26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 10 AĞUSTOS 2011 ÇARŞAMBA [email protected] 14 KÜLTÜR Haliç Kongre Merkezi’nin sahnesinde 220 kişilik dev bir orkestra ‘El Sistema’ zamanı imon Bolivar Senfoni Orkestrası’nın İstanbul’a gelmesi birkaç haftadır gündemimizi işgal etmekte. Yalnız müzikçiler değil, sosyologlar, psikologlar, pedagoglar, STK’ler ve toplumun her kesimindeki insanlar bu olaya ilgi duydu. İKSV bu devasa orkestrayı getirtip iki konser düzenlemekle kalmadı, paneller ve bizim çocuklarımızla karma konserler de yaptı. Orkestranın oluşumuna yol açan El Sistema’nın kurucusu Dr. Abreu ileri yaşına ve sağlık sorunlarına karşın aramızdaydı. Orkestranın gencecik üyeleri, eğitmenleri ve şefleri her yerde yanı başımızdaydı. Müziği bir sosyal sorumluluk projesinin aracı olarak benimseyen El Sistema gerçek bir devrim. Venezüella bugün kendi sınırları dışında en çok bu orkestrayla tanınıyor. Avrupa’daki yerleşik müzik eğitim sistemleri El Sistema’nın başarısından sonra kendi yaklaşımlarını sorgulamaya başlamışlar. Önceki iki akşamın konserinde 220 kişilik dev orkestrayı Haliç Kongre Merkezi’nin sahnesinde görmek başlı başına bir coşkuydu. Sadece 14 kontrbasın varlığını söylemek yeterli sanırım. Haliç Kongre Merkezi’nin salonunda bugüne dek hiç bütün notaları net olarak işittiğim bir başka konser dinlememiştim. Oturduğum noktadan çok, şef Dudamel’in son derece rafine ve saydam yorumuydu bu netliği yaratan. Gustavo Dudamel, henüz 30 yaşında. 1999’dan beri Simon Bolivar Gençlik Orkestrası’nın yönetmeni. Son yıllarda Los Angeles Filarmoni ile İsveç Göteborg Senfoni’nin de şefliğini yapıyor. Belli ki Latin Amerika dışına çıkmanın değişik kültürlerleriyle zenginleşmiş. Bugün bunca yoğun programı arasında hiçbir zaman S ülkesini ihmal etmiyor. Kendi içinde yetiştiği sistemi, Maestro Abreu öğretisini gençlere aşılıyor: “Her zaman sorgulayacaksın. Neden bunu böyle yapıyorum diyeceksin...” Dudamel, Los Angeles’te El Sistema uygulamasını sürdürüyor. Kentin yoksul semtlerinden toplanan çocukların müzikle uğraşmalarını, dünyanın kirli yüzünden arınmalarını sağlıyor. Onlarla başlattığı 6 aylık eğitim sonucu 811 yaş arasındaki gruba Mahler 2. Senfoni’nin bir uyarlamasını çaldırtmış geçenlerde. Bu uygulamaların başarısı Dudamel’in sivil toplum örgütleri ve devlet desteğiyle kurduğu Los Angeles Gençlik Orkestrası’na da yansıyor. Baştan aşağı Çaykovski Topluluğun bir başka özelliği de konserlerinin solistsiz olması, yalnız senfonik müziğe yönelerek orkestranın görkemini sergilemesi. Ama geçen yıl Martha Argerich onların Güney Amerika turnelerine katılmış. Düşünün, çağımızın yaşayan en büyük piyanistlerinden birisi, büyük bir zevkle Simon Bolivar Gençlik Orkestrası’nın solisti olmuş. İstanbul’daki ilk konserin programı baştan sona Çaykovski ile örülmüştü. Dünyanın hemen hiçbir yerinde rastlayamayacağımız bir program: Shakespeare’in Hamlet’i üstüne Fantezi Uvertürü, Romeo Juliet’i Üzerine Fantezi Uvertürü, Fırtına’sı Üzerine Senfonik Fantezi ve Francesca di Rimni Senfonik Şiiri. Belli bir kavramsal bütünlük ve bir felsefi görüşü içeriyordu. Dudamel baştan sona ezber yönetti. Orkestra üyelerinin kimi henüz konservatuvar öğrencisi, kimi konservatuvar mezunu. İnanılmaz bir dinamizm, doruklardaki güçlü sesler kadar son derece net duyulan küçük sesler, ritmik canlılık, 200’den fazla yorumcunun tek bedenden yükselen tek nefes halindeki yorumu... İncecik işlenmiş ayrıntılarda şiirsel anlatımlar vardı: Örneğin arpin, flütlerin, klarinetin incecik işlemeleri gibi. Çaykovski’nin romantik akımın doruğundaki çıkışlı inişli ruh hali ancak böyle bir fırtınayla duyurulabilirdi. Dudamel ile konuşmamızdan an ladığıma göre bu dev orkestrayı sürekli genç şefler çalıştırıyor, onlar Dr. Abreu’nün öğretisini işliyor, Dudamel ise son provalardaki ayrıntılarla bu saydamlığı sağlıyor. Orkestranın başlığındaki Gençlik sözcüğü kalkmış, artık sadece Senfoni orkestrası olarak anılıyor. Topluluk dünyanın dört bir yanında turnelere katılmakta. Hemen İstanbul’un ardından bir İtalya turnesi yapacaklar. Böylece Venezüellalı gençlerin de görgüsü artıyor, yeni ülkelerle ufukları genişliyor. Çünkü El Sistema’nın ilkelerinden birisi de müziği yalnız notada öğretmek değil, onu toplumun, dünya coğrafyasının bir parçası olarak tanıtmak. İKSV bugüne dek birçok değerli sanatçıya “Yaşamboyu Başarı Ödülü” verdi. Ama herhalde bunların arasında en değerlisi El Sistema’nın fikir babası Jose Antonio Abreu’ya verilen ödül oldu. Abreu bir yanda iktisatçı ve bir devlet adamı öte yanda bir piyanist ve orkestra şefi. Bu nedenle toplumun karanlık yüzünü müzikle aydınlatmayı bilmiş. Ona sunulacak bundan sonraki ödül Nobel Ödülü olmalı. El Sistema hareketinin kurucusu Jose Antonio Abreu: ‘Sanat eğitimi haktır’ MELTEM YILMAZ 1947’den en bu yana düzenlen rgh bu Uluslararası Edin teması yılın Festivali’nde bu a” “Asy Çin Ulusal Balesi The Peony Pavilion İskoçya’nın başkenti ağustos ayı boyunca sürecek festivallere ev sahipliği yapıyor Edinburgh’da üçü bir arada ‘Mezbaha No. 5’ öğrencilere ücretsiz dağıtılacak ‘Sansürün canı cehenneme!’ Kültür Servisi Amerikalı yazar Kurt Vonnegut Jr.’ın (19222007) “Mezbaha No. 5” adlı romanının geçen ay Missouri eyaletindeki Republic Lisesi’nde yasaklanması üzerine, Kurt Vonnegut Kütüphanesi yönetimi, 150 adet romanı lisenin öğrencilerine parasız vermeyi kararlaştırdı. Vonnegut’ın anısına kurulan kütüphanenin yöneticileri, Republic Lisesi öğrencilerinin eposta yoluyla kitabı ücretsiz edinebileceklerini açıkladı. Kütüphanenin müdürü Julia Whitehead, bu davranışlarının, bir zamanlar “Sansürün canı cehenneme!” demiş olan Vonnegut’ın ruhuna çok uygun düşeceğini söyledi. Whitehead, “ABD Anayasası’nın ifade özgürlüğünü de içeren birinci maddesinin herkes için önemli olduğu kanısındayız. Kitabı beğenmek zorunda değilsiniz. Biz yalnızca kitabı okumanızı ve kendi kararınızı kendinizin vermenizi istiyoruz” dedi. “Mezbaha No. 5”, II. Dünya Savaşı sırasında ABD ordusunun Bulge çarpışmasında uğradığı bozgunu ve Dresden kentinin yangın bombalarıyla yerle bir edilmesini anlatıyor. Kültür Servisi İskoçya’nın başkenti Edinburgh, sanatla dolacak bir aylık dönemine başladı. Süregiden özgür ruhlu Edinburgh Fringe Festivali’nin yanı sıra yarın başlayacak klasik müzik, opera ve tiyatroyu konuk eden Uluslararası Edinburgh Festivali, bir de 13 Ağustos’ta Uluslararası Kitap Festivali’ne ev sahipliği yapacak kente ziyaretçi akını yaşanıyor. 470 bin kişiyi barındıran şehrin nüfusu, festivale katılan sanatçılar ve izleyicilerle birlikte şimdiden ikiye katlandı bile. 1947’den bu yana düzenlenen Uluslararası Edinburgh Festivali’nde bu yılın teması “Asya”. “Avrupalı sanatçılar, kaşifler ve filozoflar, yüzyıllar boyunca Asya’dan ilham aldılar” diyen festival yönetmeni Jonathan Mills, festivalin Asya’nın farklı kültürlerini bir araya getireceğini belirtiyor. 4 Eylül’e kadar sürecek festivalin konukları, Çin Ulusal Balesi’nden Çinli yazar Tang Xianzu’nun ‘The Peony Pavilion’ adlı yapıtını, ‘Binbir Gece Masalları’nı, ‘Şangay Opera Topluluğu’ndan William Shakespeare’in ‘Hamlet’ini izleme şansı yakalayabilecek. Festival konserleri arasında ise David Zinmann yönetimindeki Tonhalle Orkestrası, Çinli piyanist Yundi ve mezzo soprano Kelley O’Connor da yer alıyor. Uluslararası Edinburgh Festivali’ne paralel olarak gerçekleştirilen ve geçen hafta başlayan Fringe Festivali’ne ise bu yıl ‘Kabare’ler hâkim. Popüler oyunların yanı sıra adı bilinmeyen pek çok küçük yapımın yer aldığı festivalde, ‘Özgür Fringe’ adlı bir bölüm yer alıyor ve bu bölümdeki 500 gösteri de ücretsiz. Fringe ve Uluslararası Kitap Festivali, 29 Ağustos’a kadar devam edecek. C MY B C MY B Sözgelimi, sınırları gitgide büyüyen İstanbul’un daha da dışına itilmiş yoksul bir semtten, bir varoştan geçiyorsunuz ve çevredeki sesler kulağınıza çalınıyor: Vivaldi taşıyor bir evin balkonundan. Mahler yayılıyor bakkalın raflarından sokağa. Dahası, karşıdan karşıya geçen gencin çalan cep telefonu melodisi hiç yabancı değil, Çaykovski! Doğru duyduğunuza emin mirtak bir köprü kurmak siniz? El Sistema’nın kurucusu Jose Bu sistemi son yıllarda kendiAntonio Abreu’nun yaptığı gibi, lerine örnek alarak en iyi şekilde çocukların yoksulluk ve suçla uygulayan ülkelerin Uruguay, Arçevrili hayatlarına, “yüksek kül jantin, Brezilya, Şili ve Kolombiya tür” denerek onlardan esirgenen olduğunu belirtiyor Abreu, “Çok klasik müziği katmak için, önce hızlı ve zekice ilerliyorlar. Baduyduklarınızın (bir gün) doğru şarılı olacaklarına yürekten inaolabileceğinden emin olmanız ge nıyorum” diyerek. Müziğin, çorekmez mi? cukları hayata kazandırmada en Başarılı bir ekonomist, aynı za hızlı ve en etkili yol olduğunu söymanda iyi bir müzik eğitimi gör leyen Abreu, yakın dönem hemüş piyanist ve besteci Abreu ta deflerinin ise 1 milyon çocuğa rafından Venezüella’nın başkenti ulaşmak olduğunu söylemeden Caracas’ta, 1975 yılında, yoksul geçmiyor. çocukları klasik müzik aracıBuna en iyi örneklerden bilığıyla hayata kazanri elbette müzik hayadırmak adına baştına El Sistema’da latılan bir siskeman öğrenetem El Sisterek başlayan ma. BuSimon Bogünse, livar Or280 mükestrazik mersı’nın bakezi, 15 şarılı şefi bin eğitmeGustavo niyle, 350 Dudamel. bin gence ulaAbreu, “Dudaşan sistem, 150’yi mel, yalnızca müaşkın gençlik, 70 ço Sulukuleli Çocuklar zikal anlamda bücuk, 30 senfoni oryük bir yetenek dekestrasıyla karşımızda. Bu orkes ğil, aynı zamanda iyi bir eğitici. tralardan en bilineni olan Simon Müzik tutkusu, çocuklarla olan Bolivar Orkestrası’nın ilk İstan ilişkisi ve orkestrayı bir aile orbul konserleri, dün ve önceki ak tamı gibi yönetmesi çok önemşam Haliç Kongre Merkezi’nde liydi” diyor. gerçekleşti. Biz de, konser öncesi Yazının başında kurulan hayal, yakaladığımız Jose Antonio Ab şimdi Abreu’nun önünde bir soru: reu ile El Sistema’yı konuştuk. Türkiye’den de böyle bir sistem Abreu, sistemin Venezüella’da çıkar mı? bu kadar “tutmuş” olmasının ne“Türkiye ile anlamlı bir köprü denini, ülkenin milli temellerinin oluşturabileceğimize inanıyobir hayli güçlü olmasına bağlıyor. rum. Hatta Türkiye, harika mü“Zaten” diyor, “etkili olacağına zik geleneğinden dolayı bu hainanmasam başlatmazdım. Bu reketin başında da yer alabilir. başarıyı elbette, çocuklar ve İki ülkenin müzik eğitmenlerinin gençlerin enerjisi sağladı.” bir araya gelmesi büyük bir Peki, El Sistema’yı yalnızca adım olacaktır. Bu yönde, Türsosyal açıdan dezavantajlı genç kiye’den de çocukların bu sislerin hayata kazandırılması projesi temden yararlanması için resmi olarak mı görmek gerekir yoksa organizasyonlar yapılabilir. Gabu sistem, müzik eğitiminde geri lata’da El Sistema’ya benzer, kalan ülkeler için örnek bir alter Sulukuleli Çocuklar ile Social natif kitlesel müzik eğitimi olarak Inclusion Band gibi çocuk grupuygulanabilir mi? Abreu şöyle larının verdiklere konserde, çoyanıtlıyor: cukların perküsyon perfor“Her iki şekilde de değerlen mansına hayran kaldığımı söydirilebilir. Hem sosyal bir pro leyebilirim.” je, hem de alternatif bir kitlesel müzik eğitimi. Zaten herhangi biri için başlarsanız diğeri de beraberinde gelecektir. Örneğin çalışmalarımıza başladığımız yıllarda, estetik ve sanat göz ardı ediliyordu, müziğe ulaşmak bir hayli zordu, klasik müzik seçkin bir azınlığa ait gibi algılanıyordu. Ancak artık böyle değil. El Sistema, Venezüella’da 40 yılda 10 hükümet tarafından desteklendi.” O Fotoğraf: UĞUR DEM R Orkestrası’nın genç şefi Gustavo Dudamel, Abreu’nun öğretisini gençlere aşılıyor: “Her zaman sorgulayacaksın. Neden bunu böyle yapıyorum diyeceksin” diyor. Avrupa’daki yerleşik müzik eğitim sistemleri de El Sistema’nın başarısından sonra kendi yaklaşımlarını sorgulamaya başlamışlar. Simon Bolivar reu, El Sistema sayesinde, Venezüella’da klasik müziğin artık seçkin bir azınlığa ait gibi algılanmadığını, Türkiye’de de bu sistemin rahatlıkla uygulanabileceğini söylüyor. Jose AbAntonio
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle