22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 AĞUSTOS 2011 PAZARTES CUMHUR YET SAYFA 13 Akkaya’nın sorumluluğunda başlatılan ‘Nokta Operasyonu’ sırasında, haklarında tutuklama kararı bulunan militanlar maskeli muhbir olarak görevlendirildi. ‘Nokta Operasyonu’nu izlerken maskeli muhbirlere hedef gösterildiğini öğrendiğim Cumhuriyet muhabiri Işık Kansu’dan, foto muhabiri Saim Tokaçoğlu ile birlikte Fatsa’yı terk etmelerini istedim. Arkadaşlarımı Ankara’ya uğurladıktan sonra ben de Fatsa’dan Ordu’ya döndüm. Akkaya, yüzleri maskeli olarak operasyonlara katılanlar için ‘Maskeler operasyonun sırrıdır’ dedi. Bununla da kalmadı. Fatsa’daki 12 Eylül askeri darbesi ile birlikte yaşadıklarımı, gördüğüm baskıları, gözaltına alınmamı, sorgulanmamı, hakkımda açılan davaları, yazılardan dolayı tutuklanmamı, TCK 159 ve 163. maddelerden 3. Ordu Erzincan Sıkıyönetim Komutanlığı Mahkemesi’ndeki yargılanmamı anlatmak için sayfalar yeterli değil. İşte 1976’da genç yaşta Cumhuriyet gazetesinde başlayan gazetecilik serüvenimden bir küçük kesit.” Cemil Ciğerim diyor ki: “Cahit Sıtkı Tarancı’nın ‘Yaş otuz beş yolun yarısı eder’ şiirinde olduğu gibi ben de 35 yılını verdiğim Cumhuriyet’te yolun yarısındayım.” Nice yıllara sevgili Cemil Ciğerim! Cumhuriyet’te 35 Yıl Cumhuriyet’in emektarlarından, Samsun Temsilcimiz Cemil Ciğerim ile yıllar öncesine, 12 Eylül 1980 darbesinin hemen öncesine, o ünlü Fatma operasyonuna gittik: “1979’da Terzi Fikri (Fikri Sönmez) DevYol’cuların desteğiyle Fatsa bağımsız belediye başkanı seçilmişti. Ordu’da herkes birbirini tanıdığı için sağsol olayları pek olmuyordu. Silah ise hiç kullanılmıyordu. Reşat Akkaya, Ankara Emniyet Müdürü iken Sıkıyönetim Komutanı tarafından görevden alınmasına karşın Süleyman Demirel tarafından Ordu’ya vali olarak atandı. Olaylar da, Reşat Akkaya ile birlikte hızla tırmandı. Temmuz 1980’de Akkaya’nın emri üzerine bir grup maskeli ile birlikte Gürgentepe Belediyesi’nin kapıları kırıldı, Belediye Başkanı Ekrem Aydın’a saldırıldı. Arama bahanesiyle içerideki eşyalar talan edildi. Çamaş Belediye Başkanı Osman Uygun hastanelik edildi. Vali Akkaya, belediyeleri de kavganın içine çekmek istedi. Fatsa’da 11 Temmuz 1980’de, yine Reşat Umuda Uyanmak İnsan hayal ettiğince yaşar, demiş bilgelerimiz. Bu özdeyişi düstur bellediğimden mi, kişiliğimde hayalci bir yan olduğundan mı nedir, çocukluğumdan beri her gece bir hayalle dalarım uykuya. Çocukluk hayallerimin birçoğu gerçek oldu, sonraki yıllarda hayalciliğimi sürdürmemin nedeni belki de budur. Ne var ki zaman ilerledikçe, yıllar geçtikte umutlarımın yerini düş kırıklıkları aldı. Anladım ki kişi kendine özel hayallerini öz istenciyle gerçeğe dönüştürebilirken, başka bir dünyaya ilişkin hayaller söz konusu oldu mu çaresiz kalıyor. Çünkü başka bir dünyayı kurmak, bu bağlamda hayali gerçek kılmak kolektif/ortak hayalleri gerektiriyor. 1960’lı, 1970’li yıllarda hayallerimizin ortaklaştığı ölçüde umutlarımız da yeşilleniyordu. Önce 1971, sonra 1980 darbeleriyle umutlarımız biçildi, yeşil boz’a dönüştürüldü. Hayallerimizi korumadık mı, koruduk. Fakat yeni yaratılan koşullarda başkalarının hayallerinin umut yolları açıldı. Biz emeğin en yüce değer kabul edildiği, demokratik, özgürlükçü, eşitlikçi, çoksesli, çok renkli, barışçı bir dünyanın hayalini kuruyorduk. Bağımsız ülkemiz bu dünyanın bir parçası olmalıydı. Hayallerini gerçekleştiren o “başkalarının” defterlerinde ise bunlardan hiçbirinin yeri yoktu. Bizler neyin özlemini çekiyorsak onlar tam tersini gerçek kıldılar. Türkiye, kapitalizmin en ilkel türünün egemen olduğu, emek sömürüsünün en yoğun biçimde gerçekleştiği ülkelerden biri oldu. İşçiler, sendikasızlaştırma yoluyla taşeronluk sistemiyle tutsaklaştırıldı. Demokrasi, bu kavramı “çoğunluk vesayeti” olarak anlayan iktidarlar tarafından bir “ucube” sisteme dönüştürüldü. Kadın, ikincilleştirildi. Topluma “biat kültürü” dayatıldı. Üniversitelerde akademik özgürlükler iğdiş edildi. Türkiye tümüyle emperyalizmin güdüm ve denetimine girdi. Barış özleminin yerini savaş çığlıkları aldı. Gün geldi, “bağımsızlık” istemi ayıplanır oldu. Kardeşliğin yerini düşmanlıklar aldı. Toplum ölümleri bile kanıksar oldu. Umutsuzluk mu? Hayır! Fakat başka bir dünyanın hayalini kurabilmek için yaşanan dünyaya gerçekçi bir gözle bakmak gerekiyor. Bu yazıyı yazarken televizyon Hakkâri’de “yine bir şehit” haberi verdi; AntalyaKemer’de bir plajda ise bomba patlamış, 10 kişi yaralanmış. Bu ülke tam 30 yıldır kanıyor. On binlerce insanımız öldü, ölülerimize her gün yenileri ekleniyor. İktidar ise bavulla para taşıyor Libya’ya. Başbakan’ın daha dün elinden ödül alırken övgüler düzdüğü Kaddafi bugün Dışişleri Bakanı tarafından lanetleniyor. Ankara şahinleşmiş, dün kardeş dediği Beşşar Esad’ın şimdi sonunu gözlüyor. Var mı, yok mu “para”, var mı yok mu “ticaret”; dış politikamıza, “kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez” anlayışı egemen olmuş. Bakalım bu devran daha ne kadar sürecek? Bu sorunun yanıtını bilemesem de ben bu gece yine başka bir dünyanın hayalini kuracağım, sabah umuda uyanmak için… operasyonlar sırasında neden maskeli kişilerin kullanıldığı yolundaki soruya da şu yanıtı verdi: ‘Biz bilgi almak için bazı kadınlardan da yararlanıyoruz. Onlara aşk yaptırıyoruz. Şimdi bunlara orospu diyebilir misiniz?’ Prof. Dr. Gürhan Fişek’e göre, ilköğretim tamamlandıktan sonra 15 yaşında gidilen çıraklık eğitim merkezlerinin öğrenci sayısı yıllardır hep 250 binde takılıp kaldı. Demek ki değişen bir şey yok bu alanda: “Küreselleşme yaşam koşullarını zorlaştırdı, yoksulluk işsizliği arttırdı. Aynı zamanda lise ve üniversitelerde öğrenci sayısı da arttı. Okul harçları, kitaplar, kurslar, test sınavları vb. harcamalarının miktarı çok yüksek. Ailelerin yanı sıra öğrencilerin de çalışmasından başka çare var mı? Demek ki, öğrenciler, kayıtsız olarak, okul dışı zamanlarda belki de okula devamsızlık yaparak çalışıyorlar. En acı olanı, kayıtlı çocuk ve gençlerin Kim Yapacak? iş kazalarına uğrama oranlarının artış göstermesi... Bu, onların ne kadar zor koşullarda çalıştığını bize gösteriyor. Bir de kayıtsız olanların durumunu düşünmeli. Öğrencilerin artan oranda ve aynı zamanda kayıtsız olarak çalışma yaşamında yer alması onların okul başarılarını ve geleceklerini karartıyor.” Ne yapılabilir? Gürhan Fişek’in gösterdiği çözüm, eğitimin yalnızca nicel değil, niteliksel yönden de güçlendirilmesi: “Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması ve bu süre içinde çocukların ve gençlerin ekonomik olarak desteklenmesinin yanı sıra, çalışmasına da kesinlikle izin verilmemelidir. Öğrencilerin yaşama ve öğrenim koşullarının geliştirilmesinin yanı sıra, okulu bitirdikten sonra eğitimlerine uygun işlere yerleştirilmeleri sağlanmalı. Yani sosyal politikaeğitimyeteneklerine göre iş üçgeninin işlemesi gerekiyor. Ailelerinin yaşama koşullarının geliştirilmediği bir ortamda, tek başına çocukları ve gençleri kurtarabilmemize olanak yok. Onun için herkese sağlık, herkese eğitim ve herkese insanca yaşayabileceği gelir sağlamamız gerekiyor. Bence hedef tam istihdam olmalı. O zaman ne kayıtsız çalışma kalır, ne de işçilerin kötü çalışma koşullarına boyun eğmesi. Bunun için de yeni iş alanları açılmalı ve gençlere eğitimle kazandıkları niteliklere uygun işler yaratılması gerekiyor. Bunu yapabilecek olan da kamu girişimciliğidir. O halde 30 yıldır bize dayatılan özelleştirmetaşeronlaştırmanın yerine yeniden kamu girişimciliğini koymalıyız.” Asıl soru takılı kalıyor aklımızda: Yeniden kamu girişimciliğini kim gerçekleştirecek? Bayram 30 Ağustos, ulusal halk ordusunun, Anadolu’nun göğsüne saplanmış sömürgecilik hançerini çıkardığı gündü ve bağımsızlığı simgelerdi. Bugün nasıl kutlanabilir ki, 30 Ağustos? Her kurumda bağımsızlık tasfiye edilmişken... K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK behicak@yahoo.com.tr Masallar: ‘Çocuk Hakları’ Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) tarafından 2010 yılında hazırlanan raporunda 2050 yılı için dünyanın “nüfus haritası” çıkarmış. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun raporuna göre: Dünya 2010’da, bir yıl içinde yaklaşık Türkiye nüfusu kadar (79 milyon) artarak, 6 milyar 909 milyona ulaşmış durumda. 40 yıl sonra dünya nüfusunun, 2 milyar 241 milyon kişi artarak yüzde 33’lük bir artış oranıyla, 9 milyar 150 milyon kişiye ulaşacağı varsayılıyor. Bugün, 1 milyar 388 milyon nüfusuyla dünyanın en kalabalık ülkesi olan Çin, 2050 yılında 1 milyar 614 milyar nüfusa ulaşacak. Böylece Çin, 40 yıl içinde 226 milyon kişi artmış olacak. Çin’den sonra 2. sırada yer alan Hindistan’ın nüfusu, 2050’de 400 milyonluk bir artışla 1 milyar 514 milyona ulaşacak. Bu nüfusu ile dünyanın en kalabalık ülkeler sıralamasında birinciliği de Çin’in elinden almış olacak. 2050 yılında: ABD’nin, 86 milyonla gelişmiş ülkeler içindeki en yüksek nüfus artışlarından birini gerçekleştireceği ve nüfusunu 317 milyondan 403 milyona çıkaracağı ve en kalabalık üçüncü ülke olacağı da varsayılmaktadır. Halen altıncı sırada yer alan Pakistan, 335 milyonluk nüfusuyla dördüncü sıraya yükselirken, dördüncü sıradaki Endonezya 288 milyonluk nüfusla altıncı olacak. 2010 itibarıyla 158 milyon nüfuslu Nijerya ise 2050’de 289 milyonluk nüfusuyla dünyada 5. büyük ülke olacak. 40 yıllık süreçte, Pakistan 150, Nijerya 130, Etiyopya 88, ABD 86, Kongo Demokratik Cumhuriyeti 79 milyon kişi çoğalacak. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun (UNFPA) 2010 yılı raporunda, 2050 yılında Türkiye’nin nüfus haritası “iç açıcı” değil. Türkiye nüfusu, 2050 yılına kadar, 75 milyondan, 22 milyonluk artışla 97 milyona yükselecek. Nüfus sıralamasında şu anda 17’nci sırada yer alan Türkiye, 22 milyonluk nüfus artışı ile Almanya’nın önünde yer alacak. Halen Türkiye nüfusundan az bir nüfusa sahip olan Kongo Demokratik Cumhuriyeti Türkiye’yi geçerken, Almanya, Türkiye’nin gerisinde kalacak. Bu dönemde, büyük nüfuslu ülkelerden Japonya’da 25, Rusya’da 24, ve Almanya’da 11, İtalya’da 3 milyonluk nüfus azalması olacağı aktarılıyor. Halen 6 milyar 900 milyon düzeyinde bulunan dünya nüfusunun 1 milyar 238 milyonu gelişmiş ülkelerde, 5 milyar 672 milyonu da azgelişmiş ülkelerde yaşıyor. 2050 yılında ise, 9 milyar 150 milyon olacağı varsayılan dünya nüfusunun 1 milyar 275 milyonunun gelişmiş ülkelerde, 7 milyar 945 milyonunun azgelişmiş ülkelerde olacağı öngörülüyor. 2010 itibarıyla dünya nüfusunun 1 milyar 33 milyonluk kısmının yaşadığı Afrika’da, 2050 yılına gelindiğinde nüfus 1 milyar 998 milyona ulaşacak. Bu dönemde Arap ülkelerinin nüfusu 359 milyondan 598 milyona çıkacak. Asya’nın nüfusu 4 milyar 166 milyondan 5 milyar 231 milyona yükselecek. Rapora göre Avrupa nüfusu ise 732 milyondan 691 milyona gerileyecek. Özetle: Geleceğin çocuklarına anlatacağımız “masalların” en başında “Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi” gelmektedir. “Madde 16 1. Hiçbir çocuğun özel yaşantısına, aile, konut ve iletişimine keyfi ya da haksız bir biçimde müdahale yapılamayacağı gibi, onur ve itibarına da haksız olarak saldırılamaz. 2. Çocuğun bu tür müdahale ve saldırılara karşı yasa tarafından korunmaya hakkı vardır.” HARB SEM H POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 HAYAT EP K T YATROSU MUSTAFA B LG N hetiyatrosu@mynet.com OTOBÜSTEK LER KEMAL URGENÇ kurgenc@yahoo.com UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇEL K fhakancelik@mynet.com 1/ Tek kişilik 1 ve karosersiz küçük otomo 2 billerle pist 3 üzerinde yapı 4 lan yarış spo5 ru. 2/ Sahip... Kulağa asılan 6 uzun küpe. 3/ 7 Zarara uğrama 8 tehlikesi... Bir Asya ülkesinin 9 başkenti. 4/ Bir dile 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ği yerine getirme... 1 K A R A S A K I Z Bir cetvel türü. 5/ 2 O R A N L A R A Gösteri. 6/ Karak 3 T O Y R A T A N ter... Kuru soğuk. 7/ 4OM MA Ç A Kuzu sesi... Yoğurt, pekmez gibi koyu 5 A L A V A R A Ü R EM K A şeyleri suyla incelt 6 Ş AM mek. 8/ Halk edebi 7 G A F İ L yatı şiir türlerinden 8 Ö R E N R E J İ biri... “Her çiçekten 9 K A R A B O D U R bal eyledik / ’ya saydılar bizi” (Pir Sultan Abdal). 9/ Kaynağı mitolojik çağlara dayanan kirişli bir çalgı... Sinir hücresi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Ses ya da ışık dalgalarının, engeller çevresinde yayılması ve bu engelleri dolanarak geçmesi. 2/ Hatay ilinde bir ırmak... Ürenin kanda birikmesi sonucu ortaya çıkan hastalık. 3/ Yüz, çehre... Utanç duyma. 4/ Pulu yapıştırılmadan gönderilen mektup için, alıcının cezalı olarak ödediği posta ücreti.... Bir şeyin esas tutulan yüzü. 5/ Duman lekesi... Afyonkarahisar’ın İhsaniye ilçesinde, Friglerden kalma yüzlerce kaya mezarının bulunduğu yöre. 6/ Bir çeşit kısa ney. 7/ Kumtaşı... Açık elle yüze vurulan tokat. 8/ Damla hastalığı... II. Dünya Savaşı’nda Japonlar tarafından kullanılan avcı uçağı tipi. 9/ Deniz kıyısında dalga aşındırmasıyla oluşmuş sarp ve yüksek yer... Bıçak, kılıç gibi kesici araçların kabı. C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle