23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 TEMMUZ 2011 ÇARŞAMBA CUMHUR YET SAYFA 15 can evinden vuruldu. Halkımızın olmazsa olmazı, toplumsal birliğin temel direği ne adalet, ne mülk, futbolmuş meğer. Zaten milletin yarısı Fenerbahçeli olup, halk iradesini temsil ve çoğunluğu ifade edermiş. Bizler muz cumhuriyeti sanıyorduk, meğer Fenerbahçe Cumhuriyeti’ymiş, Türkiye. Cumhur ayaklandı, cumhuriyete dokunuldu diye ağlıyor. Kendilerine kötü bir haberim var: Tribünlerde el ele tutuşup şarkılı sloganlarla savundukları ve dokunulmaz sandıkları “Fenerbahçe Cumhuriyeti”, dokunulurken seyirci kaldıkları öteki Cumhuriyetle birlikte el değiştiriyor. Bugün Fenerbahçe, yarın Galatasaray, Beşiktaş vb., hepsine sıra gelecek teker, çifter… Kendilerini birkaç yüz bin taraftarı toplayıp slogan attırıyor diye sivil toplum kuruluşu sanan futbol takımları, öteki cumhuriyetin yeni muktedirleriyle iyi geçinir, avcıları savcıları aralarına alır, unvanla, payeyle hoş tutarlarsa; kurdukları sistem sürer, düzene dokunulmaz sandılar. Türkiye el değiştirecek ve yeni egemenler, futbol borsasında eski egemenlerin anlayışlı işbirliğiyle yetineceklerdi, ha? Yok ya… Futbol sektörü, küresel ekonomide yoksulun varsıla, cahilin aydına nanik yapabildiği biricik pazar. Tüm dünyada futbol politikadan ayrılmıyor, ama en çok Türkiye’de iç içe. Öyle olmasaydı, diğer ülkelerde en az yüzde 40 vergi alınan futbol ve futbolcu gelirlerinden sadece yüzde 15 vergi kesilir miydi? Futbol oynamak nasıl bir eğitim gerektirir, iyi futbolcu mahalleden mi devşirilir, yoksa spor akademisi falan mı bitirmek gerekir, ben bilemem, ilgi alanım değil. Ama sanırım, ayak oyununda ustalık her şeyden önce doğa vergisi bir yetenek. Gelişmesi, kafa patlatmaktan çok bedensel bir çalışma olsa gerek. Dünyada ve Türkiye’de, olmak için en çok kafa patlatılan, en uzun eğitim ve fedakârlık gerektiren meslek, doktorluk. Milletim insanı, kamunun en azından yarısı futbolda şike soruşturmasıyla ilgilenirken, nüfusun tamamını ilgilendiren sağlık sektöründe nitelikli hizmetin işi bitiriliyor, doktorların ümüğü sıkılıyor oysa, kimse oralı değil. Belki haberiniz vardır, belki yoktur, AKP hükümetinin 4 Ağustos’tan öteye yürürlüğe girecek yeni Gazetecileri, yazarları, bilim insanları, ordusunun ABD emrine girmeyen subayları götürülürken umuru olmayan halkımız, futbolcular gözaltına alınınca Meğer Komünistmiş Bu Yoldaşlar! Fotoğraf: AL AR F ERSEN ölçüler üzerinde “mantıklı mı” diye düşünülmemiş bile… Örnek vermek gerekirse, yönetmelik doktor muayenehanelerine mutlaka asansör zorunluluğu getiriyor, ama asgari 80 cm. genişlik öngördüğü asansöre nedense 110 cm’lik kapı şart koşuyor! “Herkes eşek olduğunu söylüyorsa, anırmanın zamanıdır.” TEVRAT (alıntı) yönetmeliğiyle, doktorların devlet ve özel hastaneler dışında serbest çalışmaları olanaksızlaşıyor. Sağlıkta Dönüşüm Programı, her şeyden önce serbest rekabete, dolayısıyla piyasa ekonomisine aykırı bir uygulama. Doktorları, ancak komünist rejimlerde karşılığı olan bir dayatmayla kendi işinin sahibi olmaktan yoksun bırakıyor. Tıpkı komünist rejimler gibi, doktorları illa ki bir kurum için ve kurum tarafından belirlenen maaş karşılığı çalışmaya zorluyor. Meğer beraber yürüdük biz bu yollarda diye varılan İslami menzil de komünizm olabilirmiş, sayın seyirciler! Doktor muayenehanelerine dayatılan akıl almaz ve saçma sapan ölçütlerle, müjdeler olsun, sağlıkta komünizm dönemi başlıyor! Ölçütlere uymayanın vay haline. Zorlama o kadar açık ki, muayenehanelere getirilen ve dünyanın hiçbir ülkesinde benzeri görülmemiş Bendeniz, AB üyesi iki ülkede, İspanya ve Fransa’da yaşadım, devleti ve özeliyle hastanelerini de serbest doktor muayenehanelerini de bilirim. Türkiye’de Sağlıkta Dönüşüm Programı yönetmeliğinin zorunlu kıldığı ölçü ve koşulları, örneğin hiçbir kadın ve doğum uzmanı doktor muayenehanesinde, muayene odasının içinde tuvalete rastlamadım. Zaten böyle bir birliktelik, hasta olarak da hoşuma gitmez. Önce tuvalet neredeyse gidersiniz, sonra muayeneye girersiniz. Böylesi hem daha hijyenik, hem de daha zariftir. Ama bizim ellerde 4 Ağustos’tan öteye, serbest çalışan kadın doğum uzmanları, ya muayenehanelerini kapatmak ya da muayene masasının yanı başına kubur açmak zorunda kalacak. Biz hastalar da heladan kalkıp masaya yatacağız. Aslında salt bu koşuldan bile yönetmeliği, havaalanı tuvaletlerinde ayağını el lavabosuna daldırıp aptes alan kafanın hazırladığı belli. Yönetmelik, bir sonraki aşamada muayene odasındaki helanın niteliğini de alaturka diye belirtince, zaten koku eksikliği de giderilir, mantık estetiği de yerli yerine oturur! “ölümlerden sonra da ölümler gelir bazen sevmez yoksul mezarları büyük besteleri küçük yüreklerinde küçük harflerle küçük cümlelerle yaşarlar sevgileri geceler rüzgârlara vurur zamanları keser ağır bir kırlangıç olur geçersin kendi umutsuzluklarının üzerinden” AHMET KADRİ ERGİN Neden Hiç Şaşırmadık? Futbol dünyamızı altüst eden şike operasyonu tüm hızıyla sürüyor. Bu yazının yazıldığı dün öğle saatlerine kadar gözaltına alınanların sayısı 60’a dayanmıştı. Aradan geçen süre içinde bunlardan kaçı tutuklandı, kaçı salıverildi, bilmiyorum. Öte yandan bu sayılar olayın özü açısından pek önemli de değil, çünkü bu arada medyaya sızan/sızdırılan bilgiler, belgeler, teknik dinleme tutanakları olayın vahametini ortaya koyuyor. Bir futbol sevdalısı olarak olayın bende asıl merak uyandıran yönü, en az beş profesyonel lig kulübünü kapsadığı söylenen bu çok boyutlu operasyonun toplumun oldukça geniş bir kesimini hiç şaşırtmaması. İnsanlar böyle bir olayı beklermişçesine ortak davranışlar sergiliyorlar. Kendimin de onlara dahil olduğumu burada içtenlikle belirtiyorum. Durum böyle olunca kendimi, bu olaya ilişkin olarak kendimle yüzleşmek, kendimi sorgulamak zorunda hissediyorum. İnsan hiç ülkesindeki futbol dünyasının kirlenmiş/kirletilmiş olduğunu bilerek futbol yayın kuruluşuna onca para öder, stadyum yollarını teper, pazar ve pazartesi günleri gazetelerini okumaya spor sayfalarından başlar mıydı? “Ahmaklık etmişiz!” deyip geçiştirilemeyecek bir durumla karşı karşıyayız. Öyle ya, bu nasıl bir “ahmaklıktır” ki bulaşıcı bir virüs gibi toplumda milyonlarca insanı pençesine almış olsun, diye sormamız gerekmiyor mu? Futbol dünyamızın kirlenmişliğinin vardığı nokta, bugün görüldüğü kadarıyla bile bile toplumumuzu sarmalayan kitlesel ahlaksızlığın hangi boyutlara vardığını gösteriyor. Kitlesel ahlaksızlık, toplumun bünyesine sinsi kanser hücreleri gibi yerleşip onu yavaş yavaş yok edene kadar kemiren bir hastalıktır. Ahlaksızlığın bir türü olan “futbolda şike” de toplumda yaygınlaşarak kitleselleşen “ahlaksızlıklar bütününün” yalnızca bir parçasıdır. Bu toplumun “kaçak yapılaşmak”, “vergi kaçırmak”, “ihale yolsuzluğu”, “kaçak içki üretmek” gibi her türden ahlaksızlığa alışmış/alıştırılmış, hatta bir parçası olmuş bireylerinin “futbolda şike” karşısında şaşkınlık duymamaları doğal değil midir? Kaçak yapılaşmadan futbolda şikeye kadar toplumumuzdaki her türden ahlaksızlığın temelinde “ekonomi” yatmaktadır. Bizimki gibi ilkellikten henüz kurtulamamış kapitalist ekonomiler, ahlaksızlıklara elverişli zeminler oluşturmaktadır. İtalya’da ünlü Juventus kulübünün bir alt lige düşürülmesiyle sonuçlanan şike olayının da kapitalizmin ilkel yüzü olan, her türden yolsuzluğun ayyuka çıktığı Berlusconi iktidarı döneminde ortaya çıkması da bir rastlantı değildir. Bir toplum yozlaşıyor, kirleniyorsa bu, tek bir alanda değil, birçok alanda gerçekleşir. Türkiye ekonomisi hızla büyürken, aynı zamanda yine aynı hızla yozlaşmakta, kirlenmektedir. Futbol ekonomisinin hacmi ülkemizde 1 milyar dolara ulaşmıştır. Bu paranın iştahlarını kabarttığı çok sayıda insan bu ekonominin içinde yer almak için birbiriyle yarışmaktadır. Bu yarışı kazanmak, o ekonomi içinde kazanmak, erk sahibi olmak için her yola başvurmakta beis görmemektedirler. Şike operasyonu hangi noktada durur? Sonuçları ne olur? Bu soruların yanıtlarını bugünden veremiyoruz. Fakat bundan böyle futbolseverlerin tuttukları takımların karşılaşmalarını başka bir gözle izleyeceklerini söyleyebiliriz. Türkiye kapitalizminin ilkelliği sürdükçe hayatın her alanında olduğu gibi futbola da kuşkulu bakışımız ne yazık ki sürecektir. K M K ME DUM DUMA BEH Ç AK ‘ G ’ N O K T A S I [email protected] Adliyeler ve ‘Kentli’ler Kamuoyunda öne çıkan tartışma konuları arasında “Adaletin aşırı gecikmesi”, hatta “gerçekleşmemesi” başta gelirken; toplumun “Adalet Binaları”na sahip çıkması acaba nasıl tanımlanabilir? Özellikle tarihi nitelik taşıyan ya da öteden beri bulunduğu yerin kimlik değerleri arasında yer almış adliye binalarının kaldırılmasına karşı ortaya çıkan “toplumsal muhalefet”, iki önemli erdemin kentliler arasında hâlâ var olduğunu gösteriyor... Birincisi adalet, siyasal müdahaleler sonucunda itibarı sarsılsa bile, “kurum” olarak toplumsal saygınlığını sürdürüyor. İkincisi de bu gibi kurumlar ile binaları arasındaki ilişki öylesine güçlü ki bulundukları yerden taşınmaları, “adaletle lışmalarına bile aykırıdır.” Mimarların boşalan bina için önceki yıllarda uzmanlarla birlikte hazırladıkları raporda, yapının “Kent Arşivi Müzesi ve Sergi Merkezi” olması önerisi vardı. Bu gerçekleşirse, Antakya uzmanı hocamız Prof. Ataman Demir de elinde bulunan birçok belge ve dokümanı bağışlayacağını belirtmişti. Ayrıca duyarlı Antakya halkının atasından ve dedelerinden kalma her türlü belge, resim, el aleti, ev eşyası vb. bağışlayacağından da kimsenin kuşkusu yok... İstanbul’un Sarıyer ilçesindeki adliye binasının, Okmeydanı’nda inşa edilen “Avrupa’nın en büyük adliye binasına taşınması” kararına karşı da semt halkı muhalefet ediyor. Sarıyer Adliyesi’nin ilçe yaşamıyla bütünleşmiş bağımsız karakterini koruması yerine devasa büyüklükteki “Çağlayan Adliye Kompleksi”ne adeta “sığınma”sını kabul edemeyen Sarıyerliler, “Adliyemize sahip çıkıyoruz” kampanyası başlatarak diyorlar ki; “Önceleri Yeniköy’de iken 1972 yangınından bu yana Büyükdere’de hizmet veren adliyemiz Sarıyer’le bütünleşmiştir. Şimdi taşınacak olması, sadece semt kimliğinde boşluk yaratmayacak; görev yapan hâkimsavcı ve kamu personeli ile gerek ilçede mesleki faaliyetlerini sürdüren avukatlar, gerekse 350 bini bulan ilçe nüfusu için çok büyük sıkıntılara yol açacaktır.” Öte yandan bu durum, en ufak bir adli muamele için bile Sarıyer’den ta Okmeydanı’na gidişdönüş 100120 km’lik mesafenin kat edilme zorunluluğu anlamına geleceğinden, İstanbul trafiğine getireceği yükün yanı sıra bu ulaşımın küçücük bir iş için dahi en az üçdört saat süreceği de kesin... Sarıyerliler neresinden bakılırsa bakılsın ilçenin adliyeden yoksun bırakılmasını kabul etmiyorlar. Mevcut bina yetersiz geliyorsa yeni mekân olanaklarının bulunduğunu da ekleyerek şunu belirtiyorlar: “Sarıyer tarihi ve karakteristik bir ilçedir. Adliyesi de Sarıyer’de olmalıdır.” Sarıyerlinin isyanı Ç ZG L K KÂM L MASARACI [email protected] BULMACA T.C. ADANA 12. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN GAYRİMENKUL SATIŞ İLANI Dosya No: 2011/1109 E. Bir borçtan dolayı ipotekli, Adana İli, Seyhan İlçesi, Kurtuluş Mah.’sinde kain Seyhan Tapu Sicil Müdürlüğü’nde 213 pafta 1405 ada 46 parselde kayıtlı 420m2 arsa olan taşınmaz üzerindeki niteliği mesken olan 42/420 arsa paylı zemin kat 2 noltı B.B.ün tamamının satılarak paraya çevrilmesine karar verilmiştir. İşbu satış ilanın, tapuda adresi bulunmayan ve tebligat yapılamayan ilgililere ilanen tebligat yerine kaim olacağı ilan olunur. GAYRİMENKULLERİN İMAR DURUMU: Seyhan İlçe Belediyesi tarafından verilmiş 15.02.2011 tarih ve 15741 sayılı imar çapına göre E 2,4 yoğunluklu iş alanı olarak gözükmektedir. GAYRİMENKULLERİN HALİ HAZIR DURUMLARI ve KIYMETİ: Satışa konu yerdeki taşınmaz; Kurtuluş Mah.64006 Sk. Üsgüloğlu Apt. Zemin Kat D.2 Seyhan Adana adresinde bulunmakta olup; kuzeydoğugüney cephelidir. Mücahitler Caddesi’nin 70m doğusunda .Çifte Minare Camiisi’nin 700 m kuzeyinde, kapalı yüzme havuzunun 500m batısında bulunmaktadır. Betonarme karkas inşaat şeklinde yapılmış olup 2 oda, 1 salon, mutfak, antre, hol, banyo, WC ve 1 balkon şeklindedir. 88 m2 oturum alanlı olup, 2 odanın yerleri parke, salon antre ve hol yerleri seramik kaplıdır. Dairenin tüm duvarları saten boya ile kaplıdır. Tüm kapılar Amerikan panel kapı olup pencereler PVC’dir. Mutfak yeri seramik, duvar saten boya olup mutfak dolabı hazır mutfak tezgâh granil mermerdir. Banyo yerleri seramik, duvarları fayans kaplıdır. Banyoda ayaklı lavabo küvet ve klozet bulunmaktadır. WC’de yer seramik duvar fayanstır. Dairenin giriş kapısı çelik kapıdır. Pencerelerde ferforje demir şebeke bulunmaktadır. Dairenin elektrik su tesisatı faaldir. Zemin kattan yapılan merdivenle I.kata bağlantısı yapılmış olup üst kata yapılan merdivenli bağlantının iptal edilmesi gerekmektedir. GAYRİMENKULUN KIYMETİ: Kesinleşmiş kıymet takdir raporuna göre satışa konu taşınmaza toplam; 110.000,00 TL (Yüzonbin TL.) kıymet takdir edilmiştir. SATIŞ ŞARTLARI: 1 Gayrimenkulün l. açık arttırmasının 12/08/2011 Cuma günü, saat 10.10 ile 10.20 arasında Adana Adliyesi 5. Kat 408 nolu salon ADANA adresinde yapılacaktır. Bu açık arttırmada taşınmaza takdir edilen değerin % 60’ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan diğer alacaklılar varsa alacakları toplamını, ayrıca satış ve paylaştırma masraflarını geçmesi şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmadığı takdirde en çok arttıranın taahhüdü saklı kalmak kaydıyla: Gayrimenkulun 2. açık arttırmasının 22/08/2011 Pazartesi günü, saat 10.10 ile 10.20 arasında Adana Adliyesi 5. Kat 408 nolu salon ADANA adresinde yapılacaktır. Bu açık arttırmada satışı isteyenin alacağına rüçhanı olan alacaklar varsa bu alacaklar toplamını, satış ve paylaştırma masrafları ile takdir edilen değerin %40’ını geçmesi şartıyla en çok arttırana ihale olunur. 2 Açık arttırmaya katılmak isteyenlerin takdir edilen kıymetin %20’si nispetinde nakit pey akçesi ya da bu miktar kadar banka teminat mektubu vermesi gerekmektedir. Satış peşin para iledir. Alıcı istediği takdirde kendisine 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Katma değer vergisi, ihale damga pulu, alıcı adına lahakkuk edecek1/2 tapu harcı satın alana ait olacaktır. Tellaliye resmi ve birikmiş emlak vergi borçları ile satıcı adına tahakkuk edecek 1/2 tapu harçları, satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla, diğer ilgililerin (*) varsa irtifak hakkı sahipleri de dahil olmak üzere bu gayrimenkul üzerindeki haklarını, faiz ve masrafa dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile 15 gün içinde Müdürlüğümüze bildirmeleri gerekir. Aksi takdirde, hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça, paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4 İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep ulan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır, ihale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak bu fark varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup, masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir, ilgililer kapsamına girenlere tebligat yapılamaması halinde gazele ilanı İLANEN TEBLİGAT yerine kaim olur. 6 Satışa iştirak etmek isteyenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş, sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2011/1109 E. sayılı dosya numarası ile Müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 28/06/2011 (İc.İf.K, l26) (*) İlgiIiler tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. (Basın: 43545) SEDAT YAŞAYAN Tarihi Sarıyer Adliyesi birlikte yaşayan” kentlilerde hüzün ve hatta “infial” yaratıyor. İşte iki örnek; HatayAntakya ve İstanbulSarıyer… Hatay Adliyesi aslında yeni binasına yerleşti bile... ancak kentin “sorun”ları arasına katılan konu, “eski binanın tarihi saygınlığı”na uygun kullanılıp kullanılmayacağı... Antakyalı mimar Abdülgani Mazmanoğlu, emektubunda özetle şunları söylüyor: “Geçen dönem belediye yönetiminin almış olduğu ‘yıkılarak yerine apartman görünümlü katlı otopark yapılacağı’ kararı, mevcut yönetimce iptal edilmedi. Cumhuriyet dönemine ait karakteristik yapıya sahip binamız hâlâ güvencede değil. Kaldı ki binanın bulunduğu Atatürk Caddesi’ne katlı otopark yapılması, hafifleyen trafik yükünün tekrar pompalanması demektir ki bu da belediyemizin kendi uygulaması olan kent merkezindeki yayalaştırma ça Antakya’nın tepkisi 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Artvin’in Şavşat 1 ilçesinde, “ulusal park” kapsamına 2 alınan ve doğal gü 3 zelliğiyle tanınan 4 göl. 2/ Bir tür gemici düğümü. 3/ 5 Boru sesi... İngil 6 tere’de çok sevilen 7 bir cins bira... Mısır’ın plaka imi. 4/ 8 Bir mal ya da para 9 nın, emek verilme1 2 3 4 5 6 7 8 9 den sağladığı gelir... Ortaçağda açık denizlerde 1 C E N D E R E Ç kullanılan yelkenli bir ge 2 E T A D E S T E mi. 5/ Kırkpınar güreşle 3 V İ R M A N U R rini düzenlemeyi üstlenen 4 Ş D EM A L İ kişiye verilen ad... Özet, 5 E Ş E Y A T U kısaltma. 6/ “Kenarın dil6N A N H A R P O beri nazik de olsa olİ K AME T P maz” (Nabi). 7/ İlkel ben 7 N A S I R A lik... Güney Amerika yer 8 A B R O K lilerinin kullandığı bir tür 9 G E R E Ç kaval. 8/ Sahip... Bağışlama... Bir kimseyi kötüleme. 9/ Dondurulmuş meyve suyuyla yapılan bir tür pelte. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Muğla’nın Fethiye ilçesinde, doğal güzelliğiyle tanınmış bir koy ve orman alanı. 2/ İzmir’in bir ilçesi... Tavlada “üç” sayısı. 3/ Radyum elementinin simgesi... Alman faşisti. 4/ Şen, rahat... Hollanda’ya özgü, üzeri kırmızı parafinle kaplanan bir tür peynir. 5/ Futbolda sayı... Küçük mağara... Bir nota. 6/ Uşak ilinde bir kaplıca. 7/ Adları sıfat yapan bir yapım eki... Hafıza kaybı. 8/ Türk müziğinde bir makam... Üflemeli bir çalgı. 9/ Eskiden bir gazetenin geçici bir süre için kapatıldığını bildiren resmi yazı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle