19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 29 AĞUSTOS 2011 PAZARTES 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Yeni CHP mi? Yeniden ve Değişen CHP mi? Sorumlu bir aydınımızın ülkemizdeki demokrasinin varlığı ile ilgili “Ben bu ülkeye demokrasinin geldiğini hiç görmedim ama birkaç kere gittiğini gördüm” sözünü artık yaşamak istemiyoruz. neten kadroların üretkenliği ve çalışma azmi her zaman zinde olmalı ve yeni alternatif seçeneklerini hazırda bulundurmalıdır. Üzücü Fanteziler YARIN 30 Ağustos Zafer Bayramı. Aynı zamanda, Ramazan ya da Şeker Bayramı’nın da ilk günü. Pek sık görülmeyen böyle olağanüstü bir rastlantı şerefine olağanüstü bir şeyler yapılsın ister insan, değil mi? Eski zamanlarda olsaydı, padişah genel af ilan ederdi herhalde. Cumhuriyet rejiminde böyle bir şey olamayacağına göre, ister istemez hayal kurarsınız. Örneğin, Cumhuriyet yıkılmasın, ülke bölünmesin, yasal düzen bozulmasın derken, aslında ve farkında olmadan, cumhuriyetçi rejimi nasıl hırpaladığımızı, toplumu nasıl kutuplaştırdığımızı ve yasal düzeni nasıl düzensizlendirdiğimizi düşünüp hiç değilse kuracağınız hayalin bu olumsuzlukları düzeltmeye yarayacak hayaller olmasına özen gösterirsiniz; hep “örneğin” diye diye. rneğin, son ayların yakalama ya da tutuklama kararlarında karar konusu olan askerlerin hiç zorlama olmadan, neredeyse tam bir asker disiplini ve düzen özeniyle tıpış tıpış adliye binalarına gidişlerinden ilham alarak, “Acaba 30 Ağustos şerefine asker tutuklular, hatta hükümlüler için birkaç günlük serbestlik ilan edilemez mi?” diye bir düşünce geçmez mi içinizden? Hatta, tam askerce olsun diyerek, “Bu serbestlik günlerinde kıtaya dönüp o sürede ne yapmak gerekiyorsa o da yapılacaktır” koşulunu koymak, örneğin. Nöbetse nöbet, törense tören ve biriki gün ev izni gibi. u günlerde bunun zaten özlediğimiz sonuçlara nasıl katkıda bulunabileceğini tahmin etmek de çok düşündürücü olur belki. Örneğin, varsayın ki izinli askerler, rütbeleri ne olursa olsun, o rütbeyle törenlere katıldılar ve resmi geçit alanlarında birliklerinin başında bayrağı selamladılar. Alkışlarla ve eşlerinin, çocuklarının, anababalarının gurur gözyaşlarıyla... Sonrasında, kışlaya dönüş gibi, tutukluluğa dönerek. Elbet, hiç şakası olmayacak, aslında acıklı bir fanteziden söz edilmekte olduğunu akıldan geçirince derin hüzün duymadan durabilir misiniz? Ne var ki, böyle bir hayal kurma egzersizi bile içine düştüğümüz durumların ne denli ürperti verici sayılması gerektiğini anlamaya yetiyor. Aklın bir an önce egemen olmasını sağlamanın gereğini anlamaya da. Dr. Hüseyin ÖZKAHRAMAN Eski CHP Bahçelievler İlçe Başkanı Örgüt yönetimi Bir siyasal yapıda değişme iyi yönetilemiyorsa başka hiçbir süreç iyi yönetilemez. Örgüt yönetimi süreklilik ister. Buna bağlı olarak da değişme, mantık ile sentezlenip yönetilmelidir. Değişerek devam etmek ya da devam ederek değişmek ilke olarak benimsenirken, değişimin ve yenileşmenin ortaya çıkardığı sorunlar da olacaktır. İşte bu sorunların çözümü için bile daha fazla değişmek gerekir. CHP’de ilk değişim hareketinde, hem yeni kadroların hem de milletvekili adaylarının saptanmasında eksiklik olduğu gibi birtakım yanlışlıklar da yapıldı. Bu yanlışlar tüzük değişikliğinde de yaşanmamalıdır. Herkesin “ohh be işte bu benimdir” diyebileceği demokratik, katılımcı, eşitlikçi, çağdaş yeni bir tüzük, örgütsel inancı ve çalışmayı yeniden inşa edecektir. Mustafa Kemal’in Büyük Utkusu, Büyük Savaşımız: Başkomutanlık Meydan Savaşı (30 Ağustos 1922) akarya Meydan Savaşı’nın Türklerin eline geçmişti... 30 Mustafa Kemal tarafın Ağustos sabahı, genel karardan yönetilmesi ve önem gâhını daha öteye, Dumlupınar li bir başarı ile sonuçlanmasının dolaylarına doğru ilerletti. ardından artık Türk ordusunun Burada geri çekilmeye çalışan morali yükselmişti. Bundan son Yunan ordusu, etrafı çalılık ra yapılacak şeylerin başında ise tepelerle çevrili… bir çukura sıasker sayısının arttırılması gele kıştırılmıştı... O gün ilk saldıcekti. Bir diğer hazırlık da cep rıdan dört gün sonra ordulahane ve donanımın da arttırılması rının yarı mevcudu yok edilmiş yönünde olmuştur. Bu hazırlık ya da esir alınmıştı. İçlerinde ların hepsinin tamamlanmasının Yunan ordularının komutanı ardından da savaş başlamıştır. General Trikopis ve maiyetinin Mustafa Kemal TBMM gizli za de bulunduğu büyük bir kol… bıtlarında yapılan bu hazırlıkla bir vadide kapana kısılmış girı şöyle açıklar: “Ben ilkin bu işe biydi.” başladığım zaman akıllı ve düGörüyoruz ki 30 Ağustos 1922 şünür arkadaşlarım bana sor tarihi, savaş alanında elde edilen dular, yahu paramız var mıdır? son zaferin tarihidir. Bundan Yoktur. Silahımız var mıdır? sonra artık sosyal kültürel, siyaYoktur, yoktur dedim. Ne ya sal, ekonomik, hukuksal alandapacaksın, dediler. Ordu olacak ki başlıca yapılanmalara, temel ve bu ulus bağımsızlığını kur kurumsal değişimlere yani kısataracaktır dedim. Bu nedenle cası devrimlere geçilecektir. İşhepsi oldu ve daha olacaktır.” te en önemli iş de bu olacaktır. Bir 1922 yılı Haziran ayında saldırı ülkeyi, bir ulusu bir çağdan alıp kararını alan Mustafa Kemal, bu bir başka çağa geçirmek… kararı sadece üç kişiye bildirMustafa Kemal’in, kendisinin miştir. Genelkurmay Başkanı de yinelediği gibi, aslında bir Fevzi Paşa, Cephe Komutanı savaş adamı değil bir barış insaİsmet Paşa, Savunma Bakanı nı olduğunu biliyoruz. O daha Kazım Paşa. Hemen ardından da Mondros kütarekesi im21 Temmuz’da gizzalandığı günlerde İslice Ankara’dan aytanbul’da Minber garılarak Akşehir’e şte Mustafa zetesine şunları söylecepheye gelmiştir. miştir: “Ben en iyi si26 Ağustos’ta da Kemal’e göre işin yasetin, her türlü ansaldırı yapılması kasırrı ve özeti: lamıyla en çok güçlü rarı alınmıştır. 26Barış, huzur, olmakta bulunduğu27 Ağustos’ta düşnu kabul ederim. En dinginlik, man cepheleri düşüçok güçlü olmak derüldükten sonra 30 yiminden anladığıözgürlük, Ağustos’ta yapılan yalnız silah gübağımsızlık ve mın,olduğunu sanBaşkomutanlık Meycü çok çalışmak. dan Savaşı ile kesin mayınız. Tersine, bu utku elde edilmiştir. bence güç toplamını 29 Ağustos tarihli oluşturan etkinliklesavaşı Lord Kinross şöyle anla rin sonuncusudur. Bence en tıyor: “29 Ağustos sabahı gün çok güçlü olmak, bilim bakıdoğuşuna bir saat kala, Gazi atı mından, teknik bakımından ve ile ağır ağır Kocatepe’nin yu ahlak bakımından güçlü olmuşak eğimli zirvesine doğru maktır. Çünkü bu saydığım ilerledi. Savaşı buradan yöne değerlerden yoksun bir ulusun tecekti… Mustafa Kemal ko bireylerinin en son silahlarla nuşmuyordu. Durmadan do donatıldığını tasarlarsak bile ğuya, ufka bakıyordu. Şimdi güçlü olduğunu kabul etmek orada hafif bir kızıl parıltı be doğru olmaz. Bugünkü inlirmişti. Anadolu yaylası üze sanlık toplumunda insan olarine güneş doğuyordu. Sonra rak yer alabilmek için, huzur birden, gürüldeyen gök gibi ve sükun ile, ama kesinlikle öztopçu baraj ateşi başladı ve gürlük ve bağımsızlığı kuraYunanlılar uykularından uyan rak, çok sürekli çalışmak gedılar. Birçoğu Afyon’da git rektiğine inanmış bulunuyotikleri bir balodan ancak iki sa rum.” at önce dönmüşlerdi… Kavga Evet, işte Mustafa Kemal’e kanlı oldu, ama kısa sürdü. göre işin sırrı ve özeti : Barış, huSabah saat dokuz buçuktu ve zur, dinginlik, özgürlük, bağımiki tanesi dışında tüm hedefler sızlık ve çok çalışmak. Ö 010 Mayıs kurultayı ile başlayan ve Aralık kurultayından sonra da genel seçimlere giderken “Yeni CHP” söyleminin tüzelkişiliğini temsil edenler tarafından ifade edilmesi bu kavramın en geniş yelpazede tartışılmasına yol açtı. Bir fikrin, söylemin ya da bir eylemin herkes tarafından benimsenmesi oldukça zor olsa da kamuoyunda “Yeni CHP” söylemi, parti içerisinde yapıyı daha da zenginleştirecek ve güçlendirecek ölçüde destek buldu. Başlangıçta önyargısız verilen bu destek, zaman içerisinde bazı yetkili ağızların “yeni”den aldığı rüzgârla yaptığı açıklamalar ve eylemler bazı yargıların ortaya çıkmasına sebep oldu. Bu süreçte bu tartışma içerisinde yer alan birçok parti emekçisini, daha önceki eleştirilerinde haklı konuma getirdi. Oysa ki bu süreçte, kurumsal kimliği ve fikri temelleri Cumhuriyet devrimi ile eşdeğer olan Cumhuriyet Halk Partisi’nde “Yeni CHP” yerine devrimcilik ilkesinin gereği olarak “Kendini Yenileyen ve Değişen CHP” demek daha doğru bir ifade olacaktı. Çünkü Cumhuriyet’le yaşıt olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin gelişimi ve beraberinde değişimi diyalektiktir ve kesintisiz devam etmiştir. Çeşitli kereler kesintiye uğramış olsa da kısa sürede toparlanmış ve halkla bütünleşerek yoluna devam etmiştir. Bu ilerleme gelişen ve zenginleşen bilgi ve teknolojiye zaman zaman paralel gitmese de değişim devamlı olmuştur ve bundan sonra da böyle olması kaçınılmazdır. Hatta yakın tarihimizin belirli za 2 man dilimlerinde durağanlaşmışsa da yenilenme çabası devam etmiştir. Doğru! Değişim, istek ve taleplere her zaman olumlu yanıt vermeyebilir. Önemli olan bu yenilenme ve değişimin ideolojik, politik ve örgütsel boyutlarda gerçekleştirilmesidir. Yaşanılan bu sürecin daha ilerici ve daha değişimci bir doğrultuda devam etmesi partinin devrimci dinamikleri tarafından gerçekleştirilmeli ve büyütülmelidir. S Dr. Handan D KER Yeditepe Üni. Öğr. Görevlisi Var olabilme mücadelesi Değişim; devamlılığın karşıtı olarak ifadelendirilse de değişme, zaman içerisinde eski durumu ve birtakım özellikleri veya yapıyı aynı bırakmayan bir kavramdır. Değişim, hem zorunluluk hem de hareketliliktir ve var olabilme mücadelesidir. Değişim her ne kadar geçmişten kopma anlamına gelse de yine o geçmişin birikimlerini, kültürünü ve çelişkilerini de içinde taşır. Burada önemli olan nokta eski düşüncenin iktidarı yerine, yeni düşüncenin iktidarının sağlanmasıdır. Hızlı bir değişim maddi temellerden yoksunsa o değişim arzu edilen bir değişim olamadığı gibi, yeni bir yıkım, kaos ve dağınıklığa da neden olabilir. CHP’de değişim; CHP’yi yenileştirerek geliştirmekten geçer. Geçmişin çözüm sunmayan yaklaşımlarını reddeden, güncel hayatı daha da kolaylaştıran, yaşanılır ve de kabul edilebilir bir gelecek vaat eden bir siyaset anlayışı karşılığını bulacak ve kitlelerin gözünde beklenen ve özlenen CHP’yi yaratacaktır. İşte tam da burada CHP’yi yö Büyük görev ve sorumluluk İşte tam da burada Genel Başkan Sn. Kemal Kılıçdaroğlu’na büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. CHP örgütünün büyük bir güvenini ve desteğini alan Genel Başkan bu sorumluluğu parti emekçilerinin ve 11 milyon seçmenin nefesini ensesinde hissederek geleceğe taşımalıdır. O inandırıcılıkta söylem ve eylemin birlikteliğiyle mümkündür. Sorumlu bir aydınımızın ülkemizdeki demokrasinin varlığı ile ilgili “Ben bu ülkeye demokrasinin geldiğini hiç görmedim ama birkaç kere gittiğini gördüm” sözünü artık yaşamak istemiyoruz. Bu istekte önce kendi örgütümüzle bütünleşmekten geçmelidir. Ş Ensemizdeki Sillenin Sahibi… Nusret ERTÜRK lhan Selçuk, o seçkin yazılarını yaşama dayalı fıkralarla süslerdi. Böylece, güldürürken düşünmeyi de sağlardı. Bilge yazar İlhan Selçuk’tan okumuştum. Adamın biri, caddede yürürken arkadan gelen, öndekinin ensesine ikide bir şamar indiriyor. Nedir, Ne oluyor, sorusuna ise adamdan, “Allah’tandır!” yanıtını alıyor. Bizimki sonunda adama der ki, “Evet, biliyorum Allah’tandır ama Allah onu hangi pezevengin eliyle kullanı İ yor? Merak ettiğim o. Onu öğrenmek istiyorum…” Sayın Selçuk bu dokundurmasıyla, dünyanın gidişinin şifresini sunuyordu bize. İşte size kapalı kapıları açan anahtar. Al eline, çık yola. Ben de o günden sonra adı geçen eli arıyorum. Daha dün, bir ilçede içtikleri kirli sudan dolayı iki bin beş yüz kişi hastaneye taşındı. Belediye başkanına hastalığın nedeni soruldu: “Allah’tandır!” demesin mi? Başkana ve hastalara, zaman geçirmeden İlhan Sel çuk’un yazısını okumaları önerilir… Doğanın dengesini bozanlar, ortalığı çöle, çöplüğe çevirenler, dereleri kurutanlar… Sonra da dönüp her şeyi Allah’a havale edenler. İlhan Selçuk’un sözü sizedir… Kadınların, yıldan yıla artan oranda şiddete uğraması, “Allah’tandır!” Öyle mi?.. Güneydoğu’da ölümlerin kol gezdiği, ocakların söndüğü her acı habere, “Allah’tadır!” diyorsanız, İlhan Selçuk’u anımsayınız. Biri, üç kuruş fazla kazanacak diye, tedbir alınmıyor onlarca işçi ölüyorsa… Ar kasından, “Allah’tandır!” sözü söyleniyorsa, çözüm İlhan Selçuk’ta... İlhan Selçuk, sadece bizim için mi yazdı? Onun yazıları tüm insanlığa armağandır. Öncelikle Mısır, Libya, Suriye, Afganistan gibi ülke halklarının hemen okuyacağı gündür. İşte o zaman, onlar bizi, biz de onları iyi tanımış oluruz. Dost düşman ayırt edilir. Ufacık bir fıkra bizi aldı götürdü. Oyun, hep aynıdır; oyuncular değişiyor o kadar. Ensemizdeki elin sahibini tez elden tanımalıyız. Yoksa, çok şaplak yeriz. İlk dersimiz bu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle