22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 30 TEMMUZ 2011 CUMARTES kultur@cumhuriyet.com.tr 16 FLORANSA B ENAL VE LONDRA ÇAĞDAŞ SANAT SERG S ’NE DAVETL KÜLTÜR STANBUL TASARIM B ENAL Arkun’un eserleri Avrupa yolunda Kültür Servisi Sanatçı Aydın Arkun’un eserleri Floransa Bienali ve Londra Çağdaş Sanat Sergisi’nde yer alacak. 3 11 Aralık tarihleri arasında yapılacak 8. Floransa Bienali’ne Türkiye’den katılacak sanatçılar arasında yer alan Aydın Arkun, eserleri incelendikten sonra bienale davet edildi. Bienale iki tablosuyla ve kendi olanaklarıyla katılacak olan Arkun’a bir davet de Londra’da düzenlenecek 1954’te İstanbul’da dünyaya gelen Arkun, eserlerinde çeşitli motifleri işliyor olsa da temelinde sadece resmin kendisini konu ediniyor. Arkun, “Bu yüzden herhangi bir tarzda ısrarcı davranmaktan, kendimi ‘belirli’ bir ‘şekle’ hapsetmekten bilinçli bir şekilde kaçınıyorum. Hangi sanatçının eseri olduğunun anlaşılmasına yönelik ‘tekrar’ çalışmaları anlayışı aslında bana uzak” diyor. Bienalin teması ‘kusurluluk’ Kültür Servisi İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından 13 Ekim 16 Aralık 2012 tarihleri arasında ilki gerçekleştirilecek İstanbul Tasarım Bienali’nin teması belirlendi. Aynı zamanda İstanbul Tasarım Bienali Danışma Kurulu üyesi olan Londra Tasarım Müzesi Direktörü Deyan Sudjic’in önerisiyle bienalin teması, “Kusurluluk” (Imperfection) olarak belirlendi. Bienalin tema metnini kaleme alan Sudjic, “sonsuz katmanlara ve sürekli gelişen kentsel, sosyal ve kültürel değişimin getirdiği canlılığa sahip” bir şehir olarak İstanbul’un bu temanın içeriğini incelemek için en uygun şehir olduğunu belirtiyor. Bienal, kentsel tasarım, mimarlık, iç mimarlık, endüstriyel tasarım, grafik tasarım, moda ve tekstil tasarımı ve yeni medya tasarımı gibi başlıca tasarım mesleklerini ve bu mesleklerle ilişkili tüm yaratıcı alanları kapsayacak. Bienalin teması davet edilecek küratörler tarafından yorumlanacak. Ayrıca farklı mekânlarda yer alacak tematik sergiler aracılığıyla da bienal temasına vurgu yapılacak. Bienal kapsamında gerçekleşecek sergiler, enstalasyonlar, atölye çalışmaları, seminerler ve sunumlar için “Kusurluluk” teması belirleyici olacak. Katılımcılara yapılacak açık çağrı ile detaylı bilgi ekimde açıklanacak. Çağdaş Sanat Sergisi’nden geldi. Nina Torres Art’ın gerçekleştirdiği Londra’daki sergiye, Arkun 30 Ağustos 4 Eylül 2011 tarihleri arasında katılacak. Joss Stone’un santralistanbul Kıyı Amfi’deki konserde dinleyiciyle kurduğu sıcak temas şaşırtıcıydı Fotoğraf: SEVD YE ERGÜRBÜZ Bohem bir peri kızı yorsa, konser devam etmeli bana göre. Israrlı alkışlar sonrasında sahneye ge18. İstanbul Caz Festivali perşembe akri geldiğinde “Onsuz bir hiçim” dediği şamı soul ve R&B’nin ünlü sesi Joss Stoçayından yudum aldı ve “Could Have Bene konseri ile sona erdi. Bu yılki festien You” adlı parçayı seslendirdi. Benim valin yeni mekânlarından santralistanbul için konserin en güzel anı, sahnede otuKıyı Amfi’de izlediğim ikinci konserdi. rup akustik gitar eşliğinde “Landlord”u Jamie Cullum, dinleyiciye muhteşem bir söylediği an oldu. Sesinin tüm gücü o dagece yaşatmıştı orada. O konserin etkikikalarda ortaya çıktı. Boşuna “Beyaz siyle büyük heyecanla gittim mekâna. Aretha Franklin” demiyorlar ona; Ancak Cullum konserinde olmayan bir kontralto ile mezzosoprano arakargaşa vardı bu kez. Ayakta durup sında rahatlıkla kullanabildiği, sahneyi görecek yer bulmakta zorluk yadevasa bir mekânı bile şadık, güvenlik görevlilerinin inletebilecek olağanüsneden bir türlü dışarı çıkarBenim için konserin en güzel anı, Stone’un sahnede tü bir sese sahip. madıklarını anlayamadığım Bis için sahneye oturup akustik gitar eşliğinde ‘Landlord’u söylediği an geri döndüğünde sarhoş bir dinleyicinin yaoldu. Sesinin tüm gücü o dakikada ortaya çıktı. Boşuna elindeki rattığı sorunlara maruz kaldık. Bu yüzden keyifsiz başbir bu‘Beyaz Aretha Franklin’ demiyorlar ona. layan geceyi Joss Stone haketten reketlendirir diyordum, ama çiçekleşarkı listesi ilk kez halka açık konser ver “Less is more”u söylemesini önerince, ri tek tek alıp diği bir ülke için çok da isabetli değildi. önceden belirlenen şarkı listesinde olma dinleyicilere Henüz birkaç gün önce çıkan “LP1” sa da “Reggae severim” diyerek hemen attı Stone. adlı yeni albümündeki 10 şarkıdan 8’ini kabul etti. Müziğe dansıyla eşlik ederken “Tell Me seslendirdi Stone. O şarkıları henüz hayranlarının “hem sevimli hem seksi” W h a t kimse bilmediği için de bunlar çalınırken diye tanımladığı ideal bir görünümdeydi. W e ’ r e mekân çok hareketsiz kaldı. Stone’un Konserin ortasında ezan nedeniyle ön G o n n a kendi kurduğu plak şirketinden yayım ceden uyarıldığını söyleyip ara verdi. Do Now”ı ladığı bu ilk çalışmasında country esin Kanımca bu çakışma konusunda yapıla söylerken söztili şarkılar var. Oysa insanlar ondan da cak en iyi şeyi İstanbul Modern’de Ma leri biraz değişha çok soul şarkıları duymaya alıştı. Ney rianne Faithfull yaptı. Dinleyicilere tirip “Siz her şeysise ki o da bunun farkındaydı, arada es “Rahatsız olmazsanız devam edeyim” niz ama artık gitmem laki parçalarından da seslendirdi. dedi, alkışlarla onay aldı ve kesmedi zım” diyordu. Tül gibi incecik kumaştan yapılmış, bo konseri. Eğer müzikle çok iç içe geçmiwww.zulalkalkandelen.com ZÜLAL KALKANDELEN Demirtaş Ceyhun anıldı Yazar Demirtaş Ceyhun ölümünün 2. yılında mezarı başında anıldı. Anmaya kızı Asya Ceyhun ve eşi Günöz Ceyhun’un yanı sıra şçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Erkan Önsel ve şçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in eşi Şule Perinçek de katıldı. Bebek’teki Aşiyan Mezarlığı’nda çok sayıda şçi Partili’nin katılımıyla gerçekleşen törende konuşan Önsel, Ceyhun’un “Asya” adlı romanıyla 1970 TRT ödülünü, “Çamasan” adlı eseriyle ise 1973 Sait Faik Hikâye Ödülü’nü aldığını anımsatarak yazarın Türk edebiyatının köşe taşlarından biri olduğunu belirtti. Yazarın eşi Günöz Ceyhun ise “Buraya sembolik ziyaret yapıyoruz çünkü o hep yanımızda” diye konuştu. yundan askılı sırtı açık elbisesi, beline kadar uzun saçları ve çıplak ayaklarıyla sahnede bohem bir peri kızı gibiydi Joss Stone. Henüz 25 yaşında, çok enerjik ve bir o kadar da neşeli. Sürekli “Bu çok eğlenceli” deyip, şen kahkahalar attı sahnede. O kadar ki, bir ara yanımdaki arkadaşıma “Sanırım konserde en çok eğlenen o” demekten kendimi alamadım. Dinleyici ile kurduğu sıcak temas da şaşırtıcı. Kendisine laf atan hemen herkesle karşılıklı diyalog kurup, istek parçaları bile seslendirdi. Bir dinleyici KSV 2011 YILINI YARILADI Üç festivale toplam 225 bin izleyici Kültür Servisi İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın 2011’in ilk döneminde düzenlediği etkinliklere ve festivallere 250 binin üzerinde izleyici katıldı. 30. İstanbul Film Festivali’nde iki hafta boyunca 7 sinemada, 528 seansta, 21 bölümde, 52 ülkeden 256 yönetmenin 231 filmi gösterildi. Festivali toplam 150 bin sinemasever izledi. Üç dünya ve altı Türkiye prömiyerine ev sahipliği yapan 39. İstanbul Müzik Festivali, aralarında Gidon Kremer, Hilary Hahn, Renée Fleming gibi sanatçıların da dahil olduğu 600’ü aşkın yerli ve yabancı sanatçıyı İstanbul’da ağırladı. Festivali 20 bine yakın kişi izledi. Tünel Şenliği ve kulüp konserleri de dahil 40’ın üzerinde konserin düzenlendiği 18. İstanbul Caz Festivali’ni ise 55 bin sanatsever izledi. İlki 2012’de yapılacak İstanbul Tasarım Bienali’nin ön etkinlikleri, 2011 yılının ilk yarısında da devam ederken, İKSV’nin performans mekânı Salon ise Billy Cobham, Jack DeJohnette, Hooverphonic, dEUS gibi müziğin önemli isimlerine, tiyatro ve edebiyat etkinliklerine ev sahipliği yaptı. Fotoğraf: VEDAT ARIK En verimli çağında yitirdiğimiz şair Didem Madak, sıklıkla ölümü yazmıştı, ölüme meydan okuyarak Hayatını şiire tercüme etti ŞÜKRAN YÜCEL ‘Enstrümanıma Dokunma’ Kültür Servisi Müzisyenler havayolu şirketlerinin keyfi uygulamalarına karşı, Drum&Bass Magazine öncülüğünde “Enstrümanıma Dokunma” kampanyası başlattı. Son dönemde birçok firma, enstrümanların uçak kabinine alınmasına ya hiçbir şekilde izin vermiyor ya da ancak koltuk satın almak şartıyla izin veriyor. Sorun çözülene kadar mücadele etme yolunda ilk adımı atmaya karar veren Drum&Bass Magazine, bu keyfi dayatmaya karşı müzisyenleri birlik olmaya, bu konuda aynı yolda hareket etmeye ve başlarından geçen bu olayları gündeme getirmeye çağırıyor. Şair Didem Madak’ı en verimli çağında kaybettik. O ruhu güzel, yüzü güzel, şiiri güzel arkadaşıma veda edemedim. Hastalığa karşı ne büyük bir güçle mücadele ettiğini, küçük kızının büyüdüğünü görmek için hayata nasıl tutunduğunu biliyor, hastalığı yeneceğini umuyordum. Sonra iki kelimelik bir mesaj: “Didem’i kaybettik”. ç sesini dinleyerek yazdı şiirini. Sezgiyle kaleme aldığı şiiri kendi sesini buldu. Kelimeleri aşkla sevdi. Şiirleri yaşam ırmağından beslendi. Gençler, onun şiirindeki başkaldırıya sahip çıkacaklar. O, bir şiir gibi yaşadığı şiir kadar kısa ömrüne üç şiir kitabını, henüz yayımlamadığı şiirlerini ve denemelerini sığdırdı. Filozof bir şair gibi yaşadı, fikirlerini şiirine kattı. İç sesini dinleyerek yazdı şiirini. Sezgiyle yazdığı şiiri kendi sesini buldu. O hayatını şiire tercüme etti. Gündelik hayatın ayrıntıları, masallar, filmler, diziler, onda iz bırakan her şey şiirine yansıdı. Yaşam ırmağından beslediği şiirleri kimi zaman acıyı, kederi, hüznü kimi zaman aşkı, sevdayı, tutkuyu, genellikle yaşamdan duyduğu tedirginliği, öfkeyi, endişeyi ve korkuyu dile getirdi. O, kelimeleri aşkla sevdi, kelimelerle kavgası hiç bitmedi. “Hüzün sektöründe bilfiil görev yaptı.” “Adliyelerde Kafka’nın ruhuna fatiha okuyarak dolaştı”. O duyarlı ve isyankâr şairin işinde son derece titiz ve başarılı bir hukukçu olduğunu pek çok okuru bilmez. Hukukun katı dünyasıyla şiirin duygu âlemi arasındaki çelişki, özellikle “Pulbiber Mahallesi” adlı son kitabının pek çok dizesinde kendini gösterir: “Duruşmalara müdahil oluyoruz ara sıra/Doğrudan zarar gördük diyoruz/Doğrudan!/Hâkim bağırıyor/Atın bu isterik karıları dışarıya!/Geçmiyor zapta nedense hiçbir sözümüz.” Didem kadın dilini şiire hünerli bir dokunuşla taşıdı. Bir kadının gündelik ev içi yaşamından alınan “haraşo örgüler”, “eski tül perdelerden gelinlikler”, “ıslak unutulmuş taş bezi”, “uçlarından çile damlayan yorgun çamaşırlar”, “kalbinin raflarına dizdiği rengârenk reçeller”, “yamanan aşk”, “çoktandır öksüz kalan mutfak”, “kalbim ucu kararmış tahta kaşık” gibi benzetmeler, metaforlar, imgeler farklı bir şiir sesi getirdi. Hayata ve egemen erkek söylemine karşı eleştirel ve sorgulayıcı bir bakışı öne çıkarttı. Çiçekli şiirler yazar, grapon kâğıtlarıyla süsler, Külkedisi’ne camı kırık ayakkabılar giydirirken kadının kaderine itiraz etti. Hayatın çarpıklığı, yaşadığımız kaos onun şiirinde acısıyla, kömür karasıyla dile gelirken, gülümseten bir kara mizah ve ironi dizelerinde hiç eksik olmadı. Yaşayan günlük dili, tüm canlılığıyla şiire dönüştürdü. Annesinin erken ölümünün gölgesi düşmüştü şiirine, ölümü yazdı sıklıkla, ölüme meydan okuyarak: “Hikâyeme bir ölüm yazmak istiyorum/Beni masalların ortasında bırakıp giden ruhuma/Romantik radyo dinle Babylon’un özel konuğu Seyyal Taner Kültür Servisi Babylon Aya Yorgi bu akşam saat 22.00’de, Naim Dilmener’in eski 45’likler partisine evsahipliği yapacak. Babylon’un her cumartesi düzenlediği “Oldies But Goldies” partisinin yanı sıra, ikinci sahnede Nail Dilmener’in komutasında 60’lı ve 70’li yıllardan müzik ziyafeti gerçekleşecek. Gecenin özel konuğu ise Seyyal Taner. Hakan Günday’la ‘Sözünü Sakınmadan’ Kültür Servisi İstanbul Modern ve Sabit Fikir işbirliğiyle düzenlenen “Sözünü Sakınmadan”, 4 Ağustos Perşembe günü ikinci buluşmayı gerçekleştiriyor. Edebiyat dünyasının merakla beklediği söyleşi dizisinin bu seferki konuğu yazar Hakan Günday olacak. Kısa süre önce raflara “Az”adlı yeni kitabını ekleyen Günday, eleştirmen Semih Gümüş ve Ömer Türkeş’in sorularını yanıtlayacak. yen o eski arkadaşıma/Son bir kere daha limon ağaçlarından bahsetmek istiyorum/Otobüs duraklarında yağmurlar bekliyor beni/Yağmurla beraberliğimden doğan/Birinci ve yüzbininci hayaletim... Hayatıma bir ölüm yazacağım/Bir ölüm, pek de inandırıcı olmayan.” Kızı Füsun’un doğumu, hayatına yepyeni bir ışık getirmişti. Füsun henüz 9 aylıkken yazdığı “Kızıma Mektup” başlıklı uzun şiirsel denemede, bir annenin korkularını dile getirmişti: “Canım Kızım, Rüyaların büyük harfle başladığı bir ülkeye gidiyorum.” “Polyanna’ya Son Mektup” adlı şiirindeki gibi ben de ölümünün içime ektiği acıyı tercüme edecek dil bulamıyorum: “Muhabbet kuşumuz öldü /Arkasında uçuşan tüyleriyle mavi bir sonbahar bırakarak/Biliyorsun ölüm, mavi boş bir kafestir kimi zaman /Acıyı hangi dile tercüme etsek şimdi yalan olur Pollyanna.” Biliyorum, şimdi daha çok okunacak Didem’in şiirleri. Okurlarının sayısı artacak, internette sayfalar, bloglar çoğalacak, onun şiirlerinden Sylvia Plath’ınki gibi bir efsane doğabilir. Gençler onun şiirindeki itiraza, başkaldırıya sahip çıkacaklar. Didem bulutların üstünden gülümseyerek bakacak bu yalan dünyaya, “Canım kızım, cehaletimden şair oldum. Annesizlikten. Sen sakın şair olma!” diyecek. Bizi şiirlerinin ortasında şairsiz bırakıp gittin sevgili Didem. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle