla hazırladık’ Cumhuriyet’e atılan molotofkokteylini Taşocakları mevkiinde 15 yaşlarındaki O.A. ve U.E. ile hazırladığını anlatan Şinal, “34 gün önce Cumhuriyet’in yerini tespit etmek için Şişli’ye gitmiştim. Bir gün önce de gözetlemek amacıyla Cumhuriyet’e gittim. Nasıl girilir, nasıl çıkılır baktım” diye konuştu. 30 Mart 2008’de O.A. ve U.E. ile Cumhuriyet gazetesinin önünden 45 kez geçtiğini anlatan Şinal, “Köşede ekip otosunda polisler vardı. Uyuyorlardı. Cumhuriyet’in güvenlikleri otomatik silahlı oldukları için silahı U.E’ye verdim. Molotofu atarken ateş açarlarsa ateş etsinler diye verdim. O sırada muhabirler habere gitmek için çıkıyorlarmış. Molotofu attım, U.E. yakalandı. Ben ve O.A. Taşocağı’na geldik. 5 saat sonra beni evden alıp götürdüler” diye konuştu. Başkan Hasan Hüseyin Özese’nin “Bomba veren, silah veren polisler kim, kim baskı yapıyor? İstersen kapalı oturum yapabiliriz” soruları üzerine Şimal şöyle konuştu: “Daha sonra yazılı olarak vereceğim. Dosya kapsamında ilgili polisler bellidir. Terörle Mücadele Şube Müdürü’dür, ifademi alan polislerdir.” Şinal gözaltına alındıktan sonra TEM Şube’de baskı altına alındığını belirterek şöyle devam etti: “3 gün boyunca beni yediler bitirdiler. Kendisine ‘komutan’ denilmesinden zevk alan uzun saçlı bir grup amiri vardı. Bana aklınıza gelmeyecek şeyler yapıldıktan sonra kabul etmek zorunda kaldım. Ben yetimim, tek suçum yetim olmak. Anneannem ölünce hesabında 150 milyar çıktı. Beş kuruşu olmayan kadının hesabında bu kadar para nasıl çıktı? Bana son 15 gün öncesine kadar cezaevine hiç tanımadığım insanlar, anneannemin ismiyle her ay 12 milyar para gönderdiler. 4 yılda toplam 1516 bin lira para yatırmışlardır. Hesaplarım incelensin.” Cezaevi’nde baskı altında olduğunu ileri süren Şinal, “Bunları anlattıktan sonra yarına çıkamayabilirim. Cezaevini devletin kurumu sanıyorsunuz ama orası dingonun ahırıdır. TEM’den polisler istedikleri gibi girip çıkabilirler. Benimle de görüşme yaptılar” dedi. ‘Olacakları düşündüm’ Şinal iddialarını şöyle sürdürdü: “Gaziosmanpaşa’da Hakan adlı bir işadamının teksil atölyesinde Terörle Mücadele Şubesi’nden polisler bana Cumhuriyet gazetesine D NK C NAYET DAVASI ‘O gün’ herkes susmuş Hrant Dink’in öldürüldüğü sokaktaki kamera görüntülerinden yola çıkan ve o saatler arasında telefon görüşmesi yapan kişilerin tespini isteyen Dink ailesine GSM şirketleri “O saattte görüşme yapan kimse yok” dedi. T B ise “Özel hayatın gizliliğinin ihlal edileceği” gerekçesiyle olumsuz yanıt verdi. İstanbul Haber Servisi Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürüldüğü gün Agos gazetesi önünde görülen 4 kişinin kimlik tespiti için GSM operatörlerine yapılan başvurulara gelen yanıtlar avukatları şoke etti. İki şirket “Baz istasyonu yok” derken bir şirket ise “11.0015.00 arasında telefon görüşmesi yapılmadığını” savundu. Hrant Dink cinayetiyle ilgili şaşırtıcı gelişmelere bir yenisi daha eklendi. Cinayet gününe ait kamera kayıtlarında şüpheli bir kişinin önce saat 11.16’da bir kumaş mağazasının önünde, daha sonra ise cinayete kısa bir süre kala saat 14.53’te bir bankanın önünde telefonla konuştuğunun tespit edilmesi üzerine Dink ailesinin avukatları, bu kişinin konuştuğu iki noktanın bilgilerini ve cinayet günü 11.00 ile 11.25 ve 14.45 ile 15.00 saatleri aralıklarında yapılan tüm görüşmelerin listesi ve kimlere ait olduğunun tespit edilmesini istedi. Gelen yanıt ise avukatları şoke etti. İki GSM şirketi, “O bölgede baz istasyonu yok, dolayısıyla görüşme listesi yok” diye rapor gönderdi. Diğer GSM operatörü ise “Baz istasyonu var ama o zaman diliminde kimse görüşme yapmadı” yanıtını verdi. ‘ simleri yazılı vereceğim’ Beyoğlu’nda esnaf kepenk kapattı Beyoğlu Mis ve Bekâr sokak esnafı, Beyoğlu Belediyesi’nin dükkân önlerindeki masa ve sandalyeleri toplamasına tepki amacıyla 1 günlük kepenk kapatma eylemi yaptı. Beyoğlu Belediyesi’ne yürüyüş düzenleyen esnafa CHP stanbul l Başkanı Yardımcı Doç. Dr. Bahri Şahin ve partililer de destek verdi. Dün Mis Sokak girişinde masa üzerine sandalye, dükkân anahtarı ve ekmek koyarak protesto eden esnaf “Masa sorunu da açılım ister Başbakan” dövizleri taşıdı. Burada esnaflar adına açıklamayı yapan Ahu Yükselen, belediyenin aldığı kararı yaşam alanına müdahale olarak niteledi. Şahin de “Esnaf 2 yıldır işgaliyelerini ödüyor. Belediye bu yanlıştan bir an önce dönerek sıkıntıyı büyümeden çözmelidir” dedi. Daha sonra Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan ile görüşen heyet adına açıklama yapan Yükselen, Demircan’ın “Dükkân önlerine 6 masaya izin verdim, insanlar sokak partileri yapıyor. Çok şikayet aldık. Bize biraz mühlet verin, bir düzenlemeye gideceğiz” sözlerini aktardı. (Fotoğraf: UĞUR DEMİR) Express’ten polis devleti uyarısı İstanbul Haber Servisi Aylık kültür ve siyaset dergisi Express, temmuzağustos sayısında “Otoriterlikten Totaliterliğe Polis Devletinin Ayak Sesleri” başlığıyla Türkiye’de yaşanan son gelişmeleri ve güvenlik güçlerinin baskıcı tutumunu kapağına taşıdı. Derginin bu sayısında, “İşte para, işte şike, işte taraftar, Metin Kurt yalnızlığı”, “Türkçe olimpiyatları: Gördüm nurlu geleceği”, “Hopa operasyonu 12 Eylül’ün ötesinde” gibi yazılar yer aldı. Express arka kapağını da uzun yıllar İHD’de mücadele veren ve 24 Temmuz’da yaşamını yitiren gazeteci Şaban Dayanan’a ayırdı. Başarı destek bekliyor ABD’deki ünlü müzik okullarından Berklee College of Music’ten yüzde 100 burs kazanan Özçelik’in, yardımseverlere ihtiyacı var S BEL BAHÇETEPE ‘Bu dava siyasi’ T B: Özel hayat Gelen bu ilginç yanıtlar üzerine avukatlar kayıtları yeniden istedi. Ancak bu kez de Telekomünikasyon İleşitim Başkanlığı’ndan (TİB) “Kayıtlar verilirse görüşme yapan kişilerin özel hayatı ihlal edilmiş olur” yanıtı geldi. Gelen yanıtlara tepki gösteren Dink ailesinin avukatı Arzu Becerik, TİB’in bu tavrıyla engelleyici bir rol oynadığını belirterek kendilerinin telefon görüşmelerinin kayıtlarını istediklerini, içerik talep etmediklerini söyledi. Boğaziçi Üniversitesi ElektrikElektronik Mühendisliği 3. sınıf öğrencisi Deniz Özçelik (21), Amerika’daki en iyi müzik okullarından olan “Berklee College of Music” adlı okuldan 4 yıllık lisans programı için vokal dalında Türkiye’den ilk kez yüzde 100 burs kazandı ancak maddi imkânsızlıklar nedeniyle bursunu kaybetme ihtimaliyle karşı karşıya. Çok sayıda ödülü de olan Özçelik, 4 Eylül’de okula giderek kayıt olması gerektiğini ancak maddi sorunlar yaşadığını belirtti. Özçelik, “Bu okula giderek eğitim almayı ve ülkemi dünya çapında müzik projeleri ile en iyi şekilde temsil etmeyi istiyorum. Okula gidebilmek için maddi desteğe ihtiyacım var, yoksa okula kayıt dahi yaptıramayacağım” dedi. Müziğe olan ilgisi 5 yaşındayken oyuncak orgu ile başlayan ve ilkokulda klavye dersleri alan Özçelik, 2006 yılında KASDAV Liselerarası Müzik yarışmasında “Jüri Özel Ödülü” ve “en iyi 2. solist” ödülünü kazandı. Ezel Akay’ın yönettiği “Yedi Kocalı Hürmüz” filminde oyuncu kadrosunda da yer alan Özçelik, film müziklerini seslendirdi. Akbank 18. Caz Festivali’nde Sertab Ere Deniz Özçelik, ABD’deki en iyi müzik okullarından “Berklee College of Music” burs kazandı. ner’le özel konserler veren Özçelik, 2010 Temmuz ayında Çin’de düzenlenen ve yaklaşık 90 ülkeden 450’nin üzerinde koro ve 40 bine yakın katılımcıyla gerçekleşen, uluslararası alandaki en büyük çaplı ve en prestijli koral müzik etkinliği olarak gösterilen dünya koro olimpiyatları “Word Choir Games Shaoxing 2010”a katılarak üç altın ile Türkiye’ye döndü. kazanan Özçelik, Boğaziçi Üniversitesi’ndeki eğitimini de dondurduğunu söyledi. asraflarımı karşılamam gerek’ Özçelik, “Müzik okulu bir ay sonra başlıyor ama gidebilmem için ev kirası, uçak parası gibi masraflarımı karşılamam gerekiyor. Gittiğim zaman Berklee’nin bir biriminde personel olarak çalışacağım, dışarıdan da işlere başvurdum ancak ders dışındaki zamanımın tümünde kazanabileceğim miktar, bunları karşılamaya yetmeyecek. Çok büyük bir fırsat kaçırmak istemiyorum” dedi. ‘M Geçen yıl ABD Boston’daki Berklee College of Music’in 5 haftalık yaz programına burslu olarak katılan ve girdiği sınavlarda vokal dalında burs C MY B C MY B ırsatı kaçırmak istemiyorum’ ‘F Şinal, Ergenekon davasıyla birleştirilmeden önce İstanbul Özel Yetkili 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada gizli oturum yapılması için dilekçe vermesini polisin istediğini öne sürerek “Gizli oturumda saldırıyı yapmamdaki amacı sordular. Ben de bu davanın amacının siyasi olduğunu söyledim. Çünkü Ergenekon’la bağlanması gerekiyordu. İlk başta Cumhuriyet’in seçilme nedeni Ergenekon’dur. Onların amaçlarına hizmet ettiğim için suçluyum” dedi. Şinal’in “Aydınlık dergisinde okumuştum. ‘Beşiktaş terör örgütü’ diyordu. Çok doğru. Savcılar bizim gibi zavallı. Polisler ne diyorlarla öyle yapıyorlar” sözleri üzerine Başkan Özese, Şinal’i uyardı. Üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu ise “Frene bas Bedirhan. Mahkemeyi töhmet altında bırakma. Daha önce ‘Polisin üzerine yıkmak istiyorlar. Allah bana ömür verdikçe bunu yapamayacaklar’ diye beyanların var. Sana ne oldu?” diye sordu. Bedirhan Şinal “Ben de onların adamıydım, Bora Ballı’ların yanındaydım. Beni kullanmalarına izin verdim, onları yaktım. Ama 15 gün önce fay kırıldı” dedi. Başkan Özese, Sedat Sami Haşıloğlu soru yöneltirken konuşmayı sürdüren Şinal’ın mikrofonunu kapattırdı. Evlerde mühimmat bulundu SAKARYAADANA (AA) Sapanca’da jandarma, S.C’ye (55) ait evde uzun namlulu silah ve mühimmat bulunduğu bilgisi üzerine operasyon düzenledi. Evde, 2 Kalaşnikof tüfek, 1 taaruz tipi el bombası, 3 şarjör ile 180 fişek ele geçirildi. Adana’da ise polis, 1997’de uzman çavuşluktan ayrılan Mutlu S’nin evinde arama yaptı. Evde, çok sayıda mühimmat bulundu. ‘Yargı birliği önünde engel’ ANKARA(Cumhuriyet Bürosu) CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, özel görevlendirilmiş mahkemelerin yargı birliğinin önündeki en büyük engel olduğunu savunarak hükümete, bunları kaldırma çağrısı yaptı. Tarhan, “Bu mahkemelerin, yargı birliğine aykırı olduğu konusunda Sayın Bozdağ’ın ya bilgi eksikliği vardır ya da bunları yargı birliğini zedeleyen unsurlar olarak görmemektedir” dedi. MHP’den Kemal Burkay tepkisi ANKARA (ANKA) MHP Genel Sekreter Yardımcısı Abbas Bozyel, iktidarın Kemal Burkay üzerinden götürmeye çalıştığı yeni açılım paketinin ikinci Habur travması yaşatabileceğini belirtti. Bozyel, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın Burkay’ın dönüşüyle ilgili sözlerinin etnik bölücülerin tezleriyle paralellik taşıdığını öne sürdü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle