18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 6 TEMMUZ 2011 ÇARŞAMBA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Gineli Kadın... Utancın Derinliği Ş MD K iktidarın dış politikasını hayretten hayrete sürüklenmeden izleyip anlamak mümkün değil. Özellikle Kuzey Afrika’nın Arap devletlerine ilişkin olarak. Acaba bu dış politika, bütün devletlerin dış politikalarında temel kural olan “ulusal çıkarlara hizmet” ilkesine uygun olarak belirlenmiş midir? Yoksa yeni ilke, “AB ve ABD ile İngiltere’nin çıkarlarını gözetip uygulanması gereken ortak bir dış politikaya hizmet etmek” midir? Türkiye, bu dış politikayı bölge koşullarına göre ayarlamakla, şurasını burasını düzeltmekle ve yerel kültüre uygun olarak tebliğ edip sonuç almakla mı görevlendirilmiştir? Batı ortaklığının gerektirdiği bu görev yerine getirilirken Türkiye’nin kendi menfaatlerini kollamak için ne gibi önlemler alınmıştır? u konuda şimdiye kadar hiçbir şey söylenmedi. Örneğin Libya’da ihale kazanıp iş almış olan Türk şirketlerinin toplam 25 milyar dolarlık kazanç kaybı nasıl telafi edilecektir? Yarım kalmış inşaat nasıl tamamlanacaktır? Jet motorlarına en uygun benzinin üretildiği Libya petrolünün yeri nasıl doldurulacaktır? Daha da önemlisi, Libya halkıyla uzun yıllar boyunca kurulan ve “kardeşçe” olduğu söylenen sıcak ilişki yeniden nasıl kurulacaktır? addafi Libya’sıyla ilişkilerde yaşanan bu yıkımın Sayın Davutoğlu zamanına rastlamış olması gerçekten hüzün vericidir. Sayın Dışişleri Bakanı nasıl resmen “âsi” durumda olan Bingazi kalabalığının önünde kürsüye çıkıp cemahiriye devlet başkanı için artık ülkeyi terk etme ve iktidarı başkasına teslim etme zamanının geldiğini nasıl söyleyebilmiştir? Bu olaya “dağdan gelip bağdakini kovmak”tan başka bir ad verilebilir mi? Bu durum nasıl olup da Sayın Davutoğlu’nun “stratejik derinlik” dediği yaklaşımın neresine iliştirilmiştir? Yoksa, gerçekleştirilmek istenen derinlik, insanca ve uygarca ilişkilerin en alt düzeyinde mi aranmaktadır? Böylesi İslam kardeşliğiyle ve Osmanlı terbiyesiyle nasıl bağdaşlaştırılmaktadır? Davutoğlu’nun yarattığı hayal kırıklığını anlatabilmek çok zor. Kahn gerçekten IMF’yi bir şirket gibi yönetti, etkinlik ve verimlilik sağladı. Yöneticilerin özgüvenini sağladı. Mortgage krizi diye bilinen dünya piyasalarındaki karmaşaya da hâkim oldu. Üçüncü Dünya ülkelerinin beğenisini kazandı. G8’lerin sonrada G20’lerin sekretaryası IMF oluvermişti bile. Mithat MELEN 000’li yılların sonunda Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) geleceğini birçok bilim adamı tartışmaya başlamıştı bile. Uluslararası paranın bekçiliğini tam yapamayan ve dünyadaki finansal düzenlemelerle ilgili gereksinimlerini karşılayamayan bir kurum. Ayrıca sıcak paranın hareketliliğini yönlendirmeyi beceremeyen bir yapı. Uyguladığı programlarla da birçok ülkeden de tepki alan bir örgüt. IMF’nin bir ara memurlarının maaşlarını bile ödemede sıkıntı duyduğu söyleniyordu. Başta dünyadaki ekonomik kriz ardından da Dominique StraussKahn IMF’yi bu halinden kurtardı. 2 hâkim oldu. Üçüncü Dünya ülkelerinin beğenisini kazandı. G8’lerin sonrada G20’lerin sekretaryası IMF oluvermişti bile. Kahn, politikacı yanı ile de Avrupa ve Amerika’nın arasını bulmaya, diğer ülkelere de dünya ekonomisi içinde artan payları kadar hak ve söz vermeye başladı ve kurumu iyi yönetmeyi başardı. Medya ile sıkı bağlar Bu arada Kahn Fransa’da ilişkilerini de iyi tuttu. Ünlü bir gazeteci olan eşinin de yardımı ile medya ile sıkı bağlar kurdu. Sosyalist Parti ve çevresinde saygınlığını arttırdı. Nicholas Sarkozy de başkanlık döneminde yanlışlar yapınca kurt politikacının başkanlık için adaylığından söz edilmeye başlandı ve kamuoyu yoklamalarında cumhurbaşkanlığı için Kahn hemen öne geçti. Anımsayacaksınız, Sarkozy fazla değil iki yıl önce kendi partisinden bile gelen tepkilere rağmen Libya lideri Kaddafi’ye Elize Sarayı’nın bahçesinde çadır kurma olanağı sağlamamış mıydı? ABD’den önce Libya’yı bombalayanın ilk Fransa olması acaba sizce de rastlantı mı? Komplo teorilerini pek önemsemiyoruz ama Kahn gibi hoş yaşamayı seven biri için en zayıf noktanın kadınlara zaafının olması her halde pek yadırganmaz. New York’taki otelde neler oldu pek bilemiyoruz ama nasıl olduğundan çok neden olduğunu düşündüğünüz zaman hedefin tam 12’den vurulduğu anlaşılıyor. Türkiye’de “Biz eşimle anlaştık” deyip skandalı örtbas ettiğini sananlar partiden atılmalarına karşın Meclis’e kolayca girebiliyorlar. Kahn’ın ev hapsi sürüyor Batı’da ise istifa kurumu çalışıyor. New York polisi de acımasız, nefes aldırmadan elektronik kıskaca alıveriyor sizi. İsterseniz paranın patronu olun. Kahn’ın ev hapsi hâlâ sürüyor. Bir tek kilise ve hastaneye gidebiliyor ve yargının kararını bekliyor. (Son dakika haberlerine göre. Kahn’ın göz hapsini mahkeme kaldırmış. 6 milyon dolarlık kefaletini de iade etmiş. Olayın kahramanı Gineli kadının ifadelerinin tutmaması ve dinlemeye takılan sözleri mahkemeyi rahatsız etmiş. Hiç belli olmaz, bir bakarsınız Kahn tekrar sahneye çıkar.) Yunanistan’ı girdiği ekonomik ve mali krizden çıkarmak başta Almanya olmak üzere AB’yi ikna etmek kolay bir iş olmasa gerek. Kahn bunu yapmaya, hem IMF’nin hem de kendinin hâkimiyetini üçüncü ülkelerden sonra Avrupa’da da perçinlemeye çalışıyordu. Almanya’nın buna razı olması düşünülemezdi. Ayrıca yarın Fransa cumhurbaşkanı olacak bir Avrupa ve dünya fatihini kim ister? ABD cephesinden olaya yaklaştığınızda, elden çıkmış ve kontrol edilemeyen bir dünya adamı sıkıntı verebilir. Hem Amerikan okulundan olmayan hem de sosyalist biri. Gelişmeleri izlemişsinizdir. IMF’nin başına Christine Lagarde getirildi. Lagarde, Fransız bir muhafazakâr. Liseyi ABD’de bitirmiş. Fransa’da hukuk okumuş, uzun süre Paris’te Amerikan hukuk bürolarında çalışmış. Maliye Bakanı olmuş. Sarkozy’ye yakınlığı ile biliniyor. Lagarde’ın IMF’nin başına geçmesi ile Avrupa’nın hatta Avro’nun sorunlarının biteceği söylenmese de IMF’nin yeni patronunun Avrupa’daki mutfağı iyi bildiği bir gerçek. Avro başsız kalıyor Gelecek günlerde sorunların Avro için de devam edeceği anlaşılıyor. Siyasi birliktelik olamadan parasal birliklerin ömürleri uzun olmuyor. Avrupa Birliği siyasal birlikteliğini gerçekleştiremediği belki de bazı ülkeler gerçekleştirmek istemediği için Avro başsız kalıyor. Eğer Avro olmasa idi ne olurdu sorusu da bu noktada önem kazanıyor. Belki de Avro’nun olmasaydı başta Yunanistan olmak üzere İrlanda, Portekiz, İspanya, İtalya, hatta Fransa IMF’nin kapılarında anlaşmak için sıra bekler durumda olurlardı. Lagarde’ı şimdi büyük sorunlar bekliyor. Bir taraftan Yunanistan ve Avro meselesini Almanya’yı rahatsız etmeden çözmek diğer taraftan Sarkozy’nin 2012 cumhurbaşkanlığı seçimleri için önünü açmak. Türkiye’nin de içinde bulunduğu bu bölgede artık hem ekonomik hem de siyasi olarak suların gelecek günlerde kolay durulmayacağını görüyoruz. Esas olan bizim bu gelişmeleri doğru izleyip gelişmeleri kendi çıkarlarımız açısından değerlendirmemiz ve lehimize çevirmemiz. Şike... Şike mi var?.. Bademspor kalesi iki metre... Kıble tarafı... Kalede; Abdullah Gül... Orta hakem; Haşim Kılıç... Yan hakemler; Ye Se Ka, He Se Ye Ka... Bu vesileyle sayılmayan gol sayısı: On beş anayasaya aykırılık nedeniyle iptal istemi... Beş gensoru... İki yüz araştırma istemi... Altı yüz soru önergesi... Deniz Feneri davası, ÖSYM skandalı, belediyelerdeki yolsuzluk dosyaları, özelleştirme ve ihalelerde yandaş rezaletleri başta olmak üzere, yüz yirmi yolsuzluk soruşturma önergesi... Ve yetim hakkına elle müdahale nedeniyle verilmeyen yüzlerce penaltı... Hadi diyelim ki orta hakem Haşim Kılıç, verilen penaltılarda da “irticanın merkezi” noktasını kale arkasında gösterince ne oldu?.. Bademspor şampiyon... Amigo; medya... Tezahürat grubu; bilumum dönek, yalaka ve yanaşmalar... Saha; yeşil... Bademspor’un 326 olan oyuncu sayısı yine de az geldi ki, rakip takımın forveti Hatip Dicle’yi oyundan atıp, yerine Oya Eronat’ı aldılar ama bu tarafa... Bademspor oldu: 327... Rakiplerin üç savunma oyuncusu da fazla bulundu aslında... Onların 3 metrekarelik hücrede top oynamaları uygun görülürken... Cehapesspor sahaya çıkma, ama topa vurmama kararı aldı... En yaşlı üye olması hasebiyle, Oktay Ekşi’nin başlama vuruşunu yapıp da pas verecek kimseyi bulamayınca topu taca atması ve koşup şeref locasına oturması ile maç tek takımla başladı sayılır... Eh... Yargı gücü küme düştü... Cumhuriyet birlik tutuklu... Onuncu yıl spor gözaltında... Ordu idman yurdu A takımı hapiste... Geriye kaldı; yeşil sahada rakipsiz top süren Bademspor... Ve boş kale... Bir de şike arıyorsunuz... B K Kahn renkli bir kişilikti Kahn, uluslararası para piyasalarında iyi tanınan, renkli bir kişilikti, maliye bakanlığı yapmış bir profesördü. Sosyalist olmasına rağmen Sarkozy uluslararası arenada etkinliğini kaybetmemek için IMF’nin başına geçmesine onay verdi. Bu, Fransa’nın tüm uluslararası kuruluşlardaki geleneksel ve milli tavrıdır ve yıllardan beri süregelir. Darısı başımıza. Kahn gerçekten IMF’yi bir şirket gibi yönetti, etkinlik ve verimlilik sağladı. Yöneticilerin özgüvenini sağladı. Mortgage krizi diye bilinen dünya piyasalarındaki karmaşaya da C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle