18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 30 TEMMUZ 2011 CUMARTES 4 HABERLER BDP’li Demirtaş’tan Erdoğan’a yanıt: Vergi vermeyeceğiz diye bir şey söylemedik Boşuna mı Döndün Kahpe Dünya? Pierre L’Ermite, (1050 1115) kara kuru, hiç yıkanmayan, İznik ve Antakya’da orduya insan eti yemesini tavsiye edecek kadar fıttırık biriydi ve çevresindekiler onu küçümseyerek “Pierre Kiokko” diye çağırırlardı. Ama konuşması etkiliydi. Hırıstiyanları Müslümanlara karşı savaşa çağıran vaazlarıyla, geniş toplulukları peşinden sürükleyebiliyordu. Pierre L’Ermite meczup muydu, değil miydi karar vermek güç, dokuz Haçlı seferini tek başına onun başlattığını söylemek de imkânsız. Ama şurası kesin ki Pierre L’Ermite’i dinleyen ve ona hak veren çok kişi vardı. Aradan dokuz yüz yıl geçtikten sonra, 2011 Haziranı’ndaki katliamıyla tarihe geçen Norveçli Anders Behring Breivik’in de meczup olduğunu söylemek güç. Ayrıca onun da fikirlerinin çok kişi tarafından paylaşıldığı kuşkusuz. Nilgün Cerrahoğlu, 28 Temmuz tarihli yazısına İtalyan Kuzey Ligi’nin Avrupa Parlamentosu’na (AP) gönderdiği temsilcisi Mario Borghezio’nun şu sözleri ile başlıyordu: “Breivik’in fikirleri doğru. Bazı düşünceleri dört dörtlük. Avrupa İslam istilası altında.” Gerçi Borghezio, yakını kimi politikacılar tarafından bu açık sözlülüğü yüzünden eleştirildi, ama görüşlerinden vazgeçeceğe de benzemiyor ve direniyor. Ne yani diyor Oriana Fallaci’ye vaktiyle övgü düzerken iyiydi de aynı görüşler Breivik’in manifestosunda karşınıza çıkınca mı kötü oldu? Cerrahoğlu 28 Temmuz 2011 tarihli köşesinde, Breivik’in görüşlerinin Avrupa’nın ünlü ırkçı sağcıları tarafından nasıl desteklendiğinin örneklerini sıralıyor. Bunları okuyunca aynı sayfadaki haberde dile getirilen uyarının ne kadar yerinde olduğunu kolaylıkla anlıyor insan. TürkAlman Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı (TAVAK) Başkanı Prof. Dr. Faruk Şen, “Avrupalı Türkler tehlikede olabilir” diyerek dikkat çekiyor. Şu anda yalnız Almanya’da üçü Türk olmak üzere 4.5 milyon Müslüman yaşıyor. Dr. Özgür Mumcu ise aynı gün Radikal’de yayımlanan “Cani İçimizden Biri” adlı makalesinde, ABD’den de örnekler vererek aynen şunları yazıyor: Birçok yabancı düşmanı kanaat önderi bu katilin düşüncelerini beğendiğini açıkladı. Gerçekten de Batı’da şahlanan tehlikeli bir İslam düşmanlığıyla karşı karşıyayız. ABD’de “Bush avenesi neocon”ların, zamanla sürek avına dönüştürdükleri İslamofobi, yaşlı Avrupa’da, kıtanın içinin geçmesinin doğurduğu bir korku. Avrupa aslında İslamdan mı korkuyor, yoksa kendi yaşlılığından mı? Tam belli değil. Böyle olunca da, Avrupalıya, tıpkı Edgar Allan Poe’nun “Kızıl Ölümün Maskesi” öyküsündeki biçare varsıllarınkine benzer korkusundan dolayı kızmak mı, yoksa acımak mı gerekir bilmiyorum. Hiç temenni etmem, ama korkarım ki Avrupalı bu yaşlılığıyla at başı giden korkusuyla birlikte, bir zamanlar kendisini büyük yapan değerlerini de teker teker yitirerek geriye düşecek. Ama, düşerken de birincisinden dokuz yüz küsur yıl sonra yeni bir Haçlı seferinin başlamasına da katkıda bulunacak. Avrupalıların yeni ırkçılarının bana Pierre L’Ermite’i anımsatması işte bundan. Bu gerçekleri bilmek, ırkçı sağcıların yarattıkları tehlikeyi göstermek elzem. Ama bunu yaparken, bir noktayı da unutmayalım. Biz de nüfusunun yüzde 48’i gayrimüslim komşu istemeyen, ırkçı ve yabancı düşmanı bir toplumun içinde yaşıyoruz. Unutmayalım ki Breivik ile Ogün Samast ya da bir zamanlar insanların sokaklarda, “Türkiye seninle gurur duyuyor” diyerek desteklediği Mehmet Ali Ağca arasındaki fark niceldir, nitel değil. Her üçü de kendisinden olmayanı, kendi gibi olmayanı tehdit olarak görmekte ve ona saldırmaktadır. Demek oluyor ki 21. yüzyılın dünyasında Batı’dan Doğu’ya hiçbirimiz masum değiliz. Hepimiz, çok daha kanlı ve yıkıcı olabilecek, yeni Haçlı seferlerinin ateşini körüklüyoruz. Eğer tarihin çarkları olduğuna inananlar arasında yer alsaydım şu soruyu sorardım: Dokuz yüz yıl boyunca boşuna mı döndün kahpe dünya? ‘Bu ülke hepimizin’ MAHMUT ORAL DİYARBAKIR BDP Grup Başkanı Selahattin Demirtaş, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Vatan toprakları üzerinde ameliyat yaptırmayız” sözlerine, “Ameliyat yapmak isteyen yok. Bu ülke hepimizindir” dedi. BDP’li Bengi Yıldız’ın “vergi vermeyiz” sözleriyle başlayan tartışma üzerine ise Demirtaş, “Özerklikte vergi vermeme gibi bir şey yoktur” ifadesini kullandı. Diyarbakır Havaalanı’nda gazetecilere açıklamalarda bulunan BDP Grup Başkanı Selahattin Demirtaş, 14 Temmuz’da Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde 13 askerin şehit düştüğü saldırının ardından tüm faturanın BDP’ye kesildiğini belirtti. Demirtaş, “Hükümet bir şekilde açılımdan veya yeni anayasadan vazgeçmek için bahane arıyordu, Silvan’daki acı olay bir şekilde bunu Bengi Yıldız’ın vergi vermeyiz açıklamasını değerlendiren BDP Grup Başkanvekili Selahattin Demirtaş, “Özerklikte vergi vermeme gibi bir şey yoktur” dedi. Erdoğan’ın “Vatan toprakları üzerinde ameliyat yaptırmayız” sözüne de yanıt veren Demirtaş, “Birincisi ameliyat yapmak isteyen yok. kincisi sen bu ülkenin sahibi değilsin. mparator ruh halinden çıkması lazımdır kendisinin. Bu ülke hepimizindir” diye konuştu. bahane edildi. İçişleri Bakanlığı, Genelkurmay ayrı ayrı soruşturma yürüttüler. Oradan ne çıktı, sonuçları nedir bütün açıklığı ile kamuoyuna açıklanmalı. Biz tatmin olmuş değiliz” dedi. kendisi ile bu sebeple diyalog içerisindedir. Ben doğrusu Başbakan’ın şunu açıklamasını beklerim. Öcalan’dan ne bekliyorlardı da olmadı. Bunu açıklasınlar biz de bu konuda herhalde farklı şeyler söyleyebiliriz” dedi. Demirtaş, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in “BDP ile görüşmeyeceğiz” açıklamasını anımsatarak “Bizim Sayın İçişleri Bakanı ve hükümet ile görüşme isteğimiz nur yüzlerini görmek için değil. Türkiye’nin en önemli sorunlarını konuşmak, tartışmak için siyaset yapıyoruz. Türkiye’de Kürt sorunu çözülecekse, bunun için çözüm arayışı olacaksa, BDP ile görüşmemek ‘ben bu sorunu çözmüyorum’ demektir. Bu tavrı artık, hükümetin temel olarak 90’lı yıllardaki gibi güvenlik politikalarına teslim olmakla özdeş olarak değerlendiriyoruz. BDP ile görüşmüyoruz demek, BDP’yi hedef göstermektir. Silvan’da ölen 13 askeri BDP mi oraya gönderdi? Böyle bir saçmalığı ve hakareti asla kabul etmiyoruz” dedi. ükümet Öcalan’dan ne bekliyordu? Başbakan Erdoğan’ın “son yaşanan olayların Öcalan’ı aştığı” yönündeki değerlendirmesi üzerine Demirtaş şunları söyledi: “Sayın Öcalan Kürt sorunu konusunda en önemli aktör. Hükümet de zaten H TBMM’de yemin edip etmeyecekleri yönündeki soruya Demirtaş, 1 Ekim’e kadar sürüleri bulunduğunu belirterek siyasi gelişmelere göre değerlendirme yapacakları karşılığını verdi. Demirtaş, demokratik özerklik ve BDP’li Bengi Yıldız’ın tartışma yaratan “demokratik özerklikte vergi vermeyiz” sözlerinin anımsatılması üzerine de “Vergi vermemek diye bir durum yoktur özerkliklerde. Bu tür sığ tartışmaları doğru bulmayız” dedi. Başbakan Erdoğan’ın, “Vatan toprakları üzerinde ameliyat yaptırmayaz” sözünü de değerlendiren Demirtaş, “Birincisi ameliyat yapmak isteyen yok. İkincisi sen bu ülkenin sahibi değilsin. İmparator ruh halinden çıkması lazımdır kendisinin. Bu ülke hepimizindir. Ne kadar başkanınınsa o kadar da bizimdir. Bunu kafasından çıkarmaması lazımdır” dedi. ‘YAPACAKLARIM B TT ‘ BAKAN ŞAH N’E TEPK : Öcalan: AKP savaş istiyor MAHMUT ORAL BDP’yi yok saymak çözüm değil Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Milli Eğitim Bakanlığı Şura Salonu’nda düzenlenen, 11. Dönem Adli Yargı Hâkim ve Cumhuriyet Savcısı atama törenine katıldı. (Fotoğraf:AA) DİYARBAKIR Terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan, Kürt sorununun çözümünde rolünü oynaması için şartlar öne sürerek “Kandil de devlet de beni taşeron olarak kullanıyor. Benim yapacaklarım bitti” dedi. Terör örgütünün lideri Öcalan’ın çarşamba günü avukatlarıyla yaptığı görüşmenin ayrıntıları Fırat Haber Ajansı’nda (ANF) yayımlandı. İran’ın Kandil’e yönelik operasyonlarını değerlendiren Öcalan, Türkiye’yi suçlayarak “Türkiye de operasyon işinin içindedir. İran’ın saldırısı alçakça bir saldırıdır” dedi. Öcalan, içinde bulunduğu koşullarda pratik önderlik yapamayacağını belirterek “Her iki taraf da beni idare ediyor. Kandil beni taşeron olarak kullanıyor. Devlet de heyeti taşeron olarak kullanıyor. Bugün itibarıyla buna son veriyorum. Benim yapacaklarım bitti. Bundan sonra benim rolümü sürdürmem için sağlık, güvenlik ve özgür hareket alanının sağlanması gerekiyor. Artık bunlar olmadan hiçbir şey yapmıyorum. Bu koşullarda barış görüşmesi yapılamaz” diye konuştu. Daha önce Başbakan Erdoğan’a örgütü Türkiye’den çekmek için çağrı yaptığını anımsatan Öcalan, “Heyete de söyledim, Erdoğan’a da çağrı yaptım. Gerillayı güvenli bir alana çekeceğim demiştim. Ama buna dahi imkân tanımadılar. Ben daha ne yapayım. AKP savaş istiyor, çözüm istemiyor. Bu şekilde, Başbakan’ın o çokça değer verdiği anaların gözyaşları böyle dinmez” dedi. BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan, “Bir muhalefet grubunu dışlayıcı, ayrımcı, sakat, milli iradeye saygısızca yaklaşımdır. Geçmişte, Ergenekoncuların, davası süren Balyozcuların DTP’ye yaptığını, şimdi AKP BDP’ye yapıyor” dedi. AYŞE SAYIN ‘Tutukluluk süreleri için çalışmamız yok’ ANKARA İSTANBUL (Cumhuriyet) Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Milli Eğitim Bakanlığı Şura Salonu’nda düzenlenen, 11. Dönem Adli Yargı Hâkim ve Cumhuriyet Savcısı atama törenine gelişinde gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bakan Ergin, bir gazetecinin, tutukluluk sürelerine ilişkin herhangi bir çalışma olup olmadığı sorusuna şu yanıtı verdi: “Sadece bir konuya özgü çalışmamız söz konusu değil. Ancak Türk Ceza Mevzuatı’nın değerlendirilmesine dair 2010’da ve 2011’de çok geniş çalıştaylar yapılmıştır. 2010’da İstanbul’da, 2011’de ceza hukukçularının, uluslararası cezacıların, uygulayıcılarının katıldığı, HSYK ve Adalet Bakanlığı bürokratlarının iştirak ettiği çalıştaylarda, ceza mevzuatımızda ortaya çıkan aksaklık, problem vesaire konularında bir geniş kapsamlı çalışma vardır. Bu anlamda bu çalışmaların sonucunda ortaya çıkacak rapor sonucunda parlamentoya bir çalışma getirilmesi söz konusu olabilir.” Ergin, bir gazetecinin “Claudia Roth, Ahmet Şık ile Nedim Şener’i ziyarete gitmişti ancak bakanlık yazısı ulaşmadığı için içeri alınmadı dedi. Ne diyorsunuz? Neden böyle oldu” sorusuna karşılık şu yanıtı verdi: “Hiç bir ülkede isteyen elini kolunu sallayarak istediği yeri ziyaret edemez. Bu anlamda bakanlığımıza ulaşan talep dün saat 10.30 itibarıyla ulaşmıştır. Bakanlığımızda gerekli işlemler yapılarak 15.00 sularında ilgili birimlere izin gönderilmiştir. Ancak bu esnada ziyaretçi olacağını söyleyen milletvekili gelmiş ve ayrılmış. Belki çok az bekleyebilseydi bu görüşmeyi yapabilecekti. Tamamen bundan kaynaklı bir konudur.” ‘Ne kadar bekleseydim’ Alman Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Claudia Roth, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in, “Bekleseydi girerdi” sözlerine sert yanıt verdi. Ergin’in sözlerini ayıp olarak nitelendiren Roth, “Biz cezaevinde 2 saat bekledik. Adalet Bakanı Ergin, ben daha ne kadar bekleseydim onu söylesin. Bir hafta mı? Bir ay mı? Bir yıl mı? Milletvekillerine böyle davranılmaz” dedi. ANKARA İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in, “Terör konusunda muhalefetle görüşürüz ama BDP ile değil” açıklamasına, BDP’den sert tepki geldi. Şahin’in, terör konusunda muhalefet partileriyle görüşebileceklerini ancak bunların arasında BDP olmayacağı yönündeki açıklamasını değerlendiren BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan, hükümetlerin, siyasi partiler arasında dışlayıcı, ayrımcı bir yaklaşım sergileyemeyeceğini söyledi. “Parlamento, iktidarı, muhalefetiyle vardır, bölgede birinci parti olmuş bir grubu yok saymak çözüm değil, çözümsüzlük getirir” diyen Kaplan, Balyoz davası belgeleri içinde yer aldığını belirttiği “Destek Eylem Planı”nda DTP’ye yönelik bakışın aynısının şimdi BDP’ye bizzat AKP hükümeti tarafından uygulandığını savundu. Kendilerinin de mahkemeye taşıdıkları o belgelerde DTP’yle ilgili “Meclis’e girmesi talihsizlik” dendiği, DTP’lilerin “terörist” olarak görüldüğünü ileri süren Kaplan, “Başbakan Erdoğan ile eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt arasındaki Dolmabahçe konsepti sürüyor. Artık hükümet ve asker uzlaştı ve geçmişteki uygulamaları devam ettiriyorlar. Bugün yargı süreci işleyen Bilgi Destek Planı hâlâ uygulamada. Ergenekon çetelerinin, Balyozcuların isteğini hükümet yerine getiriyor” diye konuştu. orumluluğu üzerinden atıyor DTP’nin geçmişte nasıl “terör örgütünün siyasi kanadı” olarak görülmesi ve muhatap alınmaması anlayışı egemense bugün de AKP’nin BDP için aynı süreci işlettiğini ve “muhatap almama stratejisi” izlediğini kaydeden Kaplan, “AKP birebir aynı planın uygulamasını yapıyor” diye konuştu. Kaplan, Silvan’da PKK saldırısı sonucu 13 askerin şehit olmasıyla ilgili sorumlu subayların görevden alınması ve konunun yargıya götürülmesi konusunu da hükümetin “sorumluluğu üzerinden atma girişimi” olarak niteledi. Kaplan, “Biz olayı 3 subayın görevden alınması olarak görmüyoruz. Sürekli, 30 yıldır çözüm sadece askere havale edilmiş, 30 yıldır siyaset sorumluluğu üstünden atmış. Şimdi de hükümetin sorumluluğu üzerinden atmak için pişkin pişkin, sadece askerin üzerine gitmesini doğru bulmuyorum. Sorunun ekonomik, siyasi, kültürel, tüm boyutlarıyla ele alınması gerekir, bu konuda adım atacak olan da siyasi iktidardır” dedi. S KHK’ler için iptal başvurusu CHP, Yetki Kanunu kapsamında yapılan düzenlemelerin parlamenter demokrasiye aykırı olduğunu belirterek Anayasa Mahkemesi’ne başvuracak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler, Yetki Kanunu’nu daha önce Anayasa Mahkemesi’ne götürdüklerini, bu kapsamda çıkarılan 15 KHK’den 10’unun da iptalini isteyeceklerini açıkladı. Prof. Güler, hükümetin 48 Haziran ile 4 Temmuz’da 15 KHK çıkardığını vurgularken, “Bu KHK’lerle devlet yapısının değiştirilmesi, yasama ve yürütmede açıklık, samimiyet, aleniyet ilkelerine aykırıdır. Bu nedenle KHK yasal olabilir ama gayri meşrudur. Bu KHK’ler sayesinde 26 gün yaşayan bir bakanlık da tarihe Çevre, Orman ve Şehircilik Bakanlığı kurulmasına ilişkin KHK 8 Haziran’da yayımlandı, ancak 4 Temmuz’daki KHK ile bakanlıklar Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Orman ve Su Bakanlığı şeklinde ikiye ayrıldı” dedi. Çevre Bakanlığı KHK’si ile Başbakan’a “özel temsilci” atama yetkisi getirildiğini kaydeden Güler, “anayasada ise Bakanlar Kurulu hükümeti olduğunu, ancak fiilen artık Başbakanlık hükümetinin gündeme geldiğini” vurguladı. Güler, “Bu, parlamenter demokrasinin taşıyabileceği bir şey değildir. Bu, devlet başkanlığı sisteminin başbakanlık düzeyinde denemelerine başlamaktan başka bir anlama gelmez” dedi. DPT’nin Kalkınma Bakanlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın da Ekonomi Bakanlığı haline dönüştürüldüğünü anlatan Güler, bu düzenlemelerle Türkiye’nin, 1960’dan beri uygulanan ulusal kalkınma plancılığı devrini kapattığını ve bölgesel kalkınma planlama devrini başlattığını söyledi. Güler, bölgesel kalkınma plancılığına dönülmesinin nedeninin sorulması üzerine, “Bu, Hükümetin, demokratik özerklik ya da o taleplere karşılık verebilmek için bir esneklik mi derseniz... Bence evet. Bölgesel yönetim, Türkiye’nin üniter örgütlenmesi bakımından kabul edilebilir bir mekanizma değil” açıklamasını yaptı. Güler, “Çıkarılan KHK’ler ile 2 bin 250 üst ve orta kademe yöneticisi kızağa alınarak, müşavir ve araştırmacı kadrolarına atandı. Hükümet, büyük bir kızak operasyonu ile yeni bir kadrolaşma devrini açtı” dedi. Güler, “2.5 milyon kamu personelinin geleceğini kapalı kapılar ardında kendi başlarına yapmalarını Anayasa Mahkemesi’ne taşıyacağız” açıklamasını yaptı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle