26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 8 İstanbul PB Edirne PB Kocaeli PB Çanakkale PB İzmir B Manisa B Denizli B Zonguldak PB Sinop B Samsun PB Trabzon Y Giresun Y Ankara B 30 34 31 31 34 36 38 27 27 29 28 29 35 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B B B PB B B B B B B B B 33 34 32 37 35 34 41 41 38 39 32 27 26 HABERLERİN DEVAMI Oslo Y Helsinki Y Stockholm Y Londra PB AmsterdamY Brüksel PB Paris PB Bonn Y Münih B Berlin Y BudapeştePB Madrid PB Viyana Y 14 18 19 21 19 18 20 20 19 19 23 35 19 Belgrad PB 26 Sofya Y 25 Roma B 30 Atina B 35 Zürih PB 19 Moskova Y 22 Aşkabat B 34 Taşkent A 39 Baku B 30 Bişkek B 30 Tiflis Y 25 Kahire B 37 Şam A 39 Ülkemizin kuzey, iç ve batı kesimleri parçalı ve çok bulutlu, Marmara, Batı Karadeniz, İç Ege, İç Anadolu’nun kuzeybatısı ile Trabzon, Rize, Hopa ve Isparta çevreleri sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Yağışların, Marmara’nın kuzey ve doğusu, Batı Karadeniz ile Ankara, Eskişehir ve Çankırı çevrelerinde kuvvetli olması bekleniyor. 10 AĞUSTOS 2011 ÇARŞAMBA TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 10 Ağustos GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada Acaba Silivri’de tutuklu milletvekilleriyle mi yakından ilgileniyor, ya da İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin üstün bir görev anlayışıyla 8 muvazzaf generali yakalama kararını mı tartışıyor? Ne o, ne bu! Yüzde 99’u Müslüman halkımızı bugünlerde yakından ilgilendiren tartışma konusu teravih namazı var mı, yok mu? Halkımız yok Silivri’yimiş, yok Hasdal’a yeni konuklarmış. Bu mübarek ayda dünyayla ilgili bu gibi konular üzerinden neden kafa yorsun? Çoktandır kitap, siyaset piyasalarında, TV’lerde din konularındaki tartışmalarda görülmeyen Prof. Yaşar Öztürk, “Teravih namazı diye bir namaz yoktur” dedi. Tartışmayı başlattı. Dinci çevreler karıştı. Vardır yoktur tartışmaları mütedeyyin vatandaşlarımızın aklını karıştırdı. Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu üyesi Doçent Halil Altuntaş haklı. Teravih namazı yoktur diye Müslüman halkımızın aklını karıştırmaya ne gerek var? “Bu namaza teravih namazı desek de, başka bir namaz desek de böyle bir namaz var” diyor. Bu ülkede her şey gelişiyor. İnsanlarımız giderek dine, din kurallarına daha fazla sarılıyor. Sokaklarda artık on bin, yüz bin kişiye iftar yemekleri düzenleniyor. Daha önce caminin semtine uğramayanlar camileri dolduruyor. Oruç tutmayanlar tutar görünüp işyerinden erken kırıyor. Şimdi teravih namazı vardır yoktur diye akıllara fitne sokmanın sırası mı yani? Üstelik nafile ibadet bu. Toplum öylesine gelişti, gelişiyor ki, geçmiş günlerde kim oruç tutar kim tutmaz, kimsenin umurunda bile değildi. Devir değişti ya. Demokrasimizde de din devleti olmakta da yarışıyoruz. Bakın bugünlere nasıl geldik? Adı gerekmez. Arif olanlar zaten anlar. Bir zaman önce makam arabasıyla Hacı Bayram Camisi’ne bayram namazına giden bir başbakanımızın, bir ramazan ayına rastlayan yurt gezisinde bagajına koyduğu ev yapımı kuru köfte, telkadayıfı gibi yiyecekleri gün boyu kimseye çaktırmadan mideye indirdiği gazetelerde geniş yer tutmuştu. Sonraları iftar yemeklerini Turgut Özal, Mustafa Kemal’in Çankaya’sına taşıdı. Arkasından gelen Demirel’in bir ay sürdürdüğü iftar yemekleri çok daha görkemliydi. Arapça dualarla açılıyordu oruç. İftar sofralarının hemen yanı başında mescide çevrilmiş bir küçük salonda isteyen namaz kılıyor. Acayip, aklıma teravih namazı tartışmaları bir sorunun takılmasına neden oldu. Tartışmalarda soruya yanıt bulamadım. Acaba Peygamber teravih namazı kıldı mı? Artık umudum ramazan ayı sonuna kadar bu konuda din ulemasından gelecek kesin, yadsınamaz bir açıklamada! Bu konuda Müslüman halkımız mutlaka aydınlatılmalı. Hasdal’a adları saptanmış yeni konuklar buyur edilecekmiş. Bütün TV’lerde teravih tartışmalarından, sabah akşam Müslümanlıkla ilgili söyleşi programlarından geçilmiyormuş. Pek çok ekranda İslamın doğuşuyla ilgili Arap filmleri gösteriliyormuş. Kimilerinde aptes nasıl alınır. Namaza nasıl durulur dersleri veriliyormuş. Hem gazeteci hem de milletin vekili Mustafa Balbay, Silivri’de bir hücrede yatıyormuş. Din pazarında alışveriş yapan… …“referansımız İslamdır” diyen RTE ile partisinin... …umurunda mı? CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu Cumhuriyet’e yaptığı değerlendirmede, TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in tutuklu vekillerle ilgili mahkemelerden gelen tebligatlara yanıt vermesi ve bu tutuklulukların sürmesine karşı tutum sergilemesi gerektiğini vurguladı. Çiçek de bu talebe yine Cumhuriyet aracılığıyla “Tebligatlar bilgilendirme amaçlı olduğu için yanıta gerek yok” karşılığını verdi. Kılıçdaroğlu: Sorumlu Çiçek “Mahkemelerin yazısı bilgilendirme amaçlı. Yanıt istenmediği için karşılık yazmayacağım” şeklindeki tutumunu, “Meclis başkanı sorumluluğuyla bağdaşmayan bir tutum” olarak değerlendirerek şunları söyledi: “Halbuki, mahkemeler kendi işlemleri hakkında bilgi vermekte, TBMM’yi zımnen kendi görevini yapmaya davet etmektedir. Zira mahkemeler TBMM’ye görev tanımı yapamaz, talimat veremezler. Sayın Çiçek bu baştan savma beyan ve tutumuyla millet ve tarih karşısında sorumluluktan kurtulamaz.” Çiçek’in tutuklu vekiller konusunda takındığı tutumun beş açıdan sakıncaları olduğunu belirten CHP lideri bu unsurları şöyle sıraladı: “1. Tutuklu milletvekillerinin yasama görevlerinin engellemesinin, demokrasimiz üzerinde oluşan şaibenin sorumlusu doğrudan Sayın Çiçek olacaktır. 2. TBMM’nin çok önemli ve demokrasimiz bakımından anlamlı bir imtiyazını anlamsız ve işlevsiz hale getiren ve parlamento üzerinde bir tür mahkeme vesayeti oluşturan bu sürecin sorumlusu da bundan böyle yalnız ve sadece Sayın Çiçek olacaktır. 3. Parlamenter demokrasimizin niteliğiyle ilgili dış dünyada oluşacak yoğun tepki ve eleştirilerin sorumlusu da yine Sayın Çiçek olacaktır. 4. Bu soruna bağlı olarak önümüzdeki dönemde yaşanacak her türlü krizin sorumlusu da Sayın Meclis Başkanı olacaktır. 5. Sayın Çiçek, parlamentonun hak ve hukukunu; kuvvetler ayrılığı prensibinin doğal sonucu olarak sahip bulunduğu imtiyazları koruyamayan başkan olarak tarihe geçecektir.” mahkemelerin bilgilendirmesi ışığında konuyu vakit geçirmeden TBMM gündemine almalı, konunun aciliyetine binaen vakit geçirmeden ilgili kurulları çalıştırmalıdır. Mahkemeler kendi görevlerini yapmaktadır ve yapacaktır. Ama bu keyfiyet, yasama organının kendi üyeleriyle ilgili tasarrufu bakımından bağlayıcı değildir.” Yoksulluk Günlerinde syan Londra’da Borsa bir haftada yüzde 14 düştü, sokaklar dört gündür yanıyor, dükkânlar yağmalanıyor. Cumartesi akşamüstü, Londra’nın yoksul mahallelerinden Tottenham’da patlayan “toplumsal olaylar”, pazar ve pazartesi geceleri başka mahallelere, kentlere sıçradı. Cumartesi günü, Tel Aviv’de gerçekleşen bir protesto yürüyüşüne 300.000’den fazla insan katıldı. “Aralarında binlerce kilometre, kültürleri arasında neredeyse aşılamaz dağlar var” denebilir ama bu iki olayın kökünde aynı ekonomik, demografik koşullar yatıyor. Tottenham’da 4 Ağustos akşamı polis, Mark Duggan isimli siyah bir genci öldürdü. Duggan’ın ailesi 6 Ağustos akşamı cesedi teşhis etmeye giderken, karakolun önünde yaklaşık 300400 kişi toplanmıştı. Barışçı bir biçimde sürmekte olan protesto eylemi, polisin 16 yaşında bir genç kızı coplaması üzerine aniden bir ayaklanmaya dönüştü. Polisle gençler arasında sert çatışmalar yaşandı; polis arabaları, bir belediye otobüsü, tarihi bir bina, alt katındaki halıcı dükkânı, üst katlardaki apartman daireleri yandı. Büyük mağazaların yanı sıra yerel dükkânları da hedef alan yağma olayları yaşandı. Polis olayı kontrol altına aldığında, ana cadde adeta bir savaş alanına dönmüştü; tutuklananların sayısı 60’ı geçmişti. Cumartesi günü, Twitter gibi sosyal ağlardaki haberleşmelerden, olayların başka mahallelere de sıçrayacağı anlaşılıyordu. Polisin bu kez çok yoğun olarak aldığı önlemlere karşın, Enfield, Edmonton, Waltham Cross, Brixton, Islington, Peckham ve hatta Oxford Meydanı’nda değişen boyutlarda, dükkânları yakma yağmalama, polisle çatışma olayları yaşandı. Pazartesi günü İçişleri Bakanı, salı günü Başbakan tatillerini yarıda keserek Londra’ya döndüler. Salı sabahı TV kanalları yayılan olayları tartışıyordu, birçok gözlemci “polisin zamanında müdahale etmeyerek olayların yayılmasına seyirci kaldığını” savunuyordu. Belki de tüm maaşla çalışanlar gibi yoksullaşan, işini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalan polis, basıncı kaldıramıyor ya da medyada oluşacak görüntülerle, hükümeti, yeni kaynakları ve önlemleri devreye sokmaya zorlamak istiyordu... Tel Aviv’de yaklaşık üç hafta önce bir grup öğrenci genç, konut yetersizliği sorununu protesto etmek amacıyla, en zengin kesimin yaşadığı mahallede çadır kurmuştu. Bu eylem, toplumdaki pahalılık, yoksulluk sorunlarına karşı tepkileri harekete geçirerek hızla yayıldı; 31 Temmuz Cumartesi günü 150.000 kişinin katıldığı büyük bir protesto yürüyüşü, pazartesi günü 100.000’den fazla belediye çalışanının katıldığı “bir günlük” dayanışma “genel grevi” gerçekleşti. Geçen hafta cumartesi, eylemlere katılanların sayısında büyük bir artış gözleniyordu. Tel Aviv’de protesto yürüyüşüne bu kez 300.000’den fazla insan katıldı. Haaretz gazetesinin yorumcularından Gideon Levy’nin “İsyanın Mucizesi” başlıklı yazısında vurguladığı gibi, “markalarla, elektronik oyuncaklarla yetiştiğine, toplumsal sorunlarla ilgilenmediğine, alkole, uyuşturucu kullanmaya meraklı olduğuna inandığımız”, vurdumduymaz bir kuşaktı bu (08/08/11). Ama bu kuşak şimdi, başını, önüne atılan haz parçacıklarından kaldırıyor, toplumsal sorunlara müdahale ediyor, ülkenin gündemini değiştiriyor. içek’e ilk eleştiri Cindoruk’tan Meclis Başkanı Çiçek’in takındığı tutuma ve gerekçesine ilk tepki TBMM eski başkanlarından Hüsamettin Cindoruk’tan geldi. Cindoruk, gazetemize yaptığı değerlendirmede, tutuklu vekiller konusunda son sözü TBMM’nin vermesi gerektiğini belirterek “Meclis bu vekillerin dokunulmazlığının kaldırılmasına gerek görmezse tutukluluk halleri sona erer. Derhal tahliye edilmeleri gerekir” dedi. Cindoruk Çiçek’e, “Parlamentonun imtiyazının yargı tarafından kaldırılmasına karşı durması” çağrısı da yaptı. Ç eliyle sonlanamaz’ ‘Milletvekilliği yargı sorumlusu olur’ ‘Kriz ve şaibenin ündeme alıp kurulları çalıştırmalı’ Kılıçdaroğlu, Meclis Başkanı’nı üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeye bir kez daha davet ederken beklentisini şöyle dile getirdi: “Sayın Çiçek ‘G Cindoruk’un ardından, CHP lideri Kılıçdaroğlu da Çiçek’in sergilediği tavra sert tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada, Çiçek’in, “Parlamento üyeliğinin mahkemeler eliyle sonuçlandırılması” olgusuna Çiçek’in Meclis Başkanı sıfatıyla mutlaka karşı çıkması gerektiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sayın Meclis Başkanı parlamentonun saygınlığını korumalı, kuvvetler ayrılığı prensibini ortadan kaldıran ve parlamentoyu yargı vesayetine alan bu uygulamayı sona erdirecek adımı atmalıdır. Parlamento üyeliğini savcılar ve mahkemeler eliyle sonlandıracak ve Türkiye’yi demokrasi dışı bir zemine sürükleyecek uygulamalara kapı açmamalıdır. Böyle davranmak Sayın Çiçek’in kendi kişisel kariyerinin de gereğini yerine getirmek anlamı taşır. Sayın Çiçek, göreve başlamaları engellenen tutuklu milletvekilleri de dahil bütün parlamentonun başkanı olduğunu unutmamalıdır...” Londra Tel Aviv ‘Polis komplo kurdu’ Eski Özel Harekâtçı İbrahim Şahin, Ermeni cemaati lideri Durmazgüler’e yönelik suikast iddiasında Sivas İstihbarat Şubesi’ni hedef gösterdi HAT CE TUNCER Deniz Harp Okulu öğrencileri döndü İstanbul Haber Servisi “TGC Sokullu Mehmet Paşa” gemisiyle çıktıkları açık deniz eğitimlerini tamamlayan 163 Deniz Harp Okulu öğrencisi, Tuzla’daki okulda düzenlenen törenle karşılandı. Törende konuşan Deniz Harp Okulu Komutanı Tuğamiral Kemalettin Gür, öğrencilerin ziyaret ettikleri KKTC Girne, İtalya Napoli, İspanya Barcelona ve Fransa’nın Toulon limanlarında, önce Türkiye’yi daha sonra Deniz Harp Okulu’nu temsil etiğini söyledi. Suriyeli ajanlar yakalandı iddiası Haber Merkezi Suriye’de yaşanan olayların ardından Türkiye’ye sığınan Suriyeli göçmenlerin kaldığı Güveççi sınırı ve çadırkentinde, 7 Suriyeli ajanın yakalandığı öne sürüldü. Suriyeli ajanların, sığınmacı olduklarını söyleyerek Güveççi sınırından Türkiye’ye geçtiği öğrenildi. Suriyeli istihbaratçıların, çadır kentlerde yaşayanların durumunu öğrenmek ve huzursuzluk çıkarmak için görevlendirildiği belirtiliyor. İkinci Ergenekon davasında, Sivas’ta kuyumculuk yapan Ermeni Cemaati lideri Minas Durmazgüler’e suikast planı hazırladığı iddiasıyla suçlanan Ersin Gönenci’nin çapraz sorgusu yapıldı. Eski Emniyet Özel Harekât Daire Başkan Vekili İbrahim Şahin, “Sivas İstihbarat Şubesi’nde kendisine komplo kurulduğunu” savundu. Çapraz sorgusu yapılan Gönenci, Şahin’le tanışıklığını “Sivas’a gelip geldikçe görüşüyorduk” sözleriyle anlattı. Bir kod ya da takma adı olmadığını söyleyen Gönenci, “facebook” sayfasındaki “Şahin ve Durmazgüler’e suikast planlandığına ilişkin dosya sanığı Garip İrfan Torun ve Çağrı Şanlı adlı kişiyle birlikte görüldüğü” fotoğrafın 2001’de MHP’nin bir pikniğinde çekildiğini söyledi. Gönenci, kar maskesi takmış bir şahsın fotoğrafı için de, “Bana benziyor, ama hatırlayamadım. Arkadaşlarım şaka amaçlı çekmiş olabilir” dedi. Gönenci, kar maskeli ve elinde silah bulunan fotoğraftaki bir kişi için de arkadaşı olduğunu belirtti. Savcı Taşkın’ın, “Şahin sizden Durmazgüler’in adresini temin etmenizi istedi mi” sorusu üzerine Gönenci, “İstemedi. Ben aklımda kaldığı kadarıyla tarif ettim. İsmini bile bilmiyordum” dedi. Duruşmada söz alan İbrahim Şahin, “Sıvas Emniyeti 3 Kasım 2008’de Minas Durmazgüler hakkında koruma kararı çıkarmış. Gönenci bana 1 Aralık’ta Durmazgüler’in adresini atmış. Neye dayararak İstihbarat Şube bu kararı çıkarıyor. Bu Sivas İstihbarat Şubesi’nin komplosudur” dedi. Selvi cezaevinde nternet Andıcı davasında haklarında yakalama emri çıkarılan 14 sanıktan emekli Albay Fuat Selvi dün teslim oldu. Davada ilk tutuklanan sanık olan Selvi, “kamuoyunu yönlendirme amaçlı internet siteleri kurdukları” yönündeki suçlamaları reddederek, “Böyle bir şeye karşı geldiğim halde hakkımda bu iddialarla dava açıldı. Ben böyle bir suç işlemedim” diye konuştu. ddianamede soyadı skandalı Duruşmada daha sonra İbrahim Şahin’de ele geçirilen suikast timi olduğu iddia edilen “S1” listesinde adı geçen tutuklu sanık, Oğuzhan Sağıroğlu’nun savunmasının alınmasına geçildi. Sağıroğlu “İddiaanamede adım Sarıoğlu diye yanlış yazılmış. Ama bizim alınacağımız o kadar kesinleşmiş ki polisler bu yanlışa rağmen beni şaşırmadan aldılar” dedi. İddianamede yer alan Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Ali Balkız ve federasyon yöneticilerinden Kâzım Genç’e suikast planı hazırlandığı iddialarını reddeden Sağıroğlu “Suikast planında adı geçen herkes tahliye oldu. Ben de sanırım İbrahim Şahin içeride yalnız kalmasın diye buradayım” dedi. Genelkurmay: Siteleri Bilgi Destek işletti İstanbul Haber Servisi Genelkurmay Başkanlığı, İnternet Andıcı iddianamesindeki suçlamalara dayanak olan internet sitelerini, Bilgi Destek Dairesi’nin işlettiği, siteleri Genelkurmay Başkanlığı’nın kurumsal kimliği altında yayınlandıklarına dair hiçbir belgenin bulunmadığı ifade edildi. İnternet Andıcı iddianamesinin 9. delil klasöründe Genelkurmay Başkanlığı’nın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın sorularına yanıtları yer alıyor. Genelkurmay Başkanlığı adına Hukuk İşleri Müdürü Hâkim Albay Şakir Aytaş imzasıyla gönderilen, 30 Aralık 2010 tarihli yazıda, savcılığın “İrtica.org” ve “turkatak.gen.tr” isimli internet sitelerinin yayın yaptıkları dönemlere ait ulaşılabilen sayfaları üzerinde inceleme yaptırdığı anlatıldı. Genelkurmay’ın yazısında, savcılığın bu sitelerde, hükümeti hedef alan bazı yayınların yer aldığını belirlediği kaydedilerek, bu yayınların TSK’nin Bilgi Destek faaliyetleri kapsamında değerlendirilemeyecek nitelikte görülmelerine ilişkin soruların yanıtları yer aldı. ‘Hiçbir kayıt yok’ Genelkurmay’ın yanıtında “Söz konusu internet siteleri daha önceden eski adıyla Psikolojik Harekât Daire Başkanlığı, değişen adıyla Bilgi Destek Daire Başkanlığı tarafından işletilmiştir. Site içerikleriyle ilgili Bilgi Destek Dairesi arşivinde herhangi bir kayıt, doküman ya da içeriklerin arşivlendiğine dair bir bilgiye rastlanılmamıştır” denildi. Öte yandan 22 kişi hakkında düzenlenen iddianamenin 28 klasörden oluşan delilleri sanık avukatlarına verildi. Tottenham, Brixton 1980’lerin başında da de benzer olaylara sahne oldu. Thatcher hükümeti, ekonomideki kapasite ve çalışan nüfus fazlasını bir resesyon yoluyla temizlemeye, devletin mali krizini halkın sırtına yıkarak aşmaya çalışıyordu. İşsizlik, yoksulluk artıyor, refah devleti tasfiye edilirken toplumsal dayanışma kurumları, toplumsal doku çözülüyordu. Irkçılık artıyor, polisin siyah, göçmen gençliğe karşı tutumu sertleşiyordu. 1981 ve 1985’te Brixton’da, Tottenham’da ayaklanmalar patlak verdi. Geçen Cumartesi polis karakolunun önünde toplanan kalabalığın, Broadwater Farm adlı belediye evleri kompleksinde başlayan bir protesto yürüyüşünün ürünü olması, bölgede ortak bir toplumsal hafızanın varlığına da işaret ediyordu. 1985 yılında isyan, siyah bir gencin tutuklanmasından sonra evine yapılan baskında yere düşen annesinin kalp krizi geçirerek ölmesinin ardından Broadwater Farm’da patlak vermişti. O günden bugüne, Tottenham’ın nüfusu daha da arttı, gelen göçmenlerle toplumsal yapısı daha da karmaşıklaştı. Şimdi, ekonomik kriz, bu kadar dar bir alana sıkışmış, bu kadar yoğun bir genç nüfusu, gittikçe artan yoksullukla, işsizlikle, Gençlik Kulüpleri gibi kurumların kaynaklarını keserek, dayanışma ağlarını ve toplumsal dokuyu çözerek vuruyordu. Çete ve silah kültürü tek dayanışma ağı, güvenlik kurumu olarak, uyuşturucu, gangsterlik tek gelir kaynağı olarak yükseliyor, patlamaya hazır bir karışım yaratıyor, yoksulluk günlerinde isyanlar artıyor... 1985 2011 C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle